Osmanlı´da İskan ve Göç Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Xıv-Xvııı. Yüzyıllarda Osmanlı Devleti’Nin İskan Siyaseti
Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma süreci nasıl olmuştur?
Anadolu, Malazgirt Zaferi’nin ardından Türkler tarafından fethedilmeye başlanmış, kısa sürede Türkmen Beylikleri ve Anadolu Selçuklu Devleti kurulmuştur. Malazgirt Zaferi’nden XIII. Yüzyıla kadar geçen süre içerisinde doğudan gelen Türkmen göçleri sayesinde Anadolu’nun Türkleşme ve İslamlaşma süreci tamamlanmıştır.
Osman Beyliği nasıl ve ne zaman kurulmuştur?
Osman Beyliği’nin ortaya çıkışı tarihi menkıbelere dayanmaktadır. Anadolu’da yaşanan göç dalgaları ve Anadolu Selçuklu merkezi otoritesinin Ertuğrul Gazi idaresindeki Türkmenleri Söğüt-Domaniç havalisine iskânının sonucudur. Söğüt ve Domaniç bölgesinde XIV. Yüzyılın başlarında ortaya çıkan Osman Beyliği’nin Anadolu’nun diğer bölgelerinde kurulmuş, kendisinden daha güçlü beyliklerin arasından sıyrılıp çıkması ve güçlü bir devlete dönüşmesi uyguladıkları gaza politikası ve iskân siyaseti ile gerçekleşmiştir.
Türkmenlerin Anadolu’da beylik kurmasının sebebi nedir?
Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Maveraünnehir, İran ve Azerbaycan bölgesinde yaşayan yerleşik ve yarı-göçebe Türkmen nüfusunun, Moğol baskısı karşısında devamlı olarak Anadolu’ya göç etmişlerdir. Moğol baskısı sonucunda Maveraünnehir, İran ve Azerbaycan’dan Doğu ve Orta Anadolu’ya gelerek yerleşen Türkmenler, Kösedağ Savaşı’ndan sonra bu bölgelerin yine Moğollar tarafından işgal edilmesi üzerine Batı ve Kuzeybatı Anadolu’ya doğru göç etmeye başlamışlar ve buralarda Türkmen Beyliklerini kurmuşlardır.
Anadolu’da kurulan Türkmen Beyliklerinin isimleri nelerdir?
Anadolu’da kurulan beylikler; Germiyanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Saruhanoğulları ve Karesioğulları Batı Anadolu’da; Çobanoğulları ise Kuzeybatı Anadolu’da Bizans İmparatorluğu’na karşı gaza politikası uygulayarak Hristiyanlardan alınan topraklara, doğudan gelen Türkmenleri yerleştiriyorlardı.
Osmanlı Devleti’nde kullanılan iskân yöntemleri nelerdir?
Osmanlı Devleti’nin kullanmış olduğu iskân yöntemleri; Kolonizatör Türk Dervişleri vasıtası ile yapılan iskân, Anadolu’dan Rumeli’ye yerleşmek için gelen Türkmenlere tımarlar verilmek suretiyle yapılan iskân, Vakıflar ve Temlikler vasıtası ile yapılan iskân, Derbendler vasıtası ile yapılan iskân, Sürgün metoduyla yapılan iskândır.
Osmanlı Devleti’nin uyguladığı iskân politikası nedir?
Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren yükseliş, duraklama ve gerileme devirlerinde siyasi, sosyal ve ekonomik şartlara göre değişik iskân siyasetleri uygulamıştır. Devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde Hristiyan devletlerden ele geçirilen bölgelere Türk ve Müslüman ahalinin yerleştirilmesi, dışa dönük bir iskân siyaseti uyguladığını göstermektedir. Buna karşılık XVI. Yüzyılın sonlarından itibaren devletin uzun yıllar savaştığı dönemlerde Anadolu’da ortaya çıkan Celali İsyanları’nın etkisiyle halkın kırsal kesimden kaçarak, güvenli şehirlere gitmesi üzerine harap olan mahallelere aşiretlerin yerleştirilmesi bir iç iskân uygulamasıdır.
Osmanlı Devleti Rumeli fetihlerinde nasıl bir strateji geliştirmiştir?
Rumeli’nin fetih ve Türkleşmesinde uygulanan iskân yöntemlerinden birisi, orduyla birlikte hareket eden çoğunluğu Yesevi tarikatına mensup Türkmen dervişlerinin stratejik yerlerde zaviyeler ve tekkeler inşa etmeleri yoluyla olmuştur. Dervişler zaviye veya tekkelerini kurdukları bölgelerde gelip-geçen yolculara hizmet etmekteydiler. Ayrıca bölgede asayişi sağlamaktaydılar. Dervişler bazen devletin desteğiyle bazen de kendi insiyatifleriyle henüz ele geçirilmemiş bölgelerde faaliyet gösterip birer üst mahiyetinde koloniler oluşturmuşlardır. Bu sayede Rumeli’deki Osmanlı fetihleri kolaylaşmıştır.
Osmanlı’nın iskân politikalarından biri olan tımar sistemi nedir?
Osmanlı Devleti’nin fethedilen bölgelere aileleri ve akrabalarıyla Anadolu’dan gidip, yerleşecek olan Türkmenlere devletin tımarlar tahsis ederek, bölgenin iskânını teşvik etmesidir.
Tımar sisteminin Osmanlı Devleti’ne faydaları nelerdir?
Fethedilen bölge, mamur hale getiriliyor ve toprağın işlenmesi gerçekleştirilmiş oluyordu. Böylece yollar boyunca köyler ve kasabalar kurularak, batıya doğru yapılacak yeni seferde askeri sevkiyat ve erzak tedariki kolaylaştırılmış oluyordu. Devlet bu sayede uyguladığı tımar sistemiyle ileriki seferlerinde asker ihtiyacını karşılıyordu. Ayrıca yerleştirilen Türk ve Müslüman nüfus sayesinde siyasi ve askeri emniyet sağlandığı gibi, bölgenin kalıcı olarak Osmanlı hâkimiyetine geçmesi gerçekleşiyordu.
Anadolu’da kurulmuş olan hangi beyliklerden Türkmen nüfusunun bir kısmı Osmanlı hâkimiyetine geçip Rumeli’de tımar elde etmiştir?
Rumeli’deki zengin topraklara sahip olmak isteyen Orta Anadolu’da ve Saruhan, Aydın, Menteşe gibi beylikler arazisinde yaşayan pek çok Türkmen Osmanlı hâkimiyetine geçerek, Rumeli’de tımar elde etmiştir.
Osmanlı Devleti’nde vakıflar ve temlik yoluyla yapılan iskân nasıl yapılmıştır?
Fethedilen yeni bölgelerin imar ve iskânını gerçekleştirmek için bizzat kendisinden faydalanılan vakıflar olarak külliye, cami, mescid, imaret, medrese, köprü vs. hayır eserleri meydana getirmek. Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri uyguladığı fetih metotlarından birisidir. Bu şekilde vakıflar yoluyla sosyal imkânları oluşturulmuş bir bölge çevreden gelen halk tarafından iskân olunmaya başlıyordu. Böylece kısa zamanda o vakıf eserinin etrafında mahalleler oluşuyor ve bir kasaba haline gelmesi sağlanmış oluyordu. Ayrıca Osmanlı padişahları fetihlere katılan, devlete hizmet etmiş kişilere köy ve mezraaları bütün hukuk ve vergileriyle birlikte mülk olarak vermişlerdi. Böylece mülk sahibi olan bu şahısların kendi mülklerinin yeniden düşman eline geçmemesi için çalışacaklar, bölgeyi kendi adamlarıyla iskân edecekleri ve toprağı en verimli bir biçimde işleyecekleri düşüncesi vardı.
Derbend teşkilatını açıklayınız?
Osmanlı Devleti’nin kullandığı iskân ve yerleştirme yöntemlerinden bir tanesi de derbend teşkilatı idi. Yolların, seyahat ve ticaret emniyetinin sağlanması derbendler sayesinde olurdu. Önemli derbendler dört tarafı duvar ile çevrili küçük bir kale şeklinde olup, etrafında câmi, han, mektep ve dükkânlar bulunmaktaydı. Dolayısı ile küçük bir kasaba durumundaydılar.
Bir bölgenin derbend olabilmesi için hangi koşulları sağlaması gerekmektedir?
Bir yerin derbend olabilmesi için yolların kavşak noktasında bulunması ve eşkıya baskınlarına açık mahaller olması gerekirdi. Bu gibi stratejik yerler ve yerleşim bölgeleri dışında olan geçit alanları, devlet tarafından derbend olarak belirlenmekte ve genellikle sürgün metoduyla iskânı gerçekleştirilmekteydi. Derbend bölgeleri bir güvenlik noktası ve konaklama yeri olması itibariyle isteyenlerin kolaylıkla yerleşebilecekleri mahallerdi.
Osmanlı Devleti’nde sürgün metoduyla yapılan iskânda nasıl bir yol izlenmiştir?
Osmanlı Devleti’nde sürgün iki şekilde uygulanmaktaydı: birincisi herhangi bir suç işleyen kişi veya topluluğun bulunduğu yerden başka bir yere iskân edilerek, cezalandırılması amacıyla yapılan sürgündür. İkincisi ise yeni fethedilen bir bölgenin iskân edilmesi amacıyla yapılan sürgünlerdir.
Osmanlı Devleti’nde köylünün göç edebilmesi hangi koşullar altında gerçekleşmektedir?
Osmanlı Devleti’nde toprağı işleyen köylünün çiftini, çubuğunu terk edip, başka işlerle uğraşması ya da yazılı olduğu yerden başka bir yere göç etmesi yasaklanmıştı. Bu gibi durumlarda köylü takip edilir ve on beş seneye kadar bir süre içerisinde yakalanırsa zorla eski yerine getirilir veya çift-bozan akçesi ödemeye mecbur bırakılırdı. Köylü ancak devlet için stratejik önemi olan veya iskânı için gerekli görülen mahallere ve fetihle elde edilen boş, verimli arazilere iskân edilebilirdi.
Osmanlı Devleti’nde sürgün metodu nasıl işlemektedir?
Osmanlı Devleti’nde yeni fethedilen bir bölgenin sistemli bir şekilde iskân edilmesi için müracaat edilen yöntemlerden birisi sürgün metodudur. Bu yöntemin Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren uygulandığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’nin kuruluş tarihi biraz da devletin uyguladığı nüfus hareketlerinin tarihidir. Yani devletin büyüyüp, gelişmesinde yeni fethedilen bölgelere uyguladığı iskân siyaseti oldukça etkili olmuştur. Anadolu’ya sıkışıp kalmış olan kitlelerin, özellikle de konar-göçer aşiretlerin yeni fethedilen boş topraklara iskân edilmeleri, Osmanlı ilerleyişini kolaylaştırmıştır. Devletin kuruluş devirlerinde sürgün yöntemine sık sık müracaat edildiğinin en büyük delili devlet için stratejik öneme sahip bölge halklarının ve bazı imtiyazlı vakıf ve mülk sahiplerinin bir kısım örfî vergilerden ve sürgünden muaf olduklarına dair kayıtlardır. Devlet ihtiyaç hissettiği zaman bu şekilde muafiyetleri olmayan bölgelerdeki halkı, lüzum duyulan yerlere sürgün metoduyla iskân etmekteydi.
Sürgün yöntemiyle iskân süreci devlet nezdinde hangi süreçlerle uygulanır?
Yeni fethedilen bir bölgenin Türkleştirilmesi için veya herhangi bir yörenin emniyeti için iskânına gerek görüldüğü zaman devlet icap eden yerler kadılarına sürgün hükümleri gönderirdi. Sürgün işinden birinci derecede belirlenen yerlerin kadıları sorumluydu. Kadılar sürgün için ayrılan ailelerin hangi köy veya mahalleden olduklarını kefilleriyle beraber hazırladıkları defterlere kaydederlerdi. Bu defterler iki nüsha hâlinde hazırlanırdı. Defterlerden birisi İstanbul’a, diğeri ise sürgün yapılacak bölgenin beylerbeyine gönderilirdi. Ayrıca kadılar hazırladıkları bu sürgün defterinin bir kopyasını kendi sicil defterlerine kaydederlerdi.
Osmanlının Rumeli ve başka bölgelerde konargöçerlerin iskânını öncelikli tutmasının temel sebepleri nelerdir?
Osmanlılar Rumeli’de elde ettikleri bölgelere sürgün usulüyle Türkmen iskânını gerçekleştirirken, büyük oranda Batı ve Orta Anadolu’da yaşayan konar-göçer teşekküllerden faydalanmaktaydı. Osmanlı idarecileri esas olarak gelişme ve ilerleme için yerleşik hayatın şart olduğuna inanmaktaydılar. Bu sebeple konar-göçer aşiretlerin yerleşik hayata geçirilmesi bir devlet politikası hâline getirilmiştir. Devlet bu uygulamayla iki yönden kârlı çıkmaktaydı. Çünkü geçimlerini büyük ölçüde hayvancılıkla sağlayan ve yaylak, kışlak arasında konargöçer bir hayat tarzı benimseyen Yörüklerle yerleşik halk arasında asayiş olayları ortaya çıkmaktaydı. Ayrıca yukarıda ifade edildiği gibi yeni fethedilen bölgelerdeki arazinin işlenmesi gerekmekteydi. Böylece devlet hem Anadolu’daki yerleşik halkla konar-göçerler arasındaki asayiş olaylarından kurtulmuş oluyor hem de Trakya ve Balkanlar’daki toprağın işlenmesini sağlayarak gelirlerini arttırıyordu.
Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde Osman Gazi’nin gazayı ön planda tutması ne gibi yararlar sağlamıştır?
Osman Gazi’nin gazâyı devamlı olarak ön plânda tutması ve devam ettirmesi onu kısa zamanda Kuzeybatı Anadolu’daki gazilerin lideri konumuna getirmiştir. Bu suretle Anadolu’nun diğer bölgelerindeki gaziler silah arkadaşlarıyla birlikle Osmanlı Beyliği topraklarına gelerek, onun liderliğinde toplanmaya başlamışlardır.
Orhan Gazi’nin iskân siyaseti nasıldır?
Osman Gazi’den sonra beyliğin başına geçen Orhan Gazi babasının gazâ ve bu sayede Bizans’tan alınan yerlere Türkmen iskânı siyasetini devam ettirmiştir. Osman Gazi zamanından beri kuşatma altında olan Bursa ve İznik kalelerinin alınması gerçekleştirilmiştir. Söz konusu kale ve şehirlere fetih sonrası bir taraftan Türkmen grupları yerleştirilirken, diğer taraftan câmi, mescid gibi binalar inşa edilmiştir. Konar-göçer Türkmen gruplarının Rumeli’ye iskân edilmeleri, yukarıda belirtildiği gibi Gelibolu Yarımadası’nın Orhan Gazi döneminde Osmanlı hâkimiyetine geçmesiyle birlikte başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmed İstanbul’un fethinden sonra iskân faaliyetleri ile ilgili bölge halkına ilk olarak hangi olanakları sunmuştur?
İlk iş olarak Osmanlı hâkimiyetini tanımaları şartıyla halkın can ve mal güvenliğinin sağlanacağına dair fermanı yayınlamıştır. Şehri terk edenlere serbestçe evlerine dönebileceklerine ve istedikleri işlerde çalışabileceklerine dair güvence verilmiştir. Padişahın hissesine düşen savaş esirlerine devlet hizmetinde çalışarak, özgürlüklerini kazanma hakkı tanınmış ve Fener semtine yerleştirilmişlerdir.
Fatih Sultan Mehmed İstanbul için ileriye dönük olarak neleri amaçlamış ve hangi konulara özen göstermiştir?
Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettikten sonra ömrü boyunca şehrin imar ve iskânı için çalışmıştır. Padişahın amacı ülkedeki bütün din ve millet mensuplarını bünyesinde barındıran bir dünya başkenti oluşturmaktı. Ülkenin her yerinden şehrin imar ve iskânına katkıda bulunacak insanların nakli için büyük gayretler sarf edilmiştir. Anadolu ve Rumeli’deki bütün kadılıklara fermanlar gönderilerek, arzu eden esnaf ve zanaatkârın aileleriyle birlikte İstanbul’a gelip, yerleşmelerine yardımcı olunması istenmiştir. Ayrıca İstanbul’a yerleşecek kişilere ev, bahçe, bağlar tahsis olunacağı ve kendilerine bazı vergilerden muafiyet tanınacağı belirtilmiştir. Böylece Anadolu ve Rumeli’nin çeşitli yerlerinden farklı etnik ve dinî gruplara mensup insanlar İstanbul’a göç ederek, yerleşmeye başlamışlardır.
İstanbulu’un fethi sonrası imar iskân işlerinin dışında kültürel anlamda ne tür çalışmalarda bulunulmuştur?
Fatih Sultan Mehmed bu şekilde iskân işlerini düzenleyip ticarî ve ekonomik faaliyetleri canlandırmaya çalışırken, diğer taraftan imar faaliyetlerine hız vererek Türk eserleriyle şehri sosyal ve kültürel alanlarda da geliştirmeye çalışmaktaydı. Fethin hemen arkasından mimarisine dokunulmayan Ayasofya Kilisesi tamir edilerek, bir minare ilavesiyle câmiye dönüştürülmüştür. Daha sonra padişah ve vezirler başta olmak üzere diğer devlet görevlileri tarafından İstanbul’un değişik semtlerine imaret, câmi, medrese, mescid, han, hamamlar yaptırılmaya başlanmıştır. Fatih Sultan Mehmed fetihten yaklaşık on sene sonra İstanbul’un tepelerinden birisi üzerine yeni bir câmi inşa ettirmeye başlamıştır.
Sürgün yoluyla iskân politikasının uygulandığı yerlerden olan Trabzon için devlet nasıl bir politika izlemiştir?
Trabzon alındıktan sonra Amasya, Samsun, Tokat, Çorum bölgelerinden Türk aileler şehre sürgün metoduyla iskân edilerek şehirde Türk ve Müslüman nüfusunun varlığı sağlanmıştır. Özellikle şehir merkezinde oturan Trabzon Rum İmparatorluğu devlet görevlileri ve soylu aileler Rumeli’nin değişik yerlerine sürgüne gönderilmiştir. Aynı şekilde Arnavutluk’ta Osmanlı hâkimiyetini tehdit eden bazı soylu kişiler ve asker aileleri Trabzon’a sürgün edilerek, iskân edilmişlerdir. Böylece fetihten sonra nüfusu azalan Trabzon’un ekonomik ve sosyal alanda gelişmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır.
Balkanlardaki yapı ve Osmanlı’nın bu yapıya karşı tutumu nasıl olmuştur?
Osmanlıların Balkan ülkelerini ele geçirdikleri dönemde buralardaki mevcut feodal yapı Osmanlı merkezî yapısına, devlet ve toplum düzenine uygun değildi. Fethin ilk yıllarında buralardaki üretim ve mülkiyet şekillerine dokunulmamış, yerel nüfuzlu ailelerin vergiye bağlanması ile yetinilmiştir. Aslında Osmanlı Devleti özellikle Müslüman devletlerden ele geçirdiği bölgelerde halkın kendi idarelerine alışmasını kolaylaştırmak için idarî yapı, vergi ve kanunları bir müddet yürürlükte bırakırdı. Bu yöntemi nüfuzlu ailelerin ellerindeki topraklara bir müddet müdahale etmeyerek, Balkanlar’da da uygulamıştır. Bu uygulamayla Bosna’da başarı elde edilmesine rağmen Hıristiyan feodal beylerin Osmanlıların uyguladığı merkezî devlet otoritesini tehdit edeceği aşikârdı. Ayrıca bu durum Osmanlıların hâkim oldukları bütün memleketlerde genel ve ortak bir toprak düzeninin yerleştirilmesi ve vergilendirme politikasına da uygun düşmemekteydi. Bu nedenlerle Balkanlar’daki feodal beyler bir müddet sonra başka bölgelere nakledilerek, halk üzerindeki nüfuz ve baskıları ortadan kaldırılmıştır.
XVII. yüzyıl itibariyle Osmanlı iskân politikalarının değişmesi hangi durumlara bağlanmaktadır?
Anadolu’nun çoğu bölgesinde görülen Celalî İsyanları ve ekonomik sıkıntıların halk üzerindeki baskısı onların yurtlarını terk ederek, daha güvenli gördükleri kasaba ve şehirlere göç etmelerine sebep olmuştur. Böylece Anadolu ve Suriye’de binlerce köy boşalarak, harap olmuştur. Bu durum ekonomisi tarıma dayalı olan devletin maliyesini olumsuz yönde etkilemeye başlamıştır. Osmanlı Devleti düşen vergi gelirlerini arttırmanın çözümünü mevcut vergilerin oranını yükseltmek ve yeni vergiler koymakta bulmuştur. Ayrıca köylerin boşalması devletin asker kaynaklarından birisi olan timâr sisteminin bozulmasına sebebiyet verdiğinden asker ihtiyacının karşılanması için maaşlı kapıkulu askerlerinin sayısının yükseltilmesi yoluna gidilmiştir. Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu bu duruma bağlı olarak XVII. yüzyıldan itibaren iskân siyaseti tamamen değişmiştir.
Osmanlı’nın harap ve sahipsiz yerlere konar-göçer aşiretler yerleştirmesinin sebepleri nelerdir?
Osmanlı Devleti XVII. yüzyılda harap ve sahipsiz yerlere konar-göçer aşiretleri yerleştirerek, buraları ziraata açmak ve bu yolla devlet gelirlerini yükseltmek yönünde bir iskân politikası takip etmeye başlamıştır. Bu politika XVIII. yüzyılda da devam ettirilmiştir. Osmanlıların bu devirde böyle bir politika belirlemesinin sebeplerini aşağıdaki şekilde özetlemek mümkündür. ? Uzun savaşlar yüzünden meydana gelen ekonomik buhranlar ? İç karışıklıklar ve isyanlar. ? Devlete yeni gelir kaynakları meydana getirebilmek için harap ve boş alanların ziraata açılması.
Konar-göçer gurupların Osmanlı devletine ne gibi katkıları olmuştur?
Genellikle geçimlerini hayvancılıkla sağlayan bu gruplar, halkın et ihtiyacını karşılamalarının yanısıra savaşların vazgeçilmez bir unsuru olan atları yetiştirmek suretiyle de devlete hizmet etmekteydiler. Konar-göçer aşiretlerin bir kısmı devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde Rumeli’ye iskân edilmişlerdi.
Konar-göçer gurupları başıbozuk hareketlerine karşı Osmanlı ne gibi önlemler almıştır?
Aşiretler yaylak ve kışlağa gidiş gelişlerinde yerleşik halkla problemler yaşamaktaydılar. Bu gruplar yolları üzerindeki yerleşik ahalinin ekinlerine, mallarına, hatta canlarına zarar vermekteydiler. Konar-göçerlerin bu başıbozuk hareketleri devletin kuvvetli olduğu zamanlarda asayişin sağlanması açısından bir zorluk meydana getirmemekteydi. Ancak XVII. yüzyıldan itibaren merkezî idarenin zayıflamasıyla yerleşik halka verdikleri zararın önlenmesinde sıkıntılar yaşanmaya başlanmıştır. Osmanlı devlet adamları konar-göçer toplulukların sebep oldukları huzursuzlukların mutlaka önlenmesi gerektiğinin farkındaydılar. Bu maksatla devlet, XVII-XVIII. yüzyıllarda konar-göçerlerin terk edilmiş harap ve boş alanlara yerleştirilmeleri politikasını benimsemiştir. Böylece hem aşiretlerin eşkıyalık hareketleri büyük ölçüde engellenmiş olacak hem de boş ve harap yerler mamur hâle getirilerek, vergi gelirleri yükseltilmiş olacaktı.
Konar-göçer guruplardan bir kısmının yerleşik hayatı seçmesinde hangi etkenler önemli rol oynamıştır?
Konar-göçer aşiretlerin bir kısmı zamanla kendiliklerinden uygun mahallere yerleşmişlerdir. Konargöçer aşiretlerin kendi istekleriyle yerleşik hayata geçmelerini sağlayan en büyük sebep, devam ettirdikleri konar-göçer hayatın ekonomik açıdan kısır oluşudur. Bu gruplar yaşama şartları daha elverişli toprakları bulduklarında buralara yerleşmekteydiler. Mesela XVI. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Safevi dostluğunun bozulmasıyla bu devletin sınırlarında yaylayan Bozulus Türkmenleri zaman zaman Safevi saldırısına uğramaya ve çok sayıda hayvan zayiatı vermeye başlamışlardır. Ayrıca yaylak, kışlakları arasındaki mesafenin hayli uzak ve arazinin kırık oluşu bu Türkmenleri yerleşik hayata zorlayan unsurlar olmuştur.
Konar-göçer gurupların sürgün yoluyla iskân ettirilmesindeki amaçlar nelerdir?
? Konar-göçer aşiretlerin eşkıyalık yapmalarının önüne geçmek. ? Konar-göçer aşiretleri iskân ederek, onlardan daha fazla vergi almak. ? Harap olan alanlar ile boş arazileri ziraata açmak. ? Askerî alanda konar-göçerlerden daha fazla yararlanabilmek. ? Konar-göçerleri özellikle güney ve doğu bölgelerine yerleştirerek, tampon bölgeler oluşturmak.
Kuruluşu tarihî menkıbelere dayanan Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıkışı neyin bir sonucudur?
Kuruluşu tarihî menkıbelere dayanan Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıkışı, işte
böyle bir göç dalgası ve Anadolu Selçuklu merkezî otoritesinin Ertuğrul Gazi
idaresindeki Türkmenleri Söğüt-Domaniç havalisine iskânının sonucudur.
XIX. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti için iskanla ilgili önemli meselelerden birisi ne olmuştur?
Göçmen meselesi ve bunların yerleştirilmesi XIX. yüzyıl boyunca Osmanlı Devleti için önemli meselelerden birisi olmuştur.
Kolonizatör Türk Dervişleri kimlerdir?
Osmanlı tarihlerinde Gaziyân-ı Rum, Abdalân-ı Rum, Ahiyân-ı Rum, Alperen olarak isimlendirilen bu dervişlere araştırmacılar Kolonizatör Türk Dervişleri
adını vermişlerdir.
Türk dervişleriyle ilgili iskan yöntemleri nasıl uygulanmıştır?
Rumeli’nin fetih ve Türkleşmesinde uygulanan iskân yöntemlerinden birisi, orduyla birlikte hareket eden çoğunluğu Yesevi tarikatına mensup Türkmen dervişlerinin stratejik yerlerde zâviyeler ve tekkeler inşa etmeleri yoluyla olmuştur. Bu zâviye ve tekkeler genellikle nüfusu hayli azalmış ve terk edilmiş bölgelerde kurulmuştur. Dervişler zâviye veya tekkelerini kurdukları bölgelerde gelip-geçen yolculara hizmet etmekteydiler. Ayrıca bölgenin asayişini sağlamaktaydılar. Zamanla bu zâviye ve tekkelerin etrafında Türkmenler tarafından köy ve kasabalar kurulmaya başlanmıştır.
Rumeli’nin iskânında takip edilen metotlardan tımarla ilgili olanı nasıl uygulanmıştır?
Rumeli’nin iskânında takip edilen diğer bir metot fethedilen bölgelere aileleri ve
akrabalarıyla Anadolu’dan gidip, yerleşecek olan Türkmenlere devletin timârlar
tahsis ederek, bölgenin iskânını teşvik etmesidir. Bu göç ve iskân Osmanlılara birkaç yönden fayda sağlamaktaydı. İlk olarak bölge mamur hâle getiriliyor ve toprağın işlenmesi gerçekleştirilmiş oluyordu. Böylece yollar boyunca köyler ve kasabalar kurularak, batıya doğru yapılacak yeni seferlerde askerî sevkiyat ve erzak tedariki kolaylaştırılmış oluyordu.
Osmanlı Devleti’nde vakıflar ve temlikler yoluyla yapılan iskan metodu nasıl gerçekleştirilmiştir?
Osmanlı Devleti’nde diğer bir iskân metodu vakıflar ve temlikler yoluyla yapılmıştır. Fethedilen yeni bölgelerin imar ve iskânını gerçekleştirmek için bizzat kendisinden faydalanılan vakıflar olarak külliye, câmi, mescid, imaret, medrese, köprü vs. hayır eserleri meydana getirmek, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan beri uyguladığı fetih metotlarından birisiydi. Bu şekilde vakıflar yoluyla sosyal imkânları oluşturulmuş bir bölge çevreden gelen halk tarafından iskân olunmaya başlanıyordu. Böylece kısa zamanda o vakıf eserinin etrafında mahalleler oluşuyor ve bir kasaba hâline gelmesi sağlanmış oluyordu.
Derbendler neyi sağlardı?
Yolların, seyahat ve ticaret emniyetinin sağlanması derbendler sayesinde olurdu.
Sürgün nedir?
Sürgün bir kişi veya topluluğun vatanından, ailesinden uzaklaştırılması, göçürülmesi, başka bir yere iskân ettirilmesi anlamlarına gelir.
Osmanlı Devleti’nde sürgün iki şekilde uygulanmaktaydı; bunlar nelerdir?
Osmanlı Devleti’nde sürgün iki şekilde uygulanmaktaydı: Birincisi herhangi bir suç işleyen kişi veya topluluğun bulunduğu yerden başka bir yere iskân edilerek, cezalandırılması amacıyla yapılan sürgündür. İkincisi ise yeni fethedilen bir bölgenin iskân edilmesi amacıyla yapılan sürgünlerdir
Köylünün iskan edilebilmesi için gereken şartlar nelerdir?
Köylü ancak devlet için stratejik önemi olan veya iskânı için gerekli görülen mahallere ve fetihle elde edilen boş, verimli arazilere iskân edilebilirdi.
Yeni fethedilen bir bölgenin Türkleştirilmesi için veya herhangi bir yörenin
emniyeti için iskânına gerek görüldüğü zaman sürgün nasıl gerçekleştirilirdi?
Yeni fethedilen bir bölgenin Türkleştirilmesi için veya herhangi bir yörenin
emniyeti için iskânına gerek görüldüğü zaman devlet icap eden yerler kadılarına
sürgün hükümleri gönderirdi. Sürgün işinden birinci derecede belirlenen yerlerin
kadıları sorumluydu. Kadılar sürgün için ayrılan ailelerin hangi köy veya mahalleden olduklarını kefilleriyle beraber hazırladıkları defterlere kaydederlerdi. Bu defterler iki nüsha hâlinde hazırlanırdı. Defterlerden birisi İstanbul’a, diğeri ise sürgün yapılacak bölgenin beylerbeyine gönderilirdi. Ayrıca kadılar hazırladıkları bu sürgün defterinin bir kopyasını kendi sicil defterlerine kaydederlerdi.
Osmanlıların Rumeli’ye iskân ettikleri Yörük teşekkülleri nasıl adlandırılmaktadır?
Osmanlıların Rumeli’ye iskân ettikleri Yörük teşekkülleri Naldöken, Tanrı Dağı,
Selanik, Vize, Kocacık ve Ofçabolu Yörükleri olarak isimlendirilmiştir.
XIV-XVI. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin gerçekleştirdiği iskân faaliyetleri içerisinde sonuçlarını en iyi şekilde takip edilebildiği örnek neresidir?
XIV-XVI. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nin gerçekleştirdiği iskân faaliyetleri içerisinde sonuçlarını en iyi şekilde takip edebildiğimiz örnek İstanbul
olmuştur.
Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettikten sonra ömrü boyunca şehrin imar
ve iskânı için çalışmıştır. Amacı neydi?
Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethettikten sonra ömrü boyunca şehrin imar
ve iskânı için çalışmıştır. Padişahın amacı ülkedeki bütün din ve millet mensuplarını bünyesinde barındıran bir dünya başkenti oluşturmaktı.
XVII. yüzyılda Köprülüler Devri hariç artık dışa dönük bir iskân olamamasının sebebi neydi?
XVII. yüzyılda Köprülüler Devri hariç fetihler durduğundan artık dışa dönük
bir iskân söz konusu olamamaktaydı.
Osmanlı Devleti XVII. yüzyılda harap ve sahipsiz yerlere konar-göçer aşiretleri
yerleştirerek, buraları ziraata açmak ve bu yolla devlet gelirlerini yükseltmek yönünde bir iskân politikası takip etmeye başlamıştır. Bu politikanın uygulanmasının sebepleri şunlardır?
a. Uzun savaşlar yüzünden meydana gelen ekonomik buhranlar.
b. İç karışıklıklar ve isyanlar.
c. Devlete yeni gelir kaynakları meydana getirebilmek için harap ve boş alanların ziraata açılması.
XVII. yüzyılda yeni yerleşim yerleri açarak yapılan iskâna en güzel örnek nedir?
Yeni yerleşim yerleri açarak yapılan iskâna en güzel örnek, Damat İbrahim Paşa’nın câmi, medrese, imaret, han, mektep ve 30-40 kadar dükkân inşa ettirdiği doğum yeri Muşkara Köyü’nün zamanla Nevşehir adıyla bir kasaba hüviyetine dönüşmesidir.
XVII-XVIII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde Yeni-il olarak bilinen bölgede hangi büyük konar-göçer grupları yaşamaktadır?
XVII-XVIII. yüzyıllarda Osmanlı Devleti’nde büyük konar-göçer grupları ve yaşadıkları alanlar şu şekildeydi: Sivas’ın güneyinde bugünkü Ulaş, Kangal, Divriği, Gürün ile çevrelenen coğrafî saha Dulkadir ve Halep Türkmenlerinin yaylağı idi ve Yeni-il olarak bilinmekteydi.
Çukurova bölgesinde yaşayan Türkmenlerin kendiliklerinden bölgede yerleşmeler oluşturmalarının sebebi nedir?
Çukurova bölgesinde yaşayan Türkmenler, arazinin verimli olması sebebiyle kendiliklerinden bölgede yerleşmeler oluşturmuşlardır.
Aşiretlerin eşkıyalıklarını önlemek için sürgün yoluyla yapılan yerleştirmenin amaçları nelerdir?
a. Konar-göçer aşiretlerin eşkıyalık yapmalarının önüne geçmek.
b. Konar-göçer aşiretleri iskân ederek, onlardan daha fazla vergi almak.
c. Harap olan alanlar ile boş arazileri ziraata açmak.
d. Askerî alanda konar-göçerlerden daha fazla yararlanabilmek.
e. Konar-göçerleri özellikle güney ve doğu bölgelerine yerleştirerek, tampon
bölgeler oluşturmak.
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 7 Gün önce comment 0 visibility 156
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 359
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 1 visibility 979
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1312
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20191
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25851
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14706
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12652
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12646
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10586