Temel İdare Hukuku Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Devlet Memurlarının Sorumlulukları
İdarenin hareket araçları neyi ifade eder?
İdare üstlendiği kamu hizmetlerini yerine getirebilmek için personele, taşınır ve taşınmaz mallara ve paraya ihtiyaç duyar. Personel, mallar ve para olmaksızın idarenin üstlendiği kamu hizmetlerini yerine getirebilmesi hatta hareket edebilmesi imkânsızdır. İşte bu nedenle idarenin personel, mal ve para bakımından sahip olması gereken kaynaklara idarenin hareket araçları denmektedir.
Kamu görevlisi terimi hangi anlamlarda kullanılır?
Kamu görevlisi terimi değişik anlamlarda kullanılmaktadır. Geniş anlamda kamu görevlisi kavramı kamu sektöründe kamu hukuku veya özel hukuka tabi olarak çalışan bütün personeli kapsar. Bu anlamda kamu görevlisi kavramı için kamu personeli tabiri kullanılabilir. İdare hukukunda kamu görevlisi kavramı geniş anlamda tanımlanmaz. İdare hukukunda kamu görevlisi kavramı dar anlamda kullanılır. Dar anlamda kamu görevlisi kavramı, kamu tüzel kişilerinde mesleki bir sıfatla ücretli bir iş yapan ve kamu hukuku rejimine tabi olan personeli kapsar. Dar anlamda kamu görevlisi kavramının içine memurlar ve idari hizmet sözleşmesiyle çalışan sözleşmeli personel girer.
Kamu görevlileri ile kamu görevlisi olmayanlar nasıl ayırt edilir?
Her çalışan kişi bir kamu görevlisi değildir. Serbest çalışanlar, bir özel hukuk kişisine bağlı olarak çalışanlar ve keza bir kamu tüzel kişisinde ama özel hukuka tabi olarak çalışanlar kamu görevlisi değildir. Dolayısıyla kamu görevlileri ile kamu görevlisi olmayanları birbirinden ayırmak gerekir. Bu ayrım son derece önemlidir. Çünkü: • Kamu görevlileri idare hukukuna tabidir. Oysa kamu görevlisi olmayanlar özel hukuka tabidir. • Kamu görevlilerine ilişkin uyuşmazlıklar (atanma, terfi, ücret, yer değiştirme, disiplin, göreve son verme, vs.) idari yargıda karara bağlanır. Buna karşılık, kamu görevlisi olmayan personelle ilgili uyuşmazlıklar adli yargıda karara bağlanır.
Kamu görevlisi türleri nelerdir?
Anayasa’mızın 128’inci maddesine göre kamu görevlileri, memurlar ve diğer kamu görevlileri olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Ancak diğer kamu görevlilerinin kimler olduğunu belirten herhangi bir hüküm Anayasa’mızda yoktur. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesi ise kamu hizmetlerinde çalışan personeli, memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler olmak üzere dört gruba ayırmaktadır. Bu dört gruptan sonuncusu olan işçilere Devlet Memurları Kanunu uygulanmaz ve bunlar özel hukuka tabidirler. Dolayısıyla bunlar kamu görevlisi değildirler. O hâlde geriye memurlar, sözleşmeli personel ve geçici personel olmak üzere üç grup kamu görevlisi kalmaktadır. Anayasa’mızın 128’inci maddesi, kamu görevlilerini memurlar ve diğer kamu görevlileri olarak ikiye ayırdığına göre sözleşmeli personel ve geçici personel, Anayasa’da bahsedilen bu diğer kamu görevlileri kategorisine girer.
Memurla ile diğer kamu görevlilerin ayrılmasının pratik sonucu nedir?
Memurlar ile diğer kamu görevlilerini birbirinden ayırmak gerekir. Çünkü memurlar kanuni ve nizami; diğer kamu görevlileri (sözleşmeli personel ve geçici personel) ise akdî bir statüye tabidir.
Memur nedir?
Memur, mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen asli ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilen görevlilerdir.
Memur niteliğinin belirlenmesi için gereken şartlar nelerdir?
Tanımdan hareketle bir görevlinin memur niteliğinde olabilmesi için şu şartları taşıması gerektiğini söyleyebiliriz: • Söz konusu görevli, devlet veya diğer kamu tüzel kişiliklerinde çalışmalıdır. Dolayısıyla kendi başına çalışanlar (örneğin avukatlar) bir kamu hizmeti ifa etse bile, memur niteliğinde sayılamazlar. Keza bir özel hukuk tüzel kişisinde çalışan kişiler de memur olamazlar. Örneğin Tarım Satış Kooperatifleri ve Birliklerinde çalışan personel memur değildir. • Söz konusu görevli, genel idare esaslarına göre yürütülen kamu hizmetlerini ifayla görevli olmalıdır. Türkiye’de genel idare esasları kavramı, kamusal yönetim biçimi anlamında kullanılmaktadır. Dolayısıyla özel işletmecilik esaslarına göre işletilen kamu hizmetlerinde çalışan bir kişi memur sıfatını iktisap edemez. • Söz konusu görevlinin gördüğü hizmet, asli ve sürekli kamu hizmeti niteliğinde olmalıdır. Dolayısıyla bir kamu tüzel kişisinde geçici olarak çalışan kişiler ve keza asli olarak değil, stajyer veya yardımcı olarak çalışan kişiler memur sayılamaz.
Anayasada geçen diğer kamu görevlisi teriminden ne anlaşılır?
Anayasa’mızda memur tanımı olmadığı gibi diğer kamu görevlileri tanımı da yoktur. Keza Anayasa’mızda diğer kamu görevlilerinin kimlerden oluştuğu da sayılmamaktadır. Buna karşılık, Devlet Memurları Kanunu’nda memurlar dışında, kamu görevlisi olarak, sözleşmeli personel ve geçici personel sayılmaktadır. İşte Devlet Memurları Kanunu’nda sayılan bu sözleşmeli personel ve geçici personel, Anayasa’da belirtilen bu diğer kamu görevlileri kategorisine girer. O hâlde, diğer kamu görevlilerinin Türk pozitif hukukunda sözleşmeli personel ve geçici personel olmak üzere ikiye ayrıldığını söyleyebiliriz.
Sözleşmeli personel nedir?
Özel bir meslek bilgisine ve uzmanlığa gerek gösteren, geçici işlerde ve zorunlu durumlara özgü olmak üzere kullanılan kamu personelidir.
Kaç tür sözleşmeli personel bulunur?
Bağlı oldukları kanun açısından sözleşmeli personel iki gruba ayrılmaktadır: • Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin b bendine uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personel: kalkınma planı, yıllık program ve iş programlarında yer alan önemli projelerin hazırlanması, gerçekleştirilmesi, işletilmesi ve işlerliği için şart olan, zaruri ve istisnai hâllere münhasır olmak üzere özel bir meslek bilgisine ve ihtisasına ihtiyaç gösteren geçici işlerde, kurumun teklifi üzerine Devlet Personel Dairesi ve Maliye Bakanlığının görüşleri alınarak Bakanlar Kurulunca geçici olarak sözleşme ile çalıştırılmasına karar verilen ve işçi sayılmayan kamu hizmeti görevlileridir. • Özel kanunlara göre çalıştırılan sözleşmeli personel: 1980’li yıllardan başlayarak çıkarılan bazı özel kanunlarla, 657 sayılı DMK, m.4/B’nin verdiği imkânın dışında da (yani geçici nitelikte olmayan işler için de) sözleşmeli personel çalıştırılmasına olanak verilmiştir.
Geçici personel nedir?
Devlet Memurları Kanunu’nun 4’üncü maddesinin C bendine göre geçici personel, bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olduğuna Devlet Personel Dairesinin ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir.
Memurların statülerinin kanuni ve nizami olmalarının anlamı nedir?
Memurların içinde bulunduğu hukuki durum, akdî ve sübjektif değil, kanuni ve nizami nitelikte bir durumdur. Bu duruma statüter durum da denir. Kanuni ve nizami durum, sözleşmeyle değil, kanun ve nizamlarla (yani düzenleyici işlemlerle, yani tüzükle, yönetmelikle vs.) belirlenen ve yine bunlarla her zaman değiştirilebilen durum demektir.
Memurların statülerinin kanuni ve nizami olmalarının neticeleri nelerdir?
Memurların kanuni ve nizami bir durumda bulunmalarından başlıca iki sonuç doğar: • Memurların hukuki durumunda her zaman değişiklik yapılabilir: Yasama organı kanunla veya düzenleme yetkisine sahip idari makamlar düzenleyici işlemlerle memurların hukuki durumunda tek yanlı olarak her zaman değişiklik yapabilirler. Memurlara sağlanan hak ve avantajlar arttırılabileceği gibi, azaltılabilir ve keza onların ödev ve yükümlülükleri ağırlaştırılabilir. Memurların atandıkları tarihteki statülerinin sürdürülmesi konusunda kazanılmış hakları yoktur. • Memurluk durumuna ilişkin özel anlaşmalar, özel düzenlemeler yapılamaz: Memurların hukuki durumu, hakları ve borçları, önceden kanunla ve düzenleyici işlemlerle genel, soyut ve kişilik-dışı bir şekilde düzenlenir. Aynı kategoride bulunan memurlar aynı statüye tabidir; aynı hak ve borçlara sahiptirler. Önceden tespit edilmiş bu genel statüde idare, bazı memurlar için farklı düzenlemeler yapamaz.
Kariyer ilkesi nedir?
Devlet Memurları Kanunu’nun 3’üncü maddesinin B bendi, kariyeri, devlet memurlarına, yaptıkları hizmetler için lüzumlu bilgilere ve yetişme şartlarına uygun şekilde, sınıfları içinde en yüksek derecelere kadar ilerleme imkânını sağlamak olarak tanımlamaktadır.
Memurluk mesleğinin temel ilkeleri nelerdir?
Devlet Memurları Kanunu’nun 3’üncü maddesine göre memurluk mesleğinin, sınıflandırma, kariyer ve liyakat olmak üzere üç temel ilkesi vardır.
Sınıflandırma ilkesi nedir?
Devlet Memurları Kanunu’nun 3’üncü maddesinin A bendi, devlete, kamu hizmetleri görevlerini ve bu görevlerde çalışan devlet memurlarını görevlerin gerektirdiği niteliklere ve mesleklere göre sınıflara ayırma görevini vermektedir.
Liyakat ilkesi nedir?
Devlet Memurları Kanunu’nun 3’üncü maddesinin B bendi devlete kamu hizmetleri görevlerine girmeyi, sınıflar içinde ilerleme ve yükselmeyi, görevin sona erdirilmesini liyakat sistemine dayandırmayı ve bu sistemin eşit imkânlarla uygulanmasında devlet memurlarını güvenliğe sahip kılmayı emretmektedir. Liyakat sistemi, kişilerin siyasal partilere yakınlığına göre değil, bilgi ve yeteneklerine göre memurluk mesleğine girmeleri ve bu meslekte ilerlemeleri ve yükselmeleri anlamına gelir. Liyakat sisteminin karşısında kayırma veya ganimet sistemi vardır.
Memurluğa girişin ilkeleri nelerdir?
Memurluğa girişte serbestlik, eşitlik ve hizmetin gereklerinden başka bir nitelik aranmaması olmak üzere üç ilke geçerlidir.
Memurluğa girişte serbestlik ilkesi nedir?
Serbestlik ilkesi, memurluğa girişin kişinin isteğine bağlı olması anlamına gelir. Kimse, kendisi istemeden memur olarak atanamaz.
Aday memur nedir?
İlk defa Devlet memurluğuna atanacaklar için uygulanan merkezi sınavı kazanarak temel hazırlayıcı eğitim ve staja tabi tutulmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarına atananları belirtir.
Memurluğun sona erme sebepleri nelerdir?
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 94 ve devamı maddeleri memurluğu sona erdiren sebepleri düzenlemiştir. Bunlar: • Çekilme (istifa) • Çekilmiş sayılma (müstafi sayılma) • Memurluktan çıkarma (ihraç) • Koşullarda eksiklik • Bağdaşmazlık • Ölüm • Emekliliktir.
Memur disiplin rejimindeki disiplin cezaları nelerdir?
Anayasa’mız idare kişi hürriyetinin kısıtlanması sonucu doğuran bir müeyyide uygulayamaz demektedir. Bu nedenle idare ancak mesleki nitelikte cezalar verebilir. Devlet Memurları Kanunu’nun 125’inci maddesine göre disiplin cezası türleri şunlardır (m.125): • Uyarma; memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir • Kınama; memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir. • Aylıktan kesme; memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır. • Kademe ilerlemesinin durdurulması, fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1-3 yıl durdurulmasıdır. • Devlet memurluğundan çıkarma, bir daha devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır.
Memurlarının idareye karşı hukuki sorumlulukları ne şekilde düzenlenmiştir?
Devlet Memurları Kanunu’nun kişisel sorumluluk ve zarar başlıklı 12’nci maddesine göre, devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen devlet malını korumak ve her an hizmete hazır hâlde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır. Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi hâlinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.
Kamuya ait mallar kaç çeşittir?
Kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan taşınır ve taşınmaz mallardır. Kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan mallar veya daha kısa bir ifadeyle kamuya ait mallar, kendi içinde kamu malları ve özel mallar olarak ikiye ayrılır.
Kamu malları nedir?
Kamu malları veya daha uzun bir ifadeyle kamu tüzel kişilerinin kamusal malları, kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan ve kamu yararına tahsis edilmiş olan mallardır. Bunlara kamu hukuku uygulanır ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda çözümlenir.
Bir malın, kamu malı sayılabilmesi için gereken şartlar nelerdir?
Kamu malları, kamu tüzel kişilerinin kamu yararına tahsis edilmiş olan mallarıdır. Bu tanıma göre bir malın, kamu malı sayılabilmesi için şu iki şartı birlikte yerine getirmesi gerektiğini söyleyebiliriz: • Söz konusu mal, bir kamu tüzel kişisinin mülkiyetinde bulunmalıdır (Kamu mülkiyeti
Sahipsiz mal ne demektir?
Sahipsiz mallar, üzerinde mülkiyet kurulmaya elverişli olan, ama şimdiye kadar üzerlerinde bir özel mülkiyet kurulmamış mallardır. Bu tür mallar, herkesin doğrudan kullanımına ve yararlanmasına açıktır. Örneğin özel mülkiyet altında bulunmayan kayalar, tepeler, dağlar, sular, deniz kıyıları sahipsiz mallardır. Bu gibi yerler, doğal nitelikleri itibarıyla kamunun doğrudan kullanımına tahsis edilmişlerdir. Bu gibi yerlerden herkes doğrudan doğruya yararlanabilir. Mesela isteyen herkes dağlarda gezebilir; kamp kurup konaklayabilir; keza, isteyen herkes deniz kıyısındaki sahillerde istediği kadar yürüyebilir; kumlarda güneşlenebilir; istediği yerden denize girebilir. İsteyen herkes bir nehrin istediği her yerinde yüzebilir; kano kullanabilir. Sahipsiz mal niteliğindeki mallardan elde edilen ürünler varsa ve kanunlarla yasaklanmamış ise, isteyen herkes o ürünleri toplayabilir. Bu şekilde onları aslen iktisap etmiş olur. Örneğin bir kişi dağlarda mantar, labada, kuzukulağı, ebegümeci toplayabilir. Bunları topladığı an, onların sahibi olmuş olur. Bu mallara sahipsiz mallar dense de bunların bir sahibi vardır, o da Devlet ve diğer kamu tüzel kişileridir. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar başlıklı 715’inci maddesinin ilk fıkrası sahipsiz yerler..., devletin hüküm ve tasarrufu altındadır demektedir. Türk hukukunda devletin hüküm ve tasarrufu deyimi pratikte kamu mülkiyetini ifade etmektedir.
Orta malları nelerdir?
Orta malları, doğal nitelikleri veya örf ve âdet veya tahsis suretlerine göre kamunun doğrudan kullanmasına veya yararlanmasına açık olan mallardır. Örneğin yollar, meydanlar, pazar ve panayır yerleri, meralar, harman yerleri, mezarlıklar, parklar böyledir. Bu tür mallar, çoğunlukla idarenin alacağı bir idari kararla, halkın doğrudan kullanımına veya yararlanmasına tahsis edilir. Örneğin belediye bir yeri pazar yeri hâline getirir ve orasını pazarcılara ve halka tahsis eder. Belediye bir arsayı oyun parkı hâline getirir ve orayı çocukların kullanımına tahsis eder. Ancak, bir malın orta malı olabilmesi için, idari bir kararla kamunun ortak kullanımına veya yararlanmasına tahsis edilmiş olmasına her zaman gerek yoktur. Bu tahsis, bazen örf ve âdet yoluyla yapılmaktadır. Bazı yerler çok eski zamanlardan (kadimden) beri yol veya pazar yeridir. Bazı yolları belediye tahsis kararıyla açar. Ancak, şehir merkezlerindeki eski yolların birçoğu kadim yollardır. Bunlar, belediyenin bir tahsis kararı yüzünden orta malı değildir; örf ve âdetten dolayı orta malıdır. Burada şu noktanın altını çizelim ki, bir malın orta malı olması için, o malı halkın doğrudan doğruya kullanması veya o maldan halkın doğrudan doğruya yararlanması gerekir. Örneğin yollar orta malıdır; çünkü üzerlerinden insanlar bizzat yürüyerek geçmektedir. Keza, çocuk parkları bir orta malıdır; çünkü çocuklar bu parkta doğrudan doğruya oynarlar.
Hizmet malı nedir?
Hizmet malları, kamu tüzel kişilerinin mülkiyetinde bulunan ve bir kamu hizmetine tahsis edilmiş olan mallardır. Örneğin stadyum, hastane, üniversite, adliye, belediye, müze, kütüphane, cezaevi, tren istasyonu binaları hizmet malı teşkil ederler. Ancak kamu tüzel kişilerinin hizmette kullandıkları malların kamu malı sayılabilmesi için, bu malların özel bir düzenlemeye tâbi tutularak kamu hizmetine tahsis edilmiş olması gerekir. Hizmet mallarının orta mallarından farkı, bunları kamunun doğrudan değil, dolaylı bir şekilde kullanmasıdır. Örneğin demir yollarını halk doğrudan doğruya kullanmaz; bindikleri trenler vasıtasıyla kullanırlar.
Kamulaştırma nedir?
Kamulaştırma: Devlet veya kamu tüzel kişilerinin, kamu yararının gerektirdiği durumlarda, bedelini peşin ödemek koşuluyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamına veya bir kısmına yasada gösterilen yöntemlere göre kamu yararına el koymasıdır.
Devlet memurlarının kaç tür sorumluluğu vardır?
Devlet memurlarının üç tür sorumluluğu vardır: Ceza sorumluluğu, disiplin sorumluluğu, hukuki sorumluluk. Kişinin suç işlemesi halinde bunun cezasını çekmesi anlamında “ceza sorumluluğu” deyimi kullanılır.Bir mesleğin düzen ve intizamını bozucu fiillerin işlenmesi durumunda, bunun müeyyidesinin tatbiki anlamında “disiplin sorumluluğu” gündeme gelir. Haksız fiil veya sözleşmeye aykırı davranış sonucunda başkasına zarar verenin, bu zararı karşılaması (tazmin etmesi) anlamında “hukuki sorumluluk” ifadesi kullanılmaktadır. Devlet memurunun işlediği bir fiil hem ceza sorumluluğuna, hem disiplin sorumluluğuna hem de hukuki sorumluluğuna yol açabilir.
İdare hukuk alanında disiplin denildiğinde ne anlarız?
İdare hukuku alanında disiplin denildiğinde, kamu görevlilerinin meslekleri ile ilgili olarak hukuk kuralarınca öngörülen yükümlülükleri yerine getirmekte veya yasaklardan kaçınmakta işledikleri kusurlar için öngörülen müeyyideler anlaşılmaktadır.
Disiplin hukuku ne demektir?
Kamu görevlileri için getirilen yükümlülüklere aykırı davranılması yahut yasaklara riayet edilmemesi durumunda öngörülen müeyyidelerin tatbikine ilişkin kurallar bütününe disiplin hukuku denilir. Danıştay disiplin hukukunu şu şekilde tanımlamaktadır: “…Disiplin hukuku, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi amacı ile mevzuatın kamu görevlilerine emrettiği ödevleri yerine getirmeyenlere, uyulması zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara, hangi usul ve şartlar dâhilinde devlet tarafından ceza verileceğini, bu devlet yetkisinin kimler tarafından kullanılacağını belirleyen kurallar bütünüdür…”
Disiplin suçu ve disiplin cezası kavramları neyi ifade etmektedir?
Disiplin hukukunda “disiplin suçu” ve “disiplin cezası” kavramları karşımıza çıkmaktadır. Kamu görevlileri için öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmemesi veya yasaklara uyulmaması şeklindeki fiillere “disiplin suçu”, bu filler için öngörülen yaptırımlara da “disiplin cezası” denir.
Cezalar ve disiplin yaptırımları arasındaki farklar nelerdir?
Disiplin hukukunda öngörülen yaptırımlar da, ceza hukukunda öngörülen cezalar gibi, kişilerin bazı fillerini müeyyideye bağlamaktadırlar. Bu yönü itibariyle birbirine benzemektedirler. Ancak bazı noktalardan farklılıklar taşımaktadırlar.
a. Mahiyetleri bakımından farklar: Cezalar, genel olarak toplum düzeninin gerektirdiği kurallara uymamanın, toplumun maddi düzenini ihlal edici davranışlar için öngörülmüştür. Disiplin yaptırımları ise belli bir meslek düzenini bozucu fiiller bakımından tatbik edilir.
b. Muhatapları açısından farklar: Cezaların muhatabı herkes olabilirken, disiplin yaptırımlarının muhatabı ancak belli bir meslek mensupları (memurlar, kurallara bağlı icra edilen meslekler gibi) olabilir.
c. Müeyyideler açısından farklar: Cezalar toplum düzenini bozucu filler için öngörüldüğünden hürriyeti bağlayıcı cezalar gibi daha ağır müeyyideleri kapsamaktadır. Disiplin yaptırımları ise, mesleki kuralların ihlali hâlinde uygulandığından nispeten daha hafif olup sadece mesleki hayata etki eder niteliktedir.
d. Uygulayan merci açısından farklar: Cezalar yalnız mahkemeler tarafından tatbik edilirler. Oysa disiplin yaptırımları, idari mercilerce tatbik edilir.
e. Yorum açısından farklar: Suçları düzenleyen hukuk kurallarında kıyas yoluyla genişletici yorum yapılamaz. Disiplin yaptırımlarını düzenleyen kurallarda ise kıyas yoluyla genişletici yorum yapılabilir.
f. Amaç açısından farklar: Disiplin yaptırımlarının amacı, kurumda düzenin sağlanması, kamu hizmetinin layıkı veçhile sunulmasıdır. Cezaların amacı ise genel olarak toplum düzeninin sağlanmasıdır.
g. Yargısal denetim açısından farklar: Disiplin yaptırımları idari makamlar tarafından tatbik edildiğinden, idari işlem olduğundan idari yargı yerleri nezdinde yargısal denetime tabidirler. Cezalar ise zaten yargı yerlerince verildiğinden, disiplin müeyyidelerindeki gibi bir yargısal denetimden söz edilemez. Burada kanun yollarına başvurma söz konudur.
Ceza hukukunda geçerli olan bazı temel ilkeler, disiplin hukukunda da aynı biçimde uygulanmaktadır. Bu ilkelere örnek verebilir misiniz?
“Kanunilik ilkesi”, “cezaların şahsiliği ilkesi”, “kanun önünde eşitlik ilkesi”, “savunma hakkının verilmesi ilkesi”, “bir fiilden dolayı bir ceza verilmesi ilkesi”, ceza hukukunda olduğu kadar, disiplin hukukunda da geçerlidir.
Suç ve cezada kanunilik ilkesi ne anlama gelmektedir?
Ceza hukukunda “suç ve cezada kanunilik ilkesi” geçerlidir. Suçta kanunilik, ancak kanunda suç olarak belirtilen fiilden dolayı cezalandırılabilmeyi; cezada kanunilik ise ancak kanunda öngörülen cezaların tatbik edilebilmesini ifade etmektedir. Anayasanın 38. maddesinin birinci fıkrasında “kimse…kanunun suç saymadığı bir fiilden dolayı cezalandırılamaz” denilerek “suçta kanunilik” ilkesini, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçecek güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek “cezada kanunilik” ilkesini ortaya koymuştur
Ceza hukukunda geçerli olan “kanunilik ilkesi” disiplin hukuku bakımından geçerli midir?
Öğretide bu soruya, cezada kanunilik ve suçta kanunilik arasında bir ayrım yapılarak cevap verilmektedir. Buna göre cezada kanunilik ilkesi, disiplin hukukunda da aynen geçerlidir. Suçta kanunilik ilkesine gelince, bu ilkenin disiplin hukukunda, ceza hukukundaki kadar kesin olamayacağı, idari bir işlemle (mesela yönetmelik) de disiplin suçlarının belirlenebileceği kabul edilmektedir
Ceza hukukunda geçerli olan bir fiile birden fazla ceza verilememesi ilkesi disiplin hukukunda geçerli midir?
Ceza hukukunda geçerli olan “bir fiile birden fazla ceza verilmemesi” (non bis in idem) ilkesinin, disiplin hukukunda da geçerli olduğu kabul edilmektedir. Buna göre, bir disiplin suçu için ancak bir disiplin yaptırımı uygulanabilir. Aynı fiil için birden fazla disiplin yaptırımı uygulanamaz.
Ceza hukukunda geçerli olan, kanunların geçmişe yürümeme (retroactif) ilkesi, displin hukukunda da geçerli midir?
Ceza hukukunda geçerli olan, kanunların geçmişe yürümeme (retroactif) ilkesi, kanunun yürürlüğe girmesinden sonraki olaylara uygulanması prensibi, disiplin hukukunda da geçerli bir ilkedir.Buna göre, disiplin suç ve cezalarını düzenleyen bir kanun, yürürlüğe girdikten sonraki fiiller için uygulanabilir. Kanunun yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş fillere tatbik edilemez. Bu durum, idari işlemin geriye yürümeme (makable şamil olmama) ilkesinin bir gereğidir. Nitekim 657 sayılı Kanunun 132/1. maddesinde yer alan “disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır” hükmü, geçmişe yürümeme ilkesinin farklı bir ifadesidir. Ancak yine ceza hukukunda geçerli olan “lehe olan kanun geçmişe yürür” ilkesinin, bünyesine uyduğu ölçüde disiplin hukukuna da uygulanır.
Alt ceza uygulaması ne demektir?
657 sayılı Kanunun 125. maddesinde şu hüküm yer almaktadır: “Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve ödül veya başarı belgesi alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir”.
Disiplin cezalarının çeşitleri nelerdir?
Disiplin cezalarının çeşitleri şunlardır: Uyarma cezası, kınama cezası, aylıktan kesme cezası, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, devlet memurluğundan çıkarma cezası.
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller nelerdir?
Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
(a) Verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımından kusurlu davranmak,
(b) Eşlerinin, reşit olmayan veya mahcur olan çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini belirlenen sürede kurumuna bildirmemek,
(c) Görev sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak,
(d) Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,
(e) Devlete ait resmi araç, gereç ve benzeri eşyayı özel işlerinde kullanmak,
(f) Devlete ait resmî belge, araç, gereç ve benzeri eşyayı kaybetmek,
(g) İş arkadaşlarına, maiyetindeki personele ve iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak,
(h) İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hareketle sataşmak,
(ı) Görev mahallinde genel ahlak ve edep dışı davranışlarda bulunmak ve bu tür yazı yazmak, işaret, resim ve benzeri şekiller çizmek ve yapmak,
(j) Verilen emirlere itiraz etmek,
(k) Borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak,
(l) Kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak,
(m) Yetkili olmadığı hâlde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek.
Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller nelerdir?
Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:
(a) Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmî belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak,
(b) Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek,
(c) Devlete ait resmi belge, araç, gereç ve benzerlerini özel menfaat sağlamak için kullanmak,
(d) Görevle ilgili konularda yükümlü olduğu kişilere yalan ve yanlış beyanda bulunmak,
(e) Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek,
(f) Görev yeri sınırları içerisinde herhangi bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına yardımcı olmak,
(ı) Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak.
Disiplin cezası vermeye yetkili makamlar hangileridir?
Disiplin cezalarını vermeye yetkili makamlar şunlardır:
1. “Uyarma”, “kınama” ve “aylıktan kesme” cezaları “disiplin amiri” tarafından verilir.
2. “Kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası, memurun bağlı bulunduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra “atamaya yetkili amir” tarafından verilir. İl disiplin kurullarının kararlarına dayanan hallerde Valiler tarafından verilir.
3. Devlet memurluğundan çıkarma cezası ise, atamaya yetkili amirlerin bu yöndeki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun “yüksek disiplin kurulu” kararı ile verilir.
Disiplin cezalarına karşı başvuru yolları nelerdir?
Disiplin cezalarına karşı iki tür başvuru yolu bulunmaktadır: İtiraz ve yargısal başvuru.
Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir. Görüldüğü üzere bu hükümde uyarma, kınama aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarına karşı itiraz düzenlenmiştir. Devlet memurluğundan çıkarma cezalarına karşı itiraz konusunda bir hüküm bulunmamaktadır.
Anayasanın 129. maddesine göre “Disiplin kararları yargı denetimi dışında bırakılamaz”. Anayasanın bu hükmüne paralel olarak 657 sayılı Kanunun 135. Maddesinde de “Disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabilir” hükmü yer almaktadır.
Disiplin cezasına itiraz kaç gün içinde yapılmalıdır?
İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.
Disiplin cezalarının ortadan kaldırılması mümkün müdür?
Disiplin cezaları çeşitli şekillerde ortadan kalkabilir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
Geri alınma, silinme, mahkeme tarafından iptal edilme.
Memurların yargılanması için özel usullerin benimsenmesinin sebepleri nelerdir?
Memurların yargılanması için özel usullerin benimsenmesi çeşitli sebeplere dayanmaktadır. Bunları şu şekilde özetlemek mümkündür:
a. Memurların, diğer vatandaşlar gibi her durumda doğrudan yargı önüne çıkarılması, devlet ve hükümetin otoritesini sarsar. Memurun hareketinin suç teşkil edip etmediğinin takdirini, idareye bırakmak, yürütme ve yargının ayrılığı ilkesinin bir gereğidir. Yine memurun eyleminin suç teşkil edip etmediğinin tespiti bir uzmanlık işidir ve bunu en iyi idare takdir eder.
b. Memur, yürüttüğü görev nedeniyle pek çok kişi ile ilişkiye girmekte, onların hak ve menfaatine dokunacak işlem ve eylemler yapmaktadır. Bu durum, kişilerin husumetine neden olabilir ve memuru korkutmak, yıldırmak gibi asılsız gerekçelerle mahkeme önüne çıkarılmasına yol açabilir. Bunları önlemek için, memurların soruşturulmasında özel yöntemler gerekmiştir. Memurlar kamu hizmeti yürütmektedir. Her türlü iddiada memurların adliyeye sevk edilmeleri, memurları tedirgin ederek hizmetin düzenli işleyişini aksatır.
c. Memurlar belli bir statüye bağlı olarak çalışmakta ve kamu hizmeti görmektedirler. Bu durum, memurların bazı güvencelere sahip olmalarını gerektirmektedir. Bu güvencelerden birisi de, memurların özel bir soruşturma yöntemine tabi olmasıdır. Memurlara özel bir soruşturma usulünün uygulanması, bir ayrıcalık değil, memur olmanın güvencesidir. Kamu hizmetlerinin, sürekli, düzenli ve kamu yararını gerçekleştirecek şekilde işleyebilmesi, memurların belli bir güvence içinde hareket etmesine bağlıdır.
Memur hakkında soruşturma izni vermeye yetkili merciler hangileridir?
Hangi mercilerin kimler hakkında soruşturma izni verebileceğini şu şekilde özetleyebiliriz:
Kaymakamlar: İlçedeki memurlar öbür kamu görevlileri, ilçeye bağlı köy ve mahalle muhtarları, belde belediye başkanı ve meclis üyeleri hakkında kaymakamlar.
Valiler: İl merkezinde görevli memurlar öbür kamu görevlileri, ilde bölge düzeyinde örgütlenen kurumlarda çalışan memurlar, merkez ilçeye bağlı belde belediye başkanları ve meclis üyeleri hakkında valiler.
En üst idari amir: Cumhurbaşkanına veya Cumhurbaşkanlığına bağlı, ilgili veya ilişkili kuruluşlar ve bakanlıkların merkez ve bağlı veya ilgili kuruluşlarında görev yapan diğer memur ve kamu görevlileri hakkında o kuruluşun en üst idari amir.
Cumhurbaşkanı veya ilgili bakan: Cumhurbaşkanı kararıyla atanan memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında Cumhurbaşkanı veya ilgili bakan.
Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı: Cumhurbaşkanlığında görevli memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı hakkında Cumhurbaşkanı.
İçişleri Bakanı: Büyükşehir, il, ilçe belediye başkanları ve bunların meclis üyeleri ile il genel meclisi üyeleri hakkında vali.
TBMM Başkanı: Meclis Genel Sekreteri ve yardımcıları için, diğer memurlar için ise genel sekreter.
Memurun kamu görevi dışındaki bir faaliyetle üçüncü bir kişiye zarar vermesi halinde sorumluluğu nasıldır?
Devlet memuru, yürüttüğü kamu görevinin tamamen dışında, günlük kişisel hayatındaki davranışları ile sebep olduğu zararlardan, bizzat kendisi özel hukuk hükümlerine göre sorumlu olacaktır. Mesela kira borcunu ödememesi, bir kişinin bahçe duvarını yıkması, özel aracı ile başkasının aracına çarpması gibi davranışlar, kamu görevi ile hiç bağlantısı olmadığından, bu zararlar bakımından özel hukuk hükümlerine göre kendisi sorumlu olacaktır. Bunlardan kaynaklanan davalar da adli yargıda görülür.
Memura rücu edilmesi ne demektir?
Bir kamu görevlisinin, yetki kullanırken veya görev yaparken, üçüncü kişilere zarar vermesi ve bu zararın idare tarafından giderilmesine müteakip, idare tarafından, zarara neden olan memura bu zararın ödettirilmesine “rücu” denir.
Memura rücu edilmesinin şartları nelerdir?
Kamu hizmetinden yararlanan üçüncü kişilere, bu hizmet dolayısıyla uğradıkları zararların idarece ödenmesinden sonra, memura rücu edilebilmesinin genel şartlarını da şu şekilde sıralamak mümkündür:
a. Kamu görevlisinin davranışının (işlem veya eylemi) bulunması: Zarara, kamu görevlisinin görevini icra ederken (kamu görevinden kaynaklanan) gerçekleştirdiği bir işlem veya eylem sebebiyet vermelidir.
b. İdarenin uğradığı bir zarar olması: Kamu zararı, 5018 sayılı Kanun’da kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması” olarak tanımlanmıştır. Kamu zararı, idarenin malvarlığındaki eksilmeyi ifade etmektedir. İdarenin malvarlığındaki eksilme ise idarenin mallarına zarar verilmesi, idarenin tazminat ödemek ya da harcama yapmak zorunda bırakılması şeklinde olabilecektir.
c. Uygun illiyet bağının bulunması: Kamu zararının, kamu görevlilerinin işlem veya eylemlerinden kaynaklanmalıdır. Başka bir ifadeyle kamu zararı, kamu görevlisinin davranışının uygun sonucu olmalı; davranış ile zarar arasında sebep-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.
d. Hukuka aykırılık unsurunun bulunması: Kamu görevlisinin kamu zararından sorumlu tutulabilmesi için onun tarafından alman kararın, yapılan işlemin ya da gerçekleştirilen eylemin hukuka aykırı olması gerekir.
e. Memurun kişisel kusurunun bulunması: Kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tezahür eden kamu zararının kamu görevlisinin kasıt, kusur veya ihmalinden kaynaklanması zorunludur.
Hizmet kusuru ne demektir?
İdare hukuku öğretisinde genel olarak hizmet kusuru, hizmetin kurulmasında, düzenlenmesinde ya da işleyişindeki bir bozukluğu, aksaklığı ve eksiklik olarak tanımlanmaktadır.Hizmetin kötü veya geç işlemesi, gereği gibi işlememesi sonucu bir zarara sebebiyet verilmiş olması halinin hizmet kusuru nedeniyle idareye meydana gelen maddi veya manevi zararları tazmin sorumluluğu yükleyeceği idare hukukunun yerleşmiş ilkelerindendir.
Kişisel kusur ne demektir?
Kişisel kusur, yürütülen görevden ayrılabilir nitelikteki kusurlar olarak tanımlanmaktadır. Türk hukukunda kamu görevlisinin; a) suç niteliğindeki kusurları, b) hizmet içindeki kasıtlı kusurları, c) hizmet içindeki ağır kusurları kişisel kusur olarak kabul edilmektedir.
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Gün önce comment 0 visibility 596
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 5 Gün önce comment 0 visibility 1148
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 19829
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 2 visibility 1351
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 720
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25755
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14637
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12593
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12579
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10530