Aile Yapısı ve İlişkileri Dersi 2. Ünite Özet

Aile İlişkileri

Giriş

Aile içinde bulunduğu toplumun değer yargıların kültürünü, gelenek ve göreneklerini yansıtan, ayrıca kendi içinde özel bir düzeni olan, çevresiyle iletişim içerisinde olan anne, baba ve çocuklardan oluşan bir kurumdur.

Annelik ve Babalık

Çocuğun gelişiminde, sosyal deneyimlerinin kazanılmasında, doğru ve yanlışı öğrenmesinde, cinsel kimliğini kazanmasında, davranışlarını kontrol etmesinde, ailenin rolü çok büyüktür. Aile de anne ve babanın hem bir birlerine hem de çocuklarına karşı gerek sosyal gerekse yasalarla da belirlenen görev ve sorumlulukları vardır. Anne, baba ve çocuk ilişkileri, büyük ölçüde anne ve babanın çocuk yetiştirme tarzları ve çocuğa karşı tutumları ile şekillenir. Anne ve baba tutumları, çocuğun ailedeki ve toplumdaki yerini belirler.

Anne ve Babalık Özellikleri: İnsanların amaçlarından ve sorumluluklarından bir tanesi de türünün devamın sağlamak amacıyla çocuk yetiştirmektir. Aileye yeni bir çocuğun katılması, eşler üzerinde heyecan yaratabildiği çatışmalara da neden olabilir. Evliliğin uzun ve sağlıklı sürdürülebilmesi ve mutlu çocuklar yetiştirilmesi, eşlerin karşılıklı ilişkisinin güçlü olmasına bağlıdır. Anne ve babanın üç temel sorumluluğu vardır. Bunlar;

  • Kendilerine bakmak, özen göstermek,
  • Eşleriyle olan birlikteliğe özen göstermek,
  • Çocuklarının bakımını üstlenmek, onlarla ilgilenmektir.

Anne ve Baba Tutumları: Anne ve baba tutumları çocukta temel karakteristik özelliklerin oluşmasında en etkili faktördür.

Aşırı Koruyucu Annelik ve Babalık: Çocuğun hayatının her dönemine dâhil olmak isteyen anne ve babalar, sıklıkla çocuğun tüm sorunlarını çözmeye çalışırlar.

Ceza Merkezli Anne ve Babalık: Cezalandırmayı, gözdağını, bağırmayı, alçaltmayı, utandırmayı, suçlamayı veya çocuğun öz güvenini azaltmayı veya fiziksel şiddeti kullanır

Katı Disiplinli Anne ve Babalık: Zorlu yaşama dayanması ve gelişmesi için disipline ve katı kurallara aşırı değer veren otoriter bir anne ve baba yaklaşımdır.

Yavaş Anne ve Babalık: Çocukluğunu yaşamak ve dünyayı kendi gözleriyle tanımaktan alıkoyan anne ve babalar, çocuklar için daha az plan ve organizasyon yapmayı tercih ve teşvik ederler.

Özellik Gösteren Anne ve Baba Olma Durumları

Çalışan Anne ve Babalar: Doğumdan sonra annenin çalışması ile ilgili araştırma sonuçları farklıdır. Annenin çalışmasının çocuklar üzerinde olumsuz etki yaptığı inancı, yerini anne yerine geçen bakımın niteliği ne olursa olsun akşam annenin uyarıcı ve sıcak ilgisinin çocuğun optimal gelişimi için yeterli olacağı inancına bırakmıştır.

Yalnız Anne veya Babalar: Genel olarak yalnız anne ve baba olma durumu, boşanmanın bir sonucu olarak düşünülürler. Fakat dul veya hiçbir zaman evlenmemiş biri de yalnız bir anne veya baba olabilir.

Yaşlı Anne ve Babalar : İleri yaşta çocuk sahibi olanların bazı olumlu ve bazı olumsuz yönleri vardır. Olumlu yanı, genellikle ekonomik olarak daha iyidirler, işlerinde ve evlerinde güvendedirler ve ne istediklerini biliyorlardır. İleri yaşta hamilelik, annenin ve çocuğun sağlığı ile doğum ve gelişimine ilişkin bazı risk faktörlerini de beraberinde getirmektedir.

Genç Anne ve Babalar: Genç anne ve babaların dünyaya bir çocuk getirmesi için ailenin, çevrenin ve arkadaşların gerekli maddi ve manevi desteğine ihtiyaçları vardır. Üvey Ailelere Sahip Anne ve Babalar: Günümüzde boşanma ve yeniden evlenmeler oldukça yaygın olduğu için daha fazla üvey aileler bir araya gelmektedir.

Evlat Edinen Anne ve Babalar: Anne ve baba olamama ile ilgili uzun ve sıklıkla can sıkıcı süreçler yaşanır. Yeni bebek evlatlık alınarak eve getirildiğinde pek çok zorluk daha yeni başlamaktadır.

İleri Yaşta Yeni Kardeşe Sahip Çocukların Anne ve Baba Olma Durumu: Aileler önceki doğumlardan çok uzun bir süre sonra bir çocuk daha edindiyse yeni bebeğin muhtemelen üç ya da daha fazla anne ve babası olacaktır.

Büyükannelik ve Büyük Babalık: Ailede yeni bir çocuğun dünyaya gelişi, anne ve baba için olduğu kadar büyükanne ve büyükbaba için de yaşamı etkileyen, yeni sorumluluklar üstlenmeyi gerektiren, mutluluk ve çatışmaları da beraberinde getiren yeni bir dönemdir. Torun sahibi olmak büyükanne ve büyükbaba için üçüncü çocuklaşmayı yaşamak için bir fırsattır. Bunların birincisi kendi gerçek çocuklukları, ikincisi kendi çocukları olduğunda yeniden çocuklaşmak ve üçüncüsü de torunlarıyla çocuklaşma fırsatını yakalamaktır.

Büyükannelik ve Büyük Babalık Rolleri: Kornhaber (1996), büyükanne ve büyükbabalık rollerini dört başlık altında incelemiştir.

Sosyal ve Sembolik Rol: Bu rolde büyükanne ve büyükbabalar, torunlarına ailenin geçmişi ile ilgili bilgiler verirler.

İşlevsel Rol: Bu rol, torunla olan etkileşim düzeyi arttıkça gelişen büyükanne ve büyükbabalık rolüdür. Burada büyükanne ve büyükbabalar torunlara günlük yaşamdaki çeşitli becerileri öğreten birer öğretmen gibidir.

Duygusal Rol: Burada, büyükanneler ve büyükbabalar torunlarla birlikte olma ve onların her an büyümesine şahit olma, torunlar tarafından sevilme, kucaklanma ve öpülmeyi isteyerek duygusal bir rol üstlenmektedirler.

Ruhsal Rol: Gülümsemeler, birlikte geçirilen hoşça vakitler karşılıklı olarak ruhsal doyum sağlar.

Çocukların Evden Ayrılması ve Boş Yuva Sendromu: Çocukların evden ayrılması üzerine anne ve babanın yaşadığı dönemi ifade eden boş yuva sendromu, genç yetişkin çocuklu ailelerle yetişkin yaşta çocuğu olan ailelerde görülür. Genç yetişkin çocuklu aileler, ilk çocuğun evden ayrılışıyla başlayan ve son çocuğun ayrılışına dek süren dönemdeki ailelerdir. Boş yuva bazı anne ve babalar için son derece depresif bir dönemken bazıları için ise yeni bir deneyim, yeni başlangıç ve olasılıklara açılan bir kapı olabilir. Ülkemizde boş yuva sendromunun yoğun olarak yaşanmaması, aile üyeleri arasında kurulan bağların halâ güçlü olmasıyla ilgilidir.

Ailede Kişilerarası İlişkiler

Karşılıklı saygı, sevgi, hoşgörü ve fedakârlığa dayanan ilişkilerle yetişen çocuklar sağlıklı kişilik geliştirirler.

Eşler Arası İlişkiler: Eşlerin birbirlerini sevmeleri, saymaları, birbirlerine güven duymaları, özenli, duyarlı, hoşgörülü, paylaşımcı davranmaları evlilik bağını güçlendirir. Aile içi ilişkilerde tartışmaların olması doğaldır. Eşler arasındaki ilişkinin çocuklar üzerinde kalıcı etkileri vardır. Çocuk anne ve babasını taklit ederek sosyal yaşama alışır

Ailede Anne, Baba ve Çocuk İlişkileri: Çocuk ilk yıllardaki aile yaşamının izlerini tüm yaşamı boyunca taşır. Bu nedenle anne ve babanın çocuğuna gösterdiği dengeli sevgi ve koruma duygusu, çocukta güven duygusunun gelişimine yardımcı olur. Aksine sağlıksız bir beraberliğin ürünü olan çocuğun benlik, cinsel ve kimlik gelişimi olumsuz etkilenir.

Bağlanma Kuramı: Bu kuram, John Bowlby ve Mary Ainsworth’un ortaklaşa çalışmalarının bir sonucu olarak gelişmiştir. Bowlby bağlanmayı (attachment) insanların kendileri için önemli gördükleri kişilere karşı geliştirdikleri güçlü duygusal bağlar olarak tanımlamıştır. John Bowlby bağlanma kuramının temelini oluşturmuş, Mary Aisworth ise Bowlby’nin görüşlerini deneme yoluyla test etmiş ve yeni fikirler oluşturarak teorinin genişlemesine yardımcı olmuştur.

Ailede Çocuğa Verilen Değer: Ailede çocuğa verilen değer; Maddi ve Psikolojik olmak üzere iki boyutta incelenir. Çocuğun yaşlılık güvencesi olarak görülmesi ve büyüdüğünde aileye ekonomik katkıda bulunması beklentisi maddi değer; çocuktan sadece duygusal ilgi beklentisi ise psikolojik değer olarak ifade edilir. Kırsal kesimde, az gelişmiş bölgelerde, eğitim düzeyi düşük, çok çocuklu ve erkek çocuklu ailelerde maddi değerin; kentlerde, gelişmiş bölgelerde ve kız çocuklu ailelerde ise psikolojik değerin daha fazla olduğu görülmüştür.

Aile Toplantısı: Aile üyelerinin karar verme işleminde eşit haklara sahip olmasını ve aile içinde demokratik ilişkilerin gelişmesini sağlar. Aile toplantısında işitilmek, birbiri hakkında olumlu duyguları ifade etmek, birbirlerini teşvik etmek, yapılması gereken işleri planlamak, kaygıları, duyguları ve şikâyetleri ifade etmek, çatışmaları çözümlemek ve aile eğlencelerini planlamak amaçlanır. Önceden belirlenmiş zamanda düzenli olarak toplanılması ve herkesin görüşünün alınması önemlidir.

Kardeşler Arası İlişkiler: Kardeşler arasında uyumlu ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesinde en önemli etken, anne ve babanın tutumları ve diğer aile üyelerinin davranışlarıdır. Kardeşler arasındaki iletişim ve etkileşim çocuğun kişiliği üzerinde etkili olur. Kardeşler arasında sadakat, bağlılık, yardımseverlik, koruyuculuk ya da çatışma, hükmetme ve rekabet içeren etkileşimler yaşanır. Kardeşler arası ilişkiler denince, akla ilk gelen kıskançlık duygusudur. Kıskançlık insanlık var olduğundan beri görülen doğal bir duygudur. Çocukların kıskançlık duygularını bastırmak yerine ifade etmeleri, onların duygusal stresten uzaklaşmalarına ve bastırılan düşmanlıkların gerilimini atmalarına yardım eder.

Kardeşe Hazırlık Süreci: Kardeşler arasında olumlu ilişkilerin kurulmasında ve sürdürülmesindeki ilk çabalardır. Çocuğun bebekliği ile ilgili anıları paylaşma, yeni doğan bebeğin kıyafetlerini birlikte seçme, çocuğa abla ya da abi olma konularını içeren hikâyeler okumak. Varsa yeni doğum yapmış bir arkadaşı beraber ziyaret etme, hastaneden eve gelişte ona bir hediye verme, hastane dönüşü annenin abi ya da ablayı kucaklamasını sağlamak gibi olumlu davranışlarla hamilelik döneminden başlayarak çocuğun kardeş olgusuna hazırlanması gerekir

Yeni Doğan Kardeşle İlgili Hatalı Anne ve Baba Tutumları: Bu tutumlar; çocuğa kardeşi olacağının uzun uzun anlatılması; kardeşi kabullenmesi için büyük çaba harcayarak onu kuşkulandırmaları; anne, baba ve aile üyelerinin, bebeği sevmediklerini söylemeleri ve kötülemeleri; bebekle ilgilenen annenin çocuğu ilgiden yoksun bırakması; kardeşini sevmesi ve kıskanmaması gerektiğini söylemeleri; bebek doğacağı zaman çocuğun evden uzaklaştırılması; çocuğun, bebekten çok sevildiğini kanıtlamaya çalışılması; kardeşten önce yapılan etkinliklerin (parka gitme, hikaye okuma vb.) bırakılması; çocuklar arasında cinsiyet ayrımı yapılması; çocuğun kardeşinin bakımı ve korunmasından sorumlu tutulması; çocuğun yanında bebeğe aşırı sevgi gösterilmesi; çocuğun zarar verir endişesiyle bebekten uzak tutulması; çocuğa olan sevginin davranışları ile gösterilmemesi; büyüklerin ve misafirlerin bebekle fazla ilgilenmesi; bebeği kıskanmasın diye çocuğun odalarında yatırılması şeklinde sıralanabilir.

Kardeşlerin Sorunlarını Kendi Aralarında Çözebilmelerini Sağlayacak Anne ve Baba Tutumları: Bu tutumlar özetle;

  • Çocukların kavga ettikleri zaman değil de sakin bir zamanda çatışma durumlarında ne yapabilecekleri hakkında konuşma,
  • Beraber temel kurallar koyarak kurallara uyulmadığında hangi yaptırımların uygulanacağını söyleme,
  • Kuralların takipçisi olma ve kuralların sürekliliğini sağlama,
  • Çatışmaları çözmeleri için onları cesaretlendirme, bir sorun çözdüklerinde onlara övgüde bulunma,
  • Çocuklarını birbiriyle karşılaştırmama,
  • Rekabet ortamları yaratacak ifadeler kullanmama,
  • Çocukların özel ilgilerini ve yeteneklerini keşfetmelerini sağlayarak farklılıklarını takdir etme gibi olumlu davranışlar olmalıdır

Ailede Birlikte Yaşanılan Kişilerle İlişkiler: Çocuk, yetiştirmede çatışmalara neden olabilir. Özellikle kırsal kesimde büyükanne ve büyükbabanın olduğu geniş ailelere daha sık rastlanır. Büyükanne ve büyükbabaların aileye yakın, ama ayrı bir evde oturmaları, önerilen en iyi çözümlerden birisidir.

Eşlerin Yakınları ile İlişkiler: Kişilere gelin, damat, kayınvalide, kayınpeder, elti, görümce, baldız, kayınbirader gibi rollerle tanıştırır. Başarılı bir evlilik ve mutlu bir aile olmak bu yeni rollere uyum sağlayarak dengeli ilişkiler kurabilmekle mümkündür. Bu bakımdan, gençlerin evliliğin yalnızca kendileri için değil aileleri için de yeni bir durum olduğunu düşünmesi, onların kaygılarını ve özlemlerini hoşgörü ile karşılaması, aile büyüklerinin öğütlerini tepkiyle karşılamak yerine, onların deneyimlerinden yararlanması; anne babalarının da müdahale ve yönlendirmelerden kaçınması önemlidir.

Ailede Çocuk Yetiştirme

Ailede Sevgi: Çocuğa güven içinde olduğu, korunduğu, yalnız olmadığı ve değerli olduğu duygusunu kazandırır. Bu duygular sağlıklı bir kişilik gelişiminin temellerini oluşturur. Çocuk sevmeyi ve sevilmeyi ailede öğrenir ve koşulsuz sevgi ister. Çocuğu sevmek, onunla bütünleşmek, bazı etkinliklerde onunla beraber olmak ve bir birey olarak onun gerçeklerini anlamaya çalışmaktır. Anne sevgisi koşulsuz ve karşılıksız bir sevgi türüdür. Erken dönemlerde yaşanan anne yoksunluğu, çocuğun gelişiminde kalıcı olumsuz etkiler yapabilmektedir. Baba sevgisi, anne sevgisine göre daha koşullu kazanılan bir sevgidir. Baba, çocukların cinsel kimliğini kazanmasında, kişiliğin oluşmasında ve zihinsel gelişiminde önemli bir etkiye sahiptir. Sevgi, çocuğu kabul etmeyi, benimsemeyi, şefkat göstermeyi, ona değer vermeyi, hiç yakınmadan sabırla onu büyütüp yetiştirmeyi kapsar. Ancak çocuğa hiç sevgi gösterilmemesi kadar aşın sevgi gösterileri de aynı derecede olumsuz etki yapmaktadır.

Ailede Disiplin: Dengeli ve düzenli bir aile yapısı oluşturmada önemli rol oynar. Disiplin, çocuğun eğitimindeki sağlıklı tutum ve kuralları içermekle birlikte, bireysel hak ve özgürlüklerin sınırlanmadığı, doğallığın ayıplanmadığı, kişiler arası ilişkileri düzenleyen, yetenek gelişiminin sağlandığı, sorumlulukların paylaşıldığı ilke ve kurallar bütünüdür. Aile içinde etkili bir disiplin oluşturabilmek için aile bireylerinin özgürlük sınırlarını bilmeleri gerekir. Disiplin kurallarının inandırıcı olması için ailedeki herkesin bu kurallara uygun davranması gerekir. Disiplinde en etkili yöntem örnek olma yoluyla öğretmektir. Disiplin kurallarını belirlerken ve uygularken anne ve babanın uygulanacak kurallar konusunda görüş birliğinde olması ve davranışlarında tutarlı olması ve süreklilik göstermesi önemlidir.

Ailede Sorumluluk Paylaşımı: Anne ve babalar çocuğun düşünce ve duygularına önem verirken ona sorumluluk da vermelidirler. Çünkü sorumluluk paylaşımı; aile bireyleri arasında sağlıklı ilişkilerin kurulmasında, duygu ve düşüncelerin paylaşılmasında, bireylerin kendilerini işe yarar ve değerli hissetmelerinde, birbirlerinin yeteneklerinden yararlanarak, deneyim kazanmalarında, ortak değer ve amaçlarının oluşmasında, aile kaynaklarının akıllıca kullanılıp geliştirilmesinde ve aile yaşamının aksayan yönlerinin düzeltilmesinde önemli rol oynar. Çocuklara aile içinde sorumluluk verilmesi, onların yetişkin rollerine hazırlanmasının yanı sıra sorumluluk duygusu kazanmalarında da yardımcı olur.

Ailede Ödül ve Ceza: Gerçek anlamda disiplin oluşturulmasında büyük önem taşır. Ödül çocuğa hak ettiği zaman verilmeli ve güzel bir söz, öpücük, çocuğu övme gibi ödüller sıklıkla uygulanmalı, maddi değeri olan ödüllere çok sık başvurulmamalı, görevini yapan çocuk gereksiz yere ödüllendirilmemelidir. Ceza ise istenmeyen davranışların tekrar edilmesini engellemek amacıyla kullanılan bir eğitim yöntemidir ve yapılan davranışın ardından hemen uygulanırsa doğru sonuç verir. Çocuk uyması gereken kuralları bilmeli, bu kurallar uygulanırken tartışabilme hakkına sahip olmalı, kurallara aykırı davrandığında ceza almalıdır. Onur kırıcı ve çocuğun kendisini savunmasına fırsat tanımadan verilen ceza, çocuğun özgüvenini sarsar ve bağımsızlaşmasını engeller. Ödül ve cezanın kullanılmasında eşler tutarlı olmalıdır. Ayrıca anne ve baba bu ödül ve ceza kavramının sınırlarını, derecesini iyi belirlemeli ve uygulamalıdır. Maddi ödüllerin ve fiziksel cezaların sık kullanılması disiplin ilkelerine pek uygun olmayacak ve bir süre sonra ise yaramayacaktır.

Ailede Anne ve Baba Tutumları

Çocukların kişilik gelişiminde kalıtımsal özelliklerin yanında çevresel etkenler ile anne ve baba tutumları çok önemlidir. Genellikle çocuklar davranışlarının % 80’ini 0-6 yaş arasında % 20’sini ise 6 yaşından sonra kazanırlar. Bu durumda anne ve baba tutumlarının ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Çocuk yetiştirmede karşılaşılan anne ve baba tutumları, baskıcı ve otorite yanlısı tutum, izin verici tutum, ilgisiz tutum, demokratik tutum, aşırı korumacı tutum, dengesiz ve kararsız tutum şeklinde gruplandırılabilir.

Baskıcı ve Otoriter Tutum: Daha çok geleneksel aile yapılarında görülmektedir. Bu anne ve babalar kısıtlayıcı, cezalandırıcıdır ve çocuklarından emirlerine uymalarını ve gösterdikleri çabaya saygı göstermelerini isterler. Uygulanan bu çok katı disiplinde çocuklar kendilerini hayatın her aşamasındaki kurallara sorgulamadan uymak zorunda hissederler ve insan ilişkilerinde çekingen, sessiz ve başkalarının düşüncelerini kolay kabul eden bireyler olurlar.

Aşırı Hoşgörülü ve Gevşek Tutum: Bu sergileyen anne ve baba olma, genellikle tek çocuklu ailelerde ve ileri yaşta anne ve baba olmuş ailelerde rastlanır. Çocuğun davranışları anne ve baba tarafından sorgulanmaz ve çocuk sonsuz özgürdür. Evde kuralları çocuk koyar ve ailenin hayatı ona göre şekillendirilir. Bu abartılı özgürlük ve sevgi onun doyumsuz kişilik geliştirmesine neden olur. Toplumsal hayata uyum sağlamakta ve sosyal ilişki kurmakta güçlük çekerler. Bazıları ergenlikte olumsuz davranış ve madde kullanımına sahip olabilirler.

İ lgisiz ve Kayıtsız Tutum: Bu tutumu sergileyen anne ve babalar ilişkilerde isteksiz, düşük sorumluluk sahibidirler ve sınır koymazlar, çocuklarına duygusal olarak destekçi değillerdir, çocuğu sevgi, destek, sempati, ilgi, övgü, cesaret, gözetimden yoksun bırakarak çocuğun gelişimini ihmâl ederler fakat yemek, barınma ve para gibi temel ihtiyaçlarını karşılayabilirler. İlgisiz ve kayıtsız tutumla karşı karşıya kalan çocuklarda saldırganlık eğilimi görülmektedir. Gençlikte, okuldan kaçma ve suça karışma durumları görülebilir.

Güven Verici, Destekleyici ve Demokratik Tutum: Bu tutumu sergileyen anne ve babalar çocuklarına hoşgörülü davranırlar, onları desteklerler, çocukların isteklerini bazı kısıtlamalar dışında diledikleri biçimde gerçekleştirmelerine izin verirler ve demokratiktirler. Demokratik, güven verici ve destekleyici bir ortamda büyüyen çocuk kendine güvenen, olgun, yapıcı, yaratıcı, özgür, sosyal, sınırlarını bilen, girişimci, sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişirler. Ancak aşırı demokratik tutumlar çocukta her alanda sınırsız özgürlük gibi bir anlayışın gelişmesine neden olabilir

Aşırı Koruyucu Tutum: Anne ve babadan daha çok anne ve çocuk ilişkisinde rastlanan bir durumdur. Anne çocuğuna fazla güvenemez ve onun tek başına birey olarak bir şeyleri başarmasına izin vermez. Bu durumda çocuklar öz bakımlarından sosyal ilişkilerine kadar anne ve babalarından destek beklerler ve sonuçta özgüvenleri az gelişmiş, diğer insanlarla ilişki kurmada güçlükler yaşayan ve başa çıkabileceği halde sorunlarını çözemeyen bireyler olurlar.

Dengesiz ve Kararsız Tutum: Çocuğun gelişimini en çok olumsuz yönde etkileyen tutumlardandır. Anne ve babanın aynı davranışlara farklı zamanlarda farklı tepkiler göstermesi, çocukla ilgili eleştirilerini onun yanında yapmaları, davranışlarına birinin olumlu diğerinin olumsuz tepki göstermeleri çocukta dengesizlik ve kararsızlık duygularının gelişmesine ve iç dengeleri oturmayan, huzursuz ve olaylar karşısında nasıl davranacağına kolay karar veremeyen yetişkin olmasına neden olur.

İşlevsel Olmayan Aile İlişkileri

İşlevsel olmayan aile; uyuşmazlığı olan, uygunsuz bir şekilde ve sıklıkla bireysel olarak bir üyesinin sürekli ve düzenli olarak kötüye kullanımının olduğu ve diğer üyeleri de bu duruma katılmaya ittiği bir ailedir.

İşlevsel Olmayan Ailelerin Genel Özellikleri: Bu genel özellikler şöyle özetlenebilir:

  • Bazı aile bireylerine hatta ev hayvanlarına karşı aşırı ilgi gösterilirken diğerlerine karşı anlayışsız ve duyarsız davranırlar, eşit olmayan yaklaşımda bulunurlar ve kötü davranışlarını kabul etmezler.
  • Çok fazla kavga ederler veya aile bireyleri ile gereksiz tartışmalarda bulunurlar.
  • Fiziksel, duygusal veya cinsel tacizi, duygusal olarak ifade etmede yetersizdirler.
  • Diğer insanların sınırlarına saygı göstermezler.
  • Aşırı kıskançlık gösterirler veya diğerlerinin davranışın kontrol etmeye çalışırlar.
  • Eşler ayrılmak isterler fakat ekonomik, kültürel, dini veya kanuni nedenlerle yapamazlar. Ancak evliliği bu şartlarda devam ettirme genellikle çocukların zararınadır.

İşlevsel Olmayan Ailelerin Çocuklar Üzerine Etkileri: Bu etkiler ise şöyle özetlenebilir:

  • Daha hızlı ya da tersine daha yavaş büyüme,
  • Anne ve babaya özenerek sigara, alkol ve/veya ilaç kullanma,
  • Başkalarına rahatsızlık verme, zorbalık etme, kolay mağdur olabilme, suç dolu bir hayata yönelme, çete mensubu olma, cinsel ve fiziksel tacize maruz kalma, kendine zarar verme,
  • Bazı aile üyelerine karşı karışık sevgi ve nefret duyguları besleme,
  • Akran grubuyla sağlıklı ilişki oluşturmada zorluk yaşama,
  • Sosyal etkileşimini kısıtlayacak şekilde tek başına televizyon izleme, internette gezinme gibi aktivitelerde bulunma,
  • Konuşma bozukluğu, güvensizlik, duygularını ifade etmede zorluk,
  • Okulda ders başarısında düşme,
  • Anne ve baba otoritesine karşı gelme,
  • Aşırı harcama yapma,
  • Genç yaşta yanlış bir eş bulma ve/veya evden kaçma, gebe kalma, felsefi ya da dini bir gruba katılarak aileden uzaklaşma,
  • Kimseye saygı göstermemek.

İşlevsel Olmayan Bir Ailede Büyüyen Çocukların Benimsediği Roller: Bu roller şöyle sıralanabilir:

  1. İyi çocuk: Anne-babalık rolü üstelenen çocuk.
  2. Sorunlu çocuk (günah keçisi): Ailede duygusal olarak kararlı olan tek o olduğu halde çoğu sorun yüzünden suçlanan ve kısmi olarak ailenin bozulmuş işlevselliğinden sorumlu tutulan çocuk.
  3. Asi çocuk (anne-babanın otoritesine karşı olan çocuk): Ailenin bozulmuş işlevselliğinin bir kısmından sorumlu tutulan çocuk.
  4. Bakıcı çocuk: Ailenin duygusal iyiliğinin, sorumluluğunu alan çocuk.
  5. Kayıp çocuk: Fark edilmeyen, sessiz veya ihmâl edilen çocuk.
  6. Maskot çocuk: Giderek artan ailenin bozulmuş işlevselliğini mizahla değiştirmeye çalışan çocuk.
  7. İdareci çocuk : Kendi istediğini yaptırmak için diğer aile bireylerinin hatalarını kendi faydası için kullanan çocuk.

Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi