Web’de Telif Hakları ve Etik Dersi 1. Ünite Özet

Bilgi Toplumunda Telif Hakkı

Bilgi Toplumu

Bilgi toplumu, bilgi teknolojilerinin damga vurduğu toplum olarak tanımlanır. İlkel toplumdan tarım toplumuna oradan sanayi toplumuna evrilen toplum yapısının 21. yüzyılda bilgi toplumuna dönüştüğü düşünülmektedir. Bu düşüncenin temelinde bilgi ve iletişim teknolojilerinin insan hayatında, dolayısıyla toplumda kapladığı yer yatmaktadır. Bilgi toplumu, dijital devrim (sayısal devrim, mikro elektronik, üçüncü sanayi/endüstri devrimi diye de bilinir) adı verilen süreçle birlikte başlamıştır. Bilgi paylaşımının ve bilgiye erişim hızının artması, bilginin uluslar arası ağlarda dolaşımının kolaylaşması, tüm dünya üzerindeki toplumları etkilemiş, onları aynı iletişim ağı ile birbirine bağlamıştır. Yaklaşık otuz beş yıl önce başlayan bu gelişmeler sadece sanayi devrimini sona erdirmemiş aynı zamanda yeni bir toplum düzeninin kurulmasını sağlamış, sanayi toplumunun yerini bilgi toplumunun alması sonucunu doğurmuştur. Tarihte yaşanmış olan bu dönüm noktası sınıfsal yapıyı da etkilemiş, beyaz yakalıların devrini başlatmıştır.

İnternetin yaygın kullanımıyla birlikte gündelik hayata dair aktüel bilgi ve habere dijital medya, kitap, dergi ve basın gibi farklı birçok kanal yoluyla paylaşılması ve bunlara erişim imkanı bilgi toplumunun özünü oluşturmaktadır. Kullanıcılar artık güncel olayları, basınyayın ürünü niteliğinde olmayan, redaktör denetiminden geçmeden ilk ağızdan öğrenmelerine imkan tanıyan forum siteleri, haber ve benzeri portallar, kişisel bloglar ya da twitter, facebook vb. sosyal medya sitelerinden takip etmeye başlamışlardır. Bilginin özgürleşmesi olarak nitelenen bu süreç internetin hem bilgi, sanat, kültür ve eğlence açısından hem kaynak hem diğer kaynakların interaktif olarak buluşabildiği sanal bir ortam, hem de paylaşım ve erişim noktası olması sonucunu doğurmuştur. Bu durum, toplumda manipülasyonlara etken olma riskini taşıdığı gibi küresel aydınlanmayı, özellikle eğitimde olmak üzere diğer alanlarda fırsat eşitliğini, sosyal gelişimi sağlayan, böylece sosyal dengeleri yeniden şekillendiren avantajları da beraberinde getirir.

Bilgi Toplumu Ekonomisi

Bilgi toplumunun tanımını yapılırken çeşitli çıkarımlar yapılmış ve sorular sorulmuştur. Acaba bilgi toplumu aynı zamanda bilgili toplum mudur? Varlığı ve varlığının devamı için özellikle çok bilgiye veya bu bilgiyi üretmeye ihtiyaç duyan toplum mudur? Bugüne kadar ki toplum yapılarında da toplumun işlevini yerine getirmesi için aynı şekilde bilgi ve bilginin paylaşımı yer almıyor muydu? Bu sorulara verilecek yanıtlar bizi bilgi toplumuyla değişen ekonomik yapıya götürmektedir. Zira bilgi toplumu kendi ekonomik sistemini oluşturmuş, “bilgi” üç boyutlu olarak ekonominin içinde yer almıştır: ürün olarak bilgi (veri), üretim faktörü olarak bilgi ve rekabet faktörü olarak bilgi. Tüketilen içerik ürün olarak yer alan bilgidir. Bilgi, kültürel taşıyıcı olmuş, toplumun sanayi toplumundan evrilmesini sağlayarak, onun entellektüel ve ekonomik dönüşümünü sağlamıştır. Ürün olarak bilgi, her mekanda üretilebilir olması, hızlı ve ucuz bir şekilde tüm dünyaya dağıtılabilmesi nedeniyle fiziki ürünleri baskılamaktadır. Bilgi, bu üç boyutuyla bilgi toplumunun yapısında ve ilerleyişinde belirleyici; büyümesinde ve refahında merkez element olarak önemli bir role sahiptir. Ayrıca, ürünlerin formlarının korunmasını, hizmet ve verinin iktisadi olarak pazarlanmasını, ticaretinin yapılmasını, sosyal sorumlulukların yerine getirilmesini ve her bir bireyin toplumdaki rolünün güçlenmesini desteklemektedir.

Endüstri 4.0

Toplumların yeniden tanımlanmasında, üretimde kullanılan araçlar önem taşır. Sanayi toplumunda toprağın yerini alan sermaye, ekonomide dönüşümü sağlamış, hammaddenin işlenmesini sağlayan makinalar ve hammaddenin elde edilmesini sağlayan sermaye bu dönüşümün belirleyici unsurunu oluşturmuştur. Sermayenin halen devam eden serüveni günümüze ulaşana kadar dört tane sanayi devrimine tanık olmuştur: Buharı ve suyun gücünün sanayiye katılması birinci devrim olarak adlandırılmıştır (endüstri 1.0). Bunu seri üretimin başlaması ve seri üretim bantlarının endüstriye entegrasyonu (endüstri 2.0), dijitalleşme süreci ile birlikte bilgi teknolojilerinin sanayide kullanımı (endüstri 3.0) süreçlerinin her biri ayrı bir devrim olarak nitelendirilmiştir. Endüstri 4.0 ile kastedilen, endüstride üretimin ve taşıma zincirinin sanal ve reel süreçlerin bir arada kullanılarak, artan dijitalleşmeye dayalı olarak birbirine bağlı ve birbiriyle iletişim halinde ve otomatize bir şekilde gerçekleştirilmesidir. Gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin sayesinde yaşanan bu devrim iş dünyasının fiziki, organizasyonel ve zamansal olarak iş modellerinin alışılmış yapısını değiştirmekte; diğer bazı işletme modellerini ise ortadan kaldırmaktadır. Amazon’un, Mechanical Turk adında ayrı bir internet sitesiyle kitle kaynak kullanımı (Crowdsourcing) imkanı sağlaması bu tarz bir değişime örnek oluşturur.

Dijitalleşme Süreci ve Eser

Dijitalleştirme, analog formatta bulunan verilerin saklama, kaydetme, aktarma, işleme vb. amaçlarla sayısal, dijital formata dönüştürülmesidir. Formatın bu şekilde değiştirilmesiyle veri dijital ortam ile uyumlu hale gelir ve elektronik cihazlar tarafından okunabilir hale gelir. Dijitalleşme teknolojide bugün ulaştığımız noktanın başlangıç sürecidir. Günümüzde gelişmiş ülkeler açısından artık bu sürecin tamamlanmış olduğu söylenebilir. Artık deneysel çalışmalar, analog formatın dijitale dönüştürülmesinden çok dijitalleşen cihazların birbiriyle irtibatı ve sensörlerin ortam bilgisini bu cihazlara iletimi üzerine yoğunlaşmaktadır. Bilgi çağı, bilginin dijitalleşerek internette paylaşılması süreçleriyle oluşmuştur. Dijitalleştirmenin, veriye erişim imkanlarını arttırarak hayatımızı kolaylaştırdığı açıktır. Dijitalleşmeyle birlikte eser internet ortamında daha kolay ve hızlı bir şekilde çoğaltılabilir, aktarılabilir ve paylaşılabilir olmuştur. Bu durum, fikri hak ihlallerini öngörülemez ve teknik olarak önlenemez şekilde arttırmıştır. Fakat dijitalleşirken eserin niteliği ve içeriği herhangi bir şekilde değişime uğramaz.

Teknoloji ve Hukuk

Hukuk kendine dijital dünyada bir çizgi belirlerken analog dünyaya ait düzen ve kuralları kendisine referans olarak almıştır. Fakat hukukun bu yeni düzene tamamen uyum sağladığını ya da süreci tamamladığını söyleyebilmek imkansızdır. Daha doğrusu teknik ve teknoloji geliştikçe bu süreç devam edecektir ve hiç bitmeyecek olan gelişime hukuk da değişerek ve adapte olarak uyum sağlamalıdır. Son zamanlarda yapılan birçok kanun değişikliğinin altında yatan temel neden yeni medya modellerinin meydana getirdiği hak ihlallerini önlemektir. Buna en iyi örnek FSEK’e 3.3.2001 tarihinde 4630 sayılı değişiklik kanunuyla getirilen FSEK ek madde 4’teki “uyar-kaldır” sistemidir. Servis sağlayıcıların ve içerik sağlayıcıların eser sahiplerinin haklarının ihlalleriyle ilgili sorumluluklarını belirleyen düzenlemeyle internette ihlal oluşturan içerikler linklerin engellenmesi yöntemiyle kaldırılmak istenmiştir.

İnternet ile Gelen Yeni İş Modelleri

Dijitalleşme hukuka uyum sağlama sürecine yönelik birçok yeni yükümlülükler getirmiştir. Bu yeni sorumluluklar kuşkusuz mevcut ekonomik yapıyı ve hali hazırdaki sektörleri de etkileyecektir. Kullanıcının yeni alışkanlıkları sektörlerin de kendilerini yenilemelerini, yeni iş modelleri geliştirmelerini zorunlu kılmaktadır. Gelişmelerle birlikte değişen kullanıcı alışkanlıklarına ve teknolojiye paralel olarak kendini reklamlarla finanse eden, kullanıcının davranışıyla beslenen fakat ona artı ödeme külfeti getirmeyen yasal işletme modelleri oluşmuştur. Bu durum interaktif ve online ortamda kendini tehdit altında hisseden gelenekselleşmiş sektör için elbette ki risklidir.

Bilgi Toplumunda Fikri Hakların Önemi

Bilgi ve veri kavramları bilgi toplumunun en önemli iki kavramıdır. Veri, “olgu, kavram ya da komutların, iletişim, yorum ve işlem için elverişli biçimsel ve uzlaşımsal bir gösterimi” şeklinde tanımlanır. Bilgi ise veri ile anlamın birleşmiş halidir. Veri bilginin hammaddesidir. Bilgi toplumunda fikri hakların yani telif haklarının yeri ise tam bu noktada bilginin sermayeye dönüştüğü anda daha da önem kazanmaktadır. Bilginin üretilmesi süreci ise tek başına yeterli olmamakta bilginin üretim süreçlerine de hakim olması, ekonomik değerinin arttırılması gerekmektedir. Ar-ge çalışmaları, ülkelerin bu çalışmalara ayırabildiği bütçe ve bu bütçenin en etkin ve verimli şekilde kullanılması mühimdir. Garaj çalışmalarından Silikon Vadisi’ne giden yolda özellikle bilişim alanında eğitimin yeniden tasarlanması, korunması gereken değerler yaratılmasının önünün açılması gereklidir. Veriyi, bilgiyi tüketen toplum olmaktan veri ve bilgi üreten, ürettiklerini ürüne dönüştürebilen bir yapının kurulması çok önemlidir. Gelecekte istihdamın bu yönde gelişeceği hesaba katılarak korumamız gereken fikri hakların oluşması için bu alanda uzun vadeli planlar yapılmalıdır. Örneğin kod yazımını öğrencilerin muhakkak ilkokuldan itibaren öğrenmesi zorunludur. Kapısı kilitli bilgisayar laboratuvarları uygulamaları artık geçmişte kalmalı, eldeki tüm imkanlar kullanılarak, özellikle cep telefonlarının (yani aslında cep bilgisayarlarının) sadece eğlence için değil eğitim ve üretim için, bilişimin gelişmesi için de önemli olduğu uygulamayla ispatlanmalıdır.

Avrupa Birliği’nde Bilgi Toplumu ve Telif Haklarına Dair Düzenleme

Avrupa Birliği konunun önemini ve bir an evvel Topluluk seviyesinde genel ve esnek bir yasal çerçeve yaratma ihtiyacını fark etmiş 22 Mayıs 2001 tarihinde 2001/29/AT sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Bilgi Toplumu Direktifini çıkartmıştır. Bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında düzenlemeler içeren direktifin gerekçesinde telif hakları ve bağlantılı hakların, yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesini ve pazarlanmasını ve yaratıcı içerik oluşturulmasını ve bundan faydalanılmasını güvence altına aldığını, teşvik ettiğini ve bu nedenle önemli bir rol oynadıkları belirtilmiştir. Direktif, telif haklarında ve bağlantılı haklarda gerçekleştirilecek hukuki düzenlemelerin sadece fikri mülkiyet alanına değil aynı zamanda ifade özgürlüğü ve kamu yararı da dahil olmak üzere hukukun ve özellikle mülkiyetin temel ilkelerine katkı sağlayacağını vurgulamıştır.

Web’de Telif Haklarının Toplumsal Etkileri

İnternette sıkça kullanılan teknolojiler sayesinde bilgi dolaşımı kolaylaşmış ve hız kazanmış, bu teknolojiler davranış ve fikirlere yön verir hale gelmiştir. Arap Baharı gibi toplumsal hareketlerin yanı sıra iletişimdeki bu dönüşüm ürün ve hizmet içeriklerinin özel niteliklerinde, eğlence, kültür, bilim, ticaret ve ekonomiyi etkileyen diğer alanlarda da geniş bir etki alanı oluşturmuştur.

Bilgi Toplumunda Fikri Hakların Korunması

Özenle hazırlanmış ve etkili bir telif hakları ve bağlantılı hakları koruma sisteminin toplumun kültürel yaratıcılığı ve üreticiliğini teşvik edeceğinden kuşku yoktur. Bu şekilde gerekli kaynakların oluşmasını sağlayan, eser sahibinin ve bağlantılı hak sahibinin ücretini garanti altına alan bir sistem sanatsal yaratıcılığı ve icracıların bağımsızlığına destek olacak ve eser sahibinin itibarını koruyacaktır.

Telif Haklarının İhlali ve Yaptırımların Kapsamı

Fikri mülkiyetin, mülkiyet hakkının ayrılmaz bir parçası olması nedeniyle eser sahibinin ve bağlantılı hak sahiplerinin haklarının herkese karşı ileri sürülebilen hak niteliğinde olması, bu hakların ancak kanunda belirlenen şekilde ve şartlarda esas, süre ve yer bakımından sınırlanabiliyor olması ile eserin yeni teknolojiler sayesinde hızlı ve çabuk bir şekilde çoğaltılabiliyor, umuma iletilebiliyor ve yayılabiliyor olması arasında bir dengesizlik doğurmuştur. Eserin korunması bilginin, sanatın, bilimin gelişmesi anlamına gelir. Bu alanların desteklenmesi toplumun kültür mirasının da korunmasını sağlar. Fakat eserin, eser sahibinin emeğinin, haklarının mali karşılığı verilmeksizin, kanunda sayılan sınırları aşan şekilde, kullanımı bir tarafa haksız kazanç sağlarken topluma da eser sahibi üzerinden dolaylı, kültürel mirasın oluşumunu engellemesi açısından da direkt bir şekilde zarara uğratmaktadır.

Kıta Avrupası ile Anglo-Amerikan Hukuk Sistemlerinde Koruma

Eserin mi yoksa ona katma değer sağlayan teknik ve ticari faaliyetlerin mi daha çok korumaya layık olduğu sorunsalı Kıta Avrupası ile Anglo-Amerikan Hukuk sistemlerinin arasındaki farktan kaynaklıdır. Kıta Avrupası Hukuk sisteminde, fikri hak kanunla ihdas edilen bir hak değil, doğal bir haktır ve kendine özgü (sui generis) bir hak olarak korunur. Eserin sadece yaratılmış olması, eser sahibine ait bu mutlak hakkın doğumu için yeterli görülmektedir. Bu haktan faydalanmak için ayrıca tescil vb. bir işleme gerek duyulmaz. Bu hukuk sisteminde, eser sahipliğinin ve eser sahibinin kişiliğinin önemi büyüktür. Anglo-Amerikan Hukuk (common law) sisteminde ise, fikri haklar için “copyrights” terimi kullanılır. Bu hukuk sisteminde telif hakkı, doğal bir hak değildir, kanun koyucu tarafından yaratılarak verilen bir statüdür. Bu nedenle Kıta Avrupası yaklaşımında olduğu gibi fikri hak kişinin, eseri yaratmakla kendiliğinden kazandığı tabii bir hak değildir. Anglo-Amerikan Hukuk sisteminde fikri hak, hukuksal düzenleme ile kanun koyucunun oluşturduğu kanuni bir tekel statüsündedir. Fakat, fikri haklar alanında uluslararası düzeyde yapılan bir çok düzenleme ve sözleşmeyle bu iki hukuk sistemi birbirine yaklaşmak zorunda kalmıştır. Anglo-Amerikan Hukuk sisteminin telif haklarını daha fazla mali ve ticari açıdan değerlendirmesi zamanla Kıta Avrupası Hukuk sistemini de etkilemiştir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v