Sosyal Davranış ve Protokol Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim

Sosyal Davranış Kuralları

1. Soru

İnsan yaşadığı sosyal çevreyle ilişkisi nedir?

Cevap

Her insan özel, sosyal, kurumsal ve kamusal (resmî) alanda yaşar. Özel yaşamda ailenin kurallarına; sosyal yaşamda sosyal kurallara (örf ve âdetlere; saygı, görgü ve nezaket kurallarına), kurumsal yaşamda çalıştığı kurum, kuruluş veya işletmenin norm ve kurallarına uyar.


2. Soru

Bunu sağlayan etmen nedir?

Cevap

Çünkü kişinin davranışlarına yaşadığı toplumda çevresi; çalıştığı kurum veya işyerinde yönetici, amir veya işverenleri müdahale eder. Bu yüzden sosyal, kurumsal ve kamusal norm ve kurallara uymayan kişiler toplum tarafından dışlanır, ayıplanır; iş yaşamında uyarılır, cezalandırır; gerektiğinde işten çıkarılır. Her insan özel, sosyal, kurumsal ve kamusal yaşamda saygın bir şekilde yaşamak, sevilmek ve sayılmak; evinde, işinde ve iş yerinde huzurlu, mutlu ve başarılı olmak için, yaşadığı toplumun, çalıştığı kurumun norm ve kurallarına uymak ve uygun davranmak zorundadır. Çünkü iş hayatında günlük yaşam; başta kurum, kuruluş veya işletmenin norm ve kuralları, kültür ve gelenekleri ile o kurum, kuruluş veya işletmenin bulunduğu ülke ve yöredeki toplumun davranış kurallarına uygun biçimde (saygı, görgü ve nezaket kuralları içinde) geçirilir. Kişinin itibarı ve başarısı, yaşadığı toplumun ve çalıştığı kurum, kuruluş veya işletmenin davranış kurallarına uymasına ve uygun davranmasına bağlıdır. Çünkü toplumda saygısız, görgüsüz, kaba ve olumsuz davranan bir kişi, çevresi tarafından sevilmez, sayılmaz; işe alınmaz, alınsa da kısa sürede işten çıkarılır. Çünkü hiçbir yönetici ve/veya işveren olumsuz, uyumsuz, saygısız, görgüsüz, kaba biriyle çalışmak istemez.


3. Soru

Toplumlarda uygulanan sosyal davranış kuralları nelerdir?

Cevap

Bunlar genel olarak hukuk kuralları, din ve ahlak kuralları, örf ve âdetler, görgü ve nezaket kurallarından oluşur. Bu yüzden her toplumda başta din, etnik kültür (örf-âdetler) ve çağdaş uygarlık kuralları, o toplumun sosyal davranış kurallarını belirleyen temel ögelerdir.


4. Soru

Türkiye’de uygulanan sosyal davranış kuralları temel olarak nasıl ele alınır?

Cevap

Türkiye’de uygulanan sosyal davranış kuralları temel olarak Türk-Şamanlık; X. yüzyıldan itibaren Müslümanlık; Tanzimat’tan (XIX. yüzyıldan) itibaren Batı Fransız davranış kurallarına dayanır. Türk toplumunda herkes (ateist ya da dindar olsa da; Türk, Kürt, Çerkez, Laz olsa da; milliyetçi veya sosyalist ya da liberal olsa da) sosyokültürel (davranışsal) olarak özel ve sosyal yaşamında, az ya da çok, Türk-Şamanlık, Arap-Müslümanlık ve Batı-Fransız özellikleri taşır. Örneğin; kişi ateist ya da dindar olsa da, Ramazan Bayramı’nda evine bayram tebriğine gelen komşularını kabul eder; onlarla bayramlaşır ve onlara ikramlarda bulunur. Çünkü herkes yaşadığı toplumda, çalıştığı kurumda uyumlu olmak zorundadır.


5. Soru

Toplumlarda sosyal davranışları oluşturan başlıca ögeler ve etmenler nelerdir?

Cevap

Bunlar;

  • Hukuk kuralları,
  • Din kuralları,
  • Örf ve adetler ve
  • Saygı ve Nezaket kurallarıdır.

6. Soru

Sosyal davranış kuralları bakımından Hukuk kuralları nasıl bir yere sahiptir?

Cevap

Her ülkede kamusal yaşamda ve iş ortamında uygulanan ve uygulanması gereken davranış kuralları, özellikle ast-üst ilişkileri, ulusal ve kurumsal mevzuat olarak adlandırılan “kanun, tüzük ve yönetmeliklerle” düzenlenir. Örneğin kurumların personel, insan kaynakları, disiplin, sicil, kılık kıyafet vb. yönetmelikleri, çalışanların davranışlarını ve giyimlerini düzenlemektedir. Söz konusu mevzuat kurallarına uymayan (uygun giyinmeyen ve uygun davranmayan) kişiler, amirleri tarafından uyarılır, ısrar hâlinde de cezalandırılır ve hatta işten çıkarılırlar.


7. Soru

Sosyal davranış kuralları bakımından Din kuralları nasıl bir yere sahiptir?

Cevap

Her ülkede yaşayan toplumun genelinin inandığı, kabullendiği bir din ve mezhep vardır. Kişi ateist de olsa, içinde yaşadığı toplumun dinî inanç ve geleneklerine aykırı davranamaz ve karşı çıkamaz. Aksi takdirde kişi içinde yaşadığı toplum (çevresi) tarafından ayıplanır, kınanır ve dışlanır. Bu yüzden kişi ateist veya dinsiz olsa da, aile büyüklerinin ve komşularının, iş hayatında üst’lerinin ve iş arkadaşlarının dinî bayramlarını kutlar; annesi/babası vefat ettiğinde dinî ritüelleri yerine getirir; cenaze namazı kılar, mevlit okutur. Toplumun dinî inanç ve kurallarına saygı gösterir. Öte yandan, abdestli olan kimi kişiler de inancı gereği karşı cinsle tokalaşmazlar. Tokalaşmamak için ellerini göğüslerine götürür, başlarını eğerek selam verirler.


8. Soru

Sosyal davranış kuralları bakımından Ahlak kuralları nasıl bir yere sahiptir?

Cevap

Ahlak kuralları, bir toplumun ve o toplumda yaşayan kişilerin manevi ve sosyal yaşam biçimini belirleyen ve etkileyen temel unsurlardan biridir. Ahlâk, bir toplumun din, inanç, örf-âdet vb. sosyal ve kültürel değer yargılarından oluşan ve kişilerin sosyal yaşamlarında davranışsal olarak uymak zorunda oldukları yazılı olmayan hukuk kurallarıdır. Çünkü bazı davranışlarımız, hukuki olarak suç teşkil etmez ama toplum tarafından ahlaki olarak ayıp kabul edilir. Örneğin, kişi “böyle davranırsam suç olur mu?” şeklinde düşünürse o davranış hukuk kuralı; “ayıp olur mu?” diye düşünürse ahlâk kuralıdır. Ahlâk kurallarının ihlali kişinin ayıplanması ve kınanması sonucunu doğurur. Bu nedenle kişi, içinde yaşadığı toplumun genel ahlak kurallarına uygun davranmaya çalışır.


9. Soru

Ahlak nedir?

Cevap

Bir toplumun din, inanç, örf-âdet vb. sosyal ve kültürel değer yargılarından oluşan ve kişilerin sosyal yaşamlarında davranışsal olarak uymak zorunda oldukları yazılı olmayan hukuk kurallarıdır.


10. Soru

Sosyal davranış kuralları bakımından örf ve adetler nasıl bir yere sahiptir?

Cevap

Örf ve âdetler; yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu ve uyguladığı töre ve gelenekler toplamıdır. Her toplumun sosyal ve kültürel dokusunu oluşturan, geçmişten günümüze gelen ve “örf-âdet” denen töreleri, gelenek ve görenekleri vardır. Söz konusu örf-âdetler o toplumun yaşayan alışkanlıklarıdır. Buna “halk kültürü” de denir. Halk, atalarından gördüğü ve benimsediği davranışları “kültür” (örf-âdet) olarak yaşatır, çocuklarına ve torunlarına (gelecek kuşaklara) aktarır. Dolayısıyla sosyal davranış kurallarını belirleyen esas unsurlardan biri de örf ve âdetlerdir. Türk toplumunun örf ve âdetlerinin temelinde çoğunlukla Orta Asya Türk-Şamanlık kültürü (töre ve gelenekleri) ile 10. yüzyıldan itibaren Arapİslam geleneklerinin etkisi vardır. Ancak söz konusu gelenekler günümüzde daha çok kırsal kesimde kasaba ve köylerde yaygın ve etkin biçimde yaşamakta ve yaşatılmaktadır.


11. Soru

Sosyal davranış kuralları bakımından saygı ve nezaket kuralları nasıl bir yere sahiptir?

Cevap

Diğer adıyla Adâb-ı muaşeret kuralları, her ailede anne ve baba tarafından, daha sonra anaokullarında ve ilköğretim okullarında öğretmenler tarafından çocuklara öğretilmektedir. Her toplumda günlük yaşamda uygulanan davranış kuralları, saygı ve nezaket kurallarına dayanmaktadır. Toplumda saygı, görgü ve nezaket kurallarına uymamak, ahlak kurallarında olduğu gibi, toplum tarafından ayıplanmaya ve kınanmaya neden olur.


12. Soru

Türk toplumunda saygı ve nezaket kuralları nasıl şekillenmiştir?

Cevap

Türk toplumunda, özellikle kentsel yaşamda uygulanan saygı, görgü ve nezaket kuralları Tanzimat döneminden itibaren genel olarak Batı-Fransız sosyal davranış (saygı görgü ve nezaket) kurallarıyla biçimlenmiştir.


13. Soru

Toplumsal yaşamda sosyal davranış kurallarına uymak ve uygun davranmanın önemi nedir?

Cevap

Toplumsal yaşamda sosyal davranış kurallarına uymak ve uygun davranmak; toplum içinde birlikte yaşamanın, kurumsal yaşamda başkalarıyla birlikte çalışmanın doğal ve yasal gereğidir. Bu nedenle sosyal yaşamda saygı, görgü ve nezaket kurallarına; iş hayatında kurumsal norm ve kurallara uymak gereklidir. Ancak toplumsal ve kurumsal yaşamda bu kurallara uymak, kişinin kendisi olmaması, maske takması, takıyye yapması anlamına gelmez. Çünkü bir insanın toplumsal ve kurumsal kurallara uygun davranması, onun sosyal bir varlık olmasının doğal ve sosyal bir gereğidir. Bu yüzden toplum içinde yaşayan her insan kendiliğinden ve doğal olarak, içten ve samimi olarak sosyal davranış kurallarına uymalıdır.


14. Soru

Bu kurallar her ortamda uygulanır mı?

Cevap

Elbette her ülkede toplumsal ve kurumsal yaşamın temel ilkesi bu kurallardır (Pacout, 1988:183). Ancak toplumsal yaşamın saygı, görgü ve nezaket kuralları ile kamusal ve kurumsal yaşamın davranış kuralları farklıdır. Örneğin sosyal yaşamda hanımlar önce gelir; resmî yaşamda makam ve unvan sahibi üst’ler önce gelir. Bu yüzden resmî alanda hanım bir ast, erkek üst’üne saygılı olmalı; sosyal alanda erkek bir üst, hanım olan astına saygılı olmalıdır. Bu nedenle, protokol ve sosyal davranış kurallarını daima yerinde uygulamak gereklidir. Çünkü sosyal bir davranış kuralı, resmî ortamda uygulandığı zaman saygısızlık olur. Örneğin bir astın, yakını olan üst’üne özel ve sosyal ortamda birebir ilişkilerde “ağabey” demesi veya adıyla hitap etmesi samimiyeti gösterir. Fakat resmî ortamda, özellikle üçüncü kişilerin yanında üst’üne “ağabey” demesi ya da adıyla hitap etmesi saygısızlık kabul edilir.


15. Soru

Bu kurallar her coğrafyada aynımıdır ?

Cevap

Her ülkenin ve yörenin kendine özgü sosyal davranış biçimleri olduğu için, sosyal davranış kuralları ülkeden ülkeye, yöreden yöreye biçimsel farklılıklar gösterir. Öyle ki, bir ülkede ya da yörede saygı olarak kabul edilen bir davranış, başka bir ülkede ya da yörede saygısızlık olarak kabul edilebilir. Çünkü her ülkenin sosyal davranışlarını oluşturan sosyal, kültürel, ekonomik, etnik, coğrafi, fiziki, beşeri, dinî, siyasi ve hukuki yapısı farklıdır; davranış biçimleri de farklı olmaktadır.


16. Soru

Birkaç örnek vererek, Türkiye ile karşılaştırıldığında bu kurallar nasıl farklılıklar gösterir?

Cevap

Örneğin; Türkiye’de insanlar sevdiklerinin, özellikle küçüklerin saçını okşaması sevgi göstergesi iken, Budizmin yaygın olduğu ülkelerde başa dokunmak saygısızlık olarak kabul edilir. Türkiye’de büyüklerin elini öpmek saygı, büyüklerin küçükleri yanaklarından öpmesi sevgi, eşitlerin yanaktan öpüşmesi samimiyet ifadesidir. Bazı Batı Avrupa ülkelerinde, tanışılan bir hanımı öpmek nezaket gereği kabul edilirken bazı Doğu ülkelerinde hanımın elini sıkmak veya yüzüne bakmak bile doğru değildir. Türkiye’de resmî bir ziyaretçiye çay/kahve ikram etmek konukseverliktir; Fransa’da iş düzenine aykırıdır. Anglo-Sakson ve İskandinav ülkelerinde er kek erkeğe iki yanaktan öpüşmek eşcinsellik göstergesi; Uzak Doğu ülkelerinde hakaret; Orta Doğu ve Orta Asya ülkelerinde yanaktan üç defa öpüşmek kardeşlik ifadesidir. Ruslarda dudaktan öpmek protokol olarak dostluk ve samimiyet ifadesidir. Araplarda omuzdan öpmek saygı, karşılıklı burun sürtmek samimiyettir. Fas’ta bir davette yemekten sonra geğirmek “doydum, teşekkür ederim” anlamına gelir. Bu nedenle gidilen ülkelerde ve yörelerde, o ülkenin ve yörenin sosyal davranış kurallarını bilmek ve bunlara uymak gereklidir.


17. Soru

Günlük sosyal yaşamda ve iş ortamında herkesin bilmesi, uyması ve uygulaması gereken saygı, görgü ve nezaket kurallarının ve dolayısıyla iletişimin ilk aşaması hangisidir?

Cevap

Özel ve sosyal yaşamda, resmî alanda ve iş ortamında konuşulan, hitap edilen, söz yöneltilen kişi ve topluluğa hitap biçimi çok önemlidir. Çünkü karşı tarafa yöneltilen hitabın mutlaka doğru olması gereklidir. Hitap, iletişimin ilk aşamasıdır. Bu yüzden doğru hitap etkili iletişimi başlatır; yanlış hitap saygısızlık kabul edilir ve iletişimi olumsuz etkiler.


18. Soru

“Siz” diye kimlere hitap edilmelidir?

Cevap

İlke olarak özel, sosyal ve resmî yaşamda (iş ortamında) tanışılmayan, yeni tanışılan veya samimi olunmayan kişilere, makam ve mevki sahiplerine, resmî görüşme yapılan kişilere, yaşça büyüklere ve hanımlara daima “siz” diye hitap edilir; hiçbir zaman “sen” diye hitap edilmemelidir. “Siz” hitabı, sadece mesafeyi değil, saygıyı da ifade eder. Bu yüzden hanımlara, yaş ya da statü bakımından büyüklere; tanımadığımız ve yeni tanıştığımız kişilere “sen” diye hitap etmek doğru değildir. 18 yaşından büyüklere “siz” diye hitap edilmelidir. Çünkü 18 yaşından büyük birine, hitap eden daha büyük de olsa “siz” demesi, onu önemsediğini gösterir.


19. Soru

Diğer taraftan “Sen” diye hitap etmek hangi durumlarda uygundur?

Cevap

Örneğin 50 yaşında bir kişinin, 20 yaşında birine “siz” diye hitap etmesi kendisini ve o kişiyi yüceltir. 18 yaşından küçüklere “sen” diye hitap etmek, sevgi ve şef kat göstergesidir. Çünkü “sen” ifadesi samimiyet, sevgi, şefkat, yakınlık ve arkadaşlık gibi duyguları içerir. Bu yüzden bir kişiye “sen” diyebilmek için o kişinin 18 yaşından küçük olması veya arada samimiyet ve yakınlık olması veya kişinin müsaade etmesi gereklidir. Ancak aile içinde yaşıt akrabalar, arkadaşlar ve dostlar arasında “senli-benli” konuşmak doğaldır. Yaşça büyükler ile mevki ve rütbece üst olanlar küçüklere ve astlara “sen” diyebilirler. Fakat gençlerin ve küçüklerin büyüklere “sen” deme hakları yoktur. Bir kişi izinsiz olarak “sen” diye hitap ettiğinde ve sen’li konuştuğunda uygulanacak yöntem, kendisine “siz” şeklinde hitap etmektir. Kişi “sen” demeye devam ettiği takdirde bu tür konuşmadan rahatsız olduğunuzu kendisine belirtmek gereklidir.


20. Soru

Anne ve babalar çocuklarına nasıl hitap etmelidirler?

Cevap

Anne ve baba, kendi çocuklarına, mevki veya rütbeleri ne olursa olsun daima adlarıyla hitap etmelidir. Anne veya babanın çocuğuna unvanıyla seslenmesi ve hitap etmesi (Nihat Bey, Doktor Hanım, Müdür Bey, Yüzbaşım demesi) hem görgüsüzlük hem de gülünç bir durumdur.


21. Soru

Resmî toplantı ve törenlerde devlet ve hükûmet adamlarına ve yöneticilere nasıl hitap edilmeli?

Cevap

Resmî toplantı ve törenlerde devlet ve hükûmet adamlarına ve yöneticilere daima unvanlarıyla hitap edilir:

Sayın Bakan, Sayın Genel Müdür, Sayın Emniyet Müdürü. Ancak kurumsal ve sosyal yaşamda ve birebir ilişkilerde üst yöneticilere unvanları özelleştirilerek hitap edilir: Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, Sayın Valim, Sayın Rektörüm, Sayın Hocam, Sayın Müdürüm. Eşdüzeyde olan kişilere, resmî ortamda başa “sayın” sözcüğü getirilerek resmî unvanlarıyla (Sayın Emniyet Müdürü); sosyal ortamda soyadlarının veya unvanlarının başına “sayın” getirilerek hitap edilir: Sayın Öztürk, Sayın Başkan, Sayın Müdür veya Müdür Bey. İlke olarak, iş ortamında eşdüzeyde çalışanlar birbirlerine hitap ederlerken adlarının sonuna “hanım/bey” saygı sözcüğü eklemelidirler: Ayşe Hanım, Ali Bey. Astlara resmî ortamda unvanlarıyla: Müdür Bey ya da soyadlarının başına “sayın” sözcüğü getirilerek (Sayın Çelik); özel ve sosyal ortamda ve birebir ilişkilerde ise adlarına “hanım/bey” sözcüğü eklenerek hitap edilir: Ayşe Hanım, Ahmet Bey. İş ortamında astlara yalnızca adlarıyla “Ayşe”, “Ahmet” şeklinde hitap edilmemelidir (Aytürk, 2013: 10).


22. Soru

Bir üst ile özel bir yakınlık söz konusu ise nasıl hitap edilir?

Cevap

Bir üst ile özel bir yakınlık söz konusu ise, yalnızca özel ortamlarda ve birebir ilişkilerde, kendisinin de izni ile yakınlık derecesiyle hitap edilebilir: Ahmet Ağabey. Ancak özel hitap biçimini resmî ortamda ve üçüncü kişilerin yanında kullanmak, makama ve yöneticiye saygısızlık kabul edilir.


23. Soru

“Sayın” ifadesi nasıl kullanılmalıdır?

Cevap

“Sayın” sözcüğü, resmî hitaplarda ve takdimlerde isimden önce (Sayın Ahmet Hançer); unvan ile ad ve soyadı kullanıldığında, unvanla isim arasında kullanılır (Genel Sekreter Sayın Tülün Yücel). Akademik titrlerde ve rütbelerde de “sayın” sözcüğü isimden önce kullanılır: Milli Eğitim eski Müsteşarı Prof. Dr. Sayın İsmail Bircan). Yazılı hitapta ve zarf üzerinde “sayın” sözcüğü önce gelir: Sayın Ali AKIN, Uzman), “Sayın” sözcüğü hitapta ilk isimle kullanılmaz (Sayın Ayşe, Sayın Ahmet denmez); isim kullanıldığı zaman isme bayanda “hanım”, erkekte “bey” saygı sözcüğü eklenir: Ayşe Hanım. Ali Bey. Günümüzde bay ve bayan sözcükleri yalnızca cinsiyeti ayırt etmek için kullanılmakta; hitap olarak kullanılmamaktadır.


24. Soru

“Hanım” yada ”Bey” ifadesi nasıl kullanılmalıdır?

Cevap

Makam ve meslek sahibi kişilerle konuşurken veya kendilerinden söz ederken, unvanlarına “hanım/bey” ekleyerek hitap edilebilir: Avukat Hanım, Kaymakam Bey, Müdür Bey. Kurum amiri yöneticinin gıyabında kendisinden söz ederken, hanım ise “hanımefendi”; erkek ise “beyefendi” denir: “Hanımefendi geldiler.”


25. Soru

"Ağabey” (abi), “üstat” yada “hocam” gibi sıfatlarla hitap etmek hangi durumlara uygun düşmektedir?

Cevap

Bazı kuruluşlarda sosyal ve özel ilişkilerde üst’lere geleneksel olarak “ağabey” (abi), “üstat”, “hocam” gibi sıfatlarla hitap edilmektedir. Bu tür samimi ve özel saygı hitapları resmî ilişkilerde, törenlerde, takdimlerde ve toplantılarda kesinlikle kullanılmamalı; yalnızca özel ve sosyal ortamda ve birebir ilişkilerde kullanılmalıdır.


26. Soru

Eski ve emekli yöneticilere nasıl hitap edilidir?

Cevap

Eski ve emekli yöneticilere özel ve sosyal ilişkilerde son resmî görev unvanı veya en üst görev unvanıyla hitap etmek saygı ve nezaket gereğidir. Resmî yazıda ve resmî ortamda hitapta ve takdimde “eski” kelimesi kurumun değil, unvanın önüne getirilir: Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı Sayın Ahmet Aydın. “Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı” demek doğru değildir. Eski olan Meclis değil, kişidir. Vekil veya yardımcı pozisyonunda olan kişilere birebir özel ve sosyal ilişkilerde üst unvanıyla hitap edilebilir. (Vali Yardımcısına, Vali Vekiline “Sayın Valim” denebilir. Ancak, Valinin ve yabancı kişilerin yanında ve resmî ortamda “Sayın Valim” hitabı kullanılmamalıdır.)


27. Soru

Emekli Profesörlere nasıl hitap edilmeli?

Cevap

Profesörlere, emekli olsalar da eski veya emekli denmez, her zaman “profesör” denir. Ancak eski görevi veya görev yeri kullanıldığında, kadro unvanı önünde eski veya emekli sözcüğü yer alır: Prof. Dr. Himmet Timur, Hacettepe Üniversitesi emekli Öğretim Üyesi. Öğretmenlere ve öğretim üyelerine birebir ilişkilerde “hocam” diye hitap edilir; yabancı kişilerin yanında “sayın hocam” denmelidir.


28. Soru

“Ekselansları” diye kimlere hitap edilir?

Cevap

Elçi, başkonsolos, büyükelçi; bakan, başbakan, meclis başkanı, cumhurbaşkanı gibi yüksek makam sahibi yabancı devlet adamlarına ve diplomatlara “ekselansları” diye hitap edilir.


29. Soru

Sosyal yaşamda selamlaşmanın önemi nedir?

Cevap

Sosyal yaşamda ve iş ortamında tüm ilişkiler selamla başlar. Selam vermek, insana saygı ve güven duymak, esenlikler dilemek; selamı almamak “ben sizi sevmiyorum, size güvenmiyorum, iyi dileğinizi kabul etmiyorum” anlamına gelir. Selam vermek için tanımak ve tanışmak şart değildir. Selamlaşma insan olmanın, insanlarla olumlu iletişim kurmanın; sevgi, saygı, güven ve barış içinde yaşamanın sosyal göstergesidir.


30. Soru

Kamusal yaşamda selamlaşma nasıl olur?

Cevap

Resmî ortamda makam sahibi bir üst içeriye girince astlar (hanım da olsa) ayağa kalkar ve kendisine hafif baş eğerek selam verirler. Ancak sosyal ortamda bir üst içeriye girince astların ayağa kalkması gerekmez; yalnızca başlarını hafif eğerek ve üst ile göz teması kurarak veya kalkar gibi yaparak kendisini selamlamaları yeterlidir. Sosyal ortamda üst’ü görmezden gelmek, üst baktığı hâlde onu selamlamamak saygısızlık olarak kabul edilir.


31. Soru

Sosyal yaşamda tanıtma ve tanıştırmanın yeri nedir?

Cevap

Tanıtma ve tanıştırma kamusal, kurumsal ve sosyal yaşamda resmî ve sosyal ilişkilerin başlangıcını oluşturur. Bu yüzden sosyal yaşamda ve iş ortamında kendini veya başkasını tanıtma (tanıştırma) önemli bir protokol konusudur. Ancak tanıt ma ve tanıştırma biçimleri özel, sosyal ve resmî ortamlarda farklılık gösterir. Özel ortamda kişi kendini ve başkasını adıyla; sosyal ortamda adı ve soyadıyla; resmî ortamda unvanı ve adı soyadıyla tanıtır (takdim eder). Özel ve sosyal ortamda kişinin kendini veya başkasını yalnızca unvanıyla tanıtması ya da unvanını önce adını soyadını sonra söylemesi, kendisinin veya tanıştırdığı kişinin unvanıyla övünmesi anlamına gelmektedir.


32. Soru

Kamusal alanda tanıtma ve tanıştırma nasıl gerçekleşir?

Cevap

Bir kişi yaş, unvan, mevki ve statü bakımından üst olan kişiyle ya da hanımla tanıştırılmadan önce, üst olan kişiden ya da hanımdan izin alınmalıdır: “İzninizle, Mimar Ahmet Hançer’i size takdim etmek istiyorum” ya da “İzin verirseniz sizi dostum Cemil Güvenle tanıştırabilir miyim” denmelidir. Makam ve mevki sahibi kişi ya da hanım ile tanıştırılırken, varsa eldeki içki ve/veya sigara bırakılmalı, ceketin önü iliklenmeli ve saygı ile tebessüm edilmelidir. Tanışmayan iki farklı üst düzey kişileri tanıştırmak için, önce daha üst düzeyden izin alınır; kişi unvanı, adı ve soyadıyla takdim edilir: “Sayın Genel Müdürüm, izninizle, Avukat Ayşe Özdeş” veya “Sayın Genel Müdürüm izninizle, arkadaşım Ahmet Güney’i takdim edeyim, kendisi X kurumunda personel müdürüdür.”


33. Soru

Toplumda El sıkma‘yeri (Tokalaşma) nedir ve nasıl olmalıdır?

Cevap

“El sıkma (tokalaşma) sosyal yaşamda ve iş ortamında önemli ve etkili bir iletişimsel davranıştır. El sıkma, insan ilişkilerinde güven, sevgi ve samimiyet belirtisi olarak bir tür selamlaşma biçimidir. Bu yüzden el sıkma canlı ve içten olmalı; el paralel tutulmalı; sıkılan el avuç içine alınmalı, fakat fazla yumuşak veya sert sıkılmamalı, hafif hissettirilmelidir. El sıkma esnasında göz teması kurulmalı; bir-iki söz (tebrik ederim vb.) söylenmelidir. El sıkma iki saniyeden az, beş saniyeden fazla sürmemeli, pazarlık yapar gibi kol sallanmamalıdır.


34. Soru

Toplumumuzda el öpme’nin yeri nedir?

Cevap

Anadolu İslam kültüründe, geleneksel olarak küçüğün büyüğe saygı sunumudur. Geleneksel olarak küçüğün büyüğe saygı sunumudur. Bu yüzden aile büyükleri ile aileye yakın büyüklerin, kendilerine saygı duyulan yaşlı kişilerin, öğretmenlerin ve din adamlarının kadın-erkek ayrımı yapılmadan elleri öpülür.


35. Soru

“Yanaktan öpme” kimlerle neden yapılır?

Cevap

Karşılama ve uğurlamada önceden tanışan kişiler arasında yanaktan öpüşmek samimiyet ifadesidir. Yanaktan öpmek ve öpüşmek Türkiye’de; Akdeniz, Yakın ve Orta Doğu ülkelerinde karşılama ve uğurlamada uygulanan samimiyet ifadesidir. Özel veya sosyal ortamda büyüklerin küçükleri yanaklarından öpmesi geleneksel bir sevgi ifadesidir.


36. Soru

Sosyal hayatta ve iş ortamında teşekkür etme ve özür dilemenin yeri nedir?

Cevap

Sosyal hayatta ve iş ortamında teşekkür etme ve özür dileme medeni bir insan olmanın gereğidir. Bu yüzden yapılan her iş ve hizmet karşılığında kişiye mutlaka teşekkür edilmeli; yapılan bir hata, yanlış ve kusur ya da üzücü veya rahatsız edici bir davranış sonunda da özür dilenmelidir.


37. Soru

Sosyal yaşamda ve iş ortamında konuşma ve dinlemenin yeri nedir?

Cevap

Sosyal yaşamda ve iş ortamında güzel ve etkili konuşma becerisi kadar, konuşma konusunda saygı ve nezaket de önemlidir. Çünkü bir kişinin bilgi birikimi, saygı ve nezaketi konuşma ve dinleme sırasında ortaya çıkar. Özellikle dinleme, kişiye duyulan saygıyı gösterir. Sosyal yaşamda kişi ne kadar şık ve güzel giyinse, doğru hareket etse de saygılı, kibar, nazik ve etkili konuşmayı bilmiyorsa gereken saygıyı göremez.


38. Soru

Telefonda konuşma adabı nasıl olmalıdır?

Cevap

“Resmî olsun, özel olsun telefona cevap verirken “efendim” ya da “şube müdürü Ahmet Yıldız” veya “personel şefi Ali Akın, buyurun efendim” veya “Nihal Doğan, buyurun efendim” gibi ifadeler kullanılmalıdır. İş yerinde santral telefonunu açan görevli, önce kurum/kuruluş/işletme adını söylemeli, bir den fazla görevli varsa adını da belirtmelidir. Örneğin “Çağdaş Otel, iyi günler, ben Ayşe, size nasıl yardımcı olabilirim?” demelidir.

Telefon açan kişi kendisini tanıtmamışsa “kimsiniz?” sorusu yerine, “kiminle görüşüyorum?” veya “sizi tanıyabilir miyim lütfen?” ya da arayan kişi tahmin ediliyorsa “Ali Beyle mi görüşüyorum?” ifadeleri kullanılabilir. Arayan kişi adını söylememişse ve bulunulan yerde başka birisi ile görüşmek istiyor da ilgili kişi yoksa telefona cevap veren kişi “kim aradı diyeyim?”, “kimin aradığını sorabilir miyim?” veya “not bırakmak ister misiniz?” ifadelerinden uygun olanını kullanabilir.

Yanlış bir numara arandığında özür dilenmeli, yanlışlıkla arandığı konusunda emin olmak için aranılan numara tekrar edilerek karşı tarafa teyit ettirilmelidir. Örneğin “321 XX XX veya 0596 XX XX’i aramıştım “veya” Nihat Güntürk’le mi görüşüyorum?” denilerek teyit alınabilir. Eğer numara yanlışsa özür dilenmeli; yanlışlıkla aranılan kişi de anlayışlı olmalıdır.


39. Soru

Kişinin itibarı ve başarısı ne ile yakından ilişkilidir?

Cevap

Kişinin itibarı ve başarısı, yaşadığı toplumun ve çalıştığı kurum, kuruluş veya işletmenin davranış kurallarına uymasına ve uygun davranmasına bağlıdır. Çünkü toplumda saygısız, görgüsüz, kaba ve olumsuz davranan bir kişi, çevresi tarafından sevilmez, sayılmaz; işe alınmaz, alınsa da kısa sürede işten çıkarılır. Çünkü hiçbir yönetici ve/veya işveren olumsuz, uyumsuz, saygısız, görgüsüz, kaba biriyle çalışmak istemez.


40. Soru

Türkiye’de uygulanan sosyal davranış kuralları temel olarak neye dayanır?

Cevap

Türkiye’de uygulanan sosyal davranış kuralları temel olarak Türk-Şamanlık; X.
yüzyıldan itibaren Müslümanlık; Tanzimat’tan (XIX. yüzyıldan) itibaren Batı -
Fransız davranış kurallarına dayanır.


41. Soru

Ahlâk nedir?

Cevap

Ahlâk, bir toplumun din, inanç, örf-âdet vb. sosyal ve kültürel değer yargılarından oluşan ve kişilerin sosyal yaşamlarında davranışsal olarak uymak zorunda oldukları yazılı olmayan hukuk kurallarıdır.


42. Soru

Hukuk kuralı ile Ahlak kuralının arasındaki farkı bir örnekle nasıl açıklarsınız?

Cevap

Örneğin, kişi “böyle davranırsam suç olur mu?” şeklinde düşünürse o davranış hukuk kuralı; “ayıp olur mu?” diye düşünürse ahlâk kuralıdır.  Ahlâk kurallarının ihlali kişinin ayıplanması ve kınanması sonucunu doğurur.


43. Soru

Örf ve âdetleri nasıl açıklarsınız?

Cevap

Örf ve âdetler; yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu ve uyguladığı töre ve gelenekler toplamıdır. Her toplumun sosyal ve kültürel dokusunu oluşturan, geçmişten günümüze gelen ve “örf-âdet” denen töreleri, gelenek ve görenekleri vardır.


44. Soru

Türk toplumunun örf ve âdetlerinin temelini teşkil eden hangi kültürdür?

Cevap

Türk toplumunun örf ve âdetlerinin temelinde çoğunlukla Orta-Asya Türk-Şamanlık kültürü (töre ve gelenekleri) ile 10. yüzyıldan itibaren
Arap-İslam geleneklerinin etkisi vardır.


45. Soru

Toplumsal yaşamın saygı, görgü ve nezaket kuralları ile kamusal ve kurumsal yaşamın davranış kuralları aynı mıdır?

Cevap

Toplumsal yaşamın saygı, görgü ve nezaket kuralları ile kamusal ve kurumsal yaşamın davranış kuralları farklıdır. Örneğin sosyal yaşamda hanımlar önce gelir; resmî yaşamda makam ve unvan sahibi üst’ler önce gelir. Bu yüzden resmî alanda hanım bir ast, erkek üst’üne saygılı olmalı; sosyal alanda erkek bir üst, hanım olan astına saygılı olmalıdır. 


46. Soru

Resmî kişilere, yaşça büyüklere, hanımlara, tanımadığınız veya yeni tanıştığınız kişilere nasıl hitap etmeliyiz?

Cevap

Resmî kişilere, yaşça büyüklere, hanımlara, tanımadığınız veya yeni tanıştığınız kişilere “hanımefendi/beyefendi” demek en uygun hitap yöntemidir.


47. Soru

Resmî toplantı ve törenlerde devlet ve hükûmet adamlarına ve yöneticilere nasıl hitap edilmelidir?

Cevap

Resmî toplantı ve törenlerde devlet ve hükûmet adamlarına ve yöneticilere daima unvanlarıyla hitap edilir: Sayın Bakan, Sayın Genel Müdür, Sayın Emniyet
Müdürü.


48. Soru

Selam vermenin önemini nasıl ifade edersiniz?

Cevap

Sosyal yaşamda ve iş ortamında tüm ilişkiler selamla başlar. Selam vermek, insanan saygı ve güven duymak, esenlikler dilemek; selamı almamak “ben sizi sevmiyorum, size güvenmiyorum, iyi dileğinizi kabul etmiyorum” anlamına gelir.

Selam insana duyulan sevgi, saygı ve güveni ve iyi dilekleri ifade eder.


49. Soru

Selam verirken hafif baş hareketiyle birlikte hangi ifadeler uygundur?

Cevap

Selam verirken hafif baş hareketiyle birlikte, yerine ve zamanına göre “günaydın, iyi günler, merhaba, selamünaleyküm, hoş geldiniz, saygılar, iyi akşamlar”
vb. ifadeler kullanılır. “Günaydın”, “iyi günler”, “iyi akşamlar”, “merhaba” demek
sosyal; “selamünaleyküm” dinî ve örfi; “saygılar” resmî selam biçimidir


50. Soru

Resmî ortamda ve çalışma hayatında selamlama nasıldır?

Cevap

Resmî ortamda ve çalışma hayatında ast üst’e, kıdemsiz kıdemliye selam verir.
Ancak ast, üst kendisine baktığında selam vermelidir. Eşdüzeyde olanlarda önce
selam veren daha nazik olandır. 


51. Soru

Tanıtma ve tanıştırma biçimleri özel, sosyal ve resmî ortamlarda nasıl bir farklılık gösterir?

Cevap

Özel ortamda kişi kendini ve başkasını adıyla; sosyal ortamda adı ve soyadıyla; resmî ortamda unvanı ve adı - soyadıyla tanıtır (takdim eder). Özel ve sosyal ortamda kişinin kendini veya başkasını yalnızca unvanıyla tanıtması ya da unvanını önce adını soyadını sonra söylemesi, kendisinin veya tanıştırdığı kişinin unvanıyla övünmesi anlamına gelmektedir.


52. Soru

Kişi kendini tanıtırken nasıl bir yol izlemelidir?

Cevap

Kişi kendini tanıtırken yalnızca adını veya adını ve soyadını söylemelidir: Ben
Nihal, Ben Kemal Aslan. Ancak tanışma iş gereği ise “İzninizle kendimi takdim
edeyim, Ayşe Aykul, X kurumunun/işletmesinin avukatıyım” şeklinde olmalıdır.
Özel ve sosyal bir ortamda, kişinin kendini sadece unvanıyla takdim etmesi görgüsüzlüktür.


53. Soru

Tanıştırmada en önemli nokta nedir?

Cevap

Tanıştırmada en önemli nokta,tanıştırılan kişinin adını ve soyadını doğru ve açık biçimde söylemektir.


54. Soru

El Sıkma (Tokalaşma) da dikkat edilmesi gereken noktalar nelerdir?

Cevap

El sıkma, insan ilişkilerinde güven, sevgi ve samimiyet belirtisi
olarak bir tür selamlaşma biçimidir. Bu yüzden el sıkma canlı ve içten olmalı; el
paralel tutulmalı; sıkılan el avuç içine alınmalı, fakat fazla yumuşak veya sert sıkılmamalı, hafif hissettirilmelidir. El sıkma esnasında göz teması kurulmalı; bir-iki söz (tebrik ederim vb.) söylenmelidir. El sıkma iki saniyeden az, beş saniyeden fazla sürmemeli, pazarlık yapar gibi kol sallanmamalıdır.Mutluluğu veya başarıyı kutlama amacıyla yapılan tokalaşma biraz uzun süreli, samimi ve coşkulu olmalı; üzüntüyü paylaşmak için (geçmiş olsun dilerken) yapılan tokalaşma hafif, yumuşak ve kısa süreli olmalıdır. Hasta iken, eller kirli, tozlu, topraklı, yağlı, terli veya ıslak iken tokalaşmak için el uzatmak veya el
uzatmaya hazırlanırken eli elbiseye silmek doğru değildir.


55. Soru

Karşılama ve uğurlamada önceden tanışan kişiler arasında yanaktan öpüşmek neyin bir işaretidir?

Cevap

Karşılama ve uğurlamada önceden tanışan kişiler arasında yanaktan öpüşmek samimiyet ifadesidir.


56. Soru

İş hayatında teşekkürün önemi nedir?

Cevap

İş hayatında teşekkür etmek, çalışanları ödüllendirmek ve güdülemektir. Bu yüzden yapılan görev sonunda üst astına teşekkür etmelidir.


57. Soru

Özür dilemede zamanlamanın önemi nedir?

Cevap

Özür dilemede zamanlama önemlidir; yaşanılan olayın hemen ardından özür dilenmeli ve gerekçe ifade edilmelidir. Zaman geçtikten sonra özür
dilemenin anlamı yoktur. Ayrıca konuşma sırasında dil sürçmesi olduğunda, yanlış bir söz ağızdan çıktığında; üzücü ve incitici sözler ya da argo sözcükler sarf edildiğinde; hayvan adı zikredildiğinde hemen özür dilemek gereklidir. 


58. Soru

İş yaşamında üstlere, işverenlere astlara ve vatandaşlara “hayır” denilebilirmi?

Cevap

İş yaşamında üstlere, işverenlere astlara ve vatandaşlara “hayır” dememeye
dikkat edilmelidir. Nitekim diplomatlar, politikacılar, bürokratlar “hayır” yerine “gereğinizi yaparız”, “ilgileniriz”, “düşünürüz” gibi ifadeler kullanırlar. Batılı
toplumlar genelde “hayır” demezler, sadece “üzgünüm” derler.


59. Soru

Biriyle konuşurken özen gösterilecek noktalar nelerdir?

Cevap

Biriyle konuşurken sözü kesilmemeli, söz arasına girilmemeli; sözünü bitirmesi
beklenmelidir. Konuşan iki kişinin yanına gidilmemeli, konuşma arasına girilmemeli; konuşmaları dinlenmemeli, kulak misafiri olunmamalıdır.


60. Soru

Telefon açan kişi kendisini tanıtmamışsa nasıl bir ifade kullanmak uygun olur?

Cevap

Telefon açan kişi kendisini tanıtmamışsa “kimsiniz?” sorusu yerine, “kiminle
görüşüyorum?” veya “sizi tanıyabilir miyim lütfen?” ya da arayan kişi tahmin ediliyorsa “Ali Beyle mi görüşüyorum?” ifadeleri kullanılabilir. Arayan kişi adını söylememişse ve bulunulan yerde başka birisi ile görüşmek istiyor da ilgili kişi yoksa telefona cevap veren kişi “kim aradı diyeyim?”, “kimin aradığını sorabilir miyim?” veya “not bırakmak ister misiniz?” ifadelerinden uygun olanını kullanabilir.


61. Soru

Hangi saatlerde kimse telefonla aranmamalıdır?

Cevap

Yemek saatlerinde 


62. Soru

Konferans, seminer veya ders salonlarında, sinema, tiyatro ve balolarda telefonla ilgili doğru davranış nedir?

Cevap

Konferans, seminer veya ders salonlarında, sinema, tiyatro ve balolarda, her
türlü toplantıda, ibadethanelerde, cenaze törenlerinde ve doktor vb. bekleme salonlarında telefon kapatılmalı veya sessiz konuma alınmalıdır. Kapatma unutulmuşsa çalar çalmaz kimin aradığına bakmaksızın telefon hemen kapatılmalı ve çevredekilerden özür dilenmeli ve daha sonra durum arayana açıklanmalıdır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi