Atatürk İlkeleri Ve İnkılap Tarihi 2 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Atatürk’Ten Sonra Türkiye
İsmet İnönü hangi tarihte Cumhurbaşkanı olmuştur?
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından, 11 Kasım 1938’de yapılan seçimler sonucu parti grubu ve millet meclisinin desteğiyle, İsmet İnönü Cumhurbaşkanı olmuştur.
2. Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü hükümeti kurma görevinin ilk olarak kime vermiştir?
Atatürk’ün vefatının ardından Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü, usulen görevinden istifa eden Celal Bayar’ı yeniden hükümeti kurmakla görevlendirmiştir.
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk günlerinde yaşanan en önemli olay nedir?
İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminin ilk günlerinde yaşanan en önemli olay, 30 Haziran 1939’da Hatay’ın Türkiye’ye katılması olayıdır. Atatürk döneminde ilk adımları atılan ve büyük ölçüde hazırlanan bu sürecin İnönü döneminin ilk günlerinde tamamlanması oldukça sevindirici bir olay olarak karşılanmıştır.
29 Mayıs 1939 tarihli Beşinci Olağan Kongre’de alınan kararla kurulan Müstakil Grup nedir?
1936’da başlatılan parti-devlet özdeşliğinden vazgeçilmesi ve hükümet çalışmalarını kontrol etmek amacıyla oluşturulan gruba Müstakil Grup adı verilmiştir.
Müstakil Grubun işleyişi ve yapısı ne şekilde gerçekleşmiştir?
Müstakil Grupta kurultay tarafından seçilen 21 milletvekili görev alacaktır. Grup üyeleri parti meclisi toplantılarını görüş bildirmeden ve oy kullanmadan izleyecek, TBMM toplantılarında ise grubun görüşlerini dile getirip düşünceleri çerçevesinde oy kullanacaklardır. Parti genel başkanı müstakil grubunda başkanıdır.
II. Dünya Savaşı yıllarında ülkenin içine düştüğü durumu düzeltebilmek adına yapılan yeniden yapılandırma çalışmalarının örnekleri nelerdir?
Köy Enstitülerinin kurulup yaygınlaştırılması, Milli Korunma Kanunu, Varlık Vergisi, Toprak Mahsulleri Vergisi ve Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu savaş ortamında idari, siyasi ve sosyal manada yeniden yapılandırma çalışmaları olarak değerlendirilebilir.
Milli Korunma Kanunu nedir?
Umumi ve kısmi seferberlik, devletin bir harbe girme ihtimali ve diğer ülkelerin katıldığı savaşta halkın ve ordunun ihtiyaçları için gereken bütün sınai ve ticari faaliyetleri denetleme yetkisinin hükümete verilmesi esasına dayalı, 18 Ocak 1940 tarih ve 3780 sayılı kanun Milli Korunma Kanunu olarak adlandırılır.
11 Kasım 1942’de çıkarılan Varlık Vergisi Yasası ile hedeflenen nedir?
Varlık Vergisi Yasası ile savaş ortamından yararlanarak yüksek kazançlar elde etmesine rağmen aynı oranda vergi vermeyen mükelleflerden vergi alınması hedeflenmiştir. Ticaret sahasında yer alan kesim büyük oranda gayrimüslim vatandaşlardan oluştuğu için bu yasa aynı zamanda ticaret piyasasındaki Türk varlığını arttırmak için de bir vesile olmuştur.
4 Haziran 1943’te çıkarılan Toprak Mahsulleri Vergisi ile amaçlanan nedir?
Toprak Mahsulleri Vergisi, büyük yekûn tutan savaş harcamalarının yükünün millet fertleri arasında düzenli bir şekilde dağıtılmasını sağlamak için maliyetinin birkaç katı artan tarım ürünlerinden vergi alınmasını amaçlamaktadır.
Çok partili hayata geçiş sürecinin ilk zamanlarında sürecin dönemin devlet adamlarının anlayışına göre şekillendiğinin bir göstergesi olan olay nedir?
7 Temmuz 1945 tarihinde Nuri Demirağ adlı sanayicinin birinci meclis dönemi muhaliflerinden bazı şahsiyetleri yanına alarak kurduğu Milli Kalkınma Partisi, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından yok sayılmıştır. Bu olay sürecin ilk başlarda dönemin devlet adamlarının anlayışı doğrultusunda şekillendiğinin en net göstergesidir.
Çok partili döneme geçişin ilk adımı olan Demokrat Parti’nin kurucuları kimlerdir?
7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti’nin kurucuları savaş dönemi uygulamalarını açıkça tenkit ederek dörtlü takrir veren ve Cumhuriyet Halk Partisi’nden atılan Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’dır.
12 Temmuz Beyannamesinin önemi nedir?
12 Temmuz Beyannamesi ile çok partili siyasi hayat devlet meselesi olarak kabul edildi. Beyannamede ortaya konulan fikirler Türk siyasi hayatı ve demokrasi düşüncesinin gelişimi açısından yüzyılın başından beri yaşanan problemleri ve çözüm önerilerini ortaya koymaktadır.
Çok partili döneme geçilmesinin ardından yapılan seçimde öne çıkan partiler hangileridir?
Demokrat Parti’yi takiben sosyalist, liberal, İslamcı eğilimler taşıyan çok sayıda parti kurulmasına karşın Milli Kalkınma Partisi, Millet Partisi ve Hürriyet Partisi seçimlerde öne çıkabildiler.
Çok partili döneme geçiş sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi ile Demokrat Parti yöneticileri arasında ki çekişmeler sonucu ortaya çıkan değişiklikler nelerdir?
İki parti arasında ki çekişme ve çatışmalar iktidar partisinin yumuşamasına ve daha ılımlı kararlar almasına yol açtı. Bunlar arasında değişmez genel başkanlığın kaldırılması, sınıf ve bölge esasına göre parti kurulmasını engelleyen düzenlemelerin kaldırılması, üniversitelere idari özerklik verilmesi, Basın Yasası’nın liberalleştirilmesi ve din eğitimi konusunda halkın ihtiyaçlarını karşılayacak adımlar atılması başta yer almaktadır.
Demokrat Parti hangi tarihli seçimlerle iktidar olmuştur?
14 Mayıs 1950 seçimlerinde %53 oy oranı ile milletvekilliklerinin %83’ünü almayı başaran Demokrat Parti iktidar olmuştur.
22 Mayıs 1950’de Celal Bayar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi ile hükümette ne gibi değişiklikler yaşanmıştır?
Cumhurbaşkanı seçilen Celal Bayar’ın parti başkanlığının bırakması ile cumhurbaşkanının partisiz olması şeklen de sağlanmış oldu. Hükümeti Adnan Menderes kurarken, TBMM başkanlığına Refik Koraltan seçildi.
Mayıs 1950’de göreve gelen Demokrat Parti Hükümetinin halktan tam destek almasının altında yatan etmenler nelerdir?
Yeni kurulan hükümetin halktan destek görmesinin altında özellikle halka yaptığı vaatler yer almaktadır. Bu vaatler; • Dış politikada değişiklik olmayacağı, • Mevcut sözlere bağlılığın devam edeceği, • Ekonomide yabancı sermayeye imkân tanınacağı, • Üretimin artırılmasına çalışılacağı, • İşçilere grev hakkı, ücretli izin ve tatil hakkı verileceği, • Genel af kanunu çıkarılacağı, • Temel hak ve hürriyetler konusunda anayasal düzenlemelerin yapılacağı şeklinde özetlenebilir.
Demokrat Parti Hükümeti 14 Temmuz 1950 tarihinde hangi vaadini gerçekleştirmiştir?
Hükümetin vaatlerini gerçekleştirme yolunda ki ilk adımı 14 Temmuz 1950 tarihinde çıkardığı Af Kanunu olmuştur.
Demokrat Parti hükümeti döneminde işçilerle ilgili yapılan düzenleme nedir?
İşçilerin sosyal ve mali haklarını iyileştirmek hedefi ile 1952’de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu kurulmuştur.
Demokrat Parti Hükümetinin ilk yıllarında tarımda ne gibi gelişmeler yaşanmıştır?
Demokrat Parti Hükümetinin ilk yıllarında tarımda makineleşme ve uygun iklim koşullarının desteğiyle ürün artışı sağlanmış ve kırsal kesimdeki kitlelerde göreceli bir zenginlik ve refah ortamı sağlanmıştır.
1950-1954 arasında ki ekonomik rahatlamanın Demokrat Parti’ye yansımaları nasıl olmuştur?
Bu dönemde ülke genelinde ortaya çıkan ekonomik rahatlama Demokrat Parti’nin oy oranını arttırmasına ve 1954 seçimlerinde %57 oy oranı ile meclisin tek hâkimi haline gelmesine vesile olmuştur.
Demokrat Parti’nin içinden çıkan muhaliflerin kurduğu parti hangisidir?
Hükümetin basına yönelik tavrına karşı çıkan Demokrat Parti içindeki muhalif milletvekillerinin 20 Aralık 1955’te kurdukları parti ‘Hürriyet Partisi’dir.
Tahkikat Komisyonu nedir?
Demokrat Parti Hükümetinin 18 Nisan 1960 tarihinde, muhalefet ve basının faaliyetlerini denetlemek amacıyla kurduğu meclis komisyonuna Tahkikat komisyonu adı verilmektedir.
1960 ihtilaline zemin hazırlayan etmenler nelerdir?
1960 ihtilaline zemin hazırlayan etmenleri şu şekilde özetleyebiliriz: • 1957-1960 döneminde yaşanan ekonomik bozulmalar, • Vatan Cephesi’nin kurulması, • Ulus Gazetesi’nin geçici olarak kapatılması, • Çok sayıda gazetecinin hüküm giymesi, • Millet Partisi Başkanı Osman Bölükbaşı’nın tutuklanması, • Tahkikat Komisyonu’nun kurulması, • Üniversite ve harp okulu öğrencilerinin hükümet aleyhinde yürüyüşlerde bulunması.
27 Mayıs 1960 ihtilalinin Türkiye Cumhuriyeti açısından önemi nedir?
Türkiye Cumhuriyet tarihinin ilk darbesi olarak gerçekleşen 1960 ihtilali ile iktidar ve muhalefet partilerinin yönetici ve taraftarları arasında yaşanan siyasi ve sosyal çatışmaları ve tıkanıklıkları aşmak adına askerin yönetime el koymasının bir alışkanlık haline gelmesinin yolu açılmış oldu.
Milli Birlik Komitesi nedir?
27 Mayıs 1960’ta ordunun idareye el koymasının ardından oluşturduğu 38 kişilik komisyona Milli Birlik Komitesi denilmektedir.
Milli Birlik Komitesi’nin kurulmasında ki birincil amaçlar nelerdir?
Milli Birlik Komitesi’nin ilk amacı yeni bir seçim kanunu hazırlamak ve bütün partilerin iştirak edeceği bir genel seçim yaparak süreci normalleştirmek idi.
Darbenin ardından kurulan Milli Birlik Komitesi döneminde ilk olarak hangi uygulamalara yer verildi?
İlk olarak kapatılan üniversiteler açıldı, basın yasağı kaldırıldı ve bir anayasa komisyonu kuruldu. Devlette devamlılık vurgusu yapıldı. Demokrat Parti yöneticileri vatana ihanet suçlamasıyla mahkemeye verildi.
1960 darbesinden sonra ilk siyasi parti faaliyetleri hangi tarihte başladı?
12 Ocak 1961’de Kurucu Meclis’in siyasi parti faaliyetlerine izin vermesi üzerine siyasi parti çalışmaları başlamış oldu.
12 Ocak 1961’den sonra yeni kurulan partiler hangileridir?
12 Ocak 1961’de Kurucu Meclis’in siyasi parti faaliyetlerine izin vermesi üzerine Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi gibi Demokrat Parti mirasçısı olduğunu iddia eden partilerin yanı sıra Türkiye İşçi Partisi kuruldu.
1960 darbesinin ardından yaklaşan genel seçimler için hazırlık yapan partiler hangi konularda uzlaşmıştır?
Partilerin uzlaşı sağladıkları konular başlıca şunlardır; • Milli Birlik Komitesi’nin kararlarının eleştirisi yapılmayacak, • Atatürk reformları korunacak, • Din siyasete alet edilmeyecek, • Bölücü propaganda yapılmayacak, • Aşırı sağ, sol ve ırkçılığa karşı gelinecek.
1960 darbesinin ardından Yassı Ada’da yapılan yargılamaların sonuçları nelerdir?
Yassı Ada’da yapılan yargılamalar sonucu mahkeme; 15 ölüm, 32 müebbet hapis ve çok sayıda 4-15 yıl arası hapis cezasına hükmetti. Celal Bayar’ın ölüm cezası yaş durumundan dolayı hapse çevrildi. Demokrat Parti başbakanı, maliye bakanı ve dışişleri bakanı haklarında verilen idam kararları 16-17 Eylül tarihinde infaz edildi.
1960 darbesinden sonra yapılan seçimlerde hangi hükümet göreve gelmiştir?
Darbe sonrası yapılan genel seçim sonucunda Cumhuriyet Halk Partisi ve Adalet Partisi’nden oluşan koalisyon hükümeti 20 Kasım 1961’de göreve başladı.
20 Kasım 1961’de kurulan CHP-AP Hükümeti hangi esasalar üzerinde anlaşmışlardır?
Koalisyon hükümeti tarafları, planlı kalkınma, özel teşebbüsün desteklenmesi, enflasyon ve işsizlikle mücadele, toprak reformunun uygulanması, yabancı sermayenin desteklenmesi ve yapılmış olan uluslararası anlaşmalara sadık kalınması gibi esaslar üzerinde anlaştılar. Bu esaslar daha sonra her koalisyon hükümetinin programında yer alarak klişe hale gelmiştir.
20 Mayıs 1960’ta yaşanan ikinci ihtilal girişimi nasıl gerçekleşmiş ve nasıl sonuçlanmıştır?
Milli Birlik Komitesi siyaset sahasını tasarlamaya çalışırken subaylar arasında huzursuzluklar ortay çıktı. Ankara Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir, kendisine bağlı küçük rütbeli subaylar ile idareye el koyma girişiminde bulundu. Ancak ordunun diğer kesimleri hükümetin yanında yer aldığı için başarılı olamadı. Talat Aydemir yakalanarak yargılandı ve idam edildi.
Süleyman Demirel hangi tarihte Adalet Partisi başkanlığına seçilmiştir?
Süleyman Demirel, Kasım 1964 itibariyle Adalet Partisi başkanlığına seçilmiştir.
15 Eylül 1965 seçimlerinden sonra ülkede ne gibi olumsuzluklar yaşanmıştır?
Komünizm, basın suçlarının affı, yabancı sermayenin desteklenmesi yönünde ki tartışmalar hızla artmıştır. Üniversite öğrencilerinin başlattığı Amerikan karşıtlığı, sağ-sol tartışmaları artarak silahlı çatışmalara dönüşmüştür. Haziran 1968’de Meclis önünde toplum polisinin müdahale ettiği eylemde bir öğrenci hayatının kaybetmiştir.
Başbakan Demirel’in istifası ile sonuçlanan Askeri Muhtıra hangi tarihte verilmiştir?
Öğrenci eylemleri ve bu eylemlerde silah kullanımı, can kaybı yaşanması, enflasyonun hızla artmasından dolayı yaşanan toplumsal endişeler hat safhaya ulaşınca, 12 Mart 1971’de Askeri Muhtıra verildi.
Teknokratlar Hükümeti hangi partiler tarafından oluşturulmuştur?
Adalet Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Güven Partisi ve parlamento dışından alınan destekle 27 Mart 1971 tarihinde Teknokratlar Partisi oluşturulmuştur.
Teknokratlar Hükümeti’ne kim başkanlık etmiştir?
27 Mart 1971’de oluşturulan Teknokratlar Hükümeti’nin başkanlığına Nihat Erim getirilmiştir.
Nihat Erim başkanlığındaki Teknokratlar Hükümeti’nin ilk icraatları nelerdir?
Hükümet ilk olarak asayiş konusuna el attı. Türk Halk Kurtuluş Ordusu militanlarının adam kaçırma, banka soyma eylemeleri devletin silahlı istihbarat kurumları yardımıyla durdurulmaya çalışıldı. 11 ilde sıkıyönetim ilan edilerek ideolojik terör eylemlerini bitirmek, laik cumhuriyeti tehdit eden unsurları kontrol altına almak, bölücü terör faaliyetlerini engellemek ve Kıbrıs’a olası bir müdahale için zemin hazırlamak amaçlandı. Basın yayın organları, sendikalar ve üniversitelerdeki siyasi gençlik örgütlerinin faaliyetlerine kısıtlamalar getirildi. Türkiye İşçi Partisi kapatıldı.
Nihat Erim başkanlığındaki Teknokratlar Hükümeti hangi tarihe kadar görevde kaldı?
Yapılan reformlardan etkilenen kesimlerin tepkileri üzerine Nihat Erim hükümeti 3 Aralık 1971’de istifa etti. Rahatsızlık veren reformlar planlama dışı bırakılarak hükümet yeniden kuruldu. Ancak Hükümetin kanun hükmünde kararnameler ile yönetimi sürdürme isteği her kesimden tepki aldı. Bunun üzerine Nihat Erim hükümeti ikinci kez istifa yolunu seçti.
Bülent Ecevit hangi tarihte Cumhuriyet Halk Partisi başkanlığına seçilmiştir?
Bülent Ecevit 14 Mart 1972’de Cumhuriyet Halk Partisi başkanlığına seçilmiştir.
Milli Selamet Partisi hangi partinin devamı niteliğindedir?
Milli Selamet Partisi muhtıra ile kapatılan Milli Nizam Partisi’nin yerine kurulmuştur.
1973 genel seçimleri sonucunda hangi hükümet başa geçmiştir?
1973 genel seçimleri sonucuna göre Türkiye yeniden bir koalisyon hükümeti yönetimine mecbur bırakılmıştır. 25 Ocak 19742te Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisi’nden oluşan koalisyon hükümeti göreve başlamıştır.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Milli Selamet Partisi’nden oluşan koalisyon hükümetinin göreve devam edememesinde ki sebep nedir?
Koalisyon hükümeti döneminde Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleşti. Harekâtın kazanımlarını paylaşmada anlaşamayan hükümet ortakları koalisyonu bozarak yeni bir krize neden oldular.
CHP-MSP koalisyonun bozulması üzerine hangi hükümet kurulmuştur?
Dağılan koalisyon hükümetinin yerine 31 Mart 1975’te Süleyman Demirel başkanlığında Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin işbirliği ile Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu.
25 Aralık 1978’de 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmesine neden olan başlıca olay nedir?
1977 sonlarından itibaren hızla artan mezhep çatışmaları, 22 Aralık 1978’de Maraş’ta 100’den fazla kişinin ölümüne sebep olan çatışmalarla hat safhaya ulaştı. Zırhlı birliklerin müdahalesi ile durdurulabilen bu olayın ardından 25 Aralık 1978’de 13 ilde sıkıyönetim ilan edilmek zorunda kalındı.
16 Ekim 1978’de istifa eden Ecevit hükümetinin yerine kurulan Demirel azınlık hükümetinin ilk günlerinde yaşanan en önemli olay nedir?
Yeni kurulan azınlık hükümeti döneminde de anarşi ve terör olayları hızlanarak devam etti. Hükümetin ilk günlerinde, günde ortalama 20 vatandaş hayatının kaybederken yaşanan en önemli olay eski Başbakanlardan Nihat Erim ve DİSK Başkanı Kemal Türker’in öldürülmesi oldu.
12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırlayan başlıca olaylar nelerdir?
12 Eylül 1980 darbesine zemin hazırlayan başlıca nedenleri; • Toplum içinde ortaya çıkan sağ-sol bölünmesi, • Üniversitelerde hatta liselerde ortaya çıkan öğrenci olayları, • Hükümeti oluşturan koalisyon ortakları arasında ki çekişme ve çatışmalar, • Üniversite öğretim üyelerinin ve gazetecilerin hedef alındığı terör olayları, • Artan can kayıpları, • Toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamada yaşadığı zorluklar, • Yaşanan mezhep çatışmaları, • Maraş’ta 100’den fazla kişinin ölümüyle sonuçlanan çatışmalar, • Ekonomik dengelerin alt üst oluşu, • Eski Başbakan Nihat Erim’in öldürülmesi, • DİSK Başkanı Kemal Türker’in öldürülmesi, • Lider seviyesindekilerin bir araya gelmeme inadı. Yukarıda değindiğimiz nedenlerden dolayı Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Eylül 1980 tarihinde İç Hizmetler Kanunu’na dayanarak yönetime el koydu.
1980 darbesi sonrası oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi kimlerden oluşmaktadır?
Darbe sonrası Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi oluşturulmuştur.
Milli Güvenlik Konseyi’nin ilk icraatları neler olmuştur?
Darbe sonrası oluşturulan Milli Güvenlik Konseyi ilk olarak meclis ve hükümeti feshetti. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı. Tüm yurtta sıkıyönetim ilan ederek yurt dışına çıkışları yasakladı. İktidar ve muhalefetin aktif yöneticileri gözaltına alınarak çok sayıda dava açıldı. Kapatılan partilerin üst düzey yöneticilerine siyaset yasağı getirildi. Seçimlerde ülke genelinde oy baraj sistemi getirildi.
12 Eylül darbesi sonrasında yapılan hangi düzenleme halen geçerliliğini korumaktadır?
12 Eylül darbesinin ardından seçimlerde ülke genelinde oy barajı sistemi getirilerek küçük partilerin Meclise girmeleri önlenmeye çalışılmıştır. Bu düzenleme demokratik açıdan eleştirilen bir uygulama olmasına rağmen 21. asır seçimlerinde de hala geçerliliğini sürdürerek iktidarda ki partilerin vazgeçemediği bir uygulama olarak tarihe geçmiştir.
Siyasi Partiler Kanunu hangi tarihte kabul edildi?
Siyasi Partiler Kanunu 3 Mart 1983’te kabul edilmiştir.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra milletin oyuyla seçilen ilk hükümet hangisidir?
Darbe sonrası yapılan seçimlerde Turgut Özal başbakanlığında Anavatan Partisi Hükümeti başa geçmiştir. Hükümet 1983-1991 yılları arasında ülkeyi yönetmiştir.
Demokrat Sol Parti kim tarafından kurulmuştur?
Demokrat Sol Parti 1985 yılında Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit tarafından kurulmuştur.
1991 seçimlerinin ardından kurulan koalisyon hükümeti hangi partilerden oluşmaktaydı?
1991 seçimlerinin ardından Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti koalisyonu görevi devralmıştır.
28 Şubat post-modern darbesi olarak adlandırılan Milli Güvenlik Kurulu uyarısı hangi hükümete karşı yapılmıştır?
28 Haziran 1996’da Refah Partisi Doğru Yol Koalisyon Hükümeti kuruldu. Koalisyonda Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı sırasında basına yansıyan uç dini söylemler üzerine Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat 1997’de hükümeti uyardı.
18 Nisan 1999 seçimlerinin Cumhuriyet Halk Partisi açısından önemi nedir?
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en eski partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi ilk defa 18 Nisan 1999 seçimlerinde Meclis dışı kalmıştır.
Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi hangi tarihte başlamıştır?
14 Ağustos 2001’de kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi, 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerde en yüksek oyu alarak Abdullah Gül başkanlığında 58. Hükümeti kurmuştur.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucusu kimdir?
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kurucu başkanı Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ancak okuduğu bir şiir nedeniyle siyasi yasaklı olan Erdoğan, 2002 seçimlerinde partisinin başında yer alamamıştır. Siyasi yasağının kalkmasının ardından 15 Mart 2003’te 59. Hükümetin başbakanı olmuştur.
“Müstakil grup” ne amaçla kurulmuştur?
Müstakil Grup, hükûmetin faaliyetlerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde kontrol edilmesini sağlamak amacıyla oluşturulan gruptur. Müstakil grupta kurultay tarafından seçilecek 21 milletvekili görev alacaktır. Grup üyeleri parti meclisi toplantılarını görüş bildirmeden ve oy kullanmaksızın izleyecek TBMM toplantılarında ise grubun görüşlerini dile getirip düşünceleri çerçevesinde oy kullanacaklardır. Parti genel başkanı müstakil grubunda başkanıdır.
29 Mayıs 1939 tarihli Beşinci Olağan Kongre’de 1936’da başlatılan “parti-devlet özdeşliğinden” vazgeçilmesi ve hükûmet çalışmalarını kontrol etmek için “müstakil gurup” kurulması Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ve Serbest Cumhuriyet Fırkası ile denenmiş olan demokratikleşme çabalarına dönüşün bir işareti olarak değerlendirilebilir. Ancak değişmez genel başkanlık için ‘Millî Şef ’in dört yılda bir seçimle belirlenmesinin otoritesine zarar vereceği’ endişesinin dile getirilmesi hem mevcut dönemin yaygın anlayışını hem de bundan sonraki sürece hâkim olacak zihniyete işaret etmesi bakımından önemlidir. 1946’da vazgeçilecek olan bu uygulama, bölge ve sınıf esasına göre parti kurmayı yasaklayan hükmün kaldırılması ile de desteklenecektir.
Milli Korunma Kanunu ne amaçla çıkarılmıştır?
Milli Korunma Kanunu, savaş ihtiyaçlarıyla doğrudan ilgili maden ve sanayi sahasında hangi malın ne miktar üretileceğine karar verme yetkisiyle hükûmete ekonomik hayatın her yönünü kontrol etme imkânı veriyordu. Kanun, alınan kararlara bağlı olarak işçilere ücretli çalışma mecburiyeti getirmek, hafta tatilini iptal etmek, istismarcıları hapis ve sürgünle cezalandırmak gibi geniş yetkileri hükûmete vermekteydi. Bunun yanı sıra tarım alanında da hangi ürünün nerede, ne miktarda ekileceği devlet tarafından belirlenebilecekti. Devlet ekilmeyen ara¬zileri de işletmeye açmak yetkisine sahipti. Bu kontrol olanağına karşın istismarların önlenememesi ve yönetiminin en üst düzeyde bundan şikâyet etmesi sürecin başarılı yönetilemediğinin de dolaylı olarak ifadesi olmalıdır. Nitekim İnönü de 1 Kasım 1942 tarihindeki TBMM açış konuşmasında “şuursuz bir ticaret havası”, “haklı sebepleri çok aşan bir pahalılık belası” ve “elinden gelse soluduğumuz havayı ticaret malzemesi yapmaya kalkışan gözü doymaz vurguncu tüccar”ların milletin yaşantısını zora soktuğundan şikâyet etmiştir. İnönü, “ticaretin serbestliğini bahane ederek milleti soymak hakkını hiç kimseye, hiçbir zümreye tanımamak” gerektiğini ifade etmek ihtiyacını hissetmiştir. Gerçekten de savaş yıllarında küresel ve bölgesel ekonomik dalgalanmaların iyi yönetilememesinden kaynaklanan belirsizlik ortamı pek çok kesim tarafından istismar edilmiştir. Fırsatçı kesimlerin sağladığı haksız kazançları vergilendirmek amacıyla çıkarılan kanunlar muhataplarının büyük tepkisine neden olmuştur.
Çok partili parlamenter hayata geçiş ne zaman gerçekleşmiştir?
Çok partili siyasi hayatı yaşama geçirmek, demokratik bir cumhuriyet idealini ortaya koyan Türkiye Cumhuriyeti için dönüm noktalarından biridir. Atatürk’ün hedeflediği çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmadaki en önemli adımlardan biri olan çok partili parlamenter hayata geçiş ancak İkinci Dünya Savaşı sonunda gerçekleştirilebilmiştir. Atatürk’ün çok istemesine rağmen siyaset adamlarının sürecin hassasiyetini layığı ile değerlendirememeleri başta olmak üzere çeşitli sebeplerle hayata geçiremediği çok partili demokratik hayata İkinci Dünya Savaşının bitiminden sonra geçilebilmiştir.
Çok partili siyasi hayata geçiş nasıl gerçekleşmiştir?
Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün büyük katkısı ile başlayan süreçte, dönemin bir ileri hamlesi olarak çok partili siyasi hayata geçişin adımları atılmaya başlandı. Parti içi tartışmalar basında geniş biçimde yer almaya başladı. Savaş dönemi uygulamalarını açıkça tenkit eden Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan 7 Haziran 1945’te Anayasa’nın millî egemenlik ilkesine işlerlik kazandırılması ve parti hayatının demokrasiye uygun şekilde düzenlenmesi için “dörtlü takrir” verdiler. Parti içi tartışmaları başlatan bu adım net bir karara ulaşamadı. Ancak takrir sahipleri Partiden atıldılar. Cumhuriyet Halk Partisinde üst düzey görevler yapmış bu dört milletvekili 7 Ocak 1946 tarihinde Demokrat Partiyi kurdu. Kuruluş aşamasında Atatürk’ün Serbest Cumhuriyet Fırkasının kuruluşunda yaptığı gibi iki taraf; Cumhurbaşkanı İnönü ve Demokrat Partinin başkanı Celal Bayar “laiklik ve cumhuriyetçilik” ilkelerine sahip çıkmada anlaşma sağladılar.
Demokrat Partiyi takiben sosyalist, liberal, İslamcı eğilimler taşıyan çok sayıda parti kurulmasına karşın Milli Kalkınma Partisi, Millet Partisi ve Hürriyet Partisi seçimlerde öne çıkabildiler. Böylece başlayan çok partili siyasi hayat, önceki deneyimlerin aksine kalıcı oldu.
12 Temmuz Beyannamesi’nin çok partili hayata geçiş sürecindeki önemi nedir?
Parti yöneticilerinin ve siyasetçilerin önemli bir kısmının zihniyet olarak hazır olmadığı söylem ve eylemleriyle ortada olmasına karşın bizzat Cumhurbaşkanı İnönü tarafından 12 Temmuz 1947 Beyannamesi’yle çok partili siyasi hayat “devlet meselesi” olarak kabul edildi.
İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanı sıfatı ile yayımladığı beyanname Atatürk dönemindeki başarısız iki denemeden 15 yıl sonra girişilen çok partili demokratik hayat denemesinin başarıya ulaşmasında önemli bir yere sahiptir. Beyannamede ortaya konan fikirler Türk siyasi hayatı ve demokrasi düşüncesinin gelişimi açısından yüzyılın başından itibaren yaşanan problemlere ve çözüm önerilerine işaret etmektedir.
1950 seçimleriyle iktidara gelen Demokrat Parti ne gibi çalışmalar yapmayı vadetmiştir?
Ortamdaki yumuşama ve demokrasi yolundaki gelişme 14 Mayıs 1950 seçimleriyle zirveye ulaştı ve Türkiye Cumhuriyeti’nde iktidar halkın oyu ile el değiştirdi ve Demokrat parti dönemi başladı.
22 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı seçilen Celal Bayar’ın parti başkanlığını bırakması ile cumhurbaşkanının partisiz olması şeklen de olsa sağlanmış oldu. Hükûmeti Adnan Menderes kurarken Refik Koraltan, TBMM başkanlığına seçildi. Yeni hükûmet dış politikada değişiklik olmayacağını, mevcut sözlere bağlılığın devam edeceğini ilan ederken ekonomide yabancı sermayeye imkân tanınacağı, üretimin artırılmasına çalışılacağı belirtildi. Sosyal meselelere ağırlık verilerek işçilerin grev haklarının verileceği, ücretli izin ve tatil hakkı tanınmasının yanı sıra genel af kanunu çıkarılması vaat ediliyordu. Antidemokratik bütün kanunların elden geçirileceği belirtilirken temel hak ve hürriyetler konusunda da anayasal düzenlemeler yapılacaktı. Demokrat Partinin Eylül ayında yapılan Belediye seçimlerinde 600 belediyenin 560 tanesini kazanması desteğin köklü olduğunu ortaya koymuştur.
Demokrat Parti iktidara geldikten sonra ne gibi değişiklikler yapmıştır ve bunların nasıl etkileri olmuştur?
Hükûmetin 14 Temmuz 1950 tarihinde çıkardığı Af Kanunu olumlu karşılanmasına karşın toplumsal barış açısından şartları tam olarak hazırlanmadığı için bek¬lenen etkiyi gösterememiştir. İşçilerin mali ve sosyal haklarını iyileştirme hedefi ile 1952’de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu kurulmuştur. Eylül 1950’de eğitime siyaset sokulmasını önlemek adına öğretmenlerin politika yapmaları yasaklanırken üniversitelerdeki siyasi fikir hareketleri kontrol altına alınmaya çalışıldı. Üniversite hocalarının da siyaset yapmaları önlendi. Okullarda din derslerinin mecburi hâle getirilmesi muhalefetin tepkisini çekerken kamuoyunun hassas olduğu din konusu iktidar ve muhalefet arasında daimi bir polemik konusu hâline gelecektir.
Demokrat Parti’nin ilk yıllarında tarımda makineleşme ve uygun iklim koşullarının desteğiyle ürün artışının sağlanması ve kırsal kesimdeki kitlelerde göreceli bir zenginlik ve refah ortamı oluşturmuştur. Ancak makineleşmenin ithale dayalı olması ve zaman içinde yedek parça sıkıntısı başta olmak üzere çiftçilere sağlanan desteğin devamlı olamaması gibi etkenlerle iyimserlik yerini tedirginliğe bıraktıracaktır.
1950-1960 döneminde iktidar ve muhalefet söylemleri, şikâyetleri aynı kalmış ancak tarafların rolleri değişmiştir. Seçim sisteminde uygulanan yöntemin değiştirilmesi, iletişim araçlarının iktidarın tekelinden kurtarılması beklentisi aynı kaldı. Mahallî yöneticilerin iktidarın sözcüsü gibi davranmalarına, mecliste muhalefete söz hakkı verilmemesine kadar şikâyetler aynı kaldı. Ancak bu dönemde şikâyetçi olan taraf değişmişti. Ülkeyi 27 yıl tek başına yönetmiş olan Cumhuriyet Halk Partisi yeniden iktidara geldiğinde söz konusu değişiklikleri yapacağını ilan ediyordu. CHP’nin seçimi kaybedip iktidardan düşmesine karşın parti yönetiminin aynı kalması parti içi muhalefetin şiddetlenmesine yol açtı.
Hürriyet Partisi hangi olaylar sonucunda kurulmuştur?
1950-1954 arası dönemdeki ekonomik rahatlama sandığa da yansıdığı için Demokrat Parti 1954 seçimlerinde oy oranını arttırarak (%57) meclisin tek hâkimi hâline geldi. Ancak bu durum hükûmetin basın, üniversite ve muhalefeti dikkate almama eğilimini güçlendirdi. Bu manzara muhalefet kadar tarafsız kesimleri de endişeye sevk edecek bir noktaya yöneldi. Yargı ve üniversitede 25 yılını dolduranları geçici olarak görevden alma ve bir dönem sonra emekli etme yetkisinin yanına devlet memurlarının da geçici olarak işten el çektirme yetkisinin hükûmette toplanması bu endişeleri güçlendirdi. Yapılanları yargı ve bürokrasiyi hükûmet denetimine almak olarak niteleyen muhalefet acil bir güç birliği arayışına yönelirken Demokrat Parti içindeki muhalefeti de güçlendirmekteydi. Nitekim parti içi demokrasi ve basın politikaları konusundaki kaygılarını cumhurbaşkanı ile paylaşmaları da netice getirmeyince, parti içi muhalifler Hürriyet Partisini kurarak siyasete yeni bir çatı altında devam kararı almışlardır.
1960 darbesi öncesi hükümet ve muhalefet cephelerinde neler yaşanmıştır?
1959 yılı gerginliklerle doludur. Millet Partisi Başkanı Osman Bölükbaşı yaptığı bir konuşma dolayısıyla hapis cezasına çarptırılırken, hükûmet muhalefetin vatandaşları isyan ve ihtilale teşvik ettiğini iddia ediyordu. Buna mukabil muhalefet de hükûmeti dini siyasete alet etmekle suçluyordu. Hızla kötüye giden gelişmelerin sonunu ise İsmet İnönü’nün “şartlar tamam olduğu zaman ihtilaller milletler için bir haktır” sözü göstermiştir. İktidar ve muhalefet ve toplumun geneli için gidilen yol bir çıkmaz sokaktı. Halkın oyu ile seçilen bir partiye iktidarı devredebilme erdemini göstererek tarihe geçen siyaset ve devlet adamları darbeyi meşrulaştıran bir söyleme yönelmişlerdi. Bu durum Türkiye’deki iktidar kavgasının geldiği noktayı göstermektedir. Karşılıklı olarak zaman zaman diyalog arayışları olmuşsa da hükûmet, muhalefetin halkı ve askeri kışkırtma faaliyetlerini soruşturmak için bir “tahkikat komisyonu” kurarak muhalefet ile arasındaki diyalog kapısını kapatmıştır. Hükûmetin komisyonu eleştirenleri meclis çalışmalarından men etmesi hem anayasa hukukçuları hem muhalefet tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Üniversite öğrencilerinin protesto yürüyüşlerinin İstanbul ve Ankara’da yoğunlaşması sıkıyönetim ilanı ile karşılanmış ancak harp okulu öğrencilerinin de hükûmet aleyhindeki yürüyüşlere katılması işleri içinden çıkılmaz bir şekle sokmuştur.
Hükûmet gelen tepkiler ve ortamın iyice gerilmesi üzerine Tahkikat Komisyonu’nun çalışmalarını bitirdiğini, sıkıyönetimin normale döneceğini açıklayarak ortamı yumuşatmaya çalıştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi ise seçim kanununda düzenlemelerin yapılmasını isteyen muhalefet önergesini gündemine aldıktan sonra tatile girmişti. Ancak bu noktada ordunun aktif mesaisinin başladığı görüldü. Kurmay Albay Alpaslan Türkeş’in 27 Mayıs sabahı radyodan okuduğu bildiri ile “Türk Silahlı Kuvvetleri memleketin idaresini ele almıştı”.
İktidar ve muhalefet partilerinin yönetici ve taraftarlarının demokrasinin temel evrensel değerlerini içselleştirememelerinden kaynaklanan siyasi ve sosyal çatışmalar Türk siyasi hayatında resmî veya gayriresmî belli aralıklarla tekrar edilecek bir müdahale alışkanlığını ortaya çıkardı. Siyasetçilerin kendi aralarında demokratikleşme sürecinin tıkanıklıklarını aşamadıkları noktada devreye asker girmektedir.
Milli Birlik Komitesi nedir?
Milli Birlik Komitesi, 27 Mayıs 1960’ta ordunun idareye el koyduktan sonra oluşturduğu 38 kişilik komitedir. Milli Birlik Komitesi’nin başına getirilen Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel müdahalenin amacını “Türkiye’de demokrasinin yeniden ortaya çıkarılması” olarak açıklayacaktır. Komite, yol haritasında ilk adımları yeni bir seçim kanunu hazırlamak, bütün partilerin iştirak edeceği bir genel seçim yaparak süreci normalleştirmek olarak ilan etmiştir.
Gerçekten de ilk olarak kapatılan üniversiteler açıldı, basın yasağı kaldırıldı ve bir anayasa komisyonu oluşturuldu. Hareketin herhangi bir parti ya da grubun lehine yapılmadığı, dış politikada ise mevcut anlaşmalara sadık olunduğu beyanıyla devlette devamlılık vurgusu yapıldı. Demokrat Parti yöneticileri ise halkı iç savaşa sürüklemek, anayasayı ihlal etmek gibi ağır suçlamalarla “vatana ihanet” ithamıyla mahkemeye verildi.
Ancak gücü eline alan Milli Birlik Komitesi’nin de farklı düşüncelere tolerans göstermediği ortaya çıktı. Komitenin 147 öğretim üyesini yetersiz ve reform düşmanı oldukları suçlamasıyla üniversitelerden atma kararı kamuoyu ve bilhassa üniversiteleri ayağa kaldırdı. Hocalar ancak 1963’te okullarına dönebildiler. Kendi içinde idarenin sivillere devredilmesi sürecinin yürütülmesi konusunda fikir ayrılıkları yaşayan MBK bir kısım üyelerini emekli ederek sürgüne gönderdi.
Darbe sonrası siyasi parti faaliyetleri ne zaman başladı?
Ülkede vergi adaletini sağlamak, toprak reformunu desteklemek gibi temel politik tercihler ortaya konurken yeni anayasa oluşturma çabalarına da hız verildi. MBK üyeleri, Meclisteki muhalefet partilerinin temsilcileri, barolar, basın organları, ticaret odaları, sendikalar, üniversitelerden gelen temsilcilerden oluşturulan Kurucu Meclis 6 Ocak’ta faaliyete geçerek ilk iş olarak 12 Ocak 1961’de siyasi parti faaliyetlerine izin verdi. Adalet Partisi, Yeni Türkiye Partisi gibi Demokrat Parti mirasçısı olduğunu iddia eden partilerin yan sıra Türkiye İşçi Partisi de bu süreçte kuruldu. Böylece yeni isimlerin siyaset sahnesine çıkmalarının yolu açıldı. Ancak önceki siyasi partilerin mirasını takip eden oluşumlara engel olunamadı. Seçimlerin nispi temsil usulüyle yapılması ve Anayasa Mahkemesinin kuruluşu kabul edildi. 9 Temmuz’da yapılan anayasa referandumuna seçmenler %83 oranında katıldı. Anayasa %60,4 evet oyu ile kabul edilirken %39,6’lık hayır oyu ciddi bir hoşnutsuzluğa da işaret ediyordu.
Darbe ile birlikte tutuklanan hükümet üyeleri hakkında ne karar verildi?
Yassı Ada’da yapılan yargılamalar sonucunda Mahkeme; 15 ölüm, 32 müebbet hapis ve çok sayıda 4-15 yıl arası hapis cezasına hükmetmişti. Celal Bayar’ın ölüm cezası yaş durumundan dolayı hapse çevrilmiştir. DP Hükümeti’nin başbakanı, maliye bakanı ve dışişleri bakanı haklarında verilen idam kararları 16-17 Eylül’de infaz edildi. Böylece Türk siyasi tarihine seçimle gelen bir yönetimin askerî müdahale ile mahkemede sonlandırılması gibi demokrasi kavramıyla hiçbir şekilde uzlaşmaz not düşüldü. Diğer yandan ise Türk siyasi hayatında günümüze kadar sürecek bir Demokrat Parti mirası tartışması da başlatılmış oldu.
1960 darbesinden sonra ikinci darbe girişimi nasıl gelişti?
MBK siyaset sahasını tasarlamaya çalışırken subaylar arasında huzursuzluklar ortaya çıktı. Ankara Harp Okulu Komutanı Albay Talat Aydemir, kendine bağlı küçük rütbeli subaylar ile idareye el koyma girişiminde bulundu. Ancak ordunun diğer kesimleri hükûmetin yanında yer aldığı için başarılı olamadı. Talat Aydemir, 20 Mayıs’taki ikinci ihtilal girişiminde yakalanarak yargılandı ve idam edildi.
12 Mart Askeri Muhtıra sürecine nasıl gelindi?
15 Eylül 1965 seçimlerinden sonraki dönemde parlamentoda çoğunluğu sağlayan AP Hükûmeti de ülkedeki gidişi değiştirememiştir. Komünizm, basın suçlarının affı, yabancı sermayenin desteklenmesi, Batı’nın içinde olup hiçbir devletin uydusu olmama tartışmaları hızla sürüyordu. Ordu mensuplarının mali durumlarının iyileştirilmesine karşın üniversite öğrencilerinin başlattığı Amerikan karşıtlığı, sağ-sol tartışmaları hızla silahlı çatışmalara kadar gidecektir.
Mecliste iktidar-muhalefet partisi milletvekilleri birbirlerine tacizde bulunurken üniversitelerde de öğrenciler süratle politikayla iç içe bir hâle geliyorlardı. Daha çok burs, üniversite hastanelerinin yaygınlaştırılması, okul yönetiminde temsil edilme gibi istekler ile başlayan öğrenci eylemleri okul şartları ve mezuniyet sonrası iş bulma imkânlarının kısıtlılığından ülkenin yönetimine, rejime yönelmeye, güvenlik güçleri ile çatışmaya kadar gidiyordu. Genelde sol görüşlü öğrencilerin yaptığı eylemler Amerikan karşıtlığını öne çıkaran araba yakmak, bomba atmak seviyelerinde idi. Sol gruplara karşı Milli Türk Talebe Birliğinin toplumun çeşitli kesimlerinin de desteğini alan eylemleri ortamı olabildiğince gergin hâle getiriyordu. Hükûmetin kanun yoluyla engelleme çabalarına mukabil ölümlü olaylar arttığı gibi çeşitli yerlerde vatandaş desteği görülmeye başlandı.
Meclisteki milletvekili kavgalarına paralel olarak üniversite gençliği olaylarında silah kullanımı ve can kaybı artıyordu. Enflasyonun hızla artışı geniş toplum kitleleri arasındaki hoşnutsuzluğu arttırırken ülkenin her yanında insanlar siyasi, sosyal ve ekonomik bakımlardan gelecekten ümitsiz bir hâle geliyordu. İşçi grevlerinin arttırdığı toplumun tedirginliği orduya da yansıdı.
Öğrenci örgütlenmeleri silahlı eylem yapmak, adam kaçırmak noktasına geldiğinde 12 Mart 1971 tarihli Askerî Muhtıra verildi. Başbakan Demirel istifa etti.
Teknokratlar Hükûmeti nedir?
Başbakanın istifa edip kenara çekilmesine mukabil CHP lideri İnönü, Muhtıranın parlamento hayatının devamını engellediğini belirterek sert tepki göstermiştir. Bununla birlikte partiler üstü bir hükûmet teklifine de destek vermiştir. AP, CHP, Güven Partisi ve parlamento dışından alınan destekle 27 Mart’ta Nihat Erim başkanlığında bir ‘Teknokratlar Hükûmeti’ oluşturuldu.
Teknokratlar Hükûmetinin ilk çalışmaları ne yönde olmuştur?
Yeni hükûmet ilk olarak asayiş meselesine el attı. Şehir gerillaları hâlinde faaliyet gösteren Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu militanlarının adam kaçırma, banka soyma eylemleri devletin istihbarat kurumlarının yardımlarıyla durdurulmaya çalışıldı. 11 ilde ilan edilen sıkıyönetimin hedefinde ideolojik terör eylemlerini bitirmek, laik cumhuriyeti tehdit edecek faaliyetleri kontrol altına almak, bölücü terör faaliyetlerini engellemek ve Kıbrıs’a olası bir müdahale için zemin hazırlamak vardı. Basın yayın organları, sendikalar ve üniversitelerdeki siyasi gençlik örgütlerinin faaliyetlerine kısıtlamalar getirildi ve Türkiye İşçi Partisi kapatıldı.
Erim Hükûmeti seçimle gelmediği için rahat kararlar almak, siyasi endişelerden uzak bir yaklaşımla ekonomik durumu düzeltmek iddiasındaydı. Toprak, eğitim ve vergi reformları, petrol ve değerli madenlerin devletleştirilmesi, ağır sanayinin kurularak montaj yapmaktan kurtulmak gerektiği, tarımın modernleştirilerek ortak pazarla rekabet edecek hâle getirilmesi ilk sırada yapılacak işler olarak sayılıyordu. Ancak reformlardan etkilenecek kesimlerin tepkileri hükûmetin devamını engelledi. Hedeflerine ulaşamayacağını gören Erim Hükûmeti 3 Aralık 1971’de istifa etti.
12 Eylül darbesine kadar olan süreçte ülkede ne tür gelişmeler görüldü?
31 Mart 1975’de Süleyman Demirel’in başkanlığında Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin işbirliğinde Milliyetçi Cephe Hükûmeti kuruldu. Hükûmet programı dengeli bölgesel kalkınma, iş hayatına yönelik düzenlemeler ve tarım sahasında iyileştirmeler yapmayı hedeflerken öğrenci olayları silahlı sağ-sol çatışmaları hâlinde gelişmeye başladı.
Hükûmet partileri devlette kadrolaşma çabalarını sürdürürken dışarıda CHP milliyetçi cepheye karşı siyasi mücadeleyi bütün hızıyla geliştiriyordu. Hızla artan siyasi ve toplumsal kamplaşma iktidarı sağ, muhalefeti de bütün sol faaliyetlerin hamisi hâline getirmiştir. Siyasetteki bu bölünmüşlüğün devletin her kademesinde yansımaları görülecektir. 12 Eylül Müdahalesi öncesi öğretmen, memur, polis gibi meslek gurupları başta olmak üzere hem toplum hem de işçi-memur kesimi tam bir bölünmüşlük manzarası gösterecektir.
Sağ kesim partilerin komünizm, sol partilerin ise faşizm tehdidi ile halkı uyarmaları, DİSK’in Taksim’deki 1 Mayıs 1977 mitinginde çıkan olaylarda 34 kişinin hayatını kaybetmesi toplumun her kesiminde önemli bir sarsıntı yaratmıştır. Koalisyonlardan beklediğini bulamayan seçmenin 5 Haziran 1977 seçimlerinde üç parti etrafında toplandıkları görüldü. Ancak yine tek parti iktidarı yoktu. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan CHP’nin kurduğu azınlık hükûmeti güvenoyu alamayınca Süleyman Demirel, MSP ve MHP desteğiyle ikinci “Milliyetçi Cephe” hükûmetini kurmuştur. Toplumsal siyasi şiddetin hız kesmediği bu dönemin ilk 15 gününde 26 siyasi cinayetin işlenmiş olması diğer politikaların da etkinliğini sınırlandırıyordu. 11 Aralık 1977 yerel seçimlerinden sonra güven tazelemek isteyen hükûmet düştü.
Bu karmaşa sürecinin uzun süreli sayılabilecek hükûmetini AP’den istifa eden bağımsız milletvekilleriyle CHP kurdu. Ancak sokaktaki kavga ayniyle mecliste devam ederken şiddeti biraz daha artmıştı. Bu dönemde terör üniversite ve basın mensuplarına yönelerek daha fazla ses getirmeye çalıştı. Siyasi örgütlenme ve şiddet liselere kadar etkisini yaymıştı. Üniversite öğretim üyeleri, gazeteciler terörün hedefi olmaya başladılar. Her gün otobüs duraklarının, kahvehanelerin kurşunlandığı, can kayıplarının eksik olmadığı, kendi hâlindeki vatandaşların bile sabah evden çıkarken hane halkı ile helalleştiği bir belirsizlik ortamı yaşanmaya başlamıştı. Toplumun temel ihtiyaç maddelerini teminde yaşadığı zorluklar, temel gıda maddeleri için uzayan kuyruklar, yeniden hortlayan karaborsa, günlük yaşantıdaki altyapı eksikliğini daha bir görünür kılmaktaydı. Sıkıyönetimin de siyasi çatışmalar ve ölümlere engel olamadığı görüldü. Ekonomik dengeler alt üst olmuştu. Geniş toplum kitlelerinin can, mal, inanç konularında tedirginliği artmıştı. Hükûmet, meclisteki siyasi desteği en alt seviyeye inmiş bir hâlde Uluslararası Para Fonu (IMF)’na müracaat etmek zorunda kaldı.
Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra maruz kalınan Amerikan ambargosu, dış ilişkilerin kötüleşmesinden etkilenen kredi musluklarının kapanması, radikal kararlar almayı bir zaruret hâline getirdi. Anarşik olayların engellenemediği sıkıyönetim ortamında siyasiler arasındaki kısır çatışmaların da her kademeye yayılmış olması geleceği belirsizleştiriyordu. Lider seviyesindekilerin hiçbir şartta bir araya gelmeme inadının siyaset kanalını tıkanması üzerine Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu’na dayanarak 12 Eylül 1980’de yönetime el koymuşlardır.
12 Eylül darbesinde ne tür uygulamalar yapılmıştır?
Genelkurmay başkanı ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi meclis ve hükûmeti feshetti ve milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı. Tüm yurtta sıkıyönetim ilan edilerek yurt dışına çıkışlar yasak¬landı. Konsey, iktidar ve muhalefetin aktif yöneticilerinin hepsini gözaltına alarak çok sayıda dava açmıştır. Daha sonra çıkarılacak siyasi partiler kanunuyla kapatılan partilerin üst düzey yöneticilerine yeni dönemde siyaset yasağı getirilecektir.
Büyük şehirlerdeki asayiş meselesinin köyden kente kontrolsüz göçten kaynaklandığına dayanan bir varsayımla varoşlar kontrol edilmeye ve kademeli olarak temel alt yapı hizmetleri götürülmeye çalışıldı. Problemlerin 1961 Anayasası’nın çok serbest anlayışından kaynaklandığı düşüncesinden hareketle hazırlanan yeni Anayasa ve Konsey Başkanı Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığının %92 gibi yüksek bir oyla kabul edilmesi vatandaşların darbe öncesi ortamdan ne kadar şikâyetçi olduklarını en iyi anlatacak göstergelerden biridir.
Üniversiteler ve yerel yönetimlerde şekli ve idari mahiyette tek tiplilik ve kontrol düzeni getirilmeye çalışılan bu dönemde Atatürk ilke ve inkılaplarının ilmi metotlarla araştırılıp halka ve gençliğe aktarılması görevini yerine getirmek üzere kurumlar kurulmuştur.
Darbe sonrası siyasi faaliyetlerin serbest bırakılması sonucu iktidara gelen Anavatan Partisinin hedefleri nelerdi ve sonuçları ne oldu?
Turgut Özal’ın ülkede mevcut dört eğilimi birleştirme iddiasındaki Anavatan Partisi 1983-1991 yıllarında ülkeyi yönetme yetkisini milletten almıştır.
Turgut Özal’ın başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı dönemi uzun süreli yüksek enflasyonun bir neticesi olarak ortaya çıkan gelir dağılımı adaletsizliğini ortadan kaldırmak ve bir orta sınıf oluşturmayı hedeflemişti. Ancak parti kadrolarının kendi arasında anlaşmazlığa düşmelerinin de etkisiyle bu proje uzun soluklu olamadı. Ekonomide devletin özel kesimin istediği her alandan hemen çıktığı, hangi yolla olursa olsun ihracat yapmak ve para kazanmak düşüncesinin ahlaki değerlerden bağımsız olarak hedef seçildiği bir dönem yaşanmıştır. ABD’nin 1991 Körfez Savaşı sırasında ve sonrasındaki uygulamalarından ekonomik olarak etkilenen ülkede enflasyonun artması, grevlerin başlaması, orta direğin çökmesine yol açarken idari ve siyasi bakımlardan artan ümitsizlik kitlelerin dine sığınma ihtiyacını tetiklemiştir.
Turgut Özal’ın vefatı ile başlayan süreçte Türk siyaseti nasıl ilerlemiştir?
Özal’ın vefatıyla başlayan Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde de koalisyonlar, seçim barajları tartışmaları öne çıktı. Doğu Anadolu’da etkin yerel siyasi partilerin meclise girememelerinin de katkısıyla bölge halkından destek almaya başlayan terör örgütüne karşı mücadele gündemin ana başlıklarından birini oluşturmuştur.
5 Nisan 1994 kararları olarak tarihe geçen ekonomik önlemler, getirilen yeni vergiler ve paranın değer kaybı toplumun büyük kesimlerinin daha da fakirleşmesini simgeliyordu. Bu dönem de terör faaliyetlerinin engellenerek bölgeye yatırım götürme çabalarına sahne olmuştur. 1995 seçimlerinden sonra hiçbir partinin milletten hükûmet kuracak kadar destek alamadığı ortamda Bülent Ecevit’in dışarıdan desteklediği çok kısa süreli Doğru Yol/Anavatan Koalisyonundan sonra 28 Haziran 1996’da Refah Partisi Doğru Yol Koalisyon Hükûmeti kuruldu.
Refah Partisi, Doğru Yol Partisi Koalisyonunda Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı sırasında basına yansıtılan uç dinî söylemler üzerine Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat 1997’de hükûmeti uyardı. Laiklik karşıtı eylemlerin engellenmesi, eğitimde 8 yıllık kesintisiz sisteme geçilmesi gibi istekler hükûmet tarafından da kabul edildi. MGK’nın bu uyarısı darbeden önceki son hamle olarak post-modern bir darbe şeklinde vasıflandırıldı. Başbakan Necmeddin Erbakan’ın aralarındaki koalisyon protokolü gereği başbakanlığı koalisyon ortağına devretmek için istifa etti. Ancak Cumhurbaşkanı Demirel yeni hükûmeti kurma görevini koalisyonun diğer ortağı yerine Anavatan Partisi Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
Siyasi ortamın gerginliğini dikkate alarak farklı kombinezonlarla kurulan ANAP/ DSP/DTP Koalisyonu sırasında terör örgütüne yardım eden Suriye ile savaşın eşiğine gelindi. Koalisyon, politik hesaplaşmalar dolayısıyla bozulunca bu defa DYP ve ANAP desteğiyle Bülent Ecevit’in başkanlığında DSP azınlık hükûmeti kuruldu. İki sağ partinin desteğiyle sol bir partinin azınlık hükûmeti kurması Türk demokrasi hayatında önemli bir gelişme olarak nitelendirilebilir. Bu süreçte Ecevit’in dinî değerlere saygılı laiklik söylemi ve samimiyeti geniş toplum kesimlerine ulaşmayı başardı. 18 Nisan 1999 seçimlerinde DSP birinci parti oldu. Cumhuriyet döneminin ilk partisi olan Cumhuriyet Halk Partisinin ilk defa Meclis dışında kaldığı bu dönemde Ecevit’in başbakanlığında ANAP ve MHP ile koalisyon kuruldu.
Merkez sol, merkez sağ ve daha sağda üç partiden oluşan hükûmetin, aşırılıkları törpülenmiş farklı eğilimlerin bir arada buluşarak ülke yönetebileceklerini gösteren önemli bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz. Bu gelişme Türk siyasetinin farklılıkları hazmedebilen bir noktaya geldiğini göstermesi bakımından da ayrıca önemlidir.
Ekonomik sıkıntıların halli bu hükûmetin de en önemli gündem maddesi olmuştur. 2000 yılındaki ekonomik kriz üzerine hükûmet, Dünya Bankasında üst düzey görevde bulunan Kemal Derviş’i ekonomiden sorumlu devlet bakanlığına getirerek onun hazırladığı ekonomik programı hayata geçirdi. Ekonomik göstergelerin düzelmeye başladığı sırada koalisyon üyeleri arasında politik çıkarların öne çıkarılmasından kaynaklanan sorunlar ve başbakan ile cumhurbaşkanı arasında yaşanan tartışmalar vesilesiyle sonlanan DSP, ANAP ve MHP koalisyonundan sonra 3 Kasım 2002’de yapılan seçimlerden sonra Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi başlamıştır.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 8 Gün önce comment 11 visibility 17821
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1158
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 614
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2739
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 905
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25570
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14503
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12507
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12498
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10421