İthalat ve İhracat İşlemleri Dersi 5. Ünite Özet

İthalatta Koruma Önlemleri, Haksız Rekabetin Önlenmesi Ve Gözetim Uygulaması

Ticaret Politikası Savunma Araçları

AB, Gümrük Birliği ile ortak sınırları içinde malların serbest dolaşımına engel olabilecek kotalar, gümrük vergileri gibi dâhili faktörleri ortadan kaldırmıştır. Ayrıca haksız rekabete karşı uygulamalar, gümrük vergileri ve teknik engeller gibi üçüncü ülkelere karşı AB’yi koruyan unsurları eşit düzeyde tutmaya yönelik ortak bir ticaret politikası oluşturma ihtiyacı duymuştur. Bütün bu uygulamalar sonucunda AB’nin uluslararası dış ticaretteki sapmalar nedeniyle ortaya çıkabilecek haksız rekabetin önüne geçebilmek için üye ülkelerin birbirleriyle ticaret politikalarının uyumlu olması zorunluluğundan gerekli gördüğü Ortak Ticaret Politikasını (OTP) oluşturmasıdır.

Ortak Gümrük Tarifesi; 1 Temmuz 1968 tarihinden itibaren tüm üye ülkeler tarafından uygulanmaya başlanan ve AB’nin üçüncü ülkelerden gerçekleştirdiği ithalata uyguladığı gümrük tarifesidir.

İthalata Yönelik Önlemler; AB’nin gerçekleştirmek zorunda olduğu uluslararası mecburiyetleri dikkate alınarak, ithalatı kontrol etmek için kullandığı araçlardır.

  • Gözetim ve Koruma Önlemleri
  • Kotaların Dağıtımına İlişkin Ortak Kurallar
  • Anti-Damping Önlemleri
  • Anti-Sübvansiyon Önlemleri
  • Diğer Önlemler (Ticari Yaptırımlar)
  • Haksız Ticari Uygulamalara Karşı Topluluk Çıkarlarının Korunması

Üçüncü ülkelerin yürürlüğe koyacakları ve uluslararası kurallara aykırı olan engellere karşı ticaret politikası kapsamında alınacak önlemler ve bu sırada uyulacak usul ve esaslarla belirlenmiştir. Buna göre, haksız uygulamalar karşısında alınacak otonom önlemler:

  • Ticari imtiyazların geri alınması
  • Mevcut tarife oranlarının artırılması
  • İlgili ülke/ülkelere yönelik miktar kısıtlamalarının, ithalat ya da ihracat koşullarını değiştiren ya da etkileyen diğer önlemlerin alınması
  • Diğer Önlemler (Ticari Yaptırımlar)’dir.

Haksız Rekabetin Önlenmesi

Türkiye açısından dış ticaretinin gelişimi iki dönemde açıklanabilir; korumacı dış ticaret politikalarının uygulandığı dönem (1923-1980) ve ihracata dayalı ticaret politikalarının uygulandığı dönem (1980 sonrası). 1923- 1929 dönemi Türkiye’nin dış açık verdiği yıllardır. Bunun nedeni ise ticari serbestinin fazla olmasıdır. 1929 yılında ithalat kısıtlaması ile negatif etki telafi edilmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak Türkiye 1940 yılına kadar istisnai yıllar hariç dış ticaret fazlası vermiştir. 1970’lerden itibaren alternatif koruma yöntemleri uygulanmaya başlamıştır. Bunlar, yeni korumacılık akımı bir başka ifade ile tarife dışı araçlardır. Bu uygulamalar 1980 sonrasında ciddi bir reformla terk edilmiş ve ihracatın desteklenmesi yanında ithalatında kolaylaştırılmasına yönelik düzenlemelere gidilmiştir. Sonuç olarak korumacılık globalleşen dünyada demode bir uygulama olarak terk edilmiştir. Dünya ticaretinde 1986- 1994 döneminin sonrasında serbestleşmeyle birlikte global kalkınma ve büyümenin güçlü adımları belli ölçüde de olsa atılabilmiştir. Ancak, son dönem benimsenen neoliberal düşünce, pek çok alanda olduğu gibi uluslararası dış ticarette rekabet olgusunu gündeme getirmiştir. Küresel rekabet pozitif dışsallık yaratır. Global rekabete açık ülkelerin uluslararası ticareti gerçekleştirirken haksız rekabetten korunması gerekmektedir. Bu tür haksız rekabete neden olan uygulamalara karşın alınabilecek tedbirler damping önlemleri ve sübvansiyon önlemleridir. Bir ülke açısından dış ticarette haksız rekabetin önüne geçilmesi damping ya da sübvansiyona konu olan ticaretin açtığı zararın telafi edilmesini gerektirir. Bu amaçla zarar gören ya da görebilecek yerel üretim dalının korumaya alınmasına ilişkin hangi tedbirlerin alınmasının gerektiğine ve nasıl bir uygulama yapılacağına karar verilmesi ve alınan bu kararların uygulanması için düzenlemelerin ve esasların belirlenmesi gereklidir. Antidamping Anlaşması’na ilişkin düzenlemelerin Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ile temelleri atılmış ancak sonrasında Dünya Ticaret Örgütü’nün çalışmalarına dâhil edilmiştir. İthalatta haksız rekabetin önlenmesinde 3 temel araç mevcuttur. Dünya Ticaret Örgütü anlaşmasında yer alan bu araçlar;

  • Sübvansiyonlar ve telafi edici tedbirler anlaşması
  • Gümrük tarifeleri ve ticaret genel anlaşması 1994’ün VI’ncı maddesinin uygulanmasına ilişkin anlaşma (anti-damping anlaşması)
  • Koruma tedbirleri anlaşması

Yerel piyasa ile yurt dışındaki piyasalar arasında ortaya çıkan fiyat farklılaşmasının doğal sonucu dampingten söz edilebilir. Damping; bir ülkenin ürettiği malını yerel piyasa fiyatının altında belirlediği fiyattan satarak, bu malı satın alan ülkelerdeki üreticilerin yararına olmayacak ancak, o ülkedeki pazar payını artırması ya da yerel piyasa içinde oluşan fiyat seviyesini aşağıya çekmemek amacıyla ülke içinde satamayacağı mallarını uluslararası piyasalarda daha düşük fiyatlarla satmasıdır. Bir malın normal değerinden daha yüksek belirlenen bir fiyattan ihraç edilmesi de damping olarak tanımlanabilir ancak, bu ters dampingdir. Damping politikalarının asıl amacı ithalat yapan ülkenin gelecekte gelişeceği öngörülen üretim potansiyeline zarar vermek ya da zarar tehdidinde bulunmaktır. Damping çeşitleri şunlardır:

  • Geçici (sporadic, arada sırada) damping
  • Yıkıcı damping (predatory dumping)
  • Sürekli (persistent) damping

Geçici (sporadic, arada sırada) damping: Üreticiler bu fazla stoklarından kurtulmak amacıyla maliyetine fiyattan uluslararası piyasalara bu mallarını pazarlarlar; bu durum geçici damping olarak tanımlanır.

Yıkıcı damping (predatory dumping): Güçlü ve büyük üreticilerin kendi üretim alanlarındaki uluslararası piyasalarda rekabeti ortadan kaldırmak için ürün fiyatlarını rakiplerinin karşılayamayacağı kadar, hatta maliyetlerinin bile altına düşürerek, rakiplerinin bu piyasadan çekilmesini sağlamak ve daha sonra monopol güce sahip oldukları bu piyasada düşük fiyat uyguladıkları dönemde uğradıkları zararlarını telafi etmek için ürün fiyatlarını aşırı derecede yükseltmeleri olarak tanımlanabilir.

Sürekli (persistent) damping: Üreticiler ürünlerini devamlı olarak ülke içinde sattıkları fiyattan daha düşük fiyatlarla uluslararası piyasalarda satabilirler. Bu tür dampingi tercih eden üreticilerin amacı ölçek ekonomilerinden yararlanarak üretim kapasitelerini artırmaktır.

Dampingin unsurları;

İhraç fiyatı: İhracat yapmak amacıyla satılan ürüne gerçekten (fiilen) ödenmiş olan ya da ödenmesi gerekli olan fiyattır.

Benzer mal; Dampinge konu olan ürünle aynı özellikleri taşıyan bir ürün veya şikâyete konu ürüne her yönüyle benzer bir ürün; böyle bir ürün mevcut değilse her açıdan benzer olmamakla birlikte, söz konusu ürün özelliklerine yakın benzerlik gösteren özelliklere sahip bir başka ürün benzer mal olarak kabul edilir. İhraç edilen ürün ile ihracatçı ülkenin iç piyasasında satılan ürünün benzer olup olmadığına karar verilirken;

  • Temel özellikler,
  • Ürün çeşitliliği, homojen, heterojen yapı,
  • Kullanım alanları,
  • Dağıtım kanalları gibi fiziksel özellikleri dikkate alınır.

Normal değer: Normal değer, “ihracatçı veya menşe ülkede tüketime konu olan aynı veya benzer mal için normal ticari işlemler sonucunda fiilen ödenmiş olan veya ödenmesi gereken karşılaştırılabilir fiyat (iç piyasa satış fiyatı), aynı veya benzer malın üçüncü bir ülkeye satış fiyatı, üretim maliyetine makul bir kâr marjının eklenmesiyle tespit edilen fiyattır. (oluşturulmuş normal değer)”

Adil karşılaştırma: İhraç fiyatı ile normal değer arasında adil bir karşılaştırma yapılabilmesi için bu karşılaştırma, aynı ticari etapta, tercihen fabrika çıkış aşamasında ve olası en yakın tarihler dikkate alınarak yapılmalıdır.

Damping marjı: Damping marjı, normal değerin ihraç fiyatını aştığı miktarın CIF ihraç fiyatına oranıdır.

Yerli üretim dalında zarar: Yerli bir üretim dalında zararda üç değişik şekilde bahsedilebilir. Bunlar;

  • Maddi zarar
  • Maddi zarar tehdidi
  • Bir üretim dalının kurulmasının geciktirilmesidir

Mevzuat uygulamaları ve yapılan işlemler: Ülkemizde uygulamalara ilişkin, DTÖ Anti-Damping Anlaşması’na uyumlu İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat hükümleri gereği bir tutum geliştirilmiştir. İşlemler; İthalatta Haksız Rekabetin Önlenmesi Hakkında Mevzuat çerçevesinde bir damping soruşturması sırasında yapılan işlemler sırasıyla aşağıda verilmiştir;

  1. Başvuru
  2. İnceleme
  3. Soruşturmanın Açılması
  4. Bilgilerin Toplanması
  5. Geçici Önlem
  6. Taahhüt
  7. Kesin Önlem
  8. Soruşturmanın Kapatılması

Sübvansiyon, Fransızcada “subvention” kelimesinden türetilmiş devletin maddi olabileceği gibi mal ve hizmet olarak da gerçekleştirebildiği karşılıksız yardımlardır. Dolaysız sübvansiyonda devlet, ihracatçı/üreticiye karşılıksız yaptığı mali yardım yapar. Yerli üreticiye serbest dünya fiyatı ile bunun üzerinde kalan maliyet arasındaki fark ölçüsünde hazineden bir ödemede bulunur. Dolaylı sübvansiyon ise devletin, bir mal veya üretim faktörünün piyasada daha düşük fiyattan daha çok satılmasını sağlamak amacıyla üreticilere veya tüketicilere yaptığı karşılıksız malî yardımdır. Spesifik sübvansiyon ise sübvansiyonu veren makamın yetki alanındaki bir firmaya, sanayi dalına veya bir grup firma veya sanayi grubuna sağladığı sübvansiyonlardır.

Sübvansiyon anlaşması devlet tarafından firmalara sağlanan finansal avantajları kapsar. Bu anlaşma, Tokyo Round’da kabul edilen ve ülkemizin de taraf olduğu “VI, XVI ve XXIII’üncü Maddelerin Yorumlanması ve Uygulanmasına İlişkin Anlaşma” yı temel alır. Anlaşma ile sübvansiyonlar, yasak sübvansiyonlar, karşı tedbir alınabilen sübvansiyonlar ve karşı tedbir alınmasını gerektirmeyen sübvansiyonlar olarak üç kategoriye ayrılmıştır.

Yasaklanmış sübvansiyonlar; İhracat performansı şartına bağlı olan “ihracat sübvansiyonları” ile ithal mallar yerine yerli üretim malların kullanım şartına bağlı olan “yerli girdi sübvansiyonları” sübvansiyonları olmak üzere iki tür yasak sübvansiyon bulunmaktadır.

Karşı Tedbir Alınabilen Sübvansiyonlar (İzin verilebilir); Anlaşma ile bu grup altında herhangi bir taraf ülkenin diğer taraf ülkelerin menfaatlerini sübvansiyonları kullanarak zarara uğratmalarını engellemeyi hedeflemektedir. Bunun için söz konusu olan ürüne uygulanan sübvansiyon mal değerinin %5’ini geçiyorsa “ciddi zarar”’ın varlığı kabul edilir.

Karşı Tedbir Alınmasını Gerektirmeyen Sübvansiyonlar; Anlaşmanın 2. maddesi kapsamında spesifik olmayan sübvansiyonlar ile bu madde çerçevesinde spesifik olup ancak, araştırma-geliştirme, geri kalmış bölgelerin desteklenmesi ve çevre koruma amaçlı sübvansiyonlar karşı tedbir alınamayan sübvansiyonlar olarak kabul edilmektedir. Bu tür sübvansiyonların, geçici olarak uygulanması öngörülmüş ancak, uygulamanın devam etmesi yönünde karar alınamadığından ortadan kalkmıştır.

Ülkelerin dış ticarette damping ve sübvansiyon uygulamalarının nedenleri;

  • Uluslararası piyasalarda daha iyi bir yer edinerek pazarlama gücünü artırmak ya da yeni piyasalara girmek için avantaj yaratmak,
  • Yerel piyasada demode olmuş ya da tamamen üretimi durdurulmuş malların uluslararası piyasalarda elden çıkarılabilmesi için daha ucuza ihraç edilmesi,
  • Yerel piyasanın doyduğu fakat stoklarda bulunan fazla üretimin eritilebilmesi,
  • Rekabetin olduğu endüstrilerin etkisizleştirilebilmesi ya da tamamen yıkıma uğratılmasıdır.

Koruma Önlemleri

Uluslararası ticarette her ülke yerel sanayini korumak için hukuksal düzenlemeler yapar. Devletin devreye girerek hukuki altyapıya dayalı müdahaleleri ilave rekabet gücü sağlayacaktır. Fakat devletler, bu müdahaleleri bir araç olarak sürekliliği olan politikaları olarak benimserlerse kısa bir süre sonra piyasalarda serbest rekabet şartları geçerliliğini yitirecektir. Ayrıca bu tür destekler rantabilitenin ve kalitenin düşmesine neden olarak gereksiz yere para, zaman, emek vb. harcanmasına yol açacaktır.

İthalatta Koruma Önlemleri Yönetmeliği 10/5/2004 tarihli ve 2004/7305 sayılı Karar uyarınca; bir malın benzer veya doğrudan rakip mallar üreten yerli üreticiler üzerinde ciddi zarar veya ciddi zarar tehdidi oluşturacak şekilde artan miktar ve şartlarda ithal edilmesi halinde, bu zarar veya zarar tehdidini ortadan kaldırmak üzere, söz konusu zarar veya zarar tehdidiyle sınırlı ve geçici olmak kaydıyla, uluslararası yükümlülükler ve ülke yararı göz önüne alınarak koruma önlemleri alınmasına ilişkin usul ve esasları kapsar.

Bir ürünün ithalatına karşılık koruma önlemi alınabilmesi için bazı şartların birlikte oluşması gereklidir. Bunlar;

  • Bir ülkenin yerli üreticilerinin ürettiği herhangi bir malın şikâyete konu olan ithal ürünün ya doğrudan rakibi olması ya da benzeri olması
  • İthalata konu ürünün benzeri veya doğrudan rakibi olabilecek ürünleri üreten yerli üreticiler açısından ciddi zarar ya da ciddi zarar tehdidi oluşturması
  • Yerli üreticinin uğradığı ciddi zararın veya ciddi zarar tehdidinin yalnızca şikâyete konu olan ve bu ürünün ithalatının artması neticesi olması
  • Şikâyete konu ürünün ithalatında gerçekleşen ani artışa neden olan ve tahmin edilemeyen gelişme ya da ithalat artışının GATT ile doğan yükümlülüklerin yerine getirilmiş olması
  • Söz konusu ülke çıkarlarının gerekliliği nedeniyle önlem alınmasının zorunluluğunun tespit edilmesidir.

Koruma önleminin alınabilmesi için aşağıdaki işlemler gerçekleşmelidir.

  • Koruma Önlemi Başvurusu
  • Formun doldurulması
  • Ön İnceleme
  • Soruşturma
  • Ciddi Zarar veya Ciddi Zarar Tehdidinin Tespiti ve Değerlendirilmesi
  • Geçici Korunma Önlemi Koruma Önlemi
  • Korunma Önleminin Süresi ve Gözden Geçirilmesi

Gözetim Uygulaması

Bir malın ithalatında gözetim uygulanmasına ilişkin karar, başvuru üzerine veya re’sen yapılacak bir değerlendirme sonucunda Dış Ticaret Müsteşarlığı (İthalat Genel Müdürlüğü) tarafından verilir. Yapılacak değerlendirmede ithalatın gelişimi, ithal şartları ve ithalatın yerli üreticiler üzerindeki etkisi dikkate alınır. Gözetim kararı Gözetim Belgesi düzenlenmesi yoluyla ileriye yönelik olarak veya gerçekleşen ithalatı değerlendirmek üzere geçmişe dönük olarak uygulanabilir. Bir malın ithalatı geçmişe dönük gözetime tabi tutulduğunda bu malın ithalatı sırasında Müsteşarlıkça belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde kayıt tutulur. İleriye yönelik gözetime tabi bir malın ithalatında gümrük mevzuatının gerektirdiği belgelerin yanı sıra “Gözetim Belgesi” de aranır.

Gözetim uygulamasına tâbi ürünün ithalatı ancak Ekonomi Bakanlığının düzenleyebildiği gözetim belgesi ile gerçekleştirilebilir. Gözetim belgesi gümrük beyannamesi tescil işleminde ilgili gümrük idaresi tarafından istenir ve gümrük beyannamesi ekinde gözetim belgesinin bir örneği varsa işlemler gerçekleştirilebilir. Gözetim belgesi taleplerine ilişkin başvuru için Gözetim Belgesi Başvuru Formu’nun usulüne uygun bir şekilde doldurulması ve gerekli diğer belgelerle Ekonomi Bakanlığına (İthalat Genel Müdürlüğü) iletilmesi gereklidir. Gözetim belgesinin geçerlilik süresi 6 aydır.


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v