Sosyal Hizmet Uygulaması 1 Dersi 1. Ünite Özet

Sosyal Hizmet Uygulamasında Kuram

Konuya İlişkin Kavramsal Çerçeve

Sosyal hizmet uygulamasında yararlanılan kuramlar bakımından önemli olan kavramlar aşağıda verilmiştir:

Sosyal Çalışmacı: Sosyal çalışmacı (social worker), üniversitelerin sosyal hizmet alanında en az 4 yıllık lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi alan veya denkliği yetkili makamlarca onaylanmış yurt dışındaki sosyal hizmet eğitimi programlarından mezun olan, sosyal hizmetin tanımında yer alan hizmetleri gerçekleştiren, mesleğin gerektirdiği diğer temel ve mesleki özelliklere sahip olan kişidir.

Müracaatçı (client): Kendi bünye ve/veya çevre koşullarından doğan yoksunluklarını gideremeyen, gereksinimlerini karşılayamayan, sorunlarını çözemeyen ve bu nedenle sosyal hizmet müdahalesine gereksinim duyan kişi, aile, grup, örgüt, topluluk ve toplumu anlatır.

Ekip Çalışması Ekip çalışması (teamwork): Ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir görevi yerine getirmek üzere farklı meslek elemanlarının birlikte ve eş güdüm içinde yürüttükleri çalışmadır.

Mesleki İlişki Mesleki ilişki (professional relationship): Sorun çözücü ve tedavi edici özelliği olan, belirgin bir amaca, kurallara, zamana ve karşılıklı sorumluluklara dayalı olarak sosyal çalışmacı ile müracaatçı sistemi arasında kurulan ilişkiyi ifade eder.

Sosyal Hizmet Alanları Sosyal hizmet alanları (social work fields): Sosyal hizmetin başlıca uygulama alanları olan sosyal hizmetler, sağlık, eğitim, adalet ve ıslah hizmetleri, sosyal güvenlik, gençlik ve serbest zaman değerlendirme ve konut gibi alanları ifade eder.

Sosyal Hizmet Müdahalesi Sosyal hizmet müdahalesi (social work intervention): Sosyal çalışmacının müracaatçılarının psikososyal nitelikli sorunlarını çözmek ve gereksinimlerini gidermek, gelişim ve değişimlerini sağlamak üzere onların da katılımıyla mesleki etik ve değerler çerçevesinde kanıta dayalı bir anlayışla yapılan tüm uygulamaları ifade eder.

Süpervizyon (supervision): Sosyal çalışmacının bilgi ve becerilerinin gelişmesini ve olgunlaşmasını, çalışma azim ve kararlılığının güçlendirilmesini, hizmet sunum kalitesinin garanti altına alınmasını sağlamak amacıyla kıdemli ve yetkin bir sosyal çalışmacı tarafından gerçekleştirilen yönetsel ve eğitsel rehberlik ve denetimi

Vaka Yönetimi (case management): Müracaatçı sisteminin gelişme ve değişme kaydetmesi için gereksinim duyduğu birbirinden farklı ve çeşitli hizmet ve profesyonel müdahalenin müracaatçı lehine düzenlenmesi, eş güdümlenmesi, uygulanması, izlenmesi ve değerlendirilmesini içeren çalışmaların bütününü ifade eder.

Sosyal Hizmetin Bilgi Temeli ve Sosyal Hizmet Uygulamaları

Sosyal hizmetin bilgi temeli, bir birey, grup ve toplum olarak insanı ve sosyal çevresi içinde insan davranışını anlamaya olanak veren bilgilerdir. Dolayısı ile sosyal hizmet eğitimi buna olanak verecek şekilde çeşitli bilimler ve mesleki bilgi üzerine temellenir. Sosyoloji, psikoloji, sosyal antropoloji, iktisat, hukuk, yönetim ve organizasyon, kamu yönetimi, sağlık, araştırma, istatistik, matematik, demografi gibi çok geniş bir yelpazede farklı bilimlerden alınan bilgiler, öğrencilere bir birey, grup ve toplum olarak insan ve sosyal çevresi içinde insan davranışı hakkında geniş bilgi sunmakta ve onlara eleştirel düşünme ve çözümleme yeteneği kazandırmaktadır.

Amerikan Sosyal Hizmet Eğitimi Konseyi, sosyal hizmet öğrencilerine, lisans ve yüksek lisans programlarında verilmesi gereken temel bilgileri şöyle sıralamıştır:

  • Etik ilkeler ve değerler
  • Farklılık
  • Risk altındaki nüfus, sosyal ve ekonomik adalet
  • İnsan davranışı ve sosyal çevre
  • Sosyal refah politikası ve hizmetleri
  • Sosyal hizmet uygulaması
  • Araştırma
  • Alan uygulaması

Sosyal Hizmet Uygulamasında Yararlanılan Kuramlar ve Yaklaşımlar

Güçlendirme Yaklaşımı: Barker (1999)’a göre sosyal hizmet uygulamasında güçlendirme; birey, grup, aile ve toplumlara, kendi bireysel, bireyler arası, sosyoekonomik ve politik güçlerini artırmaları ve kendi koşullarını geliştirmeye yönelik etkide bulunmaları için yardım etme sürecidir. Sosyal hizmet uygulamasında güçlendirme yaklaşımı, müracaatı sisteminin kendi kapasitesini geliştirme ve güçlenmesine yönelik çabaları ifade eder. Buna göre güçlendirme, müracaatçının güçlü yönlerini bulup ortaya çıkarmak ve bu yanları kendi koşullarını geliştirmeye yönelik olarak kullanmaları için farkındalık yaratmaktan başlayan sistematik bir destekleme sürecidir. Payne’e göre güçlendirme yaklaşımının temel amacı sosyal adalettir. Bu amaca ulaşmada sosyal hizmet uzmanları, birlikte çalıştıkları müracaatçıların yaşamlarında birer nesne değil birer özne olmalarını hedeflemelidir. Ülkemizde sosyal hizmet uzmanlarının güçsüz, ezilmiş ve dışlanmış gruplarla çalıştıkları gerçeğinden hareketle güçlendirme yaklaşımının uygulama süreçlerine aktarılması ve sonuçlarının değerlendirilmesi, sosyal hizmetin güçlendirilmesine de katkıda bulunacaktır. Güçlendirme yaklaşımında sosyal eşitsizlikler ve sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalan müracaatçı grupları ile çalışmak söz konusudur.

Sistemler Yaklaşımı: Sosyal hizmet alanında en önemli perspektiflerden birisi olan sistem kuramı, yaşanan sorunların bireysel olarak algılanamayacağını, sorunları özellikle çok sistemli bir bakış açısı içerisinde anlamaya çalışmak gerektiğini, bununla birlikte sorunun anlaşılması gibi çözülmesinin de çok sistemli bir bakış açısı gerektirdiğini ifade etmektedir. Sistem kuramına göre her sistem, diğer sistemlerle etkileşim hâlindedir. Sosyal çalışmacı, karşılaştığı sorunları sistemlerle olan ilişkisini göz önünde tutan bir yaklaşımla değerlendirir. İnsanların karşılaştıkları sorunlar ve gereksinimler, içinde bulundukları alt sistemler ve onların da ilişkide olduğu büyük sistemlerle ilişkileri çerçevesinde ele alınır. Her sistem birbiriyle ilişkili ve birbirine bağımlı alt sistemlerden oluşur. Bireyin içine doğduğu aile, ailenin içinde bulunduğu akrabalık ve komşuluk çevresi, mahalle ve semt ölçeğinde içinde yer aldıkları küçük topluluklar, arkadaşlık kümeleri, bireyin çalıştığı iş yeri, üyesi olduğu sivil toplum örgütleri, siyasal kuruluşlar, içinde bulunduğu toplum vb. tüm bunlar sistemlere ve alt sistemlere örnek gösterilebilir. Bu sistemler sosyal hizmet meslek ve Müracaatçının endişelerini ya da sorunları, sosyopolitik bir kapsam içerisinde değerlendirilmelidir. Müracaatçının yaşamındaki güç ilişkileri değerlendirilirken ayrı bir özen gösterilmelidir. Disiplini açısından bireyin, ailenin, grubun, toplumun, örgütün vb. sosyal çevresini oluşturur. Bunun anlamı, sosyal hizmet, müracaatçıyı sosyal çevre bağlamında görür, değerlendirir ve müdahale eder. Sistem kuramı kendisine sağlam bir çerçeve yaklaşım sunar.

Ekolojik Yaklaşım: Ekosistem yaklaşımı kavramlarını biyolojinin bir alt dalı olan ekolojiden almıştır ve bu kavramlarla toplumu ve toplumsal olayları anlamaya çalışmaktadır. Kuramın kullandığı kavram veya metaforlar bireyin her zaman bir sosyal çevre içerisinde yaşadığı ve gerek bireyin gerekse de grubun eylemlerinin diğer birey ve grupları etkilediği gerçeğidir. Bu aynı zamanda sosyal çalışmacının bir bireyle veya grupla çalışırken değişimi öngörürken her zaman bireyin ve/veya grubun içerisinde bulunduğu ekonomik, politik ve kültürel çerçeveyi göz önünde bulundurması gerekliliğini de bize göstermektedir. Ekolojik yaklaşımda, çevre ile kastedilen sosyal çevredir. Müracaatçılar bu çevre içinde yer alır ve birbirlerinden farklıdır. Birbirleriyle etkileşim hâlindeki (mikro, mezo, makro) sistemde, temel odak çevresi içinde bireydir. Çevresi içinde birey, ekolojik yaklaşımın kavramsallaştırılmasıdır. Gerek ekosistem gerekse sistem yaklaşımı benzer özellikler taşımaktadır. Her iki yaklaşımda da sistemler arasındaki dinamik etkileşim üzerinde durulur. Bu yaklaşımlar sosyal çalışmacıya, planlı değişim süreci içinde, bir bakış açısı verirler. Bu bakış açısı sosyal çalışmacıya inceleme-değerlendirme, planlama, müdahale ve son değerlendirme aşamalarında yol gösterici olmaktadır.

Feminist Yaklaşım: Feminist kuramlar sosyal olguların analizine ilişkin alternatif ve eşitlikçi, toplumsal cinsiyet kavramını dikkate alan bir çerçeve sunmaktadır. Sosyal hizmet disiplini ve mesleği sosyal adaleti gerçekleştirmek, genelde her türlü eşitsizlikle mücadelede etkin rol almak ve “değişimi sağlamak” gibi özelliklere sahiptir. Kadın deneyimini analizinde başlangıç noktası olarak alan feminist sosyal hizmet uygulaması, kadınların deneyimledikleri sorunları etkileyen yapısal nedenlere dikkat çeker ve kadınların bu sorunlara meydan okumasını sağlamaya çalışır. Feminist bilgi, yalnızca kadınların hayatlarındaki olayları açıklama ve yorumlama değil ayrıca kadın çalışmaları konusunda farkındalık yaratma ve çalışma alanlarına değişiklik getirme uğraşındadır. Kadınların yorumlamaları, değerleri ve davranışları; sınıf, ırk, etnisite, eğitim, yaş, cinsel yönelim ve ulusal kökene göre değişiklik göstermektedir. Feminist Yaklaşımın Sosyal Hizmet Açısından Önemli Olan Özellikleri:

  • Müracaatçı ve sosyal çalışmacının ilişkisi ve sosyal eşitliğe dayanmalıdır. Müracaatçı sosyal çalışmacıyı bir otorite figürü ya da uzman olarak değil bir ortak ya da meslektaş gibi görmelidir.
  • Müracaatçının endişelerini ya da sorunları, sosyopolitik bir kapsam içerisinde değerlendirilmelidir. Müracaatçının yaşamındaki güç ilişkileri değerlendirilirken ayrı bir özen gösterilmelidir.
  • Sosyal çalışmacı, kişisel deneyimlerini paylaşmak için istekli olmalıdır.
  • Yardım sürecinde yetkilendirmeye ve güçlü bir eğitsel ögeye vurgu yapılır. Bu süreç içerisinde, cinsiyet ayrımı, basmakalıp cinsiyet rolleri, sosyal ve tarihsel faktörler ve bu faktörlerin kadınlara karşı davranışlar üzerindeki etkisi ve kadınların kendileri hakkındaki görüşleri ile ilgili konular Müracaatçıdan yardım sürecine aktif bir katılımı beklenir ve müracaatçının eksikliği ya da patolojik durumundan çok, onun güçleri üzerine odaklanılır. öğretilir.
  • Destek gruplarına ve yaratıcı kadın sosyal ağlarına da vurgu yapılır.

Psikososyal Yaklaşım: Psiko-sosyal yaklaşım sorunları olan bireyi iç dünyası, psikolojik özellikleri ve yaşadığı sosyal çevrenin gerçekleri ile birlikte ele alır. “Kişi ve içinde bulunduğu durum” ifadesi kişinin etkileşimde bulunduğu ailesi, arkadaşları, komşuları, öğretmeni, işvereni vb. yakın çevresindeki insanlardan meydana gelen bir bütünü tanımlar. Hastane, okul, iş yeri, cami, mahkeme gibi kuruluşlar da bu bütünün içinde yer alır. Verilen bu tanımın sistem kuramının kavramlarıyla örtüştüğü görülmektedir. Psiko-sosyal yaklaşımda, sorunun tanısı ve değerlendirilmesi, mesleki çalışmanın odağında yer alır. Sorun çoklu perspektifle incelenerek çözümü için ne türden girişimlere gereksinim olduğu belirlenir. Öncelikle soruna yol açan etkenler araştırılır. Bu amaçla sosyal çalışmacı, bireyi ve yaşadığı çevreyi çok iyi tanımalı ve çözümlemelidir. Sosyal inceleme adı verilen bu sürecin kapsamında başvuranın istekleri, sorunun nedeni ve niteliği, bireyin ve çevresinde yer alan kişi ve sistemlerin gereksinimleri gibi hususlar yer alır. Psiko-sosyal yaklaşım ağırlıklı olarak bireyin şimdiki zamana ait davranışları ve ilişkileri üzerine odaklanır. Geçmişte yaşanan olaylar, kişinin bugünkü yaşamını olumsuz etkilediği zaman önem kazanır.

Fonksiyonel Yaklaşım: Fonksiyonel yaklaşımda, kişisel çalışma yoluyla, başvuranın gerek kendisinin gerekse toplumun refahı için, kurumsal kamusal insani hizmetleri kullanma sürecine aktif olarak katılması öngörülmektedir. Turan, fonksiyonel modelin uygulanması sırasında dikkate alınması gerek beş temel ilkeden söz etmektedir:

  • Sorun ancak çözümü için hangi hizmetlerden yararlanılacağı belirlendiği zaman teşhis edilmiş olur.
  • Hizmetin verilişi sırasında, müracaatçı yardım sürecine katılmaya özendirilmeli ve süreç içinde değişen koşullara göre, yardım planında gerekli değişiklikler hemen yapılmalıdır. Böylelikle zaman en iyi biçimde değerlendirilmiş olur.
  • Sosyal çalışmacı sorumluluklarını, mesleki rolüne uygun olarak yerine getirmeli ve kurum hizmetlerini en verimli biçimde kullanarak, yardım sürecinin amacına ulaşmasını sağlamalıdır.
  • Sosyal çalışmacı yardım süreci çerçevesindeki mesleki rolünü, çalıştığı kurumun yapısını, sağladığı hizmetleri ve kurumun bulunduğu toplumun özelliklerini çok iyi bilmelidir.
  • Mesleki ilişki, sosyal hizmet kurumunun amaçlarına uygun olarak müracaat sahibi ile beraber kararlaştırılan hedeflere ulaşmak üzere kullanılmalıdır.

Sorun Çözme Yaklaşımı: Sorun çözme yaklaşımıyla çalışmanın başarıya ulaşabilmesi için kişilerin/aile üyelerinin; sorun çözme ile ilgili motivasyonu artırılmalı, ego yetenekleri, duygu ve davranışları ile sorun çözme sürecine katılmalı ve gereksinim duydukları hizmet ve kaynakları kullanacak güçte olmaları gerekir. Sorun Çözme Yaklaşımıyla Çalışmanın Başarılı Olabilmesinin Koşulları:

  • Kişilerin / aile üyelerinin sorun çözme ile ilgili motivasyonu arttırılmalıdır.
  • Kişiler / aile üyeleri ego yetenekleri, duygu ve davranışları ile sorun çözme sürecine katılmalıdırlar.
  • Kişiler / aile üyeleri gereksinim duydukları hizmet ve kaynakları kullanacak güçte olmalıdırlar.

Aile Tedavisi Yaklaşımı: Aile tedavisi, sorun çözme sürecine tüm aileyi katmayı amaçlayan bir yaklaşımdır. Aile tedavisi, sorunu çözümlerken doğrudan aile üyeleri arasındaki etkileşimlerin incelenmesi ve soruna katkısının değerlendirilmesini öngörmektedir. Aile içi rol dağılımı ve rol beklentilerinin ele alınan soruna etkisini ortaya koyma gereği duyulmuştur Aile tedavisi yaklaşımında müdahalenin odağı ailedir. Sorun çözme sürecine aile üyelerinin de katılması esastır. Böylece sorunun yaşanmasında oynadıkları rolü görebilecekler, çözümü için de çaba harcayacaklardır. Aile içinde bir bireyin, örneğin çocuğun, yaşadığı bir sorun tüm aile içinde yaşanan bazı sorunların göstergesi olarak görülmelidir. İnceleme ve değerlendirme aşamasında tüm aile üyeleri ile görüşmek, meselenin tek bir bakış aşçısı ile anlaşılmasını önleyecektir (Turan, 1999: 284-285). Böylece tedavi sürecinde de tüm aile üyelerinin dikkate alınması olanaklı olacaktır. “Bireyi tedavi etmenin en iyi yolu ailesini tedavi etmektir”. Aile Görüşmelerinin Yararları:

  • İletişim ve etkileşim kalıplarının, sorunun tırmanmasında oynadıkları rolün üyelerce anlaşılmasını sağlar.
  • Aile üyelerinin, iletişimde bulunarak duygu ve düşüncelerini paylaşmalarını ve birbirleriyle yakınlaşmalarını sağlar.
  • Ailenin, tedavi ile ilgili endişelerini ve olumsuz düşüncelerini giderir.
  • Üyeler arasında sorun yaratan iletişim ve etkileşimlere anında müdalale edilerek düzetilmesini sağlar.
  • Aile içinde iletişim ve etkileşim kalıplarının gözlenmesine ve nesnel bir biçimde değerlendirilmesine olanak verir.

Kriz Tedavisi Yaklaşımı: Kriz çözme yaklaşımının başlıca özellikleri, kısa sürede uygulanması, ağırlıklı olarak kişinin, ailenin karşılaştığı sorunlar üzerine geçmişte yaşanan olay ve deneyimlere değinmeden eğilmesi ve sosyal çalışmacının etkin katılımını gerektirmesidir. Kriz tedavisinin temel amacı; birey, aile ve topluma yarar sağlayacak etkin bir tedavi hizmetinin en kısa sürede gerçekleştirilmesidir. Anne, baba, eş, çocuk, kardeş gibi yakınların ölümü (sevgi objesi kaybı); yangın, sel, deprem gibi doğal yıkımlar (beklenmedik olaylarla karşılaşma); okuldan, işten atılma, terk edilme, iflas etme, suç işleme (statü kaybı, toplumsal saygınlığın zedelenmesi) gibi durumlar ya da bunlardan birkaçının bir arada yaşanması, ailede kriz yaratan durumlardır. Bunların neden olduğu acı ve üzüntüler, kişinin, ailenin varlığı için tehdit oluşturur. Böyle durumlarda kişi yaşamının gereksiz, sürdürülemez olduğunu düşünür. Başlangıçta yaşanan gerilim, çaresizlik, aşırı kızgınlık, bunalım, elem duygularını harekete geçirir. Duygusal bir travma ile karşılaşan bireyler bu durumla baş edebilmek için uygun olan ya da olmayan birtakım yollara başvururlar. Bu durum, bireyin sosyal çevreye uyum yeteneğini de önemli ölçüde etkiler; yaşamındaki göreli düzen bir süre için bozulur; yeni bir denge ve düzen arayışı her zaman başarılı ve sağlıklı olmaz. Kriz Durumunun Belirtileri:

  • Okul, iş yaşamı gibi alanlarda verimin azalması
  • Zevk alınan aktivitelerden (spor, sanatsa, sosyal ve kültürel etkinlikler) uzaklaşma
  • Sık sık ağlama, her şeyden sıkılma, kendini bir işe verememe, genel hoşnutsuzluk
  • Uyku alışkanlığında (aşırı uyuma veya uykusuzluk) değişme
  • İçki ve bağımlılık yapan maddeleri kullanma eğilimi
  • Şakayla veya tehdit biçiminde ölümden söz etme
  • Aile üyeleriyle, akraba ve arkadaşlarla ilişkisini kesme
  • Kendini ifade etmede güçlük çekme
  • Belli bir amacı olmayan, aşırı hareketler yapma
  • Bedensel şikayetler (ağrı, çarpıntı, nefes darlığı, bulat, kusma, ishal vb.)
  • Gerçekle bağdaşmayan kararlar verme
  • Günlük rutin alışkanlıklarda (temizlik, giyim, öz bakım) gerileme

Kriz tedavisi yaklaşımında kullanılan modeller “Birey odaklı tedavi modeli, kısa süreli tedavi modeli, baskı odaklı tedavi modeli ve sistem odaklı tedavi modeli” şeklinde sınıflandırılabilir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi