Göçmen Ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmet Dersi 6. Ünite Özet

Göçmen Ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmetler: Kadın, Çocuk Ve Aile, Yaşlılar

Ulus Aşırı Göç Süreci, Kadın ve Sosyal Hizmetler

Göç Sürecinde Kadın Göçmenler

Toplumsal cinsiyet temelindeki ayrımcılıklar üzerine odaklanan çalışmalar ile göç sosyolojisi alanında yer bulan araştırmalar göstermektedir ki; hem göçmen hem kadın olmak farklı etkileşim örüntülerinde farklı dezavantajlı durumlar ortaya çıkarmaktadır. Kadın göçmenler, göçmen olmaları nedeniyle bulundukları bölgenin yerli kadınlarından; kadın olmaları nedeniyle de hem kendileri gibi göçmen olan erkeklerden hem de yerli halkın erkeklerinden daha zorlu bir yaşam mücadelesi içerisindedirler. Örneğin, kadın göçmenler, göçmen erkekler ve göçmen olmayan kadınlara göre çok daha fazla oranda niteliksiz işlerde istihdam edilmektedir. Erkek ve kadınların göç deneyimleri, göçten etkilenme düzeyleri, göç sürecinin beraberinde getirdiği sorunlar ve bu sorunlarla mücadele etme stratejileri farklıdır.

Göçün Kadınlaşması

Ulus içi ve ulus aşırı göç bağlamında kadın göçmenlere dair nicel verilerin yer aldığı, kadınların göç sürecinde yaşadıkları özgün deneyimlere ve sorunlara ışık tutan araştırmalar 1990’lı yıllardan itibaren “göçün kadınlaşması” olgusunu gündeme getirmiştir. “Göçün kadınlaşması” kavramı, özetle en başta kadın göçmenlerin sayıca artışını, daha sonra da aile birleşimi gibi erkeğe bağımlı olarak yaptıkları göçler yerine bağımsız göçlerini vurgulayan bir kavramdır. Bununla birlikte kavram, kadın göçmenlerin yaptıkları işlerin niteliklerinin kendilerine biçilen geleneksel kadın rolleriyle paralel olmasını da içerir.

Kadınların Göç Etme Nedenleri, Biçimleri ve Karşılaştıkları Sorunlar

Kadın Göçmenlerin İş Gücüne Katılımları ve İstihdam Durumları

Kadın göçünün en görünür ve bilinen nedenleri toplumların ekonomi politikalarındaki temel yapısal değişimlere dayalıdır. Bu yapısal değişimlerin kaynağı da toplumların sosyal, demografik ve kültürel yapılarında yaşanan dönüşümlerdir. Geniş aile tipinden çekirdek aileye doğru yapısal bir dönüşüm yaşanmış, eskiden aile içerisinde kadın tarafından sağlanan çocuk ve yaşlı bakımı hizmetlerini sunabilecek ve ev işlerini yürütebilecek yeni bir iş gücü ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Bu ihtiyacın karşılanmasına yönelik kadının iş gücü piyasasına katılım oranı dünya genelinde artış göstermiş, ancak kadınların kayıt dışı ekonomiye dâhil olmaları, sosyal güvencesiz ve daha düşük ücret karşılığında çalışmaları gibi çok önemli sorunlara da yol açmıştır. İnşaat sektörü dışında sayılan istihdam alanlarında erkek göçmenlere kıyasla kadın göçmenlerin daha fazla yoğunlaştığı söylenebilir.

Kadına Yönelik Şiddet Sorunu

Kadına yönelik şiddet sorunu, kadın göçmen ve sığınmacıları da kapsayan cinsiyete dayalı zarar verme ve yok etme eylemleri ile ilgilidir. Kadınlar erkeklerden farklı olarak, kadın olmalarından kaynaklanan bazı nedenlerle de ülkelerini terk ederek başka bir ülkeye sığınmak, göç etmek zorunda kalmaktadır. Göç etmek; toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, sosyal ve kültürel önyargılardan kaynaklanan baskı ve zulümler, geleneklerle ilişkili fiziksel ve ruhsal sağlıklarını bozan zarar verici uygulamalar, cinsel istismar, cinsel şiddet, aile içi şiddet gibi olumsuz yaşam koşullarından kaçmak için ve bu olumsuz yaşam deneyimlerinden kurtulmak için bir yol olabilmektedir. Mültecilik döngüsü içerisinde kadın ve kız çocuklarına yönelik cinsiyete ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti göç sürecinin her dönemine özgü olarak aşağıdaki gibi sınıflandırmak mümkündür.

Çatışma sırasında, kaçıştan önce:

  • İktidarda bulunan kişiler tarafından taciz edilme
  • Kadınların cinsel olarak işkence görmesi
  • “Askerler” tarafından cinsel şiddet uygulanması
  • Toplu tecavüz ve hamile bırakılma
  • Çatışma halindeki tarafların silahlı mensupları tarafından kaçırılma

Kaçış sırasında:

  • Haydutlar, sınır muhafızları tarafından cinsel saldırı
  • İnsan tacirleri, köle ticareti yapanlar tarafından yakalanma

Sığınılan ülkede:

  • Otorite sahibi kişiler tarafından cinsel saldırı,
  • Ailelerinden ayrı düşmüş kız çocuklara, bakıcı aile yanındayken cinsel taciz
  • Aile içi şiddet
  • Yakacak toplarken, su almaya giderken cinsel saldırı
  • Hayatta kalabilmek için cinsel ilişkiye zorlanmak / zorla fuhuş

Geri dönüş sırasında:

  • Kadınlara yönelik zararlı geleneksel uygulamaların tekrar başlatılması
  • Ailelerinden ayrı düşmüş kadın ve çocuklara yönelik cinsel taciz
  • İktidarda bulunan kişiler tarafından cinsel istismar
  • Haydutlar, sınır muhafızları tarafından cinsel saldırı, geri dönüşe zorlanma

Yeniden bütünleşme:

  • Geri dönenlere bir çeşit ceza olarak cinsel tacizde bulunmak
  • Yasal statüyü düzene sokmak için cinsel zorbalık
  • Kadınların karar alma süreci haricinde bırakılması
  • Kaynaklara erişiminin engellenmesi

Kadın Göçmen ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmetler

Sosyal hizmet çalışanları, göçmenlerin içinde bulundukları olumsuz koşullara karşı psiko-sosyal yönlerini güçlendirmeyi, sorunlarla mücadele etme becerilerini geliştirmeyi, kendi içlerindeki ve çevrelerindeki kaynakları keşfetmelerini ve bu kaynakları kullanmalarına yardımcı olmayı amaçlar. Buna göre, sahip oldukları cinsiyet kimliği ve yabancı statüsü nedeniyle kadın göçmen ve sığınmacılar, sosyal hizmetlere özel gereksinim duyan gruplar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kadın göçmenlerin homojen bir kategori olarak ele alınmaması gerektiğinin ve bu kategorileştirmenin kadın göçmenlere yönelik oluşturulan sosyal politika ve uygulamalarda dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta olduğunu hatırlatmak gerekir. Bu çerçevede kadın göçmenler arasında da daha dezavantajlı kesimlerin olduğu göz ardı edilmemelidir. Mülteci kadınlar, daha savunmasız olmaları ve daha fazla korunmaya ihtiyaç duymaları nedeniyle kadın göçmenler arasında en dezavantajlı olan kadınlar olarak betimlenebilir. Bir kadın için mültecilik deneyimi, yeni çevrelerle, yeni dillerle, yeni sosyal ve ekonomik rollerle, yeni toplum yapılarıyla, yeni aile rolleriyle ve yeni sorunlarla mücadeleyi içerir. Bu nedenle kadın mültecilerin bu çok yönlü mücadele deneyimlerini anlamak ve ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik hizmetler ağının geliştirilmesini sağlamak farklı disiplinlerin iş birliği ile mümkündür.

Türkiye’de Kadın Göçmen ve Sığınmacılara Yönelik Sosyal Hizmetler

Genel olarak göç veren ülke kabul edilen Türkiye, 1980’li yıllardan itibaren artan göç akımlarına sahne olmaktadır. Ancak Türkiye’ye yönelen bu göçlerin çoğunlukla düzensiz göç kapsamında olması, sorunları ağırlaştıran bir etki yaratmaktadır. Kadın göçmenler, düzensiz göçün olumsuzluklarını şiddetli yaşayan ve yüksek risk altında olan bireylerdir. Türkiye’de ev hizmetlerinde çalışan kadın göçmenlerin tamamının çalışma izninin olmadığı, çok büyük bir kısmının oturma izni olmadığı, daha az bir kısmının da ülkede yasa dışı olarak bulunduğu bilinmektedir. Düzensiz göçmen kadınların özellikle çocuk, yaşlı ve hasta bakımı hizmetlerinde artan oranda istihdam edildiği de gözlenmektedir. İçinde bulundukları bu durumlar nedeniyle söz konusu kadınlar hiçbir hakka sahip değildir. Çalışma alanlarının “ev” olması, bir yandan kaçak olarak ülkede bulunan kadınların gözlerden uzak olmasını sağlarken bir yandan da enformel çalışmanın bütün olumsuzluklarını taşımaktadır. Kadın göçmenlerin yasa dışı statüleri uygulanan her türlü tehdit, sömürü ve şiddetin kaynağı olarak kendini göstermektedir. Sürekli ev içerisinde çalışma ve toplumsal yaşam içerisinde yer alamama, kadınların sosyal izolasyonuna neden olmakta; sevdiklerinden ayrı yabancı bir yerde bulunmanın yarattığı psikolojik baskı, çeşitli travmalara neden olabilmektedir. Çorum ve Afyon’da yürütülen “Türkiye’de Hassas Durumda Olan Iraklı Mültecilere Destek Projesi” başlıklı diğer bir proje de SGDD’nin kadın mülteci ve sığınmacılara yönelik gerçekleştirdiği önemli çalışmalardandır. Kadın sığınmacı ve mültecilerin aylık olarak sağlık ve sosyal eğitim konularında bilgilendirilmesi, gereken kişilere psikolojik desteğin sağlanması ve başlangıç seviyesinde temel Türkçe eğitiminin verilmesi projenin başlıca faaliyetleri arasında yer almaktadır.

Çocuk Göçmen ve Sığınmacıların Hakları, Sorunları ve Sosyal Hizmetler

Çocuk Göçmenlerin Profili, Sorunları ve İhtiyaçları

Çocuk göçmenlerin karşılaştıkları sorunları anlamak ve ihtiyaç tespitlerini yapmak için öncelikle “çocuk” kavramını tanımlamak ve çocuk kapsamına giren bireylerin özelliklerine değinmek gerekir. Kimin çocuk kimin yetişkin olduğu konusu günümüze değin farklı bilimsel alanlarda yapılan birçok araştırmada yer alan bir tartışmadır. En çok kabul gören tanım olması nedeniyle BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşmenin ilk maddesinde yer alan tanım, bu bölüm için geçerli kabul edilmiştir. Sözleşmede çocuk kavramı “çocuğa uygulanabilecek olan kanuna göre daha erken yaşta reşit olma durumu hariç, on sekiz yaşına kadar her insan çocuk sayılır” şeklinde açıklanmıştır. Devletler ve kurumlar açısından yabancı statüsündeki çocuk göçmenler, hem bir insan hakları ve çocuk hakları meselesi hem de göçmen olarak bir göç süreci yönetimi meselesidir. Çocuk göçmenlerin farklı yaşam koşulları ve haklarına sahip olmasının ve göç sürecini farklı boyutlarda tecrübe etmelerinin nedeni, düzensiz göç hareketleridir.

Çocuk Göçmen ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmetler

Çocuk göçmenleri sosyal hizmetler açısından değerlendirmek, hak temelli ve bütüncül bir yaklaşım geliştirmeyi gerektirir. Buna göre öncelikle, göçmenlik durumunda çocuk haklarının işlerliği göz önüne alınmalıdır. İkinci olarak çocuk göçmenlerin sorunlarını tetikleyen risklerin ve insan hakları ihlallerinin neler olduğunun ortaya konulması gerekir. Son olarak ise çocuk göçmenlere yönelik önleyici ve koruyucu sosyal hizmet müdahaleleri geliştirilmelidir. Farklı disiplinlerin işbirliğiyle, farklı alanlardaki uzmanlarla birlikte çalışmak, çocuk göçmen ve sığınmacılara yönelik sosyal hizmetlerin geliştirilmesinde önemlidir. Sosyal hizmet çalışanları, var olan etkin hizmetlerin güçlendirilmesini, giderilmemiş ya da yeni oluşan ihtiyaçlara göre hizmetlerin yapılandırılmasını amaçlamalıdır. Bu güçlendirme ve yapılandırma işlemlerinde farklı yaşlardaki (0-18 yaş aralığındaki) çocuk göçmenlerin farklı fiziksel, ruhsal ve davranışsal gelişim evresinde olduğu göz önüne alınarak tek tip modellerden kaçınılmalıdır. Her gelişim evresinin temel özellikleri doğrultusunda çeşitlilik arz eden esnek sosyal hizmet uygulamaları geliştirilmelidir.

Türkiye’de Çocuk Göçmen ve Sığınmacılara Yönelik Sosyal Hizmetler

Türkiye, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalayıp onaylayan tüm ülkeler gibi ve ulusal mevzuatındaki 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu gereği, toprakları üzerinde yaşayan tüm çocukların, vatandaş olsun olmasın, çocuk haklarını sağlamakla ve gereğinde onları korumakla yükümlüdür. Bu ulus aşırı ve ulusal yasal çerçeveye, Nisan 2014 itibarıyla yürürlüğe giren 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK) da eklenmiş durumdadır. Bu kanunun da 66. maddesi refakatsiz göçmen çocukların korunması esaslarını belirtmektedir. Bu çerçevede Türkiye’de göçmen çocuklara dair somut politika ve uygulama önerileri geliştirmek için hâlihazırda bir yasal çerçevenin mevcut olduğunu ifade etmek mümkündür.

Yaşlılık, Göç ve Sosyal Hizmetler

Yaşlılık Süreci ve Bu Süreçte Yaşanan Sorunlar

Bilimsel çalışmalarda genellikle 65 ve daha büyük yaştaki bireyler “yaşlı” olarak kabul edilmektedir. Yaşlılık dönemi, fiziksel olarak gerilemenin, biyolojik kapasitelerde azalmanın, toplumsal rollerde ve yaşamda esnekliğin, bireysel ve toplumsal beklenti düzeyinde hızlı bir düşüşün görüldüğü bir süreç olarak betimlenmektedir. Yaşlılık sürecine girildiğinde, gelirin düşmesi, sosyal ilişkilerin zayıflaması, sağlık sorunlarının ve harcamalarının artması gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır.

Göçmenlik Sürecinde Yaşlılık Döneminin Temel Boyutları

Sağlık, barınma, aile bağları, sosyal ağlar, gelir, eğitim ve uyum göçmen yaşlılığının temel boyutlarına işaret eden kavramlardır. Bununla beraber birbiri ile zincirleme reaksiyon içinde olan yaşlılık döneminin temel boyutları; göçmenlik durumlarına bağlı oluşan yaşama koşullarının olumsuzluklarını açığa çıkarır. Bu boyutlar, göçmenlerin sağlık durumunu olumsuz etkilemekte, erken dönemde yaşlanmalarına ve bakıma muhtaç hale gelmelerine yol açmaktadır.

Yaşlı Göçmen ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmetler

Sosyal politika açısından bakıldığında, geleneksel aile desteğinin zayıfladığı gelişmiş ülkelerde yaşlılık sürecinde hastalık, bakım ve destek gereksinimi ile sosyal hizmetler desteği giderek daha önem kazanmaktadır. Fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkların artış gösterdiği yaşlılık dönemini göçmen olarak yaşamak ise daha zordur. Yaşlı göçmenler çoğunlukla gelir düşüklüğü, dil bilgisi yetersizliği ve düşük eğitim düzeyi gibi nedenlerle sağlık hizmetlerinden faydalanamamakta olup sosyal ihtiyaçlarını giderememektedirler. Dolayısıyla yaşlı göçmenlerin karşılaştıkları sorunları anlamak ve bu sorunların çözümüne yönelik sosyal çalışmalarda bulunmak, yaşlı sorunlarıyla birlikte göçmen olmaktan kaynaklanan zorlu yaşam koşullarının da değerlendirilmesini gerektirmektedir.

Yaşlılık Sürecine İlişkin Temel Sosyal Hizmetler

Yaşlı bireyleri, sosyal çevrelerinde rahatsız eden, sıkıntı veren, huzursuz eden ve sorun olan her alanda ve her konuda destek olmak amacıyla, bu rahatsızlıkların giderilmesi ya da en aza indirilmesi için gerçekleştirilen müdahaleler, sosyal hizmetler kapsamına girmektedir. Yaşlılar için zorunlu, çağdaş ve uygar olan sosyal hizmetlerin kurumsal olarak örgütlenmesi önemli bir boyut teşkil eder. Bu bağlamda, sosyal güvenlik sistemlerinin, tüzel düzenlemelerin, yaşlılara ayrılacak ulusal ve yerel bütçelerin yaşlılık sürecinin tüm boyutlarını göz önüne alacak biçimde düzenlenmesi gerekmektedir.

Türkiye’de Yaşlı Göçmen ve Sığınmacılara Yönelik Sosyal Hizmetler

Statü kayıpları ve yaşam kalitesindeki düşüşler, yaşlı göçmen ve sığınmacılarda ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklara yol açar. Statü kayıpları ve yaşam kalitesindeki düşüşler, yaşlı göçmen ve sığınmacılarda ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklara yol açar. Yaşlı göçmenlerin kuşak çatışması, yalnızlaşma, yabancılaşma ve sosyal güvenlik haklarından tam olarak yararlanma gibi konularda da yaşadıkları olumsuzlukları gidermeye yönelik faaliyetlerde bulunmak da önemlidir. Gerektiğinde bu olumsuzluklarla mücadelede, ilgili ülkelerin resmî makamları ve kuruluşları ile iş birliği ortamı oluşturulmalıdır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi