Halk Sağlığı Dersi 3. Ünite Özet

Yaşlı Sağlığı Ve Kronik Hastalıklar

Yaşlılık ve Yaşlı Sağlığı

Yaşlılık kronolojik açıdan “65 yaşın üzerinde olmak” olarak tanımlanabilir. 65 yaşın üzerinde olmak, insanın bağımsız konumundan bağımlı duruma geçmesi veya kazanç sağlayan işten emekli olunması tanımları yaşlılığın kronolojik, sosyal ve yasal boyutlarının izlerini taşımaktadır. İnsanlar için yaşlılık;

  • 65-74 arası yaşlılar “genç yaşlı”,
  • 75-84 arası yaşlılar “yaşlı” ve
  • 85 yaş üzeri yaşlılar “ileri yaşlı” olarak gruplandırılabilir.

Tarihte yaşlı insan ve onun sağlığından söz ettiği bilinen ilk eser Homeros’un İlyada ve Odysseia eseri olup, tarihsel süreçte yaşlılık önemli düşünürler tarafından genellikle bilgelikle eşleştirilmiştir. Bu durum, insanların yaşlandıkça verimden düşecekleri görüşü ile ters düşmektedir. İnsanlar yaşlılıklarında da üretken olabilirler. Örneğin Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’ni 70 yaşından sonra, Selimiye Camii’ni ise 86 yaşında tamamlamıştır. Galileo, Ay’ın günlük ve aylık çizimlerini 73 yaşında yapmış; Goethe, en büyük eseri Faust’u ölümünden bir yıl önce yani 82 yaşında bitirmiştir. Nobel ödüllü Albert Schweitzer ise 88 yaşına rağmen Afrika hastanelerinde durmaksızın çalışarak ameliyat yapmış olan bir Alman hekimidir.

Teknolojik gelişmelerin paralelinde yaşam süresinde artış gözlenmekte ve yaşlı nüfusu dünyada ve ülkemizde giderek artmaktadır.

Çekirdek aile anne-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan ailedir. Geniş aile ise anne babanın evli çocukları ve onların aileleri, dede, nine, dayı, hala, teyze, amca ve onların çocukları gibi çok sayıda kişi ile hep birlikte yaşadığı aile tipidir.

Toplumların ve kültürlerin yaşlılığa bakış açıları farklılaşmakla birlikte, bizim gibi geleneksel yapının etkisi altındaki bazı toplumlarda yaşlı, çevresinden sevgi ve saygı gören, önemsenen, sözü dinlenen ancak kendisinden toplumsal anlamda bir üretim beklenmeyen bir bireydir. Böyle toplumlarda “artık ölüme yaklaşmış olan bu insanın son günlerinde/demlerinde çalışmaması ve yorulmaması gerekir; bakımı üstlenilmeli, gönlü hoş tutulmalı ve hayır duası alınmalıdır” düşüncesi hâkimdir.

Günümüz halk sağlığı hizmetlerinde, yaşlıya bakım sağlamanın ötesinde, ona toplumla bütünleşme, kaybolan statü ve rollerin yeniden kazanımı, işlevlerin artırılması ve boş zamanların etkili değerlendirilmesi gibi konularda destek olunmalıdır.

Yaşlılıkla birlikte vücut yapısı ve bileşimlerinde, kalpdamar ve dolaşım sisteminde, solunum sisteminde, sindirim sisteminde, merkezi ve periferik sistemde, üriner sistemde, endokrin sisteminde, bağışıklık sisteminde, kas ve iskelet sisteminde ve duyu organlarında değişiklikler gözlenmektedir.

Vücut herhangi bir stresle karşı karşıya kalınca kanı ve oksijeni yaşamsal doku ve organlara gönderebilmek için çaba gösterir. Bunun için adrenalin adı verilen hormon salgılanır. Böylece damarlarda kasılma (vazokontraksiyon) ve kalp hızında artış olur. Yaşlılarda adrenalin salgılanması yavaş ve azdır, ayrıca kardiyovasküler sistemdeki yapısal değişiklikler nedeniyle adrenalin yavaş ve zayıf etki gösterebilir.

Yaşlılıktaki hastalıklarla ilgili en büyük sorunlardan birisi bildirim eksikliğidir. Yaşlılıktaki sağlık sorunları bu nedenle buzdağı (iceberg) olarak kabul edilir. Suyun altındaki görünmeyen kısım, üstte görünen kısma göre çok daha büyüktür. Yaşlılıkta görülen hastalıkların birtakım ayırt edici özellikleri bulunabilmektedir. Örneğin, hastalıklar belirtisiz seyredebilir, belirtileri karışabilir, tedaviler karışabilir veya başka sağlık sorunlarına neden olabilir, bir hastalık diğerinin seyrini hızlandırabilir, hastalıklar üst üste gelebilir.

Ergonomi insan çevresinin, insanın bedenine ve hareketlerine uygun şekilde düzenlenmesi demektir.

Yaşlıların sağlığının korunması için yapılacak uygulamalar;

  • Primer (birincil),
  • Sekonder (ikincil) ve
  • Tersiyer (üçüncül) koruma önlemleri şeklinde gruplandırılmaktadır.

Egzersiz programları, sağlıklı beslenme, kazalardan korunma amaçlı eğitim verilmesi, aşılarının yapılması, kullandıkları araç gereçlerin ergonomik olması gibi önlemler birincil önlemler arasındadır.

İkincil önlemler kapsamında tetkiklerinin yapılması ve sık sık muayene edilmeleri, ilaç etkileşimlerine dikkat edilmeli ve ilaç kullanımı düşük dozda başlanmalı, tedavilerini üstlenen kişiler bilgilendirilmeli, erken dönemde tanı konulabilen kanserlerin taramaları yapılmalı, nöropsikiyatrik incelemeler ve taramaları yapılmalı, anemi taramaları yapılmalıdır.

Gözlük, işitme cihazı, diş protezi, baston, koltuk değneği ya da yürüteçler ve tekerlekli sandalye kullanımı, hobi olabilecek aktiviteler planlanması, gelir getirici işlerde çalışmaya teşvik edilmeleri, toplumsal işlerde görev ve sorumluluklar verilmesi üçüncül koruma önlemleri arasındadır.

Yaşlıların bağımsız olarak yaşamlarını sürdürebilecek olanakların sağlanması, toplumla ilişkilerinin artırılması ve sosyal aktivitelere katılımlarının desteklenmesi, kendi kendilerine yeterli olmalarının sağlanması, bireysel ve toplumsal açıdan üretkenliklerinin desteklenmesi, sosyal izolasyon ve toplumsal dışlanmanın önlenmesi, bedensel etkinliklerinin artırılması, yaşlı bireyler için gerekli aşıların yapılması, hastalıkların önlenmesi, yaralanmaların azalması, düşmelerin önlenmesi, ruhsal, sosyal, bilişsel, cinsel sağlıklarının korunması, yaşlılara yönelik kötü muamelenin ve istismarın önlenmesi, saygınlıklarının korunması ve yaşamlarını insanlık onuruna yakışır şekilde devam ettirmelerinin sağlanması, yaşlı bakımı için aile ve toplum desteğinin sağlanması ve bu yönde politikalar oluşturulması, demans ve uzun süren palyatif bakım hastalarını da kapsayan hizmetlerin niteliğinin artırılması, evde bakım hizmetlerinin geliştirilmesi için kamusal mekanizmaların güçlendirilmesi, sağlık ve sosyal hizmet sunulan kurumların geriatri ve gerontoloji açısından kapasitelerinin geliştirilmesi ve sağlık hizmetleri sunumunun “yaşlı dostu” olacak şekilde geliştirilmesi yaşlı sağlığı için öncelikli alanlardır.

Kronik Hastalıklar

Tedavi olanakları sınırlı olan, tam olarak tedavi edilemeyen ve iyileşme göstermeyen uzamış durumlara “süreğen”, “müzmin” hastalık anlamında “kronik hastalık” denilmektedir. Kronik hastalıklar ifadesinde kronik sözcüğü hastalığın yavaş gelişen ve süreklilik gösteren bir özellikte olduğunu ifade etmektedir.

Kardiyovasküler hastalıkların başlıcaları;

  • Hipertansiyon,
  • Ateroskleroz,
  • Koroner arter hastalığı,
  • Kalp yetmezliği ve
  • Aritmiler şeklinde sıralanabilir.

Hipertansiyon sistemik arteriyel kan basıncının (tansiyon) normal sınırların üzerinde olmasıdır. Hipertansiyon’un;

  • Primer (esansiyel) ya da
  • Sekonder olmak üzere iki tipinden söz edilir.

Olgularının %95’i etiyolojisi bilinmeyen primer olgulardır. Hipertansiyon olgularının ancak %5’inde böbrek hastalığı, endokrin hastalıklar ya da ilaç kullanımı gibi nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan sekonder hipertansiyon söz konusudur. Ülkemizde, hipertansiyon görülme sıklığı yüksek olmasına rağmen, hastaların yalnızca %40’ı hastalığının farkındadır.

Ateroskleroz (damar sertleşmesi) özellikle büyük ve orta boy arterlerin intima tabakalarında, plak şeklinde “aterom” denilen anormal yapıların geliştiği, böylece damarın kalınlaştığı ve elastikiyetini kaybettiği bir hastalıktır. Aterosklerotik anevrizmaların en sık görüldüğü hastalar geriatrik hastalardır.

Kalp kasını besleyen koroner arterlerin genellikle ateroskleroza bağlı olarak daralması veya tıkanması sonucu kalbe giden kan akımının azalması ya da tamamen kesilmesi ile karakterize hastalığa “koroner arter hastalığı” adı verilir.

Koroner arter hastalığı için risk faktörleri iki grupta incelenmektedir:

  • Hipertansiyon, hiperlipidemi, kontrol altına alınmamış DM, fiziksel aktivite azlığı, yüksek beden kitle indeksi, sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, kolesterol ve doymuş yağdan zengin diyet ve stres “değiştirilebilir ya da kontrol edilebilir risk faktörleri”ni;
  • İleri yaş, erkek cinsiyet, genetik yatkınlık ve ırk ise “değiştirilemez risk faktörleri”ni oluşturur.

Kalp kasının yapısında veya işlevinde meydana gelen aksaklıklara bağlı olarak kalbin odacıklarının kanla dolmasında ve/veya kalbin kanı pompalamasında yetersizlik ile ortaya çıkan tabloya “kalp yetmezliği” adı verilir. Kalp yetmezliğinde görülen periferik ödemin nedeni bozulan kan dolaşımı, artan venöz kan miktarı ve buna bağlı olarak dokularda oluşan konjesyondur.

“Aritmi” kalpte normal sinüs ritminin dışında kalan tüm ritm ve iletim bozukluklarını ifade etmek için kullanılan terimdir. Aritmilerin büyük bölümü karşımıza nabzın hızlandığı “taşiartimi”ler olarak çıkmaktadır. Daha seyrek görülen “bradiaritmi” tablosu ise nabzın yavaş olduğu ritim bozukluğudur.

Solunum sistemi hastalıklarının en bilinenleri;

  • Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) ve
  • Astımdır.

KOAH kronik bronşit ve amfizeme bağlı olarak gelişen, hava akımında kronik, geri dönüşümsüz ve ilerleyici kısıtlanma ile karakterize bir tablodur. KOAH yaşlılarda en sık görülen kronik hastalıklardan biridir. Balgam miktarının artması ve renginin değişimi KOAH alevlenmesi olarak adlandırılır ve solunum yollarında enfeksiyon varlığına işaret eder.

KOAH’ta tedavinin başlıca amaçları hastalığın ilerlemesini yavaşlatmak, alevlenmeleri ve olası komplikasyonları önlemek, hastanın semptomlarını azaltmak ve yaşam kalitesini yükseltmektir.

Astım solunum yollarında mikrobik olmayan kronik inflamasyona bağlı olarak gelişen, bronşlarda spazm ve mukoza ödemi nedeniyle geçici daralmanın görüldüğü, nefes alma güçlüğü ve öksürük gibi belirtiler ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Astımda nöbetler şeklinde kendini belli eden semptomatik alevlenmeler akut astım atakları olarak adlandırılır.

Astımlı hastada bronşlardaki inflamasyon sonucu hava yolları toz, duman ve koku gibi çeşitli uyaranlara karşı aşırı duyarlı hale gelir. Bu durum “bronş hiperaktivitesi” olarak adlandırılır. Çeşitli alerjenler, viral solunum yolu enfeksiyonları, sigara dumanı, egzersiz, hormonal değişiklikler ve psikolojik bozukluklar/stres gibi etkenler bronş hiperaktivitesini tetikleyebilmektedir. Astım hem çocukluk döneminde hem de ileri yaş grubunda görülebilen bir hastalıktır. Astım hastası bazı çocuklarda hastalık belirtileri ergenlikten sonra azalarak ortadan kalkabilmektedir.

Sindirim hastalıklarından en sık karşılaşılanı Konstipasyon’dur. Konstipasyon ya da halk arasında  bilinen adıyla kabızlık bağırsak hareketlerinin organik ya da işlevsel nedenlere bağlı olarak azalması sonucu dışkının (gaita, feçes) sertleşmesi, dışkı boşaltımında zorluk yaşanması, dışkılama sayısının azalması, karında gerginlik ve yaygın ağrı hissi ile karakterize bir durumdur.

Konstipasyonun prevalansını artıran başlıca risk faktörleri ileri yaş (65 yaş ve üzeri), kadın cinsiyet, sedanter yaşam tarzı, düşük eğitim seviyesi ve düşük sosyoekonomik durum olarak sıralanabilir. Kişinin günlük sıvı tüketiminde azalma, azalmış fiziksel aktivite, yeme alışkanlıklarının değişmesi gibi durumların dışında gebelik, cerrahi girişim sonrası dönemde buluma (post-operatif dönem), psikosomatik etkenler ve bazı ilaçların kullanımı (opioidler, diüretikler, demir preperatları gibi) da konstipasyona neden olabilir. Konstipasyon yatağa bağımlı yaşlı hastalarda, fiziksel aktivite yetersizliği nedeniyle sık rastlanan bir sorundur.

Ürogenital hastalıklar;

  • Benign Prostat Hiperplazisi,
  • Erektil Disfonksiyon ve
  • Üriner İnkontinans şeklinde sıralanabilir.

Benign prostat hiperplazisi (BPH) prostat bezinin malign olmayan biçimde büyümesi demektir. Prostat büyümesi nedeniyle bir miktar idrarın mesanede kalması mikropların üremesi için uygun bir ortam oluşturarak idrar yolu enfeksiyonlarına da neden olabilmektedir.

Organik ya da psikolojik nedenlere bağlı olarak, yeterli seksüel performans için gerekli ereksiyonun sağlanamaması veya sürdürülememesi durumunun süreklilik kazanmasına erektil disfonksiyon adı verilmektedir. 65 yaş üstü erkeklerin dörtte birinde sertleşme problemine rastlanmaktadır. İleri yaşta görülen erektil disfonksiyon genellikle organik nedenlidir.

Üriner inkontinans sosyal ya da hijyenik açıdan sorun oluşturan istem dışı idrar kaçırma durumu olarak tanımlanır. İleri yaş, menopoz, obezite, mesane sarkması ve sigara kullanımı üriner inkontinans gelişimi için başlıca risk faktörleri arasındadır.

Yaşlılarda sık görülen endokrinolojik hastalıklar;

  • Diabetes Mellitus,
  • Hipotiroidi ve
  • Hipertiroidi hastalıklarıdır.

Halk arasında şeker hastalığı olarak da bilinen DM karbonhidrat, yağ ve protein metabolizmalarında bozukluklarla karakterize ve yüksek plazma glukoz seviyeleriyle seyreden kronik bir hastalıktır. HbA1c ölçümü kişinin 3.5-4 aylık glisemi ortalamasını verdiği için diyabetli hastaların izlenmesinde güvenilir bir parametre olarak kabul edilmektedir.

Pankreasın Langerhans adacıklarında yer alan betahücrelerin yıkımı ile oluşan ve genellikle tam bir insülin eksikliğine neden olan dolayısıyla ‘hastanın yaşaması için insülin kullanmasının mutlak gerekli olduğu’ diyabet tipi “insüline bağımlı” ya da “Tip I” DM olarak tanımlanır. DM’nin bağıl insülin eksikliği ve buna eşlik eden insülin direnci ile ortaya çıkan biçimine ise “insülinden bağımsız” ya da “Tip II” DM adı verilir.

Tiroid bezinin az çalışmasına ve yeteri kadar tiroksin (T4) ve triiyodotironin (T3) hormonu üretememesine tiroid yetmezliği anlamında “hipotiroidi” adı verilir. Doğuştan tiroksin hormonu azlığı ya da yokluğu çeken çocuklarda ortaya çıkan hastalığa “Kretenizm” adı verilir. Bu çocuklarda zekâ geriliği gelişimini önlemek için erken dönemde teşhis ve tedavi şarttır.

Hipertiroidi tiroid bezinin fazla çalışması ve yüksek miktarda tiroid hormonu üretmesi ile karakterize bir durumdur. Metabolizmada hızlanma, iştah artışına rağmen kilo kaybı, ellerde titreme, aşırı sinirlilik, uykusuzluk, çarpıntı, sıcağa tahammülsüzlük, terleme, saçlarda cansızlaşma ve dökülme, tırnaklarda cansızlık ve kırılma, bağırsak problemleri, âdet düzensizliği, kemik erimesi, göz kaslarında güçsüzlük ve ekzoflalmi hipertiroidinin başlıca belirtileridir.

Yaşlılarda sık rastlanan eklem hastalıkları;

  • Osteoporoz ve
  • Osteartrit’dir.

Kelime anlamı “gözenekli kemik” olan osteoporoz, kemik miktarındaki azalma veya iskelet dokusunun atrofisi olarak tanımlanabilir. Şiddetli sırt ağrıları, kemiklerde kırılganlık ve boy kısalması hastalığın başlıca belirtileri arasındadır. Osteoporoz için en önemli risk faktörleri kalsiyum ve D vitamini alımındaki eksiklik ile yetersiz fiziksel aktivitedir.

Osteoartrit, yani halk arasında bilinen adıyla kireçlenme eklemlerde tampon görevi gören kıkırdağın ciddi ölçüde yıpranması ya da eklemlere kayganlık veren sinoviyal sıvının azalması sonucu oluşan, ağrı ve hareket kaybıyla karakterize progresif bir sendromdur. Diz, kalça, el bileği ve omurga eklemleri osteoartritin en sık görüldüğü eklemlerdir. Osteoartrite yol açan nedenin saptanamadığı durumlarda “birincil” veya “primer” osteoartritten söz edilir. Osteoartritin travma sonrası veya başka bir sebeple ortaya çıktığı durumlar ise “sekonder osteoartrit” olarak tanımlanır. Yaşlılarda daha çok ağır yük altındaki eklemlerde oluşan primer osteoartrite rastlanır.

Yaşlılarda sık rastlanan göz hastalıkları;

  • Glokom,
  • Katarakt ve
  • Yaşa bağlı maküla dejenerasyonudur.

Glokom, halk arasında bilinen adıyla göz tansiyonu, göz küresi içindeki sıvı basıncının artması ile karakterize olan kronik progresif bir göz hastalığıdır. Glokomun;

  • Primer ve
  • Sekonder glokom olmak üzere iki tipi vardır.

Primer glokom herhangi bir nedene bağlı olmaksızın ortaya çıkan, sekonder glokom ise DM gibi bir hastalığa ya da çeşitli travmalara bağlı olarak ortaya çıkan glokomdur. Glokom açık açılı ya da dar açılı olabilir. En sık karşılaşılan glokom tipi olan açık açılı glokomda adından da anlaşıldığı üzere iridokorneal açı açıktır.

Katarakt gelişimsel ya da dejeneratif olaylar sonucunda göz bebeğinin arkasında bulunan ve görmeyi sağlayan doğal göz lensinin saydamlığını kaybederek matlaşmasıdır. Doğumdan itibaren, lensin tek veya çift taraflı olarak saydamlığını kaybettiği ve opaklaştığı kataraktlar “doğumsal kataraktlar” olarak adlandırılır. Kortizon gibi bazı ilaçların uzun süreli kullanımına, ultraviyole ışınlara uzun süreli maruziyete, diyabet, böbrek hastalığı, hipertansiyon gibi bazı hastalıkların varlığına, beslenme bozukluklarına, göze uygulanan cerrahi işlemlere, göz içi iltihaba (üveit) ya da göz travmalarına bağlı olarak oluşan kataraktlar ise “sekonder katarakt” olarak sınıflandırılır. Yaşlılığa bağlı katarakt tüm dünyada katarakt nedenleri arasında ilk sıradadır. Ayrıca katarakt dünyada körlük nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır.

Yaşa bağlı maküla dejenerasyonu (YBMD) merkezî görmeden sorumlu makulanın, yaşa bağlı olarak genetik ve çevresel faktörlerin rol oynadığı bir süreç sonrasında gelişen hastalığıdır. YBMD’nin;

  • Kuru ve
  • Yaş olmak üzere iki çeşidi vardır.

Daha yaygın olan kuru tipte retinada yaşa bağlı olarak oluşan “druzen” adlı yağlı birikintilere rastlanır. Daha seyrek rastlanan yaş tipte ise retinanın altında birtakım damar oluşumları ve bu damarlarda kanamalar ve sızıntılar söz konusu olur.

YBMD hastalarında keskin görme bozulmuştur. Görüntülerin ortası bulanık, karanlık ya da boştur; ancak kenarları normaldir. Merkezî görme kaybı yüzünden hastaların okuma, yazma ve önünü görme gibi faaliyetleri etkilenir ve yaşam kaliteleri önemli ölçüde azalır.

Yaşlılarda sık rastlanan nörolojik hastalıklar;

  • Demans ve Alzheimer hastalığı ile
  • Parkinson hastalığıdır.

Bilişsel işlevlerde kişinin günlük yaşamını belirgin ölçüde etkilemeyen hafif bozulmanın olduğu süreç “fizyolojik zihinsel yaşlanma” olarak değerlendirilir. Ancak beyinde organik ve fizyolojik faktörlerle ilişkili hasardan kaynaklanan ve zihinsel fonksiyonlarda sosyal ve mesleki yaşantıyı etkileyecek ölçüde gerilemeye yol açan progresif bozulma “demans” ya da halk arasında bilinen adıyla “bunama” olarak tanımlanır.

Alzheimer hastalığı beynin öğrenme ve bellekle ilgili kolinerjik nöronlarında progresif ve geri dönüşümsüz hasarlanma sonucu ortaya çıkan bir hastalıktır. Genetik yatkınlık, beyin dokusundaki inflamatuar yanıt ve nöronal enerji metabolizmasında bozulma hastalığın gelişimde rol oynayan başlıca etkenlerdir. Tüm demans nedenleri arasında Alzheimer hastalığı ilk sırada gelmektedir.

Parkinson hastalığı, hareketlerin ve çizgili kas dokusunun istem dışı kontrolünden ve optimizasyonundan sorumlu olan ekstrapiramidal motor sistemin hastalığıdır. Parkinson hastalığı ile birlikte multiple sistem atrofisi, progresif supranükleer paralizi, kortikobazal dejenerasyon gibi ek nörolojik bulgulara sahip bir grup hastalık da “Parkinson artı sendromları” olarak adlandırılır.

Sinsi başlangıçlı bir hastalık olan Parkinson hastalığının başlıca belirtileri bradikinezi (istemli hareketlere başlama ve sürdürmede yavaşlık), çizgili kaslarda dişli çark rijiditesi (kaslarda tonusun artması ve sertlik), sıklıkla ellerde hap yuvarlama şeklinde ortaya çıkan dinlenim tremoru (titreme), postural instabilite, donakalım ve yürüme bozukluğudur.

Kanser ise yaşlılarda görülen bir diğer hastalıktır. Vücutta bulunan sağlıklı hücreler kontrollü olarak belirli bir hızda bölünür ve çoğalırlar. Hücrenin çoğalması ile ilişkili genlerde ya da hücre ölümünü engelleyen mekanizmalarda herhangi bir bozukluk oluştuğunda hücreler kontrolsüz biçimde bölünüp çoğalmaya başlarlar.

Böyle kontrolsüz şekilde büyüyen ve bölünen yani “prolifere olan” hücreler bir araya gelerek doku ve organlarda “tümör” adı verilen yapıların oluşumuna neden olurlar. Tümörler sağlıklı dokuları sıkıştırarak büyümeye devam ederler. Bulunduğu bölge dışında yerleşme eğilimi göstermeyen tümörlere “benign (selim) tümör” denir. Bulunduğu yerden diğer doku ve organlara yayılma eğilimi gösteren tümörlere ise “malign (habis) tümör” adı verilir. Malign tümörlere ait bazı kanserli hücreler tümörden ayrılarak kan veya lenf dolaşımı aracılığıyla vücudun başka bölgelerine ulaşırlar ve orada yeni tümörler oluşturur. Bu olaya “metastaz” adı verilir.

İleri yaş, erkek cinsiyet, genetik yatkınlık, bazı viral enfeksiyonlar, çevre kirliliği, olumsuz yaşam şekli (sigara kullanımı, aşırı ve kronik alkol tüketimi, uygunsuz beslenme), karsinojenik ve mutajenik özellikli kimyasal maddelere (katran ve kömür yanma ürünleri, asbest gibi) ya da yüksek miktarda radyasyona maruziyet kanser gelişimi için başlıca risk faktörleri olarak kabul edilmektedir. Kanser 65 yaş ve üzerindeki kişiler için kardiyovasküler hastalıklar sonrasında gelen en önemli ölüm nedenidir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi