Göçmen Ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmet Dersi 8. Ünite Özet

Göçmen Ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmetler: Eğitim

Göçler Çağında Eğitim

Eğitim soyut bir kavram olduğu için değişik açılardan algılanmış ve farklı biçimlerde tanımlanmıştır. Öz olarak eğitim, bireylere önceden belirlenmiş amaçlar doğrultusunda planlı bir biçimde davranış değişikliği kazandırma süreçlerinin toplamı olarak tanımlanmaktadır. Önceden belirlenmiş amaçları ve planlı davranış değişikliğini vurgulayan bu tür tanımların yanı sıra Freire (2014) ve Spring’in (1997) vurguladığı üzere eğitimin, bireylerin özgürleşme süreci bağlamında tanımlanması da söz konusudur. Buna göre eğitim, temel hedefi bireysel özerkliğin artırılması olan ve bireyin yeteneklerini geliştirdiği, özgürleştiği süreçler toplamıdır. İnsanların yeni yerlere göç etme nedenleri arasında daha iyi bir yaşam tarzına kavuşmak, iyi bir sağlık imkânı ve iyi bir iş bulmak gibi gerekçelerin yanı sıra nitelikli bir eğitim arayışı da önemli bir yere sahip olmuştur.Göç edilen ülke toplumu uyumsuzlukları nedeniyle göçmenleri sorun kaynağı olarak görürken ne göç edilen kültüre ne köken kültürlerine tam olarak ait olamayan bireylerde ruhsal gerilimler ortaya çıkmaktadır. Batı Avrupa’da yaşanan uluslararası göç sürecinde başlangıçta yalnız olarak göç eden bireyler, ülkeler arasında yapılan anlaşmalarla ve aile birleşimine ilişkin düzenlemelerle eşlerini ve çocuklarını da yanlarına almaya başlamıştır. Böylece göçmen çocuklarının eğitim sorunları gündeme gelmiştir. Günümüzde göç etmek durumunda olduklarından dolayı aile üyelerinden, arkadaşlarından ayrı düşmüş, yerlerinden olmuş yüz binlerce çocuk mülteci kamplarında yaşamaktadır. Göçün sonucu olarak temel hizmetlerden yararlanamama gibi etkenler özellikle sığınmacı çocukları risk altında bırakmakta, öğrenme süreçlerini kesintiye uğratmakta ve eğitim açısından dışlanmaya maruz bırakmaktadır.

Çokkültürlülük ve Eğitim

Göçler çağında bütün toplumlar kültürel açıdan giderek daha çeşitli hâle gelmiştir. Çok sayıda farklı kültürden gelen bireyler bir arada yaşamak durumundadır. Eğitim sistemlerinin de bu çeşitliliği karşılayabilmeleri beklenmektedir. Okullar giderek daha yoğun bir biçimde çeşitlenen öğrencilerinin gereksinimlerini karşılama zorunluluğunu hissetmektedir. Bu bağlamda eğitim sistemleri de çeşitliği yansıtacak biçimde yeniden düzenlenmektedir. Çokkültürlü eğitimin bazı biçimlerine 19.yy.da dahi rastlanmaktadır ancak çokkültürlü eğitimin 1960’lardaki Sivil Haklar Hareketi’ni takiben farklı ırklara ve etnik gruplara karşı duyarlılığın arttığı 1970’lerde biçimlenmeye başladığı söylenebilir. Çokkültürlü eğitim programları; ABD, Kanada, Almanya, Avustralya, İngiltere gibi çok uluslu ve çokkültürlü ülkelerde okulöncesi sınıflardan itibaren uygulanmaya başlanmıştır. Küresel göçlerin, nüfus hareketliliğinin ve iletişim teknolojilerindeki dönüşümlerin sonucunda toplumlar giderek daha fazla çeşitlilik kazanmıştır. Bu durum eğitim programlarının bu çeşitliliği yansıtması zorunluluğunu ve bir arada uyum içerisinde yaşamaya dönük eğitsel hedefleri gündeme getirmiştir. Çokkültürlü eğitim aynı zamanda eğitim sisteminde eşitlik, saygı ve barış temelinde köklü dönüşümler hedefleyen bir reform hareketi niteliğindedir. Çokkültürlü eğitim, özeleştiri yapabilme, başkalarına saygı, farklı düşünce ve yaşam biçimlerine ilişkin duyarlılık ve etnik-merkezcilikten uzaklaşma amacına yönelik olarak yürütülen etkinlikler bütünü niteliğindedir.

Göçler Çağında Sosyal Hizmetler ve Eğitim

İnsanların ve toplulukların, iletişim ve ulaşım teknolojisindeki gelişmelerin sonucunda artan bir hızda ulusaşırı hareketlilik kabiliyetine sahip olduğu günümüz koşullarında eğitim ve sosyal hizmetler arasındaki etkileşimin de bu hareketlilik tarafından biçimlendirildiği ifade edilebilir. Gerçekte sosyal hizmetler, kaynaklandığı temel ilkeler, hedefleri ve meşgul olduğu gruplar nedeniyle olduğu kadar eğitsel boyutları olan işlevleri nedeniyle de eğitim süreçleri ile yakından ilişkilidir. Sosyal hizmetler alanı ve eğitim karşılıklı ilişkilere sahiptir. Eğitimcilerle sosyal hizmet uzmanlarının birlikte çalışmasını gerektiren karmaşık sorunlar söz konusudur. Aynı zamanda sosyal hizmet etkinliklerinin eğitsel işlevleri de bulunmaktadır. Göç, sosyal hizmetler ve eğitim süreçlerini ya da eğitim kurumlarını bir araya getiren önemli bir olgudur. Dış göç ya da iç göç sonucunda yaşadığı yeri terk ederek yeni bir toplumsal düzenin içinde yaşamak zorunda kalan göçmenler doğal olarak eğitim bağlamındaki sosyal hizmetlere de gereksinim duymaktadırlar. Göçmen sayısının giderek artmasıyla birlikte, okullarda görev yapan sosyal hizmet uzmanları da giderek daha çok kültürlü bir hâle dönüşen öğrenci topluluklarının toplumsal-duygusal gereksinimlerini karşılama zorluğu ile karşı karşıya kalmaktadırlar.

Sosyal Pedagoji

Toplumsal açıdan sorunlu çocuk ve gençlerin okul dışı eğitimi ile ilgilenen sosyal pedagoji, gençlik hizmetleri ve aile hizmetleri kapsamında eğitim boyutuyla yürütülen etkinlikleri de kapsamaktadır. Sosyal pedagoji kavramının tarihi, 1900’lere, Alman eğitimciler Karl Mager ve Adolph Diesterweg’e kadar gider.Sosyal pedagoji, sosyal koşulların eğitim yoluyla etkilenebileceği düşüncesine dayanmaktadır. Sosyal pedagoji toplumsal gereksinimler konusunda değer katabilmeyi hedeflemektedir.

Okulda Sosyal Hizmet

Okulda sosyal hizmet, çocukların sorunlarının çözülmesi yoluyla daha başarılı bir eğitim yaşamları olmasını hedeflemektedir. Okulda sosyal hizmet çalışmalarının ilk örnekleri 20. yy başlarında ABD’de görülmüştür.Okulda sosyal hizmetlerin mesleki standartları, Amerikan Sosyal Hizmet Uzmanları Birliği tarafından 1978’de geliştirilmiş ve 1992’de yenilenmiştir. Buna göre sosyal hizmet uzmanı, okuldaki eğitim ekibinin bir üyesi konumundadır ve öğretmenler, yöneticiler, psikolojik danışmanlar, psikologlar ve ailelerle birlikte çocukların okuldaki sosyal, duygusal, davranışsal ve uyumsal gelişimlerini sağlamak için çalışmaktadır. Okulda sosyal hizmetler, bireysel, aile ile grup terapisi, vaka yönetimi, öğretmen ve sınıf desteği, çocuk ve aile desteği düzeylerinde; koruyucu, önleyici, değiştirici, geliştirici, destekleyici, tedavi ve rehabilite edici hizmetleri kapsamaktadır. Okulda sosyal hizmet etkinliklerinde ekolojik sistem yaklaşımı yaygınlaşmaktadır. Bu yaklaşıma göre, çocuklar ve gençler davranışlarını etkileyen geniş çevrenin bir parçası olarak değerlendirilirler ve müdahale için çoklu sistemlerin etkileşimi gerekli görülür. Alanyazına göre, okulda sosyal hizmet bağlamında okula dayalı müdahale, üç boyutta ifade edilmektedir; Birinci boyutta; tüm okula yönelik, genellikle sınıf ortamında olumsuz davranış ve sorunların ortaya çıkmasını engellemeye dönük, öğretmen sosyal hizmet uzmanı ya da diğer profesyonellerce yürütülen müdahaleler yer almaktadır. Öğrencilerin çoğu bu aşamadan öte bir müdahaleye gereksinim duymazlar. İkinci boyutta; daha yoğun ve daha küçük terapatik gruplara yönelik ve belirli bir probleme odaklanan müdahaleler söz konusudur. Üçüncü boyutta yoğun ve bireyselleştirilmiş müdahaleler yer alır. Çok az sayıda öğrenci bu boyuttaki müdahalelere gereksinim duyar.

Göçmenler ve Sığınmacıların Eğitim Sorunları

Eğitim hakkı, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Çocuk Hakları Bildirgesi gibi uluslararası belgelerde ifade edilmiş ve uluslar arası toplum tarafından yerine getirilmesi taahhüt edilmiş temel bir insan hakkıdır. Göçmenlik, göçmen ailelerin geldikleri kültürlerin farklı olması, göç etme nedenlerinin çeşitliliği, gidilen ülkelerin farklı kültürel normlar sunması ve göçmenlerin sosyoekonomik farklılıkları nedeniyle oldukça karmaşık bir olgudur. Göçün ve göçmenliğin karmaşık doğası çok sayıda farklı problemin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Bu sorunların önemli bir kesimi eğitim olgusuyla yakından ilişkilidir. Göçmen anne-babalar ve çocukların eğitim olgusuna bakışları ise oldukça olumludur. Göçmenler eğitimi gelecekteki yaşamları için çok önemli bir unsur olarak görürken barışın ve istikrarın gelmesinde rol oynayacak bir süreç olarak da önemsemektedirler. Göçün eğitim açısından yol açtığı sorunlar iç göç ve dış göç bağlamında ele alınabilir. Göç türlerinin farklı özellikleri nedeniyle ortaya çıkan eğitim sorunları da farklılaşabilmektedir ancak ortak nitelikte sorunların varlığı da söz konusudur. İç göç açısından göçün çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini inceleyen birçok araştırma mevcuttur. Bulgulara göre yaşanılan sorunlar; okula devamın aksaması, akademik başarısızlık, disiplinsiz davranışlar, iletişim sorunları ve bu sorunlarla ilgili yardım alınabilecek kurumları bilmeme biçiminde ifade edilebilir. İç göç özelinde eğitim sorunlarının gözlemlendiği önemli bir göç biçimi ise ekonomik temelli göç niteliğindeki mevsimlik işçi göçüdür. Çeşitli nedenlerle tarımsal faaliyet ile uğraşan birçok aile, geçimini sağlayabilmek amacıyla daha fazla tarımsal iş olanağı bulunan yörelere gezici (yerleşik olmayan) ve mevsimlik (geçici) işçi olarak gitmek durumunda kalmaktadır. Dış göç bağlamında da göçmenler benzer nitelikte eğitim sorunları yaşamaktadır. Bir araştırmanın bulgularına göre AB ülkelerindeki okullarda eğitim gören göçmen kökenli çocuklar, kayıt açısından, okulda geçirilen süre açısından, akademik başarı, okul terk oranları ve diploma sahibi olma açısından dezavantajlı gruplardır. Avrupa’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenler özelinde yapılan bir araştırmanın bulgularına göre de Türk işçilerin ve ailelerinin yaşadığı eğitim sorunları, okul, dil, ayrımcılık, aile, uyum, kültür ve asimilasyon kategorilerinde yoğunlaşmaktadır. Göçmenler ve sığınmacılar bakımından eğitim sorunlarının irdelenmesi gereken bir diğer boyutu ise Türkiye’ye yönelik dış göç süreciyle ilişkilidir. Yurt dışındaki Türkiye kökenli göçmenlerin yaşadığı sorunların benzerini bu örnekte Türkiye’ye göç eden yabancılar yaşamaktadır. Sığınmacı ve göçmenlerin yaşadığı sorunların başında eğitime ulaşma sorunu gelmektedir.

Göçmen ve Sığınmacıların Eğitim Sorunlarına İlişkin Sosyal Hizmet Uygulamaları

Göç süreci, bireyin yaşamında baş edilmesi gereken önemli güçlüklere neden olmaktadır. Bireyin karşılaştığı güçlüklerin temelinde yeni ve farklı bir kültüre uyum sürecinin getirdiği zorlanmalar yer almaktadır. Kültürler arasındaki cinsiyet rolleri, disiplin anlayışı, kendine güven gibi değerlerin farklılığına bağlı olarak, aile ile okulda verilen değerlerin çatışmasının sonucunda karmaşık sorunlar ortaya çıkmaktadır. Göçmen ve sığınmacılara yönelik sosyal hizmet uygulamaları temel olarak, var olan sosyal hizmet uygulamalarının göç bağlamında ve göçmenler/sığınmacılar özelinde gerçekleştirilmesi biçiminde anlaşılabilir. Bununla birlikte göçmen ve sığınmacılara yönelik sosyal hizmet uygulamalarının göçün doğasından kaynaklanan kendine özgü boyutları da bulunmaktadır. Bu noktada sosyal hizmet uzmanının göç süreci ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmasının yanı sıra göçmen ya da sığınmacıların kültürel nitelikleri ile ilgili farkındalığa sahibi olması da önem taşımaktadır. Sorunların çözümüne yönelik sosyal hizmet müdahalesinin temelinde, uzman ve müracaatçı sisteminin değerleri yer almaktadır. Göçmen ve sığınmacılara yönelik sosyal hizmetlerin temel odak noktalarından birisi ailedir. Terör, savaş ya da doğal afetler gibi sarsıcı etkenler nedeniyle oluşan göçün sonucunda anne-babaların yaşadığı sorunlar çocukları da etkilemektedir. Bu nedenle aile kurumunu güçlü kılacak birtakım önlemler alınmalıdır. Sosyal hizmetler bağlamında göçmen ve sığınmacılara da hitap edebilecek nitelikte olmak üzere genellikle üç tür aile politikası olduğu söylenebilir. İlki, aileyi güçlendirme politikaları olarak adlandırılabilecek olan ve aileyi sürekli gelir sahibi yapacak ekonomik önlemlerdir. İkinci grup, eğitim ve danışma hizmetleri gibi, aile hayatını geliştirmeye ve rahatlatmaya yönelik hizmetleri kapsar. Üçüncü grup ise ailenin yerini tutacak veya onun yerini alabilecek önlemler olarak adlandırılan, aile bireylerinin ayrı ayrı ya da yarı zamanlı olarak yaptığı işleri devralacak hizmetler ve aile dışı kurumsal yapıların oluşturulmasını (kreşler, çocuk yuvaları, koruyucu aile hizmeti, yaşlı bakımı gibi) öngören önlemlerdir.

Türkiye’de Göçmen ve Sığınmacıların Eğitim Sorunlarına İlişkin Politika ve Uygulamalar

Türkiye göç tarihi, göç çeşitliliği ve kategorileri açısından oldukça zengin bir ülkedir. Türkiye’de bulunan mülteci ve sığınmacılar günlük yaşamlarını devam ettirmekte zorlanmakta, eğitim sorunları, psiko-sosyal sorunlar, dil konusundaki güçlükler, sağlık sorunları, uyum sorunları, sosyal ilişki kurma sorunları, ekonomik sorunlar gibi çok çeşitli sorunlarla mücadele etmektedirler. Göçmen ve sığınmacılar bu sorunları aşma süreçlerinde çok boyutlu uzman desteğine gereksinim duymaktadırlar. Göçmen ve sığınmacıların sorunlarının çözümü için farklı kuruluşların birlikte çalışması gerekmektedir. Türkiye’nin ‘Ulusal Göç ve İltica Eylem Planı’na göre sorumlu kuruluşlar, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, SHÇEK, Çalışma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşlarıdır.

Mevsimlik Gezici İşçi Aileleri Örneği

Türkiye’de iç göç bağlamında yaşanmakta olan en belirgin örnek mevsimlik gezici işçilerin göç sürecidir. Bu göç örneğinde özellikle çocuklar için eğitim açısından önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Mevsimlik işçi ailelerin hareketliliği ile ortaya çıkan iç göç süreci ülkenin sosyoekonomik yapısının sonucu olarak görülebilir. Türkiye’nin tarımsal yapısı, küçük ve orta büyüklükte toprak sahipliği; kadının ücretsiz emeği; cinsiyete dayalı işbölümü gibi etkenler bu göçün yaşanmasına neden olmaktadır. Mevsimlik gezici tarım işçilerinin yaşamakta oldukları sorunlar; eğitim, sağlık, ulaşım, güvenlik, barınma, sosyal çevreyle ilişkiler, iş ve sosyal güvenlik vb. alanlarda ve çok boyutlu niteliktedir. Mevsimlik gezici işçi ailelerin yaşamakta olduğu sorunların çözümüne ve gereksinimlerin karşılanmasına dönük olarak 2010 yılında 2010/6 sayılı bir genelge yürürlüğe girmiş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca da bu bağlamdaki hedefleri, etkinlikleri ve sorumlulukların kurumlarca paylaşımını ifade eden bir eylem planı hazırlanmıştır.

Suriyeliler Örneği

Suriye’de yaşanmakta olan çatışmaların sonucunda Lübnan, Ürdün ve Türkiye’ye göç eden milyonlarca sığınmacı birçok sorunla karşı karşıya kalmıştır. Ancak ev sahibi bütün ülkeler açısından Suriyelilerle ilgili kriz aynı zamanda önemli bir eğitim krizi niteliğindedir. Aynı zamanda genel olarak bakıldığında Suriye’de yaşanan çatışmalar bağlamında geliştirilen insani yardım çabalarının yetersiz kaldığı ve özellikle Suriyeli çocukların eğitimleri konusunda ciddi başarısızlıkların söz konusu olduğu söylenebilir. Bu sorunların aşılması uluslararası düzeyde iş birliğini gerektirmektedir. Bulguların Lübnan örneğinde gösterdiği üzere kamu okullarının kullanılması bile bu sorunların çözümünde yetersiz kalmaktadır. Suriyeli sığınmacılar ise görece uzun bir süredir Türkiye’de bulunmaktadırlar ve kalış süreleri giderek uzamaktadır. Görece bir kalıcılık olarak tanımlanabilecek bu durum Suriyeli çocukların eğitim sorunlarının çözümü için daha sistemli ve kapsayıcı önlemler alınmasını gündeme getirmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı ile UNICEF Türkiye Temsilciliği tarafından Suriyeli çocukların eğitiminin niteliğini artırmak amacıyla İl Eylem Planı hazırlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı Suriyeli çocukların kayıp nesil olmaması ve kendilerine güzel bir gelecek inşa edebilmelerini amaçlamaktadır. Bugüne kadar bu çalışmaların neticesinde yüz binlerce çocuğa ulaşılmış ve eğitime erişimleri sağlanmıştır.


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v