Hava Taşımacılığı Dersi 3. Ünite Özet

Dünyada Ve Türkiye’De Hava Taşımacılığı: Tarihsel Gelişim

Giriş

İnsanoğlunun uçmaya olan merakı çok eski zamanlara dayanmaktadır. Havacılık anlayışını şekillendiren gelişmeler 18. Yüzyıldan başlayarak 19. Yüzyılda ivmelenerek devam etmiş ve etmektedir. Havacılığın gelişim sürecine bakıldığında hava taşımacılığının sistem anlayışıyla ele alınabilmesi, Birinci Dünya Savaşı yılları sonrasında mümkün olmaktadır. Hava taşımacılığının dünyadaki tarihsel gelişimi oluşum, büyüme, olgunluk ve serbestleşme dönemleri şeklinde ele alınmaktadır.

Dünyada Hava Taşımacılığının Tarihsel Gelişimi

Oluşum dönemi 1918-1938 yıllarını kapsamaktadır. Hava taşımacılığı kavramının ilk olarak ortaya çıkışı 15 Mayıs 1918’de ABD’de New York ile Washington D.C. şehirleri arasında 218 mil uzunluğundaki rotada hava postası taşınmasıdır. Özellikle hava posta servisinde karşılaşılan kötü hava koşullarının üstesinden gelmek için meteoroloji bilgisini sağlayacak yeni kurumlar kurulmuştur. Bunun yanı sıra yeni uçak tasarımlarına, yeni motor teknolojilerinin geliştirilmesine, uçak işaretleme ve iletişim sistemlerinin gelişimine öncülük etmiştir. Tarifeli gündüz uçuşlarının yanı sıra, 1923 yılından itibaren gece uçuşları da tarifeli olarak yapılmaya başlanmıştır. Hava taşımacılığındaki bu hızlı gelişim sadece bu faaliyetlere yönelik uçakların tedarik edilmesi ihtiyacını doğurmuştur ve uçak üreticilerini sivil hava taşımacılığına yönelik yeni uçaklar üretmeye yöneltmiştir. 1925 yılında üretilen Ford Trimotor ve 1931 yılında üretilen de Havilland Fox Moth uçakları hava taşımacılığının gelişimi doğrultusunda üretilen ilk uçaklardandır. 1927 yılında Juan Trippe adında eski bir donanma pilotunun Pan American World Hava yollarını kurmasıyla birlikte yolcu taşımaya yönelik faaliyetler başlamıştır. Ancak hava taşımacılığının oluşum dönemini kapsayan bu dönemde gerek havacılık emniyetinin çok düşük olması gerek diğer ulaştırma sistemlerinin yolculara daha cazip gelmesi nedeniyle yolcu taşımacılığı posta taşımacılığına göre ikinci planda kalmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı 1938 yılına gelindiğinde ülkelerin yaşadıkları siyasi krizlerden dolayı sivil hava taşımacılığına verilen önem yerini askerî hava taşımacılığına bırakmıştır.

Büyüme dönemi ise 1938-1958 yıllarını kapsamaktadır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte uçak üreticileri askerî amaçlı olarak yeni teknolojiler geliştirmişlerdir. Savaşın 1945 yılında bitimi ile birlikte askerî uçakların atıl durumda kalmasıyla, bu uçakların sivil havacılık faaliyetlerinde kullanımı gündeme gelmiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasına benzeyen bu durumun önemli bir farkı vardı. İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan uçaklar olgunlaşma dönemindekilerine göre teknolojik açıdan çok daha fazla gelişmişlerdi ve emniyetli bir uçuşa çok daha fazla elverişlilerdi. Büyüme döneminde sivil hava taşımacılığı faaliyetlerinin denetimi açısından önemli gelişmeler olmuştur. Dönemin başında hava taşımacılığı merkezinde hava posta servisi bulunmaktaydı ve hava taşımacılığı konusunda bir otorite eksikliği söz konusuydu. ABD’de 1938 yılında kurulan Sivil Havacılık Otoritesi (Civil Aeronautics Authority-CAA) bu görevi devralmıştır. İlerleyen dönemde bu otoritenin emniyet üzerine yoğunlaşması ve sonrasında yetkilerinin dağıtılması üzerine, Sivil Havacılık Kurulu (Civil Aeronautics Board-CAB) hava taşımacılığı konusundaki denetim mekanizması hâline gelmiştir. Ayrıca 19474 yılında Şikago Konvansiyonu ile birlikte tüm dünyada faaliyet gösteren Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (International Civil Aviation Organization-ICAO) kurulmuştur. ICAO’nun kuruluşuyla birlikte dünya çapında hava taşımacılığının gelişiminin daha emniyetli, verimli ve sürdürülebilir olması amaçlanmıştır.

1958-1978 yılları arası Olgunluk Dönemi’dir. Jet motorlu yolcu uçaklarının hava yolları tarafından kullanılmaya başlamasıyla birlikte, hava taşımacılığının ivmesi daha da artmıştır. Artan hava trafiği beraberinde sorunlar da getirmiştir. 1958 yılında Büyük Kanyon’da meydana gelen uçak kazası ve bu kazanın ardından meydana gelen iki talihsiz olayın sonucunca ABD’de Federal Havacılık Kurulu (Federal Aviation Administration-FAA) kurulmuştur. Bu kuruluş bağımsız bir yapıya sahip olmakla beraber görevi hava taşımacılığını düzenleyici kurallar geliştirmek ve gerekli denetimleri sağlamaktır. 1969 yılına gelindiğinde Boeing firması 400’den fazla yolcu taşıyabilen ilk geniş gövdeli kıtalar arası uçabilen B747 tipini üretmiştir. Bu dönemde dikkat çeken bir diğer gelişme de 1970 yılında uçak üreticilerinin arasına Airbus’ın da katılmasıdır. Fransa ve Almanya ortaklığıyla başlayıp diğer Avrupa ülkelerinin de katılımıyla bir konsorsiyum hâlini almıştır. Hava taşımacılığı sektörünün 1973’te yaşanan OPEC petrol krizinden etkilenmesi, 1977 yılında başlayan çevreci mücadelelerin hava yollarını daha çevreci ve ekonomik jetlere yöneltmesi ve hava yollarının deregülasyona yönelik çabaları neticesinde hava taşımacılığında yeni bir döneme geçiş söz konusu olmuştur.

1978 yılından günümüze kadar olan sure ise Serbestleşme Dönemi’dir. Hava taşımacılığının gelişiminde ABD’de yaşanan gelişmeler çoğu zaman öncü olmuştur. Bu alanda birçok yenilik ilk defa bu kıtada hayata geçirilmiştir. Serbestleşme (deregülasyon) hareketi de bunlardan biridir. İlk defa Amerikan hükümeti tarafından alınan kararla havacılık sistemi tam rekabete açılmıştır. Bu zamana dek hava taşımacılığına yön veren büyük hava yolları da ilk olarak bu kıtada faaliyet gösterdiğinden, serbestleşme sonrası da dünyadaki hava taşımacılığı üzerindeki etkileri daha güçlü olmuştur. 1978 yılında Amerikan hükümeti tarafından alınan radikal bir kararla hava taşımacılığı sistemi tam rekabete açılmıştır. Bu dönemde ABD’de tüm ticari kısıtlamalar kaldırılmış ve bu durum kısa bir süre içerisinde Avrupa ülkelerini de etkisi altına almıştır. Sadece birkaç yıl içerisinde dünyadaki toplam uçak sayısı ikiye katlanmıştır. Hava taşımacılığı sistemi bu sayede herkes için erişilebilir hâle gelmiştir. Hava yolları hangi rotada faaliyet gösterecekleri, hangi kalitede ve fiyatta hizmet sunacakları gibi konularda karar verirken düzenlemeler yerine pazar koşullarına göre hareket etmeye başlamışlardır. İlerleyen dönemde hava taşımacılığı sisteminin hızlı gelişimi zorlu bir süreci başlatmış olsa da tüm dünya üzerinde hava taşımacılığına yönelik yeni önlemlerin alınmasını, yeni standartların geliştirilmesini, belirli yaptırımların zorunlu hâle getirilmesini sağlayarak günümüzdeki duruma gelmiştir.

Dünyada Hava Taşımacılığının Mevcut Durumu

Hava taşımacılığı sektöründe gelişim serbestleşme sonrasında iyice hızlanmıştır. Sunulan arz ve karşılığında oluşan talepte önemli artışlar meydana gelmiştir. Hava taşımacılığı sektörünün 2014 rakamlarına bakıldığında dünya çapında 8,7 milyon kişiye direk olarak istihdam sağladığı, küresel ekonomide $2,4 trilyonluk (direkt, dolaylı ve indüklenmiş toplamı) etkiye sahip olduğu görülmektedir. Bunun $606 milyarlık kısmı direkt etkiye sahip olduğu kısımdır. Dünya çapında rakamlara bakıldığında hava yolu taşımacılığı sektörünün büyüklüğü ve önemi anlaşılmaktadır (S:58, Tablo 3.1-3.2). 2012- 2032 dönemi ele alındığında uluslararası hava trafiğinin tüm dünyada ortalama %4,7 artması beklenmektedir. Bu artışın beraberinde hava taşımacılığının ilişkili olduğu tüm alanlara katkı sağlaması kaçınılmazdır.

Türkiye’de Hava Taşımacılığının Tarihsel Gelişimi

Türkiye’de hava taşımacılığının temelleri 1910’lu yılların başında atılmaya başlanmıştır. Bu amaçla 1912 yılında İstanbul-Sefaköy’ de meydan ve hangar inşası yapılmıştır. 1914 yılına gelindiğinde İstanbul-Bilecik-Eskişehir-Kahire hattında ilk hava posta servisinin faaliyete geçtiğini görmekteyiz. 1922 yılında Ankara-Paris hattında dış hat hava taşımacılığı faaliyetleri yer almaktadır. Uçak üretimi açısından bakıldığında 1925-1952 yılları arasında Eskişehir, Kayseri ve Ankara’da faaliyet gösteren imalat ve montaj fabrikaları kurulmuştur. Ancak 1948-1952 yılları arasında ABD’den alınan Marshall yardımları ile birlikte uçak üretimi konusunda faaliyet gösteren tesisler faaliyetlerine son vermek durumunda kalmıştır. Uçak üretimi ile ilgili faaliyetler 1950’lerde başlayan duraklama döneminin ardından, 1973 yılında Türk Uçak Sanayii A.Ş. (TUSAŞ) kurulmasıyla birlikte tekrardan hayat bulmuştur. Cumhuriyet döneminde hava taşımacılığı alanında yaşanan en önemli gelişmelerden biri 20 Mayıs 1933 tarihinde Hava Yolları Devlet İşletme İdaresi’nin kurulmasıdır. Eskişehir-Ankara hattında tarifeli olarak hava yolu taşımacılığı veren bu kuruluşun ismi 1955 yılında Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığı (THY A.O.) olarak değiştirilmiştir. 1983 yılına kadar ülkemizde iç hat hava taşımacılığı sadece THY tarafından yapılmaktaydı. 1983 yılında ise 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu yürürlüğe girmiştir ve ülkemizde iç hatlarda serbestleşme hareketi başlamıştır. Pazara erişimin ve pazara girişin önünün açılması amaçlanmıştır. Hava yolu işletmelerinin fiyat ve kapasite konusunda kendi politikalarını izlemeleri mümkün hâle gelmiştir. Dış hat hava taşımacılığı alanında ise 1920’li yılların başından itibaren faaliyet gösterilmekte olup, 1946 yılında Birleşik Krallık ile ülkemiz arasında ilk ikili hava yolu taşımacılığı anlaşması yapılmıştır. Sonrasında yapılan yeni anlaşmalar ile birlikte dış hat yolcu trafiği 1975 yılında 433.913 olup 1983’e kadar %60 artarak 696.516 olmuştur. 1980’li yıllarda ülkemizde turizm sektöründe yapılan yatırımların çıktısı olarak ülkemize gelen turist sayısı artışı da bu durumda etkili olmuştur. 983-2003 dönemine bakıldığında ülkemizde hava taşımacılığı sektörünün gelişimini amaçlayan hamleler yapılsa da serbestleşme konusunda istenilen düzeye gelinememiştir. 2010 yılına kadar 7 yeni hava yolu kurulmuş ve tarifeli seferlerin sayısı artmıştır. Ayrıca bu süreçte 2008 yılında THY’nin iç hat uçuşlarını Anadolu Jet’e devretmesi de rekabeti olumlu etkileyen gelişmelerden biri olmuştur.

Türkiye’de Hava Taşımacılığının Mevcut Durumu

Ülkemizde 2003 yılından itibaren ivme kazanan hava taşımacılığı kısa sürede büyük bir yol kat etmiştir. Son 12 yıla bakıldığında artan hava yolu sayısı ve yeni yapılan havalimanları ile uçuş ağının tüm ülkeyi kapladığı görülmektedir. Mevcut duruma gelinmesinde etkili olan ve yakın tarihte yer alan olaylar ise, slot tahsisi işlemlerinin Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ)’ne devredilmesi ve talebin düşük olduğu rotalarda teşvikli hat uygulamalarının başlatılmasıdır. 2010 yılına kadar slot tahsisi işlemlerinin yürütüldüğü Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM)’ne bağlı Slot Koordinasyon Birimi’nin görevlerinin DHMİ’ye devredilmesiyle birlikte hava yollarının önündeki engellerden biri daha kaldırılmıştır. Yeni şehir çiftlerine yönelik olan bu uygulama neticesinde başarılı sonuçlara ulaşıldığı görülmektedir. 2014 yılındaki teşvikli hatlar ve hava yolları listesi ise şu şekildedir:

  • OnurAir: Antalya-Kayseri, Antalya-Elazığ
  • THY: Ankara-Çanakkale, Ankara-Kayseri, Antalya-Erzurum, Sabiha Gökçen-Bingöl, Sabiha Gökçen-Kastamonu
  • Pegasus Hava Yolları: Sabiha GökçenAdıyaman, Sabiha Gökçen-Ağrı
  • Borajet: Sabiha Gökçen-Sinop
  • Sun Express: İzmir-Konya

Uçak trafiğine bakıldığında 2003 yılında 529.205 olan toplam uçuş sayısı 2014 yılına gelindiğinde %317 artış göstererek 1.677.350 olmuştur.

2003 yılında taşınan yolcu sayısı toplam 34.443.655 olmuş, 2014 yılında %483 artışla 166.491.088 yolcu olmuştur. Ülkemizde 2014 yılı itibarıyla filosunda uçak bulunmakta olup faaliyet göstermekte olan hava yolu sayısı 13’tür. Bu hava yollarında toplamda 422 adet uçak bulunmakta olup; bunların 21’i kargo uçağı, 401’i yolcu uçağıdır.

DHMİ tarafından hazırlanan 2017 yılı faaliyet raporunda belirtildiği şekilde, 2017 yılında Türkiye genelinde sivil ticari uçak trafiğine açık 55 havalimanına inen-kalkan uçak trafiği; iç hatlarda 909.332 ve dış hatlarda 591.125 olmak üzere, toplam 1.500.457 olmuş ve bir önceki yıla göre toplam uçak trafiğinde % 3,2 oranında artış kaydedilmiştir.2017 yılında iç hat uçak trafiği % 2,6 ;dış hat uçak trafiği % 4,2 oranında artmıştır. 2017yılında toplam uçak trafiği içindeki iç hat uçak trafiği payı % 60,6’dır. Trafik bilgilerine daha ayrıntılı olarak DHMİ web sitesinden sayfasından ulaşılabilmektedir.

Serbestleşme Sonrası Hava Taşımacılığı

1978 yılında ABD hükümetinin aldığı kararla birlikte ülkenin ulusal hava taşımacılığı sistemindeki kısıtlamalar kaldırılarak hava yollarının serbest rekabet edebileceği bir pazar oluşturulmuştur. Pazara erişim, pazara giriş, kapasite ve fiyat konularındaki devlet kısıtlamaları kaldırılmıştır. Bu sayede mevcut hava yollarının yanlarına yenilerinin de dahil olarak hava taşımacılığı sisteminin kısa sürede büyümüştür. Hava taşımacılığında liberalleşmenin etkilerinin diğer ülkelere de sıçramasıyla birlikte açık semalar (open skies) konusu gündeme gelmiştir. Açık semalar anlaşmalarında anlaşmanın taraflarının sahip olduğu hatlarda karşılıklı olarak 5. trafik hakkının kullanımına müsaade edilmektedir. Bu durum tarafların tüm hatlara erişimlerini, fiyat ve kapasite kısıtlamalarının da ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır.

Hava taşımacılığında liberalleşmenin etkilerinin diğer ülkelere de sıçramasıyla birlikte açık semalar (open skies) konusu gündeme gelmiştir. Açık semalar anlaşmalarında anlaşmanın taraflarının sahip olduğu hatlarda karşılıklı olarak 5. trafik hakkının kullanımına müsaade edilmektedir. Bu durum tarafların tüm hatlara erişimlerini, fiyat ve kapasite kısıtlamalarının da ortadan kaldırılmasını sağlamaktadır. İlk açık semalar anlaşması 1992’de ABD ile Hollanda arasında iki taraflı olarak imzalanmıştır.

Serbestleşme hareketinin dünyadaki hava taşımacılığı gelişimine katkılarını aşağıdaki maddeler hâlinde sıralayabiliriz;

  • Pazara giriş ve erişim konusunda kısıtlamaların kaldırılarak hava taşımacılığı sektöründe rekabetin artırılmasını sağlamıştır.
  • Bilet fiyatlarının düşmesini ve hava taşımacılığını kullanan yolcu sayısının artmasını sağlamıştır.
  • Topla-dağıt uçuş ağı yapısının oluşumunu tetikleyerek hava yolu doluluk oranlarının artmasını sağlamıştır. Dolayısıyla hava taşıyıcıları ölçek ekonomisinden yararlanabilir hâle gelmiş ve bu durum fiyatlandırma stratejilerine de yansımıştır.
  • Uçuş ağının küreselleşmesini sağlamıştır.
  • Sunulan hizmetin kalitesinin artmasını sağlamıştır.
  • Hava yolu işletmelerinde verimliliğin artmasını sağlamıştır.

Serbestleşme hareketinin hava taşımacılığının kısa bir zaman dilimi içerisinde büyümesi üzerinde etkileri olduğu gibi bazı olumsuz etkileri de olmuştur. Özellikle serbest rekabet ortamı içerisinde büyük hava yollarının daha fazla rekabetçi avantaj elde ederek pazar dengelerini kendi lehlerine çevirebilecekleri görülmüştür. Örneğin ABD’de bir çok yeni hava yolu yeni oyuncular olarak pazara dahil olsa da serbestleşme sonrasındaki 35 yıllık dönemde birçoğu bu yarıştan çekilmek zorunda kalmıştır ve iç hatlardaki uçuşların %90’a yakını United Airlines, American Airlines, Delta Airways ve Southwest Airlines olmak üzere dört büyük hava yolu tarafından kontrol altına alınmıştır. Bu durum da sektör üzerinde monopole yakın bir etki oluşturmuştur.

Hava Taşımacılığı Gelişimine Etki Eden Faktörler

Sektörün uluslararası gelişmeler ve ekonomik değişimlerden diğer sektörlere göre daha kolay etkilendiği görülmektedir. Özellikle ekonomik durgunluk ve krizlerden ilk etkilenen sektörlerden biridir. İlk bakışta dikkatimizi çeken politik ve ekonomik etkileşimlerin yanı sıra, sektörün gelişimine etki eden başka faktörler de bulunmaktadır. Hava taşımacılığının gelişimi üzerinde olumlu ya da olumsuz etkisi olan başlıca faktörler aşağıdaki gibidir;

  • Politik Faktörler
  • Ekonomik Faktörler
  • Sosyal Faktörler
  • Teknolojik Faktörler
  • Çevresel Faktörler

Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi