Afet Ekonomisi Ve Sigortacılığı Dersi 4. Ünite Özet
Afet Ekonomisi Ve Afetlerin Ekonomi Üzerindeki Doğrudan Etkileri
Giriş
Afetler, çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım, felaket ve belalardır. Bir doğa olayının afet sayılabilmesi için ölüm ve yaralanmalara yol açması ve insanların fiziksel ve sosyal varlıklarına zarar vermesi gerekir. Bu bağlamda insanların yaşamadığı bir yerde meydana gelen deprem ve sel gibi doğa olayları afet olarak değerlendirilmemektedir. Uluslararası Afet Veri Tabanında (EM-DAT) bir olayın afet olarak tanımlanabilmesi için aşağıdaki kriterlerden en az birinin gerçekleşmesi gerekir.
- Rapor edilmiş 10 veya daha fazla sayıda can kaybı,
- Rapor edilmiş 100 veya daha fazla sayıda etkilenen nüfus,
- Acil durum deklarasyonunun yapılmış olması,
- Uluslararası yardımın istenmiş olması.
Geniş kapsamlı bir tanımlamayla afet; insanlar için fiziksel, ekonomik, sosyal ve çevresel kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurarak veya kesintiye uğratarak toplulukları etkileyen, etkilenen topluluğun yerel imkân ve kaynaklarını kullanarak baş edemeyeceği doğa veya insan kökenli olayların sonuçlarıdır.
Afetlerin kaynağını “tehlike”ler oluşturur. Deprem, sel veya tayfun tehlikesinin ekonomik ve sosyal kayıp oluşturması ve mevcut olanaklarla baş edilemeyecek duruma dönüşmesi halinde tehlike afete dönüşmektedir. Dolayısıyla burada “zarar görebilirlik” kavramı da gündeme gelmelidir. Zarar görebilirlik , tehlike sonrasında ortaya çıkabilecek fiziksel, sosyal ve ekonomik zarar, hasar ve kayıpların ölçüsüdür. Her tehlike afete dönüşmeyebilir, toplum afetin etkilerine direnç gösteriyorsa afetin etkileri beklendiği kadar yüksek olmaz. Bu bağlamda;
Afet = Tehlike X Zarar Görebilirlik
şeklindeki formül kullanılabilir.
Kamuoyu afetlerin genellikle gündelik yaşamdaki yansımaları ve sosyal etkileri üzerine odaklanmaktadır. Oysa afetlerin meydana getirdiği ekonomik etkiler son derece önemlidir. Afet denilince Türkiye’de genellikle ilk akla gelen depremlerdir. Oysa afetler farklı şekillerde ortaya çıkar ve sınıflandırılır. CRED ( Centre for Research on the Epidemiology of Disasters ) tarafından yapılan sınıflandırmaya göre doğal afetler üç ana başlık altında toplanmaktadır. Bunlar:
- Biyolojik afetler
- Jeofiziksel afetler
- İklimsel afetler şeklinde sıralanabilir.
İklimsel afetler iki alt başlık altında incelenir. Bunlardan birincisi “hidrolik afetler”dir. Bunlar kendi arasında “seller” ve “sulu heyelanlar” olarak ikiye ayrılır. İkinci ana başlık ise “meteorolojik afetler”dir. Bunların arasında “fırtınalar” (tropik tayfunlar ve bölgesel fırtınalar), “aşırı sıcaklık değişimleri” (sıcak hava, soğuk hava, aşırı kış koşulları), “kuraklık” ve “güçlü yangınlar” gelmektedir.
Afetlerin bir kısmı da insan kaynaklıdır. İnsan kaynaklı afetlere teknolojik afetler denilmektedir. Bu afetler doğanın kendi gücü dolayısıyla değil, insanın doğaya olan etkileşiminin aşırılaşması sonucunda oluşurlar ve başlıca nedenleri:
- Eğitimsizlik,
- Bilgisizlik,
- Dikkatsizlik ve
- Yeterli önlemlerin alınmamasıdır.
Teknolojik afetler;
- Endüstriyel kazalar,
- Ulaştırma kazaları ve
- Diğer kazalardan (nükleer, biyolojik, kimyasal vb.) oluşmaktadır.
İnsan faktörünün etkili olduğu afetler, bazen kendi başına tetiklenebileceği gibi bazen de depremin neden olduğu baraj yıkılması, nükleer santral hasarları gibi doğa kökenli bir afet tarafından da tetiklenebilir.
Afet Ekonomisinin Temel Kavramları
Afet ekonomisi son dönemde gelişen ve afetlerin ortaya çıkma sıklığı arttıkça giderek daha çok araştırmaların yapılmaya başlandığı bir alandır. Bu nedenle teorik ve ampirik literatür giderek zenginleşmektedir. Bu bölümde afet ekonomisinin temel kavramlarına ait öze bilgilere yer verilecektir.
Afet Ekonomisinin Tanımı
İnsan toplulukları için can ve mal kaybına yol açan olağan dışı olaylar olan afetlere olan ilgi günümüzde küreselleşmenin etkisiyle geçmişe oranla daha büyük boyutlardadır. Çünkü küreselleşmeyle birlikte;
- Kitle iletişim teknolojilerindeki olağanüstü ilerleme nedeniyle dünyanın herhangi bir bölgesinde meydana gelen bir olay birkaç saat ve hatta bazen birkaç dakika içinde tüm dünyada duyulabilmektedir.
- Ulaşım teknolojilerindeki olağanüstü ilerlemeler neticesinde afetlere müdahale etme hızı da son derece yükselmiş, afet sonrasında afet yaşanan bölgeye ulaşma ve yardım götürme süresi de yine birkaç saate veya birkaç güne kadar inmiştir.
Küreselleşme süreci dünya ekonomilerinin bütünleşmesini sağladığı için afetlerin oluşturduğu ekonomik etkiler sadece afetin yaşandığı ülkeyi değil o ülkenin ekonomik ilişki içinde bulunduğu ülke ve bölgeyi de olumsuz etkilemektedir. Afetin yaşandığı ülkeye yoğun bir ihracat hacmi olan bir ülkenin ekonomisi, afet yaşanan ülkenin ekonomisi sarsılıp millî gelirinin düşmesinden olumsuz yönde etkilenmektedir. Dolayısıyla doğal afetler ülkelerin ekonomilerini oldukça olumsuz yönde etkilemektedir.
Ekonomi bilimin bir alt disiplini olan “afet ekonomisi”, bu gerçeklerden yola çıkan ekonomistlerin uğraş alanı olarak giderek belirginleşmektedir.
Herhangi bir ekonomi alt disiplinin tanımı ekonominin genel tanımından çok farklı olamaz. Kıt kaynaklar ile sonsuz ihtiyaçlar arasında dengenin nasıl kurulacağını inceleyen ekonomi bilimi, afetler söz konusu olduğunda da aynı dengenin nasıl kurulacağını inceler. Afet ekonomisi, afetlerin hem öncesini hem de sonrasını kapsayan ekonomik sorunları inceler. Afetlerin öncesinde yapılan hazırlıklar kadar afet sırasında ve sonrasındaki tüm faaliyetlerin ekonomik boyutları vardır. Dolayısıyla afet ekonomisi , afetlerin önlenmesi ve afetlere hazırlık aşaması ile afetler sonrasında yaşanan can ve mal kayıplarının etkilerinin giderilmesi aşamasında kıt kaynakların en uygun şekilde nasıl kullanılması gerektiğini inceleyen bilim dalıdır.
Afet Ekonomisinde Yöntem
Bütün ekonomi alt disiplinlerinde olduğu gibi, afet ekonomisinde de yöntemin temel ilkeleri geçerlidir. Sosyal bilimlerde, doğal afetlerin etkilerinin açıklanmasına dönük çalışmaların daha çok “sosyoloji” bilimi ağırlıklı olduğu görülmektedir. Yapılan açıklamalar ilk başlarda büyük ölçüde sosyoloji odaklıydı. İçinde bulunduğumuz son dönemde ise doğal afetlerle ilgili açıklamaların ekseninin giderek ekonomi bilimine doğru kaydığı gözlenmektedir. Bunun başlıca nedeni, doğal afetlerin olumsuz etkilerinin önlenmesinde ekonomik gücün öneminin anlaşılmasıdır.
Doğal afetlerin ekonomik açıklamasına yönelik başlıca yöntemler:
- Doğal Afetlerin Analitik Modelleri,
- Doğal Afetlerin Ampirik Modelleri,
- K Modelleri (Katastrofi, Kaos ve Karmaşa) ve
- Disiplinler Arası Modeller
şekilinde sıralanabilir.
Doğal Afetlerin Analitik Modelleri: “Genel Sistem Teorileri” yaklaşımı adı da verilen bu modeller; girdi çıktı analizi, fayda maliyet analizi ve sosyal muhasebe analizi gibi konulara dayalı olan ve Neoklasik Genel Denge ve Büyüme Modeli çerçevesinde ele alınan modellerdir. Bu modellerde doğal afetler “dışsal faktörler” olarak ele alınarak doğal afetlerin kısa ve uzun dönem etkileri incelenmektedir. Genel sistem teorilerinin ortak yönü, kapalı evren modeline dayalı olmaları ve tabiat olaylarını açıklayan bilimsel disiplinlerde aşırı uzmanlaşmaya gitmeleridir. Genel sistem teorisyenleri, aşırı uzmanlaşan disiplinlerin tabiat olaylarını açıklama sürecinde sistemin geneline iyi bakıldığı takdirde belirli ilişkiler ağı içindeki gerçeklerin daha iyi anlaşılabileceğini düşünmektedirler. Bu bağlamda, doğal afetler, insani ve doğal faaliyetlerden oluşan bir bütün olarak görülmelidir. Genel sistem teorileri olayların doğrusal (lineer) bir eksende gerçekleştiğini savunmaktadır. Dolayısıyla sınırları iyi çizildiği takdirde doğal afetlerin önceden tahmin edilebileceğini savunmaktadırlar.
Doğal Afetlerin Ampirik Modelleri: Bu görüşü savunanlar doğal afetler gibi fizikoekonomik olayların sürekli değişim, belirsizlik ve sınırlı akılcılık nedeniyle modellenemeyeceğini, modellenebilmesi için davranışçı iktisat biliminden yararlanarak ampirik bulgulardan yararlanılması gerektiğini ileri sürmektedirler. Bu düşünceye göre doğal afetler çerçevesinde değerlendirmeler yapılırken sadece fiyat mekanizması değil bunun dışındaki çok sayıda bilgi üretme ve öğrenme süreci ve en önemlisi de insanoğlunun deneyimsel adaptasyon süreci göz önünde tutulmalıdır.
K Modelleri (Katastrofi, Kaos ve Karmaşa): Tabiatta sadece doğrusal çizgiler ve ince ayrıntılarla bezenmiş düzenlilikler olmadığını ileri süren kimi düşünürler, kaos, bilinmezlik, çatışma ve katastrofinin de değişim süreçlerinde önemli olduğunu ileri sürmektedir. Dünyanın ve evrenin işleyişine oldukça farklı açıklamalar geliştiren bu yöndeki düşünürlerin geliştirdiği fikirler başlıca üç teori altında toplanmaktadır:
- Karmaşık Sistemler Teorisi,
- Kaos Teorisi ve
- Katastrofi Teorisi.
Bu teorilerin ortak noktası, sistemlerin başlangıç koşulları ve tarihsel gelişimi bilinmediği müddetçe geleceğin de bilinemeyeceğini kabul etmeleridir.
Katastrofi teorisine dayalı modeller, yoğun matematiksel bilgi ve bilgisayar programları kullanmak ve geçmişe dönük analizlerden yola çıkmak suretiyle doğal afetlerin ortaya çıkma olasılıklarını, ortaya çıkabilecek hasarları ve riskleri hesaplamaya çalışır.
Kaos Teorisi de katastrofilerin meydana geldiği düzen üzerine kuruludur. Kaos teorine göre basit gözüken olaylar aslında son derece karmaşık ilişkilerin sonucudur ve aslında dinamiklerin çoğu doğrusal (lineer) olmayan unsurlar ile bağlantılıdır. Kaos teorisyenleri bu doğrusal olmayan unsurların olayları nasıl etkilediğini gözlemlemekte ve başlangıç koşulları kesin olarak bilinmedikçe kaotik bir sistemle ilgili tahmin yapmanın olanaksızlığı üzerinde durmaktadır. Kaos teorisi, aşırı uzmanlaşma nedeniyle afetlerin ekonomik etkilerini açıklamada mevcut disiplinlerin yetersiz kalacağını ve bu nedenle afetlerin ekonomik etkilerine bütüncül ve disiplinler arası yaklaşmak gerektiğini ileri sürmektedir. Kaos teorisyenleri, eğer doğal afetlerle ilgili sistemin başlangıç koşulları ve tüm parametreleri bilinebilseydi doğru tahminler yapılabilirdi, ancak bu mümkün değildir, iç içe geçmiş sistemlerden oluşan karmaşık sistemlerin gelecekteki durumlarını ortaya koymak son derece güçtür. Çünkü karmaşık sistemlerde her parçanın diğeri üzerinde etkisi vardır. ABD’li meteoroji uzmanı Edward Lorenz, hava durumu gibi karmaşık sistemlerde yapılan küçük bir hatanın çok büyük hatalara yol açabileceğini bulmuştur. Kelebek etkisi denilen bu durum; evrendeki küçük bir hareketin zincirleme etkiler ile tahmin edilemeyecek boyutlara ve sonuçlara yol açması şeklinde açıklanmaktadır.
Disiplinler Arası Modeller: Bugüne kadar yapılan araştırmaların sonuçları doğal afetlerin disiplinler arası model ve yöntemleri gerektirdiğini göstermektedir. Fizik, kimya, biyoloji, jeoloji, meteoroloji, mühendislik vb. gibi disiplinler yanında doğal afetleri ilgilendiren çok sayıda sosyal ve ekonomik faktör bulunmaktadır. Bu çok disiplinli yapıyı ön planda tutan yaklaşımların gerçekçi çözümler üretmeleri daha kolaydır. Doğal afet yıkımlarındaki hasar seviyesinde toplumun fiziksel düzenlemelerinin yanında insanları dirençsiz yapılar içine hapseden sosyal süreçlerde etkilidir. Bu bağlamda doğal afetlerin verdiği hasarı artıran; güvensiz yaşama alanları, güvensiz ekonomik aktiviteler, çevresel bozulma, temel geçimliklerin erozyona uğraması gibi sosyal faktörler afetlerle ilgili araştırmalarında mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Afetlerin Ekonomi Üzerindeki Doğrudan Etkileri
Afetlerin ekonomik etkileri oldukça çok boyutludur. Bu etkilerin her bir boyutu ayrı bir ekonomi alt disiplini tarafından ele alınabilir. Burada öncelikle afetlerin temel ekonomik etkileri ele alınacaktır. Burada yapılan sınıflandırma esas olarak afetlerin meydana getirdiği etkilerin dolaylı ve dolaysız olup olmadıklarına ve meydana gelen ilk etkiden (yani birincil etkiden) sonra ortaya çıkan yeni etkilerin (ikincil etkiler) zamansal sıralamasına göre olacaktır.
Afetlerin doğrudan ekonomik kayıpları yedi kategoride incelenebilir:
- Yapıların yeniden yapılmasının veya onarılmasının maliyeti,
- Yapıların içindeki özel malların zararı,
- Yapıların içindeki ticari mallara gelen zarar,
- Yapıların onarılması için gereken zamanda eğitim, hizmet ve ticaretin aksaması,
- Gerektiğinde konut ve işyerlerinin taşınma maliyeti,
- Gelir kaybı,
- Kira kaybı.
Afetlerin ortaya çıkardığı zarar boyutu üç ana faktöre bağlı olarak artış gösterir. Bu faktörler şunlardır:
- Doğal faktörler: Bölgenin iklimi, bitki örtüsü gibi iklimsel ve coğrafî karakteristik, genel ya da anlık hava koşulları, arazinin yapısı, jeolojik, tektonik ve sismolojik özellikleri.
- İnsan Faktörü: Bölgedeki endüstri yoğunluğu ve özellikleri, enerji kaynakları açısından durumu, yapısal ve yapısal olmayan faktörler, ilgili yasal mevzuat ve yaptırımlar, eğitim durumu, nüfus yoğunluğu, yaşam tarzları ve alışkanlıklar, demografik ve beşeri faktörler.
- Zamanlama: Ortaya çıkan afetin veya acil durumun zamanı.
Beşeri Sermayenin Azalması ve Yok Olması
Kişilere mal olmuş beceri, bilgi ve kazanılmış diğer tüm yeteneklerin bileşimi olan beşeri sermaye veya kısacası “insan unsuru”, ekonomik büyüme ve kalkınma sürecinde en az fiziksel sermaye kadar veya daha da önemli bir faktördür.
Bireylerin kendilerinin finanse ettiği ve eğitim ve sağlık konusundaki kamusal harcamalarla da desteklenen uzun yılların birikimi niteliğindeki beşeri sermaye afetlerden büyük zarar görmektedir. Özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeler kıt olan imkânlarıyla yetiştirdikleri, eğitim verdikleri işgüçlerini afetlerde yitirdikleri zaman bu telafisi güç bir zarar olmaktadır. Gelişmiş ülkeler ise güçlü beşeri sermaye altyapısına sahip oldukları için afetlerin etkilerini daha kolay atlatmaktadır.
Binaların Hasar Görmesi ve Yıkılması
Afetlerden sonra dikkat çeken en önemli hasar binaların yıkılmasıdır. Bina yapımı önemli miktarda kaynak gerektiren bir süreçtir. Bu kaynaklar bireylerin yapmış oldukları tasarruflarla veya borçlanma ile finanse edilir. İnşaat sektörü birçok ülke için en önemli sektörler arasında yer alır. Özellikle Türkiye için inşaat sektörü kilit sektördür. Yani ilgili birçok sektörü besler ve beslenir. Çeşitli zorluklar ile uzun yıllar içinde yapılmış ve kısıtlı fonlarla finanse edilmiş olan binaların deprem, sel, yangın gibi afetlerle yıkılması ve hasara uğraması ekonomi için büyük kayıplar meydana getirir.
Üretim Birimlerinin Hasar Görmesi ve Yıkılması
Bir ülkenin millî gelirini oluşturan aktiviteler ve işgücünün istihdamı o ülkenin özel ve kamu sektörüne ait üretim birimlerinde gerçekleşir. Fabrikalar, işyerleri, atölyeler ve benzeri üretim birimlerinde o ülkenin mal ve hizmet üretimi gerçekleşir. Bu üretim tesislerinde afetler nedeniyle ortaya çıkan yıkım ve hasarlar afetlerin doğrudan etkileri kapsamında yer alır. Üretim birimi dediğimizde akla sadece binalar içinde faaliyet gösteren birimler gelse de aslında kapsam çok daha geniştir. Afetlerin etkili olduğu üretim birimleri; tarlaları, çiftlikleri, okulları, üniversiteleri, hastaneleri, kamu binalarını ve buna benzer tüm diğer üretken fiziksel altyapıyı kapsayabilir.
Meskenlerin Hasar Görmesi ve Yıkılması
İnsanların en önemli yaşam alanları olan meskenler de afetlerden büyük hasar görürler. Bu zararlar meskenlerin yapımı aşamasında afetlere dayanıklılık standartlarında yapılmamaları durumunda çok daha fazla olur.
Ulaşım, İletişim ve Diğer Üstyapı – Altyapı Sistemlerinin Hasar Görmesi
Kurulması çok yüksek maliyetleri gerektiren iletişim altyapıları için en büyük tehditlerin başında da doğal afetler gelmektedir. Öte yandan yine bir ülke vatandaşları için vazgeçilmez altyapılar olan su, elektrik, petrol, doğal gaz, atık su sistemleri de doğal afetlerden olumsuz etkilenmektedir. Depremler, yangınlar, kasırgalar ve seller nedeniyle barajlar, enerji nakil hatları, petrol ve doğal gaz taşıyan boru hatları ve atık su sistemleri büyük hasar görerek kullanılamaz hâle gelmektedir. Bunlara ilave olarak doğal afetler; asker, polis, itfaiye, hastane, acil medikal hizmetler, çöp ve atık sistemleri, yakıt tedarikçileri gibi sayıları daha da artırılabilecek özel ve kamusal hizmetlerin (bu sistemlere kısaca “candamarı sistemleri” adı verilir) tahrip olmasına yol açar ve yaşam koşullarını olumsuz yönde etkiler. Hizmet şebekeleri dediğimiz temiz ve atık su şebekeleri, su arıtma tesisleri, kanalizasyon sistemleri, doğal gaz sistemleri, elektrik şebekesi ve iletişim tesislerinde meydana gelen hasarın ekonomik boyutuna “candamarı ekonomik kaybı (CEK)” adı verilir.
Üretim, Gelir ve Servet Seviyesindeki Düşmeler
Doğal afetler bir ülkenin üretim altyapısını olumsuz etkilediği için üretim ve dolayısıyla gelir seviyesinde ve bunun yanında servet miktarında büyük düşmeler meydana getirir. Doğal afetlerin GSYİH üzerinde meydana getirdiği etki kesinlikle negatiftir.
Yapılan çalışmalar doğal afetlerin GSYİH üzerindeki kısa vadeli etkilerinin olumsuz olduğu üzerinde uzlaşırken uzun vadeli etkileri konusunda farklı sonuçlara ulaşılmaktadır. Bazı araştırmalar afetlerin yıkıcı etkilerinin yeni teknolojilerin gelişmesini ve yatırımları tahrik ettiğini, zamanla verimliliğin artması ile ekonomik büyümenin hızlandığını ileri sürmektedir. Elbette bu durum afetlerin türüne ve şiddetine göre farklılık arz edecektir.
Doğal afetler üretimi, iş hayatını ve tedarik zincirini olumsuz etkiler ve kesintiye uğratır. Doğal afetlerin zarar verdiği üretim sektörlerinin başında tarım sektörü gelmektedir. Tarım sektörü hem istihdam meydana getirmesi hem de bir ülkenin “gıda güvenliğini” sağlaması açısından yaşamsal bir sektördür. Gıda Güvenliği, bir ülkede yaşayan insanların yaşamlarını sürdürebilmek için yeterli miktarda güvenli ve besleyici gıdaya erişimi olarak tanımlanır. Her türlü doğal afet tarımsal üretimi olumsuz etkiler. Depremler, sel ve heyelanlar, yangınlar, fırtına ve kasırgalar toprakların kullanılamaz hâle gelmesine ve ürünlerin yok olmasına neden olmaktadır.
Doğal afetlerin zarar verdiği ikinci bir sektör sanayi sektörüdür. Sanayi sektörü doğal afetlerden olumsuz etkilenir ve sektörün üretimi düşerken bu sektörden geçinenlerin gelirleri de azalır. Sanayi sektörü doğal afetlerden gördüğü zararı fiziksel hasardan, hammadde akışının kesilmesinden, işgücü ve müşteri kaybından ve candamarı sistemlerinin aksamasından görmektedir.
Afetlerin etkilediği bir diğer önemli sektör hizmet sektörüdür. Hizmet sektöründe çok geniş bir üretim yelpazesi vardır ve doğal afetler farklı şekillerde etkili olur. Doğal afetler sonrasında perakende ticaret sektörü ve kişisel hizmet sektörleri gibi daha rekabetçi ve/veya büyüme hız yavaş olan; dolayısıyla daha az geliri olan firmaların başarısız olma olasılığı daha yüksektir. Öte yandan afetlerde şube (branch) veya franchise tarzı daha fazla kaynak ve kredi girişine sahip olan ve geniş bir ağın üyesi olan firmalar daha kolay ayakta kalırken bağımsız firmalar daha büyük zarar görür. Öte yandan firma büyüklüğü açısından değerlendirildiğinde büyük ölçekli firmaların afetlere dayanıklılığı küçük ölçekli firmalara göre daha yüksektir.
Afetlerin doğrudan etkilediği hangi sektör olursa olsun dolaylı ve zincirleme etkileri ile diğer sektörleri de olumsuz etkiler. En başta gelir düşmesi nedeniyle ülkenin tümünde talep düşmeleri yaşanacak ve bu da istihdam üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıkaracaktır.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 8 Gün önce comment 11 visibility 17874
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1166
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 616
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2741
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 907
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25573
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14507
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12510
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12501
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10424