Siyaset Sosyolojisi Dersi 7. Ünite Özet

Siyasal Kültür, Siyasal İletişim Ve Kamuoyu

Siyasal Kültür

Kültür ve Toplumsallaşma

Kültür kavramı sosyal bilimciler için her zaman ilgi çekici bir konu olmuştur. Birçok sosyal bilimci tarafından çeşitli kültür tanımlamalar yapılmıştır. Kültür kavramı tanımlamalarına yönelik sınıflandırmalar aşağıda sıralanmıştır:

  • Betimleyici tanımlar
  • Tarihsel tanımlar
  • Normatif tanımlar
  • Psikolojik tanımlar
  • Yapısal tanımlar
  • Genetik tanımlar

Bu sınıflandırmalardan hareketle kültür, toplumsal yapının tarihiyle beraber getirdiği tüm soyut varlık, bireysel ve sosyal tüm özellikler olarak tanımlanabilir.

Kültür ve tarih arasında sıkı bir ilişki vardır. Her tarihsel bir durum aynı zamanda kültüreldir. Her kültürel bir durum aynı zamanda tarihseldir demek yanlış olmaz.

Toplumsallaşma bireyin toplumun bir parçası olduğunu öğrendiği bir dönem olarak değerlendirilebilir. Birey bu süreçte toplumun diğer üyelerinin özelliklerini gözlemler, özümser ve diğerleri gibi hareket etmeye başlar. Başka bir deyişle birey kendi kültürünü toplumsallaşma diye tabir edilen bu süreç içerisinde öğrenir. Kültürün öğeleri tarihsel süreç içerisinde nesilden nesile aktarıldığı için toplumsallaşma ile kültürel durumun tarihselliği doğrudan birbiri ile ilişkilidir.

Siyasal Kültür ve Siyasal Toplumsallaşma

Bireyin içinde bulunduğu siyasal sistemin değer, inanç ve tutumlarını öğrendiği aşamaya siyasal toplumsallaşma adı verilmektedir. Siyasal toplumsallaşmada bireyi toplumsallaştıran etmenler şu şekilde sınıflandırılmıştır:

1. Birincil Grup Siyasal Toplumsallaştırıcı Etmenler

  • Aile
  • Arkadaş çevresi

2. İkincil Grup Siyasal Toplumsallaştırıcı Etmenler

  • Okul
  • Dernek ve Sendikalar
  • Medya

Birincil ve ikincil toplumsallaştırıcı etmenler bireye neyin “iyi”, neyin “kötü” olduğunu öğretir. Her insanın toplumsallaşma sürecini yaşadığı birincil ve ikincil gruplar, birbirlerinden ayrı özelliklere sahip olduğu için, toplumun tamamını kapsayan bir ortak “iyi” ya da “kötü ”ye ulaşmak mümkün değildir

Semboller Sistemi Olarak Siyasal Kültür

Bu kavramsallaştırmadaki hareket noktası, her şeyin bir sembol olduğu varsayımıdır. Etrafımızda gördüğümüz veya göremediğimiz her şey aslında bir semboldür ve bu semboller insanlar tarafından oluşturulmuştur. Sembollere anlam yükleyen de insanlardır. Aslında üzerinde durulması gereken noktada buradadır. Çünkü bu sembolleri anlamlandırma, toplumsallaşma sürecinde bireye bırakılmamalıdır. Breyi toplumsallaştıranlar, önceden adlandırılmış veya anlamlandırılmış sembolleri bireye sunar ve birey bunları bu bilgileri bu şekilde öğrenerek toplumsallaşır. Dil kavramı da aslında aynı dildeki iletişim biçimleri herkesin aynı şekild anlayacağı sembollerden oluşan bir olum veya birikimdir. Bireylerin siyasal sistemleri anlamlandırmaları farklıdır. Çünkü siyasal toplumsallaştırıcı etmenler siyasal sembolleri farklı şekilde toplumsallaşan bireye sunarlar. Siyasal toplumsallaşma süreci, siyasi sembollerin anlamlandırılarak zihni bir fonksiyon olan siyasal inanç sisteminde yer edindiği süreçtir. Siyasal kültür, farklı inanç sistemlerine sahip bireylerin bir araya geldikleri bir durumdur. Dolayısıyla toplumsal grubu oluşturan insanların ortak değerlere, anlamlandırmalara sahip olması bu durumun bir sonucudur. Tüm bu açıklamalardan yola çıkarak siyasal inanç sistemi bir tekil durumu ifade ediyorsa, siyasal kültür de bir çoğul durumu ifade eder yargısına ulaşmak mümkündür.

Siyasal İletişim

İletişim

Siyasal iletişim, siyasal hayat içinde var olan bireylerin birbirileriyle veya siyasal gruplarla yürüttüğü ilişki olarak açıklanabilir. Bir başka deyişle yönetilenlerin kendi aralarında ve yönetenlerle olan karşılıklı etkileşimidir denebilir. İletişimin ileten, ileti, iletilen olmak üzere üç ana unsuru bulunmaktadır. İletişim bir mesajın bir kaynaktan bir alıcıya iletim durumudur. Ancak kaynak ile mesaj ve mesaj ile alıcı arasında bir kodlama durumu vardır ki bu her kişide farklı özellik gösterir. Çünkü herkes farklı kodlama durumlarına ya da yapısına sahip olduğu için herşeyi aynı algılamazlar. Kaynak kendi kodlama yapısına göre mesajını alıcıya gönderir ve bu mesaj alıcının kodlama yapısından geçerek alıcıya iletilir. İletişimin gerçekleşmesi içinde bazı faktörlerin bulunmasına bağlıdır. Bu faktörler aşağıda sıralanmıştır:

  • İletişim kanalları
  • İletişim sembolleri
  • İletişim türü
  • İletişimin kapsayıcılığı

İletişim kanalları iletişimin yapıldığı araçlar yani kaynak veya iletinin oluştuğu mecradır. İletişim sembolleri iletinin anlatım dilidir. Konuşma dili, mimikler bu sembollere örnek olarak gösterilebilir. İletişim türü, iletişimin doğrudan ya da dolaylı olmasıyla ilgilidir. İletişimin kapsayıcılığı ise iletinin bir kişiye ya da topluluğa verilmesi ile ilgilidir.

Siyasal İletişim ve Demokrasi

İletişim kavramı bir karşılıklı durumu ifade etmektedir. Yani yönetenlerin ve yönetilenlerin karşılıklı olarak birbirlerinden haberdar olması durumu mevcuttur. Dolayısıyla siyasal iletişim de bir yöneten grubun yani siyasi iktidarın, vatandaşlarıyla olan ilişkisi anlamına gelir. Yönetenlerin bulunduğu devlet kurumu tarihsel süreçte çeşitli şekiller almıştır. Bazen doğal süreç, bazen din, bazen dönemin önemli ekonomik, siyasi ve sosyal gelişmeleri bu şekillendirmeler üzerinde etkili olmuştur. Özellikle yeni çağ da devlet kurumlarının şekillenmesinin üzerinde sanayi devriminin ve reform hareketlerinin etkilerini görmekteyiz. Çünkü bu büyük etkisi olan olaylardan sonra daha önceden dini düşüncelerin etkili olduğu devlet kurumlarının yerini akıl almaya ve ön planda tutulmaya başlanmıştır. Siyasal iletişim süreci tüm devlet yönetim tiplerinde de olan bir durumdur. Çünkü karar alıp kural koyma durumu iktidar sahibi olmak ile ilgili bir durumdur. Kısaca eğer bir siyasal sistemden bahsediliyorsa, orada mutlaka bir siyasal iletişim de vardır. Çünkü siyasal sistemin işleyişinin temelinde siyasal iletişim de vardır. Siyasal iletişimin kimler arasında gerçekleştiği aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:

1. Devlet

  • Devlet Yöneticileri
  • Bürokrat ve Teknokratlar
  • Parlamento

2. Siyasal Sistem

  • Siyasal Partiler
  • Sivil Toplum Kurumları ve Baskı Grupları
  • Araştırma Şirketleri
  • Siyasetle İlgilenenler

3. Yönetilenler/Halk

4. Kitle İletişim Araçları/Medya

Devletin vatandaşlarıyla iletişim haline olunduğu göz önünde bulundurulduğunda, devlet burada iletişim şemasında kaynak, yani ileten konumundadır. Dolayısıyla devletin yöneticileri, bürokratları, teknokratları ve parlamento yani milletvekilleri ileten konumundadır. Yönetilenler yani halk ise iletişim şemasında alıcı yani iletilen konumundadır. Devletin yani iletenin, alıcıya yani halka ilettiği mesaj için başvurduğu kanallar ise kitle iletişim araçları/medyadır. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda aşağıdaki gibi bir durum oluşmaktadır.

İleten: Devlet/Yönetenler

İletilen: Halk/Yönetilenler

İletişim Yolu: Kitle İletişim Araçları/Medya

Yurttaşlık Bilinci Oluşturma ve Siyasal İletişim

Devlet vatandaşlarını zorunlu eğitime tabi tutarken özelliklerini kendi belirlediği bir yurttaşlık bilinci empoze eder. Bireyler eğitim sürecinde farkında olmadan bir yurttaşlık bilincine sahip olurlar ya da bireylerden belirlenen yurttaşlık bilincine sahip olmaları beklenir. İleriki yaşlarında ise bireyler siyasal iletişim araçları aracılığıyla toplumsallaşmaktadır. Günümüzde özellikle sosyal medya araçları siyasal iletişim aracı olarak etkin kullanılmaktadır. Türkiye’de de bir çok devletin resmi kurumlarının, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer kurum ve kuruluşlarının facebook ve twitter hesapları bulunmakta ve halk ile bu kanallarla siyasal iletişime geçmektedirler.

Kamuoyu

Kamuoyu ve Demokrasi

Kamuoyu ölçülebilir gerçek bir nesne veya özellik değildir. Kamuoyunda farklı inanç ve tutumlara sahip insanların kanaatlerinin ortak payda da birleşimi söz konusudur. Örneğin bir sivil toplum örgütünün yapısını düşünelim. Farklı inanç ve tutumlara sahip insanlar benzer bir sorundan rahatsız oldukları için bir kamuoyu oluşturma platformu olan sivil toplum kuruluşu ortak paydasında birleşmişlerdir. Kamuoyu oluşabilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi beklenmektedir. İlk koşul anlaşmazlıktır. Bu anlaşmazlığa ilişkin yapılacak çalışmalara yönelik fikir basın, dernek, toplanma gibi temel özgürlüklerin verilmesi gereklidir. Bu özgürlüklerin kullanımı içinse maddi olanakların sağlanmış olması gerekmektedir. Aynı zamanda kamuoyu oluşturacak çeşitli merkezler bulunmalı ve kamuoyunun karşılaştığı parlamento, hükümet ve benzerleri gibi bir direnme noktası olmalıdır. Kamuoyu ile ilgili baskı grupları ve siyasal parti kavramları kullanılmakta ve karıştırılmaktadır. Baskı grupları ortak beklentiler ve amaçlar etrafında birleşen ve bunları gerçekleştirmeye çalışan, doğrudan doğruya kamuoyu oluşturmaya çalışan insanlardan oluşan bir platformdur. Baskı grupları siyasal partiler gibilerdir fakat siyasal partiler gibi iktidara hâkim olma ya da devleti yönetme gibi bir amaçları yoktur. İktidara hâkim olmayı amaçlıyorsa siyasal parti haline gelirler. Dolayısıyla baskı grubu olmaktan çıkarlar. Fakat dünya geneline baktığımızda bu konuda istisnai durumlar söz konusudur. Kamuoyu ve baskı gruplarının yanı sıra bireyin etkinliği de önemlidir. Çünkü baskı gruplarının varlığı, etkinliğinin düzeyi, kamuoyu yaratılması ve bu etkilerin tamamının siyasal sisteme katılması, ancak birey bunları yapmak isterse ortaya çıkacaktır.

Kamuoyu-Siyasal Katılım İlişkisi

Siyasal katılım bireyin bir şekilde siyasal sistemin içerisinde yer alması ile ilgilidir. Siyasal katılım çeşitli kategorilerde karşımıza çıkmaktadır:

  1. İzleyici faaliyetler: Bu kategoride siyasal sistemin işleyişini merak edenler, siyaset ile ilgili haberleri izleyenler veya okuyanlar bulunmaktadır. Sadece oy verme eyleminde bulunan vatandaşlar bu kategoride yer alır.
  2. Geçiş faaliyetleri: Bu kategoride belli bir ideolojiye sahip olan, siyasal partilerin toplantılarına veya mitinglerine katılan vatandaşlar yer alır.
  3. Gladyatör faaliyetleri: Bu kategoride siyasal partilerin seçim kampanyalarında yer alan, bir siyasi partiye üyeliği bulunan ve siyasal strateji belirleme toplantılarına katılan, siyasal makam için aday olan ve siyasal bir partinin yönetim kadrosunda bulunan vatandaşlar yer alır.

Kamuoyunun oluşmasında aşağıdaki 5 faktör etkilidir.

  1. Aile: Kişinin dış dünya ile ilgili bilgilerinin ve deneyimlerinin ilk edinildiği yer ailedir. Aileden alınan kültür ve dünya görüşü ileriki yaşlarda kolay kolay değişmez. Bu husus ile ilgili Amerika’da yapılan bir araştırma oy kullanan seçmenlerin aileleri ne düşünüyorsa kendilerinin de aynı düşüncelere sahip olduklarını ve aynı partiye oy verdiklerini ortaya çıkarmıştır.
  2. Okul: Aileden sonra bireyim siyasal toplumsallaştığı ortamlardır. Birey burada önceden belirlenmiş davranış, bilgi, beceri, değer ve tutumları kazanır. Diğer yandan arkadaşlarıyla ev öğretmenleriyle etkileşime girerek onlarında değer yargılarından veya dünya görüşlerinden etkilenir. Dolayısıyla fikir değişikliklerin kökleri bu yıllara uzanır.
  3. Meslek: Birey okul çağını atlattıktan sonra meslek hayatına atılır ve siyasal sosyalleşmesi burada da devam eder. Artık ailesinden daha bağımsız bir birey olarak düşünmeye ve karakter oluşturma süreci içerisindedir.
  4. Din: Bu dikey süreçlerin yanında yatay olarak etki eden, yani hayatının her aşamasında görüşlerine ve hayata bakış açısına etki eden en önemli faktörlerden birisi de dindir. Bugün gerek Hristiyan, gerek Yahudi gerekse Müslüman toplumlarında ülkelerin önemli politikalarında bile dinin büyük etkisi görülür ve oldukça hassas bir konudur.
  5. Medya: Günümüzde insanlar üzerinde büyük ölçüde en çok etki yaratan bir araçtır. Dolayısıyla kamuoyu yaratmada siyasiler bu aracı oldukça etkili kullanmaktadır. Sadece siyasiler değil, kanaat önderleri, sivil toplum kuruluşları hatta magazin haberlerinde yer alan ünlüler bile kamuoyu oluşturmak için bu araçtan yararlanırlar.

Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi