Özel Güvenlik Hukuku 2 Dersi 7. Ünite Özet

Özel Güvenliğin Denetimi Ve Özel Güvenlik Hizmetlerinden Doğan Zararın Tazmini

Özel Güvenliği Denetimi

Denetim İhtiyacı ve Denetimin Dayanağı

Güvenliğin sağlanması, yani kişilerin can ve mal emniyetinin temin edilmesi devletin aslî görevlerindendir. Bu bağlamda devlet, dış güvenliği sağlamak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri (Genel Kurmay Başkanlığı) teşkilatını; iç güvenliği (kamu düzeni) sağlamak üzere de İçişleri Bakanlığı ve bunun bünyesinde Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatını oluşturmuştur.

Güvenliği sağlamak üzere silahlı personel istihdamı asıl olarak devletin yetkisindedir. Ancak 5188 sayılı Kanun ile belli şartlar dâhilinde özel güvenlik personeline de güvenlik hizmeti sunma ve gerektiğinde silah kullanma yetkisi verilmektedir. Silah kullanma bizatihi tehlike içeren bir etkinlik olduğundan, bu faaliyetin sıkı denetime tabu tutulması bir zorunluluktur. Bu denetim de ülke genelinde güvenlikten sorumlu İçişleri Bakanlığı olduğundan, özel güvenliğin de aynı merci tarafından denetlenmesi işin mahiyeti gereğidir. Nitekim 5188 sayılı Kanun da daha özel güvenlik izninden başlayarak bütün aşamalarda İçişleri Bakanlığı ve onun taşradaki görevlisi olan valiler eliyle denetimi öngörmektedir.

Özel güvenlik alanındaki faaliyetlerin sıkı denetimi, bu faaliyete başlamada “izin usulünün” getirilmesi ile başlamaktadır. 5188 sayılı Kanun özel güvenlik faaliyetlerinde “izin usulünü” getirmiştir. Daha işin başında özel güvenlikten yararlanmak için yetkili merciden izin alınması gerekmektedir.

Özel Güvenliği Denetleyecek Merciler

Özel güvenlik üzerinde denetim yetkisi olan merciler İçişleri Bakanlığı, valilikler ve kaymakamlıklardır . 5188 sayılı Kanun’da “kaymakamlıklar” açıkça belirtilmemiştir. Ancak aynı Kanunun 6. maddesindeki maddesindeki düzenlemelerden, kaymakamların da denetim yetkisinin olduğu anlaşılmaktadır.

Maddenin ikinci fıkrasındaki düzenlemede 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu ile vali ve kaymakamlara verilen yetkiler saklı olduğu belirtilmekte ilave olarak, bu yetkilerin kullanılması durumunda özel güvenlik birimlerinin ve personelinin genel kolluk amirlerinin emirlerini yerine getirmek zorunda olduğu ifade edilmektedir. 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11/A maddesine göre, Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Yine aynı kanunun 32/A maddesine göre de, Kaymakam, ilçe sınırları içinde bulunan genel ve özel kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir.

Özel Güvenliğin Denetiminin Kapsamı

5188 sayılı Kanunda, özel güvenliğin denetiminin mahiyeti, kapsamı, usul ve esaslarının düzenlenmesini yönetmeliğe bırakmakla birlikte, kanunda, denetimin mahiyetine ilişkin hükümler de yer almaktadır. Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik (Uygulama Yönetmeliği) 43 ve 44. maddelerinde denetimin kapsamı detaylıca düzenlenmiştir.

Denetimin kapsamı , Yönetmeliğin 44. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre İçişleri Bakanlığı ve Valiliklerce yapılacak denetimde ele alınacak konular şunlardır:

  • Faaliyet izninin ve personelin çalışma izinlerinin geçerli olup olmadığı,
  • Özel güvenlik görevlileri için mali sorumluluk sigortasının yaptırılıp yaptırılmadığı,
  • Üçüncü kişilere verilen koruma ve güvenlik hizmetlerine ilişkin sözleşmelerin usulüne uygun düzenlenip düzenlenmediği ve bu sözleşmelerin zamanında valiliğe bildirilip bildirilmediği,
  • Görev alanına uyulup uyulmadığı,
  • Silah ve teçhizatın ruhsatlı olup olmadığı ve bunların usulüne uygun korunup korunmadığı,
  • Kayıt ve defterlerin usulüne uygun tutulup tutulmadığı,
  • Eğitim hizmetlerinin bu Yönetmelik hükümlerine uygun yürütülüp yürütülmediği,
  • Kanun ve bu Yönetmeliğin diğer hükümlerinin uygulanıp uygulanmadığı,
  • Amaç dışında faaliyet gösterilip gösterilmediği.

Kanunun 22. maddesinde denetim kapsamında yer alan “amaç dışında faaliyet gösterilip gösterilmediği ” konusu aynen Yönetmelikte de yer almaktadır. Önemine nedeniyle bu konu Kanunda düzenlenmiş ve amaç dışında faaliyette bulunduğu tespit edilen özel güvenlik şirketlerinin ve eğitim kurumlarının, faaliyet izinlerinin iptal edileceği yine kanunda açıkça ifade edilmiştir.

Ne Kanunda ne de Yönetmelikte “amaç dışı faaliyet”in ne anlama geldiğine ilişkin bir düzenleme bulunmaktadır. Daha önce de ifade edildiği üzere özel güvenlik şirketlerinin münhasır amacı “kişilere koruma ve güvenlik hizmeti sunmak; özel eğitim kurumlarının amacı da “özel güvenlik temel eğitimi ve özel güvenlik yenileme eğitimi” sunmaktır. Bu faaliyetlerin dışındaki her tür faaliyet, amaç dışı faaliyet olarak değerlendirilecektir. Hemen belirtelim ki bu konuda nihai kararı verecek olan merci, İçişleri Bakanlığı ve valilikler olacaktır.

Denetlemeye Tabi Kişi ve Kuruluşlar

Denetime tabi kişi ve kuruluşlar şunlardır:

  • Özel güvenlik birimleri
  • Özel güvenlik şirketleri
  • Özel güvenlik eğitimi veren kurumlar
  • Özel güvenlik hizmetinden yararlanan gerçek kişiler
  • Özel güvenlik hizmetinden yararlanan yerler.

Gerçek kişiler veya kurumlar, silahlı güvenlik hizmetinden yararlanmaya ihtiyacı olup olmadığı valiliklerce denetlenecek ve ihtiyacı olanlara izin verilecektir.

Denetlemede Uyulacak Usul Kuralları

İçişleri bakanlığı ve valiliklerin, özel güvenlik alanındaki denetimlerinde uyacakları usul kurallar, açıkça ve tek tek sayılarak düzenlenmiş değildir. Ancak denetlemenin tamamen keyfi olduğu da söylenemez. Hukukun genel ilkeleri, hiyerarşi yetkisinin temel ilkeleri yanında, 5188 sayılı Kanun ve ilgili Uygulama Yönetmeliğinin muhtelif maddelerindeki hükümlerden yola çıkarak bazı usul kurallarını ortaya koyabiliriz.

  • Denetlemede zaman sınırı yoktur.
  • Eksikliklerin giderilmesi için süre verilmesi öngörülmüştür.
  • Eksiklikler süresinde giderilmez ise yaptırım uygulanacaktır.
  • Bazı yaptırımlar için süre şartı aranmamaktadır.
  • Rapor tanzim edilmesi öngörülmektedir .

Denetlemenin Neticeleri

İçişleri Bakanlığı ve valiliklerce yapılan denetimlerde tespit edilen eksikliklerin neticeleri, 5188 sayılı Kanun ve Uygulama Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Kanun ve Yönetmelikte, özel güvenlik mevzuatına aykırı davranışlardan bazıları “suç” olarak nitelendirilmiş ve adli cezalar öngörülmüştür. Bazı aykırılıklar ise idari yaptırım gerektiren eylemler olarak düzenlenmiştir.

Özel Güvenlik Hizmetlerinden Doğan Zararların Tazmini Sorumluluk ve Zarar Kavramları

İdarenin sorumluluğunun anayasal dayanağını oluşturan Anayasanın 125. maddesine göre idare, kendi işlem ve eylemlerinden kaynaklanan zararları ödemekle yükümlüdür.

Sorumluluk Kavramı ve Türleri

Hukuk dilinde “sorumluluk”, “uyulması gereken bir kurala aykırı davranışın hesabını verme; tazminatla yükümlü tutulma; işlenmiş bulunan bir suçun gerektirdiği cezayı çekme” anlamına gelmektedir. Genel olarak hukuk düzenindeki sorumluluklar “siyasi sorumluluk”, “cezai sorumluluk”, ve “hukuki (mali) sorumluluk olarak tasnif edilebilir. Burada hukuki sorumluluk üzerinde durulacaktır. Genel anlamda hukuki sorumluluk bir kişinin haksız fiil veya sözleşmeye aykırı davranış ile başkasına verdiği zararı karşılaması demektir. Özel hukuk alanında kişilerin hukuki (mali) sorumluluğu borç ilişkisine dayanmaktadır. Borç ilişkisi, sözleşmeye, haksız fiile ya da sebepsiz zenginleşmeye dayanmaktadır. Yine özel hukukta “kusursuz sorumluluk” hâlleri de kabul edilmektedir.

İdari yetkilerin kullanımı, bilerek ya da bilmeyerek, kusurlu veya kusursuz yapılan birtakım işlem ve eylemler yoluyla, çeşitli zararlara neden olabilir. İdari etkinlikler, kişilerin malvarlığı ve kişilik varlığına da zarar verebilir. Bu zararların tazmin edilmesi, idare hukukunda sorumluluk kavramını gündeme getirmektedir. Bu anlamda idarenin mali sorumluluğu, idarenin etkinlikleri sonucu meydana gelen zararların tazmin edilmesi demektir.

Hem özel hukukta hem de idare hukukunda sorumluluk (hukuki sorumluluk-tazminat sorumluluğu), “kusur sorumluluğu” ve “kusursuz sorumluluk” şeklinde iki tür ayrılmaktadır.

İdare hukukunda kusur sorumluluğu: İdarenin, kamu hizmeti ve faaliyetlerini yürütürken “kusurlu” bir davranışta bulunarak sebep olduğu zararı tazmin etmesi yükümlülüğünü ifade etmektedir. Burada kusur sorumluluğu “hizmet kusuru” olarak ifade edilmektedir. Hem öğretide hem de içtihatlarda kabul edilen hizmet kusuru hâlleri aşağıdaki şekilde tasnif edilmektedir:

  • Hizmetin kötü işlemesi
  • Hizmetin geç işlemesi
  • Hizmetin hiç işlememesi

İdare hukukunda kusursuz sorumluluk: İdare hukukunda kusursuz sorumluluk idarenin davranışından bir zarar meydana geldiğinde, idarenin hiçbir kusurlu davranışı olmasa da zarardan sorumlu tutulmasını ifade etmektedir.

Kusursuz sorumluluk, idare hukukunda iki ilkeye dayandırılmaktadır.

1. Risk ilkesi gereğince sorumluluk : İdarenin, bünyesinde belli bir tehlike taşıyan faaliyetler sebebiyle oluşan zararlardan sorumlu olmasına risk ilkesi gereğince sorumluluk denilir. Bu bağlamda aşağıdaki faaliyetlerde kusursuz sorumluluk ortaya çıkabilir.

  • Tehlikeli yöntemler
  • Meslekî riskler
  • Kamu hizmetine geçici olarak iştirak edilmesi
  • Sosyal olaylar:
  • Tehlike barındıran eşyalar:

2. Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi gereğince sorumluluk: Bu sorumluluk ilkesi, idarenin bünyesinde herhangi bir tehlike barındırmayan ve hukuku uygun faaliyetlerinden kaynaklanan zararlar için uygulanmaktadır. Kamu külfetleri karşısında eşitlik ilkesi gereğince idarenin sorumluluğuna neden olabilecek hâlleri şu aşağıdaki örnekler verilmektedir:

  • Bayındırlık faaliyetlerinin daimî zararları:
  • Ticari zararlar:
  • Kullanım engelleri ve değer kayıpları
  • Hukuka uygun işlemlerden sorumluluk

Zarar Kavramı ve Türleri

Hukuki sorumluluk (tazminat sorumluluğu), zararın varlığına bağlıdır. Zarar meydana gelmemişse sorumluluk da yoktur. Geniş anlamda zarar, bir kişinin malvarlığında veya şahıs varlığında meydana gelen eksilmedir.

Zararın şartları: İdare açısından tazmin borcunun doğabilmesi için, zararın şu şartları taşıması gerekir:

  • Zarar meşru olmalıdır:
  • Zarar gerçekleşmiş ve kesin olmalıdır.
  • Zarar maddi veya manevi olabilir.

Zarar Görecek Kişiler ve Sorumluluk

Sunulan özel güvenlik hizmeti sebebiyle zarar görebilecekler şunlardır:

a) Özel güvenlik görevlileri,

b) Üçüncü kişiler.

Özel Güvenlik Görevlilerinin Maruz Kaldığı Zararların Tazmini

Özel güvenlik görevlilerinin, özel güvenlik hizmeti sırasında maruz kaldığı zararların nasıl tazmin edileceği 5188 sayılı Kanunda düzenlenmiştir. Ancak özel şirket bünyesinde çalışanlar ile kamu kurum veya kuruluş bünyesinde çalışanlar açısından farklı bir düzenleme getirmiştir. Daha önce de işaret edildiği üzere, özel güvenlik görevlileri İş Kanunu hükümlerine göre akdedilen “iş sözleşmesi” çerçevesinde çalışmaktadırlar.

Özel hukuk kişileri bünyesinde çalışanlar: (5188 Sayılı Kanun md. 15)

  • Özel güvenlik görevlileri, 5188 sayılı Kanunla verilen görevleri yaparken zarar görmelidirler.
  • Yaralanma, engelli hâle gelme veya ölüm hâli, sorumluluk kapsamı içindedir.
  • Özel güvenlik görevlisinin kendisi veya ölüm hâlinde kanuni mirasçıları tazminat hakkına sahiptir.
  • Tazminatın hesabında iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesinde belirlenen miktar ve esaslar esas alınacaktır.
  • Mahkemece, genel hükümler çerçevesinde daha yüksek bir tazminata hükmedilirse, iş sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesine dayanılarak yapılan ödemeler mahsup edilir.

Kamu kurum ya da kuruluşlarında çalışanlar: Kanunun 15. maddesinin üçüncü fıkrasında şu hüküm yer almaktadır: “Kamu kurum ve kuruluşlarında bu Kanunda yazılı görevleri yerine getirir ken yaralanan, engelli hâle gelen özel güvenlik görevlilerine veya ölen özel güvenlik görevlilerinin kanunî mirasçılarına; iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi veya 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümlerinde belirtilen tazminat miktarlarından hangisi yüksek ise o miktar ödenir”.

Üçüncü Kişilerin Uğradığı Zararların Tazmini

Yürütülen özel güvenlik hizmetinden, üçüncü kişiler, yani özel güvenlik görevlileri veya özel güvenlik şirketleri dışında kalan kişiler de zarar görebilir. Bu zararların da tazmin edilmesi gerekmektedir. Ancak burada ikili bir ayrım yapılmalıdır. Birincisi, güvenlik hizmetinin özel güvenlik şirketi tarafından sağlanması hâlidir. İkincisi ise kurum ya da kuruluş bünyesinde özel güvenlik birimi kurulması hâlidir.

Güvenlik Hizmetinin Özel Güvenlik Şirketince Sunulmasında Sorumluluk

Özel güvenlik şirketleri, yürüttükleri özel güvenlik hizmeti dolayısıyla üçüncü kişilerin uğradıkları zararları ödemekle yükümlüdürler. Ancak kanun bu zararların tazmini bakımından özel bir usul öngörmektedir. Kanunun 21. maddesinde şöyle denilmektedir: “Özel hukuk tüzel kişileri ve özel güvenlik şirketleri, istihdam ettikleri özel güvenlik görevlilerinin üçüncü kişilere verecekleri zararların tazmini amacıyla özel güvenlik mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorundadır” .

Özel Güvenlik Birimi Kurulmasında Sorumluluk

Yukarıda işaret edildiği üzere hem özel hukuk tüzel kişileri hem de kamu kurum ya da kuruluşları, bünyelerinde özel güvenlik birimi kurabilmektedirler. Bu şekilde icra edilen özel güvenlik hizmetinden bir zarar meydana gelirse bunun da tazmin edilmesi gerekir.

Zararların Tazmini

Kusura dayalı olarak veya kusursuz sorumluluk ilkelerine giren bir olaydan zarar görenin uğradığı zararların, zarar veren tarafça tazmin edilmesi gerekir. Şayet zarar veren tazmin yükümlülüğünü yerine getirmez ise mağdurun başvuracağı mercii mahkemelerdir. Özel hukuk ilişkilerinden doğan uyuşmazlıklar için adli yargıda; idare hukuku ilişkilerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar için de idari yargıda dava açılacaktır.

Zararın tazmininde de birtakım ilkeler bulunmaktadır. Tazmin bu ilkeler doğrultusunda gerçekleştirilir. Bu ilkelerden bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Aynen veya nakden tazmin ilkesi
  • Sorumluluk oranınca tazmin ilkesi:
  • Taleple bağlılık ilkesi:
  • Tam tazmin ilkesi
  • Zararın hesaplanma tarihi
  • Tazminatı türü
  • Tazminatta faiz

Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi