Deprem ve Deprem Güvenliği Dersi 2. Ünite Özet

Afet Ve Mikrobölgeleme

Giriş

Doğa kaynaklı ya da teknolojik tehlikeler, yüksek hasar görebilirlik (kırılganlık) ve risk faktörleriyle birleştiğinde büyük afetler yaşanabilmektedir. Hızlı kentleşme ve endüstrileşmeyle birlikte, akıllı ve afetlere güvenli şehirleşme anlayışı son zamanlarda sık karşılaştığımız kavramların başında gelmektedir. Bunun en temel nedenlerinden birisi ülkemizde yaşanılan özellikle doğa kaynaklı tehlikelerin, sosyolojik, ekonomik, çevresel ve fiziksel kırılganlıkların artmasıyla büyük afetlere neden olmasıdır. 1999 Kocaeli depremi ve iklim değişikliği ile birlikte ülkemizin çeşitli yerlerinde gelişen sel felaketleri bu afetlere örnek olarak verilebilir. Dünyada afetlerden kaynaklanan maddi hasarın yıllık ortalama 314 milyar ABD dolarına ulaştığı tahmin edilmektedir. T.C. İçişleri Bakanlığı, Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı tarafından 2012 yılında yürürlüğe sokulan, Ulusal Deprem Stratejisi (UDSEP-2023) programı kapsamında en önemli hedefler; depremleri öğrenmek, deprem güvenli yerleşme ve yapılaşma, ilk 72 saat depremlerin etkileriyle baş edebilmektir. Deprem tehlike ve risklerinin belirlenmesi aynı hedefler kapsamına girmektedir. Depreme güvenli yerleşim alanı seçimi ve güvenli yapılaşma çalışmalarının başlangıç aşamasını oluşturan mikrobölgeleme araştırmaları bu bölümde üzerinde durulacak bir kavramdır.

Afet ve Dirençlilik

Afetler, can ve mal kayıplarına yol açmasıyla birlikte günlük yaşantımızı olumsuz etkileyen, insan ve yaşadığı çevre arasındaki dengenin bozulmasına neden olan olaylardır. Doğa kaynaklı ya da teknolojik tehlikeler, yüksek hasar görebilirlik (kırılganlık) ve risk faktörleriyle birleştiğinde büyük afetler yaşanabilmektedir. T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından 2014 yılı içinde yapılan “Türkiye, afet farkındalığı ve afetlere hazırlık araştırması” başlıklı bir araştırmada, Türk toplumunun %61’inin yaşadığı bölgelerinde meydana gelebilecek afetler konusunda endişeli olduğu ve doğrudan afete maruz kaldığını belirten kişilerin ise % 69.7’sinin depreme maruz kaldığı ortaya konulmuştur.

18 Mart 2018 tarih ve 30364 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Parametre Değerleri Hakkında Karar” ile yeni Türkiye Deprem Tehlike Haritası resmi olarak yayınlanmıştır. Yeni harita 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girecektir. Böylece 1996 yılından beri yürürlükte olan Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası; Dünya’da ve Türkiye’de deprem mühendisliği alanındaki gelişmelere ve diri faylarla ilgili yapılan çalışmaların ve deprem verilerinin artışına paralel olarak 22 yıl aradan sonra yenilenmiştir. Türkiye’de artık bütün binaların deprem yükü hesaplamaları ve mevcut binaların değerlendirilmesi bu haritaya göre yapılacaktır. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından hizmete sokulan web sayfası ile Yeni Türkiye Deprem Tehlike haritası interaktif hale getirilmiştir. Bu web sayfası kullanılarak bulunulan yerin, bölgenin, deprem tehlikesi ile ilgili çok farklı şekilde sorgulamalar yapabilmekte, bunlar harita üzerinde gösterebilmekte ve rapor halinde çıktısı alınabilmektedir. Yeni Türkiye Deprem Tehlike Haritalarının yürürlüğe girmesi ile bölgeleme olayı, yani birinci derece deprem bölgesi, ikinci derece deprem bölgesi gibi ifadeler ortadan kalkacak ve her yerleşim biriminin, mahallenin deprem tehlikesi, faya yakınlığına veya uzaklığına bağlı olarak değişebilecektir. Parsel bazında veya koordinat bilgilerinin girilmesi ile bina bazında deprem tehlikesi öğrenilebilecek ve deprem raporu alınabilecektir.

Genel anlamda afet yönetimi; afet safhalarında yapılması gereken faaliyetlerin koordine edilmesi, yönetilmesi şeklinde tanımlanabilir. Afet Yönetimi, her türlü tehlikeye karşı hazırlıklı olma, zarar azaltma, müdahale etme ve iyileştirme amacıyla ilgili kaynakları koordine eden analiz, planlama, karar verme ve değerlendirme süreçlerinin tümünü kapsamaktadır:

  • Zarar azaltma, modern afet yönetimi anlayışının en önemli evresidir. Çünkü olası bir afet durumunda meydana gelebilecek can ve mal kayıplarının azaltılması veya tamamen önlenmesine yönelik faaliyetleri kapsar.
  • Hazırlıklı olma, insanların afetlere hazır olmalarını ve gerçekleştiği anda etkin bir şekilde müdahale edebilme yeteneğini ifade eder. Hazırlıklı olma evresi, karşılaşılan afet durumunda bireysel olarak yapılması gerekenlerin planlaması, kamu hizmeti veren kurum ve kuruluşların hizmetlerinin aksamadan ne şekilde yürütülebileceği, beklenmedik olaylar durumunda plan geliştirebilme stratejilerinin geliştirilmesi ve uygulanmasına yönelik çalışmaları kapsar.
  • Müdahale, afet anı veya mümkünse hemen öncesinde yapılması gereken faaliyetlerdir. Afetin etkilerinin belirlenmesi, hasar tespiti, arama ve kurtarma çalışmaları, toplum sağlığı ve güvenliğini sağlama, ulaşım, barınma, hasarlı sistemlerin onarımı ve yeniden işletilmesi gibi çalışmaları kapsar.
  • İyileştirme, yeniden yapılandırma, ağır hasarlı veya yıkılan yapı enkazlarının kaldırılması, güvenli alanlara yeniden yapıların yapılması ve insanların yerleştirilmesi, afetten etkilenen insanların rehabilitasyonu ve kamusal düzenin sağlanmasına yönelik çalışmaları kapsar.

Afet Risk Azaltma Uluslararası Ofisi (UNISDR) dirençliliği “tehlikelere maruz kalmış bir sistemin, topluluğun veya toplumun, kendi temel yapılarını ve işlevlerini koruma ve onarma dahil, bir tehlikenin etkileri karşısında zamanında ve etkin bir şekilde direnme, soğurma, uyum geliştirme ve iyileştirme becerisi” olarak tanımlamaktadır. Afet risk yönetimi kapsamında, afet zararlarının azaltılması ve toplumun afetlere karşı direncinin artırılması amacı ile; belirli dönemlerde hükümetler ve kuruluşlar tarafından yol haritaları belirlenmektedir. Bu yol haritalarının en kapsamlısı ve afet risk azaltma (DRR) odaklı olanı 2005-2015 dönemi için hazırlanmış olan; Hyogo Eylem Planıdır. Daha sonra bu sürecin devamı niteliğinde olan Sendai Eylem Planı (2015-2030) yayınlanmıştır. Bu eylemlerin ve bildirimlerin nihai hedefi, toplulukların ve ulusların afetlere karşı direncini artırmak ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlamaktır.

Ülkemizde ve dünyada yaşanılan afetler türlerine göre farklılık göstermesine karşın ortak sonuç bu afetlerin neden olduğu can ve mal kayıplarıdır. Afet olayı gerçekleşmeden afete dirençli kentler kurmak ve yönetmek kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu kapsamda, gerek doğa kaynaklı gerekse teknolojik afetlerin azaltılması mümkünse önlenmesi noktasında bilim ve ileri teknolojiden yararlanmaya yönelik çözümler hızla geliştirilmeye devam etmektedir.

Mikrobölgeleme

Afetlerde dirençlilik bireysel ve çevresel faktörlerle yakından ilişkilidir. Kentsel yaşam alanlarımızın yapısı içindeki doğal direnç ve doğal kırılganlık, bir olayla karşılaştığında başa çıkabilme kapasitesinin varlığına ya da yokluğuna bağlı olarak yaşanılan olayın tehlike boyutunda kalabileceğine ya da afete dönüşebileceğine işaret eder. Mikrobölgeleme çalışmaları afete dirençli yerleşim alanlarının planlanmasına yönelik yapılan çalışmaların başlangıç evresini oluşturur. Mikrobölgeleme çalışmaları kapsamında, jeolojik, jeofizik, geoteknik ve yapısal araştırma yöntemleri kullanılarak yürütülen saha araştırmalarından elde edilen veriler depreme güvenli yerleşim alanlarının seçilmesine yönelik yapılacak çalışmalara altlık sağlar.

Mikrobölgeleme, mekânsal planlama çalışmaları yapılırken; yerleşime açılması düşünülen boş alanlardaki tüm afet tehlikelerini, yapılaşmış alanlarda ise tüm afet risklerini, büyük ölçekli haritalar üzerinde belirleyerek, güvenli arazi kullanımı ve bölgeleme kararlarının alınmasına, kentsel dönüşüm ve zarar azaltma planlaması çalışmaları için ise; stratejik amaçlar, hedefler ve öncelikler belirlenmesine girdi sağlayan çok disiplinli çalışmalardır. Mikrobölgeleme Etüt çalışmaları ile; İmar planına esas yerleşime uygunluk değerlendirmelerinin tehlike belirleme ve risk azaltma planlarının hazırlanmasında kullanılması suretiyle, afet risklerinin azaltılmasını, kentlerimizdeki çarpık yapılaşma ve yarattığı sorunların çağdaş şehircilik ilkeleri ve planlama esaslarına uygun olarak yeniden yapılandırılmasının sağlanması hedeflenmektedir. Mikrobölgeleme çalışmaları alan uzmanlığı gerektiren çalışmalardır. Bütünleşik tehlike haritalarının oluşturulmasında, jeoloji mühendisleri, jeofizik mühendisleri, inşaat mühendisleri ve harita mühendisleri birlikte çalışırlar. Mikrobölgeleme çalışmaları sonucunda elde edilen harita ve eki raporlar, deprem ve diğer afet zararlarının azaltılmasında etkin bir şekilde kullanılan planlama çalışmalarına girdi sağlayan çalışmalar olarak uygulanır.

Plana Esas Jeolojik, Jeolojik- Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etüt Genelgesi, T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından 10337 sayı ile 2008 yılında yayınlanmıştır. Bu genelgede Mikrobölgeleme etüdü, Ek-1:Plan KademeleriYerbilimsel Etütler ve Ek-2:Planlamaya Esas Jeolojik, Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etütlerine İlişkin Esaslar kapsamında tanımlanmıştır.

Mikrobölgeleme etüt raporları ile İmar planına esas Jeolojik-Jeoteknik Etüt raporlarında:

  • Sakıncalı alan, Uygun Olmayan Alan (UOA), Jeoteknik Etüt Gerektiren Alan (JEGA) ve/veya Ayrıntılı Jeoteknik Etüt Gerektiren Alan (AJE) değerlendirmesi içeren sahaları kapsayan raporları,
  • İlk defa imar planı çalışması yapılacak sahaları kapsayan İmar Planına Esas jeolojik, JeolojikJeoteknik etüt raporlarından uygun olmayan alan (UOA) ve/ veya Ayrıntılı Jeoteknik Etüt (AJE) gerektiren alan değerlendirmesi içeren raporları,
  • Mikrobölgeleme etüt raporları ve belediyenin bütüncül imar planına esas Jeolojik-Jeoteknik etüt raporları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Mekansal Planlama Genel Müdürlüğü tarafından onaylanır.

Mikrobölgeleme çalışmalarında aşağıda verilen proje aşamalarının izlenmesi tavsiye edilmektedir.

  • Başlangıç Aşaması
  • Detaylı Planlama Aşaması
  • Ham Verinin Toplanması ve Veri Tabanının Oluşturulması
  • Verilerin Tamamlanması ve Değerlendirilmesi
  • Mikrobölgeleme Haritalarının Oluşturulması ve Haritalama
  • Uygulamadan Elde Edilen Sonuçların Değerlendirilmesi.

Mikrobölgeleme çalışmaları kapsamında, deprem tehlikesi kaynaklı özellikle yerleşim yerlerinde zemin problemleri nedeniyle karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesine yönelik;

  • Yer Sarsıntısı
  • Yüzeysel Faylanma
  • Sıvılaşma
  • Zemin Büyütmesi
  • Toprak Kaymaları ve Kaya Düşmesi
  • Deprem ilişkili Su Baskınları

gibi riskler detaylı olarak araştırılır. Yüksek, orta ve düşük etki derecelendirmesi yapılarak mevcut risk ortaya konulur.

Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS)

CBS, yeryüzünde mevcut olan her türlü bilgiyi toplamaya, depolamaya ve analiz yapmaya yarayan bilgisayar tabanlı bir sistemdir. Gelişen teknolojik imkanlar ve bilimsel yöntemlere paralel olarak veri toplama, analiz etme ve yorumlama çalışmaları kolaylaşmıştır. Ancak bu gelişim süreci toplanan verilerin depolama ve yorumlama sorunlarını da beraberinde getirmiştir. CBS, mikrobölgeleme çalışmalarında arazide toplanan verilerin, coğrafi konumları ve öznitelik bilgileriyle ilişkilendirilmesi, ölçüm noktalarının birbirleri arasındaki ilişkilerinin analizinde kolaylık sağlamaktadır.

CBS, afet risklerinin azaltılması veya önlenmesi amacıyla, yerleşime uygunluk haritalarının hazırlanması diğer bir deyişle kentsel mikrobölgeleme haritalarının hazırlanmasında da etkin bir şekilde kullanılır. Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS);

  • Doğal veya insan kaynaklı afetler için tehlikeli bölgelerin haritalanması,
  • Yerleşime uygunluk (kentsel mikrobölgeleme) haritalarının hazırlanması,
  • Olası risk senaryoları belirleme,
  • Zarar azaltma (sakınım)-önleme,
  • Afet anı riski belirleme ve hasar dağılım haritaları üretme,
  • Kurumlar arası iş birliği ve koordinasyon,
  • Acil müdahale planları geliştirebilme,
  • Hızlı, güvenilir ve doğru karar verebilme,
  • Afet bilgi envanteri oluşturma ve güncelleme,
  • Veritabanı oluşturma,
  • Bütünleşik afet bilgi sisteminin oluşturulması,
  • Görülebilirlik, eğim, bakı, etki alanları belirleme ve
  • Yüzey analizleri gibi birçok konuda kullanılan etkin bir araçtır.

Afet bilgi sisteminin oluşturulması, bölgesel tehlike analizlerinin yapılması ve afet yönetiminin tüm evrelerinde coğrafi bilgi sistemi etkin bir şekilde kullanılan önemli bir araçtır. Afet Yönetim Merkezleri’nde, bilgi depolama, tehlike konumunun belirlenmesi, afet senaryolarının hazırlanması, karşılaşılan risklerin alansal etki haritalarının oluşturulması, afete müdahalede kullanılan kaynakların yönetilmesi, kurumlar arası bilgi paylaşımının hızlı ve güvenilir biçimde sağlanması aşamalarında CBS uygulamaları geliştirilebilir. Ülkemizde Ulusal ölçekte tanımlanmış standartlara göre kullanılan ve yaygınlaştırılmış, coğrafi bilgi sistemi esaslarına göre bir Ulusal Afet ve Acil Durum Yönetimi Bilgi Sistemi örneği olarak Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi (AYDES) verilebilir. AYDES en genel anlamda bütünleşik afet yönetiminin tüm aşamalarını elektronik ortamda takip edip, yönetebileceğimiz coğrafi bilgi sistemi tabanlı bir karar destek sistemidir. AYDES, olası bir afete hazırlıklı olma, afet anı müdahale organizasyonları geliştirebilme ve afet sonrası yeniden yapılanma sürecinde Ulusal Afet Veri Tabanı’na hangi kurumun ne tür bilgileri sağlayacağı, hangi hizmetleri ne şekilde vereceği, kurum ve kuruluşlar arasındaki bilgi paylaşımının nasıl sağlanacağı gibi konularda yetki ve bilgi karmaşasını büyük ölçüde çözmektedir. AYDES ile olay komuta sistemi, iyileştirme bilgi sistemi ve mekânsal bilgi sistemi üst düzey bir koordinasyon yapısında ele alınmıştır.

Coğrafi Bilgi Sistemi (CBS), tehlike kaynaklı yerleşim alanlarında karşılaşılabilecek risklerin önceden ortaya konulması sürecinde yaygın olarak kullanılan bir teknolojidir. İçinde barındırdığı jeoistatistiksel yöntemler ile sahada toplanan jeolojik, jeofizik, geoteknik, üst yapı verilerinin birbirleri arasındaki ilişkileri de ortaya koymak suretiyle detaylandırılmış risk sorgulamalarının ve analizlerinin yapılmasında etkin bir şekilde kullanılır. Bölgesel tehlike analizlerinin belirlenmesine yönelik yürütülen çalışmalar kapsamında verinin toplanması ve bilgiye dönüştürülmesi, verinin depolanması, sorgulanması ve bilgi yönetimi çalışmalarında CBS çözüm tekniklerinden yararlanılır.

Afetler genel olarak üç aşamada değerlendirilir. Dolayısıyla afet yönetimi çalışmaları kapsamında geliştirilecek olan CBS uygulamalarında bu üç aşama esas alınır. Bu aşamalar; (a) afet öncesi , (b) afet anı ve (c) afet sonrasıdır. Afetin yönetilmesi aşamasında en önemli unsurlardan birisi, kurumlar arası koordinasyon ve sağlıklı bilgi akışının, hızlı ve güvenilir biçimde sağlanmasıdır. Bu yüzden afetin her aşamasında Coğrafi Bilgi Sistemleri vazgeçilmez bir bilgi bankası olarak ve bilgi yönetimi çalışmalarında kullanılması gereken bir araçtır. Afet veri tabanları beklenen afet zararlarını azaltmaya veya mümkünse önlemeye yönelik yapılabilecek çalışmaların her aşamasında gereklidir. Bu veri tabanlarının belirli standartlarda tanımlanmış olması ve ulusal nitelik özelliği taşıması, Ulusal Afet Bilgi Sistemi oluşturulması açısından zorunludur. Deprem tehlike analizlerinin yapılabilmesi için oluşturulacak CBS veri tabanı;

  • Jeolojik veri tabanı,
  • Sismolojik veri tabanı,
  • Jeodezik veri tabanı,
  • Coğrafik veri tabanı,
  • Mülkiyet veri tabanı ve
  • Alt yapı veri tabanı bilgilerini içermelidir.

Tanımlı ulusal standartlara dayalı oluşturulan tüm bu veri tabanlarının oluşturulması kadar önemli diğer bir aşama bu bilgilerin güncel tutulmasıdır. Çünkü CBS’de oluşturulan bir bilgi bir gün sonra hatta aynı gün içinde güncelliğini veya doğruluğunu yitirebilmektedir. Dolayısıyla bu tür veri tabanlarına bilgi sağlayan kurum ve kuruluşların, sistemi güncel tutmaya yönelik operasyonel bir yapıyı bünyelerinde kurmaları ve işletmeleri gerekir. Afet yönetiminde kurumlar arası koordinasyon ve iş birliğinin oluşturulabilmesi için kurumların önceliklerinin belirlendiği; birlikte çalışma esaslarının değerlendirildiği, bu kurumların performanslarının ölçülmesini sağlayacak bir koordinasyon anlayışı ve koordinasyon hukukunun geliştirilebileceği bir alt yapı sisteminin sağlanması gerekmektedir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi