Kamu Özel Kesim Yapısı Ve İlişkileri Dersi 1. Ünite Özet

Kamu Kesimi-Özel Kesim: Temel Kavramlar Ve Kurumlar

Giriş

Toplumsal hayatın her alanında ihtiyaç duyulan dolayısıyla geniş kapsamlı bir faaliyet alanı olan yönetim kapsamında birçok kurum ve süreçten bahsetmek mümkündür. Bunları kamu kesimi ve özel kesime yönelik yönetim faaliyetleri şeklinde sınıflandırmak yaygın bir yaklaşımdır.

Kamu kesimini ya da kamu yönetimini çağdaş devletin ve toplumsal yaşamın varlığı açısından önde gelen hususlardan biridir. Çünkü toplumsal düzenin ve devlet kurumunun varlığı, her şeyden önce kamu yönetiminin kesintisiz ve iyi bir şekilde işlemesi ile alakalıdır. “Özel Kesim” veya “Özel Yönetim” ise özel işletmelerden oluşan ve kamu kurumları dışında kalan yönetim alanını ifade eder. Özel yönetimin esasta kâr amaçlı bir faaliyet alanı olması ve rekabet esasına göre kurumsallaşan yapısıyla kamu kesiminden ayrılır.

Temel Kavramlar

Bu başlığın altında, incelenecek olan konuları daha kolay öğrenebilmek için başlıca kavramlar açıklanacaktır.

Yönetim Kavramı

Yönetim, belirlenen birtakım amaçları gerçekleştirmek için birden fazla insan tarafından işbirliği çerçevesinde yürütülen grup faaliyetidir. Bir başka deyişle, yönetim hem bireylerin çıkar ve ihtiyaçları hem de toplumun çıkar ve ihtiyaçları için yapılan geniş kapsamlı bir eylem alanıdır.

İnsanların oluşturdukları bir örgüt olmadan yönetim yani sevk ve idare imkansızdır. Karar alma ve uygulamaya geçme ancak hiyerarşik bir örgüt sayesinde olabilir. Fakat bu noktada gözden kaçırılmaması gereken nokta; bir örgütlenmenin yönetim faaliyeti için gerekli olduğu ama tek başına yeterli olmadığı hususudur.

Yönetimin temel unsurları: insan, işbirliği ve amaçtır. Yönetimin bazı temel özellikleri; yönetim faaliyeti birden fazla kişinin var olduğu bir ortamda, grup çerçevesinde icra edilebilen bir faaliyettir, yönetim bir anda olup biten değil; bir süreç şeklinde cereyan eden faaliyettir. Bu süreçte; amaçları belirleme, planlama, örgütleme, kaynak sağlama, kaynakları doğru yönlendirme, işbölümü, koordinasyon, denetleme ve sevk ve idare etme gibi faaliyetler bir aradadır, ister kamu kesiminde ister özel kesimde olsun tüm yönetim süreçlerindeki faaliyetler iyi veya kötü bir şekilde söz konusudur, yönetim belli amaçlar doğrultusunda yapılan faaliyetler toplamıdır. Yönetimin varlığı birtakım amaçlara endekslidir.

Yönetim biliminin kurucuları olan düşünürler (Fayol, Taylor, Weber) yönetimi birçok faaliyetin iç içe olduğu bir “süreç” olarak ele almakta ve yine hepsi bu süreçte sevk ve idare etmeyi ön plana çıkarmaktadır.

Stratejik yönetim, küreselleşme sürecinde değişime ayak uydurabilme ve gelecek eksenli olma gibi esaslarla dayalı bir yönetim anlayışıdır. Stratejik yönetimi daha önce bahsedilen yönetime ait unsur ve özellikleri küreselleşme ile değişen günümüz toplumsal şartlarına uyarlama çabası olarak da ifade etmek mümkündür. Strateji kavramı ile anlatılmak istenen, amaçlar doğrultusunda izlenecek yol ve yöntemdir. Stratejik yönetimde değişime ayak uydurma dahilinde izlenecek yol ve yöntemin ilk adımı olarak, örgütü iyi tanıma önerilmektedir.

Stratejik yönetim düşüncesinin ilk olarak özel kesim işletmelerinde yaygınlaşmış ve daha sonra kamu kesimince tercih edilmiştir.

Kamu Yönetimi

Kamu Yönetimini öz bir ifadeyle; kamu hizmetlerini yürüten idari mekanizma olarak tanımlamak mümkündür. Kamu yönetimi, kamusal alanda mal üretme ve hizmet götürme faaliyetlerini yürüten idari örgüttür. Kamu yönetimini devlet kurumlarından oluşan bir örgüttür.

Kamu yönetiminin özelliği, varoluş sebebinin kamusal yani kolektif nitelikli ihtiyaçları karşılamak olmasıdır. Bu özellik aynı zamanda kamu kesimini özel kesimden ayırt etmede kullanılan önemli bir ölçüttür. Kamusal sorunlara yönelik olarak örgütlenen ve kamusal yararı gözeterek mal ve hizmet üreten devlete bağlı bir idari organizasyon da zaman içinde kurumsallaşmaktadır. Bu organizasyon kâr amacı güden değil, sosyal fayda için çalışan bir yapılanmadır.

Devlet kurumu olmadan, yani bireysel çabalar yoluyla ihtiyaçların giderilmesi mümkün değildir. Toplumsal veya kamusal nitelikteki ihtiyaçlar, kamu yönetimi şeklindeki bir organizasyonu zorunlu kılar.

Kamu yönetiminin işlevsel görünümü kamu kesiminde yürümekte olan süreçler vasıtasıyla anlaşılabilir. Yasaları ve kamu politikalarını hayata geçirerek bireylerin sorunlarını çözme, sadece kamu yönetimi tarafından yerine getirebilir. Kamu kesiminin kamusal mal ve hizmetleri vatandaşlarla buluşturma gibi hayati bir işlevi söz konusudur.

Kamu yönetiminin işlevsel nitelikteki faaliyetleri aşağıdaki gibi üç farklı kategoride ifade edilebilir:

  1. İdari (yönetsel) faaliyetler: Bu faaliyetler kamu hizmetlerinin topluma ulaştırılması sürecidir. Toplumsal düzen ve bireysel ihtiyaçların karşılanması kamu yönetiminin idari faaliyetleri ile yakından alakalıdır.
  2. Yasama faaliyetleri: Yönetimin kanun hükmünde kararname, tüzük ve yönetmelik çıkarma gibi faaliyetleri anlamındadır.
  3. Yargı faaliyeti: Yönetim ile ilgili anlaşmazlıkları çözmek için ve anlaşmazlık durumlarında hukuk kurallarını işletmek için yapılan faaliyetlerdir.

Yapısal anlamda kamu yönetimi, devletin yürütmeye ilişkin örgütü şeklinde ifade edilebilir. Burada kastedilen merkezî ve yerel düzeydeki örgütlenmenin şeklidir. Yapısal anlamda bir başka önemli nokta da kamu kesimindeki örgütlenmenin merkezî ve yerinden örgütlenme şeklinde iki ayaklı olmasıdır. Bu noktada yeryüzünde ne bütünüyle merkezden yönetim ne de bütünüyle yerinden yönetim esasına göre örgütlenmiş bir devletin olmadığı belirtilmelidir.

Özel Yönetim

Bir toplumda sadece kamusal nitelikli mal ve hizmetler üretilmez. Toplumsal hayat içinde bireylerin ihtiyaçlarına yönelik olarak hizmet ve mal üretimi gerekir. İşte özel yönetim bu sahada faaliyette bulunan kuruluşlar için ve onların faaliyetleridir.

Kamu yönetimi alanındaki başlıca amaç, kamu yararı idi. Özel yönetim, kâr amacı ile yapılan yönetim faaliyetidir. Burada öncelikli amaç kâr elde etmek olduğundan özel yönetimdeki mal ve hizmet sunumlarından ücret ödemeden faydalanılması pek mümkün olmayan bir husustur.

Özel yönetimin bir diğer özelliği, özel yönetim kuruluşlarının, özel kişi ya da kuruluşlar tarafından oluşturulmasıdır.

Gönüllü Yönetim (Üçüncü Sektör)

Bu kavram esasen sivil toplum örgütlerinden oluşan bir yönetim alanını ifade etmektedir. Sivil toplum; gönüllülük esasının, haz ve manevi tatmin gibi amaçların, toplumsal yarar için çalışmanın ön planda olduğu bir alandır. Bu kuruluşların faaliyetlerine yönelik olarak kullanılan yaygın tabir “Gönüllü Yönetim” dir. Bu kapsamda gönüllü yönetim sürecinde; stratejik planlama, etkin bir koordinasyon, görev tanımları yapma, veri tabanları hazırlama ve halkla ilişkiler gibi faaliyetler ön plana çıkmaktadır.

Kurum, Kuruluş, İşletme ve Sivil Toplum Kuruluşu

Kurum; kurumsallaşma kavramından türeyen bir kelimedir. Günlük hayatta da kullanılan kurumsallaşma kavramı, sürekli yapılan ve artık yerleşen usulleri anlatmakta kullanılır. Yönetim alanında ise sürekli ve kesintisiz çalışan yönetim birimlerine kurum denmektedir. m “Kamu Kurumu”, devletle ilişkisi olan, sürekliliğe sahip kuruluşları ifade etmek için kullanılan bir kelimedir.

Kuruluş ise; topluma hizmet amacıyla oluşturulan örgütlerdir. Kuruluşlar kamu ve özel kesimde olabilir. Ama kuruluş daha çok kamu kesimine ait bir kavramdır.

İşletme; kâr etmek amacıyla mal ya da hizmet üreten yapılara denmektedir. Özel kesimdeki kuruluşlar işletme niteliğindedir.

Sivil Toplum Kuruluşu; gönüllülük esasına göre çalışanlarca faaliyetleri sürdürülen kâr amacı gütmeyen kuruluşlardır. Resmî kurumların dışında ve bunlardan bağımsız olarak faaliyetlerini sürdürürler. Sivil toplum örgütlerinin başlıcaları olarak; sendika, vakıf ve dernekler gösterilebilir.

Kamu Yönetimi Ve Özel Yönetimin Özellikleri

Öncelikle kamu ve özel kesim yönetimine ilişkin temel unsurlara değinilecek, ardından karşılaştırmalı yönteme dayalı olarak, bu iki kesim arasındaki benzer ve farklı noktalar üzerinde durulacaktır.

Kamu Yönetiminin Özellikleri

Kamu yönetiminin özellikleri aşağıdaki gibi sınıflandırılabilir:

  1. Halk: Kamu yönetiminin başlıca unsuru halktır. Bilindiği gibi kamu yönetiminin varlık sebebi her şeyden önce halkın kolektif nitelikli ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu durum kamu yönetiminin siyasi sistemin parçası oluşunun bir başka göstergesidir.
  2. Örgüt (Teşkilat): Dikkat edilirse bir devlet mal ve hizmet sunma faaliyetini esas olarak kamu kurum ve kuruluşlarından oluşan örgüt sayesinde yerine getirmektedir. Bu örgüt aracılığıyla mal ve hizmetler üretilerek halkın kullanımına sunulur.
  3. Kamu Politikası Geliştirme: Kamu Yönetimi kamu politikalarını yerine getirmenin dışında kamu politikası geliştirme sürecinde de etkili konumdadır.
  4. Norm (Hukuk) Düzeni İçinde Yer Alma: Kamu yönetimi bir norm düzeni içerisinde faaliyet gösterir. Siyasi yöneticilerin ve kurumların yönlendirmelerinin, politik tercihlerinin yanısıra anayasa, kanunlar, idari düzenlemeler, yargı kararları ve içtihatlar da kamu yönetiminin faaliyetleri üzerinde etkili olmaktadır.
  5. Vergilerle Finanse Edilme: Kamu yönetimi özel yönetim gibi kâr eksenli olmadığından, büyük ölçüde vergilerle finanse edilmektedir.
  6. Kamu Görevlileri: Kamu yönetiminde çarklar maaş karşılığı çalışan kamu görevlileri sayesinde dönmektedir.
  7. Kamu Otoritesini Kullanma: Kamu yönetimi devlet otoritesini (egemenliğini) kullanarak faaliyetlerini sürdürmektedir.
  8. Tekel Niteliğine Sahip Olma: Kamu kesimindeki kuruluşlar çoğu zaman bir tekel olarak mal ve hizmet üretirler.
  9. Siyasal Yöneticilere Karşı Sorumluluk: Kamu yönetimi, nihayetinde siyasal çevrenin bir parçasıdır ve kamu yönetimindeki yöneticiler bir yandan kamu politikalarını uygularken diğer yandan da bu görevlerinden ötürü siyasal yönetici ve organlara karşı sorumluluk taşımaktadırlar.

Özel Yönetimin Özellikleri

Özel kesimdeki yönetimin özellikleri:

  1. Müşteri Odaklılık: Özel yönetimin başlıca özelliği, müşteri odaklı bir yönetim anlayışının varlığıdır. Özel yönetim alanında yer alan kuruluşlar kamu yararı için değil, müşterileri için vardır.
  2. Kâr Odaklılık: Özel kesimdeki kuruluşların birinci amacı kâr elde etmektir. Bu amacın bir sonucu olarak özel kesimdeki başarı ölçütleri olarak; kârlılığı, kazanç düzeyini ve büyümeyi arttırmaktan bahsedilebilir.
  3. Kamu Gücünden Yararlanma: Özel sektör kuruluşları ne doğrudan ne de dolaylı olarak devlete bağlı olmayan kuruluşlardır.
  4. Serbestlik: Özel kesimdeki kuruluşlar kamu kesimindekilere oranla daha özgürdür. Özel kesimdeki kuruluşlar devlete bağlı değildir,
  5. halkın genel isteklerine uygun davranmak, genel ihtiyaçları dikkate almak gibi bir zorunlulukla da sorumlu değillerdir.
  6. Rekabet Ortamı: Özel sektör kuruluşları bulundukları sektörde birçok rakip işletmeyle birlikte faaliyetlerini sürdürür.

Kamu Yönetimi ve Özel Yönetim Arasındaki Benzerlikler

Kamu yönetimi ve özel yönetim bir toplumdaki yönetim sistemini oluşturur. Sonuçta her ikisi de birtakım ihtiyaçlara yönelik yönetim faaliyetleri olmalarından dolayı benzer yönlere sahiptir.

Öncelikle; bir kurallar sisteminin varlığı, mali kaynağa olan ihtiyaç, faaliyetlere yön veren bir dış çevrenin etkisini hissetme gibi işleyiş açısından bazı benzerliklerin olduğu belirtilmelidir.

Kamu ve özel kesim yönetimleri arasında dikkati çeken bir benzerlik de her iki kesimde de üst düzey yöneticilerin egemenliğidir. Bu konuyla ilgili önemli bir yaklaşım olarak “Oligarşinin Tunç Kanunu” teorisinden bahsetmek mümkündür. Roberto Michels (1876-1936) tarafından geliştirilmiş olan bu teoriye göre, tüm örgütlerde üst yönetici etrafındaki bir grubun (çelik çekirdek) yönetime hâkim olması ve hatta bunların gelecekteki kadroları dahi belirleyebilecek bir konuma ulaşmaları adeta kaçınılmazdır.

İki kesim arasındaki benzerlikle alakalı olarak; kamusal nitelikli birçok hizmetin artık özel sektör aracılığıyla yapılmakta oluşundan da bahsedilebilir.

Özel kesim yönetiminden esinlenerek geliştirilen bir kamu yönetimi anlayışı olan “Yeni Kamu Yönetimi” anlayışından bahsetmek gerekir. Yeni Kamu Yönetimi özel kesime ait yönetim unsurlarıyla kamu yönetimi anlayışında yeniden yapılanma çabası olarak ifade edilebilir. Yeni kamu yönetimi anlayışı kamu kesiminde profesyonel yöneticilerin istihdam edilmesine de sıcak bakıyor. Nitekim kamu yönetimi alanında özerk çalışan üst kurullar şeklindeki kurum ve kuruluşlar da son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır.

Kamu Yönetimi ve Özel Yönetim Arasındaki Farklılıklar

Başlıca farklılık olarak her iki yönetimin sahip olduğu çevreler gösterilebilir. Kamu yönetimi esas olarak bir siyasal çevrenin içinde yer alırken özel yönetim ise daha çok sosyal bir çevrenin içinde faaliyetini sürdürmektedir. Özel kesim devletin bir parçası, bir uzantısı değildir.

Yine önemli bir farklılık da amaçlar noktasındadır. Kamu yönetimi kamusal yarar, özel yönetim ise özel yarar (kâr amacı) üzerine kurumsallaşmıştır.

Faaliyetlerini sürdürürken sahip oldukları serbestlik düzeyi de kamu kesimi ile özel kesim arasındaki önemli bir farklılık noktasıdır.

Sosyal maliyetlerin göz önüne alınıp alınmaması hususu da iki kesim arasındaki önemli bir farklılıktır. Kamu kesimindeki kurumlar sosyal maliyetleri de düşünerek faaliyetlerini yürütürler.

Siyasal sistemin bir parçası olan kamu yönetimi ülkedeki hükümet değişikliklerinden dolayısıyla politika değişikliklerinden etkilenir. Kamu politikası geliştirip uygulama gibi bir özelliği bulunmayan özel kesim ise hükümet değişikliklerinden kamu kesimi kadar etkilenmez. Burada özel kesimin daha serbest oluşu, kendi karar ve politikalarını belirleme imkanlarının yüksekliği belirleyici olmaktadır.

İki kesim arasındaki bir başka farklı nokta, kamu kurumlarının genellikle bir rekabet sürecinin parçası olmayışıdır.

Kamu kesimindeki kurumların bir hakem, gözetleyici ve denetleyici olma gibi fonksiyonları da söz konusu olmaktadır. Özel sektörün böyle bir denetleme ve düzenleme fonksiyonu söz konusu değildir.

Kamu kesimindeki kurumlarda çalışanların başlıca sorumluluğu, kanun ve yönetmeliklere uygun bir şekilde kendilerine verilen görevler dahilinde çalışmalarıdır. Özel kesimdeki işletmelerde çalışanların sorumlulukları arasında ise; işlerin iyiye gitmesini sağlama ve verimliliğe katkıda bulunma gibi hususlar bulunmaktadır.

İki kesim arasındaki bir başka farklılık da; kamu yönetimindeki usul ve kuralların yasalarla ayrıntılı bir şekilde belirlenmesinden kaynaklanmaktadır.

Kamu Yönetimi: Kurumlar ve Süreçler

Öncelikle siyasal sistem kavramına değinmekte yarar vardır. Çünkü kamu yönetimi, siyasal sistemin bir parçasıdır.

Siyasal Sistem

Kamu yönetiminin içinde yer aldığı çevrede siyasal sisteme ait kurum ve süreçler belirleyicidir. Sistem kavramından hareketle analizler yapma sosyal bilimler alanında sıklıkla kullanılan yöntemdir.

Sistem yaklaşımına göre toplumsal yaşam birbiriyle ilişkili birçok sistem sayesinde bir düzen içinde akıp gitmektedir. Bu yaklaşıma göre her sistem toplumda ayrı bir fonksiyonu yerine getirmektedir. Sayılan sistemlerin en geniş kapsamlısı “siyasal sistem”dir. Siyasal sistem ortaklaşa amaçlar için oluşan birçok örgütlenmeden oluşur.

Siyasi sistemi birçok kurumdan ve süreçten oluşan bir bütün olarak ele almak mümkündür. Siyasal sistem kapsamındaki başlıca kurumlar; yasama, yürütme ve yargıdır.

Siyasi sistem kapsamındaki başlıca süreçlerden biri de kolektif nitelikteki sorunlara yönelik olarak politik kararların alınması ve uygulanmasıdır. Bu faaliyetler kamu yönetimi ile sağlanabilir ve yürütülebilir.

Siyasal sistemler güçler ayrılığı ilkesine ve temel hak ve özgürlüklere dayalı bir şekilde oluşturulmaktadır. Demokratik siyasal sistemler kapsamında; Parlamenter Demokrasi (Parlamentarizm), Başkanlık ve Yarı-Başkanlık hükümet sistemleri yer almaktadır.

Devlet

Bir toplumsal sistemdeki en yetkili ve en üst kurum olan devlet, günümüz toplumsal yaşamın vazgeçilmez aracıdır. Bir devletin temel var oluş sebebi kamu hizmetidir. Dolayısıyla kamu kesimindeki başlıca kurum da devlettir. Devlet esas itibariyle siyasi bir örgütlenmedir.

Tarihsel verilere göre devlet, yaklaşık yedi bin yıldır insan hayatının bir parçasıdır. Bu kurumun; “Feodal Devlet”, “Mutlak Devlet” ve en son olarak “Modern Devlet” şeklinde birtakım evrelerden geçmiştir.

İçte ve dışta tam egemenlik, sınırlı devlet, tüm vatandaşların uyması zorunlu kararlar alabilen tek bir meşru merkezî otorite ve etkin bir kamu yönetimi modern devletin başlıca özellikleri arasındadır. Modern devlet aşaması etkin bir kamu yönetiminin de doğuşu olmuştur.

Devletin temel nitelikleri şunlardır:

  • Toplumdaki en kapsamlı kurum oluşu,
  • Hiyerarşik olarak tüm kurumların üzerinde oluşu,
  • Meşru olarak zor kullanma gücüne sahip olan tek ve dolayısıyla en yüksek yaptırım gücüne sahip kurum oluşu,
  • Bu kuruma üyeliğin vatandaşlar açısından zorunlu oluşu.

Devletin temel unsurları ise şunlardır:

  • Ülke
  • Topluluk
  • Egemenlik.

Bu üç unsurdan herhangi biri olmazsa devlet kurumunun da olmayacağını belirtmek gerekir.

Devletle kamu yönetimi arasındaki ilişki ise şu şekilde özetlenebilir. Modern devletin en önemli unsurlarından biri yürütme gücüdür. Devlet asıl olarak yürütme gücü sayesinde halkıyla irtibat kurar. Devletin asli ve sürekli görevleri yani temel kamu hizmetleri asıl olarak yürütme gücü tarafından yerine getirilmektedir. Yürütme ise bu hizmetleri kamu yönetimi sayesinde yerine getirir.

Yasama Gücü ve Kamu Yönetimi

Yasama; yasa yapmak ve hükümeti denetlemek gibi görev ve yetkilerle donatılmış olan devletin temel organıdır. Yasama gücünün (parlamento) yaptığı yasalar esas itibariyle kamu politikalarının hayata geçirilmesine yöneliktir.

Yasama gücünün tek ya da iki meclisli olarak siyasal sistem içinde yer alması mümkündür. Ülkemizde yasama organı tek meclisli olarak düzenlenmiştir. 1982 Anayasasının 75. maddesi ne göre bu görev genel oyla seçilen Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) aittir.

Yürütme Gücü ve Kamu Yönetimi

Yürütme, kanunları uygulayan devlet organıdır. Yürütme gücü için devlet kurumunun sürekliliğini sağlayan başlıca organ nitelemesini yapmak mümkündür. Yürütme siyasal iktidarların belirlemiş oldukları politikalar doğrultusunda alınan kararları ve parlamento tarafından kabul edilen yasaları kamu kesimi aracılığıyla uygulayan organdır.

Kamu yönetimi daha çok yürütme gücünün bir unsuru olarak ele alınabilir. Kamu kurumlarının büyük bir kısmı yürütme gücü kapsamında yer alır.

Yargı Gücü ve Kamu Yönetimi

Yargı gücünü yasalara uymayanları yargılayan devlet organı şeklinde ifade etmek mümkündür. Yargı gücü ne yasa yapar ne de yürütme gibi yasaları uygular. Sadece anlaşmazlık durumlarında yasaları hukuken yorumlar ve toplumsal düzen için hukuki kararlar alır.

1982 Anayasasının 9. maddesine göre yargı yetkisi Türk milleti adına bağımsız mahkemelerdedir. “Anayasa Mahkemesi”, “Yargıtay”, “Danıştay” ve “Uyuşmazlık Mahkemesi” Anayasanın yargı bölümünde yer alan yüksek mahkemelerdir.

Siyasi Partiler ve Kamu Yönetimi

Siyasi partiyi amacı halkın desteğiyle, siyasal iktidarı ele geçirmek ya da en azından siyasal iktidara ortak olabilmek olan siyasal kurum olarak tanımlamak mümkündür.

Demokrasinin en önemli süreci olan; devleti yönetecek kadroların serbest seçimlerle halk tarafından belirlenmesi, siyasi partiler aracılığıyla gerçekleştirilen bir uygulamadır. Siyasi partiler siyasal yöneticileri belirlemenin dışında halkın siyasi sisteme yönelik taleplerinin taşıyıcısı olma, halkın siyasal tercihte bulunmasını kolaylaştırma gibi kritik işlevlere de sahiptir.

Siyasi partilerin fonksiyonları; yönetme ve iktidarın kullanılışını denetleme sayılabilir.

Özel Yönetim: Kurumar Ve Süreçler

Özel yönetim denildiğinde akla ilk gelen kuruluşlar ise işletmeler (firma ve şirketler) ve birçok işletmenin bir araya gelmesinden oluşan teşebbüsler (girişimler) olmaktadır.

İşletmeler insanların istek ve ihtiyaçlarını karşılamak ve bu yolla kâr elde etmek için kurulurlar. İşletme yönetimi, sınırlı kaynaklarla verimlilik ve etkinlik, kısaca kârlılık elde etme uğraşısı olması yönüyle “karar verme ve sonuç alma” faaliyeti olarak nitelendirilebilir.

İşletme

İşletme kavramını; ihtiyaçları karşılamak amacıyla mal veya hizmet üreten ekonomik (iktisadi) birimler şeklinde ifade etmek mümkündür.

Bir işletmenin oluşmasındaki en önemli faktör olarak insan unsuru gösterilebilir; çünkü bir işletmenin varlığı için gerekli olan girişimci (teşebbüse geçen/müteşebbis) insan unsurudur. Özel kesimde girişimciler, yönetim görevlerini kısmen veya büyük ölçüde profesyonel yöneticilere devredebilmektedir. Burada ifade edilen yönetici, ücret karşılığında girişimci adına hareket eden ve işletmeyi profesyonel olarak yöneten kişidir.

Girişimci tarafından hayata geçirilen ve çoğunlukla profesyonel bir yönetici tarafından idare edilen işletmelerin temel amaçları; kar elde etmek, satış geliri elde etmek ve artırmak, varlığını devam ettirerek büyümek ve toplumsal fayda sağlamaktır. Bu amaçlara dayalı olarak kurulan işletmelerin temel özellikleri ise; Pazar ortamında rekabet içinde faaliyet gösterme, başkalarının ihtiyacını karşılama ve sahibine kar sağlama, varlığını sürdürmek ve büyümek için çaba sarfetme ve karmaşık bir yapıya sahip olmalıdır.

Yönetimin beşeri ve maddi unsurlarının bileşimiyle oluşturulan işletmelerin fonksiyonları arasında, yönetim (sevk ve idare etme), organizasyon, üretim, pazarlama, finans, insan kaynakları (personel), muhasebe, halkla ilişkiler, araştırma ve geliştirme bulunmaktadır.

İşyeri, İşletme ve Teşebbüs Farkı

İş kanununda işyeri, “işveren tarafından mal ve hizmet üretmek amacıyla maddi ve maddi olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime işyeri denir” şeklinde tanımlanmaktadır.

İşletmeler, belli bir amacı gerçekleştirmek için kurulan, üretim faktörlerini uyumlu bir şekilde bir araya getirerek toplumun ihtiyaçlarını karşılayan, mal ve hizmet üreten ekonomik birimlerdir.

İşletme kavramının üç farklı anlamı vardır:

  1. İşletme kavramı “iş” kökünden gelmekte ve bir aleti, bir makineyi, bir aracı çalıştırmak, kısaca “araçlara iş gördürmek”tir.
  2. Üretim faktörlerinin bir araya getirildiği, işlerin görüldüğü yer, kısaca “işyeri”.
  3. Fiziksel, mali ve beşeri unsurların örgütlenmiş hâli kısaca örgütsel yapıdır.

İşletme kavramı, işyerine oranla daha geniş ve iktisadi anlamda örgütlenmiş bir birimi ifade eder. İşletmeler, üretim faktörlerini uygun biçimde bir araya getiren yerlerdir.

İşletme kavramının üç farklı özelliği vardır: kavramın bir faaliyeti anlatan dinamik özelliği, fabrika, büro, ticarethane vb. kavramların ifade ettiği, işlerin görüldüğü yeri belirten statik özelliği ve fiil ve hareketlerin oluştuğu yer değil, söz konusu faaliyetler (işler)i görmek üzere oluşturulmuş yapı anlamıdır.

Teşebbüs veya girişim sözcüğü çoğu kez işletme ile aynı anlamda kullanılır. Ancak bunlar farklı anlamlara sahiptirler. İşletme; fabrika, atölye, büro ve mağaza gibi “teknik” bir birimdir. Teşebbüs ise hukuki, iktisadi ve mali bir birimdir. Bir veya birden çok işletme kurup işleten bir örgüttür.

Kamu İşletmeleri

Kamu işletmeleri devletçe veya devlete ait kuruluşlar tarafından sermayesinin tamamı temin edilerek kurulan ve devletin veya devlet kuruluşlarının sahibi olduğu işletmelerdir. Devletin işletme niteliğinde kamu kuruluşları meydana getirmesinin birçok sebebi vardır. Bunlar arasında; sosyal, siyasi ve ekonomik nitelikte olabilir. Sözgelimi birçok kamu işletmesi ekonomide hayati önem taşıyan alanların sadece özel sektörde olması ve sosyal fayda amacıyla devletlerin ekonomik faaliyetlere giriştiği ve kamu işletmeleri kurduğu görülmektedir.

Kamu işletmeleri başlıca Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT)’dir. Kamu fonlarını kullanarak iktisadi alanda ticari esaslara göre mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulmuş teşebbüslere Kamu İktisadi Teşebbüsü denir.

Gönüllü Yönetim (Üçüncü Sektör)

Gönüllü veya üçüncü sektördeki yönetim kuruluşları olarak ifade edilen sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu doğrultuda öncelikle sivil toplum kavramı ele alınacak, ardından da başlıca sivil toplum kuruluşları olan; dernekler, vakıflar, sendikalar ve meslek kuruluşları hakkında bilgi verilecektir.

Sivil Toplum

Sivil toplumu; gönüllü yani kendi kendini oluşturan, kendi desteklerine sahip, büyük ölçüde kendi kaynaklarıyla ayakta durabilen, devletten özerk, özel kuruluşlar ile devlet arasında aracı niteliğinde örgütlü bir sosyal yapılanma olarak tanımlamak mümkündür.

Sivil toplumun bazı genel özellikleri; gönüllülük esasına dayanır, devletten özerk bir alana sahiptir, kendi imkanlarıyla ayakta kalır, aracılık vasfına sahiptir, kar amacı gütmez, karar süreçlerinde katılımcı bir yaklaşım benimser.

Gönüllü sektörün yani sivil toplum alanının varlığından bahsedebilmek için belli başlı şartların bir araya gelmesi gerekir. Bunlar:

  1. Farklılaşmış alanlarda faaliyetlerde bulunabilecek toplumsal örgütlenmelerin kolaylıkla kurulabilmesi gösterilebilir.
  2. Bu tür örgütlenmelere zorlama olmadan giriş çıkış serbestîsi vardır.
  3. Mutlak surette devletten bağımsız, otonom (özerk) olarak faaliyette bulunmaları gerekir.
  4. Demokratik yoldan bir baskı mekanizmasının varlığı vardır.

Dernekler

Bireylerin tek başına gerçekleştiremeyecekleri amaçlarını bir süreç dahilinde gerçekleştirmek amacıyla benzer görüşleri paylaşan insanlarla bir araya gelerek oluşturdukları örgütlenme biçimidir.

Derneklerin bazı işlev ve faaliyetleri şu şekildedir:

  • Daha çok sağlık, eğitim ve kültürel alanlarda etkinlik ve faaliyetlerde bulunurlar.
  • Toplumsal hayatın akışı içinde yardımlaşma ve dayanışma işlevi görürler.
  • Sosyal devlet ilkesinin uygulamaya geçirilmesinde önemli bir paydaş konumundadırlar.

Vakıflar

Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin birtakım mal ve haklarını belirli ve sürekli bir amaca tahsis etmesiyle ortaya çıkan kuruluşlardır. Vakıfların başlıca özellikleri:

  • Özel hukuk tüzel kişiliğine sahip kuruluşlardır.
  • Bir mal topluluğudur.
  • Resmi bir senet veya ölüme bağlı olarak bir vasiyetname ile kurulabilir.

Sendikalar

On sekiz ve on dokuzuncu yüzyıllarda Avrupa merkezli olarak yaşanan Sanayi Devrimi toplumsal ve siyasi yapıda büyük değişikliklere yol açmıştır. Kentleşmenin artışı, işçi ve işverenler şeklinde yeni toplumsal kesimlerin ortaya çıkması bu değişikliklerin başlıcalarındandır.

Baskı grubunu, başta siyasi iktidar olmak üzere siyasi otoriteler üzerinde çeşitli yöntemlerle baskı uygulayarak grup üyelerinin menfaatleri doğrultusunda kararlar alınmasını sağlamaya çalışan örgütlenmiş topluluk şeklinde tanımlamak mümkündür. İşte baskı grupları içinde önemli bir yere sahip olan sendikalar, asıl olarak sanayi devriminin ortaya çıkardığı işçi sınıfının çıkarlarını korumak amacıyla kurulmuş olan örgütlerdir.

Sendikaların temel amacı; üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak ve üyelerinin milli gelirden adaletli bir şekilde pay almasını sağlamaktır.

Sendikaların işlevleri:

  • Üyelerinin çıkar ve haklarını savunurlar,
  • Toplumsal nitelikli sorunların çözümüne yönelik girişimlerde bulunurlar,
  • Çoğulcu toplum ve siyaset noktasında önem taşırlar,
  • Demokrasinin tabana yayılması huşunda etkilidirler.

Diğer Sivil Toplum Kuruluşları

Meslek Kuruluşları. Her ne kadar kamu tüzel kişiliğine ve zorunlu üyelik sistemine sahip olsalar da tıpkı sendika ve dernekler gibi üyelerinin özel yararı doğrultusunda faaliyette bulunmaları, organlarını kendi üyeleri arasından bağımsızca seçmeleri, doğrudan devlet yönetiminin içinde yer almamaları ve kâr amacı gütmemeleri yönünden meslek kuruluşlarını da sivil toplum kapsamında ele almak mümkündür.

Türkiye’de meslek kuruluşları oda ve dernek olarak örgütlenmiştir. Odalar, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır. Türkiye’de başlıca mesleki örgütlenmeler olarak; Sanayi ve Ticaret Odaları, Esnaf ve Sanatkar Odaları, Noter Birlikleri, Barolar…

Kooperatifler. Özel sektör kuruluşu olarak kabul edilen kooperatifler, bir yönleriyle sivil toplum örgütlenmesi içinde değerlendirilebilir. Kooperatifler, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma amacıyla kurulmuş, üyelerinin çıkarları için oluşturulmuş tüzel kişiliği olan örgütlerdir.

Düşünce Kuruluşları (Think-Thank Kuruluşları). Kamuoyunu etkileme, kamu politikalarının oluşumunda etkili olma işlevi gören sivil örgütlenmelerdir. Diğer sivil toplum kuruluşlarında olduğu gibi kâr amacı gütmezler, bağımsız hareket ederler ve daha çok siyasi konularda araştırmalar yapıp analizlerde bulunurlar.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi