Eğitim Sosyolojisi Dersi 4. Ünite Özet

Eğitim Ve Toplumsal Değişme

Giriş

Siyasal sistemler bağlamında eğitimin iki temel görevi vardır. Bunlardan biri olan siyasal sosyalleştirme, eğitim yoluyla topluma hazırlanan bireylerin tutum ve davranışlarını toplumda hakim olan siyasi ideallerle uyumlu hale getirme işlevidir. Eğitimin bir diğer temel işlevi ise toplumda egemen olan siyasal sistemin sürmesini sağlayacak siyasal seçkinlerin veya liderlerin yetiştirilmesidir.

Eğitimin siyasal işlev ve görevlerinin yanı sıra özel ve kamusal üretim mekanizmalarının ihtiyaç duyduğu nitelikli insan yetiştirerek ekonomik sistem ile arasında karşılıklı bir ilişkisi vardır. Buna ek olarak eğitim sistemi kültür dediğimiz toplumsal mirası yeni kuşaklara aktarma görevini de üstlenmiştir. Bu sebeple eğitime kültürleme süreci denebilir.

Eğitimin Bireysel İşlevleri

Eğitimin bireyler açısından yürütmekle yükümlü kılındığı dört önemli işlevi vardır. Dünyadaki tüm ulusal eğitim programları bu dört işlev esas alınarak geliştirilmiştir. Bunlar:

1.Entelektüel Gelişim

2.Vatandaşlık Eğitimi

3.Mesleki Hazırlık

4.Bireysel Gelişimdir.

Entelektüel Gelişim: Bireylerin zihinsel ve entelektüel potansiyellerinin ortaya çıkarılması ve işlenmesi eğitime yüklenen “entelektüel gelişim” işlevi olarak adlandırılır.

Vatandaşlık Eğitimi: Demokratik haklarının olduğu kadar yükümlülüklerinin de bilincinde, ülkesinin ve yakın çevresinin kalkınma ve gelişmesinde katkıda bulunan vatandaşlar yetiştirmek de yine eğitimin işlevleri arasındadır.

Mesleki Hazırlık: Bireylerin ekonomik olarak üretken hale gelebilmeleri için ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda belirli mesleklere yönlendirilmesi ve hazırlanması eğitimin işlevleri arasındadır.

Bireysel Gelişim: Bireylerin mutlu ve sağlıklı bir yaşam sürmeleri için belirli alanlarda kendilerini geliştirmeleri, spor, sanat, müzik, vb. alanlarda bilgi ve becerilerle donanmaları konusunda da eğitimin üstlendiği roller vardır. Bu roller eğitimin bireysel gelişim işlevi olarak bilinir.

Eğitimin toplum ile olan ilişkisi tek yönlü değildir. Eğitim ve okul süreçleri bazen içinde bulunduğu toplumun aynası olarak görülürken, bazen de toplumu değiştirip dönüştüren bir süreç halini alabilmektedir.

Toplumumuzda bazı durumlarda eğitimin kendisinden beklenen “dönüştürme “ görevini yerine getirmediğinden yakınılırken, bazı durumlarda ise eğitim sisteminin oldukça tutucu, koruyucu ve sürdürücü olduğundan şikâyet edilir. Bahsedilen bu tartışma konularını derinleştirmek için bazı felsefi düşünceleri gözden geçirmek ve bu gözlüklerle eğitim ve toplum ilişkisini incelemekte fayda vardır.

Değişim: Evrim mi, Devrim mi?

Sosyoloji disiplinin kurucularından olan Emile Durkheim eğitimin toplumun yeniden inşası görevinin olduğu düşüncesini reddederek, onun aksine toplumu sürdürme görevinin olduğu düşüncesini savunur. Emile Durkheim eğitimi toplumun bir aynası olarak görmektedir. Başka bir deyişle Emile Durkheim’a göre eğitim toplumu değil, toplum eğitimi şekillendirmektedir. Yine Durkheim’ın görüşüne paralel olarak Neo-Marksist görüşte eğitimin temel işlevinin kapitalist üretim ilişkilerini yeniden üretmek ve sürdürmek olduğunu iddia eder. Eleştirel ve Radikal görüşler de yine benzer şekilde eğitimin değiştirme ve dönüştürme işlevinin olduğunu, ancak kapitalist toplumlarda eğitimden beklenen bu işlevin gerçekleşemeyeceğini söylerler.

Değişim kavramı üzerine yapılan bu tartışmalar, iki farklı form üzerinde nadiren fikir birliğine sahiptirler.

1.Nicel Değişim

2.Nitel Değişim

Nicel Değişim: Evrimsel değişim kavramına karşılık gelir. Bir şeyin şeklinde, formunda gerçekleşen değişimdir.

Nitel Değişim: Devrimsel ve dönüşümsel bir değişim kavramına karşılık gelir. Bir şeyin özünde, genetik kodunda, kültür ve değerlerinde gerçekleşen değişimdir.

Smith (1990) değişimi açıklarken morfogenetik ve morfostatik kavramlarını kullanır. Morfogenetik değişim bir şeyin özünde, genetik kodunda, kültür ve değerlerinde gerçekleşen değişimdir. Morfostatik değişim de bir şeyin şeklinde, formunda gerçekleşen değişimdir. Öze ve o şeyin genetik koduna işlemez. Dolayısıyla Smith radikal ve devrimsel bir değişim ile uzun süreli bir evrimsel gelişimden bahseder.

Tushman ve Romanelli (1985) de değişimi, birbirini izleyen evrimsel ve devrimsel süreçlerin iç içe geçmesiyle açıklanabilecek diyalektik bir süreç olarak tanımlar.

Diğer taraftan değişime kaotik bir süreç olarak bakan bilim insanları da vardır. Bu bilim insanlarından olan Prigogine ve Sanders değişimi çözülen yapılar kuramına göre açıklamaktadırlar. Ortaya attıkları çözülen yapılar kuramı belirlemeci görüşlerin tersine değişimi karmaşık, kaotik ve önceden kestirilemeyen bir süreç olarak tanımlarlar.

Eğitim ve Toplumsal Değişme

Her sistem örgüt, çevre, girdi, süreç/dönüştürme, çıktı ve geri bildirim olmak üzere altı ögede oluşur. Eğitim sistemindeki örgüt okul olarak düşünüldüğünde, her okul bir takım gidiler alır. Bu girdiler öğretim programları, öğrenci, öğretmen, fiziksel alt yapı, mali kaynaklar gibi unsurlar olarak düşünülebilir. Tüm bu unsurlar okul denen örgüt içerisinde çeşitli etkileşim halinde bulunurlar. Tüm bu unsurların bir ürüne dönüştüğü yer de sınıf olarak tanımlanabilir. Bu süreçten sonra ortaya çıkan çıktılar ise kalıcı öğrenme, davranış ve tutum değişiklikleridir. Tüm bu süreç sonunda geri bildirim için de yılsonu değerlendirme sınavı yapılır.

Bu mekanizma bağlamında eğitim ve toplum ilişkisi de şöyle açıklanabilir. Eğitim ve okul sistemi bilgi/teknoloj, siyaset, ekonomi gibi alt boyutlardan oluşan çevreden girdilerini alır, bir dönüştürme olarak tanımlanan sınıfa giren bu girdiler işlenir daha sonra yine çevreye ekonomi, siyaset gibi alt boyutlar olarak çevreye çıktılarını sunar. Bunun yanında geri bildirim süreciyle de bir düzeltme işlevi yerine getirilir.

Toplumun Yansıması Olarak Eğitim ve Okul Sistemi (Tutucu/Yansıtıcı İşlev)

Her ülkede toplum, eğitim sisteminden ekonomik gereksinimlerine göre yetişmiş nitelikli insan gücü yetiştirmesini bekler. Eğitim ve okul sisteminden, bireyleri dönüştürerek yeni bilgi ve becerilerle donatarak yaratıcı ve üretken bireyler haline getirmesi beklenir.

Kuramsal açıdan bakıldığında eğitim ve okul sistemi ile toplum arasında toplum lehine tutucu/yansıtıcı bir ilişkinin olduğuna ilişkin iki temel kuram vardır:

1.Yapısalcı-işlevselci kuram

2.Radikal kuram

Yapısalcı-İşlevselci Kuram: Bu kurama göre toplum aynı insan vücudu gibi çeşitli organlardan, yani birbirine bağlı ve ilişkili olan örgütlerden oluşmaktadır. Toplumu oluşturan birbiri ile ilişkili bu alt sistemlerin her biri üzerine düşen görevi yerine getirdiği ve doğru işlediği zaman sistem de belirli bir düzende işlemesini sürdürür.

Yapısalcı-işlevselcilere göre alt sistemlerde veya örgütlerde oluşan ani değişimler bir takım bozulmalara ve deformasyonlara yol açabilir. Bundan dolayı bu kuramı savunanlar yavaş gerçekleşen değişimi, radikal, köklü, hızlı değişime oranla daha fazla tercih ederler.

Yapısalcı-işlevselcilere göre eğitim ve okul sistemi, toplumu oluşturan alt sistemlerden birisidir; toplumun ortak amaçlarını gerçekleştirebilmek için üzerine düşen işlevleri yerine getirmelidir. Bu kurama göre eğitimin temel işlev, toplumun sürdürülebilirliğine hizmet etmektir. Bundan dolayı okul sistemi toplumun aynasıdır ve toplumu yansıtır. Bu kuramın temsilcilerinden olan Henry Levin eğitim-toplum ilişkisine, eğitimin toplumu değiştirmekten çok yansıttığını ileri süren “karşılıklılık ilkesi” ile bakar.

Bu açıklamalardan hareketle yapısalcı-işlevselci kurama göre okul veya eğitim sisteminin sosyalizasyon ve toplumun ihtiyaç duyduğu gerekli donanıma sahip insan yetiştirme olmak üzere iki görevi

Radikal Kuram: Radikal kurama göre modern kapitalist toplumlar eşitsizlik üzerine inşa edilmiştir. Kapitalist toplumlarda üretim araçları sadece belli bir kesiminde toplanmıştır ve siyasete, ekonomiye, kültürel çalışmalara bu kesim yön verir.

Bu kurama göre okul sadece bireylerin zihinsel ve bilişsel özelliklerini geliştirmez. Bireyleri kapitalist toplumun sürmesine hizmet edebilecek tutumlarla donatmak, kapitalist toplumlarda okulun asıl amacıdır. Kapitalist toplumlarda üretim araçları belli bir kesimin elinde olduğu için ve diğer kesimlere göre çok daha fazla zengin oldukları için sadece bu kesime mensup çocuklar iyi şartlarda eğitim görür ve üst yönetici kademelerine getirilirler. Başka bir deyişle okul sistemi toplumdaki eşitsiz düzenin sürdürülmesine de hizmet eder.

Sonuç olarak her ne kadar birbirinden çok farklı olsalar da bu iki kuram eğitim sistemi-toplum ilişkisi noktasında fikir birliği içerisindedir. Her iki kuram da eğitim sisteminin temel görevinin var olan düzenin devamını sağlamak olduğuna inanır.

Toplumsal Değişim ve Dönüşüm Aracı Olarak Eğitim ve Okul Sistemi (Değiştirici/Dönüştürücü İşlev)

Eğitimin, bireylerin bilgi ve becerilerini geliştirmeye dayanan toplumsal kalkınmada en önemli araç olduğuna inanan görüşler yine batılı ekonomistlerden gelmiştir. Bu anlamda ilk çalışmalara 1960lı yıllarda Amerikalı ekonomistler imza atmıştır.

Amerikalı ekonomistlerde Schultz ve Denison’ın öncülük ettiği çalışmalar daha sonra eğitim-toplum ilişkisinde İnsan Sermayesi Kuramı olarak yerini almıştır. İnsan sermayesi kuramı, bireylerin bilgi ve becerilerle donatılarak toplumsal gelişme ve kalkınmanın sağlanabileceğini ileri sürer. Kuram şu varsayımlar üzerine temellendirilmiştir:

  • Eğitilmiş insan daha üretkendir.

  • Daha üretken birey daha çok kazanır.

  • Dolayısıyla, daha üretken ve daha çok kazanan bireylerden oluşan bir toplum daha hızlı kalkınır.

İnsan sermayesi kuramına göre eğitim ve okul sistemi bireyler arasında başlangıçta var olan ve sosyo-ekonomik farklılıklardan kaynaklanan eşitsizlikleri azaltma araçlarından birisidir.

Dore (1976) insan sermayesi açısından eğitimin ekonomik işlevini şöyle açıklamaktadır:

  • Belirli bir düzeyin üstünde okullaşma oranına sahip toplumlar daha çok kazanır.

  • Bireylerin kazanç düzeyi onların üretkenlik kapasitesinin doğrudan bir yansımasıdır.

  • Okullaşma bireylerin okullaşma kapasitesini arttırır.

  • Bir toplumun ekonomik kalkınması o toplumun bireylerinin üretkenlik kapasitesi ile doğru orantılıdır.

  • Daha çok okullaşma oranı daha fazla toplumsal ve ekonomik kalkınma demektir.

Kısaca insan sermayesi kuramına göre eğitim-toplum sistemi öncelikle doğrudan bireyi, bireyler aracılığı ile de toplumu değiştirme ve dönüştürme işlevlerini başka bir deyişle insan sermayesi açısından ekonomik kalkınma işlevini başarıyla yerine getiren toplumsal bir kurum olma özelliğini gösterdiği söylenebilir.

Değiştirici/Dönüştürücü Liderlik Kaynağı Olarak Eğitim ve Okul Sistemi

Eğitim ve okul sisteminde var olan toplumsal, siyasal ve kültürel yapıyı koruyan bireyler yetiştirme rolü ile değişim ve dönüşümlere ilişkin gelişmelerin farkında olan bireyler yetiştirme rolü arasındaki çelişki kimi zamanlar batılı Avrupalı sömürgeci devletleri sıkıntıya sokmuştur. Çünkü batılı devletler sömürdükleri ülkelere kendi ihtiyaçları için nitelikli insan kaynağı yetiştirmek için aynı zamanda eğitim sistemlerini de götürmüştür. Sömürülen ülkedeki yerli halktan bazıları batılı devletlerin getirmiş olduğu eğitim sistemlerinden geçerek ya ulusal kurtuluş mücadelelerin liderleri olmuşlar ya da beyaz elitlerle etkileşime geçerek ülkelerinden kovmuşlardır.

Buna benzer şekilde bir ülkede hakim olan siyasal rejimin koruyucusu ve kollayıcısı olarak yetiştirilmek istenen bireylerden bazılarının aynı sistemi yıkan liderler haline gelmeleri de eğitim ve okul sistemlerinin beklenmeyen veya istenmeyen çıktılarındandır.

Genel olarak dönüştürücü liderler ticari, askeri veya dini konuların bir veya bir kaçında iyi eğitim almış insanlar olarak görülmektedir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v