Temel Gerontoloji Dersi 7. Ünite Özet

Yaşlılara Yönelik Sosyal Politikalar Ve Sosyal Yaşam Çevresinin Düzenlenmesi

Giriş

Günümüzde yaşlılık çok yönlü sosyal bir sorun olarak görülmektedir. Bunun nedenleri arasında; toplumsal değişme ve gelişmelere paralel olarak geniş ailelerin yerini çekirdek ailelerin alması, kadının çalışma yaşamına katılması, geleneklerin, kültürün ve değerlerin değişmesi, artık “ata” ve “otorite” olamayan yaşlının aile içerisinde yük/sorun olmaya başlaması yer almaktadır.

Yaşlılara Yönelik Sosyal Politikalar

Yaşlılık döneminde fiziki güçsüzlüklerden başlayan ve diğer çeşitli zayıflıklara kadar uzanan bir güçten düşme ile karşı karşıya kalınmaktadır. Yaşlılara dönük sosyal politikalar, bu desteğin somut/pratik “sosyal” yönü olarak bilinmektedir. Bu çerçevede, bakım hizmetleri, sosyal hizmetler, sosyal yardımlar ve çeşitli emeklilik sistemleri yolu ile yaşlılara yönelik sosyal politikalar geliştirilmektedir ve uygulanmaktadır.

Yaşlılara Yönelik Sosyal Politikalara Duyulan Gereksinimin Nedenleri

Yaşlılara yönelik sosyal politikalar geliştirilmesinin nedenleri şunlardır:

  • Demografik nedenler,
  • Ekonomik faktörler,
  • Aile yapısındaki dönüşüm,
  • Demokratik yönetimlerin giderek yaygınlaşmaı,
  • Siyasi hukuki zemin: “Sosyal devlet” ilkesi.

Özellikle Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yüz binlerce genç ve yetişkin yaş gruplarının yaşamlarını kaybetmelerine neden olmuştur. Diğer taraftan, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ivme kazanan teknolojik yenilikler ve buluşlar yaşam koşullarını iyileştirmiştir. Sağlık hizmetlerinden önceki dönemlere göre daha yaygın ve etkin olarak yararlanılabilmesi olanaklı hale gelmiştir. Tıp alanında koruma, teşhis ve tedavi yöntemlerinde kaydedilen devrim niteliğindeki aşamalar ve sağlık hizmetlerinden daha yaygın ve etkin yararlanabilme ortalama yaşam süresinin sürekli çoğalmasında etkili olmuştur. Bu nedenlerin sonucunda ortaya çıkan demografik dönüşümün en önemli etkisi ise 65 yaş üzeri nüfusun artması ve toplam nüfus içindeki oranının yükselmesi biçiminde ortaya çıkmıştır.

Günümüzde gelişmiş ülkelerde nüfus artışı yavaşlamış ve yaşlıların nüfus içindeki oranı artmıştır. Yaşlı nüfusun bağımlılık oranlarının yüksek olduğu ülkelerde, ulusal gelire katkılarının olmamasından dolayı yaşlıların, çalışma çağındaki nüfus için bir yük olacağı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle gelişmiş ülkelerde, yaşlıları çalışmaya özendirip, yönlendirecek, karşılaşabilecekleri engelleri aşabilmelerine yardımcı olacak yönde, uygulamaya konulan sosyal politikaların temelinde bağımlılık yükünün azaltılması amacının önemli bir etken olduğu ifade edilmektedir.

Sosyal dönüşümde en önemli değişim aile kurumunda olmuştur. Geleneksel aile yapısından çekirdek aile yapısına geçilmesi ile yalnız yaşamak zorunda kalan yaşlı insanların sayısı artmıştır

Günümüzde, yaşlı nüfus giderek yaygınlaşan demokratik yönetimlerde seçmen olarak hiç de küçümsenmeyecek sayısal bir güç hâline gelmiştir. Bu durum, siyasal partilerin yaşlılara yönelik sosyal politikalara önem ve öncelik vermelerine yol açmıştır. Birçok siyasal parti, programlarında yaşlı kesimin korunmasını öngören politikalara yer vermeye başlamıştır. İktidara geldiklerinde ise bu partiler, gerçekleştirmeyi vaat ettikleri yaşlılara yönelik politikalara işlerlik kazandırmışlardır. Bu nedenle yaşlılara yönelik sosyal politikaların kapsamının ve içeriğinin gelişmesinde, yaygınlaşan demokratik yönetim biçiminin de payı bulunmaktadır.

“Sosyal devlet” ilkesi; herkese, içinde yaşamakta olduğu toplumun olanaklarına uygun bir yaşam düzeyini sağlamakla kendini görevli bilen devlet anlayışını ifade eder. Bu ilkeyi benimseyen devletler, vatandaşların sosyoekonomik durumlarını iyileştirmek, insan onuruna yaraşır bir hayat sürmelerini sağlamak ve sosyal güvenliklerini temin etmek hususlarında kendilerini yükümlü görmüşlerdir. Bu yükümlülükler, anayasal dayanaklarla da “görev” haline gelmiştir. Böylece “yaşlılar için devlet sorumluluğu” ve hayatın her alanında yaşlılara garantinin sağlanması söz konusu olmuştur. Sosyal hukuk devleti ilkesinin giderek yaygınlık kazanmış olması, yaşlılara yönelik sosyal politikalara önem kazandırmıştır.

Yaşlılara yönelik sosyal politikalar denilince, dünya ölçeğinde öncelikli olarak “emeklilik sistemleri” akla gelmektedir. Bunun yanında yaşlılara yönelik çalışma hayatında karşılaşılması muhtemel sosyal dışlanma, ayrımcılık vb. sorunların giderilmesi amacıyla da sosyal politikalar söz konusu olmaktadır. Nihayetinde sosyal hizmetler kapsamında yaşlı bakım ve destek hizmetleri ile sosyal yardımlar , yaşlılara yönelik sosyal politika uygulamalarının diğer önemli ayaklarındandır.

Sosyal güvenlik olarak yaşlılara yönelik en yaygın sosyal politika uygulaması yaşlılık sigortasıdır. Yaşlılık sigortası , “yaşın ilerlemesi gibi nedenlerden dolayı fiziki gücünü kaybeden; dolayısıyla gelir ve kazanç kaybına uğrama tehlikesi ile karşı karşıya kalan kişilerin, bu sosyal riskini karşılama ve onlara emekli aylığı bağlama amacını güden” bir sigorta türüdür. Yaşlılık sigortasının iki temel amacı vardır:

  • Birincisi, hayat süreci içinde bireylerin tüketimini kolaylaştırmak;
  • İkincisi ise güvenliktir.

Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi denilince akla sosyal sigorta sistemi gelmektedir; bu da yaşlılık sigortası ya da emeklilik sistemini çağrıştırmaktadır. Türkiye’de sosyal güvenlikten yoksun yaşlıların fazla oluşu, bu yaşlılar  açısından hiç olmazsa “temel güvenliğin” sağlanması, geçimlerini sağlayabilecekleri “asgari” bir gelire sahip olmalarının gerekli olduğunu ortaya koymaktadır.

Yaşlı insanların yapabilirliklerine uygun işlerde istihdam edilmeleri, bu kişilerin karşı karşıya kaldığı yoksulluk riskinin azaltılmasında kuşkusuz önemli rol oynarken, gönüllü faaliyetlere aktif katılımları da bu kişilerin kendilerini toplumdan soyutlamalarının önüne geçecektir. Aktif yaşlanma politikalarının benimsenmesi, yaşlı insanları sağlıklı, bağımsız ve aktif tutmanın yanı sıra ileri yaştaki yoksullukla mücadele için kullanılacak önemli araçlardan biridir. Bu amaçla emekliliğe kademeli geçiş ve yaşlı çalışanların istihdam edilebilirliğinin artırılması için yaşlı çalışanların yarı zamanlı işlere yönlendirilmesi, yaşlı çalışanların genellikle bakım yükümlülüklerinin de olması nedeniyle, çalışma saatlerine esnek düzenlemelerin getirilmesi yoluyla uzun süre çalışmaları teşvik edilmelidir.

Yaşlanma-2002 Uluslararası Eylem Planı

Toplumda yaşlanan nüfus gereksinimlerinin karşılanması ve verilecek hizmetlerin planlanması için, Yaşlanma 2002 Uluslararası Eylem Planı (International Plan of Action on Ageing, 2002) Dünya Sağlık Örgütü Uzmanlarının 12 Nisan 2002’de yaptıkları toplantı sonucunda hazırlanmış bir rapordur. Eylem Planı’nın amacı, her yerde insanların güvenli ve saygın şekilde yaşlanmalarını ve toplumlarında bütün haklara sahip birer vatandaş olarak yaşamaya devam etmelerini garanti etmektir. Plan’da, bölgesel yaşanan değişimler, bölgeler arasındaki kalkınma düzeyi farklılıkları ve küreselleşen dünyada ülkelerin birbirine bağımlılığı da göz önüne alınmaktadır.

Eylem önerileri, öncelikli üç konuya göre düzenlenmiştir:

  • Yaşlılar ve kalkınma,
  • Yaşlılıkta sağlık ve iyi olma durumunun artırılması,
  • Güvenli, kolaylaştırıcı, destekleyici çevrelerin sağlanması.

Yaşlıların yaşamlarının güvende olma durumu, bu üç konudaki ilerlemeden oldukça fazla etkilenmektedir.

Yaşlanan dünyaya uyumun başarısının, sosyal kalkınma, yaşlıların yaşam kalitesinde iyileşme ve yaşam boyu refahını destekleyen çeşitli sistemlerin resmi ya da kayıt dışı sektör sürdürebilirliğini sağlama ile ölçüldüğü dünyada, öncelikli konular arasında;

  • Politikaların oluşturulması,
  • Gerekli düzenlemelerin yapılması ve yürütülmesine rehberlik etmek bulunmaktadır.

Yaşlılar, kalkınma sürecine tam olarak katılmalı ve aynı zamanda yararlarını da paylaşmalıdır. Hiçbir birey, kalkınmadan yararlanma fırsatından mahrum edilmemelidir. Toplumun sosyoekonomik gelişmesi üzerinde etkisi olan nüfus yaşlanması ile bütün ülkelerde yer alan sosyal ve ekonomik değişiklikler, yaşlıların güçlendirilmesi ve toplum yaşamına katılımlarının sağlanması için acil kararlara ihtiyaç duyulduğunu ortaya koymaktadır. Yaşlıların organizasyonları, kuşaklar arası iletişimin desteklenmesi ve geliştirilmesini sağlamaları açısından çok önemlidir.

İşsizlik, istihdam yetersizliği ve iş yaşamının katı kuralları yaşlıların gelir getiren işlerde çalışmalarına engel olmakta, olanaklar sınırlandırılmakta ve toplum yaşlıların enerji ve yeteneklerinden yoksun bırakılmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ve ekonomileri geçiş döneminde bulunan ülkelerde yaşlıların çoğu, uygun olmayan koşullarda ve kayıt dışı sektörlerde çalışmakta; bu durum resmi sektörde çalışmanın sağladığı sosyal olanaklardan ve koruyucu uygulamalardan yararlanmaya engel olmaktadır.

Gelişmekte olan birçok ülkenin ve ekonomileri geçiş döneminde olan ülkelerin kırsal alanlarında, genç yaştaki bireylerin göç etmeleri nedeniyle, yaşlı nüfus belirgin olarak fazladır. Gelişmiş ülkelerin kırsal alanlarında yetersiz ekonomik kaynaklar, toplum kaynakları ve yaşlıların temel hizmetlere ulaşamaması halen yaşanan sorunlar arasındadır. Kentlerde durum, geleneksel geniş aile yapısının ve iletişimin sürdürülmesi açısından, kırsal alanlara göre daha kötüdür.

Yaşlı çalışanların bilgilendirme, eğitim ve öğretim olanaklarına ulaşımının sağlanmasına daha fazla önem verilmelidir.

Her düzeyde (aile, toplum, ulusal) kuşaklar arasında dayanışma, bütün yaş gruplarını kapsayan bir toplum hedefinin temel dayanağıdır. Dayanışma, sosyal birlik beraberlik için ön koşul olmasının yanında, toplumun refahının ve bakım sistemlerinin temelidir. Kuşaklar arası bağlar, aile ve toplum düzeyinde, herkes için değerlidir. Diğer taraftan yaşlılar için genç kuşaklarla yaşamanın her zaman en iyi seçenek ya da tercih edilen olmadığını kabul etmek önemlidir.

Yaşlılık döneminde yoksulluğun ortadan kaldırılması, Yaşlanma 2002 Eylem Planı’nın temel amaçlarından biridir. Özellikle dünyada yaşlı ve yoksul kadın sayısı daha fazla olduğu için, kadınlar arasında yoksulluğu önleme politikaları ağırlık kazanmaktadır.

Gelir güvenliği ve sosyal koruma/sosyal güvenlik göstergeleri, yardımcı olsun olmasın, iyi yapılandırılmış olmalarının yanında kayıt dışı sektör planları da içerirler. Enflasyonun yüksek olduğu yerlerde, emekli maaşları, özürlülük sigortası, sağlık güvenceleri ve kişilerin birikimleri değerlerini kaybetmektedir.

Doğal afetlerde ve diğer acil durumlarda yaşlılar, aile bireylerinden ve dostlarından uzak kalmaları, beslenme ve barınak bulma olanaklarının daha az olması nedeniyle zarar görmeye açıktır ve bu durumun öneminin kavranması gerekir. Bu dönemlerde, temel bakım rollerini üstlenmeleri için yaşlılara başvurulabilir. Hükümetler, kurtarma ve yardım kuruluşları, rehabilitasyon ve yeniden yapılanma döneminde, yaşlıların acil durumlarla başa çıkmada olumlu katkıda bulunabileceklerini de kabul etmelidir.

Sağlıklı ve refah içinde yaşlanmak için, yaşam boyunca bireysel çaba ve bu çabaların başarılı olabileceği uygun bir çevre gerekmektedir. Bireylerin sorumluluğu, sağlıklı bir yaşam tarzını sürdürmektir. Hükümetlerin sorumluluğu ise sağlıklı ve refah içinde yaşlanma için olanak sağlayan destekleyici bir çevre oluşturmaktır.

Ruh sağlığı sorunları, yaşlanmanın kaçınılmaz bir sonucu değildir ancak ruh hastalıkları olan yaşlıların sayısındaki önemli artış nüfusun yaşlanması nedeniyle beklenebilecek bir durumdur. Bu hastalıklarla başa çıkmak için uygulanabilecek stratejiler arasında meditasyon, psikososyal destek, algılama eğitim programları, bakım veren aile üyelerinin ve sağlık çalışanlarının eğitimi ve yatan hastalar için özel yapılar bulunmaktadır.

Bütün yaşlılara destek olacak müdahalelerin ve çevrelerin geliştirilmesi, bağımlı olmadan yaşamanın sürdürülmesinin ve bireylerin güçlendirilmesinin yanı sıra, yeti yetersizliği olan yaşlıların toplumun bütün kesimlerinde tam olarak rol alabilmeleri için de gereklidir.

Dünya Sosyal Kalkınma Zirve Toplantısı’nda kabul edilen önemli hedeflerden biri sosyal kalkınma için olanaklar sunan bir çevre geliştirilmesidir. Yaşlıların bazıları fiziksel destek ve bakıma ihtiyaç duyarken çoğunluğu gönüllü aktiviteler de dâhil olmak üzere aktif ve üretken olmayı sürdürebilirler ve bu konuda isteklidirler. Konutlar ve yaşanan ortamlar; yaşlılar için konutlar ve çevresi, ulaşılabilirlik, güvenlik, bir evi geçindirmenin mali yükü, ev ortamının taşıdığı duygusal ve psikolojik güven duygusu gibi faktörler nedeniyle çok önemlidir. İyi ev ortamının, sağlığın ve refahın geliştirilmesindeki önemi kavranmalıdır.

Son 20 yılda, toplum hizmetleri ve kendi ortamında yaşlanma, birçok hükümetin politika hedefi olmuştur. Altta yatan neden ekonomik faktörlerdir çünkü ailelerin bakımı sağladığı durumlarda, toplum hizmetlerinin uzman bakımından daha aza mal olacağı beklenmektedir. Yeterli yardım yapılmazsa, aile içinde bakım verenler aşırı yük altında kalabilir. Ayrıca, yasal bakım sistemleri bulunan yerlerde bile, çoğunlukla kaynak sıkıntısı nedeniyle kapasiteleri yeterli değildir. Sonuç olarak, yaşlı veya bakım veren birey için sorun oluşturmayan durumlarda, yaşlıların evde bakımı tercih edilmelidir.

Dünya üzerinde, yaşlılara karşı fiziksel, psikolojik, duygusal ve ekonomik yönden ihmal, istismar ve şiddet her sosyal, ekonomik, etnik ortamda ve coğrafi bölgede bulunabilir. Genel olarak yaşlı istismarı, yaşlı bireyin sağlık ya da iyilik halini tehdit eden veya zarar veren herhangi bir davranış olup, istismar bedensel, duygusal, psikolojik veya ekonomik boyutta yaşanabilmektedir.

Yaşlanma konusunda pozitif bir bakış açısı kazanmak, Yaşlanma 2002 Uluslararası Eylem Planı’nın vazgeçilmez bir parçasıdır. Sağlıklı yaşlanma, doğal olarak gittikçe artan bir öneme sahip olsa da, toplumun sağlık hizmetlerinin dağılımı ve maliyeti, emekli maaşları ve diğer hizmetlere odaklanması, bazen yaşlanmaya bakış açısını olumsuz etkilemektedir. Yaşlıların, topluma önemli katkıları olan etkili, farklı ve yaratıcı bireyler olarak kabul edilmeleri gerekmektedir.

Ulusal Yaşlı Sağlığı Programı

Gelişmiş olan ülkeler için yaşlılık yeni bir sorun değildir çünkü bu ülkeler demografik geçişlerini uzun zaman önce tamamlamışlardır, ancak gelişmekte olan ülkelerde yaşlılık henüz sıklıkla gündeme alınan bir konu hâline gelmemiştir ve Türkiye de dâhil olmak üzere bu ülkeler, doğurganlığın hızla azalmasıyla yakın gelecekte yaşlılık sorunuyla karşı karşıya kalacaklardır.

2002 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından “Herkese SağlıkTürkiye’nin Hedef ve Stratejileri (Hedef 7)” doğrultusunda “Ulusal Yaşlı Sağlığı Programının” geliştirilmesi ve uygulanması hedeflenmiştir. Bu programın ana amacı, toplumda aktif olarak yaşayabilen ve kendine yeten yaşlı bireylerin artmasını sağlamak, yaşlıların sosyal yaşamlarını, beden ve ruh sağlığını iyileştirmektir. Bu amaca ulaşmak için yapılması gerekenler;

  • Sağlıklı yaşlanma ve yaşlı sağlığı sorunlarını gündeme getirerek, yaşlıların sağlık ve sosyal gereksinimleri konusunda gereksinimlerine dikkat çekmek, farkındalık yaratarak hizmet talebinde bulunmayı sağlamak,
  • Sağlık ekibi üyelerinin dikkatlerini çekerek verilecek hizmetlerin güçlendirilmesini ve kalitesinin arttırılmasını sağlamak,
  • Yaşlılık dönemindeki kronik hastalıklar ve komplikasyonları, özürlülük ve yetersizlikleri azaltmak, yaşam kalitesini arttırmak için topluma ve yaşlı bireylere danışmanlık, düzenli sağlık taraması ve izlemleri, tedavi, rehabilitasyon, kurum ve evde bakım hizmetlerinin verilmesini kapsamaktadır.

Hedef 7: 2020 yılına kadar, ergen, yaşlı ve özürlülerin daha sağlıklı olmalarını ve toplum içinde daha aktif rol almalarını sağlamak.

Hedef 7. 4: 2020 yılına kadar, kendi kendine yeter ve toplumda aktif olarak yaşlanabilen 70 yaş ve üzerindeki bireylerin oranını en az %50 arttırmaktır.

Toplumda ve Ailede Yaşlılığın Algılanması

Her yaşlı organizma, belli bir zamandan sonra yaşlanmaya başlamakta ve yaşlanma doğal bir süreç olmasına rağmen, çoğu insan bu durumu patolojik bir durum olarak algılamakta ve bu durumu bazı algılarla ilişkilendirmektedirler. Bunlar;

  • Bilişsel işlevlerin ve yaşamdan memnuniyetin azalması,
  • Çocukluk davranışlarına dönüş,
  • Hastalık ve güçsüzlüğün oluşması,
  • Yaşlı ve kırışık bir görüntünün oluşması olarak görülmektedir.

Türkiye’de kentleşme ve sanayileşme özellikle büyük kentlerde, aile yapılarında önemli değişikliklere neden olmuştur. Ataerkil aile yapısından çekirdek (modern) aile yapısına çok hızlı bir geçişin sürdüğü ülkemizde, bu değişimden en çok etkilenen yaşlılardır.

Geleneksel değerleriyle bağlarını koparmamış aileler, yaşlılarını yanlarında ikamet ettirmeye devam etmişlerdir, ancak ikinci kuşak kentli yaşlılar yine evlatlarına yakın kendi evlerinde yalnız yaşamaya başlamışlardır. Yaşlının aile dışında ikamet etmeye başlamasıyla buna uygun yeni değerler, kurallar ve normlar konulmaya başlanmıştır. Yıllardır aile içinde söz sahibi olan yaşlılar, kentlerde yaşam şartlarının güçleşmesi ile birlikte ailelere yük olmaya başlamışlardır. Kentsel bölgede yaşayan yaşlılarda bakım sorunlarının yanı sıra sosyal destek yetersizliği, yalnızlık ve saygınlık kaybı bu konuda yaşanan en önemli sorunlardır.

Yaşlı Ayrımcılığı

Yaşlı hizmetlerinin yetersizliği ve bu konuda yaşanan güçlükler, toplumun yaşlıya bakış açısını olumsuz etkilemekte, bireyler yaşlılığın getireceği sorunlar nedeniyle hem yaşlanmaktan hem de yaşlı bireye bakım vermede yaşayacağı sorunlar nedeniyle aile üyelerinin yaşlanmasından korkar duruma gelmektedir. Yaşanan bu sorunlar gerontofobi olarak tanımlanan bir kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Gerontofobi , yaşlılık korkusu ve toplumda genel olarak yaşlı ve yaşlılığın kabul edilmemesi biçiminde tanımlanmaktadır.

Yaşlı ayrımcılığı; bir kişiye sadece yaşı nedeniyle gösterilen farklı tavır, ön yargı, tutum ve davranışları ifade etmekte ve

  • Hem olumlu
  • Hem de olumsuz tutumları kapsamaktadır.

Olumlu tutumlar;

  • Sevecenlik,
  • Bilgelik,
  • Güvenilirlik,
  • Politik güç,
  • Özgürlük ve
  • Mutluluk gibi öğeleri içermektedir.

Olumsuz tutumlar ise;

  • Hastalık,
  • İktidarsızlık,
  • Çirkinlik,
  • Zihinsel fonksiyonlarda gerileme,
  • Ruhsal hastalık,
  • İşe yaramazlık,
  • İzolasyon,
  • Yoksulluk ve
  • Depresyon gibi öğeleri içermektedir.

Yaşlı ayrımcılığının teorik temelleri dört etkenden oluşmaktadır:

  • Yaşlı ayrımcılığına ilk etken ölümden duyulan korkudur.
  • İkinci etken özellikle medyada gençliğe, bedensel güzelliğe ve cinselliğe verilen önemdir. Bu şekilde gençliğin ön plana çıkarıldığı toplumlar için yaşlanmak kendine duyulan güveni azaltmakta ve yaşlılığa karşı olumsuz tutumlar geliştirmelerine neden olmaktadır.
  • Üçüncü etken ekonomik verimliliğe ve üretkenliğe verilen önemdir. Çocukluk ve yaşlılıkta verimliliğin olmadığı ve üretime katkı sağlanmadığı yıllar olarak düşünülmektedir. Yaşlılar, ekonomik verimliliklerini geride bıraktıkları düşüncesiyle bir yük olarak görülmektedirler.
  • Yaşlılar ile yapılan araştırmaların çoğunluğunun huzurevleri, bakımevleri ve hastanelerde yapılmasından kaynaklanmaktadır. Oysa yaşlı nüfusunun sadece %5’i kurumlarda yaşamaktadır.

Yaşlılar İçin Sosyal Yaşamı Kolaylaştıracak Çevrenin Düzenlenmesi

Yaşlanma ile bireyin fizyolojik ve psikolojik fonksiyonlarında ortaya çıkan değişiklikler yaşam kalitesinde etkili olmaktadır. Yaşlılarda fizyolojik fonksiyonların bozulması düşme riskini artırmakta; 65 yaş ve üzerindeki tüm insanların yaklaşık üçte biri en az yılda bir kez evlerinde düşmektedirler. Çevre koşullarının olumsuzluğu fiziksel sınırlamaları olan bireylerin hareketlerini olumsuz etkilemektedir.

Hastalıklar da yaşlı insanların psikolojik, fiziksel ve bilişsel fonksiyonlarının gerilemesine neden olarak, günlük faaliyetleri yürütmelerini zorlaştırmaktadır. Bireyin benlik saygısı ve fiziksel çevresini kontrol edememesi de yaşlı bireyde güvenlik kaygısı yaratmaktadır. Yaşlı kullanımına uygun olmayan fiziksel çevre, yaşlının özgüvenini azaltarak, yaşam alanını daraltması sonucunda toplumla bütünleşmesini engeller. Bu nedenle gerekli emniyet ve güvenliği sağlamak için yaşlı bireylerin çevresinin yeniden düzenlenmesi gerekir.

Yardıma veya bakıma ihtiyacı olan yaşlı bireyin çevresi özel olarak tasarlandığında, birey günlük yaşam aktivitelerinin önemli bir bölümünü minimum bağımlılıkla sürdürebilir. Sağlıklı yaşlanmanın sağlanması ve sürdürülebilmesi için, tüm yaşam alanlarının tasarımı yaşlıların gereksinimleri göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v