Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler Dersi 3. Ünite Özet

Çoğunlukçu Kurumsallaşmış Yarı-Başkanlık Rejimi: Fransa

Konumu, Genel Coğrafi ve Beşeri Özellikleri

Fransa coğrafi konum olarak anakara toprakları Batı Avrupa’da bulunmakta olup tarım ve sanayi alanlarında zengin bir ülkedir. Avrupa’nın en eski devletlerinden biri olan Fransa’nın günümüzdeki altıgen şekilli sınırlarına ulaşması bin yıldan fazla bir zaman almıştır. Bugün altmış milyon nüfusu ile Fransa, Almanya ile birlikte Avrupa Birliği’nin iki önemli ayağından biri olup birçok uluslararası kuruluşa da merkez olarak ev sahipliği yapmaktadır. Başkent Paris başta olmak üzere Marseille, Lyon ve Bordeaux önemli ve büyük yerleşim merkezleridir. Fransa’ya göçen işgücünün çok önemli bir oranı, Fransa’nın Afrika’daki eski sömürgelerinden gelenlerden oluşur ve göçmenlerin çoğu Müslüman’dır. Son yıllarda gelen göç nedeni ile aşırı sağın kışkırtıcı bir yabancı karşıtlığı söylemleri olsa da sol ve merkezdeki sivil toplum kuruluşları ve siyasiler buna karşı mücadele vermektedir.

Fransa’nın Geçirdiği Evrim ve Temel Özellikleri

Fransa’da krallık sistemi 1789 yılında gerçekleştirilen ve büyük bir ayaklanma olarak dünya tarihine geçen Fransız Devrimi’ne kadar hüküm sürmüştür. Devrim, hem bir kırılmayı hem de bir sürekliliği ifade eder. Yeni dönemin iktidar kaynağı, artık Fransa halkıdır. Genel irade veya milli irade adlandırmaları altında bu yeni iktidar, adeta kutsanmıştır. Fransız Büyük Devrimi’nin yönünü, temelde yasal-ussal bir otoritenin oluşturulması arayışları belirlemiştir. Devrim öncesinde, özellikle 1789 öncesinde son iki yüzyıl içinde, Fransa’nın düşünce ve edebiyat hayatında sonraki dönemleri ciddi şekilde etkisi altına alan akımlar ortaya çıkmıştır. Bu yüzden 18. yüzyıl, Aydınlanma Çağı diye adlandırılır. Diderot ve d’Alembert gibi yazarlar, bu çağın bu çağın ve akımın önemli yazarlarıdır. Voltaire bu çağın filozofları arasındadır. Siyaset biliminde ve anayasa hukukunda adı sık geçen Montesquieu’nün metinleri, en başta Kanunların Ruhu kitabı, devrimden önce, 1747 yılına rastlar. Genel irade ve toplum sözleşmesi kavramlarıyla Cenevreli J.J. Rousseau’nun Fransız devrimine bu anlamda etkileri çok büyüktür. Bu dönemde burjuva sınıfının, aydınların ve kentli nüfusun iktidarda söz sahibi olma istekleri, kralın mali güçlüklerin üstesinden gelmek için yeni vergiler talep etmesi, bu amaçla yüz elli yıldır toplanmayan parlamentoyu toplantıya çağırması, Büyük Fransız Devrimi’ne giden yolu açmıştır. Fransa işte bu şekilde devrim sürecine girmiştir. Tabii ki bu süreç çok da kolay geçmemiş, bu kanlı süreçte devrim çocuklarını bile birbirine düşürmüş, idam mahkûmiyetleriyle sürmüştür.

Bu büyük devrim Fransa’nın bugünkü halini alması ve çağdaşlaşması yolunda en önemli olaydır. Devrim, Fransa’da ulusal egemenlik gibi, yurttaşların kanun önünde eşitliği gibi, ulusal dayanışma gibi yeni ilkelerin ortaya çıkmasına ve benimsenmesine neden olmuştur. Fransa’da devrimciler feodal dönemden beri süregelen ayrıcalıkları iptal etmişler ve tüm insanların doğuştan özgür oldukları ilkesi üzerinden insan hakları ilan etmişlerdir. Fransız devriminin en çok benimsenen ilkeleri özgürlük, eşitlik ve kardeşliktir. Eşitlik ilkesi uygulama aşamasında son derece büyük bir hassasiyetle üzerinde durulan bir ilke haline gelmiş, hatta 1830 meşruti monarşisinin kralı olan Kral Philippe bile kendisini Fransa’nın Kralı olarak değil, Fransızların Kralı olarak adlandırmış ve tanıtmıştır.

Devrim’i izleyen Birinci Cumhuriyet yıllarında görülen kanlı karmaşaların durması, General Napoléon’un diktasını kurmasına kadar sürmüştür. Napoléon Bonaparte’ın iktidar olduğu dönemde Fransa’da, izleri günümüze kadar süren çok köklü yönetimsel yenilikler gerçekleştirilmiştir. Taşra yönetimi elden geçirilerek yeniden düzenlenmiştir.

Fransız Devrimi’nden itibaren Avrupa’da yirmi yılı aşkın süren savaşlara Avrupa Koalisyon Savaşları denir. Devrim öncesindeki Avrupa güçler dengesi siyaseti, Fransız koalisyon savaşlarıyla bozulduğu için tekrar kurulmuştur. Böylece hem Fransa’da hem Avrupa’da bir restorasyon dönemi açılmış, Fransa’da da parlamenter monarşi rejimi kurulmuştur. Bu rejim, aradaki 183O ve 1848 devrim hareketleriyle iki kez halk direnciyle karşılaşmış, 1848’deki ayaklanmaların ardından, önce 2. Cumhuriyet, hemen ardından da İkinci imparatorluk dönemi başlamıştır. Otoriter demokrasi olarak nitelendirilen bu rejim de, 1870’e kadar sürmüştür. 1870’lerin başlarında kurulan ve İkinci Dünya Savaşı’na kadar süren 3. Cumhuriyet, Fransa’nın modern tarihinde en uzun ömürlü olan rejimdir. Okullaşma, sanayileşme ve bilimsel araştırmalarda önemli başarılar kaydedilmiştir. Otomobil ve uçak sanayilerinin başlatılması da bu döneme rastlamaktadır. 3. Cumhuriyet rejiminin ardından gelen 4. Cumhuriyet parlamenter bir sistemdir. Ancak 4. Cumhuriyet rejimi 1958 yılına kadar varlığını gösterebilmiştir. Bağımsızlık savaşları ve yapılan harekatlar 4. Cumhuriyet rejimini çok yıpratmış ve sonlanmasına neden olmuştur. Bu dönemdeki en önemli iki başarıdan biri Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Roma Anlaşması bir diğeri de Avrupa Kömür Çelik Birliği Anlaşmasıdır.

Beşinci Cumhuriyet Fransa’sının Anayasal Yapısı: Fransız Devrimi’nden beri, meşruti monarşiler dâhil, çok farklı siyasal sistemler denenmiştir. Bunlar arasında beş cumhuriyet, iki imparatorluk ve meşruti krallık dönemleri vardır. Günümüzdeki Fransız anayasal düzeni Cumhuriyettir ve yarı başkanlık rejimi olarak işler. Bu anayasal düzen 1958 yılında kabul edilmiştir. Bu düzenin esası, yarı başkanlık sistemini öngören bir sistem olmasıdır. Parlamento’nun yetkilerini sınırlandıran, Cumhurbaşkanı ağırlıklı yürütme sistemini güçlendiren bir anayasal düzen inşa edilmiştir. Beşinci Cumhuriyet Anayasası halk oylaması sonucu ve çok ciddi bunalımlardan geçilerek kabul edilmiş bir anayasadır. 5. Cumhuriyet rejiminin kurucusunun düşüncelerine göre, ulusal hakemlik yapacak olan makam Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Cumhurbaşkanı devletin başı ve şefidir. De Gaulle de partilerin üzerinde yer alan bu makamın düzeni daha kolay sağlayabileceğini düşünmüştür. De Gaulle’ye göre ülke yönetimi sadece partilere bırakılmamalıdır, yetkili bir başkana ihtiyaç vardır.

Beşinci Cumhuriyet’in yaptığı ilk iş, 1958’de Cezayir’deki çatışmalara son vermesidir (Cezayir’in bağımsızlığı). İkinci iş Afrika sömürgeleriyle bağımsızlıkları adına yeni işbirlikleri yapılmasıdır. Fransa’nın siyasal yaşamının sakinleşmesi bu yollarla 60’lı yıllara kadar sürmüştür. 1965’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde De Gaulle yeniden Cumhurbaşkanı seçilmiştir. 1969 yılında da istifa etmiştir. 5. Cumhuriyet’in sonraki başkanları da aynı yöntemi izlediler. Yeni düzen, alışılmış Millet Meclisi çoğunluğunun yanı sıra bir de başkanlık çoğunluğu kavramını Fransız siyasal yaşamına getirmiştir.

Yeni Anayasanın Öngördükleri: 1946 Anayasası’nın girişindeki belirtildiği gibi Fransa artık, laik, demokratik, sosyal ve bölünemez bir Cumhuriyet’tir. Sistem, Millet Meclisi ve Senato olmak üzere iki meclislidir. 1958 Anayasası Egemenlik ten sonra hemen Cumhurbaşkanlığı makamını vurgular. Bu anayasa Cumhurbaşkanlığına ve anayasaya saygının sağlanması, hakemlik yaparak kamusal erklerin düzenli işlemesini gözetmesi ve devlet yaşamında sürekliliği güvence altına alması gibi görevleri üstlenmiştir. Bazı siyaset bilimciler bu nedenle sistemi seçimle gelen krallıklar olarak nitelendirmektedir. Fransa’da önemli siyasal sorunlarda en yetkili makam Cumhurbaşkanlığı’dır. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve onun öngörülerine göre Bakanlar Kurulu’nu atar. Fransız Anayasası kuvvetler ayrılığı ilkesi uyarınca, Bakanlar Kurulu üyelerinin hükümet üyeliğinin yanı sıra parlamento üyesi olmasını engellemektedir. 5. Cumhuriyet Anayasası’nın getirdiği en önemli yenilik, Fransa’nın yerleşik anayasal gelenekleri çerçevesinde düşünüldüğünde, yasaların anayasallık denetimiyle yetkili Anayasa Konseyi’ni öngörmesidir. Gerçekten Fransız siyasal geleneklerine göre, genel iradenin üzerinde başka hiçbir irade yoktur. Fransa’da aşırı merkeziyetçi gelenekleri yumuşatma düşüncesi ile 80’li yıllardan itibaren bölgesel özerklik içeren bölge yönetimleri kurulmuş ve bu yönetim birimlerinin halkoyu ile belirlenmesi benimsenmiştir. Anayasa’nın öngördüğü yasama-yürütme-yargı dengesi konusunda çok önemli bir tespitin altını çizmek gerekir. Erkler ayrılığı veya erkler dengesi sorunu sadece bir anayasal sorun olarak görülemez. Bu konuda da donanım-yazılım ayrımı geçerli olmalıdır.

Fransa’da Siyasal Kültür ve Siyasal Katılma

Fransa halkı için bugünkü demokratik, çoğulcu, laik siyasal kültüre ulaşmak bir çırpıda olmamıştır. Daha önce de değinildiği gibi, pek çok sancılı buhranlı ve kanlı dönemlerden geçilip, devrimler yaşanılmıştır. Bu süreç iki yüzyılı aşan bir zamanı kapsar. En önemli mücadele siyasal hakların tanınması açısından olmuştur. Özellikle de kadınların erkeklerle eşit olarak siyasal alanda yer almaları çok daha sonraki yıllarda olanak haline gelmiştir.

Kadın nüfus dışında uygulamaya konulan genel oy hakkı, 19. yüzyıl ortalarının bir gelişmesidir. Fransa, 1999 yılında gerçekleştirilen bir değişlikle siyasal temsilde kadın-erkek eşitliğini sağlamayı hedeflemiş, yasa, ilk kez Mart 2001 yerel seçimlerinde uygulanmış ve kadın temsilcilerin oranında ciddi artışlar sağlanmış, buna rağmen kadınların temsili konusunda elde edilen gelişme, eşitlik sağlama amacıyla çıkarılan yasanın öngördüğü oranların hâlâ çok gerisinde kalmaktadır.

Fransız seçmenlerinin siyasal hayata katılmalarının tek yolu, yerel ve ulusal düzeyde temsilcilerini seçmekle sınırlı görülmemelidir. Yerel ve ulusal temsilcilerin belirlenmesi dışında, halkoylaması da seçmenlerin tercihlerinin belirlenmesinde ve bu yolla siyasal yaşama katılmalarında önemli bir araçtır. Buna bağlı olarak Fransa’nın siyasal kültürünün katılımcı kültür olduğunu söylemek gerekir

Fransız kamu siyasetlerinin oluşumunda, temel ilkelerden biri iktisadi yaşamın piyasa koşullarına bağlı olma ilkesidir. Öncelikle, yerel ve merkezî kamu kuruluşları, piyasada mal ve hizmet alıcısı olarak önemli rol oynarlar. Tabii ki kamu siyasetlerinden bahsederken, Avrupa birliğiyle yapılan işbirliklerini de göz ardı etmemek gerekir Fransa’da. Fransa, 1960’lı yıllardan beri, iktisat siyasetlerinde Almanya ile ortak anlayışlar üzerinden hareket etmeye çalışır. Çünkü bu iki iktisadi düzen, sermaye, teknoloji ve uyulması gerekli koşullar açısından birbirine aşırı derecede geçmiş düzenlerdir. Avrupa Birliği, büyük ölçüde Fransa-Almanya işbirliği biçiminde gerçekleşmektedir. Kamu siyasetlerinin oluşumunda en önemli etkenlerden biri de çoğulcu nitelikte olmasıdır. Bu çoğulcu sistemde bir başka vazgeçilmez unsur da sendikalar ve sivil toplum kuruluşlarıdır. Aynı zamanda dışa açık bir devlet sistemine sahip olan Fransa, küresel piyasalarda da rekabetçi düzene ayak uydurabilmektedir. Fransız siyasal sistemini temelde biçimlendiren ve uygulamada ortaya koyan sistem seçim sistemidir. Fransa’daki tüm seçimler iki turlu seçimlerdir.

Fransa, konunun kamuoyunda yarattığı öneme göre, yoğun siyasal gösterilerin sık tekrar ettiği bir ülkedir. Sendika ve derneklerin örgütlediği bu tür etkinlikler, bazen çok sayıda katılımcı bulabilmektedir. Fransızlar, siyasal olaylar karşısında tepkilerini gösterme konusunda suskun değillerdir. Fransız yaşamının yönlendiricisi en temel kurum okul olarak kabul edilmekte ve öğrencilere cumhuriyetçi olmayı ve dünyevi düşünmeyi aşılamaktadır. Bu durum siyasal sistemler açısından bakıldığında, Beşinci Cumhuriyet Rejimi’nin Fransa’da çok sağlam temellere dayandığını, hem pratikte hem de uygulamada temel ilkeleri olan eşitlik, özgürlük ve kardeşlikten vazgeçilmediğini ve bu ilkelerin aydınlattığı yolda çoğulcu siyasal katılımlar ile halkı halkın yönettiği bir siyasal sistemin içine dâhil ettiği, 1789’lardan günümüze şekillenen bir modern dünya rejimidir.

Son on yıl içinde aşırı sağ partinin oylarında artış kaydedilmiştir. Son başkanlık seçimlerinde, Ulusal Cephe, birinci turda %21 oranına kadar yükselmiş olmasına rağmen, liberal aday karşısında %31’ e %66 ile ikinci turda seçimi kaybetmiştir. 2017 Bahar aylarında gerçekleşen son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Beşinci Cumhuriyet döneminin en faal ve etkili siyasal kuruluşları, sağ ve sol partiler dışında aday olan Macron karşısında adeta tükenip dağıldılar.

Fransa’da Kamu Siyasetlerinin Oluşması

Fransız kamu siyasetlerinin oluşmasında temel ilkelerden birisi iktisadi yaşamın piyasa koşullarına bağlı olması ilkesidir. Karar mekanizmalarının çoğulcu niteliği etkilidir ve Avrupa Birliği’nin koyduğu çerçeveler göz önünde bulundurulmaktadır. Ayrıca deneyimli ve bilgili kişilerden oluşan bir bilgeler kurulu kamu siyasetlerinin oluşumunda görev yapmaktadır.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v