Psikoloji Dersi 2. Ünite Özet

Psikolojide Araştırma Yöntemleri

Bilimsel Yöntem

Hücrelerimizin içinde neler oluyor? Beynimiz nasıl çalışıyor? Bu ve bunun gibi cevaplanması imkânsızca zor gözüken yüz binlerce soruyu cevaplamaya çalışırken en güvenilir kılavuz bilimsel yöntemdir. Bilimsel yöntem sorduğumuz sorulara gitgide daha geçerli cevaplar bulmamızda bize yardımcı olur.

İlk ünitede de gördüğümüz gibi insanlar ve evren hakkında pek çok kaynaktan bilgi ediniriz. Ama bu kaynaklar içinde bilim özel bir önem taşır. Bilimi diğer sorgulama ve bilme biçimlerinden ayıran özellikleri kısaca görmüştük. Şimdi bu özellikleri psikoloji bilimi özelinde ele alalım.

  • Psikoloji biliminin özellikleri özetle aşağıdaki gibi sıralanabilir:
  • Psikoloji bilimi tüm insanları ilgilendiren sorularla ilgilenir ve bu bilgileri tüm insanlığın ortak birikimi addeder.
  • Psikoloji bilimi gözlemlerle sınanabilir ve yanlışlanabilir önermelerden oluşur.
  • Psikoloji bilimi kendi hatalarını düzeltecek bir mekanizma üzerine kurulmuştur.
  • Psikoloji bilimi birikerek ilerler.

Bilimsel Süreç: Bilimsel İlkelerin Somutlaşmış Hâli

Bir araştırmacı ne kadar önemli bir bulguya ulaşmış olursa olsun, başkalarıyla paylaşılmadıkça bu bulgunun bir değeri yoktur. Bu paylaşım günümüzde bilimsel dergiler yoluyla olmaktadır. Bilimin birikerek ilerlemesi prensibi uyarınca, araştırmacılar çalışmalarında konu hakkındaki ilgili diğer çalışmalara atıfta bulunur. Bu atıflar makalenin incelediği konuyu önceki bilimsel çalışmalarla ilişkilendirir ve atıfta bulunulan metot ve bulgular üzerinden yeni yordam, bulgu ve sentezlere varmayı amaçlar. Bilimsel bir makale yazarken dikkat edilen önemli bir husus izlenilen metodu açıkça ortaya koymaktır. Gerçek anlamda bilimsel bir dergide makaleler konunun uzmanı diğer bilim insanlarınca gözden geçirilir. Bu kişilere hakem adı verilir. Bilim üretme sürecinin her aşamasında araştırmacıların yoğun bir şekilde birbirlerinin fikirlerine başvurması ve eleştirilerden yararlanması ile fikirler zenginleşir ve hata yapma oranı azalır.

Sözdebilim

Sözdebilim , bilimin gerektirdiği standartları taşımadığı ve bilimsel araştırmalarla desteklenmediği halde bilim kılıfı altında bize sunulan bilgi ve pratiklerdir. Sözdebilim, toplumda bilime duyulan saygı ve güvenin kimi kişi ve gruplarca, çoğunlukla maddi çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanılmasıdır. Eğitim ve uzmanlığımız olmayan konularda neyin bilim neyin sözdebilim olduğunu ayırt etmek kolay değildir. Yine de sözdebilimin belli başlı özelliklerini bilmek dayanaksız bilgileri bilimden ayırt etmede bize yardımcı olur:

  • Sözdebilim sıklıkla bilimsel tınılı terimler kullanarak bir bilimsellik kisvesi yaratır.
  • Sözdebilim test edilip doğruluğu sınanamayacak önermelerde bulunur.
  • Sözdebilim bilimsel süreçten kopuktur.

Kavram ve İşlemsel Tanım

Gündelik deneyimlerimizin parçası olan pek çok olgu psikolojinin ilgi alanına girer. Hafıza, yaratıcılık, kişilik, önyargı, zekâ, liderlik, empati ve mutluluk psikolojinin incelediği kavramlardan yalnızca birkaçıdır. Dikkat ederseniz bu kavramların ortak özelliği mutlak bir fiziksel tanımları olmayan soyut kavramlar olmalarıdır. Bu soyut kavramları ölçmek istiyorsak yaratıcı yöntemler geliştirmemiz gerekir.

Kavramları sayılara dökerek hem daha net bir bilgiye erişiriz hem de bu bilgiyi başka bilgilerle ilişkilendirme gücü kazanırız. Bir kavramın alabileceği değerleri sayılara dönüştürmeye yarayan tanıma işlemsel tanım denir. İşlemsel tanım sayesinde bir kavramı bir rakama çevirebiliriz (Ayrıntılı bilgi için S:38 Tablo 2.1’i inceleyiniz.).

İşlemsel tanımımızın ölçmek istediğimiz kavramı doğru ölçebilme derecesine kavramsal geçerlilik denir. Bir ölçeğin yüksek kavramsal geçerlilik taşıması için öncelikle güvenilir olması gerekir. Güvenilir bir ölçek aynı koşullar altındaki her ölçümde aynı sonucu verir. Ölçümsel güvenilirlik türleri şu şekildedir:

  • Test-yeniden test güvenilirliği
  • Gözlemciler arası güvenilirlik
  • İçsel güvenilirlik

Güvenilir bir ölçek kavramsal geçerliliğin ilk şartıdır. Ama elimizde güvenilir bir ölçek olması bu ölçeğin ilgilendiğimiz kavramı ölçtüğü anlamına gelmez. Güvenilir ölçümler yüksek kavramsal geçerliliğe ulaşmamız için gereklidir ama yeterli değildir.

Yüksek kavramsal geçerliliğe ulaşmamız için elimizdeki işlemsel tanımın güvenilir olmasının yanı sıra bize hassas ölçümler vermesi gerekir. Duyarsız bir ölçek ölçülen kavramın farklı düzeylerini birbirinden ayıramayan bir ölçektir.

Bir işlemsel tanımın geçerliliğine gölge düşürecek bir başka unsur da ölçülen dışında başka kavramları ölçmesidir. Aynı anda ilgilenilen kavramın dışında kavramları da ölçen bir işlemsel tanıma kirlenmiş işlemsel tanım denir. Böyle bir tanım kullanıyorsak bir kavramı ölçtüğümüzü sanırken daha başka bir kavramı ölçüyor olabiliriz.

Korelasyon

Şimdiye kadar tek bir psikolojik kavramın nasıl ölçüleceğini gördük. Ama psikoloji tek tek kavramlardan ziyade kavramlar arasındaki ilişkilerle ilgilenir ve kavram-lar arasındaki düzenli ilişkileri saptamaya çalışır. Örneğin psikolojik bir çalışmanın bulguları şu şekli alabilir:

  1. Şiddet eğilimi gösteren insanların daha düşük zekâya sahip oldukları gözlenmiştir,
  2. Özgüven eksikliği yaşayan insanların lüks tüketime daha çok yöneldiği saptanmıştır,

İlk örnekte şiddet eğilimi ve zekâ ölçülmüş, daha sonra bunlar arasındaki ilişki ortaya konmuştur. İkinci örnekte özgüven ve lüks tüketim yönelimi ölçülmüş, sonra bu iki kavram ilişkilendirilmiştir. Tek başına özgüveni ölçmek ya da tek başına lüks tüketim yönelimini ölçmek bize fazla bir bilgi vermez. Daha ilginç olan bu kavramların birbiriyle nasıl bir ilişki içinde olduklarıdır.

İki kavram arasında düzenli bir ilişki var mı görmek için kullanılan en temel istatistiksel yöntem korelasyondur. Eğer değişkenlerden birinin aldığı değerler artarken diğeri de düzenli olarak artıyor ya da azalıyorsa bu iki değişken arasında bir korelasyon vardır. Bu korelasyonun değeri sayısal olarak belirlenebilir. Korelasyon katsayısı -1 ile 1 arasında bir sayıdır ve iki değişken arasındaki doğrusal ilişkinin kuvvetini gösterir. Eğer iki değişken arasında hiçbir doğrusal ilişki yoksa korelasyon katsayısı 0 değerini alır. Eğer değişkenlerden biri artarken diğeri de artıyorsa katsayı pozitif bir değer alır. Değişkenlerden biri artarken diğeri azalıyorsa katsayı negatiftir.

Fakat iki değişken arasındaki korelasyonun 0 olması her zaman aralarında bir ilişki olmadığı anlamına gelmez. İki değişken arasında kuvvetli ama doğrusal olmayan bir ilişki mevcut olabilir.

Korelasyonel bulgular hakkında ASLA unutmamamız gereken bir şey var: Korelasyon nedensellik göstermez. İki değişken arasında pozitif ya da negatif bir korelasyon olması birinin diğerinin sebebi olduğu anlamına gelmez. Korelasyon bize sadece iki değişken arasında bir ilişki bulunduğunu söyler. Ama bu illa ki bir değişken diğerine sebep oluyor demek değildir. A ve B iki değişkenimiz olsun. Bu iki değişken arasında bir korelasyon varsa A ve B değişkenleri arasındaki ilişki şunlardan biri olabilir:

  • A değişkeni B'nin sebebidir.
  • B değişkeni A 'nın sebebidir.
  • A ve B karşılıklı olarak birbirlerine sebep olmaktadırlar.
  • Hem A hem de B'ye sebep olan bir C değişkeni vardır.

Son maddede olduğu gibi, kimi zaman korelasyondan nedensellik sonucu çıkaramayacağımızı görmek kolaydır, çünkü akla daha yatkın başka açıklamalar vardır. Ama kimi korelasyonlar bize makul gelen önermeleri destekler. İşte o zaman korelasyonun nedensellik anlamına gelmediğini hatırlamak daha zordur. Korelasyonun neden “nedensellik” göstermediğini daha iyi anlamak için lütfen kitabınızın 43 ve 44. sayfalarını okuyunuz.

Deneysel Yöntem

Korelasyonel bulgulardan neden-sonuç ilişkisi çıkaramasak da elimizde neden-sonuç ilişkilerini tespit etmek için güçlü bir araç mevcuttur. Bu araç deney dir. Deney psikolojinin en temel yöntemidir. Dolayısıyla deneyin mantığını kavramak psikolojik araştırmanın mantığını kavramaktır.

Deneyin mantığını önce gündelik bir örnekte görmeye çalışalım. Diyelim ki mercimek çorbasına rendelenmiş havuç eklemek çorbanın lezzetini arttırır mı bilmek istiyorsunuz. Çözüm aynı anda iki ayrı tencerede mercimek çorbası pişirip havuç rendesi dışında her şeyi sabit tutmaktır. Ancak o zaman lezzet farkının havuç rendesinden kaynaklandığı sonucuna varabiliriz. İşte deneyin mantığı budur: A değişkeni (havuç rendesi) dışında her şeyi sabit tuttuğumuzda B değişkeninde (çorbanın lezzeti) bir fark gözlemliyorsak o farkın A'dan başka bir açıklaması olamaz. Dolayısıyla güvenle A değişkeni B'nin sebebidir diyebiliriz.

Deneyde etkisini incelediğimiz değişkene bağımsız değişken denir. Örneğimizde havuç rendesi bağımsız değişkendi. Bağımsız değişkene bağlı olarak değişmesi beklenen değişkene bağımlı değişken denir. Örneğimizde bağımlı değişken çorbanın lezzetiydi. Bağımsız değişkeni sebep, bağımlı değişkeni sonuç olarak düşünebiliriz.

Etkisini incelediğimiz bağımsız değişkenin uygulandığı gruba deneysel grup adı verilir. Deneysel gruba uygulanan farklı muameleye deneysel manipülasyon denir. Deneysel manipülasyonumuzu uyguladığımız deneysel grupla kıyaslayacağımız gruba kontrol grubu denir. Kontrol grubu ile deneysel grup arasındaki tek fark deneysel manipülasyon olmalıdır. Yoksa iki grubun öğrenme miktarı arasında gözlemleyeceğimiz fark manipüle ettiğimiz bağımsız değişkenden değil diğer farklılıklardan kaynaklanabilir. Bir diğer dikkat etmemiz gereken unsur da deney ve kontrol grubumuzdaki deneklerin birbirine denk özelliklere sahip olmasıdır.

Deneysel çalışmalarda geçerlilik, iç geçerlilik ve dış geçerlilik diye iki başlıkta incelenebilir. İç geçerlilik deneyden çıkarılan neden-sonuç ilişkisine ne kadar güvenebileceğimizin bir ölçüsüdür. Dış geçerlilik ise deney sonuçlarını araştırma dışındaki insan, grup ve ortamlara ne ölçüde genelleyebileceğimize dairdir.

Yapılmak istenen araştırmanın amacına göre kullanılacak araştırma yöntemi de farklılık göstermektedir. Eğer amaç ortaya bir neden-sonuç ilişkisi koymak ise deneysel yöntem kullanılır. Herhangi bir değişkenin manipüle edilmediği, değişkenlere müdahale edilmeden mevcut ilişkilerin gözlemlendiği çalışmalara ise korelasyonel çalışma denir.

Bu çalışmalara korelasyonel çalışma denmesinin sebebi verdikleri sonuçların korelasyonel yapıda olması, yani neden-sonuç bilgisi vermemesidir. İlgilendiğimiz kavramlara müdahale etmenin imkansız olduğu ya da mevcut durumun tespit edilmek istendiği durumlarda korelasyonel çalışmalar kullanılır.

Bu gibi çalışmalarda genellikle tek bir sefer değil zaman içinde tekrarlanan ölçümler yapmak gerekir. Aynı kişilere zaman içinde tekrar tekrar ölçüm yapılan çalışmalara boylamasına çalışma denir. Boylamasına çalışmalarda aynı kişiler belli bir zaman dilimi içinde tekrar ölçümlenirken enlemesine çalışmalarda aynı zaman dilimi içinde farklı gruplara ölçüm yapılır.

Psikolojik Araştırmalarda Etik

Psikologların çalışmalarında kimi zaman etik sorular baş gösterebilir. Bu sorulara yanıt ararken bir başvuru kaynağı olmak amacıyla Türk Psikologlar Derneği 2004 yılında bir etik yönetmelik kabul etti. Bu yönetmelik araştırma sırasında izlenmesi gereken ilkeleri de içeriyordu. Araştırmalarda izlenmesi gereken temel ilkelerden bazıları şunlardır:

  • Araştırmalara katılım gönüllüdür. Araştırma öncesi olası katılımcılara araştırma hakkında bilgi verilip araştırmaya dahil olmak istediklerine dair onaylarının alınması gerekir.
  • Katılımcılar araştırmadan istedikleri zaman çıkabilirler.
  • Kişilerden edinilen bilgilerin gizliliğinin korunması gerekir.
  • Katılımcılara daima nezaket ve saygıyla davranılır.
  • Katılımcılara araştırmanın sonunda araştırma hakkında bilgi edinme olanağı verilir.

Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v