Çağdaş Türk Edebiyatları 1 Dersi 1. Ünite Özet

Çağdaş Türk Edebiyatlarının Oluşum Süreci Ve Gelişim Çizgisi

Türk Dünyasını Tanıyalım

Dünyanın çeşitli yörelerinde yaşayan Türk soyundan insanların oluşturduğu düşünülen ve “Türk dünyası” denen topluluğun nüfusu 2011’de yaklaşık olarak 180-200 milyon civarındadır.

Günümüzde bu dünyayı oluşturan Türk boyları, siyasî, sosyal ve kültürel hayat bakımından bir hayli değişik şartlar altında varlıklarını sürdürmektedir. Bunlar arasında bağımsız devletlere sahip olanlar, başka milletlerin yönetimi altında bazı siyasî ve kültürel haklar elde etmiş olarak yaşayanlar olduğu gibi sebebi ne olursa olsun, hiçbir siyasî, kültürel hakka sahip olmayanlar da vardır. Ayrıca nüfus olarak epeyce azalmış, kendi varlığını devam ettirmekte zorluk çeken, yok olmaya yüz tutmuş bazı küçük Türk halkları da bulunmaktadır.

Türk boyları, tarihin en eski zamanlarından beri, çeşitli sebeplerle, üç kıtaya yayılmış, gittikleri yerlerde birçok devletler kurmuştur. Türk boyları, dünyadaki coğrafî dağılımlarına göre -Hazar denizi merkez alındığında- basit bir şekilde Güneybatı Türklüğü, Kuzeybatı-Kuzeydoğu Türklüğü ve Doğu Türklüğü olmak üzere üç büyük grupta toplanabilir.

Türkiye Türkleri (Osmanlı Türkleri)

Osmanlıların Avrupa’dan çekilme sürecinde birçok Türk topluluğu özellikle XIX-XX. yüzyıllar içerisinde değişik tarihlerde devletin sınırları dışında kalmıştır. Bu bakımdan eski Osmanlı topraklarında kalan Türk topluluklarının edebiyatlarını ayrı ayrı edebiyatlar olarak algılamak doğru değildir. Sadece bu edebiyatların, içinde yaşanılan devletin siyasî, kültürel ortamından etkilendikleri ve zaman zaman o ülkelerin yönetimi tarafından güdümlü bir edebiyat konumuna sokuldukları göz önünde tutulmalıdır.

Irak Türkleri

Irak’ta günümüzde “Irak Türkmenlerinin Edebiyatı” olarak adlandırılan edebiyatı da Osmanlı edebiyatının bir kolu ve devamı olarak kabul etmek gerekir. Irak Türkleri,günümüzde Arap alfabesini kullanıyor. Edebî dilleri de kısaca belirtilen değişiklikler sebebiyle mahallî bir nitelik kazanmış; Azerbaycan Türkçesi özellikleri ön plana çıkmıştır.

Azerbaycan-İran Türkleri (Azerî Türkleri)

Azerbaycan Türkçesinin oluşum süreci, bir halk olarak “Azerî Türkleri”nin oluşum sürecinden öncedir.

Azerbaycan Türklerinin tarih sahnesine çıkışları ise, aslında Orta Doğu Türklüğünün (batıdaki Oğuzlarının) ikiye ayrılmasıyla mümkün olmuştur. Kafkasya ve İran’da yaşayan Oğuz Türkleri (günümüzdeki adlandırma ile Azerbaycan Türkleri) 1804’te başlayan Rus istilası ve 1813’te Rusya ile İran arasında imzalanan Gülistan Antlaşması’yla ikiye ayrılır. Osmanlı Türklerinin Batı kültürüne yaklaşmalarının doğal bir sonucu olarak Türkiye’de milliyet meselesi ortaya çıkmış, tarih bilgi ve bilincinin de gelişmesiyle XIX. yüzyıl sonlarından itibaren “Osmanlı” yerine “Türk” kimliği kullanılır olmuştur.

1918’de Kafkasya Türklerinin Ermeni ve Bolşevik katliamlarından Türkiye askerî müdahalesi sayesinde kurtulması ve Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulması, Anadolu Türkleriyle Kafkasya Türklerinin asırlarca devam eden Osmanlı-İran, Sünnîlik-Şiilik rekabet ve çekişmesinin sona erdiğini, Türklük ve Müslümanlık bağlarının iyice kuvvetlendiğini gösteriyordu.

Türkiye’de kullanılan terimde “Azerî”ler, Oğuz Türklerin bir boyu olarak nitelendirilir, İran resmî makamları ise “Azerî”leri, Türkleştirilmiş İran halklarından biri olarak kabul ederler. Bu kavramların kimler tarafından ve nasıl bir yaklaşımdan hareketle kullanıldığı iyice bilinmediğinden, zaman zaman yanlış yorumlar yapılmaktadır.

1991’deki yeni bağımsızlık döneminden sonra Azerbaycan’ın önderi Haydar Aliyev’in “Biz bir millet iki devletiz!” sözleriyle bu konudaki kargaşaya resmen son verilmiş bulunmaktadır.

XIX. Yüzyılın Başlarında Azerbaycan

Asrın başlangıcında Güney Kafkasya ve Azerbaycan, siyasî ve idarî bakımdan tam bir kargaşa içerisindeydi. Osmanlılar Kafkasya’daki hâkimiyetlerini kaybetmişti. Azerbaycan’da 10 “hanlık” (beylik) bir tane sultanlık ortaya çıkmıştı. Azerbaycan hanlıkları, Ruslarla birçok kere savaştılar ama, onları durduracak güce sahip değillerdi. İran’la yapılan Gülistan anlaşmasıyla (1813) Azerbaycan ikiye bölündü. 1917 Bolşevik İhtilali’nden sonra Rusya’da ortaya çıkan kargaşalık sırasında, Türkiye’nin de yardımıyla 28 Mayıs 1918’de Millî Azerbaycan Cumhuriyeti kurulduysa da 28 Nisan 1920’de Bolşevikler Azerbaycan’ı ele geçirerek Azerbaycan’da Rus hâkimiyetini tekrar kurdular. 1991 yılında, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle de Azerbaycan yeniden istiklaline kavuşmuştur.

1850’lerden sonra Bakû şehri hızla gelişir, Kafkasya’nın önemli kültür ve medeniyet merkezi olur. Bu gelişmenin asıl kaynağı petrol sanayii olmasıdır. Ayrıca Rusya’nın İran’a ve Orta Asya memleketlerine ulaşan deniz yollarının üzerinde bir liman şehri olması da Bakû’nun gelişmesine etki etmiştir.

Rus işgaliyle Kafkasya ve Azerbaycan’da önce değişim, ardından da “modernleşme” başladı. 1820’de “Tiflisskié Védomosti” (Tiflis Haberleri) adında Rusça gazete neşredildi, matbaalar kurulur.

Rus ve ardından Avrupa edebiyatında Kafkasya ve Azerbaycan’la ilgili eserler ortaya çıkmaya başlamıştır.

Azerbaycan’da Yenileşme Hareketleri

Kafkasya’daki ilk Rus okulu 1802’de Tiflis’te açılmıştır. 1829’da bu okul sadece aristokrat aile çocuklarının okuduğu “gimnaziya”ya çevrilir.Azerbaycan’da Ruslar tarafından ilk resmî okul, 1830’da “Şuşa Realni Mektebi” adıyla açıldı. Bunu 1831’de Nuha (Şeki), 1832’de Bakû, 1833’de Gence ve 1837’de Şamahı ve Nahçivan şehirlerinde açılanlar izlemiştir. Azerbaycan’da ilk kız mektebi 1847’de Şamahı’da açılmıştır. Bunlar “Usul-i Cedid” isimli özel mekteplerdir.Modern Azerî edebiyatının oluşumunda ve gelişmesinde büyük rol oynayan ilk şahsiyetlerin yetişmesinde, hem resmî Rus okullarının hem de sözünü ettiğimiz bu “Usul-i Cedid” mekteplerin büyük rolü oldu. XIX. yüzyılın sonlarından itibaren yaygınlaşan “Usul-i Cedit” mekteplerde yetişenler, dünyada XIX. asra hâkim aklî düşüncelerin, cemiyet, din ve insan anlayışının tesiri ve cazibesiyle, hurafelere, eski dünya görüşüne, cehalete, zulme ve haksızlığa karşı mücadeleye başladı. Halkın eğitilmesi, cehâletten kurtarılması, gelecekte kendi kendini idâre etmeye hazırlanması, onların programının temelini oluşturmaktadır.

Kuzey Batı Ve Kuzey Doğu Türkleri

Bu gruba Kırım Tatarları, İdil-Ural Tatarları, Sibirya Tatarları, Karaylar, Başkurtlar, Kumuklar, Karaçay Balkarlar, Noğaylar, Kazaklar, Kırgızlar vd. dâhildir.

Sözünü ettiğimiz geniş coğrafyada Kırım Hanlığı (1426- 1783), Özbek Hanlığı (1428-1599), Kazan Hanlığı (1437- 1552), Kasım Hanlığı (1450-1681), Sibir Hanlığı (1464- 1598), Astarhan Hanlığı (1466-1556), Nogay Ordası (14. yy. sonları-1604), Büyük Kazak Ordası (1520-1724), Küçük Cüz Kazakları (1718-1845), Orta Cüz Kazakları (1750-1845), Uluğ Cüz Kazakları (1750-1845), BükeyOrda (1801-1845) gibi devletler ve yönetimler ortaya çıktı. Bu devletlerin zamanla siyasî, iktisadî güç kaybetmesine bağlı olarak XVI. yüzyıldaki parlak medeniyet ve edebiyat hayatı da gittikçe zayıflar.

Tatarlar, Başkurtlar

Sıraladığımız çeşitli Türk boyların ait bu devletler, 1552’de İdil-Ural bölgesindeki Kazan Hanlığı’nın Korkunç İvan tarafından yıkılmasından XIX. yüzyılın sonlarına kadar doğuya ve güneydoğuya doğru sürekli genişleyen Rus istilasıyla karşılaşarak ardı ardına egemenliklerini kaybetti. Bu devletlerin halkları da Rus yönetimi altında yaşamaya mecbur olmuşlardır.

Kırım Tatarları

1475’de Osmanlı devletine bağlı bir hâle gelmesi, Türkiye ile siyasî, iktisadî, kültürel yakın ilişkilerin uzun zaman devam etmesi Kırım’ın Osmanlı kültürüyle yakınlaşmasına ve hatta bütünleşmesine zemin hazırlar. Böylece Çağatay Türkçesi’nin yerini yazı ve edebiyat dili olarak Osmanlı Türkçesi alır. 1783’te Kırım’ın Rus istilasına uğraması durumu temelinden değiştirir. Kırımlılar, Türkiye’ye göç etmeye başlar.

Kazaklar

Çarlık Rusyası’nda bunun benzeri bir gelişme olmadı. Aksine Panslavizm cereyanı Rus devlet yönetiminde ve aydınlar arasında büyük destek buldu, Ortodoks kilisesi de bu cereyanı hararetle destekler. İsmail Gaspıralı’nın önderlik“Türkleşmek, İslamlaşmak, Batılılaşmak” prensiplerini düstur edinmiş Müsavat Partisi 1918’de bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kurulmasında önemli rol oynamıştır.Alfabe konusuyla ciddi bir biçimde ilk ilgilenen şahıs Azerbaycan Türklerinden Mirza Fethali Ahundzade oldu. 1857’de bir alfabe tasarısı hazırladı. Sovyet yönetimi, ani bir kararla Latin alfabesinden Rus-Kiril alfabesine geçti. Her bir Türk boyu için ayrı bir alfabe düzenlendi. Böylece Türk boyları birbirinden izole ederek Rus kültürünün güçlü etkisi altında kalmaya zorlamıştır.

Rusya Türkleri Arasında Basın Hayatı Ve Modernleşme

Matbaanın icadı, kitap basımının ve süreli yayınların ortaya çıkışı, medeniyetin ilerlemesi ve yaygınlaşmasında eşsiz bir rol oynamıştır. İslam âleminde ilk matbaa 1727’de İstanbul’da kurulmuştur. XX. yüzyılın başlarında Petersburg, Bakû gibi yerlerde de Arap harfli kitap basan matbaalar çoğalır.

Türkiye ve Kazan kaynaklı eserlerin okutulması, yeni yetişen neslin belli görüşler çerçevesinde kalmasına ve Osmanlı yazı dilini öğrenmesine, böylece Rusya Müslümanları arasında, Türkiye’deki din ve kültür hayatına paralel görüşlerin yaygınlaşmasına da yardım etmiştir.

Rusya Müslümanlarının yenileşme hareketlerinde medreseler ve kitaplar yanında gazete ve dergilerden de söz etmek gerekir.

Gimnaziya: Rusya’da Çarlık döneminde klasik dillerin de okutulduğu orta seviyeli okul; lise, kolej.1. Ünite - Çağdaş Türk Edebiyatlarının Oluşum Süreci ve Gelişim Çizgisi 25 1905 Rus Meşrutiyeti’ne gelinceye kadar Rusya’da çıkartılan gazetelerin hemen hemen tamamı Azerbaycan Türklerine aittir.

1905 Rus Meşrutiyeti’nin getirdiği hürriyet havası, çok uzun sürmese de Rusya Türkleri arasında birçok sahada hızlı gelişmelerin kapısını açtığı gibi basın hayatının da birdenbire canlanmasına sebep oldu.

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, bütün Türk boyları Çarlık dönemindeki basın hayatını büyük bir merak ve millî heyecanla incelemeye başladı. Son zamanlarda Türkiye’de de bu konuda araştırmaların arttığı görülmektedir.

1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bazı Türk halkları bağımsızlığını elde edip millî devletlerini yeniden kurdular. Diğer Türk boyları ise farklı siyasî, kültürel statülere sahip olarak Rusya Federasyonu içinde kaldılar.

Rusya Müslümanlarının Kongreleri

1905 yılında Rus Meşrutiyeti’nin sağladığı imkânlardan biri de hükûmetin çeşitli yörelerdeki halkın taleplerine açık olduğunu bildirmesidir. Bu imkândan yararlanmak isteyen halklar, kendi bölgelerinde toplanarak taleplerini kararlaştırmaya başlamışlardır. Birkaç kurultay gerçekleştirilir. Kurultaylar Rusya Müslümanları üzerinde derin tesirler yapar, olumlu sonuçları olur. Rus çarlığının asırlarca süren korkusu, baskısı artık dağılmıştı, özelikle gençler siyasî mücadele de dahil daha cesaretli adımlar atmaya başladılar. Gazetelerde Rus hükûmetinden haklar talep eden makaleler yayımlanır oldu. Dolayısıyla bu dönemin gazeteleri, Rusya Türklerinin tarihini, kültürünü, o dönemde hangi şartlar altında yaşadıkarını gösteren en güvenilir kaynaklar olarak tarihte yer almıştır.

Bu kurultaylarda Rusya Müslümanlarının birleşerek hükûmetten Rus vatandaşlarla eşit haklar talep etme; siyasî bir mücadele için “İttifak” adında siyasî parti kurma; bütün köylerde okullar açarak ana dilinde eğitim yapma; her okulda aynı derslerin okutulması; medreselere fen derslerinin konulması gibi kararlar alabilmesi, onların artık işbirliği yapabildiklerini göstermesi bakımından da oldukça önemlidir.

Bunlardan konumuzla en çok ilgisi olanı II. Kurultay’da alınan 30. karardır: “Edebî Türk dilinin [Türkiye Türkçesinin] öğretimine bilhassa ehemmiyet verilecektir. Bu ders Müslüman talebeleri için (iki ve üç sınıfı) orta okullarda mecburî olup imkân olan yerlerde ilkokullarda [ O sırada ilkokulun 4 yıl, ortaokulun da 4 yıl olması düşünülüyordu. Ayrıca köylerde iki sınıfı ilk okullar da vardı.] da okutulmalıdır” (Devlet 1999: 112).


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v