Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Radyo-Televizyon Sektörünün Ekonomisi Ve İşletmeciliği
Birinci Dünya Savaşı’na kadar radyo sektörünün gelişimi nasıl gerçekleşmiştir?
Radyo ve televizyon öncelikle, 19. yüzyıldaki pek çok teknolojik gelişimin birer ürünü ve sonucudur. 1840’larda Morse alfabesinin elektromanyetik alana uyarlanmasıyla gelişen telgraftan başlamak üzere, elektrik, telefon, fotoğraf, sinema, radyo ve televizyon alanındaki gelişmeler hem düşünsel hem de teknolojik olarak birbirini beslemiştir. 1870’lerde sesin elektromanyetik dalgalarla taşınmaya başlaması, telefonu mümkün kılmıştır. 1880’lerde kablosuz olarak sesin elektromanyetik dalgalarla taşınmasının sonucunda, bugünkü bilinen radyo yayıncılığı olanağı doğmuştur. Özellikle, 1907’de audion tüpünün keşfi, kıtalar arasında sesin yüksek kalitede kablosuz olarak taşınmasını mümkün kılmıştır. 1910’lu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) başlayan ticari radyoculuk öncelikle, 1912 yılından başlayarak, yasal olarak düzenlenmiş ve bütün radyo operatörlerinin Ticaret Bakanlığı tarafından lisansa bağlanması öngörülmüştür.
Kurumsal olarak radyo yayıncılığının başlangıcı hangi yıl kabul edilebilir?
Kurumsal olarak radyo yayıncılığı asıl gelişmesini, 1920’li yıllarda göstermiştir.
1920-1950 yılları arası radyo yayıncılığı nasıl bir yol izlemiştir?
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra radyo, sanayicilerin ve hükümetlerin dikkatini çekmiştir. ABD’de Westinghouse ve General Electric gibi şirketlerin radyo alıcısı üretimine başlamalarıyla; radyoculuk, ekonomik bir faaliyet alanı haline gelmiştir. Aynı zamanda, yerel bazı tüccarlar da radyo yayıncılığı işine girmişlerdir. Kapitalist ekonominin tüketime ve reklamcılığa dayanması; beraberinde, radyo yayıncılığı ve şebekelerinin de gelişmesine yol açmıştır. Yerel vericilerin birbirlerine bağlanması sonucunda, stüdyolardan ulusal düzeyde yayın yapma olanağı doğmuştur. Radyo programlarının popüler hale gelmesiyle, reklamcılar ve sponsorlar program maliyetlerini karşılamaya başlamıştır. Önceleri, teknik olanaksızlıktan dolayı yerel bir yayın aracı olarak görülen radyo, 1927 yılında ABD’de Ulusal Yayın Şirketi’nin resmi örgütünün bir parçası olarak görülmeye başlamıştır. Radyo, 1920’lerden 1950’lere kadar ulusal düzeyde bir aygıt olarak görülmüştür. Bu dönemde, sınırlı sayıdaki radyo istasyonları, 1950’li yıllardan başlayarak, yerel (local) radyo istasyonları olarak hem sayı hem de içerik olarak çeşitlenmiştir.
Televizyon yayıncılığının ortaya çıkması, radyo yayıncılığını nasıl etkilemiştir?
Televizyon yayıncılığının başlaması da dahil olmak üzere her teknolojik yenilikle birlikte, radyonun ölmekte olan bir endüstri olduğu düşüncesi gelişse de; radyo, teknolojik gelişmelerden faydalanarak günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Ancak, medya alanındaki büyük rekabet, radyoyu olumsuz yönde etkilemektedir. Buna karşın, ortalama bir Amerikalı gününün yarım saatini radyo dinlemeye ayırmaktadır. Radyo, elektronik spektrumda sadece sesin kullanılarak iletişimin gerçekleştiği bir aygıttır. Yayıncı, reklamcı ve dinleyiciden oluşan bir iletişim ortamı söz konusudur. Ekonomik krizler, yeni iletişim teknolojileri konusundaki gelişmeler, medyanın değişen tüketim yapısı, popüler kültür alanındaki gelişmeler ve iletişim sektöründeki yasal düzenlemelerden radyo da kuşkusuz etkilenmektedir. Yüz yılı aşkın süredir sürekli güçlüklerle karşılaşan radyo, her şeye karşın, varlığını sürdürmektedir. Sadece ses unsuruna dayanması, ucuz olması, başka bir etkinlik yapılırken dinlenebilmesi ve dinleyicilerin ilgilerine göre tematik radyoların ortaya çıkması da bir ekonomik kurum olarak radyonun varlığını sürdürmesini sağlamıştır.
Avrupa’da radyo ve televizyon yayıncılığının kamusal hizmet olarak görülmesi, bu alanda nasıl bir gelişme sonuçlandırmıştır?
ABD’nin aksine, Avrupa’da ve dünyanın pek çok ülkesinde, radyo ve televizyon yayıncılığı alanı, öncelikle kamusal bir hizmet olarak görülmüş ve radyo ile televizyon kurumları üzerine kamu tekeli konmuştur. Türkiye’nin de dahil olduğu bu ülkelerde, radyo ve televizyon yayınları, ekonomik bir nedenden çok siyasal, kültürel ve ideolojik amaçlarla düzenlenmiştir. Ancak, 1980’li yıllarda, kapitalist dünyada yaşanan neo liberal dönüşüm ve küreselleşme politikaları sonucunda, radyo ve televizyon alanı da ticari yatırımlara açılmıştır. Kaldı ki, pek çok radyo ve televizyon istasyonu, öncelikle ticari birer işletme olarak kurulmuş ve yayına başlamıştır. Böylece, siyasi, kültürel ve ideolojik boyutlarının yanında meydanın ekonomik, endüstriyel ve ticari bir kuruluş olarak ekonomik açıdan da incelenmesi gereken bir sektör olduğu anlaşılmıştır. Çünkü radyo ve televizyon endüstrisinde üretilen ürünlere ve hizmetlere yoğun bir zaman ve para harcanmaktadır. Medya endüstrisi için zaman, para demektir. Reklam verenler, mal ve hizmetlerin tanıtımını ve satışını yapmak için çok büyük çaba ve zaman harcamaktadırlar. Bu zaman ve para miktarı, her geçen gün daha da büyümektedir. Neredeyse evlerin tamamına yakınında en az bir televizyon ve radyo alıcısının, 16 ulusal, 160 yerel televizyonun bulunduğu ve 1500’ü aşkın radyo kanalının yayın yaptığı Türkiye gibi bir ülkede, radyo ve televizyonun ekonomik bir işletme olarak çok önemli bir konumda bulunması, medyanın ekonomik açıdan çözümlenmesini kaçınılmaz kılmaktadır. İş dışı zamanın büyük bir kısmını dolduran radyo ve televizyon etkinlikleri, kapitalist ekonominin işlemesi açısından da son derece işlevseldir.
Radyo ve televizyon ekonomisi ile ilgili ileri sürülen yaklaşımlar nelerdir?
• Neo Liberal Yaklaşım • Eleştirel Ekonomi Politik Yaklaşım ve • Kurumsalcı Ekonomi Yaklaşımıdır.
Eleştirel Ekonomi Politik Yaklaşımın temel öngörüleri nelerdir?
Eleştirel ekonomi politik, Marx’ın görüşlerinden hareketle, pazar sisteminin ve toplumsal değişime izin vermeyen neo klasik yaklaşımın eleştirisine dayanır. Bu yaklaşımın en önemli özelliği, tarihsel bir bakış açısına sahip olarak kuramsal bir yaklaşımla güncel örnekler üzerinden eleştirel bir çözümleme yapmasıdır. Eleştirel ekonomi politik, ekonomik ve kültürel kaynakların dağılımı üzerindeki sınıfsal eşitsizliklere vurgu yapar. Medyanın ekonomik yapısından hareketle, medya içeriklerinin ideolojik doğası ve bunun toplumsal eşitsizlikleri yeniden üretme işlevini analiz eder. Bir kurum olarak radyo ve televizyonların mülkiyet yapılarına ve ilişkilerine bakarak, mülkiyet ve pazar yapısı ile devletin medya içeriklerini nasıl sınırlandırdığını da ortaya çıkarır. Eleştirel ekonomi politik yaklaşım, radyo ve televizyonları hem ekonomik hem de siyasi ideolojik ve kültürel bir kurum olarak analiz ederken; konuya çok daha geniş bir perspektiften yaklaşır. Bu geleneğin en önemli temsilcileri, Kuzey Amerika’da Dallas Smythe ve Herbert Schiller; İngiltere’de ise, Peter Golding ve Graham Murdock’tur. Smythe ve Schiller, ABD’de ekonomi eğitimi almışlardır. Smythe, 1940’lı yıllarda Amerika’da Federal İletişim Komisyonu’nda (FCC) görev almıştır. Bu dönemde, alınan siyasi kararlarda, ticari şirketler lehine yapılan düzenlemeler dikkatini çeker ve bu yönde düşüncelerini eleştirel olarak geliştirir. 1940’lı yılların sonundan başlayarak da, iletişim alanında akademik kariyerine başlamıştır. Smythe’nin radyo ve televizyon alanının ekonomi politiğine kuramsal katkısı izleyici emtiası kavramsallaştırmasıdır. Buna göre, radyo ve televizyon gibi kitle iletişim endüstrisinin en önemli ürünü, reklam verenlere satılacak olan izleyici emtiasıdır.
Edward Herman ve Noam Chomsky’nin geliştirdiği ve uluslararası haber üretimine etki eden beş filtre nedir?
• Medyanın mülkiyeti, büyüklüğü ve kâr amaçlı olması (radyo ve televizyonların büyük sermayenin kontrolünde ve kâr amaçlı olması), • Reklam ruhsatı (reklam verenler, kapitalist sistemi eleştiren radyo ve televizyonlara reklam vermezler), • Medyanın haber kaynakları (devlet ve hükümet yetkilileri), • Yaptırımcı kurumlar ve tepki (örgütlü ve güçlü yapılar, kendi aleyhlerine olacak şekilde radyo ve televizyonların yayın yapmasına izin vermezler, bunu engellemek için ekonomik ve siyasi baskı yaparlar), • Bir denetim mekanizması olarak anti-komünizm (medya mülkiyet ve örgüt yapısı gereği antikomünisttir).
Mülkiyet yapısı ve rekabet kurumu radyo-televizyonlar açısından hangi açıdan önemlidir?
Radyo ve televizyonlar ABD dışında hemen tüm ülkeler tarafından kamu mülkiyeti olarak düzenlenmiştir. Ancak, 1970’lerden başlayarak, önce Avrupa’da ve 1990’lı yıllardan itibaren de, Türkiye de dahil olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde küreselleşmeye bağlı olarak deregülasyon politikaları (kuralsızlaştırma) sonucunda, radyo ve televizyon sektörü de özel sektöre yatırım alanı olarak açılmıştır. Deregülasyon politikasına göre, pazar mekanizması, kâr arayışında olan ve kendi çıkarı peşinde koşan herkese açık olmalıdır. Bugün, dünyanın pek çok ülkesinde radyo ve televizyon yayıncılığı, kamu ve özel mülkiyet olarak ikili bir yapıda düzenlenmiştir. Radyo ve özellikle televizyon alanına yatırım yapmak, çok büyük sermaye gerektirdiği için, bu alana ancak, büyük sermayeye sahip sınırlı sayıdaki şirket yatırım yapabilir. Dolayısıyla, dünyanın pek çok ülkesinde, radyo ve televizyon sektörü, sınırlı sayıda şirketin birbirleriyle rekabet ettiği oligopolistik bir yapıdadır. Ancak, mülkiyet yapısı açısından bakıldığında, sektörde tekelleşme eğilimleri ağır basmaktadır.
Radyo ve televizyonların ticari özelliği hangi düzeylerde görülür?
Radyo ve televizyonların ticari özelliği, çeşitli düzeylerde görülür. Program üretiminin amacı, kâr elde etmektir. Çünkü programlar, reklam için kanal sağlar. Bu sayede, kapitalist topluma özgü kültürel, siyasal ve ekonomik değerlerin satışı yapılır. Hem tüketim malzemeleri hem de ona dayalı olarak belli bir yaşam biçimi satılır.
Radyo-televizyonlarda üretimin standartlaşması beraberinde neyi sonuçlandırır?
Üretimin standartlaşması, beraberinde tür ve programların da benzeşmesini getirir. Program tür ve formatları, genellikle izleyici ve dinleyicilerin pratiklerine göre oluşturulur. Endüstriyel zaman, iş ve iş dışı zaman olarak ayrılır. Ekran başında kimlerin olacağına yönelik tahmine göre, program tür ve formatları oluşturulur. Örneğin, futbol yayınları genellikle erkeklerin çalışmadıkları ve evde ekran başında oldukları saatlerde gerçekleşir. Çünkü radyo ve televizyonların pazarı insanların iş dışı kalan zamanıdır. Reklam verenlere satılacak izleyici emtiasının sağladığı gelirle ayakta duran radyo ve televizyon şirketleri, boş zaman organizasyonuna dayanarak program tür ve formatlarını geliştirir. Bunun arkasındaki mantık ise, tamamen ekonomiktir.
Radyo ve televizyon endüstrisinde başlıca gider türleri nelerdir?
• Üretim giderleri • Dağıtım giderleri
Radyo ve televizyon ile devlet arasında nasıl bir ilişki söz konusudur?
Liberal ekonomi modeli, radyo ve televizyon alanında da, devletin müdahale etmediği serbest girişimi öngörür. Çünkü radyo ve televizyon yayıncılığı doğrudan liberal demokrasi ile ilişkilendirilerek düşünce ve ifade özgürlüğünün bir parçası olarak görülür. Radyo ve televizyonların da dahil olduğu medya, liberal demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü güçolarak görülür. Burada medyaya, kamu adına siyasi otoriteyi denetleyen bir güç atfedilir. Radyo ve televizyonlar aynı zamanda, içeriğindeki çeşitlilikle kamuoyunun serbestçe oluşumu ve kamusal sorunların tartışılmasını sağlayan bir kamusal alan işlevi olarak da sunulur. Bütün bu açıklamalara karşın, radyo ve televizyonlar genel anlamda toplumun ve kamunun değil, güçlü konumdaki kapitalistlerin özel çıkarlarına hizmet eder. İfade özgürlüğü olarak değerlendirildiğinde toplumda, çok küçük bir azınlık grubun kendi fikir ve düşüncelerini topluma yayacak araçlara sahip olduğu; buna karşılık, büyük bir çoğunluğun radyo ve televizyon yayıncılığına ancak, dinleyici ve izleyici (tüketici) olarak katıldığı görülür.
Radyo ve televizyon endüstrisi ve ekonomisinin temel özellikleri nelerdir?
• Büyük sermaye yatırımları gerektirir. • Tekelleşme yönünde eğilim vardır. • Ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlar, yayıncılığın dışında başka alanlarda da faaliyet göstermektedir. • Yerel düzeyde yayın yapan kuruluşlar daha çok aile işletmeleridir. • Siyasal yapıyı yönlendirebilme özelliğine sahiptir.
Televizyonların başarılı birer işletme olarak varlıklarını sürdürebilmeleri neye bağlıdır?
Radyo ve televizyonların birer işletme olarak varlığını sürdürmesi, iyi bir organizasyon ve işbölümüne bağlıdır. Radyo ve televizyon istasyonlarının ve onların bağlı olduğu sermaye grubunun yapısı ve büyüklüğüne göre, radyo ve televizyonların işletme yapısı değişse bile; birer işletme olarak, radyo televizyon istasyonlarının benzer bir örgütsel ve işletme yapısı vardır. Bu yapı, yayınların günlük, haftalık ve sezonluk olarak planlanmasını ve gerçekleştirilmesini sağlar. Değişik içerikteki yayınların planlanması, gerçekleştirilmesi ve yayına dönüşmesi, belirli bir işbölümü içerisinde farklı birimlerce gerçekleştirilir. Bu birimlerin, uyum içerisinde çalışmasını sağlayan ise, örgüt şeması ve işletme yapısıdır.
Televizyon işletmeleri için öngörülebilecek örgüt yapısı nasıl bir hiyerarşiye sahip olabilir?
• Genel Müdür • Genel Müdür Yardımcısı (ları) • Şebeke (Network) Yöneticisi • Yapım-Yönetim İşleri Müdürlüğü • Haber Müdürlüğü • Pazarlama ve Satış Müdürlüğü • Halkla İlişkiler Müdürlüğü • Teknik İşler Müdürlüğü • Muhasebe Müdürlüğü
Televizyon işletmelerinde genel müdürün özellikleri, yetki ve sorumlulukları neler olmalıdır?
Yönetim Kurulu tarafından belirlenen genel amaçlar doğrultusunda benimsenen yayın politikaları çerçevesinde, radyo ve televizyonların yayınlarını sürdürmesini sağlayan ve işletme açısından en üst düzey yönetici konumundadır. Çoğu şirkette genel müdür, aynı zamanda Yönetim Kurulu üyesidir. Genel müdür, şirketin başarısında ya da başarısız olmasında önemli bir işleve sahiptir. Çünkü radyo ve televizyon yapımları ve yayınları konusunda yetkin personelin seçilmesi, istihdam edilmesi ve eşgüdüm içerisinde çalıştırılması konusunda ve günlük yayınların belirli bir kalite ve standardı tutturarak izleyicilerin ilgisini çekmesi konusunda birinci dereceden sorumlu yöneticidir. Radyo ve televizyonlar, eğlence ve gösteri işi, reklamcılık ve kamu hizmetinin harmanlandığı karmaşık bir endüstriyel ve işletme yapısıdır. Bütün bunların planlanması, içeriklerin ilginç olması, bunun için uygun teknik ve artistik personelin bir araya getirilmesi, belirli izlenme oranının yakalanarak reklam verenlerin tercih edeceği bir mecra haline gelinmesi genel müdürün sorumluluğundadır. Bu yüzden, genel müdürün hem son derece başarılı bir işletme, yönetim ve organizasyon bilgisine sahip olması, bunun yanı sıra; izleyici kitlesinin, sosyo-ekonomik ve kültürel özelliklerini iyi bilen ve onların, nelerden hoşlanıp nelerden hoşlanmayacağını tahmin edebilecek bir öngörüye sahip olması gerekir.
Genel müdür, genel müdür yardımcılarını ve sayısını belirlerken neleri dikkate almalıdır?
Genel müdür, organizasyonun büyüklüğüne ve karmaşıklığına bağlı olarak, bütün bu işleri yürütmesi konusunda kendisine yardımcı ya da yardımcılar seçebilir. Yardımcılar, işletme ve yönetim konusunda belirli bölümlerin sorumluluklarını alarak, genel müdüre yardımcı olurlar.
Televizyon işletmeciliği ile karşılaştırıldığında, radyo işletmeciliği için nasıl bir organizasyon yapısı söz konusudur?
Radyolarda da, televizyonlara benzer bir işletme yapısı vardır. Çoğu ulusal düzeyde yayın yapan radyolar, büyük sermaye gruplarının ve televizyon işletmelerinin ortağı konumundadır. Yönetim kurulları ve işletme olarak televizyon şirketlerine bağlıdır. Ancak, daha küçük bağımsız yerel radyolarda daha küçük bir organizasyon yapısı bulunmaktadır. Radyolarda da, işleri eşgüdüm içerisinde sürdüren bir genel müdürün altında işletme müdürü, mühendis ya da teknisyen, kontrol görevlisi, teknik masa, yapım ekibi, satış müdürü ve muhasebeci gibi yönetici ve çalışanlar bulunur. Özellikle, işletme müdürünün denetimi altında program yapımcıları, haber elemanları ve sunucular bulunur.
Avrupa’da ve dünyanın pek çok ülkesinde, radyo ve televizyon yayıncılığı alanı ne şekilde görülmektedir?
Avrupa’da ve dünyanın pek çok ülkesinde, radyo ve televizyon yayıncılığı alanı, öncelikle “kamusal bir hizmet” olarak görülmüş ve radyo ile televizyon kurumları üzerine kamu tekeli konmuştur.
Medya ekonomisi nasıl tanımlanmaktadır?
Radyo ve televizyon ekonomisi ya da daha geniş anlamda söylenirse, radyo ve televizyonun da dahil olduğu “medya ekonomisi”, iletişim bilimleri ve ekonominin kuram ve yöntemlerine dayanan disiplinlerarası bir inceleme alanıdır.
Sosyal bilimler içerisinde disiplinlerarası bir alan olan radyo ve televizyon ekonomisi alanının önde gelen konuları nelerdir?
Radyo ve televizyonların sahipliği, içeriklerin türü ve çeşitlenmesi, izleyici tercihleri, radyo ve televizyon pazarının yapısı, bu sektördeki birleşme ve ele geçirmeler, sahiplikteki yoğunlaşma ve mülkiyet yoğunlaşması, iletişim politikaları ile radyo ve televizyon alanındaki düzenlemeler, radyo ve televizyonun emek piyasası gibi konuları kapsar.
Radyo ve televizyon ekonomisini çözümlerken kullanılan temel yaklaşımlar nelerdir?
Radyo ve televizyon ekonomisini çözümlerken kullanılan temel yaklaşımlardan ilki, pozitivist metodolojiyi kullanan “neo klasik ekonomik yaklaşım”; ikincisi, “eleştirel ekonomi politik yaklaşım” ve üçüncüsü “kurumsalcı ekonomi yaklaşımı”dır.
Neo-liberal görüşler neye dayanmaktadır?
Neo-liberal görüşler, klasik liberal ekonomi anlayışının yeniden yorumlanması ve canlandırılmasına dayanır.
Eleştirel ekonomi politik yaklaşım neye dayanmaktadır?
Marx’ın görüşlerinden hareketle, pazar sisteminin ve toplumsal değişime izin vermeyen neo klasik yaklaşımın eleştirisine dayanır. Bu yaklaşımın en önemli özelliği, tarihsel bir bakış açısına sahip olarak kuramsal bir yaklaşımla güncel örnekler üzerinden eleştirel bir çözümleme yapmasıdır.
Kurumsalcı ekonomi anlayışı neye dayanmaktadır?
Kurumsalcı ekonomi anlayışı ise, toplumun örgütsel yapısı ile ilgilenir. Kurumsalcılar, ekonomilerin nasıl değiştiği sorusuna odaklanır ve ekonomiyi anlamak için toplumun teknik ve kurumsal altyapısını da analizlerine dahil ederler.
Deregülasyon politikaları (kuralsızlaştırma) etkisi ne şekilde görülmektedir?
Dünyanın pek çok ülkesinde küreselleşmeye bağlı olarak “deregülasyon politikaları” (kuralsızlaştırma) sonucunda, radyo ve televizyon sektörü de özel sektöre yatırım alanı olarak açılmıştır. Deregülasyon politikasına göre, pazar mekanizması, kâr arayışında olan ve kendi çıkarı peşinde koşan herkese açık olmalıdır. Bugün, dünyanın pek çok ülkesinde radyo ve televizyon yayıncılığı, “kamu” ve “özel mülkiyet” olarak ikili bir yapıda düzenlenmiştir.
Radyo ve televizyon endüstrisinde birer ürün ve hizmet olarak üretilen tür ve formatlar nelerdir?
Radyo ve televizyon endüstrisinde reklam, haber, eğlence, müzik, yarışma, dizi gibi farklı program tür ve formatlarında içerikler birer ürün ve hizmet olarak üretilir.
Reklamların, ticari radyo ve televizyonların temel gelir kaynağı olarak nasıl bir etkisinden söz edilebilir?
Ticari radyo ve televizyonların temel gelir kaynağı “reklam” olduğu için, önemli olan sadece izleyicilerin sayısı değil; onların toplumsal profilleri ve demografik (toplumsal sınıf/gelir, cinsiyet, yaş, eğitim vb.) özellikleridir. Radyo ve televizyonların en önemli hedef kitlesi, genç ve orta yaş kuşağında gelir ve harcama düzeyi görece yüksek olan orta sınıftır.
Medya endüstrisinde arz-talep işleyişi ne şekildedir?
Medya endüstrisinde, belirli mal ve hizmetler radyo ve televizyon piyasasına arz edilirken; izleyici ve dinleyicilerden de belirli mal ve hizmetlere yönelik talep gelir. Radyo ve televizyon endüstrisindeki üreticiler, belirli bir zamanda belirli bir fiyattan satılmak üzere mal ve hizmetleri arz ederler. Arz ve talep, mal ve hizmetlerin fiyatlarının oluşumunda da devreye girer.
Liberal medya kuramı, izleyicileri, nasıl değerlendirmektedir?
Liberal medya kuramı, izleyicileri, “aktif” ve radyo ile televizyon içeriklerindeki gereksinimlerine göre eğlence ve bilgi arayan bağımsız rasyonel bireyler olarak görür. Bu haliyle, izleyici ve dinleyiciler, programlar için pazardır. Bu yaklaşım, dinleyici ve izleyicileri, sunulan programlar içerisinde reklamı yapılan mal ve hizmetleri satın alacak tüketiciler olarak görür.
Radyo ve televizyon endüstrisi tüketicileri hangi gruplardan oluşur?
Radyo ve televizyon endüstrisine para ve zaman harcayan ikili bir tüketici yapısının olduğu görülmektedir. Bunlar: 1. Dinleyiciler/izleyiciler ve 2. Reklam verenlerdir.
Bant programların üretimindeki üretim ve gider kategorileri nelerdir?
Bant programların üretiminde, iki tip üretim ve gider kategorisi vardır. Birinci kategori, üretimin daha çok yaratıcı boyutuna ilişkin yazma, yönetme, oyunculuk gibi programın üretim boyutunu kapsarken; ikinci kategori ise, programın fiziksel ve teknik unsurlarına ilişkin üretim sürecinde çalışan personel, sahne, kostüm, mekânlar, donanım kiralama, kurgu ve eşleme gibi destek işlemlerinin giderlerinden oluşmaktadır.
Medya endüstrisi ve medya ekonomisinin en temel bileşeni nedir?
Medya endüstrisi ve medya ekonomisinin en temel bileşeni izleyicilerin talebidir.
Radyo ve televizyon ekonomisini ve içeriklerinin doğasını belirleyen en önemli etken nedir?
Radyo ve televizyon ekonomisini ve içeriklerinin doğasını belirleyen en önemli etken reklamverenlerin izleyicilere ulaşma talebidir.
Radyo ve televizyon sektörünün uluslararası ticarette nasıl bir durum söz konusudur?
Radyo ve televizyon sektörünün uluslararası ticareti konusunda bir eşitsizlik ve dengesizlik vardır. Bu eşitsizlik sonucunda, uluslararası ticarette “serbest akış” değil, “tek yönlü akış” söz konusudur.
Radyo ve televizyon endüstrisinde nasıl bir eğilim vardır?
Radyo ve televizyon endüstrisinde, tekelleşme yönünde bir eğilim vardır.
Medyanın ekonomik yapısı ve mülkiyet ilişkilerinin, farklı toplumsal kesimlerin medya sahipliğinin önüne geçmesi neye neden olmaktadır?
Medyanın ekonomik yapısı ve mülkiyet ilişkileri, farklı toplumsal kesimlerin medya sahipliğinin önüne geçmektedir. Bu durum, medyaya erişim ve medya içeriklerindeki temsiller konusundaki eşitsizlikleri de yeniden üretmektedir. Radyo ve televizyonların da parçası olduğu elektronik medya konusundaki sorunların çoğu, medyanın ekonomik yapısından kaynaklanmaktadır.
Radyo ve televizyon şirketlerinin işlemesini sağlayan örgütsel bir yapısında sırasıyla kimler bulunur?
- Genel müdür
- Genel müdür yardımcı(sı-ları)
- Şebeke (Network) Yöneticisi
Şebeke yöneticisine bağlı birimler içerisinde alt bölümler ve onların yönetimiyle uğraşan şube müdürlükleri nelerdir?
Bunlar: Yapım Yönetim İşleri Müdürlüğü, Haber Müdürlüğü, Pazarlama ve Satış Müdürlüğü, Halkla İlişkiler Müdürlüğü, Teknik İşler Müdürlüğü ve Muhasebe Müdürlüğü’dür.
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 3 Gün önce comment 0 visibility 65
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 332
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 0 visibility 920
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1291
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20162
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25842
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14701
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12646
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12643
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10582