Uygur Türkçesi Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim
Uygurlar Ve Uygur Yazısı
II. Köktürk Devleti, ne zaman ve nasıl yıkılmıştır?
744 yılında Moğolistan’daki II. Köktürk Devleti, Uygurlar başta olmak üzere Karluk ve Basmılların ittifakıyla yıkılmıştır.
Ötüken Uygur Kağanlığının merkezi neresidir?
Uygur Kağanlığı (Ötüken Uygur Kağanlığı, 744-840)nın merkezi Orhun nehri üzerinde yer alan Karabalgasun’dur.
Uygur etnik adı, ilk olarak nerede geçer?
Uygur etnik adı, ilk olarak Bilge Kağan yazıtının doğu yüzü 37. satırında şöyle geçmektedir.
Karluklar'ın Talas Savaşı'ndaki rolü nedir?
Karlukların 751 yılında yapılan Talas savaşında üstlendikleri rol de son derece önemlidir. Doğudan batıya ilerleyen Çinliler ile Ön-Asya’dan doğuya ilerleyen Araplar, Talas ırmağı kıyılarında savaştılar. Bu savaşta, Orta Asya’nın Çin egemenliğine girmesini istemeyen Karluk ve Yağma Türkleri, Arapların yanına geçmişler ve savaşı Arapların kazanmasını sağlamışlardı.
Talas Savaşı'nın sonuçları nelerdir?
Talas Savaşı'nın bir dizi sonuçları olmuştur:
- Çinliler Talas yenilgisinden sonra 20. yüzyıla kadar, Tanrı Dağları’nın (Tiyenşan) batısına geçemediler. Batı Türkistan, böylece Çin tehlikesinden kurtuldu.
- Karluklar, Talas zaferinden on beş yıl sonra 766 tarihinde, Tanrı Dağları batısında ve Çu Irmağı boylarında ‘Karahanlı Devleti’ adında müstakil bir Türk devleti kurdular.
- Türkistan’daki Kamlık (Şamanlık), Buda ve Mani dinlerine mensup yerli ve göçebe Türklerle Müslümanlar arasında serbest ticaret, dostluk ve iyi ilişkiler başladı.
- Türkler Müslümanlarla tanışıp İslâm dinini yakından tanıma imkânına kavuştular. Orta Asya’daki binlerce Türk İslâm medeniyetine girdi.
- Türkler kâğıt yapmasını savaşta tutsak düşen Çinlilerden öğrenip Araplara öğretti. Semerkand’daki imalathânelerde yapılan ipekten kâğıtlar Orta Doğu ve Akdeniz’e yayıldı.
- Müslüman Araplar hakimiyetlerindeki bölgelerden öğrendikleri kâğıdı imal ederek medeniyetin bütün dünyada hızla yayılmasına hizmet ettiler.
- Abbasi halifesi Mansur (754-775) döneminde Bağdat şehri kurularak merkez buraya taşınmış, Beytü’l-hikme adlı tercüme okulu kurularak Yunan filozoflarının eserleri ilk defa bu dönemde Arapçaya çevrilmeye başlanmış ve İslâm dünyası için aydınlık çağ başlamıştır.
Uygurların ilk hükümdarları olan ‘Köl Bilge’ hangi unvanı kullanmıştır?
Uygurların ilk hükümdarları olan ‘Köl Bilge’ artık eski unvanı olan “ilteber”le yetinmeyip kendisine “hakan” unvanı vermiş; bu durumu çok geçmeden Çin’e de kabul ettirmiştir. Daha sonraki Uygur kağanlarının bütün unvanları eski Hun Devlet geleneğine bilinçli bir bağlılık olduğunu doğrulamıştır. Şanyü adlı bir Hun hükümdarı kendisini “gök ve yer tarafından yaratılmış güneş ve ay tarafından Hakanlık mevkiine getirilmiş” olarak gösterir. Uygur hükümdarlarının “gök tanrısından, ay tanrısından” veya “güneş ve ay tanrısından kut bulmuş”, yani “güneş ve ay tanrısının lutfu ile hakanlık payesine ermiş” gibi unvanları da aynen buna benzer. Bu devirde “hakan” unvanı büyük imparatorluk unvanı olmaktan artık çıkmıştır.
Uygurların Çin ile ilişkisi ne şekilde kurulmuştur?
Çin ile ilişkiler, II. Köktürk Devleti zamanın dakinin tam aksine, başlangıçtan beri iyi idi. Zaten Uygur-Çin dostluğunu pekiştiren olay Köktürklerin Çinlilere olan düşmanlıkları olmuştu. Esasen Uygurlar bu dostluğa açık idiler, çünkü Uygurlar için güneydeki komşuları olan Çin’in şehir hayatına karşı tartışmaları da geçmişte kalmıştı.
Uygur asil zadelerinin nesiller boyu devam eden Çinli kadınlarla evlen meleri geleneği, kuzeyin çadır hayatı yaşayan ahalisini şehir hayatına alıştırmış, âdeta bu yaşam biçimini moda yapmıştı. Çinli kadınlarla evlenmek şehir hayatını gerektirdiği gibi, ticaret de şehir kurmayı zorunlu hâle getiriyordu, çünkü büyük ölçüde toplanmış olan kıymetli ticaret eşyasını çadırlarda saklamak imkânsızdı. Bunda Uygurların kendi kültürlerine olan güvenleri de etkili idi. Kendilerini şehir hayatının tehlikelerinden korkmayacak kadar kuvvetli ve emin buluyorlardı.
Uygurların Çinlilerle olan ticaretleri epeyce artmış olmakla beraber Uygur hakanının yanında Arap tüccarlarının temsilcileri de bulunmaktaydı. Uygurların askerî yardımlarına karşı Çin hü kümetinin ‘hediye’ adı altında gönderdiği kıymetli malları el lerin de toplamış olan zengin Uygurlar da artık ticareti öğrenmişlerdi.
Uygurların veya genel olarak Moğolistan Türklerinin kurmuş olduğu ilk şehir hangisidir?
İlk Uygur hükümdarının oğlu Bilge Kağan (Çince adı: Mo-yen-ço), 758 yılında Çinli ve Sogdlu mimarları Bay-Balık (Zengin Şehir) şehrinin kurulması için görevlendirmişti. Bu şehir adının Çince tercümesi Fu-Kuei-Çh’eng’dir. Çince adda geçen işaretlerin Türkçeye tercümesinden yola çıkarak burada, çiğ ker piçten yapılmış evler olduğu veya en azından bu şehrin çiğ kerpiçten surlarla sarılmış olduğu anlaşılmaktadır. Bay-Balık şehrinin Uygurların veya genel olarak Moğolistan Türklerinin kurmuş olduğu ilk şehir olduğu iddiaları günümüz için de geçerlidir.
Bögü Kağan’ın yapmış olduğu Çin seferinin kağan ve onun halkı için en önemli sonucu nedir?
Bögü Kağan’ın yapmış olduğu Çin seferinin kağan ve onun halkı için en önemli sonucu, kağanın Mani dinini resmen kabul etmesidir.
Bögü Kağanın Mani dinini kabul edişinin sebepleri nelerdir?
Bögü Kağanın Mani dinini kabul edişinin türlü sebepleri olsa gerektir. Ancak fikir yürüterek bulunabilecek olası sebepler arasında şunları gösterebiliriz:
Mani dininin bedene ve maddî şeylere nefretle bakması askerî karaktere sahip kağana cazip gelmiş olabilir. Aynı zamanda bu dinin kabulü ile halkın kültür seviyesi yükselecek ve kağan savaşçı bir halk olan tebaasından beklediği disiplini görmüş olacaktı. Bögü Kağan’ın Maniheizmi resmî din olarak seçmesinin bir başka nedeni de Çinlilerin bu dinden nefret etmesidir. Öyle ki, Tang hanedanlığı zamanında Çin imparatoru bu dini yasaklamıştı. Bögü Kağan, Maniheizm gibi bir dini kabul etmekle Çin’i hiç umursamadığını ve kendi devleti üzerinde Çin’in etkisinin olamayacağını göstermeyi amaçlıyordu. Kağan, halkının yerleşik hayatın inceliklerini de öğrenmelerini istiyordu; ancak bunun Çinliler aracılığı ile değil daha batıdaki halklar aracılığı ile gerçekleşeceğine inanıyordu. Bugün de olduğu gibi bir idarecinin siyasal gücü her zaman için kendi halkının iktisadi üstünlüğüne bağlıdır. Onun için Bögü Kağan’ın dinlerini kabul ederek Soğdlarla ittifak kurması son derece önemlidir, çünkü Köktürkler döneminde olduğu gibi özellikle Batı bölgeleri ticaretinde Soğdlar usta idiler ve Kağan’ın da bu ticarete ihtiyacı vardı.
Arap tarihçisi El-Cahiz’in Uygurlara Mani dinine getirisi hakkındaki tespitleri nelerdir?
Mani dininin getirisi olan kişisel terbiye ve disiplin ile barışçıl faaliyetler Uygurların ve hükümdarlarının mücadele azmini, başka bir deyişle savaş isteklerini azaltmıştır. Bu hususta o dönemin Arap tarihçisi El-Cahiz’in (?766-869) tespitleri önemlidir (R. Şeşen, Hilâfet Ordusunun Menkıbeleri ve Türklerin Fazîletleri, Ebu ‘Osman ‘Amr b. Bahr el-Cahiz, TKAE Yayınları, Ankara 1967): “Türklerden Dokuz Oğuzların (Uygurların) hâli de -önce Türklerin kahramanları, hâmîleri iken sonra- bunun gibi oldu. Kendilerinden kat kat fazla oldukları hâlde Karluklara üstün geliyorlardı. Mani dinine girdikten sonra - ki, Mani dini sulh ve pasiflik konusunda Hıristiyanlıktan daha kötüdür- onlardaki bu cesaret bozuldu, bu kahramanlık esip gitti.”
Ötüken Uygur Kağanlığı ne zaman ve kimler tarafından tarih sahnesinden silinmştir?
Karabalgasun’un iktidar mücadelesi ve isyanlara maruz kalması ve başta Tibetliler, Kırgızlar ve Çinlilerin dıştan baskıları nedeniyle zayıf düşen Ötüken Uygur Kağanlığı 840’ta Kırgızlar tarafından tarihe gömülmüştür.
Türklerin Budizmle tanışmaları ne zaman olmuştur?
Türklerin Budizmle tanışmaları Uygurlarla olmamıştır. Budizm ve bununla ilgili olarak Bumın’in ikinci oğlu Muhan Kağan (553-572)’ın adı 572-580 yılları arasındaki I. Köktürk Kağanlığı’ndaki olayların anlatıldığı Bugut yazıtında ve Çin kaynaklarında geçmektedir. Çin kaynaklarında Muhan için Çin’in başkentinde (Çan-gan) bir Türk tapınağı yaptırıldığı haber verilmektedir. Türkler arasında Budizm konusundaki en önemli olay ise Muhan’ın kardeşi Taspar Kağan’ın (572-581) Budizmi Çinli rahip Hui-lin’in telkinleriyle kabul edip ardından manastırlar yaptırması ve Kuzey Çin imparatorundan dinî kitaplar göndermesini istemesidir. Bir sutra’yı (Nirvanasutra) Türk diline çevirmek için ilk girişim bu döneme rastlar. Bugün için elde bulunmayan, ancak Çin kaynaklarında varlığından bahsedilen bu sutranın hangi harflerle yazılmış olduğuna dair en ufak bilgi yoktur.
II. Uygur Devleti ne zamana dek ayakta kalmıştır?
II. Uygur Devleti Cengiz dönemine kadar yaşar. Cengiz’in oğullarından biri olan Çağatay’ın kurmuş olduğu ve ahalisinin ‘Çağatay Ulusu’ diye adlandırıldığı devlet zamanında Uygurların merkez tuttukları şehre Koço (Huo-chou) adı verilmiştir. Daha öncesinde şehrin adı Kao-ch’ang idi. Burada devlet kuran Uygurlar da, Kao-ch’ang Uygurları olarak kaynaklarda geçmektedir.
Maniheist Türkler ne tür alfabeler kullanmışlardır?
Maniheist Türkler arasında Mani (Manihey) ve Uygur alfabesi olmak üzere iki temel alfabe kullanılmıştır. Mani alfabesi Maniheist Türkler arasında daha sonra yerini Uygur alfabesine bırakmıştır.
"Yazma" nedir?
Yazma, basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde elle yazılmış kitaba verilen addır.
Uygur alfabesi hangi alfabeden geliştirilmiştir?
Uygur alfabesi, geç dönem Soğd alfabesi diye adlandırılan Soğdların işlek el yazısından (kurziv) harf eklemeleri, birleştirmeler gibi ufak değişiklikler ile alınarak Türkçe için kullanılmış bir yazı sistemidir.
Uygur alfabesinin yaygın olarak kullanıldığını bir örnekle nasıl açıklayabilirsiniz?
Bu alfabenin uzun süre ve en çok Uygurlar tarafından kullanılmış olması, Uygur kültürünün geliş me döne minin belirleyici unsurlarından biri olması nedeniyle Uygur alfabesi denilmiştir. Uygur alfabesinin yaygınlık kazandığına delil olarak, Kaşgarlı Mahmud’un Bağdat’ta yazıp Abbasî halifesine sunduğu Divanu Lugati’t-Türk (1072) adlı eserinde bu alfabe için kullandığı “Türk alfabesi” sözü yeterlidir.
Uygur yazı sisteminin özellikleri nelerdir?
Uygurcada Türkçenin 8 ünlüsü, Arap alfabesindeki ünlülerle söyleyecek olursak elif, vav, ye harfleri ile yazılır. Söz başı /a/ ünlüsü elif + elif (çoğunlukla tek elif); /e/ ünlüsü ise tek elif; /o/, /u/ ünlüleri elif + vav; /ö/, /ü/ ünlüleri elif + vav + ye (çoğu zaman elif + vav) ile yazılır.
Uygur alfabesi her ne kadar Soğd alfabesi kökenli ise de bazı ünlülerin gösterilmesi bakımından Soğd yazısı ile Uygur yazısı arasında fark vardır. Soğd yazısında söz içi ünlüleri çoğu kez söz başı ünlüleri gibi elif’li yazıldığı hâlde Uygur yazısında bir tür tasarrufa gidilmiş ve yuvarlak ünlüler (/o/, /ö/, /u/, /ü/) bir vav ile, /ı/, /i/ ünlüleri de sadece ye ile gösterilmiştir. Yalnız, Uygur yazısında et’öz “vücut” (et + öz) birleşik sözcüğünde, ikinci sözdeki söz başı yuvarlak ünlüsü (/ö/), elif + vav + ye ile yazılmıştır.
Uygur alfabesi aslen 14 harften ibarettir, fakat okunaklı ancak dört-beş harfi tanımlayabiliyoruz. Diğerleri hep bu dört-beş harften oluşmuştur. Bazı tek harfler o kadar çok sesi ifade eder ki bunlara müstakil harf denemez. Örneğin, tek bir harfin a, z, n, bazen r okunması gibi. /b/ ile /p/, /ç/ ile /c/, /j/ ile /z/ ve /k/ ile /g/ sesleri için sadece birer harf vardır. Kalın (art) /k/ ünsüzü, bazı yazmalarda kalın /g/ için kullanılan harfin üzerine iki nokta konulmak suretiyle ayırt edilse de buna her zaman uyulmaz, bu iki ses aynı şekilde yazılır.
Yine hırıltılı /h/ ile kalın /g/ ve kalın /k/ seslerinin çoğu zaman ayırt edici şekilde yazılmadıkları görülür. /s/ ve /ş/ de aynı şekilde yazılan seslerdir. Kısacası, Uygur
alfabesindeki ünsüz işaretleri Türkçe için son derece yetersizdir.
Uygur yazısını kim çözmüştür?
F. W. K. Müller, kazılarda bulunan metin lerdeki Uygur alfa besini ve diğer alfabeleri çözerek 1898-1914 yılları arası Doğu Türkistan’da yapılan kazılardan elde edilen yazmaların çoğunun Türkçe, yani -o dönemin Türkçesi- Uygur Türkçesi olduğunu meydana çıkarır. Müller, Uygur harfli yazmaları Moğol yazısının yardımıyla çözmüştür, çünkü Moğollar, Uygur yazısını tâ Cengiz zamanında benimsemiş bulunuyorlardı.
Uygurca metinlerin ele alındığı yayınlar nelerdir?
Uygurca metinlerin ele alındığı ilk yayın, Uigurica’dır. Bu yayını gerçekleştiren kişi de Müller’dir (Uigurica I,II, III). Müller’in ölümünden sonra 1931’de onun bıraktığı materyallerden A. v. Gabain Uigurica IV’ü yayımlamıştır.
Müller ile aynı yıllarda A. von Le Coq, Mani yazmaları üzerinde çalışmıştır. Le Coq, Manichaica I’i, 1911’de; Manichaica II’yi, 1919’da; Manichaica III’ü, 1922’de Prusya Akademisi yayınları arasında yayımlamıştır.
V. Bang ve öğrencisi A. von Gabain’in birlikte çıkardıkları bir başka süreli yayın daha vardır: Türkische Turfan-Texte (TTT). Bu yayının ilk altı sayısı Bang ve Gabain’e ait olup bu yayınlarda beş ayrı metin araştırması ve bir indeks bulunmaktadır (TTT I, 1929; TTT II, 1929; TTT III 1930;.TTT IV, 1930; TTT V, 1931; TTT VI, 1934). 1959’da son sayısı yani 10. sayısı çıkan bu dergi Berliner Turfantexte (BTT) adı ile devam etmiştir. Günümüzde hâla çıkan BTT’nin ilk sayısını 1971’de G. Hazai ve P. Zieme yayımlamışlardır
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 3 Gün önce comment 0 visibility 65
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 333
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 0 visibility 921
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1291
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20162
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25842
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14702
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12646
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12643
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10582