Diş Politika Analizi Dersi 3. Ünite Özet

Grup İçi Karar Alma Süreçleri Ve Çevresel Faktörler

Liderlerin Yakın Çevresi

Her liderin fikir alışverişinde bulunduğu bir takımı olduğu bilinmektedir. Karar alma süreçlerinde etkili olan kişi sayısı ve kişilerin nitelikleri yönetim sistemlerine göre değişkenlik gösterebilir ancak kişi sayısı, sistemin demokratik bir yapıya sahip olup olmadığı ile ilgili kesin bilgiler vermez.

Her bireyin olduğu gibi liderlerinde kişilik özellikleri aldıkları kararlar konusunda etkilidir. Bazı liderler kendi fikirleri doğrultusunda bir yönetme politikası yürütürken bazıları farklı bakış açıları ile ortak bir karar mekanizması oluşturmayı tercih ederler. Uzaktan anlaşılabilen kısım lider ve onun danışmanlarından oluşurken dışardan görülmeyen kısım ise liderin çevresi, kalıcı bürokrasi ve diğer unsurlardan oluşmaktadır.

Lider ve Çalışma Grubu

Lider ve danışmanları fikir alışverişi için devlet birimlerindeki bireylere bağlıdır ancak dış ilişkiler ile ilgili kararlar danışmanlar ya da politika yapıcı gruplar tarafından alınır.

Küçük gruplar dış ilişkiler ile ilgili karar aşamalarında önemli görevlere sahip olup, öncelikle danışmanlık görevi alarak dış politika problemlerini tespit ederek sorun ile ilgili en iyi çözüme ulaşmak amacındadırlar. Bu sayede karar veren kişi zaman alan birçok aşamadan kurtularak çözüme daha hızlı ve rahat ulaşır. Hipotez, grup çalışmasının ve fikir alışverişinin bireysel çalışmaya oranla daha faydalı olacağıdır. Bu faydalı süreç, küçük grupların komuta merkezi görevi ile uygulanacak politika ile ilgili seçeneklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve bu seçenekler arasından en uygun olanı seçilerek karara varılmasını içerir. Grubun içerisindeki kişilerin nitelikleri, uzmanlık alanları, görevlerinin neler olduğu karar alma sürecini elbette etkileyecektir. Bu görevlerin yanında bu grupların bazı ek görevleri de olup, bunlar; grubun devletin çıkarları için hareket eden bir mekanizma olarak lanse edilmesini sağlamak, karar alma sürecinde lidere yardımın yanında negatif dış etkenler karşısında manevi destekte bulunarak süreci yumuşatmak gibi görevlerdir.

Grup içerisinde karar vermeye yönelik önemli faktörler bulunduğundan, açıklanması gereken konu ‘groupthink’tir.

Groupthink

Groupthink, en basit hâliyle, grup içi karar alma süreçlerinin olumsuz yönleri olarak tanımlanabilir. Groupthink, fikir alışverişi ve grup içerisinde karar alma süreçlerindeki negatif yönlerdir denilebilir. Groupthink, bir fikir veya çözüm önerisi konusunda grup üyelerinin, diğer üyelerin itiraz etmemesi ile destek verdiklerini düşünerek yanlış karar alma eğiliminde olmalarıdır ve Irving Janis tarafından ortaya atılmıştır. Groupthink etkisinin nasıl olacağı ve karar mekanizmasını nasıl etkileyeceği grup içi dinamiklere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu değişkenler ve Groupthink’in bazı özellikleri sıralanacak olursa ilk olarak bireyin grup içinde uyumsuzluk yaratmak istememesi sebebi ile ortadaki düşünceye katılması, genelde grubun karar konusunda iki seçeneğe yoğunlaşması durumun diğer alternatiflerden uzaklaşması ya da alınan kararın en doğru karar olduğu varsayılıp bir aksilik halinde ihtiyaç duyulacak bir B planı yapılmasına engel olması söylenebilir. Groupthink’in sonuçları sıralanacak olursa ilk olarak ortalama ve ılımlı fikirlere sahip kişilerin aşırı fikirlere sahip kişilere uyum sağlama eğilimi sebebi ile grubun aşırı denilebilecek kararlara varabildiği, grup içindeki tartışmaların riskli olarak nitelendirilebilecek kararların alınabildiği veya grup içi yaşanan beyin fırtınası sayesinde bir çok alternatif değerlendirildiğinden negatif olabilecek kararlardan uzak durulduğu söylenebilmektedir. Groupthink yaklaşımına getirilmiş en önemli eleştiri, vakaların sonuçlarına dayanarak sadece başarılı ve sadece başarısız olduğu bilinen ve araştırmacının hipotezini doğrulayabilecek vakalar seçilmesidir. Esasında yapılması gereken her türlü vakayı (başarılı, başarısız ve ikisi arasındakileri) seçerek bunlar içerisinde sürecin nasıl işlediğini analiz etmektir.

Lider ve Organizasyonel Düzen

Liderlerin etrafındaki danışmanların ve çalışma arkadaşlarının dış politikanın oluşturulması noktasında etkileri oldukça büyüktür. Araştırmalar, dış politika oluşturmada çeşitli organizasyonel düzenlerin kullanıldığını ortaya çıkarmıştır ve bu yaklaşımlar; resmi , rekabetçi ve paylaşımcı olarak ayrılmıştır.

Resmî Yaklaşım

Resmî yaklaşımda hiyerarşik bir düzen ve komuta zinciri bulunmaktadır. Konusunda uzman kişiler yetkili oldukları alanlarda elde ettikleri bilgileri lidere sunar ve lider isterse kendi tavsiyelerini de ekler. Hiyerarşik düzen asıl olduğundan sistemin amacı en az hata ile sorunsuz bir çözüm süreci geçirmektir.

Rekabetçi Yaklaşım

Rekabetçi yaklaşımda ise liderin danışmanları arasında rekabet ortamı yaratılması amaçlanır. İyi bir lider farklı bilgilerin ve görüşlerin birleşimi ile en faydalı karara ulaşabilir.

Paylaşımcı Yaklaşım

Resmî ve rekabetçi yaklaşımdan uzak durmak isteyen bir lider ise paylaşımcı yaklaşımı tercih edebilir. Paylaşımcı yaklaşımda ise danışmanlar birbirleri ile fikir alışverişinde bulunarak ortak bir ruh içerisinde ortak bir karara varırlar. Bu yaklaşımda liderin ekibini uyum içerisinde tutması, arkadaşça yaklaşması ve verilecek kararın pozitif bir ortamdan çıkmasını sağlayabilmelidir.

Yaklaşımlar Arası Karşılaştırma

Sonuç olarak bu yaklaşım modellerinden hiçbiri mükemmel olmayıp önemli olan liderin kendi karakterine ve yönetim biçimine uygun olan sistemi kendisinin belirlemesidir. Bu yaklaşımların yürütme ve yasama organlarının ayrı yürütüldüğü sistemlerde daha pozitif etkiler sağlayacağı düşünülmektedir. Başkanlık sistemlerinde ise yasama ve yürütme organları birbirine bağlı olduğundan liderin kendi yürütme sistemini oluşturması oldukça zordur.

Lider ve Bürokrasi

Dış politika kararlarında danışmanların rolü büyüktür. Lider, etrafındaki danışmanlarının sağladığı bilgi ve tavsiyelerle hareket eder. Devlet bürokrasisi ise, karar alma ve bu kararların yürütülmesi noktasında çok önemli etkilere sahiptir. Bürokrasinin incelenmesinde rasyonel politika , örgütsel süreç ve bürokratik siyaset modeli olmak üzere üç farklı model ortaya atılmıştır.

Rasyonel Politika Modeli

Rasyonel politika modelinde sorun tespit edilir, incelenir ve soruna hangi yaklaşımlarla tepki verileceği belirlenir. Artı ve eksiler, riskler incelenerek ulusal çıkara en çok hizmet eden yol seçilir. Bu modelin en büyük eksikliği ise sürecin rasyonel karar alma prensiplerine uygun bir şekilde işleyemeyeceği olmuştur.

Örgütsel Süreç Modeli

Örgütsel süreç modeli ise devleti, farklı özellikleri ve uzmanlıkları olan yani farklı tercih ve algılara sahip birimlerin toplamı olarak algılar. Bu birimler farklı problemler ile karşılaştıklarında var olan çözüm yollarını ince değişiklikler ile uyumlu hale getirir böylece sorunlar karşısında her duruma denk programlar uygulanması söz konusudur. Örgütsel süreç modelinde standart uygulamalar sebebiyle karara dahil olan her organizasyonun kendine ait alt kültür oluşturmaktadır. Bu nedenle, karar birimleri arasında çatışmaların doğması bu modelde doğaldır.

Bürokratik Siyaset Modeli

Bürokratik siyaset modeli ise devlet kurumunda çalışanların önemini vurgular. Dış politika kararlarını komuta zinciri içerisinde ve farklı grup başkanları arasındaki çatışmaların ve pazarlıkların sonucu olarak algılar. Bu modelde kurumdaki her bireyin farklı bir görevi olduğu ve gücün eşit dağıtıldığı görülmektedir. Bürokratik siyaset modeline getirilen eleştirilerin başında, bu modelin süreci anlamak için çok kullanışlı fakat özde çok karışık olmasıdır. Tam olarak hangi birimlerin karar aşamasından sorumlu olduğu ve hangi birimin nasıl etki sahibi olabileceği net değildir. Buna bağlı olarak da girift yapısından dolayı test edilebilir çıkarımları pek olmamıştır.

Grup İçi Çatışma ve Dış Politika

Hükümetlerde gruplar, problemlere optimum cevap verebileceği düşünüldüğü şekilde bölümler ve komitelere göre ayrılmıştır. Hükümetin bürokratik işlemlerinde gruplar arası ilişkilerin mevzuata ve görev tanımına uygun sürdürülmesi gerekir. Grupların iç dinamiklerindeki iki önemli unsurdan biri bir grup içerisinde bilginin nasıl yayılacağı, sunulacağı ve kullanılacağı diğeri ise bir grubun seçenekleri nasıl üreteceği, geliştireceği ve değerlendireceğidir. Bu konularla ilgili grup içi çatışmalar; yüksek polarizasyon taşıyan kilitlenme durumu, en basit eylemin gerçekleştirildiği yaygın çözüm, grubun bir kısmının katıldığı altküme çözümü ve en düşük polarizasyon - en yüksek temsiliyete sahip entegre çözüm olarak dört biçimde kendini gösterir.

Çatışma Yönetimi

Grup üyelerinin kişisel çabaları ile polarizasyon durumu ve grup dinamikleri geliştirilebilir. Birbirine zıt veya rakip opsiyonlar ile karşı karşıya kaldığında çözümsüzlüğü ortadan kaldırmak için üç farklı çatışma modeli geliştirilmiştir.

Mutabakat Modeli

Mutabakat modelinde, üyeler taşıdıkları bireysel farklılıklarına rağmen grubun varlığına verdiği önem ile ortaya atılan baskın çözümleri kabul edebilir. Bu durum groupthink modelinde bahsedilen problemleri taşımaktadır.

Oy Birliği Modeli

Oy birliği modeli bireysel farklılıklara sahip üyelerin karar alma sürecinde farklılıklarından vazgeçmesi ile gerçekleşir. Bu durum iki sonuca işaret eder: ya çözümsüzlük meydana gelecek ya da grup üyelerinin bazıları fikirlerinden dönecektir.

Çoğulcu Model

Çoğulcu model ise bireysel farklılıkların geride bırakılmasını gerektirse de oy birliği sağlanmak zorunda değildir. Bu modelde çoğulluğun sağlanması eyleme geçilmesi için yeterlidir. Bu amaçla üyeler kendilerine en yakın fikirlere sahip kişilere yakınlaşır ve kararsızları etkileyerek kendilerine zıt görüşleri çatışmadan elemektedirler. Tüm modellerin ortak özelliği üyelerin kendilerinden feragat ederek grubun önceliğini sağlamalarıdır.

Koalisyon ve Dış Politika

Dış politikanın karar mekanizması her zaman bir lider veya bir grup tarafından belirlenmeyebilir. Bazen de alternatif olan bir diğer seçenek, politik özerk aktörlerin koalisyonu tarafından belirlenir. Bu mekanizma oldukça yaygındır. Önemli olan ise politika sürecindeki karar alma yöntemlerinin koalisyonun işleme sürecini şekillendirmesidir. Karakteristik özelliğe sahip olan bu kararlar ile ilgili şunlar söylenebilir; koalisyonda yer alan partilerin grupları bağımsız olarak hareket edemezler, diğer koalisyon ortakları ile fikir alışverişinde bulunmak zorundadırlar. Tabi ki ideolojik olarak bu ortakların oldukça ayrı görüşte olduğu göz önünde bulundurulursa bu fikir alışverişinin oldukça zor ve çekişmeli olacağı söylenebilir. Buna ek olarak karar mekanizmasında tüm aktörlerin desteği gerektiğinden birim içerisindeki aktörler diğerlerinin girişimlerini veya hareketlerini engelleyebilirler. Bu engeller kaynak kesintisi veya veto gibi eylemler olabilir.

Karar verme süreçlerini daha iyi algılayabilmek için dış politikadaki anlamlı hareketleri ve güvenilir eylemleri incelemek gerekmektedir. Koşulların uygunluğu, kullanılacak kaynakların yeterliliği gibi konularda inceleme yapılır. Karar veya anlaşma için hangi etkenlerin uygun olduğu, hangi etkenlerin konuyu sonuçsuz bıraktığı belirlenir ve uzlaşmaya varılır. Partiler hem uzlaşmaya varacağından, hem de hangi yöntemlerin nasıl, neye göre uygulayacağına karar vereceğinden koalisyon sağlıklı, faydalı, devam ettirilebilir bir dış politika için engeldir denilebilir. Koalisyonlar ile çoğunlukla çok partili sistemlerde karşılaşılsa da başkanlık sistemlerinde de görülebilir. Bilindiği üzere başkanlık sistemlerinde yasama ve yürütme muhalif partiler tarafından idare edilir ve bu iki organın karşılıklı olarak birbirlerinin politikalarını kontrol etme yetkisi vardır. Dolayısıyla başkan, bu süreçleri kontrol altında tutarak önemli kararları farklı kurumlarla paylaşmak durumundadır. Sonuç olarak özerk aktörlerin koalisyonu ile oluşan hükümetler rutinden farklı bir süreç geçirirler. Koalisyonlarda karar alma süreçleri çeşitli dış baskılarla, çıkarlar doğrultusunda ilerler. Farklı ideoloji ve önceliklerden, karşıt görüşlerden dolayı bu süreçte ciddi sorunlar olabilir, dolayısıyla koalisyon hükümetlerinin dış politika karar mekanizmasında olumsuz rol oynadığı söylenebilmektedir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v