Medeni Usul Hukuku Dersi 6. Ünite Özet

Davanın Açılması, Dilekçeler Teatisi Ve Ön İnceleme

Davanın Açılması

Uyuşmazlığın mahkeme önüne getirilmesinin yolu dava açmaktır. Davanın açılması ise dava dilekçesiyle olur. Bir dava dilekçesinde aşağıdaki unsurların bulunması gerekmektedir.

  • Mahkemenin adı,
  • Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri,
  • Davacının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası
  • Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri,
  • Davanın konusu ve malvarlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değeri,
  • Davacının iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri,
  • İddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği,
  • Dayanılan hukuki sebepler,
  • Açık bir şekilde talep sonucu,
  • Davacının, varsa kanuni temsilcisinin veya vekilinin imzası.

Harca tabi davalarda, dava açılırken, başvurma harcı karar ve ilam harcının tamamı, nispi davalarda ise bu harcın dörtte biri peşin olarak alınır. Bütün davalarda dava dilekçesinin davalıya tebliği için yapılması gerekli olan giderlerin de davacı tarafça peşin olarak ödenmesi şarttır. Bunun yanı sıra davacı, dava açarken, harçlar ve tebligat giderleri yanında, Hukuk Muhakemeleri yanında, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120. Maddesi gereğince, her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, mahkeme veznesine yatırmak zorundadır.

Davanın Açılmasının Sonuçları

Davanın açılmasının hem maddi hem de usul hukuku bakımından sonuçları vardır. Usul hukuku ilişkisi her ne kadar maddi hukuk ilişkisini esas alsa da maddi hukuktan iki açıdan farklılaşır. Bunlardan birincisi, talebin muhatabının artık mahkeme olmaması diğeri ise talebin içeriğinin mahkemece verilebilecek kararın içeriğine göre şekillendirilmesidir.

Davanın açılmasının maddi hukuk bakımından doğurduğu sonuçlar, usul hukukunun değil, maddi hukukun konusudur. Her bir dava açısından, o davanın konusunu teşkil eden hakkın maddi hukuk yönüyle düzenlendiği hükümlerin öngördüğü sonuçlar bir tarafa bırakılacak olursa, davanın açılmasının maddi hukuk bakımından doğurduğu sonuçlar, zamanaşımının kesilmesi ve hak düşürücü sürelerin korunması, bazı şahıs varlığı haklarının malvarlığı hakkına dönüşmesi, iyi niyetin ortadan kalkması ve davalının temerrüde düşmesidir.

Davanın açılması ile dava konusu alacak veya hak için zaman aşımı kesilir. Nafaka, manevi tazminat ve evlenmenin feshi gibi bazı şahısvarlığı hakları, bu hakların dava yoluyla ileri sürülmesi halinde, artık malvarlığı hakkına dönüşür. Hukuki anlamıyla, bir şeyi bilmemek ve bilebilecek durumda olmamak olan iyiniyet, davanın açılması ve dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesiyle ortadan kalkar. Davalının temerrüde düşmesi için ihtara gerek bulunan hallerde, daha önce bu ihtar yapılmadığı için temerrüt gerçekleşmemişse, dava açılması ve dava dilekçesinin tebliği ile davalı temerrüde düşer.

Maddi hukuka ilişkin talebin dava yoluyla ileri sürülmesi durumunda ayrı bir usul hukuku ilişkisi başlar. Bu ilişkinin doğurduğu sonuçlar mahkemenin davayı inceleme zorunluluğu, derdestlik, dava şartlarının davanın açıldığı tarihe göre belirlenmesi, ihtiyati tedbirin ve ihtiyati haczin korunması, davayı geri alma yasağı, tarafın iradi olarak değiştirilmesi yasağıdır. Davanın açılmasıyla birlikte mahkemenin açılmış davayı inceleme ve karara bağlama zorunluluğu doğar. Bir davanın görülmekte olma durumuna derdestlik denir ve tarafları, dava sebebi ve dava konu aynı olan bir dava yeniden açılamaz. Dava şartları, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre belirlenir. Dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise, hâkim, bunun tamamlanması için kesin süre verir; bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse, davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usûlden reddeder. Keza, dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usûlden reddedilemez. Dava açılmadan önce, davacı, hakkını korumak için ihtiyati tedbir veya ihtiyadi haciz istemiş olabilir. Eğer böyle bir istek kabul edilmişse mahkemece henüz dava açılmadan, ihtiyadi tedbire gerek duyulmuşsa, tedbir talep eden tarafın en geç bu kararın uygulanmasının talep edildiği tarihten iki hafta içinde esas hakkındaki davasını açması, ihtiyati hacze karar verilmişse, lehine haciz kararı verilen tarafın haczin tatbikinden, haciz gıyabında yapılmışsa haciz tutanağının kendisine tebliğinden itibaren yedi gün içinde dava açması veya takip talebinde bulunması gerekir. Dava açıldıktan sonra, davacı, davalının açık rızası olmadıkça, davasını geri alamaz. Davanın geri alınması, davacının davasını takipten vazgeçmesinin yollarından biridir. Diğer yollar ise, davanın takipsiz bırakılması ve davadan feragat edilmesidir. Bir diğer hususta aksine özel bir kanun hükmü olmadıkça, dava açıldıktan sonra davanın tarafında iradi olarak değişiklik yapılması, ancak karşı tarafın açık rızası ile mümkün olmaktadır.

Cevap Dilekçesi

Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Bunun amacı, davalının, kendisine karşı açılmış bulunan davadan haberdar edilmesidir. Dava dilekçesi kendisine tebliğ edilen davalı, açılmış olan davaya karşı cevaplarını cevap dilekçesi ile mahkemeye bildirir. Davalı, bu cevap dilekçesinde usule ve esasa dair bütün itirazlarını bildirebilir. Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı ise, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıalarının tamamını inkâr etmiş sayılır. Cevap dilekçesinde bulunması gereken unsurlar ise şunlardır:

  • Mahkemenin adı,
  • Davacı ile davalının adı, soyadı ve adresleri; davalı yurt dışında ise açılan dava ile ilgili işlemlere esas olmak üzere yurt içinde göstereceği adres,
  • Davalının Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası,
  • Varsa, tarafların kanuni temsilcilerinin ve davacı vekilinin adı, soyadı ve adresleri,
  • Davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri,
  • Savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği,
  • Dayanılan hukuki sebepler,
  • Açık bir şekilde talep sonucu,
  • Davalının veya varsa kanuni temsilcisinin yahut vekilinin imzası.

Cevap dilekçesi verilmesinin sonucu, henüz cevap süresi dolmamış olsa bile, davalının ilk itirazlarını ileri sürememesidir. Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır. Davalının cevap süresi içinde savunma olarak başvurabileceği yollardan bir diğeri de karşı dava açmaktır. Davalının karşı dava açabilmesi için asıl davanın açılmış ve halen görülmekte olması, karşı davada ileri sürülecek olan talep ile asıl davada ileri sürülen talep arasında takas veya mahsup ilişkisinin bulunması ya da bu davalar arasında bağlantının mevcut olması, şarttır.

Davalının esasa ilişkin savunma sebebi olarak cevap dilekçesinde ileri sürebileceği vakıalar iki grupta mütalâa edilir. Bunlar, def’iler ve itirazlardır. Def’i, doğmuş bulunan bir borcu sona erdirmemekle birlikte, onu ifadan kaçınma konusunda borçluya imkân veren hususlardır. Buna karşılık itiraz, hakkın doğumuna engel olan ve doğmuş bulunan hakkı sona erdiren vakıalardır. Bu ayırımın en önemli etkisi, bu savunma sebeplerinin hâkim tarafından nasıl dikkate alınacağı açısından ortaya çıkar. Buna göre, def’iler ancak buna dayanan tarafça açıkça ileri sürülmüşse hâkim tarafından dikkate alınabilirken; itirazlar, usûlüne uygun olarak dava dosyasına girmiş bulunmaları ve böylece dava dosyasından anlaşılmaları hâlinde, hâkim tarafından resen gözetilirler.

Tarafların İkinci Dilekçeleri

Yazılı yargılama usulünde, tarafların iddia ve savunmaya ilişkin talepleri ile bu taleplerin dayanağı olan vakıaların davanın başında tam olarak ortaya konulabilmesini sağlamak amacıyla, her iki tarafa da ikinci bir dilekçe verme hakkı tanınmıştır. Davacı, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde ikinci cevap dilekçesi verebilir.

İddia ve Savunmanın Genişletilmesi ve Değiştirilmesi Yasağı

Medeni usul hukuku, yargılamanın düzen içinde sürdürülmesi, gereksiz zaman, emek ve para kaybına yer verilmemesi amacıyla, tarafların iddia ve savunmaları ile bunların dayanağı olan vakıaların belli bir yargılama kesitine kadar ileri sürülmesini aramaktadır. Tarafların iddia ve savunmaları ile bunların dayanağı olan vakıaların belli bir yargılama kesitine kadar mahkemeye sunulmasını sağlamaya yönelik olarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun öngördüğü kurum, iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağıdır. Davacı, talebini ve bunun dayanağı olan vakıaları, dava dilekçesiyle mahkemeye iletebilir. Bu dilekçede ileri sürmediği talep ve vakıaları ise, cevap dilekçesinde mahkemeye serbestçe sunabilir. Bu sayede, talep sonucunu arttırabilir, değiştirebilir, vakıaları değiştirebilir veya ilaveler yapabilir. Aynı şekilde davalı da, savunmasını dayandırdığı vakıaları cevap dilekçesinde ileri sürebildiği gibi, bunları vereceği ikinci cevap dilekçesinde, değiştirebilir yahut başka savunma sebepleri ileri sürebilir. İddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı sadece taraflarca hazırlama ilkesinin geçerli olduğu davalarda söz konusudur. Buna karşılık, kamu düzenini ilgilendirdiği için, kanun tarafından, resen araştırma ilkesinin geçerli olması benimsenen davalarda taleple bağlı olmadığı gibi, bütün iddia ve savunma sebeplerini de resen gözetebileceğinden, tarafların yeni talep ve iddiaları yasak kapsamına girmez. İddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, ikinci dilekçelerin verilmesiyle başlar. Ancak, tarafların ikinci dilekçe vermelerinin mümkün olmadığı hallerde, yasak daha önce başlayacaktır.

İddianın ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı kamu düzenini ilgilendiren bir konu değildir. Bu sebeple, kanun, bir taraftan yasağın hâkim tarafından resen gözetilmesini öngörmüş, diğer taraftan da yasağın aşılabilmesinin yollarını düzenlemiştir. Bu yollar karşı tarafın açık muvafakati ve ıslahtır.

Ön İnceleme

Hukuk Muhakemeleri Kanunu, davanın başında, yargılama kesitlerinden layibalar teatisi aşamasından sonra ve tatbikattan önce gelmek üzere, ön inceleme adını verdiği yeni bir yargılama aşaması öne sürmüştür. Bu aşama tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan, tahkikata geçilemez ve tahkikat için oturum günü verilemez. Ön incelemenin mutlaka duruşmalı olarak yapılması gerekmektedir. Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususları tek tek tespit eder.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v