İnsan ve Toplum Dersi 5. Ünite Sorularla Öğrenelim
Göç Olgusu Ve Uluslararası Göç Kuramları
Göç sistemleri kuramı, göç olgusunu hangi çerçevede ele alır?
Göç olgusunu uluslararası ilişkiler çerçevesinde; • Ekonomik ve • Politik temelli olarak ele alır.
Göç sistemleri kuramına göre göç sisteminde yer alan ülkelerin coğrafi koşulları nedir?
Göç sisteminde yer alan ülkeler coğrafi olarak yakın olmak zorunda değildir, çünkü göç için fiziksel yakınlıktan çok siyasal ve ekonomik ilişkiler daha önemlidir.
Göç sistemleri kuramına göre göç hareketi hangi temele dayanır?
Bu kurama göre göç hareketi, göç veren ve alan iki ülke arasındaki göçten önceki makro ve mikro düzeydeki ilişkiler temeline dayanmaktadır.
Göç sistemleri kuramına göre, iki ülke arasında göçün gerçekleşme olasılığını artıran durumlar nelerdir?
İki ülke arasında göçten önce tarihsel, politik ve sosyal bir ilişki mevcut ise göçün gerçekleşme olasılığı çok daha yüksektir.
Göç sistemleri teorisi hangi faktör/faktörlerle ilgilidir?
Göç sistemleri teorisi hem uluslararası ilişkiler, politik ekonomi ve kolektif eylemler gibi makro, hem de bireylerin göçle ilgili kültürel ve sosyal yaklaşımları gibi mikro faktörlerle ilgilenmektedir.
Neo-Klasik makro göç kuramı, neoklasik iktisat teorisine dayanarak uluslararası işgücü göçü itici-çekici faktörlerle nasıl açıklanır?
Bu kurama göre göçmenler az gelişmiş bölgelerden düşük ücretler, yüksek nüfus yoğunluğu ve ekonomik dalgalanmalar nedeniyle itilmekte, gelişmiş bölgeler tarafından yüksek ücretler ve iş fırsatlarının çok olması nedeniyle çekilmektedir.
İkiye bölünmüş piyasalar kuramı, uluslararası göç hareketini nasıl açıklamaktadır?
İkiye bölünmüş piyasalar kuramı, uluslararası göç hareketinin modern sanayi toplumlarının işgücü talebinden ileri geldiğini savunmaktadır.
İç göç nedir?
Aynı toplumsal sistem içinde gerçekleşen kısa ya da uzun süreli yer değiştirme hareketlerine, iç göç adı verilir.
Zorunlu göç nedir?
Otoriter ya da doğal bir zorlanma nedeniyle gerçekleşen göçe zorunlu göç denir.
Göç amaçları açısından kaç kategoriye ayrılır?
Göç amaçları açısından; • Ekonomik göç ve • Ekonomik olmayan göç olmak üzere iki kategoriye ayrılır.
Neo-Klasik Göç kuramına göre Uluslararası göçün nedenleri nelerdir?
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki işgücü piyasası dengesizliklerinin ve ücret farklılıklarının bir sonucu olarak
Neo-Klasik Göç kuramına göre fakir ülkelerden zengin ülkelere göçün gerçekleşmesinin nedeni nedir?
İş gücü arzı ve talebi arasındaki ücret dengesizlikleriyle sonuçlanan zengin ve fakir ülkeler arasındaki emek ve sermaye kaynaklarında görülen faktör donanım farklılıkları nedeniyle zengin ülkelere göç gerçekleşmektedir.
Yeni ekonomi teorisine göre göç kararı kimler tarafından alınmaktadır?
Yeni ekonomi teorisine göre göç kararı genellikle aileler ve hane halkı tarafından alınmaktadır.
Göçmen ilişkiler ağı kuramına göre göç ağlarının enformal olmasının sonuçları nedir?
Bu kurama göre, göç ağlarının enformal olması halinde göçmenlerin seyahat ve konaklamalarını karşılayabilmektedir.
Göçmen ilişkiler ağı kuramına göre göç için aracı kurumların kullanılmasının olası sonuçları nelerdir?
Bu aracı ağları kullanan göçmenler, borç yükü altına girmekte, kimi zaman baskı ve şiddete maruz kalabilmektedirler.
İkiye bölünmüş piyasalar kuramına göre, göçmenlik alanında değişiklik yapılması ne koşulda mümkün olabilir?
İkiye bölünmüş piyasalar kuramına göre, göçmenlik alanında değişiklik yapılmak isteniyor ve göç azaltılmak isteniyorsa, bu ancak dünya ekonomisinin yapısında yapılacak değişikliklerle mümkündür.
Göç sistemleri kuramı, göç hareketlerinin nasıl ortaya çıktığını savunur?
Göç hareketlerinin daha çok alan ve veren ülke arasında sömürgecilik, siyasal etkileşim, ticaret, yatırım, ya da kültürel bağlara dayanan ve önceden var olan bağlantılar üzerinden ortaya çıktığını savunur.
Göç endüstrisini hangi yapılar ortaya çıkarır?
Göç endüstrisini ortaya çıkaran yapılar şöyle sıralanabilir: • Makro yapılar, • Kişisel ilişkiler, • Aile ve ev kalıpları, • Arkadaş ve cemaat bağları gibi mikro yapılar aracı yapılarla birbirine bağlantılıdır. İşçi bulma örgütleri, avukatlar, acenteler, kaçakçılar ve diğer aracıların birleşmesiyle göç endüstrisi ortaya çıkar.
Göçmen ilişkiler ağı kuramına göre, göçmen ağının olumsuz etkileri nelerdir?
Göçmenlerin kendilerini geldikleri yeni toplumdan yalıtma ve kendi grubunun içine kapanma gibi olumsuz etkileri vardır.
Göçmen ilişkiler ağı kuramına göre ‘göçmen ilişkiler ağı’ kavramı ile ifade edilmek istenen nedir?
Göçmen ilişkiler ağı kavramı, terk ettikleri kendi ülkeleri ile yeni ülkelerde eski göçmenler, yeni göçmenler ve göçmen olmayan kişiler arasında ortak köken, soydaşlık ve dostluk bağlarından oluşan kişiler arası bağlantıları ifade etmektedir.
Göçmen ilişkiler ağı kuramına göre, göç teorisyenleri göç hareketinin başlaması ve sürdürülmesi nelerin rolüne vurgu yapmaktadırlar?
Pek çok göç teorisyeni, göç hareketinin başlaması ve sürdürülmesinde diğer ülkeler hakkında bilgi, yolculuğu organize edebilme, iş bulma ve yeni çevreye uyum sağlayabilme kapasitesine vurgu yapmaktadır.
Dünya sistemi göç kuramına göre göçün nedeni nedir?
Bu kurama göre, çevre ülkelerinin kontrolünde bulunan hammadde ve işgücünün kapitalist yayılmanın sonucunda merkez ülkelerin kontrolüne geçmesiyle, gelişmiş merkez ülkelerde işçi açığı olması halinde, yoksul çevre ülkelerden merkez ülkelere işçi göçleri ortaya çıkmaktadır.
Dünya sistemi göç kuramı entelektüel temellerini hangi yaklaşımdan almıştır?
Dünya sistemi göç kuramı, entelektüel temellerini Marksist ekonomi-politikten almıştır.
Dünya sistemi göç kuramı, dünya ekonomisinin hangi yönüne vurgu yapmaktadır?
Bu kuram, dünya ekonomisindeki eşitsiz ekonomik ve siyasal güç dağılımına vurgu yapmaktadır.
Dünya sistemi göç kuramı hangi ilişkileri vurgular?
Bu kuram, merkez çevre ilişkileri ya da gelişmiş- az gelişmiş ülkeler arası çıkara ve sömürüye dayanan ilişkileri vurgular.
Wallerstein’in kuramsal yaklaşımına göre, göçlerin yapısını belirleyen temel unsurlar nelerdir?
Wallerstein’in kuramsal yaklaşımına göre, kapitalizm ve kapitalizmin çeşitli görüntüleri, günümüz ekonomisini ve buna bağlı olarak göçlerin yapısını belirleyen temel unsurlardır.
Wallerstein’a göre uluslararası göçün kökeni nedir?
Wallerstein’a göre uluslararası göçün kökeni, 16. yüzyıldan bu yana genişleyen dünya pazarıdır.
Göç sistemi yaklaşımı, insan hareketleri dışında hangi hareketleri de içerir?
Göç sistemi yaklaşımı, insan hareketleri dışında; • Bilgi, • Para, • Mal, • Mizmet ve • Fikirlerin de hareketini içerir.
Göç sistemi yaklaşımı, hangi bağlantıları göz önüne alarak göç hareketini açıklar?
Bu bağlantılar; • Devletlerarası ilişkiler, • Sosyal karşılaşmalar, • Aile ve • Sosyal ağlar olarak sınıflandırılabilir.
Göçmen ilişkiler ağı kuramına göre, göç kanalları ne şekilde oluşmaktadır?
Göç ağı, göç sürecinin maliyetini ve risklerini azaltarak göç kanalları oluşmasına yol açmaktadır.
Göçmen ilişkiler ağı kuramına göre Massey’in göç ağı tanımı nedir?
Massey, göç ağını göçmenlerin aileleri, arkadaşları ve ülkelerinde kalan yakınları ile karşılıklı ilişkilerinin bir bütünü olarak tanımlamaktadır?
Gelişmiş ülkelerdeki ekonomik yapılanma nelerden oluşmaktadır?
Gelişmiş ülkelerdeki ekonomik yapılanma sermaye yoğun birincil sektör ve onu destekleyen emek yoğun ikincil bir sektörden oluşmaktadır.
Dünya sistemi göç kuramına göre, göç sermaye için ucuz emek olarak görülmesiyle nelerin devamlılığını sağlamaktadır?
Bu kurama göre, göçün ucuz emek olarak görülmesi, zenginleri daha da zengin yapmak için eşitsiz kalkınmanın ve yoksul ülkelerin kaynaklarının sömürülmesinin devamlılığını sağlamaktadır.
İkiye bölünmüş piyasalar kuramına göre ikinci sektörün en önemli özellikleri nelerdir?
İkiye bölünmüş piyasalar kuramına göre ikinci sektörün en önemli özellikleri; • Vasıflarının düşük olması, • Düşük ücret, • İstikrarsız çalışma koşulları, • Çoğu zaman sigortasız ve güvencesiz çalıştırılma ile • Düşük toplumsal hareketliliktir.
Göçmen kabul eden ülkelerdeki ikinci sektörde ücretleri düşük düzeyde tutan faktör nedir?
Ücretleri düşük düzeyde tutan faktör, toplumsal ve kurumsal mekanizmalardır. Göçmen işçi sayısının azalmasıyla ücretler yükselmez.
Yeni ekonomi teorisine göre göç kararı hangi amaçla alınmaktadır?
Yeni ekonomi teorisine göre göç kararı sadece geliri maksimize etmek için değil, riskleri minimize etmek ve emek piyasalarından başka piyasalardaki bozuklukların kısıtlamalarını çözmek için de alınmaktadır.
Yeni ekonomi kuramının temel varsayımı nedir?
Yeni ekonomi kuramının temel varsayımı, hane halkı gelirini artırmasa bile ailenin girişimleriyle yeni gelir kaynakları oluşturabilmektedir. Haneler yurtdışına göçmen yollarken, sadece gelirlerini mutlak biçimde arttırmayı değil, aynı zamanda başka hanelere göre ‘göreli yoksulluklarını’ düzeltmeyi de hedeflemektedirler.
Yeni ekonomi teorisine göre göç iki ülke arasındaki gelir farklılıklarının yanında hangi etmenlerle de açıklanması gerekir?
Yeni ekonomi teorisine göre göç iki ülke arasındaki gelir farklılıklarının yanında; • Güvenli iş şansı, • Yatırım sermayesine erişim ve • Uzun dönemli risk yönetimi ihtiyacı gibi etmenlerle de açıklanması gerekir.
Yeni ekonomi teorisine göre göçe yol açan temel finansal faktörler nelerdir?
İlgili temel finansal faktörler kısaca şöyle açıklanabilir: • Diğergamlık (kişinin kendi bireysel çıkarları dışında ailesinin çıkarlarını da düşünmesi), • Güvence (gelir şoklarını aşabilmek için insani ve sosyal gelişim), • Yatırım (hayat boyu göç planının bir parçası olarak anavatanda gerçekleştirilmeye çalışılan varlık birikimi).
Yeni ekonomi teorisine göre ülkeler arasında gelir dağılımı ortadan kalktığında göç durumu ne olur?
Yeni ekonomi teorisine göre ülkeler arasında gelir dağılımı ortadan kalksa bile göç durmayabilir. Göçmen yollayan ülkelerin değişik piyasalarındaki eşitsizlik ve dengesizlikler devam ettiği sürece göç devam eder.
İkiye bölünmüş emek piyasası teorisine göre işgücünün birincil ve ikincil sektörlere bölünmesi nasıl açıklanabilir?
Gelişmiş ülkelerdeki yerli işçiler, istihdamın dalgalı olduğu, düşük ücretli ve genellikle niteliksiz olan ikincil firmalardaki işlerde çalışmayı istememektedir. İkincil sektörlerdeki niteliksiz işler için yerli işçi bulamayan işverenler, göçmenlere yönelmektedir. Niteliksiz işgücüne sürekli bir talep olduğundan göç sürekli olarak artmaktadır.
Mikro göç kuramına göre bireyin hedef ülkenin iş yerindeki kazancı hesaplarken hangi bireysel değişkenler rol oynamaktadır?
Bireyin iş yerindeki kazancı hesaplanırken; • Yaş, • Deneyim, • Öğrenim, • Medeni durum ve • Beceri gibi bireysel değişkenleri rol oynamaktadır.
Neo-Klasik kuram göçün hangi boyutlarını göz ardı etmektedir?
Neo-Klasik kuram göçün sosyo-ekonomik ve sosyo-politik boyutunu ihmal etmektedir. Sadece iktisadi mekanizmalara odaklanmaktadır.
İkiye bölünmüş piyasalar kuramına göre, hükümetler uluslararası göç hareketini etkileyebilirler mi?
Küçük değişiklikler yoluyla etkileyemezler. Göçmenler, günümüz endüstri-sonrası toplumun ayrılmaz bir parçasıdır.
Mikro göç kuramına göre göç sürecini başlatan şey nedir?
Mikro göç kuramına göre göç sürecini başlatan şey daha yüksek kazanç elde etmeyi planlayan bireylerdir.
Göç sistemleri kuramı esas olarak hangi faktörler üzerine yoğunlaşmıştır?
Göç sistemleri kuramı esas olarak, göçe neden olan, onu şekillendiren ve devam ettiren faktörler üzerine odaklanmıştır.
‘Neo-Klasik’ ve ‘Yeni Ekonomi’ kuramları arasındaki ortak nokta nedir?
‘Neo-Klasik’ ve ‘Yeni Ekonomi’ kuramları arasındaki ortak nokta, her iki kuramın da mikro düzey modeller olmasıdır.
Dünya sistemi göç kuramı hangi yıllarda ve kimler tarafından ortaya atılmıştır?
Dünya sistemi göç kuramı 1970’li yıllarda; • Wallerstein, • Amin, • Galtung, • Castle ve • Kosack tarafından ortaya atılmıştır.
Dünya sistemi göç kuramı hangi yıllarda ve kimler tarafından geliştirilmiştir?
Dünya sistemi göç kuramı, 1980’li yıllarda; • Castles, • Sassen ve • Portes gibi akademisyenler tarafından geliştirilmiştir.
‘Neo-Klasik’ ve ‘Yeni Ekonomi’ kuramları arasındaki temel fark nedir?
‘Neo-Klasik’ ve ‘Yeni Ekonomi’ kuramları arasındaki temel fark, göç kararını kimin verdiği (birey ya da hane halkı), gelirin ve risklerin nasıl hesaplandığı gibi noktalardır.
İkiye bölünmüş emek piyasası kuramına göre, uluslararası emek göçü neden gerçekleşmektedir?
İkiye bölünmüş emek piyasası kuramına göre, uluslararası emek göçü büyük ölçüde gelişmiş ülkelerdeki talebe dayalı olarak gerçekleşmektedir.
İkiye bölünmüş emek piyasası kuramı kim tarafından ve hangi yıllarda geliştirilmiştir.
İkiye bölünmüş emek piyasası kuramı, Michael J. Piore tarafından 1970’li yılların sonlarında geliştirilmiştir.
Ermenilerin Fransa’ya göçü hangi nedenlere dayanır?
Ermenilerin Fransa’ya göçü, Ermenistan’da Fransız kolonisinin bulunmasıyla açıklanabilir.
Neo-Klasik modelin devletin rolüne ilişkin sorunu nedir?
Devletin normal işleyen piyasayı bozan bir sapma olarak değerlendirmeleridir. Göç veren ülkelerin hükümetleri de göç hareketlerini sınırlamada veya cesaretlendirmede önemli rol oynamaktadır. Göç alan ülkelerin hükümetleri de göçü yasaklamakta ya da sınırlandırmaktadır.
Neo-Klasik kuramın belirli grupların göç hareketine ilişkin eleştiriler nelerdir?
Neo-Klasik kuram, belirli bir grup insanın neden diğer ülkelere değil de belli bir ülkeye gittiğini açıklayamamaktadır. Örneğin, Neden Ermeniler Fransa’ya göç ederken, Türkler Fransa’ya değil Almanya’ya göç etmektedir? Kuram bu sorunun cevabını verememektedir.
Castles ve Miller hangi yönüyle Neo-Klasik göç teorisinin geçerliliğine kuşkuyla yaklaşmışlardır?
Castles ve Miller’e göre, az gelişmiş ülkelerden zengin ülkelere göç edenler nadiren en yoksul kişilerdir; göç edenler daha çok ekonomik ve sosyal değişim içerisindeki bölgelerde yaşayan toplumsal orta sınıftır.
Neo-Klasik kuramın yoğun nüfuslu alanlardan az nüfuslu alanlara göç öngörüsünün aksi yöndeki örnekleri nelerdir?
Hollanda ve Almanya yoğun nüfuslu olmasına rağmen göç alan ülkelerdir. Ayrıca yüksek Gayri Safi Milli Hasıla’ya sahip bazı Avrupa Ülkelerinde az sayıda yabancı işçi, daha az Gayri Safi Milli Hasıla’ya sahip bazı Avrupa Ülkelerinde daha çok yabancı işçi olduğu iddia edilmektedir.
Makro göç kuramın en önemli varsayımı nedir?
Kuramın en önemli varsayımı, uzun dönemde göç alıp verme yoluyla işgücü maliyetlerinin kendiliğinden ayarlanmasıdır
Neo-Klasik makro teorinin temelinde kimlerin göç etmesi beklenir?
Neo-Klasik teorinin temelinde, en az avantajlı insanların fakir ülkelerden zengin olanlara göç etmesi beklenir.
Neo-Klasik makro teoriye göre hükümetlere düşen görev nedir?
Hükümetlere düşen görev, işgücü gönderen ve kabul eden ülkelerin işgücü piyasasını denetlemek ve etkilemektir.
Neo-Klasik makro kurama göre uluslararası göç hareketinin birincil mekanizmaları hangi piyasalardır?
Neo-Klasik kurama göre uluslararası göç hareketinin birincil mekanizmaları işgücü piyasalarıdır.
Yeni ekonomi kuramı hangi yıllarda ve kim tarafından geliştirilmiştir?
Yeni ekonomi kuramı, 1990’lı yıllarda ve Oded Stark tarafından geliştirilmiştir.
Mikro göç kuramı, bireysel olarak alınan göç kararını neye dayandırmaktadır?
Göç veren ülke ve gidilmek istenen yer çeşitli ülke alternatifleri arasındaki göreli maliyet ve fayda karşılaştırmasına yani ‘rasyonel tercihlere’ dayanır.
İkiye bölünmüş emek piyasası teorisinin temel noktası nedir?
İkiye bölünmüş emek piyasası kuramının temel noktası, gelişmiş ülkelerde düşük seviyeli iş gücüne sürekli bir talep olduğundan ve yerli işçiler kabul etmediği için göç sürekli olarak artmaktadır.
İkiye bölünmüş piyasalar kuramının mikro-ekonomi modelleriyle ortak noktası nedir?
İkiye bölünmüş piyasalar kuramı da mikroekonomi modelleri gibi, kişilerin kendi çıkarlarını ön planda tutan kararlar verdiklerini ve kazanç ve tasarrufların geride kalan aileye önemli bir destek sağladığını kabul eder.
İkiye bölünmüş emek piyasası teorisine göre, göç alan ülkelerdeki çekici faktörler nelerdir?
Göç alan ülkelerdeki çekici faktörler; • Sabit yapılı enflasyon, • Motivasyon problemleri, • Çift yönlü ekonomi ve • İşgücü arzıdır.
Göç nedir?
Göç, ekonomik, toplumsal ve siyasal nedenlerle insanların bireysel ve kitlesel olarak yer değiştirme eylemi ya da yaşanılan yerin değiştirilmesi eylemidir. İster kısa süreli, ister uzun süreli olsun bu yer değiştirme hareketleri çoğu kez aynı toplumsal sistem içinde “iç göç” biçiminde gerçekleşir. Bazen de kendine özgü koşulları nedeniyle toplumsal sistemler arasında “dış göç” biçiminde ortaya çıkarlar. Göçler otoriter ya da doğal bir zorlanmadan ötürü “zorunlu göç” veya kişilerin kendi iradesiyle serbestçe gerçekleştirdikleri “gönüllü göç” niteliğinde olabilirler. Geçen yüzyılda göçler, Afrika’dan Güney ve Kuzey Amerika’ya, Avrupa ülkelerinden Kuzey Amerika’ya, Doğu ve Güney Avrupa ülkelerinden Batı Avrupa’ya fetihler, köle ticareti, ekonomik zorluklar vb. nedenlerle yapılmaktaydı. İletişim ve ulaşım araçlarının ucuzladığı ve yaygınlaştığı günümüzde ise göç kişilerin iş bulmak, daha iyi şartlar içinde çalışmak veya kendilerine, ailelerine daha iyi yaşama imkânları yaratmak amacı ile iki ya da daha fazla ülke arasında geçici veya kalıcı yer değiştirmesi şeklinde gerçekleşmektedir.
Göçün çeşitleri hangileridir?
Göç, değişik açılardan sınıflamalara tabi tutulmaktadır. Amacı açısından ekonomik göç-ekonomik olmayan göç; göçü tetikleyen etmenler açısından gönüllü göç- gönülsüz göç; süresi açısından geçici göç-sürekli göç; son yerleşim yeri açısından transit göç-yerleşik göç; yasal statü açısından yasal (legal) göç, kaçak (illegal) göç ve göç edenin özelliği açısından vasıflı (beyin) göçü- vasıfsız göçü akla ilk gelen belli başlı kategorilerdir.
Uluslararası göç literatüründe sıklıkla karşılaşılan göç nedenleri hangileridir?
Uluslararası göç literatüründe sıklıkla karşılaşılan göç nedenleri dört ana başlıkla değerlendirilebilir:
1. Ülkelerarası farklı demografik özellikler,
2. Kapitalizmin devresel krizleri,
3. Bölgeler arası gelir farklılıkları,
4. Küresel olarak yeniden yapılanmaya zorlanan ekonomiler vb.
Neoklasik ekonominin makro göç kuramı nedir?
Neoklasik ekonomi kuramı, göç üzerine ilk sistematik teoriyi ortaya çıkarmıştır. Bu kurama göre, göçler emek konusundaki arz ve talep alanında ortaya çıkan coğrafi farklılıkta yatmaktadır. Emek fazlasına sahip olan ülkeler, düşük bir ücret piyasasına sahiptir; buna karşılık sermayeye kıyasla sınırlı bir emek piyasasına sahip olan ülkelerin ücret düzeyi yüksek olmaktadır. Ücret farklılığından ileri gelen bu açıklıktan dolayı düşük ücretli işçiler, yüksek ücretli ülkelere göç etmektedir. Bu demografik hareketin sonucu olarak, emek zengini ülkelerde emek piyasası daralmakta, dolayısıyla ücretler yükselmekte, buna karşılık sermaye zengini ülkelerde ücretler düşmektedir ve böylece bir denge oluşmaktadır.
Lewis, uluslararası göçün, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki işgücü piyasası dengesizliğinin ve ücret farklılıklarının bir sonucu olduğunu savunmaktadır. Bu bakış açısının ortaya koyduğu süreç, işgücü arzı ve talebi arasındaki ücret dengesizlikleriyle sonuçlanan zengin ve fakir ülkeler arasındaki emek ve sermaye kaynaklarında görülen faktör donanım farklılıklarıdır. Bu farklılıklar sonucunda fakir ülkelerden zengin ülkelere göç gerçekleşmektedir.
Bu kuramda, göçün kendisi emek piyasasını dengeleyici bir mekanizma olarak algılanmaktadır.
Makro düzeyde göç, sermaye ve emeğin coğrafi olarak eşitsiz dağılımından kaynaklanmaktadır. Bu durum kendini ücretlerin ve yaşam standardının eşitsizliğinde göstermekte ve göç, arzın itmesi, talebin çekmesine bağlı olarak yaratılmaktadır. Öte yandan, kurama göre ülkeler arasındaki ücret farklarının giderek azalması emek hareketlerinin yavaşlamasına ve göçün son bulmasına neden olacaktır.
1960’lı yıllarda Ranis, Fei ve Todaro tarafından geliştirilen teori, yapısal anlamda göçün nedeni olarak, sermaye ve işgücünün bölgesel olarak eşit dağılmamasını görmektedir.
Bu kuram, neoklasik iktisat teorisine dayanarak uluslararası işgücü göçünü bir arz-talep ya da itici-çekici faktörlerle açıklamaktadır.
Bu teorinin temelinde, en az avantajlı insanların fakir ülkelerden zengin olanlara göç etmesi beklenir, ya da işçiler düşük ücretli yerlerden yüksek ücretli yerlere göç ederler.
Bu kuramın uluslararası göçle ilgili varsayımları hangileridir?
Bu kuramın uluslararası göçle ilgili varsayımlarını özetleyecek olursak;
1. İşçilerin uluslararası göç hareketi, ülkeler arasındaki ücret farklılığından ileri gelmektedir.
2. Ücret farklılıklarının giderilmesi, işgücü hareketini sona erdirecek, bu farklılıkların olmadığı yerde göç hareketleri olmayacaktır.
3. İnsan sermayesinin, başka bir deyişle yüksek vasıflı işçilerin yer değiştirmesi, vasıfsız işçilerin göç hareketinden farklı bir nitelik taşımaktadır.
4. Uluslararası göç hareketinin birincil mekanizmaları işgücü piyasalarıdır, diğer piyasaların bir önemi yoktur.
5. Hükümetlere düşen görev, işgücü gönderen ve kabul eden ülkelerin işgücü piyasasını denetlemek ve etkilemektir.
Neoklasik ekonominin mikro göç kuramı nedir?
bu kurama göre, göçe neden olan faktör, iş piyasalarındaki makro olgularla birlikte özellikle bireyin kendisidir. Sjaastad, Borjas ve Todaro’nun geliştirdikleri bu modele göre bireyler; rasyonel düşünce sistemlerini kullanarak maliyet/kar hesabı yapmak suretiyle daha yüksek bir kazanç elde edecekleri hesabının sonucunda göç etme kararı vermektedir. Bu kararlar, insan sermayesine yapılan bir çeşit yatırım olarak da değerlendirilmelidir.
Bu kurama göre, göç sürecini başlatan, daha yüksek kazanç elde etmeyi planlayan bireylerdir.
Neoklasik mikro teorisi bireylerin faydayı maksimize ettiğini varsaymaktadır.
Neo-klasik teorinin mikro düzeydeki yaklaşımı, bireylerin göç kararını rasyonel olarak, kendi sosyal sermayelerine maksimum katkıyı sağlayacak şekilde aldıkları yönündedir. Teoriye göre, bireyler tam bir farkındalık ile göçün fayda ve maliyet hesaplarını yapabilmekte ve göç sürecine isteyerek katılmaktadır.
Mikroekonomi kuramının bakış açısı, insani sermaye teorisi çerçevesinde bireysel tercihlere vurgu yapmakta ve uluslararası göçü öncelikli olarak gelişmiş ülkeler yönünden incelemektedir. Bu okulun sunmuş olduğu “İnsani Sermaye Modeli”, göç olgusunu, insani sermayeye yapılan bir yatırım şekli olarak tanımlamaktadır. Buna göre, uluslararası anlamda göç kararını, göçün riskini etkisiz kılmayı başarabilen bireyler alabilmektedir. İnsani sermaye mikroekonomi modeline göre bireyler, rasyonel aktörlerdir. Bireyler, veri olan sosyal sermayelerini en verimli şekilde kullanabilecekleri ülkelere göç etmektedirler.
Neoklasik ekonominin mikro göç teorisine ait varsayımlar hangileridir?
Bu kuramın varsayımlarını özetlersek;
1. Ülkeler arasındaki göç akımları, bireysel maliyet/kar (cost/benefit) hesaplarına dayalı olarak gerçekleşmektedir.
2. Uluslararası göç hareketleri, gerek kazanç gerekse istihdam açısından farklılıkların algılanmasına dayanmaktadır.
3. Diğer faktörlerin eşit kalması halinde öğrenim, deney, işbaşı eğitimi, yabancı dil bilgisi, beceriler gibi insan sermayesinin başlıca özellikleri gidilecek olan ülkede göç edecek kişinin iş bulma olasılığını artıran unsurlardır.
4. Göç masraflarını düşüren bireysel özellikler, toplumsal koşullar ve teknolojiler göç sonucu elde edilecek olan kazanımları artıracak niteliktedir, dolayısıyla bunlar uluslararası göçü hızlandıracaktır.
5. Uluslararası göç hareketleri ancak ülkeler arasındaki kazanç ve/veya istihdam oranları farklılığında gerçekleşmektedir.
6. Göç hareketlerini doğuran kararlar, işgücü piyasalarındaki dengesizliğin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
7. Hükümetler, göç hareketlerini gönderen ve kabul eden ülkelerdeki kazançları etkileyecek önlemlerle denetlemektedir. Örneğin, illegal istihdam olanağı durumunda işverenlere ağır para cezaları yüklemek veya göç veren ülkelere geliri arttırmak üzere uzun vadeli gelişme kredileri tahsis etmektir.
Neoklasik modele yönelik eleştiriler nelerdir?
Ampirik çalışmalar göstermiştir ki az gelişmiş ülkelerin en fakir insanları nadiren en zengin ülkelere göç etmektedirler. Daha sık olarak ekonomik ve sosyal değişiklikler olan ülkelerden orta derecede sosyal statülü insanlar göç etmektedir.
Neo-klasik kuramın fayda-maliyet modeli, benzer göçlerin neden eşit derecede fakir bölgelerden olmadığına yanıt verememektedir. Neo-klasik kuram yoğun nüfuslu alanlardan az nüfuslu alanlara göçü öngörmektedir. Ancak Hollanda ve Almanya yoğun nüfuslu olmasına rağmen göç alan ülkelerdir.
Neo-klasik modelin bir sorunu da devletin rolünün normal işleyen piyasayı bozan bir sapma olarak değerlendirmeleridir. Fakat daha çok tarihsel ve çağdaş (contemporary) güçlerin incelenmesi devletin değişmeyen temel bir rol oynadığını (göçlerin başlaması, şekillenmesi ve kontrolünde) göstermektedir.
Neoklasik model, belirli bir grup insanın neden diğer ülkelere değil de belli bir ülkeye gittiğini açıklamamaktadır.
Bu yaklaşımda kültürel ve eğitim anlamındaki farklılıklar da göz ardı edilmektedir.
Bu model temel olarak oldukça bireyselcidir ve varsayımları göçün sosyo-ekonomik ve sosyo-politik boyutunu göz ardı etmektedir.
Yeni ekonomi kuramı nedir?
1990’lı yıllarda Oded Stark tarafından geliştirilen teori göç kararının sadece bireyler tarafından değil, gruplar tarafından verildiğini, özellikle aile ve hane halkının etkili olduğunu, göçün bir aile stratejisi olduğunu öne sürmektedir. Buna göre, aile içinden bir ya da birkaç kişinin göç sürecine katılması ile aile geliri artmakla kalmayıp, aynı zamanda çeşitlenmekte, dolayısıyla bir tür güvence olmaktadır. Bu teori, görece olarak daha iyi gelire sahip kişilerin neden göç ettiklerini de açıklamakta yardımcı olabilmektedir. Gelirini göç süreci için riske edemeyen yoksul aile üyeleri ülkelerinde kalırken, daha fazla harcama yapabilecek üyeler ise göç sürecine katılmaktadır.
Yeni ekonomi kuramına göre, göç etme kararı tek tek bireyler tarafından değil, bir hane halkının tüm fertleri hatta bazen bir topluluğun tümü gibi birbiriyle ilgili çok sayıda kişi tarafından alınmaktadır,
Yeni ekonomi kuramının temel varsayımı, hane halkı gelirini artırmasa bile ailenin girişimleriyle yeni gelir kaynakları oluşturabilmektedir.
Yeni ekonomi kuramına göre ise göç kararı, kolektif bir aile kararıdır. Göçlerde bireyin değil ailenin ve hane halkının karar ve davranışları önemlidir.
Yeni Ekonomi kuramına göre, göçe yol açan temel finansal faktörler hangileridir?
Yeni Ekonomi kuramına göre, göçe üç temel finansal faktör yol açmaktadır: diğergamlık (aileye bağı nedeniyle kişinin kendi çıkarı dışında ailesinin çıkarlarını da düşünmesi ve bu çıkarlar doğrultusunda göç kararı alması), güvence (gelir şoklarını aşabilmek için insani ve sosyal gelişim) ve yatırım (hayat-boyu göç planının bir parçası olarak anavatanda gerçekleştirilmeye çalışılan varlık birikimi).
“Yeni Ekonomi” kuramının göç konusundaki düşünceleri nasıl özetlenebilir?
“Yeni Ekonomi” kuramının göç konusundaki düşünceleri şöyle özetlenebilir:
1. Göç araştırmalarında birey değil, aile, hane halkı ya da üretim ve tüketim alanında kültürel bir birlik gösteren topluluklar temel alınmalıdır.
2. Ücret farklılıkları olmadığı durumlarda da ailedeki riskleri azaltmak amacıyla göçe karar verebilir.
3. Uluslararası göç ve yerel istihdam ya da yerel üretim birbiri ile bağdaşmaz olgular değildir. Hane halkları hem göç hareketine hem de yerel faaliyetlere katılabilir. Hatta göç hareketi yerel ekonomik faaliyetler sermaye sıkıntısı çektiğinde çekici bir çözüm olarak düşünülebilir. Ayrıca, göçmen yollayan bölgelerdeki ekonomik gelişme de göç hareketini azaltan bir durum yaratmayabilir.
4. Ülkeler arasındaki ücret farklılıkları ortadan kalksa bile, uluslararası göç durmayabilir. Göçmen yollayan ülkelerin değişik piyasalarındaki eşitsizlik ve dengesizlikler devam ettiği sürece göç devam eder.
5. Göçmen yollayan ülkelerde uygulanan hükümet politikalarında, fakir hane halkları yararlanamıyorsa, göç etme arzusu artabilir.
6. Gelir dağılımını etkileyen hükümet politikaları ve yeni ekonomik yapılar, bir kısım hanelerin göreli yoksulluk anlayışlarını etkileyerek, onların göç etme isteğini ortadan kaldırabilir.
İkiye Bölünmüş Emek Piyasası Teorisi nedir?
İkiye Bölünmüş Emek Piyasası Teorisi’ne göre uluslararası emek göçü, büyük ölçüde gelişmiş ülkelerdeki talebe dayalı olarak gerçekleşmektedir ve bu toplumlardaki işverenler veya onlar adına hükümetler tarafından başlatılmıştır. Buna göre, göçmen işçi talebi ekonominin yapısal gereksinimlerinden doğar; ücret teklifleri ve uluslararası ücret farkları emek göçünün oluşması için zorunluluk değildir.
Gelişmiş ekonomilerde gerek işgücü piyasasının genelinde gerekse işletme düzeyinde sermaye yoğun sektörler ile emek yoğun sektörlerin varlığına bağlı olarak işgücü piyasasında ikili (tabakalı) bir yapı bulunmaktadır.
Bu teoriye göre gelişmiş ülkelerdeki yerel hiyerarşi sıralamasının en altında yer alan yerli işçiler, istihdamın dalgalı olduğu, düşük ücretli ve genellikle niteliksiz olan ikincil sektör firmalarındaki “küçük düşürücü” işlerde çalışmaktansa, işsiz kalmayı tercih etmektedir. İkincil sektördeki niteliksiz işler için yerli işçi bulamayan işverenler, kendilerini yerel hiyerarşi sıralamasının bir parçası olarak görmeyen ve düşük statülü işleri kabul etmeye hazır olan göçmenlere dönmektedir.
Bu teori göçü, modern sanayi toplumlarının yapısal ihtiyaçlarıyla bağlantılandırmakta ve daha çok gelişmiş alıcı ülkelerin göç motifleri üzerinde durmaktadır. Bu teoriye göre göç alan ülkelerin çekici faktörleri göç veren ülkelerin itici faktörlerinden daha önemlidir.
1970’li yılların sonlarında Michael J. Piore tarafından geliştirilen teori göçün, sanayi toplumlarının sürekli bir gereksinimi olduğunu ileri sürmektedir.
“İkiye Bölünmüş Piyasalar” kuramı, uluslararası göç hareketinin modern sanayi toplumlarının işgücü talebinden ileri geldiğini savunmaktadır.
Piore’nin kurama da ismini veren en önemli varsayımına göre işgücü piyasası iki sektörden oluşmaktadır. Bu modele göre işgücü piyasası iki sektörden oluşmaktadır. Birinci sektördeki işler ağırlıklı olarak yerli işçiler tarafından işgal edilmektedir, göçmenler ise ikinci sektörde yoğunlaşmaktadır. Buna karşılık emek-yoğun ikinci sektörde ise, işçiler istikrarsız ve vasıfsız işlerde çalıştırılmaktadır.
“Bölünmüş iş piyasası” kuramının uluslararası göç ile ilgili ilkeleri nelerdir?
“Bölünmüş iş piyasası” kuramının uluslararası göç ile ilgili ilkelerini özetleyecek olursak;
1. Göç hareketleri, büyük ölçüde gelişmiş ülkelerin işverenleri ya da onların adına hareket eden hükümetler tarafından açıklanan işgücü isteği ve istihdam kararına bağlı olarak oluşmaktadır.
2. Göçmen işçi isteği ekonominin yapısal gereksinmelerinden ve ücret önerilerinden çok istihdam uygulamalarından kaynaklandığı için, uluslararası ücret farklılıkları göçün ne yeterli ne de gerekli koşuludur.
3. Göçmen kabul eden ülkelerdeki düşük düzeyli ücretler göçmen işçi sayısının azalması ile yükselmez. Ücretleri düşük düzeyde tutan faktör, toplumsal ve kurumsal mekanizmalardır.
4. Göçmen işçilerin artması halinde düşük düzeyli ücretler daha da azalabilir, çünkü ücretlerin yükselmesini önleyen toplumsal ve kurumsal mekanizmalar ücret düşüklüğünü önleyememektedir.
5. Hükümetler ücret ve istihdam alanında oluşacak küçük değişiklikler yoluyla uluslararası göç hareketini etkileyemezler. Göçmenler, günümüz endüstri-sonrası toplumun ayrılmaz bir parçasıdır. Göçmenlik alanında değişiklik yapılmak isteniyor ve göç azaltılmak isteniyorsa, bu ancak dünya ekonomisinin yapısında yapılacak değişikliklerle mümkün olabilir.
Göç sistemleri kuramı nedir?
Göç sistemleri kuramı, göç olgusuna uluslararası ilişkiler çerçevesinde, ekonomik ve politik temelli olarak yaklaşan bir kuramsal çerçevedir. Bu kurama göre iki ya da daha fazla ülke karşılıklı olarak göçmen değişimiyle bir göç sistemi ve ilişkiler zinciri oluşturmaktadır. Bu ilişki ve ilişkiler bütünü yakın iki ülke arasında gerçekleşebileceği gibi, birbirileriyle aralarında hayli mesafe bulunan ülkeler ve bölgeler arasında da kurulabilir.
Göç sisteminde yer alan ülkeler coğrafi olarak yakın olmak zorunda değildir, çünkü göç için fiziksel yakınlıktan çok siyasal ve ekonomik ilişkiler daha önemlidir. Yakınlık, bu göç hareketlerini arttırmadığı gibi uzaklık da onlara engel olmamaktadır.
Bir göç sistemi birbirlerinden karşılıklı göçmen alan-veren iki yâda daha fazla ülke tarafından oluşturulur. Bu kurama göre göç hareketi, göç veren ve alan iki ülke arasındaki göçten önceki makro ve mikro düzeydeki ilişkiler temeline dayanmaktadır. Genel anlamda bu yaklaşıma göre, göç veren ve alan iki ülke arasında göçten önce tarihsel, politik ve sosyal bir ilişki mevcut ise göçün gerçekleşme olasılığı çok daha yüksektir. Bu ilişkinin temeli, sömürgecilik dönemine ve sömürge ilişkilerine, ticari ve mali ilişkilere, siyasal ve kültürel bağlara ya da siyasal nüfuz ve askeri işgale de dayanabilir.
Göç sistemi iki veya daha fazla ülkenin göçmenlerini birbirleriyle değişimini ifade etmektedir. Göç sistemleri yaklaşımı, birbirlerine bağlı yerler arasındaki göç akımlarını incelemektedir.
Kısacası, bu kurama göre, göç hareketlerini anlamak için hem mikro hem makro yapılara bakmak gerekmektedir. Makro yapılar, geniş çaplı yapısal faktörleri içermekte, mikro yapılar ise göçmenlerin inançları ve kendi içindeki bireysel hareketlerini kapsamaktadır. Makro yapılar dünya piyasasında devletler tarafından oluşturulan ve göçmen kontrolü ile ilgili olan yasal, politik, ekonomik düzenlemeleri ve ilişkileri/yapıları içermektedir.
Mikro yapılar ise göçmenlerin kendileri tarafından geliştirilmiş enformel ağlardır. Göç ve yerleşme ile baş edebilmek için zincirleme göç (chain migration) kavramı daha önce literatürde kullanılan bu ağlara işaret eder.
Sonuç olarak, göç gerçekleşirken resmi olan bağlar (makro) ile enformel bağlar (mikro) bir araya gelmektedir. Bu makro ve mikro yapılar, aracı yapılar denen bir dizi mekanizmayla birbirine bağlantılıdır. İşçi bulma örgütleri, avukatlar, acenteler, kaçakçılar ve diğer aracıların birleşmesiyle bir göç endüstrisi ortaya çıkarır.
Bu kuram göç hareketlerinin genellikle veren ve alan ülke arasında sömürgecilik, siyasal etkileşim, ticaret, yatırım ya da kültürel bağlara dayanan ve önceden var olan bağlantılar üzerinden ortaya çıktığını savunmaktadır.
Göç Sistemi yaklaşımı, belirli bir akımı veya gidilmek istenen yeri diğer olası akım veya gidilmek istenen yerler bağlamına koyarak, göç akımının her iki ucunu da inceler ve ilgili alanlar arasındaki bütün bağlantıları göz önüne alarak, sadece insanların hareketini değil ayrıca bilgi, mal, hizmet ve fikirlerin de hareketini içerir. Bu bağlantılar devletler arası ilişkiler, sosyal karşılaşmalar, aile ve sosyal ağlar olarak sınıflandırılabilir.
Sonuç olarak, göç sistemleri teorileri esas olarak göçe neden olan, onu şekillendiren ve devam ettiren faktörler üzerine odaklanmıştır.
Göç sistemleri kuramının üç ana özelliği hangileridir?
Faist, göç sistemleri kuramının üç ana özelliğinden söz etmektedir:
1. Göç sistemleri kuramı göç sistemlerindeki süreçler üzerine yoğunlaşmaktadır. Hareket bir-defalık bir olay değildir, aksine zaman içinde bir olaylar silsilesini barındıran aktif bir süreçtir. Bu kuram, göçün içindeki bir parçada görülen değişimin bütün sistemleri etkilediği, döngüsel, birbirine bağlı, gelişim anlamında karmaşık ve kendi kendini değiştiren sistemler üzerine vurguda bulunan düşüncelere yönelmektedir Mesela bu hipotez, uluslar arası göçün bir kez başladı mı neden kendi-kendini besleyen bir süreç haline dönüştüğünü kısmen açıklamaktadır.
2. Göç sistemleri kuramı insanlardan ziyade ülkeler arasındaki bağlantıların varlığı üzerine, mesela ticaret ve güvenlik anlaşmaları, kolonyal bağlarla mal, hizmet, bilgi ve fikir akışlarına vurguda bulunmuşlardır. Bu bağlantılar genelde göç akıntıları meydana gelmeden mevcutturlar. Anayurt tekrardan göç alan bir ülkeye dönüşebilir, özellikle de genelde uluslararası göç içindeki yükse geri dönüş oranları sebebiyle.
3. Son olarak sistem kuramcıları toplumsal ağ kuramını güçlü bir biçimde uygulamıştır. Bir ağ, bir bireysel ya da kolektif aktörler -bireyler, aileler, şirketler ve ulus-devletler bütünü olarak ve onları birleştiren ilişkiler anlamında tanımlanır.
Dünya Sistemi Göç Kuramı kim tarafından ortaya atılmıştır?
Dünya Sistemi (Merkez-Çevre) Göç Kuramı, 1970’li yıllarda Wallerstein, Amin, Galtung, Castle ve Kosack tarafından ortaya atılmış ve 1980’li yıllarda Castles, Sassen ve Portes gibi akademisyenler tarafından geliştirilmiştir.
Wallerstein’a göre uluslararası göçün kökeni nedir?
Wallerstein’a göre uluslararası göçün kökeni, ulusal ekonomilerde ortaya çıkan ikili pazar yapısı değil, 16. yy’ dan bu yana genişleyen dünya pazarıdır. Kuramın geliştirdiği şemaya göre, merkezdeki kapitalist ağlar, kapitalist olmayan toplumların çevre dokularına sızmaya başlayınca çevredeki nüfus göç etmeye başlar. Buna göre, dünya sistemi teorisinde çevre ülkelerinin kontrolünde bulunan hammadde ve işgücü kapitalist yayılmanın sonucunda merkez ülkelerin kontrolüne geçmektedir. Gelişmiş merkez ülkelerde işçi açığı olması halinde, yoksul çevre ülkelerden merkez ülkelere işçi göçleri ortaya çıkmaktadır. Bu süreç, sömürgecilik olgusuyla da çok yakından ilgilidir.
Dünya Sistemi Kuramı'nın temelleri hangi görüşe dayanmaktadır?
Entellektüel temellerini Marksist ekonomi-politikten alan dünya sistemi kuramı, dünya ekonomisindeki eşitsiz ekonomik ve siyasal güç dağılımına vurgu yapmaktadır. Göç, sermaye için bir çeşit ucuz emek olarak görülmektedir. Ayrıca göç, zenginleri daha da zengin yapmak için eşitsiz kalkınmanın ve yoksul ülkelerin kaynaklarının sömürülmesinin devamlılığını sağlamaktadır.
Dünya Sistem teorisinin dünyayı merkez ve çevre olmak üzere ikiye ayırmasının sebebi nedir?
Dünya sistem teorisi, dünyayı merkez ve çevre olmak üzere ikiye ayırmaktadır. Wallerstein’ın yaklaşımı çerçevesinde, merkez ülkeler, ekonomik ve sosyal olarak gelişmiş ve genel olarak da kapitalist ilişkiler sistemini uygulayan ülkelerdir. Çevre ülkeler ise kapitalist ağlar ve değerler ile kuşatılmış ve merkez ülkelere bağımlı olan ülkelerdir. Merkez ve çevre ülkeler kapitalist değerler ve ekonomik zorunluluklar sistemi çerçevesinde karşılıklı olarak birbirlerine bağımlılık ilişkisi içerisindedirler. Çevre ülkeler merkez ülkelerin sürekli kapitalist gelişimi için ihtiyaç duyulan bir konumdadır. Bağımlılık sistemi içerisinde merkez ülkeler, ucuz işgücü, hammadde ve üretilen malın pazarlanması için çevre ülkelere ihtiyaç duymaktadırlar. Çevre ülkelerden gelen hammadde, çevre ülkelerden gelen ucuz işgücüyle işlenerek maliyet düşürülmekte ve düşük maliyetli bu ürünler ülke içinde tüketilmekte ya da diğer ülke pazarlarına ihraç edilmektedir.
Dünya Sistemleri Kuramı hangi ilkelere dayanmaktadır?
Özetleyecek olursak, dünya sistemleri kuramı şu ilkelere dayanmaktadır:
1. Küreselleşen ekonomi kapsamında kapitalizmin çevre ülkelere yeni pazarlar, hammadde ve emek arayışı içinde sızarak, var olan yapıları, sermaye birikiminin mantığı içinde dünya piyasasına entegre etmesi, bu bölgelerde var olan sosyal ve ekonomik yapıları bozar ve insanları geleneksel geçim yollarından yoksun bırakarak göçe zorlar.
2. Kapitalizmin çevre ülkelere girmesiyle, kırsal kesimde rekabete ayak uydurabilen daha büyük işletmeler ayakta kalırken, orta ve küçük ölçekli işletmelerin çökmesiyle geçim araçlarını kaybeden işsiz köylü kitlesi ya aynı ülkede kırsal bölgelerden kentlere ya da ülke dışına göç eder.
3. Gelişmiş dünyanın kapitalist piyasa sisteminin çevre ülkelerine girişi, uluslararası göç akımını harekete geçiren doğal bir süreçtir. Kapitalizmin çevre ülkelere daha çok ucuz emek arayışı içinde sızması ve ekonomik ve finansal piyasaların yayılması uluslararası göçü arttırır.
4. Uluslararası işgücü akımı, uluslararası mallarla sermayenin akımını ters yönde izlemektedir. Kapitalist yatırım, çevre ülkelerinde köklerinden kopmuş, göçe hazır bir nüfus yaratmakta, bunun sonucunda ulus-ötesi hareketler doğmaktadır.
5. Uluslararası göç, piyasa ekonomisinin küreselleşmesinden kaynaklandığına göre, bu göçü önlemenin bir yolu, hükümetlerin deniz aşırı yatırım alanları ile çok uluslu şirketlerin finans faaliyetlerini denetlemektir.
6. Kapitalist ekonomiler kendi sınırlarının ötesinde yaptıkları yatırımları korumak için, gerektiğinde siyasal ve askeri müdahaleler başarısızlığa uğradığında bu kez merkez ülkelere yönelen sığınmacı ve mülteci göçlerine yol açmaktadır. Bu da uluslararası göçü besleyen bir başka faktördür.
7. Kapitalist dünya sisteminin ülkeler ve bölgeler arasında yarattığı ve derinleştirdiği eşitsizlikler ve göç veren ve alan ülkelerin yoksulluk ve refahları birbirlerinden bağımsız olgular değillerdir. Arada nedensel bir ilişki vardır. Göç veren ülkelerin yoksulluğunun nedeni, göç alan ülkenin o ülkelerin ekonomi ve politikalarına yaptıkları müdahalelerdir.
Massey, göç ağını nasıl tanımlamaktadır?
Massey, göç ağını göçmenlerin aileleri, arkadaşları ve ülkelerinde kalan yakınları ile karşılıklı ilişkilerinin bir bütünü olarak tanımlamaktadır. Bu ağlar, göç sürecinin maliyetini ve risklerini azaltarak göç kanalları oluşmasına yol açmaktadır.
Wilpert'e göre göçmen ağı nasıl çalışmaktadır?
Wilpert’e göre göçmen ağı şu şekilde çalışmaktadır: “Öncü göçmenler öncelikle göç veren ve alan toplumları birbirine bağlayan bir altyapı oluştururlar ve bu bağlantı göç veren toplumdaki diğer bireylere göçme olanağı sağlar. Yeni göç dalgaları, kurulmuş bu ağı harekete geçirir ve sonradan göç edenler ilk gelenlerin tecrübelerinden yararlanırlar. Zamanla göç kendi kendini devam ettiren bir hal alır”
Göçmen ilişkiler ağı kavramı neyi ifade etmektedir?
Göçmen ilişkiler ağı kavramı, terk ettikleri kendi ülkeleri ile yeni yerleştikleri ülkelerde eski göçmenler, yeni göçmenler ve göçmen olmayan kişiler arasında ortak köken, soydaşlık ve dostluk bağlarından oluşan kişiler arası bağlantıları ifade etmektedir.
Göçmen ilişkiler ağı kuramının dayandığı temel prensipler hangileridir?
İlişkiler ağı kuramının dayandığı temel prensipler şöyle sıralanabilir:
1. Göçmen ilişkiler ağları, göç hareketini özendirmek yoluyla göç etme isteğini sürekli olarak canlı tutmakta ve yaygınlaştırmaktadır.
2. Ücret farklılığı önemini kaybetmektedir çünkü göçmen ilişkiler ağı göçün yol açtığı masrafları ve içerdiği riskleri azaltmaktadır. Göçmen ağları, göçmenleri, göçün verdiği rahatsızlıktan ve masraflardan önemli ölçüde rahatlatırlar. Göçmenlerin gittikleri yerlerde uyumları için kolaylık sağlarlar.
3. Kendi anayurtlarındaki potansiyel göçmenler ve ağa yeni katılanlar için yabancı toplumdaki fırsatlar ve resmi yapılanmalar hakkında haber kanalları gibi hizmet verirler.
4. Göçmenler arasında ilişkiler ağı bir kez kurulduğunda, hükümetlerin bunu denetlemesi ve kontrol etmesi oldukça zordur. Göç alan ülkenin benimsediği göç politikaları ne olursa olsun, göçmen ilişkileri ve örüntüleri oluşmaya devam etmektedir.
5. Göçmen ilişkiler ağı, gönderen ülke topluluğunu daha fazla temsil eder hale gelebilmektedir. Göçmen ilişkiler ağı pekiştikçe, göçün sosyo-ekonomik nedenleri belirsizleşmeye başlamaktadır.
6. Göçmenlerin aile birleşmeleri yoluyla bir araya gelmesini hedefleyen politikalar göçmen ilişki ağları gittikçe daha da güçlendirmektedir. Çünkü belli bir ilişkiler ağına ya da göçmen ailesine mensup olan bireylere özel giriş hakkı tanınmaktadır.
7. Ağlar, zaman zaman göçmenleri yeni gittikleri toplumdan yalıtırlar ve onların kendi yurtlarıyla ilişkilerinin devamını sağlarlar.
8. Ağlar, göçün başlangıcını ve hedef yerini etkileyerek önemli ölçüde kimlerin göçeceğini belirlerler. Bu anlamda göçün hızını ve büyüklüğünü önemli oranda belirlemektedir.
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Gün önce comment 0 visibility 628
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 5 Gün önce comment 0 visibility 1158
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 19892
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 2 visibility 1356
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 723
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25770
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14640
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12596
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12582
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10536