Sözlü ve Sözsüz İletişim Dersi 5. Ünite Özet

Sözsüz İletişim

Giriş

Bireyin henüz anne karnındayken önce annesi, ardından dış dünyayla kurduğu iletişim hayatı boyunca yaşamak, öğrenmek, anlamak, anlatmak, kazanmak, değişmek, değiştirmek sürecinde devam etmektedir. Hem bireysel, hem de toplumsal işleve ve bireylerin yaşamında merkezi öneme sahip olan iletişimin, yapılan çok sayıda tanımından biri iletişimin, bir mesajın göndericiden alıcıya iletilme süreci olduğudur. Kaynak-mesaj-araç-hedef olmak üzere dört temel öğeden oluşan iletişim, sözlü ve sözsüz iletişim olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. İnsanların söylediklerinin ön planda olduğu sözlü iletişimin aksine, davranışların öne çıktığı sözsüz iletişim, kimi zaman sözlü iletişimi desteklemek için kullanılırken, kimi zamanda sözlü iletişimin yerini tutmaktadır.

Sözsüz İletişim

Sözsüz iletişim bireyler arasında konuşma dışındaki araçlarla gerçekleşen iletişimdir. Sesin rengi, ses tonu, susma/sessizlik, beden dili, jest-mimikler, mekân ve zaman, kılık-kıyafet, sözsüz iletişim sürecine etki eden faktörlerdir. Sözsüz iletişimin yerini vurgulamak için sözlü iletişimden farklarına değinmek yararlı olacaktır.

  • Sözlü iletişim sırasında gönderilen mesajlar dile dayanır. Buna karşın, sözsüz iletişimde kodlanan mesajlar için herhangi bir dile gereksinim duyulmaz.
  • Sözlü ve sözsüz iletişim arasındaki bir diğer fark devamlılık ayrımıdır. Sözlü mesajlar süreksizdir. Buna karşın sözsüz iletişimin içerdiği mesajlar süreklidir.
  • Sözlü ve sözsüz iletişim süreci insan beyni tarafından da farklı algılanır.
  • Sözlü ve sözsüz mesajlara ilişkin çıktılarda birbirinden farklıdır. Sözlü mesajlar bilişsel fonksiyonlara ve içeriğe hizmet ederken, sözsüz mesajların etkilemeye, ilişkiselliğe ve duygusallığa ilişkin işlevleri vardır.
  • Sözlü mesajlarda genellikle açık niyet ya da anlamlar varken sözsüz iletişimde gönderilen mesajlar çoğunlukla üstü kapalı ya da kesin olmayan anlamlar içerebilir.

Gün içerisinde bireyler genç-yaşlı, çocuk-yetişkin çok sayıda insanla iletişim kurarlar. Bu iletişimin bir kısmı arkadaşlarımızla ya da mahalle bakkalıyla kurduğumuz iletişim gibi bilinçli/istekli iken bir kısmı da otobüste, asansörde ya da yolda hiç tanımadığımız insanlarla kurduğumuz bilinçsiz ya da zorunlu iletişimdir. Bizi biz yapan diğer insanlardan farklı kılan özelliklerimiz olduğu gibi bu iletişim sürecine dâhil olan insanlarında birbirinden farklı olduğunu görürüz. Bu bireylerin kişisel özellikleri kalıtımsal, diğer bir deyişle genlerle ilişkili olmakla birlikte, kültür gibi çevresel faktörlerin etkisiyle de şekillenmekte ve iletişim sürecini, özellikle de sözsüz iletişimi etkilemektedir. Sözsüz iletişimin iletişim sürecindeki işlevlerini şu şekilde sıralamak olanaklıdır:

  • Kimlik Tanımlama İşlevi
  • Duygusal İşlev
  • Güç ve Statü Göstergesi Olma İşlevi
  • Düzenleme İşlevi
  • Resmetme İşlevi
  • Karşıtlık/ Yadsıma İşlevi
  • Dikkat Çekme İşlevi
  • Uyarma İşlevi
  • Seremoni ve Ritüelleri Yerine Getirme İşlevi
  • Kültürel İşlev

Sözsüz iletişim sırasında mesajı oluşturan beden dilinin kullanımının kimi zaman bilinçli, kimi zamansa bilinçsiz olabileceği unutulmamalıdır. Kaçak olarak ülkeye bir şey sokmaya çalışan birinin gümrük memuru karşısında ki gergin duruşu, gözlerini kaçırması kaynak için bilinçsiz yapılmış bir hareket iken alıcı/memur için ipucu oluşturur.

Sözsüz İletişim ve Beden Dili

Sözsüz iletişim türlerinden beden dili, etkili iletişim sürecinde önemli yere sahiptir. Vücudun, bütün parçalarını bir enstrüman gibi kullanmayı ifade ettiğinden beden dilini belirleyen birçok faktör bulunmaktadır. Bunların arasında jest-mimikler, oturma ya da yürüme tarzımız gibi değiştirebileceğimiz özelliklerimizin yanı sıra vücut şeklimiz gibi değiştiremeyeceğimiz fiziksel özelliklerimiz de bulunmaktadır. Kişiler arası iletişimde oldukça önemli olan ilk izlenimde, iletişimin başlamasında ve sürdürülmesinde belirleyici olan çoğunlukla vücut tipimiz, diğer bir ifade ile fiziksel görünüşümüzdür. Boy uzunluğundan, göz ve saç rengine ya da kilomuzdan, kıyafetlerimize kadar birçok özelliğin birleşimiyle oluşan fiziksel görünüm kişilerarası sözsüz iletişimde belirleyicidir. Kültürün etkisinden bağımsız düşünülemeyecek olan fiziksel görünüme ilişkin değerlendirme, karşı taraf hakkındaki yargıların oluşmasında ya da ön yargıların ortadan kalkmasında etkilidir.

El-Kol hareketleri: Sözlü iletişime eşlik eden ve sözsüz iletişimin belirleyici unsurlarından biri olan el-kol hareketleri kültüre, cinsiyete, iletişim ortamına ve mesajın içeriğine göre farklı anlamlar taşır. Bununla birlikte yaygın kullanımlarda vardır. Bunlar;

Avucun Açık Oluşu: Yaygın olarak dürüstlük, teslimiyet ve sadakat ile bağdaştırılan bu duruşa örnek mahkemelerde tanıklığın avuç havada yapılması, suçluların avuçları açık teslim olmaları, edilen yeminlerin el kalbin üzerindeyken söylenmesi verilebilir. Buna karşılık kişilerin ellerini koyacak yer bulamamaları, arkalarına saklamaları veya ceplerine koymaları açık olmadıklarının ya da bir konuda yalan söylediklerinin işaretidir.

El Sıkışma: Tanışmada, anlaşmada, pazarlık etmede, bayramlaşmada ve gündelik hayat içerisinde iletişimin daha birçok anında gerçekleşen el sıkışma amaca uygun farklı tavırlar içerisinde gerçekleşmektedir.

Elleri Ovuşturmak: İşlerin yolunda gittiğinin, heyecanlı bekleyişin ya da çıkarlara ilişkin beklentilerin göstergesidir. Ellerin Kenetlenmesi: Bu harekete ilişkin yaygın olarak olumsuz bir tavır beklentisi olmamakla birlikte aslında kenetlenmiş eller saldırgan bir tavrı, savunma ya da korku halini gizlemek amacıyla yapılır. Kenetlenmiş ellerin bu işlevlerini bilen bir konuşmacı karşı taraf üzerinde etki yaratabilir.

Ellerin Çatı Şeklinde Bir Araya Getirilmesi: Bireyin kendine olan güveninin göstergesidir. Çoğunlukla yönetici konumunda ve/veya belli bir bilgi- uzmanlık gücüne sahip olan, kişilerin kullandığı bu hareketten yüksek çatı hareketi çoğunlukla konuşmacı tarafından yapılmakta, alçak çatı hareketi dinleyici konumda olan kişi tarafından yapılmaktadır.

Ellerin Arkada Kavuşturulması: Kendini kontrol etme göstergesidir ve hayal kırıklığını işaret eder. Arkada el bileğini tutma hareketi ise, kızgınlık ve kendini kontrol etme amacı taşımaktadır. El arkada daha yukarıyı, bileğin üstünü ya da kolun üst kısmını tutuyorsa, bu o kişinin daha fazla kızgın olduğunu göstermektedir.

Beden Dilinde Başparmak Gösterme: Kendine güven, güç, kimi zamanda saldırganlık göstergesidir. Bu nedenle başparmağın beden dilinde kullanımına ilişkin değerlendirmeler, beden diline ilişkin diğer hareketler dikkate alınarak yapılmalıdır.

Elin Yüze Götürülmesiyle Yapılan Bedensel Hareketler: Kişilerin içerisinde bulundukları bilişsel ve duygusal duruma ilişkin bilgi veren, diğer beden dili göstergeleridir.

Ellerle ya da Parmak Uçlarıyla Buruna Dokunma: Yine yalan söylemenin ya da olumsuz düşüncelerin işaretidir. Elin yüze götürülmesine ilişkin bir diğer bedensel hareket ise, elin kapalı yanağa dayalı durduğu anda işaret parmağının yukarıya doğru bakmasıdır. Bu harekette sıkılmanın ve ilgisizliğin göstergesi olarak elin başı desteklemesinin bir diğer yoludur, ancak burada genç bir kişinin kendisinden yaşça büyük birisini ya da astın yöneticiyi dinlerken sıkıldığı anlarda olduğu gibi zorunlu bir saygı ya da nezaket gösterilmesi söz konusudur. Elin yüze götürülüp, çene okşama hareketinin gerçekleştirilmesi bir tür karar verme sürecini göstermektedir. Bu noktada iletişim eyleminin içeriği ve bu hareket sonrasında gelen bedensel hareketler kararı bekleyen kişi açısından ipucu oluşturur.

Kolların Kavuşturulması: Çoğunlukla ilk kez bulunulan, yabancılık ve güvensizlik hissedilen ortamlarda kullanılan bu hareket kişinin kendisini daha rahat hissetmesine neden olur. Bunlara ek olarak, kişi bazen içinde bulunduğu gergin ve tedirgin ruh durumunu tamamen gizlemek isteyebilir.

Baş Hareketleri: Kişi ya da kişilerin, iletişim sürecindeki duygu ve düşüncelerine ilişkin göstergelerden bir diğeri baş hareketleridir. Bu hareketlerden en yaygın olarak kullanılan ve anlamı evrensel olan iki tanesi, onay için baş sallama ve reddetmek için başı yana sallamadır. Bu hareketlerin aynı anlamları içerecek şekilde bebeklerde bile görülmesi, doğuştan geldiklerinin düşünülmesine neden olmuştur.

Göz Hareketleri: Gözler insan davranışını anlamlandırmanın en etkili yollarından bir tanesidir. Farklı göz hareketleri de yine kişilerin ruh ve bilişsel durumunu ifade etmektedir. Göz kontağı kurmak kültürlere göre farklılık gösterebileceği gibi göz kontağını çok uzun süre sürdürmek de kimi zaman rahatsızlığa neden olabilir. Bakış çeşitlerini kendi içerisinde sınıflandırmak olanaklıdır:

İş Bakışı: Özellikle iş görüşmeleri ve tartışmalarında kullanılır. Konuşmanın ciddiyetinin vurgulandığı bu bakış türünde bakışların karşıdakinin göz seviyesinde kalması gerekmektedir.

Sosyal Bakış: İş bakışının tersine genellikle daha sosyal ortamlarda kullanılan sosyal bakış, bakışların gözler ve ağız arasında var olduğu düşünülen üçgen bölgeye yönlendirilmesiyle gerçekleşir.

Mahrem Bakış: Çoğunlukla karşı cinste bireylerin birbirlerine ilgilerinin göstergesi olan bu bakış gözler ve çenenin altından vücudun diğer bölgelerine doğrudur.

Yan Bakış: İlgi veya saldırganlık göstergesi olan bu bakışla birlikte hafif kalkmış kaşlar ve gülümseme ilgi ve hatta flört işaretidir. Yan bakışın aşağıya dönük kaşlar, çatık alın veya aşağıya dönük ağız köşeleriyle birlikte yapılması şüpheli, saldırgan veya eleştirel bir tavrın göstergesidir.

Gözle Dışarda Bırakma: Çoğunlukla kafanın hafif geriye atılmasıyla yapılan bu hareket kişinin karşısındaki kişi ya da konuşulan konuya ilişkin ilgisizliğini, sıkıldığını ya da kendisini üstün gördüğünü göstermektedir.

Bacak Engelleri: Bacak bacak üstüne atma hareketleri çoğunlukla olumsuz bir tavrın göstergesidir. Kadınlarda, erkeklerde ve farklı kültürlerde farklı kullanım ve anlamlar içeren bacak hareketlerinden standart bacak bacak üstüne atma hareketi, genellikle sol bacağın üzerine sağ bacağın atılması şeklinde olur ve diğer bedensel hareketlerle birlikte kızgınlık, çekingenlik ya da savunma güdüsünü ifade eder. Bacak kitleme pozisyonu ise tartışmalı ve rekabet içeren bir durumun göstergesidir. Bacakların dört şeklinde kenetlenmesine ek olarak, ellerinde kenetlenmesi kişinin konuyla ilgili katı, olumsuz ve/veya inatçı tavrını göstermektedir. Bu hareket aynı zamanda yeni girilen bir ortama adapte olunamadığı anlarda yapılan bir harekettir. Bu hareket dinleyicinin konuya bakışı hakkında bilgi vereceğinden konuşmacı konunun akışını değiştirmek yoluyla karşısındakinin ilgisini tekrar çekebilir. Kol kavuşturma hareketini engellemenin yollarından bir diğeri karşıdakine kalem, konuyla ilgili broşür ya da kitap uzatmak olabilir. Kişilerin kol ve bacaklarındaki açılma, onların ortama alıştıklarının ve rahatladıklarının göstergesidir. Ayakları ve kolları kavuşturma hareketine ek olarak, bilek kitleme hareketi de gerginlik, sinir, endişe, heyecan gibi duyguların göstergesidir. Beden dili kullanımının iletişimin içeriğine ve bağlamına göre farklılık gösterileceği unutulmamalıdır. Kişi yakın bir arkadaşına kendini ispat etmek için kullandığı beden dilini patronunun ya da hocasının karşısında kendisini ispatlamak için kullanmaz.

Sözsüz İletişimde Sesin Kullanımı ve Susma

Sesin kullanımı ve sessizlik beden dilinde önemli bir yere sahiptir. Bireylerin ne söyledikleri kadar, nasıl söyledikleri de onlar hakkında fikir sahibi olmamızı sağlar. Bu nedenle sözsüz iletişim sırasında kullanılan ses tonu, sesin hızı, şiddeti, hangi sözcüklerin vurgulandığı, duraklamalar ve benzeri özellikler bir yandan karşı tarafın cinsiyeti, yaşı, kişilik özellikleri ve duygu durumu ile ilgili bilgi edinmemize olanak tanırken, diğer yandan da söylenen sözün anlamını büyük ölçüde etkilemektedir. Konuşmanın sözel olmayan öğelerini şu şekilde sıralamak mümkündür:

Sesin Perdesi: İnce ve kalın sesleri birbirinden ayıran özelliğe sesin perdesi adı verilmekte, ses telleri daraldıkça sesin perdesi yükselmektedir. Kişilerin duygu ve bilinç durumuna bağlı olarak, mutluluk, kızgınlık ve korku hisleri sesin yükselmesine neden olurken, moral bozukluğu, yorgunluk ve dinginlik ses perdesinin açılmasına neden olmaktadır.

Sesin Tınlaması: Tınlama, sesin güçlü ya da zayıf olması anlamına gelmekte ve kişilerin ses tellerinin ve göğsünün şekli tınlamada belirleyici olmaktadır.

Boğumlama: Boğumlama, telaffuz esnasında hecelere doğru ses değerlerini vererek konuşmakla ilişkilidir. Kimi heceleri atlamak, yuvarlamak, değiştirmek ve/veya gereksiz vurgulamak doğru ve iyi anlaşılmayı zorlaştıracağından iletişimin de başarısız olmasına neden olur.

Tempo: Sözcüklerin söylenme temposu kişilerin duygu durumlarının göstergesidir. Kişilerin çok hızlı konuşması heyecanı, güvensizliği işaret ederken; yavaş ve tereddütlü bir tempoyla konuşmak tembellik ya da duyarsızlıkla ilişkilendirilebilmektedir. Ancak burada unutulmaması gereken nokta temponun tek başına, kişilerle ilgili yargıya varmada yeterli olamayacağıdır.

Yükseklik: Sesin yüksek ya da alçak olmasının hem olumlu, hem de olumsuz yanları bulunmaktadır. Olumlu olarak yüksek ses isteklilik, hâkimiyet, otorite ve güven belirtirken; olumsuz olarak abartmanın, kendine aşırı güvenin ve saldırganlığında ipuçlarını taşımaktadır. Buna benzer olarak yumuşak bir ses, bir yandan anlayış, incelik, ilgi ve güvenin işareti iken, diğer yandan güven eksikliği ve aşağılık duygusunun işareti olabilmektedir.

Ritim: Ritim bir cümlede hangi sözcüklerin vurgulanacağını belirlemektedir. Ritim değiştikçe cümlenin anlamı da değişeceğinden kişiler mesajlarını doğru vurgulama ile açık ya da üstü kapalı olarak etkili bir biçimde iletebilirler. İletişim sürecinde merkezi öneme sahip olan susma/sessizlik kimi zaman sözlü iletişimin yerine geçerken, kimi zaman da başlı başına bir iletişim eylemi olarak daha büyük etki yaratır. Sözlü iletişimin gerçekleşme anında bireylerin susup karşıdaki kişiyi dinlemeleri iletişim eylemin gerçekleşmesi için önemli hatta gereklidir. Sözsüz iletişimde ise susmayla ortaya çıkan sessizlik iletişim sırasında bilinçli bir yönlendirici olabilmekte, susmak kimi zaman sosyalleşememenin ya da çekingenliğin göstergesi iken, kimi zamanda etkin dinleme, sorgulama, kaydetme, sinirlenme, tepki gösterme ve daha önceden yaşanmış bir tartışmanın gerginliğini vurgulama işlevi taşımaktadır.

Sözsüz İletişimde Başarılı Olmak İçin Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

Bireylerin sözsüz iletişimde başarılı olmalarını sağlayan birçok etmen vardır. Bunların en önemlilerinden bir tanesi; bireyin kendisini ve bedenini tanımasıdır. Bu nedenle, kişinin fiziksel özelliklerinin, cinsiyetinin, duygularının, düşüncelerinin, eğitiminin ve içerisinde yetiştiği kültürün şemsiyesi altında şekillenen karakteri çerçevesinde gelişen sözsüz iletişimde başarı, bireyin kendisini tanıması ve kontrol edebilmesiyle olanaklı olmaktadır. Birey bu sayede heyecanını ya da sinirlerini kontrol etmeyi öğrenmekle kalmayıp karşı tarafı daha kolay etkileyebilecektir. Bireyin iletişim esnasında dik, kendine güvenen bir duruş sergilemesi, gülümsemesi, göz kontağı kurmaya özen göstermesi, fiziksel özelliklerine ve görüşmenin niteliğine uygun giysiler giymesi karşı taraf üzerinde olumlu etki yaratacak ayrıntılardır. Özellikle içinde yaşadığımız kültürün özelliklerinin kurduğumuz ilişkilerde etkili olduğu gerçeğinden hareketle sözsüz iletişimde, başarılı olmanın bir diğer yolu çevremizi gözlemlemekten geçmektedir. Alışveriş merkezlerinde, lokantalarda, sınıf ya da çalışma ortamlarında yapılan gözlemler doğru ya da yanlış davranışlara ilişkin örnekler içereceğinden bireyin birçok hareketi anlamlandırmasını kolaylaştıracaktır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi