Genel Dilbilim 1 Dersi 5. Ünite Özet

Biçimbilim Iı: Sözcük Yapısı

Giriş

Sözcükleri tanıma yetisinin yanı sıra, tüm anadili konuşucularına özgü bir başka beceri de bu sözcükleri bileşenlerine ayırabilmektir.

Biçimbirim

Biçimbirimler birbirlerinin yerine kullanılabilen, bir anlam ya da dilbilgisel işleve katkı sağlayan, birleştikleri diğer biçimbirimlerle anlam bağı bulunan ve daha küçük parçalara ayrılamayan bölüklerdir.

Bir yap-bozun parçaları gibi takıp çıkardığımız, anlamlarını koruyarak tekrarlanabilir olan en küçük sözcük parçalarının her birine dilbilimde biçimbirim denir. Sözcüklerin yapı taşlarını oluşturan biçimbirimlere sözcüğün atomları da denir. Bu paralellik atomun parçalanamaz özelliği dolayısıyladır. Biçimbirimler de sözcüklerin daha küçük parçacıklara bölünemeyen yapısal çekirdeğini oluştururlar.

Biçimbirimler kendilerine benzeyen yapılarla karşıtsal dağılımda olmakla kalmayıp, bir anlamın bazen de dilbilgisel işlevin taşıyıcısı olma görevini de üstlenirler. Ancak anlamlılık da bir sınırlılık gerektirir.

Biçimbirim Türleri

Varlıkları için başka yapılara ihtiyaç duymayan bu tür biçimbirimlere bağımsız biçimbirim diyoruz. Bağımsız biçimbirimler anlamlarına göre sözlüksel ve dilbilgisel olmak üzere ikiye ayrılırlar. Sözlüksel biçimbirimler, adlarından da anlaşılacağı üzere sözlük anlam taşıyan içerik sözcüklerinden oluşan biçimleri içerir. En tipik örnekleri ad, eylem, sıfat ve belirteçlerdir. Sözlüksel biçimbirimler sözcük parçaları olarak da kendilerini gösterebilirler. Dilbilgisel biçimbirimler ise kendi başlarına anlamları olmayan ama sözlüksel biçimbirimler arasındaki ilişkileri gösteren yapılardır. En tipik örnekleri işlevsel sözcük olarak da sınıflandırılan adıl, ilgeç, bağlaç ve belirleyicilerdir. Dilbilgisel biçimbirimler de sözcük parçaları olarak görülebilirler.

Kendi başlarına kullanılamayan biçimbirimler de bağımlı biçimbirimler adını alır. Bağımlı bir biçimbirimin bağımsız bir biçimbirime eklenme sürecine ekleştirme ve eklenen bağımlı biçimbirimlere de ek denir. Bağımlı biçimbirimler, yani ekler, eklendikleri konuma göre önek, içek ve sonek olarak adlandırılırlar. Bunlardan eklendikleri biçimlerden sonra gelenler sonek, önce gelenler önek, içine yerleştirilenler içek adını alırlar.

Ekler ekleşmenin yönünü gösteren kısa çizgilerle kullanılırlar. Bir ekin solundaki çizgi, o ekin soluna başka bir biçimbirim gelmesi gerektiğini gösterir; yani ek önektir. Çizgi ekin sağında ise sağına başka bir biçimbirim gelir; ek sonektir. Çizgi her iki yanında ise de buralarda başka biçimlerin olması gerektiğini gösterir; ek içektir.

Eklendiği sözcüğün anlamını değiştirip yeni bir sözlükbirim oluşturan bu ekler türetim eki olarak adlandırılır. Türetim ekleri, eklendikleri sözcüğün sözcüksel ulamını da (ad, eylem, sıfat vb) değ iştirebilir. Çekim eklerinin görevi ise tabanlarının anlamını ve türünü değiştirmeksizin örneğin adlar için durum, sayı, cins ve iyelik; eylemler için de zaman, kişi, sayı, kip, görünüş ve uyum gibi bilgileri vermektir. Çekim ekleri bu özellikleriyle anlam ve/ya sözcüksel ulam değiştiren türetim eklerinden ayrılırlar. Çekim ekleri eklendikleri sözcüğün tümce içindeki konumu ve dilbilgisel görevine göre seçilirler. Türetim ekleri ise dilbilgisel koşullara bağlı değildir.

Sözdizimsel kurallar yönetiminde belirlenen dilbilgisel ulamları gösteren çekim ekleri, her zaman ilgili sözcük grubunun tüm üyeleriyle görülebilirler. Bu yüzden de türetim eklerinden işlek olarak anılırlar. Türkçede tüm eylemler istisnasız zaman, kişi, sayı, çatı ve kip bilgisini; tüm adlar da, sayı ve durum bilgisini taşırlar. Oysa bir türetim eki, birlikte görüneceği biçimler konusunda seçici davranabilir. Adlarla kullanılan bir ek eylemlerle, eylemlerle kullanılan bir ek de adlarla kullanılamaz.

Çekim ekleri her görüldükleri konumda aynı bilgiyi verirken, türetim eklerinde her zaman bu tutarlılık yoktur.

Çekim ekleri öğeleri sınırlı ya da değişmez olan kapalı küme, türetim ekleri ise kolaylıkla yeni öğeler kabul eden açık küme üyeleridir. Yani, bir dile kendi yapısını koruyarak yeni çekim ulamları eklenme olasılığı, o dile yeni türetme yollarının eklenme olasılığından çok daha düşüktür. Bu yüzden de, dillerin birbirlerinden türetim ekleri ödünç almaları, çekim ekleri almalarından daha doğal bir süreçtir. Ekler kullanılarak yeni biçimler ortaya çıktıkça, bunlar yeni adlar alırlar. Hiç ek almayan basit yapılı sözcükler kök halindedir. Geleneksel çalışmalarda kök, gövde ve taban terimleri bir sözcüğün ekleri çıktıktan sonra geriye kalan kısmı olarak tanımlanmaktaydı. Gövde sadece çekim ekleri bağlamında ele alınan bir terimdir. Bir sözcükbiçimin çekim ekleri çıktıktan sonra kalan kısmıdır. Taban ise türüne bakılmaksızın herhangi bir ek almış yapıdır. Yani, kök ve gövdeler aynı zamanda tabandır.

Biçimbirimlerde Sıralama

Tümce içi sözcük sırası bir ölçüde esnek oldu ğu halde, sözcük parçalarının sıralanmaları daha katı kurallar tarafından yönetilir.

Kendilerini oluşturan biçimbirimlerin sırasındaki değişmezlik, sözcüklerin kurala bağlı içyapısı olduğunun da bir göstergesidir. Demek ki, bir dili bilmek yalnızca o dilde konuşulan sözcüklere değil ayrıca bunların içyapılarına ilişkin bir takım kurallara da erişimi gerektirmektedir. Bu kurallardan birisi de sözcük parçalarının sıralanmasına ilişkindir.

Çocuklar anadillerini edinirken çok erken dönemlerde bile sözcüklerin içyapılarını çözümlemede hiç hata yapmamaktadırlar. Türkçeyi de içine alan birçok eklemeli dilin öğrenilmesinde, çocukların önek, içek ve sonekleri hiç karıştırmadıkları ya da bunları hiç yanlış sözcüklerle birleştirmedikleri görülmüştür. Bu da çocukların çok erken dönemlerden başlayarak sözcüklerin bir içyapısı olduğuna, sözcük yaparken eklerin rastlantısal değil aşamalı bir düzende sıralandığına dair bir duyarlık geliştirdiklerinin göstergesidir. Sözcük parçalarının birleşiminde bir sıralama gerektiren bu hiyerarşik düzene göre türetim ekleri çoklukla çekim eklerinden önce, ad çekimlerinde sayı ekleri durum eklerinden önce ve eylem çekimlerinde çatı ekleri görünüş eklerinden, görünüş ekleri zaman eklerinden, zaman ekleri kip eklerinden, kip ekleri kişi ve sayı eklerinden önce sıralanırlar.

Sözcüklerin içyapısının aşamalı bir düzende incelenmesinin gerekliliği yapısal bulanıklık söz konusu olduğunda daha da netleşmektedir. Yapısal bulanıklık, birden fazla yapılanma biçimine izin vererek birden fazla anlam ortaya çıkmasına neden olan durumdur.

Altbiçimlik: Biçimbirimlerin Gerçeklik Kazanması

Biçim, soyut biçimbirimin dilde yansıması olarak ortaya çıkan fiziksel olgudur. Biçimbirimin yazılarak ya da sesletilerek yüzeye çıkmış kısmıdır. Aynı biçimbirimin sadece tanımlanmış ortamlarda ortaya çıkan biçimleri ise o biçimbirimin değişkeleri, yani altbiçimleridir. Bunlara biçimbirimcik de denir. Altbiçim ve biçim terimleri temelde aynı olup takım üyeliği bağlamında ilki, bundan bağımsız atıflarda ikincisi tercih edilir.

Atom benzetmemize geri dönersek, atom sözcüğü her ne kadar ‘daha küçük parçacıklara bölünemeyen’ gibi bir anlam taşısa da, çağdaş bilimde atom ‘atomaltı parçacıkların birleşimi’ olarak tanımlanır. Sözcüklerin atomları olan biçimbirimler de biçimbirimaltı parçacıkların birleşimi olarak tanımlanabilir. Yani, bir biçimbirimin tüm değişkelerinin toplamı o biçimbirimin kendisini oluşturur. Bir biçimbirim ile kendisini gerçekleştiren değişkeleri arasındaki ilişkiye altbiçimlik, biçimbirimi gerçekleştiren somut yapılara biçim, değişkelerin oluşturduğu gruba altbiçim kümesi, bu kümenin her bir üyesine de altbiçim adı verilir. Biçimbirimler ya yerine getirdikleri anlam veya işlevin adıyla ya da gerçek dilde kullanılan altbiçimlerden biriyle küme ayracı içinde gösterilirler. Biçimbirimler tıpkı sözlükbirimler gibi soyut simgelerdir. Bunları görmek duymak mümkün değildir. Biçimler ise sözcükbiçimler gibi somut yapılardır ve köşeli ayraç içinde gösterilirler. Takımın oyuncuları birbirlerinin karşısında değil yanındadır, bu yüzden de birbirlerini tamamlayarak birlikte bir bütünü oluştururlar. Biçimbirim altı parçalar da karşıtlık değil bütünlük ilişkisi sergilerler. Yani bunlar farklı anlamlar taşıyan farklı yapılar değil, aynı anlam veya işlev içeriğine sahip ve toplamda bir bütünü, yani temsil ettikleri biçimbirimi, oluşturan yapılardır. Karşıtsal yapılar biri birlerinin yerine kullanılabilirler, ancak altbiçimler gibi bütünleyici dağılım ilişkisi içinde olan birimler için bu söz konusu değildir.

Sesbilimsel koşullanma, altbiçimin sesbilim kuralları tarafından yönetildiği durumdur. Bu işlem sesbilimin ve biçimbilimin kesiştiği ve ses kurallarının eklerdeki ses değişimlerini yöneterek biçimbilimin alanıyla kesiştiği bir süreçtir. Bir biçimbirimin değişkelerinde ortaya çıkan bu tür ses değişimleri biçimsel sesbilim adı altında incelenmekte ve bunları simgeleyen birimler de biçimsel sesbirim olarak anılmaktadır. Biçimbirimler, değişen biçimler kümesi ise biçimsel sesbirimler de değişen sesler kümesi olarak tanımlanabilir ve bu değişkenliğin göstergesi olarak da büyük harflerle yazılır.

Dilbilgisel koşullanma, altbiçimin dilbilgisi kuralları tarafından yönetilmesi durumudur. Sözcüksel koşullanma, altbiçimin sözcüklerin anlam özellikleri tarafından yönetilmesi durumudur.

Diğer Biçimbilimsel Süreçler

Genellikle biçimbirim sayısı ile bunları gerçekleştiren biçimlerin sayısında bire bir eşleşme olsa da bunun söz konusu olmadığı durumlar da vardır. Dilde bazı anlamlar biçimbirimlerin sıralanmasıyla değil biçimbilimsel süreçler yoluyla ifade edilirler. Ünlü değişimi buna bir örnek olarak gösterilebilir. Bazen de görülebilir biçim karşılığı olmayan biçimbirimler vardır. Bunlar da sıfır biçim olarak anılırlar. Bunun tersi olan durumlarda da biçimbirim karşılığı olmayan boş biçimler kullanılırlar. Bazen de aynı biçim, farklı biçimbirimleri gerçekleştirmek için kullanılabilir. Bu yüzden de bunlara alaşım biçimler denmektedir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v