Davranış Bilimleri 2 Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Algılama
İnsan deneyiminin temel bileşenleri nelerdir?
İnsan doğasının temel bileşenlerinden biri algı diğeri ise duyumdur.
Algı ile duyum arasında ne gibi farklar bulunmaktadır?
Nesnelerin rengi, parlaklığı, tadı gibi temel özelliklerinin farkına varma duyum ile uyarıcıların daha karmaşık özelliklerin farkına varılan algı ayrımı yapılmaktadır. Ayrıca algının öğrenmeye dayalı olmasına karşın duyumun doğuştan getirilen fizyolojik mekanizmalara bağlı olduğu düşünülmektedir. Duyumsal deneyimlerin aksine daha yüksek zihinsel süreçlere bağlıdır.
Algısal ve duyumsal deneyimler günümüzde nasıl açıklanmaktadır?
Günümüzde duyumsal ve algısal deneyimleri birbirinden ayırmak yerine bu deneyimleri bir süreklilik içinde görmenin daha anlamlı olduğu düşünülmektedir.
Algı ve duyum arasında ne gibi farklar vardır?
Algının ham maddesi duyumlardır. Duyum olmadan algının gerçekleşmesi mümkün değildir.
Algının biliş süreci nasıl gerçekleşmektedir?
Bu süreçte algılayıcı gördüğü, duyduğu ve dokunduğu şeyin anlamını bulmak için durup düşünmez. Ancak bu, algının otomatik olarak uyarıcıyı yorumladığı bir süreç değildir. Algı algılayıcının aktif olarak uyarıcıyı inşa ettiği bir süreçtir. Yani uyarıcıyla karşılaştığında algılayıcı o uyarıcıdan aldığı duyumsal mesajları en mantıklı biçimde nasıl yorumlanacağına karar vermek zorundadır. Bu analizsentez kuramı çerçevesinde bu süreci hipotez etme olarak adlandırılırlar. Bu kuram, uyarıcıyla karşılaşılan algılayıcının bağlamsal faktörler ışığında uyarıcıya dair bir hipotez geliştirdiğini ve daha sonra bu hipotezi belleğinde sakladığı şemalarla karşılaştırdığını ileri sürer. Kurama göre, hipotez ile şema örtüştüğünde algısal süreç başarıyla tamamlanmış demektir. Özetle algısal süreç, gerçekliğe ait olabilecek en iyi tahminin oluşturulması ve bunun test edilmesini içerir.
Algı hangi boyutlarda incelenmiştir?
Algı, biçim algısı, hareket algısı ve derinlik algısı başlıkları altında incelenmiştir.
Algıdaki temel örgütlenme ilkeleri nelerdir?
Şekil-zemin ilişkisi ve nesneleri belirli özelliklerine göre gruplandırmadır.
Şekil-zemin ilişkisi nasıl açıklanmaktadır?
Şekil belirli bir biçimi olan ve uzayda yer kaplayan bir nesnedir. Zemin herhangi bir biçime sahip değildir. Zemin, önünde gördüğümüz şeklin yerini belirlememize yardım eder. Bir nesnenin şekil ya da zemin olma hali nesnenin sabit bir özelliği değildir, algılayıcının uyarıcıya verdiği bir tepkidir. Aynı kişi için şekil ve zaman içinde yer değiştirebilir. Algılayıcı, şekil-zemin ayrımı yaptığında şeklin önemli olduğuna karar vermiş olur.
Gestalt psikologlarına göre algılayıcı nesneleri hangi ilkeler doğrultusunda gruplandırarak algılar?
Yakınlık, benzerlik, tamamlama, süreklilik ve ortak kader.
Yakınlık ilkesi nasıl açıklanmaktadır?
Yakınlık ilkesi, uzayda birbirlerine yakın olan nesneleri bir grup olarak algılama olarak tanımlanmaktadır.
Benzerlik ilkesi nasıl tanımlanmaktadır?
Benzerlik ilkesi, insanların çeşitli açılardan birbirine benzer nesneleri bir grup olarak algılama eğilimidir.
Tamamlama ilkesi nasıl tanımlanmaktadır?
Tamamlama ilkesi, duyusal girdilerde boşluk olsa bile şekli bir bütün olarak algılama eğilimini yansıtmaktadır.
Süreklilik ilkesi nasıl açıklanmaktadır?
Süreklilik ilkesi, insanlar nesneleri düz bir çizgi ya da düzenli bir eğri üzerinde yerleştirerek bir birim olarak algılama eğilimidir.
Ortak kader ilkesi nasıl açıklanmaktadır?
Ortak kader ilkesi harekete dayanmaktadır. Aynı yönde hareket eden nesneler bir grup olarak algılanmaktadır.
Hareket algısı nasıl deneyimlenmektedir?
Hareket algısı, çevrede hareket uyarıcının varlığında gerçek hareket olarak deneyimlenmektedir. Ancak, algılayıcı çevrede hareket eden bir uyarıcı olmaksızın hareket algısı deneyimleyebilir.
Hareket algısının türleri nelerdir?
Gerçek hareket algısı ve görünürde hareket algısı olarak ikiye ayrılmaktadır.
Gerçek hareket nasıl algılanmaktadır?
Gerçek hareketin nasıl algılandığının basit bir cevabı yoktur. Çünkü hem hareket eden hem de hareket etmeyen nesneler retinada hareket imgesi yaratabilir. Hareket algısından sadece göz hareketleri sorumlu değildir. Hareketi algılamak için verili bir anda neyin durduğunda neyin hareket ettiğine karar vermek gerektiğini ileri sürerler. Bu da görsel alandan sadece istikrarlı bir referans çerçevesi oluşturmakla mümkündür. Dolayısıyla hareket görelidir. Bir nesnenin, ancak diğeriyle ilişkisi hareket ettiği söylenebilir. Bazı durumlarda görsel alanda referans çerçevesi oluşturmak, dolayısıyla neyin hareket edip neyin durduğuna karar vermek zor olabilir. Ayrıca genel bir kural olarak eğer iki farklı büyüklükteki nesne birbiriyle ilişkili biçimde hareket ediyorsa büyük olanının sabit kaldığı küçük olanın hareket ettiği algılanır.
Görünür hareket türleri nelerdir?
Görünür hareket türleri, otokinetik etki, stroboskopik hareket ve fi fenomenidir.
Otokinetik etki nasıl adlandırılmaktadır?
Eğer tamamıyla karanlık olan bir odada sessizce oturup, karşı duvardaki sabit ışık kaynağına sürekli bakılırsa, bir süre sonra ışığın hareket etmeye başladığı görülür. Gerçekte ışık sabit olduğu halde, hareket ediyormuş gibi algılanır. Bu otokinetik etki olarak adlandırılmaktadır.
Stroboskopik hareket nedir?
Stroboskopik etki, resimleri hareketlendirmeyi mümkün hale getirir. Hareket sabit nesne imgelerinin hızlı bir biçimde arka arkaya sunulmasıyla yaratılır.
Fi fenomeni nasıl açıklanmaktadır?
Fi fenomeni, stroboskopik hareketten ayrı bir hareket türü değil stroboskopik hareketin basit halidir. Her ikisi de süreklilik ilkesinden ortaya çıkarlar. Yani arka arkaya gelen resim ya da ışık noktalarının bir birim olarak algılanması sonucu hareket hissi yaşanır.
Derinlik ve uzaklık algısı nasıl açıklanmaktadır?
Derinlik ve uzaklık algısı becerisi olmaksızın günlük hayatta görünüşte çok basit davranışlara kaynaklık eden algısal yargılara ulaşmak mümkün olamazdı. Örnekle açıklamak gerekirse her defasında hiç düşünmeden elimizdeki çatalı tam bir isabetle ağzımıza götürebilmemiz bu algısal beceri sayesinde gerçekleşir.
Derinlik ve uzaklık algısının hangi ipuçlarına bağlı olarak gerçekleşmektedir?
Tek göze bağlı ipuçları ve çift göze bağlı ipuçları ile gerçekleşmektedir.
Tek göze bağlı ipuçları hangi durumlarda kullanılmaktadır?
Görsel alandaki derinliği yakalamak için bazı durumlarda tek göze bağlı ipuçları kullanılmaktadır. Tek göze bağlı ipuçlarının büyük çoğunluğu bir çizim ya da resimde gösterilebilir.
Uzaklık algısına kaynaklık eden tek göze bağlı ipuçları nelerdir?
Göreli büyüklük, doğrusal perspektif, görsel alanda yükseklik, örtüşme ve görsel alanın dokum gradyanı ve netliğidir.
Göreli büyüklük nasıl değerlendirilmektedir?
Eğer iki nesne aynı büyüklükteyse büyük görünen nesne gözlemciye daha yakın olarak değerlendirilir.
Doğrusal perspektif nasıl değerlendirilmektedir?
Doğrusal perspektif, doğrusal çizgilerin uzaklaştıkça birbirlerine kavuşacakmış gibi görünmesidir.
Görsel alanda yükseklik nasıl tanımlanmaktadır?
Görsel alandaki nesnelerin birbirlerine göre yukarıda ya da aşağıda durmaları uzaklığı algılamak için kullanılan diğer bir ipucudur.
Örtüşme nasıl değerlendirilmektedir?
Görsel alandaki nesnelerin birbirlerine göre yukarıda ya da aşağıda durmaları uzaklığı algılamak için kullanılan diğer ipucudur.
Dokum gradyanı ve netlik nasıl değerlendirilmektedir?
Görsel alandaki dokum gradyanı ya da netliği de uzaklık algısını yaratan ipuçlarından biridir. Görsel alanda tüm ayrıntılarının görülebildiği nesneler daha yakında algılanırken, ayrıntıları kaybolan, sıklaşan ve silikleşen nesnelerin uzak olarak algılanma eğilimi vardır.
Derinlik ve mesafeyi algılamak için çift göze bağlı kullanılan ipuçları nelerdir?
Retinal ayrıklık ve kavuşma derecesi derinlik ve mesafeyi algılamak için çift göze bağlı kullanılan ipuçlarıdır.
Retinal ayrıklık nedir?
Sadece insan ve aslan, kaplan gibi avcı hayvanların anatomik yapıları derinliği algılamada iki gözün iş birliği yapmasına izin verir. Bu canlılarda gözler kafanın önündedir ve aralarında mesafe vardır. İnsanda 6 cm. olan bu mesafeye retinal ayrıklık denir. Retinal ayrıklık nedeniyle bir nesneye bakıldığında, iki göz nesneye ait birbirinden biraz farklı olan iki imge görür. Sağ göz, nesnenin sağ yanı, sol gözde nesnenin sol yanı hakkında daha fazla bilgi alır. Birbirinden biraz farklı olan bu iki imge beyinde örtüştürülür ve nesnenin üç boyutlu algılaması gerçekleşir. Stereoskopik görme olarak da adlandırılan bu görme biçimi at, geyik gibi avcı olmayan hayvanlarda gerçekleşemez. Çünkü bu hayvanların gözleri başlarının iki yanındadır ve iki gözün gördüğü alan birbiriyle örtüşmez. Ayrıca, tek gözü kör olan insanlar da stereoskopik görme yapamazlar. Ancak iki gözü görenler kadar keskin ve net olmasa da onlar da derinliği algılayabilirler.
Kavuşma derecesi nasıl açıklanmaktadır?
Uzaktaki nesnelere bakıldığında gözlerin görüş çizgileri neredeyse paraleldir. Yani birbirlerine kavuşmazlar. Fakat yakındaki nesnelere bakıldığında, gözler birbirine döner ve görüş çizgileri birbirine kavuşur. Gözlerin hareketi hakkındaki bilgi ve bir nesneye odaklanma için görüş çizgilerinin ne kadar kavuşması gerektiği bilgisi beyne gönderilir. Beyin, bu bilgiyi yorumlar ve nesnelerin uzaklığını hesaplar.
Algısal değişmezlik ne olarak ifade edilmektedir?
Fiziksel dünyada gerçekleşen sürekli değişimler sonucu algılayıcının duyumlarında da sürekli bir değişim vardır. Bir uyarıcıyı farklı koşullarda görmek, aynı uyarıcıya ait her defasında değişik görsel duyum alınması anlamına gelir. Algısal değişmezlik olgusu olmasa, görsel duyumlarda hiç durmaksızın devam eden bu değişme nedeniyle dünya sabit olarak algılanamazdı ve bu da dünyayı, insan açısından çok kaotik bir yer hâline getirirdi. Farklı ışık, farklı perspektif ve farklı uzaklık koşullarında nesneden göze gelen retinal imge de farklı olacağı için, insan, aynı nesneyi her seferinde yeniden ve yeniden tanımak zorunda kalırdı. Oysa algısal sistem, tanıdık nesnelerin ne kadar farklı koşullar altında olursa olsun aynı nesne olarak algılamaya devam eder.
Algısal değişmezlik ilkesi neleri kapsamaktadır?
Algısal değişmezlik olgusu şekil değişmezliği, büyüklük değişmezliği ve renk değişmezliğini kapsar.
Şekil değişmezliği nasıl açıklanmaktadır?
Tanıdık olan bir nesneye bakıldığında, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, insan zihni onu hep aynı nesne olarak görmeye devam edecektir. Gerçekte aynı nesnenin farklı açılardan görülmesi, retinaya farklı şekillerdeki imgelerin düşmesine yol açar. Ancak buna rağmen nesneye aşinalık yüzünden algısal sistem onu aynı nesne olarak algılayacaktır.
Büyüklük değişmezliği nasıl açıklanmaktadır?
Bir nesneye farklı mesafelerden bakıldığında nesnenin retinal imgesi de farklı büyüklüklerde olur. Nesne ile algılayıcı arasındaki mesafe arttıkça nesnenin retinaya düşen imgesi küçülür ya da tersinden, söz konusu mesafe azaldıkça nesnenin retinadaki imgesi büyür. Duyusal girdide mesafeye bağlı bu değişime rağmen, zihin nesneyi aynı büyüklükte algılamaya devam eder. Bu kısmen nesneye aşina olmanın, kısmen de uzaklık ipuçlarını kullanmanın sonucudur.
Renk değişmezliği nasıl açıklanmaktadır?
Renk değişmezliği farklı ışık koşullarında bir nesneyi aynı renk ve parlaklıkta algılamaya devam etmektir. Gerçekte aynı nesneden günün değişik saatlerinde farklı açılarla gelen güneş ışığı altında nesnenin rengi farklı görünür. Benzer şekilde nesneler, mum ışığı ya da lamba gibi yapay ışık altında da göze gelen ışık dalgaları nedeniyle farklı renkte görülür. Ancak algısal sistem, bu farklı duyusal girdilere rağmen nesneyi aynı renkte algılamayı sürdürür.
Algıyı etkileyen psikososyal faktörler nelerdir?
Algıyı etkileyen psikososyal faktörler kültür, bağlam ve kişisel özellikler olarak incelenmektedir.
Algıda kültürün etkisi nasıl ifade edilmektedir?
Çeşitli algısal olgular açısından yapılan kültürler arası karşılaştırmalar, algıyı biçimlendirmede, içinde yaşanılan çevre ve kültürün önemini gösterir. Uzaklık ipuçlarını kullanma açısından kültürel farklılıklara bir örnek olarak Zaire’de yağmur ormanlarında yaşayan Mbuti pigmelerin deneyimleri verilebilir. Yaşamları boyunca yağmur ormanlarından çıkmayan bu insanlar, uzakta nesne görme deneyimine sahip değillerdir ve buna bağlı olarak büyüklük değişmezliği deneyimini mümkün kılacak uzaklık yargıları yoktur. Bu yüzden, bir pigme, antropolog eşliğinde yağmur ormanlarından düz araziye çıktığında uzakta gördüğü küçük siyah noktaların sığır olduğuna inanmamıştır. Siyah noktalar yaklaştığında onların sığır olduğunu gören pigme, bu kez de onların bir büyüyle büyütüldüğüne inanmıştır.
Algıda bağlamın etkisi nasıl gerçekleşmektedir?
Algının sadece uyarıcının özellikleriyle sınırlı bir bilişsel süreç olmadığı, bağlamın algı üzerindeki etkisiyle de kolayca anlaşılabilir. Uyarıcının içinde yer aldığı bağlam, algılayıcının o uyarıcıyı nasıl yorumladığını ve dolayısıyla nasıl algıladığını da büyük ölçüde belirlemektedir.
Algıda kişisel özelliklerin etkisi nasıl değerlendirilmektedir?
Kültürün ve bağlamın algı üzerindeki etkisi, algının basit bir biçimde gözlerin ve kulakların beyne çevre hakkında bir şeyler söylemesi olmadığı, tersine çevrenin algılayıcı tarafından aktif bir biçimde inşa edildiğini açıkça gösterir. Fakat uyarıcının aktif inşası rastgele ya da keyfi bir biçimde gerçekleşen bir süreç değildir. Diğer bir deyişle algılayıcı, söz konusu bir uyarıcıyı öyle tercih ettiği için ya da canı öyle istediği için belirli bir biçimde algılamaz. Tersine algısal sistem yukarıda görüldüğü gibi kültürün, bağlamın ve deneyimin diğer unsurları ile belirli eğilimler kazanır. Algıyı etkileyen kişisel özelliklerden biri, algılayıcının bireysel ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların yarattığı güdülenme durumudur. Aç olan bir insanın aç olmayan bir insana göre belirsiz resimleri yorumlarken yiyeceğe daha çok benzetmesi algıda güdülenmenin önemini çok açık bir şekilde ortaya koyar. Aynı şekilde susuz kalmış bir insanın da benzer bir tepki göstermesi kuvvetle muhtemeldir. Bu tür örnekler, algılayıcının, ihtiyaçlarını doyuracak şeyleri algılama olasılığının daha yüksek olduğunu gösterir.
Kişinin algısını seçici bir biçimde düzenleyen dikkat nasıl ifade edilmektedir?
Dikkat adı da verilen seçici algı, kısmen psikososyal faktörlerin etkisi altında iş görür. Son derece karmaşık bir dünyada uyarıcı bombardımanına tutulmuş gibi görünen algılayıcı, gerçekte bir karışıklık yaşamadan çoğu kez bu psikososyal faktörlerin rehberliğinde hangi uyarıcıları algısal sisteme dahil edeceğine, hangilerini göz ardı edeceğine veya bir uyarıcıya ne kadar vakit ayıracağına kolayca karar verebilir. Dikkatin hangi koşullar tarafından belirlendiğinin yanı sıra dikkat gösterilmeyen uyarıcılara ne olduğunu da araştırmışlardır. Bilişsel psikologlar, dikkat edilmeyen uyarıcıların bilişsel sistemden öylece çıkıp gitmediğini, onların da işlemden geçirildiğini, ama dikkat edilen uyarıcılara göre işlemden geçme sürelerinin çok daha kısa olduğunu göstermişlerdir. İşitsel algı bağlamında dikkat edilmeyen uyarıcılara ne olduğu sorusunun araştırıldığı bir deneyde, deneklerin sağ ve sol kulaklarına aynı anda farklı iki mesaj verilmiştir. Denekler iki kulaktan birine dikkatlerini odaklamakta hiç zorlanmamışlar, istenildiğinde dikkatlerini bir kulaktaki mesajdan diğer kulaktaki mesaja kaydırabilmişlerdir. Dikkatlerini odaklamadıkları kulaktan verilen mesaj sorulduğunda, denekler mesajın içeriğini hatırlamamışlar, ama mesajı veren sesin cinsiyetini, o sesin tonunu ayırt edebilmişlerdir.
Duyum ve algının tanımlarını yapınız.
İnsan deneyiminin temel bileşenlerinden biri algı, diğeri de duyumdur. Algı ve duyum, birbirinden farklı kavramlardır; duyum olmadan algı gerçekleşmez. Duyum, daha genellenebilirken, algı, bireye özgüdür.
Algıda temel örgütlenme ilkeleri nelerdir?
Algıda temel örgütlenme ilkelerinden birincisi şekil-zemin ilişkisi, ikincisi nesneleri belirli özelliklerine göre gruplamadır.
Şekil-zemin ilişkisini açıklayınız.
Gördüğümüz nesnelerin çoğu şekil ya da zemin olarak sınıflandırılabilir. Şekil, belirli biçimi olan ve uzayda yer kaplayan bir nesnedir. Zemin, herhangi bir biçime sahip değildir. Zemin, önünde gördüğümüz şeklin yerini belirlememize yardım eder. Bir nesnenin şekil ya da zemin olma hâli nesnenin sabit bir özelliği değildir, algılayıcının
uyarıcıya verdiği bir tepkidir. Dolayısıyla birisi için zemin olan, diğer bir kişi için şekil olabilir. Ya da aynı kişi için şekil ve zemin zaman içinde yer değiştirebilir. Algılayıcı, şekil-zemin ayrımı yaptığında şeklin önemli olduğuna, zeminin görece önemsiz olduğuna karar vermiş olur
Gruplama ilkeleri nelerdir?
Gruplama ilkeleri şunlardır:
-Yakınlık,
-Benzerlik,
-Tamamlama,
-Süreklilik ve
-Ortak kader
Gruplama ilkelerinden yakınlık ilkesini açıklayınız.
Yakınlık ilkesi, uzayda birbirlerine yakın olan nesneleri bir grup olarak algılama eğilimini ifade eder.
Gruplama ilkelerinden benzerlik ilkesini açıklayınız.
Benzerlik ilkesine göre, insanların, çeşitli açılardan birbirine benzer nesneleri bir grup olarak algılama eğilimi vardır. Nesneler şekilleri, büyüklükleri ya da renkleri açısından benzer algılanabilir.
Gruplama ilkelerinden tamamlama ilkesini açıklayınız.
Tamamlama ilkesi, duyusal girdilerde boşluk olsa bile şekli bir bütün olarak algılama eğilimini yansıtır.
Gruplama ilkelerinden süreklilik ilkesini açıklayınız.
Süreklilik ilkesine göre, insanlar nesneleri düz bir çizgi ya da düzenli bir eğri üzerinde yerleştirerek bir birim olarak algılama eğilimindedirler.
Gruplama ilkelerinden ortak kader ilkesini açıklayınız.
Ortak kader ilkesi harekete dayanır. Aynı yönde hareket eden nesneler bir grup olarak algılanır.
Hareket algısı nedir ve türleri nelerdir?
Hareket algısı, çevrede hareket eden uyarıcının varlığında gerçek hareket olarak deneyimlenir. Ancak algılayıcı, çevrede hareket eden bir uyarıcı olmaksızın da hareket algısı deneyimleyebilir. Dolayısıyla iki tür hareket algısından söz etmek mümkündür: Gerçek hareket ve Görünürde hareket.
Hareket algısında gerçek hareketi açıklayınız.
Gerçek hareketin nasıl algılandığının basit bir cevabı yoktur. Çünkü hem hareket eden hem de hareket etmeyen nesneler retinada hareket imgesi yaratabilir. Karşıdan gelen arabayı gözünüzle takip ettiğinizi varsayın. Gözünüzü arabaya odakladığınızda, arabanın retinadaki imgesini sabitlemiş olduğunuz hâlde, arabanın hareket ettiğini algılarsınız. Diğer yandan, arabayı takip ederken yoldaki ağaç ya da lamba direkleri gibi diğer nesneler de retinada hareket imgesi yaratır ama siz bu nesneleri sabit olarak algılarsınız. O hâlde, hareket algısından sadece göz hareketleri sorumlu değildir. Psikologlar, hareketi algılamak için verili bir anda neyin durduğu Gerçek hareketin nasıl algılandığının basit bir cevabı yoktur. Çünkü hem hareket eden hem de hareket etmeyen nesneler retinada hareket imgesi yaratabilir. Karşıdan gelen arabayı gözünüzle takip ettiğinizi varsayın. Gözünüzü arabaya odakladığınızda, arabanın retinadaki imgesini sabitlemiş olduğunuz hâlde, arabanın hareket ettiğini algılarsınız. Diğer yandan, arabayı takip ederken yoldaki ağaç ya da lamba direkleri gibi diğer nesneler de retinada hareket imgesi yaratır ama siz bu nesneleri sabit olarak algılarsınız. O hâlde, hareket algısından sadece göz hareketleri sorumlu değildir. Psikologlar, hareketi algılamak için verili bir anda neyin durduğuna neyin hareket ettiğine karar vermek gerektiğini ileri sürerler. Bu da görsel alanda görece istikrarlı bir referans çerçevesi oluşturmakla mümkündür. Dolayısıyla hareket görelidir.
Görünürde hareketin türleri nelerdir?
Üç tür görünürde hareket vardır: Otokinetik etki, stroboskopik hareket ve fi fenomeni.
Otokinetik etkiyi açıklayınız.
Eğer tamamıyla karanlık olan bir odada sessizce oturup, karşı duvardaki sabit ışık kaynağına sürekli bakılırsa, bir süre sonra ışığın hareket etmeye başladığı görülür. Gerçekte ışık sabit olduğu hâlde, hareket ediyormuş gibi algılanır. Otokinetik etki olarak adlandırılan bu olgu, psikolojinin çeşitli alanlarındaki deneylerde uyarıcı olarak kullanılmıştır.
Stroboskobik hareketi açıklayınız.
Stroboskopik hareket, resimleri hareketlendirmeyi mümkün hâle getirir. Hareket, sabit nesne imgelerinin hızlı bir biçimde arka arkaya sunulmasıyla yaratılır. Sinemanın temeli olan bu hareket, gerçekte, izleyiciye saniyede 16 ile 22 resmin ya da çerçevenin gösterilmesidir. Her resim ya da çerçeve bir öncekinden biraz farklıdır. Saniyede en az 16 resmin gösterilmesi, filmin pürüzsüz ve doğal görünmesini sağlar. Eğer saniyede 16’dan az resim sunulursa, hareket kesik kesik görünür ve doğal olmaz.
Fi fenomeniyi açıklayınız.
Aslında fi fenomeni stroboskopik hareketten ayrı bir hareket türü değil, stroboskopik hareketin basit hâlidir. Her ikisi de süreklilik ilkesinden ortaya çıkarlar. Yani, arka arkaya gelen resim ya da ışık noktalarının bir birim olarak algılanması sonucu hareket hissi yaşanır.
Derinlik ve uzaklık algısını açıklayınız.
En önemli algısal olgulardan biri derinlik ve uzaklık algısıdır. Bu algısal beceri olmaksızın, günlük hayatta, görünüşte çok basit davranışlara kaynaklık eden algısal yargılara ulaşmak mümkün olamazdı. Örneğin, her defasında hiç düşünmeden elimizdeki çatalı tam bir isabetle ağzımıza götürebilmemiz bu algısal beceri sayesinde gerçekleşir. Araba sürmek, basketbol potasına topu atmak, merdiven çıkmak gibi daha pek çok aktivitede daima uzaklık ve derinliğe dair algısal yargılarımızla hareket etmekteyiz. Derinlik ve uzaklık algısını çalışan psikologlar, derinlik ve uzaklık algısının
iki tür ipucuna bağlı olarak gerçekleştirildiğini ileri sürerler: Tek göze bağlı ipuçları ve çift göze bağlı ipuçları.
Derinlik ve uzaklık algısında tek göze bağlı ipuçlarını açıklayınız.
Görsel alandaki derinliği yakalamak için bazı durumlarda tek göze bağlı ipuçları kullanılır. Tek göze bağlı ipuçlarının büyük çoğunluğu bir çizim ya da resimde gösterilebilir. Gerçekte bu ipuçları ressamlar tarafından keşfedilmiş, daha sonraları
psikologlar tarafından çalışılmıştır.
Uzaklık algısına kaynaklık eden tek göze bağlı ipuçları nelerdir?
Uzaklık algısına kaynaklık eden tek göze bağlı ipuçları şunlardır: Göreli büyüklük, doğrusal perspektif, görsel alanda yükseklik, örtüşme ve görsel alanın dokum gradyanı ve netliği.
Derinlik ve mesafeyi algılamak için çift göze bağlı kullanılan ipuçları nelerdir?
Derinlik ve mesafeyi algılamak için çift göze bağlı iki ipucu kullanılmaktadır: Retinal ayrıklık ve kavuşma derecesi.
Algısal değişmezliği açıklayınız.
Fiziksel dünyada gerçekleşen sürekli değişimler sonucu algılayıcının duyumlarında da sürekli bir değişim vardır. Bir uyarıcıyı farklı koşullarda görmek, aynı uyarıcıya ait her defasında değişik görsel duyum alınması anlamına gelir. Algısal değişmezlik olgusu olmasa, görsel duyumlarda hiç durmaksızın devam eden bu değişme nedeniyle dünya sabit olarak algılanamazdı ve bu da dünyayı, insan açısından çok kaotik bir yer hâline getirirdi.
Algısal değişmezliğin türleri nelerdir?
Algısal değişmezlik olgusu şekil değişmezliği, büyüklük değişmezliği ve renk değişmezliğini kapsar.
Algıda etkili olan psikososyal faktörler nelerdir? Sıralayınız.
Algıda etkili olan faktörler:
-Kültürün etkisi
-Bağlamın etkisi
-Kişisel özelliklerin etkisi
Algıda kültürün etkisini bir örnekle açıklayınız.
Uzaklık ipuçlarını kullanma açısından kültürel farklılıklara bir örnek olarak Zaire’de yağmur ormanlarında yaşayan Mbuti pigmelerin deneyimleri verilebilir. Yaşamları boyunca yağmur ormanlarından çıkmayan bu insanlar, uzakta nesne görme deneyimine sahip değillerdir ve buna bağlı olarak büyüklük değişmezliği deneyimini mümkün kılacak uzaklık yargıları yoktur. Bu yüzden, bir pigme, antropolog eşliğinde yağmur ormanlarından düz araziye çıktığında uzakta gördüğü küçük siyah noktaların sığır olduğuna inanmamıştır. Siyah noktalar yaklaştığında onların sığır olduğunu gören pigme, bu kez de onların bir büyüyle büyütüldüğüne inanmıştır.
Algıda bağlamın etkisini açıklayınız.
Algının sadece uyarıcının özellikleriyle sınırlı bir bilişsel süreç olmadığı, bağlamın algı üzerindeki etkisiyle de kolayca anlaşılabilir. Uyarıcının içinde yer aldığı bağlam, algılayıcının o uyarıcıyı nasıl yorumladığını ve dolayısıyla nasıl algıladığını da büyük ölçüde belirler.
Algıda kişisel özelliklerin etkisini açıklayınız.
Algıyı etkileyen kişisel özelliklerden biri, algılayıcının bireysel ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların yarattığı güdülenme durumudur. Aç olan bir insanın aç olmayan bir insana göre belirsiz resimleri yorumlarken yiyeceğe daha çok benzetmesi algıda güdülenmenin önemini çok açık bir şekilde ortaya koyar. Aynı şekilde susuz kalmış bir insanın da benzer bir tepki göstermesi kuvvetle muhtemeldir. Bu tür örnekler, algılayıcının, ihtiyaçlarını doyuracak şeyleri algılama olasılığının daha yüksek olduğunu gösterir.
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 2 Gün önce comment 0 visibility 53
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 325
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 0 visibility 913
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1286
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20159
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25842
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14700
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12646
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12642
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10582