Evde Yaşlı Bakım Hizmetleri Dersi 4. Ünite Özet

Uzun Süren Hastalık Tanısı Alan Yaşlı Bireyin Evde Bakımı-2 (Şeker Hastalığı, Kronik, Obstruktif Akciğer Hastalığı Ve Kronik Böbrek Hastalığı)

Giriş

Bu ünitede, yaşlanmaya bağlı görülen ve fizyolojik değişimlerin eşlik ettiği vücut sistemlerindeki fonksiyon kayıplarına bağlı olarak uzun süren (kronik) hastalıklar ve evde bakımı konusunda bilgi verilecektir. Ele alınacak kronik hastalıklar; Şeker hastalığı (Diyabetes Mellitus), Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH) ile Kronik Böbrek Hastalığı (KBH) ve bu hastalığa sahip yaşlının evde bakımı konularıdır.

Şeker Hastalığı (Diabetes Mellitus) Olan Yaşlının Evde Bakımı

Kronik hastalıklar tüm dünyadaki ölümlerin ve sakatlıkların en önemli nedeni arasında olan önemli toplum sağlığı sorunudur. Kronik hastalıklar arasında yer alan ve son yıllarda görülme sıklığı hızla artan Diyabetes Mellitus (DM) çeşitli klinik semptomlar ile seyreden, hasta ve ailesine ekonomik yük getiren, oluşturduğu komplikasyonlar nedeniyle organ ve işlev kayıplarına yol açarak hastaların yaşam süresini ve kalitesini olumsuz yönde etkilyebilen bir hastalıktır. Yaşla beraber hastalığın insidans ve prevalans giderek artar. Altmış beş yaş üstü diyabetik hastalar tüm diyabetiklerin hemen hemen %40’ını oluşturur. Yine geriatrik yaş grubunun %20’sinde bozulmuş glukoz toleransı vardır. Ayrıca yaşlı popülasyonun %10’unda tanı konmamış diyabet vardır. Diabetes mellitus, vücudun kandaki glukozu, yani şekeri nasıl kullandığını etkileyen bir grup hastalığın genel adıdır. Glukoz sağlığınız için hayati önem taşır, çünkü kas ve dokuları oluşturan hücrelerin enerji kaynağıdır. Aynı zamanda beynin ana enerji kaynağıdır.

Yaşlı bireylerde yeni başlangıçlı tip 1 diyabet daha az görülmekle birlikte gelişme mekanizması gençlerdekine benzerdir. Genelde, tip 1 diyabetiklerde adacık hücre antikoru, insülin antikorları ve diğer pankreatik beta hücre-spesifik antikorlar gibi pankreas beta hücrelerinin immün harabiyetinin göstergeleri vardır. Yaşlı diyabetiklerin yaklaşık %90’ı tip 2 diabetes mellitustur. Bu grupta pankreatik beta hücrelerinin otoimmün harabiyeti gözlenmez. Total beta hücre kütlesinde hafif bir azalma olsa da, ciddi bir kayıp söz konusu değildir. Yaşlılarda diyabet gelişimine neden olan faktörler şunlardır:

  • Genetik,
  • Yaşlanmaya bağlı insülin salınımında azalma,
  • Yaşlanmaya bağlı insülin salınımında azalma,
  • Yağ dokusunun artışı,
  • Fiziksel aktivitede azalma,
  • İlaçlar.

Şeker hastalığında en temel belirti ve bulgular şunlardır:

  • Poliüri: Çok idrar çıkarma,
  • Polidipsi: Aşırı susuzluk,
  • Polifaji: Aşırı yemek yeme,
  • Belirli bir açıklaması olmayan kilo kaybı,
  • Görmede bulanıklık,
  • Yara ve enfeksiyonların beklenenden daha geç iyileşmesi,
  • Uykuya meyilde artış olması.

Diabetes Mellitus Tanı Kriterlerine bakıldığında, DM tanısı konulmasında şu kriterlere uyulur;

  • Açlık plazma glukozu (AKŞ: Açlık kan şekeri) ölçümü,
  • Oral glukoz tolerans testi (OGTT),
  • Rastgele plazma glukoz ölçümü, HbA1c ölçümü.

Diyabette komplikasyonlar,

  • Makrovasküler komplikasyonlar ve
  • Mikrovasküler koplikasyonlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Makrovasküler komplikasyonlar, Koroner kalp hastalığı, periferik arter hastalığı, serebrovasküler hastalıklar. DM’li hastaların 3/4’ü KAH bağlı komplikasyonlar nedeniyle kaybedilirler. DM, KAH eşdeğeri kabul edilmiştir. Mikrovasküler komplikasyonlar deyiminin pratik anlamı; diyabet hastalarının gözlerinde, böbreklerinde ve sinir sisteminde meydana gelen değişikliklerdir, yani; retinopati, nefropati, nöropatidir.

Tedavi: Şeker hastalığının tedavisinde; İlaç tedavisi, Tıbbi beslenme ve Egzersiz tedavisi, olmak üzere üç önemli unsur vardır. Yaşlı bireylerin tedavilerine uyumları ileri dönem makro ve mikro vasküler komplikasyonların gelişimini engelleyecektir.

İlaç tedavisi: Oral antidiyabetikler ve insülin tedavisi kullanılır. Yaşlının ilaca uyumu ne kadar iyi olursa, hastalığa bağlı komplikasyon gelişme riski de o ölçüde azalır.

Tıbbi beslenme: Beslenme kapsamlı diyabet bakım ve tedavisinin vazgeçilmez bir bileşenidir. Tedavinin başlatılmasından sonra 6-12 haftalık sürede HbA1c düzeyleri sıklıkla %1-2 derece düşer.

Egzersiz Tedavisi: Düzenli fiziksel egzersiz tüm diyabetli hastaların tedavilerinin önemli bir bileşeni olarak önerilmektedir. Egzersizin yararları ve riskleri olabilir. Özellikle insülin kullanan yaşlılar insülin yaptıktan sonra ana öğünlerini almaları gerekir, aksi takdirde kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi) sorunu yaşayabilirler. Egzersiz insülin gibi görev gördüğünden aşırı egzersiz modelleri yaşlılar için uygun olmayabilir. Egzersizin çok aç karına veya yemekten hemen sonra yapılması sakıncalıdır. Akşam yemeğinden 1 saat sonra yapılacak egzersiz, hem postprandial glukoz (PPG) hem de ertesi sabah APG düzeylerini düşürmede etkili olacağı için özellikle tip 2 diyabetli hastalarda yararlı olabilir.

Evde Diyabetli Yaşlının Bakımı

Evde izlediğiniz şeker hastalığı olan yaşlının bakımında ele almanız gereken konular bulunmaktadır:

  • Kan şekerinin kontrol altında tutulması ve izlemi: Diyabetli yaşlının evde izleminde yaşlı bakım elemanı, hastanın varsa diyabet hemşiresi, evde bakım hemşiresi ve doktorunun önerileri doğrultusunda glisemik kontrolün sağlanmasında destek olur. Yaşlı birey kan şekeri takibi yapmasını biliyorsa bilgilerini destekler, bilmiyorsa bireyi ve ailesini bilgilendirir. Düzenli doktor takibine gidilmesinde yaşlıyı destekler.
  • Tıbbi tedavinin izlemi ve hasta uyumunun sağlanması: Yaşlı bireylerin, özellikle evde yalnız yaşayanların ilaç uyum sorunları olabilir. Doktor reçetesi ile kullanılan ilaçların dozları ve kullanım şekilleri belirlenerek yaşlının uyumu kontrol edilir. Uyum sorunları varsa ilaç kullanım tabelaları hazırlanarak doğru ilaç kullanımı desteklenir. Eğer yaşlı insülin kullanıyorsa uygulama bölgelerinin takibi yapılır. İlaç dozlarının ve uygulama zamanlarının takibi ve yaşlı uyumu da desteklenir.
  • Diyabetik diyete uyumun sağlanması: DM’lu yaşlı üç ara üç ana öğün alması konusunda desteklenir. İlaç ve besin uyumunun takibi ve düzeni sağlanır. Pişirme yöntemlerinin değiştirilmesi; haşlama, ızgara ve buharda pişirme yöntemleri önerilir. Bazı besinlerden kaçınılması gerekebildiği (fazla miktarda katı yağ ve margarin, tereyağ gibi yağlar, kızartılmış besin tüketimi, yağlı et) anlatılır. Fazla miktarda çay şekeri gibi rafine şeker, bal, reçel, kek ve çikolata tüketimi engellenir.
  • Egzersiz uyumunun sağlanması: Egzersiz, doktor tavsiyesi ve kontrolüyle yapılmalıdır. Doktor tavsiyesine uygun miktar, süre ve şiddette yapılacak egzersize uyumda yardımcı olunur.
  • Komplikasyonların önlenmesi: Yaşlıda komplikasyonların gelişiminin önlenmesi için;
    • Kan şekeri ölçümü,
    • Kan basıncı ölçümü,
    • Ayak muayenesi,
    • İdrarda protein varlığına yönelik test,
    • Kolesterol testi,
    • Göz muayenesi,
    • Diş kontrolleri,
    • EKG (Kalp grafisi) takibinin yapılması gerekir.

Ayak Muayenesi: Ayakların düzenli olarak gözlenmesi deri bütünlüğünde bozulma ya da mantar gibi enfeksiyonların gelişimi açısından izlenmesi gerekir.

Hipoglisemi (kan şekeri düşüklüğü): Yaşlı diyabet hastalarında sıklıkla yaşanılan ve acil müdahale edilmesini gerektiren durumlardandır. Belirtileri, Açlık hissi, aşırı terleme ve huzursuzluk, güçsüzlük, çarpıntı/titreme, baş ağrısı, bulanık görme, sinirlilik/zihin bulanıklığı, uyku hali ve bayılma/bilinç kaybıdır.

Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı Olan Yaşlının Evde Bakımı

Kronik bronşit ve amfizeme bağlı olarak gelişen kronik, geri dönüşümsüz ve ilerleyici olan hava akımı kısıtlanması ile karakterize bir hastalıktır. Hava akımı kısıtlanması kısmen geri dönüşümlü ve solunum yolları aşırı duyarlılığı ile birlikte olabilir. Kronik bronşit ya da amfizemi olan bir hastada KOAH hastalığının geliştiğini söyleyebilmek için kronik hava akımı kısıtlanmasının meydana gelmiş olması gerekmektedir. KOAH’ta kronik bronşit ve amfizem genellikle bir arada bulunur.

Kronik Bronşit: Artarda en az iki yıl tekrarlayan ve en az üç ay boyunca devam eden, çoğu günler görülen ve diğer solunum ya da kalp hastalıklarına bağlanamayan öksürük ve balgam çıkarma ile karakterize bir hastalıktır. Solunum yollarında salgı yapan bezlerin sayı ve hacmindeki artış neticesinde gelişen salgı miktarının fazlalığına bağlı olarak oluşur. Salgı yapan bezlerin sayı ve hacmindeki artış solunum yollarının duvar kalınlaşmasındaki önde gelen nedendir ve bu da solunum yollarında tıkanmaya sebep olur.

Amfizem. Alveol denilen hava keselerinin duvarlarının yıkımı ile meydana gelen bir hastalıktır. Duvar yıkımı hava boşluklarının anormal ve kalıcı şekilde genişlemesine ve akciğer esnekliğinin kaybolmasına yol açar. Sonuç olarak küçük hava yollarında tıkanmalar meydana gelir.

KOAH Gelişimine Neden Olan Faktörler: Bu faktörler şöyle sıralanabilir:

  • Tütün,
  • Hava kirliliği,
  • Mesleksel faktörler,
  • Sosyoekonomik koşullar,
  • Solunum yolu enfeksiyonları.

KOAH hastalarının büyük çoğunluğu aynı zamanda sigara tiryakisi olduğundan öksürük ve balgam yakınması başlangıçta hasta tarafından sigaradan oluyor düşüncesi ile önemsenmez. Oysa bu dönemde hastalığa tanı konulması hastanın geleceği açısından son derece önemlidir. Erken dönemde sigaranın bırakılması ile hastalık belirtileri gerileyebilir ve hastalık gelişimi durabilir. Öksürük genellikle sabahları daha fazla ve arka arkaya gelir. Kronik bronşitin ön planda olduğu KOAH olgularında çoğu kez öksürükle birlikte balgam çıkarma vardır. Hastalığın bu dönemde fark edilmemesi ve sigaraya devam edilmesi neticesinde hastalık ilerler ve hışıltılı solunum, nefes darlığı gibi yakınmalar ortaya çıkar.

Tedavi: KOAH tedavisinin temel hedefleri; hastalık progresyonunu önlemek, semptomları azaltmak, egzersiz toleransını düzeltmek, komplikasyonları önlemek ve tedavi etmek, atakları önlemek ve tedavi etmek, mortaliteyi azaltmaktır ve kaliteli yaşamasını sağlamaktır. KOAH’da ilaç tedavisinin temelini bronkodilatör ilaçlar oluşturur. Bronkodilatörlerin fizyolojik etkileri: bronkodilatasyon ile bireyin solunum yolları genişleyerek solunum sıkıntısı rahatlatılmış olur. Hastanın tedaviye uyumu, ilaçlarını doğru şekilde ve düzenli kullanması, sigara tüketimini terk etmesi hastalığın tedavisinde başarılı olunmasında önemli etkenlerdendir.

KOAH’lı Yaşlının Evde Bakımı

KOAH’lı yaşlının evde bakımında temel ilkeler hastanın tedavisi ve hastalığına uyum sağlamasında destek vermek ve komplikasyonların ve atakların gelişiminin önlenmesidir.

Solunum sıkıntısının (dispnenin) kontrol altına alınması: Yaşlı bireyin reçeteli ilaçları doğru şekilde ve uygun zamanda alması desteklenir. Sürekli Oksijen tedavisi alıyor ise etkinliği takip edilir.

Nefes darlığının kontrolü için;

  • Yüzeyel ve hızlı solunum yerine daha derin ve yavaş nefes almaya çalışılmalıdır.
  • Burundan derin bir nefes alıp, dudakları büzerek ıslık çalar gibi yavaş yavaş verilmelidir (büzük dudak solunumu).
  • Rahat şekilde oturup, sırtı arkaya yaslayarak, bir el göğüse, bir el karına konulur. Derin nefes alırken karın şişmeli, verirken içe çekmelidir. Aynı hareket sırtüstü yatarken de yapılıp diyaframın daha güçlü kasılması sağlanabilir.

Balgam Çıkarma Yöntemleri: Balgamı çıkarmak için etkili öksürmek gerekmektedir. Önce derin bir nefes alınır, gövde öne doğru eğilip, karın kasları kasılır, sonra 2-3 kez kısa ve güçlü şekilde öksürülerek balgam çıkarılır. Hastanın durumu göz önüne alınarak önerilen solunum ve kas egzersizleri düzenli olarak yapılmalıdır. Düzenli egzersiz, nefes darlığını azaltıp, egzersiz kapasitesini artırmaktadır.

Nebülizer ile ilaç uygulama: Sıvı haldeki ilaçların buhar haline getirilip (nebul) maske veya ağızlık yardımıyla hastanın solunum yollarına verilmesi sağlanır. Ölçülü doz inhaler ilaçlara uyum sağlayamayan hastalarda etkili bir şekilde uygulanabilir. Bronkodilatatör ilaçların etkinliği için tedavi süresi 10 dk dan az olmalıdır.

Sprey ilaç uygulama: Yaşlıya aşağıdaki önerilerde bulunabilirsiniz;

  • Cihazın kapağını çıkarın,
  • Birkaç kez sallayın,
  • Derin bir nefes alın, sonra nefesinizi tam olarak verip akciğerlerdeki havayı boşaltın.
  • Dik durun, cihazı ağzınıza yerleştirin, derin ve yavaşça bir nefes alırken tüpe basın ve nefes almaya devam edin.
  • Nefesinizi 10 saniye tutun, sonra burundan yavaşça verin.
  • İkinci kullanım için en az 30 saniye, tercihen 3-5 dakika bekleyin.
  • Ağzınızı su ile çalkalayın.

Beslenme: Vücut ağırlığı ideale yakın tutulmaya çalışılmalıdır. Fazla kilo söz konusu ise; şekerli, unlu ve yağlı yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Kilo normalin altında ise; protein ve yağdan zengin et, tavuk, balık, yumurta, peynir, süt gibi ürünler tercih edilmelidir. Kanda karbondioksit yüksek ise; karbonhidratlar yerine yağlı besinler tercih edilmelidir. Yiyecekler 3 yerine 6 öğüne bölünerek yenmelidir. Mutlaka yeterli miktarda sıvı alınmalıdır.

Egzersiz: Akciğerlerin iyi çalışması için egzersiz gereklidir. Ne yazık ki birçok akciğer hastası egzersizden korkar. Bunun nedeni, nefes darlığı hissi veya nefes darlığının zarar vereceği korkusudur. Ancak bu doğru değildir, nefes darlığı hissedilmesi akciğerlere zarar vermez. Hareketsiz kalınması kasların zayıf düşmesine ve akciğer kapasitesinin azalmasına neden olur. Hareketli ve aktif bir yaşam akciğer kapasitesini arttırır.

Atak (Alevlenme): KOAH’lı hastada solunumsal belirtilerin tıbbi müdahale gerektirecek derecede artışı ile karakterize dönemler olarak tanımlanır. KOAH hastaları yılda yaklaşık 1-4 kez atak geçirirler. Atak sırasında nefes darlığı, öksürük ve balgam miktarı artar. Bu şikâyetlerin varlığında hekime başvurulmalıdır. Atağın en sık nedeni enfeksiyonlardır. Bu nedenle; yılda bir kez Eylül-Ekim aylarında grip aşısı önerilmektedir.

Kronik Böbrek Hastalığı Olan Yaşlının Evde Bakımı Kronik böbrek hastalığı (KBH), dünyada ve ülkemizde epidemi halini almış önemli bir halk sağlığı sorunudur. Giderek artan sıklığı, yol açtığı yüksek sakatlık ve ölüm oranları, yaşam kalitesini ciddi şekilde etkilemesi, farkındalığının düşük olması ve tedavisi için gereken böbrek işlevini yerine koyma tedavilerinin yüksek maliyetleri nedeniyle toplumsal yükü büyük olan bir hastalıktır. Klinik çalışma sonuçlarına göre dünyada Kronik Böbrek Hastalığı oranları %10-13 arasında saptanmıştır. Bu oranlara göre dünyada 500 milyondan fazla insanda KBH olduğu tahmin edilmektedir. Diğer deyişle genel olarak her 10 yetişkinin birinde değişik derecelerde kronik böbrek hastalığı olduğu düşünülmektedir.

KBH, böbrekleri hasara uğratan ve böbreklerin normal görevlerini (kanı zararlı maddelerden temizleme, vücut sıvı dengesini sağlama, tansiyonu düzenleme ve hormon yapımı gibi) yapmasını engelleyen uzun süreli bir hastalıktır. Bu hastalığın teşhisi için üç aydan daha uzun süren idrar albumin atılımı artışı ve/veya böbrek fonksiyonunda önemli azalması (glomerüler filtrasyon hızı; GFH azalması) ile konulur. Bu hastalık tansiyon yüksekliği, kansızlık, kemik hastalığı ve kalp-damar hastalıkları gibi komplikasyonlara yola açabilir.

Genel olarak KBH’nın en sık görülen nedenleri;

  • Şeker hastalığı (diabetes mellitus),
  • Tansiyon yüksekliği (hipertansiyon),
  • Nefritler (glomerülonefritler, intersitiel nefritler vs.),
  • Ürolojik nedenler (idrar yolu taşları ve idrar yolu tıkanmaları) ve
  • Kistik böbrek hastalıklarıdır.

Ülkemizde son dönem böbrek yetmezliğine yol açan hastalıklar arasında ilk üç neden;

  • Şeker hastalığı,
  • Tansiyon yüksekliği ve
  • Glomerülonefritler olup

Bunları;

  • Ürolojik hastalıklar,
  • Kronik tubülointerstisiyel hastalıklar ve
  • Pyelonefritler izlemektedir.

Çocukluk yaş grubundaki hastalarda ise böbrek yetmezliğine götüren en önemli nedenler ise

  • Vezikoüreteral reflü,
  • Tekrarlayan üriner infeksiyonlar ve
  • Kronik glomerülonefritlerdir.

Tanı: Kronik böbrek hastalığı/yetmezliği genellikle son döneme kadar belirti vermediği için hastalığın belirlenmesi ancak yapılacak idrar ve kan testleri ile mümkün olur. Bu amacla kanda kreatinin ölçümü ve glomerüler filtrasyon hızı (GFH) hesaplanması ve idrarda protein/albumin tayini ile teşhise ulaşılabilir. Ultrasonografik tetkik ile de böbreklerde yapısal anormallikler ortaya konulabilmektedir.

Tedavi: Kronik böbrek yetmezliğinin ilerlemesini önlemek için primer hastalığın tedavisi yanısıra alınabilecek genel önlemler de tanımlanmıştır. Bunların başında diyetin protein içeriğinin kısıtlanması gelmektedir. Ancak bu konu son yıllarda üzerinde en çok tartışılan konulardan birisidir. Klinik çalışmalar başta diyabetikler olmak üzere kronik böbrek yetmezliği sürecindeki hastalarda düşük proteinli diyetin yararını göstermiştir. Kronik böbrek yetmezliği sürecindeki hastalara fazla protein verilmesi, glomerülosklerozu hızlandırır ve üremik semptomların ortaya çıkmasına neden olabilir. Son dönem böbrek yetmezliğinde hastanın diyalize alınması gerekir. Böbrek tranplantasyonu hastalığın sonlandırılmasını sağlar ancak ülkemizde yeterli dönor bulunmadığı için semptomatik tedavi ve diyaliz etkin tedavi yöntemleri içinde yer alır.

KBH’lı Yaşlının Evde Bakımı

KBH’lı yaşlının evde bakımında temel ilkeler hastanın tedavisi ve hastalığına uyum sağlamasında destek vermek ve komplikasyonların ve atakların gelişiminin önlenmesidir. Bakımda ele alınması gereken konular şöyle sıralanabilir:

  • Kan basıncı yüksekliğinin kontrol altına alınması,
  • Ödem takibinin yapılması,
  • İştahsızlığa bağlı yetersiz beslenmenin desteklenmesi,
  • İlaç tedavisine uyumun desteklenmesi, reçeteli ilaçların düzenlenmesi,
  • Diyaliz programına uyumun desteklenmesi,
  • Özel diyete (protein, tuz ve potasyumdan kısıtlı) uyumun desteklenmesi,
  • Cilt sorunlarının, özellikle kaşıntı ve kuruluğun giderilmesi,
  • Fistül takibi ve bakımı konusunda bilgilendirme yapılması.

Beslenme: KBH’lı yaşlı hastalığına ve özel diyetine bağlı iştahsızlık ve beslenme yetersizliği sorunu ile karşı karşıya kalır. Doktor önerisi ve diyetisyen kontrolünde verilen özel diyetin uygulanması hastalığın prognozu ve komplikasyonların önlenmesi için önemlidir. Yaşlının tuz, su, potasyum ve proteinden kısıtlı bir diyeti varsa bunun öneminin hastaya anlatılması gerekir. Hastanın düzenli kilo ve ödem takibinin yapılması gerekir. Bunun için günlük takip listesi çıkartılabilir.

Kaşıntı: Yüksek miktardaki ürenin deri yoluyla atılması sonucu hastada görülen rahatsız edici bir sorundur. Yaşlının cildinin sık sık temizlenmesi, sık banyo yaptırılması, tırnakların kısa kesilmesi ve cildin nemlendirilmesi önerilir. Cilt bütünlüğünün korunması enfeksiyon gelişim riskini azaltacaktır. Hastada görülen kaşıntı sorununun giderilmesinde hastanın doktoru ve evde bakım hemşiresi ile işbirliği yapılması gerekir.

Fistül takibi ve bakımı konusunda bilgilendirme yapılması: Fistülün başarılı bir diyaliz tedavisinde önemli rol oynadığını düşünürsek, onu iyi durumda tutmak gerçekten önemlidir. Fistülün her gün kontrol edilmesi gerekir. Fistül hattı boyunca iyi kan akışı olup olmadığını kontrol etmenin bir yolu, “üfürüm” adı verilen bir sesi duymak için stetoskop kullanmaktır. Fistül üzerinden parmak ucu ya da steteskop yardımı ile akış sesi dinlenilir. Bunun için hemşire işbirliği alınması önerilir.

Fistüle yönelik en yaygın tehlikelerden olan enfeksiyon ya da kan pıhtılaşması riskini en aza indirgemek için yaşlıya aşağıdaki bilgiler verilebilir:

  • Kanın serbestçe hareket etmesini sağlamak için, özellikle düşük kan basıncı, kan pıhtılaşmasına yol açabildiğinden, fistüllü kolunuzda olabilecek her türlü baskıyı önleyin. Aşağıdakilerden kaçınmalısınız.
    • Fistülün sıkışmasına neden olabilecek sıkı giysiler giymek veya saat ya da bilezik gibi kısıtlayıcı aksesuarlar takmak.
    • Fistüllü kolunuzun üzerinde uyumak, fistülünüzde geçici olarak kan dolaşımının azalmasına yol açabilir.
    • Fistüllü kolunuzu sertçe bükmek.
    • Tansiyon aletinin manşonun şişirilmesi kan damarlarının sıkıştırılmasına neden olduğundan, fistüllü kolunuzdan tansiyonunuzu ölçmek.
    • Kan alma ya da enjeksiyon gibi sonrasında kanamayı durdurmak için bası uygulanması gereken işlemler.
  • Fistül bölgesinde kızarıklık, şişme, ağrı, ısı artışı gibi durumlarda doktoruna haber vermesi.

Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v