Osmanlı Türkçesi Grameri 1 Dersi 2. Ünite Özet

Arapçada Kelime Yapımı: Mücerred Masdarlar, İsm-İ Fa’İller Ve İsm-İ Mef’Üller

Arapçada Masdarlar

Fiillerden türemiş isim sınıfındaki kelimelere masdar denilmektedir. Türkçe dilbilgisinde masdar olarak -mak/-mek ve -ma/-me ekleriyle yapılan isimlere mukabil Arapçanın dilbilgisinde “geliş, alış, ölüm, alım, satım” anlamlarındaki isimlerin yanı sıra “güzellik, incelik, kabalık” anlamlarındaki isimler de masdar olarak adlandırılan kelime kategorilerinde üretilirler. Arapçanın dilbilgisinde fiilin görülen geçmiş zaman 3. teklik şahsındaki şekli fiilin en yalın hâlidir. Meselâ:

کَتَبَ ketebe “yazdı” fiili, bu kökten türemiş kelimelerin en yalın şeklidir. Çeşitli eklemelerle türlü kalıplarda kelimeler bu fiilden türetilir: کتابت kitâbet "yazma işi, yazı yazma”.

فَتَحَ fetaha “açtı” fiil şeklinden türetilen bir masdar فتح feth “açma, fetih”.

عَلِمَ alime “bildi” fiil şeklinden türetilen bir masdar علم ilm “bilme, bilgi, ilim”.

Görülen üç harfli fiil şekilleri, fiilin en yalın şeklini, yani kök hâlini gösterir.

Türkçede nasıl fiil köklerine ekler getirerek yeni kelimeler yapıyorsak Arapçada da fiil köklerinden yeni kelimeler yapılır; fakat daha önce de izah edildiği gibi Arapça eklemeli değil, bükünlü bir dil olduğundan fiil kökünün başına-ortasına-sonuna kimi sesler getirilerek yeni kelimeler yapılır. Kelimenin kökünü oluşturanlar dışındaki harfler zâid yani ilave harflerdir.

عَلِمَ alime “bildi” fiilini ele alalım. Dilimizde bu kökten türemiş kelimeler vardır. Bu kelimelerin bir kısmı harf ilâvesiyle türetilmiştir:

علم ilm “ilim, bilgi”, عالم âlim “bilgin”, معلوم ma'lûm “bilinen”, تعليم ta'lîm “öğretme”, تعلم ta'allüm “öğrenme”, معلم mu'allim “öğretmen”, اعلام i'lâm “bildirme, duyurma” vs. Bütün bu türetmelerin belli kalıplar içerisinde olduğunu ve bu kalıplara vezin denildiğini öğrenmiştik.

Masdarlar zâid harf bulunup bulunmamasına göre iki gruba ayrılır. Meselâ فتح fetaha “açtı” fiilinde zâid harf yoktur, harflerin hepsi aslîdir. أَحْسَنَ ahsene “iyilik etti” fiilinde baştaki hemze zâiddir. Birinci gruptaki fiillerden türetilen masdarlara mücerred masdarlar (yalın masdarlar), ikinci gruptaki fiillerden türetilen masdarlara mezîdünfih masdarlar (artırılmış, harf ilâve edilmiş masdarlar) adı verilir.

Mücerred (yalın) masdarların kalıpları, belli bir anlam üretmezler; fiilden türetilen bir ismin niçin bu vezinden türetildiğinin belli bir kuralı yoktur. Toplumca o kelime üzerinde uzlaşılmıştır ve bu kelimeler dilin kullanımıyla edinilir, öğrenilir. Bu yüzden bu gruba giren masdarlara semâî masdarlar (yani işitip öğrenmeye dayalı masdarlar) da denir. Mezîdünfih masdarların üretildiği kalıplar ise belli, değiştirilemez anlamlar üretirler. Her fiil her kalıba getirilip yeni bir kelime üretilemez. Fiilin geçişli veya geçişsiz oluşu önemlidir. Buna göre kalıplar etken-edilgen-dönüşlü-işteş çatılarda belli anlamları üretirler. Bu özellikleri dolayısıyla geçişlilik/geçişsizlik (yani fiilin nesne alıp almaması) açısından uygun olmak şartıyla bir fiil belli bir kalıba uygulandığında belli bir anlam üretilmiş olur.

Nasıl Türkçede +çı eki meslek ismi yapıyorsa ve biz bir kelime kökünden meslek ifade eden bir kelime yapmak istediğimizde bu eke başvuruyorsak Arapçanın mezîdünfih masdarları da benzer şekilde “önceden belirlenmiş” anlamları üretirler. Bu yüzden bunlara kıyâsî masdarlar (yani kıyaslamaya dayalı masdarlar) da denir.

Semaî masdarların anlamlarını sözlükten bularak öğrenebiliriz. Kıyâsî masdarların ise sözlüğe bakmadan önce sezilecek, bilinecek bir anlam çerçevesi vardır.

Kıyâsî masdarlar geçişlilik/geçişsizlik, etkenlik-edilgenlik-dönüşlülük, işteşlik çatılarını ürettikleri için anlam çerçevelerinin bilinmesi gerekir.

Bunu bir örnekle görelim:

علم ilm “bilim” kelimesi semâî/mücerred bir masdardır. Yalın isim gibidir. Anlamı konusunda yapısından doğan herhangi bir sezgiye sahip olamayız. Bu kelimenin anlamını bir kaynaktan öğrenmiş olmalıyız.

تعليم ta'lîm “bildirme, öğretme” kelimesi geçişli ve etken bir masdardır. Bir “şeyi” bir “kimseye” öğretiriz.

تعلم ta'allüm “öğrenme” kelimesi de geçişlidir ancak çatı itibariyle “dönüşlü”dür. Bir “şeyi” özne “kendisi” öğrenir.

"Ben mektepte Fransızca ta'lîm ediyorum." cümlesinden öznenin öğretmen olduğunu anlarız; çünkü birilerine “öğretiyor”. "Ben mektepte Fransızca ta'allüm ediyorum." cümlesinden ise öznenin öğrenci olduğunu anlarız; çünkü “öğreniyor”.

مجادله mücâdele kelimesinin üretildiği kalıbın işteşlik anlamını ürettiğini öğrenmişsek artık bu kelimenin anlamını bilmeden dahi bu anlamla ilgili bir önsezimiz olur. Aynı kalıpta olan ve خبر haber kökünden türetilmiş مخابره muhâbere kelimesinin de karşılıklı yapılan bir işi ifade ettiğini sezeriz: "haberleşme".

  • Mücerred (Semâî) Masdarlar

Mücerred masdarların üretildiği kalıplar belli bir anlam üretmezler. Bu kelimelerin anlamları hakkında dilbilgisine dayanan bir önsezimiz olmaz. Bu bakımdan mücerred masdarlar ile câmid (donuk) isimler birbirlerine benzerler ve birçok kalıpları ortaktır.

  • Sülasî Mücerred Masdarların Vezinleri

فَعْل fa'l امر emr, بحث bahs, جهل cehl, قتل katl vs.

فِعْل fi'l اذن izn, حلم hilm, ذكر zikr, رزق rızk vs.

فُعْل fu'l بخل buhl, حسن hüsn, حكم hükm, شكر şükr vs.

فَعَل fa'al ادب بصر، مرض، طلب، كرم، عمل، جدل

فَعْلَةْ fa'let رحمت، كثرت، صنعت، غيرت، جذبه، توبه، حمله

فِعْلَةْ fi'let حكمت، خذمت، نعمت، شركت، سرقت، فكرت

فُعْلَةْ fu'let الفت، غربت، صحبت، رحصت، شهرت، نصرت فُعُول fu'ûl سكوت، سقوط، طلوع، غر وب، ركوع،

fu'ûlet رطوبت، خصومت، صعوبت، برودت، نحوست،

فَعال fa'âl تمام، حرام، حلال، صواب، ثواب، قرار، طعام،

فِعال fi'âl حجاب، خطاب، صيام، نظام، فرار، سماع، ختام

فَعالَة fa'âlet شهادت، سلامت، جهالت، سعادت، شفاعت،

فِعالَة fi'âlet عبادت، زيارت، شكايت، خطابت، حمايه، حكايه،

فِعْلان fi'lân نسيان، وجدان، عرفان، فقدان، رضوان

فُعْلان fu'lân شكران، قربان، خسران، غفران، رجحان، كفران

فَعَلان fa'alân دوران، جريان، خلجان، فوران، فيضان

تفعال tef'âl تذكار، تسيار، تعداد، تكرار

  • Rubâî Mücerred Masdarlar

Aslî harfleri dört tane olan masdarlardır ki bir tek vezni vardır: fa'lelet . فعللة . Bu vezindeki ة Osmanlı Türkçesinde genellikle ٥ /e, a/; bazen de te ت olarak okunur:

terceme "tercüme", عربده arbede "gürültü patırtı, kavga", فذلكه fezleke "rapor", سلطنت saltanat "sultanlık", فلسفه felsefe vs.

  • Mimli Masdarlar

Semâî olan, yani bir kurala bağlı olarak üretilmeyen bazı masdarlar vardır ki, bunların ortak özelliği başlarında ekleme bir mim م olmasıdır. Böyle masdarlara mimli masdar denilir. Bunların diğer semâi masdarlardan dilbilgisi açısından bir farkı yoktur; yapılarına bağlı olarak özel bir anlam ifade etmezler; türedikleri sülâsi masdarla aynı anlamdadırlar. Başlıca dört vezinde olurlar. Bu vezinlerin çoğu ileride göreceğimiz ism-i mekân, ism-i zaman ve ism-i âlet kategorilerinin vezinleriyle aynıdır. Aralarındaki farkı ancak cümle içindeki anlamlarından ayırt edebiliriz:

Mef'il مفعل vezni

وعد va'd - موعد mev'id “söz verme”, ولادت vilâdet - مولد mevlid “doğum, Hz. Muhammed'in doğumu”

Mef'ilet مفعلة vezni

عرفان irfân - معرفت ma'rifet "bilme, bilgi", غفران gufrân - مغفرت mağfiret "günahı bağışlama", وعظ va'z - موعظه mev'iza "öğüt, nasihat" vs.

Mef'al مفعل vezni

طلب taleb - مطلب matlab “istek”, قصد kasd - مقصد maksad, صرف sarf - مصرف masraf.

Mef'alet مفعلة vezni

رحمت rahmet - مرحمت merhamet, فخر fahr - مفخرت mefharet “övünüş, övünç”, سؤال su'âl - مسئله mes'ele “sorulan şey”

  • Mec’ûl Masdarlar

Bazı sıfat ve isimlerin sonuna /iyyet/ يت eki getirilerek Türkçede +lık/+lik ekiyle karşıladığımız anlamlarda kelimeler yapılır. Bu kategorideki kelimelere mec'ûl (yapma) masdarlar denilmektedir:

انسان insân - انسانيت insâniyyet “insanlık, insan olma”, جاهل câhil - جاهليت câhiliyyet “cahillik, câhil olma”, محجوب mahcûb - محجوبيت mahcûbiyyet “mapcupluk, vs.

Arapçada masdarlara -iyyet eki getirilmez; ancak Osmanlı Türkçesinde bu ek masdarlara da getirilerek Arapçada olmayan kelimeler türetilmiştir:

امن emn - امنيت emniyyet “eminlik, güvenlik”, اسلام islâm - اسلاميت islâmiyyet “İslâmlık” vs.

İsm-i Fâ’il ve İsm-i Mef’ûl

İsm-i fâ'il, fiilde belirtilen hareketi, oluş veya kılışı yapanı ifade eden kelime türlerine verilen isimdir. Türkçede yazıcı, kırıcı, yazan, kıran, yazar, çizer gibi kelimelerin ifade ettiği anlamlar ism-i fâ'il kategorisini oluşturur.

Fiil kökündeki harekete veya oluşa maruz kalan, bu fiilden etkilenen varlık ise ism-i mef'ûl adını alan kelimelerle ifade edilir. İsm-i mef'ûl, fiilde belirtilen hareket, oluş ve kılışa maruz kalanı, etkileneni ifade eden kelime türlerine

verilen isimdir. Türkçede kırılmış, kırık, kırgın, bozuk, bozulmuş gibi kelimelerin ifade ettiği anlamlar ism-i mef'ûl kategorisini oluşturur.

  1. Mücerred Masdarların İsm-i Fâ’illeri ve İsm-i Mef’ûlleri

Mücerred masdarların ism-i fâilleri فاعل fâ'il vezninde; ism-i mef'ûlleri مفعول mef’ûl vezninde olur:

كتب ketebe “yazdı” fiil kökünün ism-i fâ'ili كاتب kâtib (yazan, yazıcı), ism-i mef'ûlü مكتوب mektûb (yazılan şey)'dur.

طلب talebe “istedi, talep etti” fiil kökünün ism-i fâ'ili طالب tâlib (isteyen), ism-i mef'ûlü مطلوب matlûb (istenilen)'dur.

علم alime “bildi” fiil kökünün ism-i fâ'ili عالم âlim (bilen, bilici), ism-i mef'ûlü معلوم ma'lûm (bilinen)'dur.

Örnekler:

Masdar

İsm-i Fâ’il

İsm-i Mef’ûl

عمل

amel

عامل

âmil

معمول

ma'mûl

جهل

cehl

جاهل

câhil

مجهول

mechûl

ظلم

zulm

ظالم

zâlim

مظلوم

mazlûm

عبد

abd

عابد

âbid

معبود

ma'bûd

Örneklerde görüldüğü üzere masdarlardan türetilen ism-i fâ’il kalıbıyla özne, ism-i mef’ûl kalıbıyla nesne anlamı kazandırılmaktadır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi