Eğitim Bilimine Giriş Dersi 3. Ünite Sorularla Öğrenelim
Eğitimin Psikolojik Temelleri
Psikolojinin eğitim açısından önemi nedir?
Eğitim, bireyde öğrenme yaşantıları yolu ile istendik yönde davranış değişiklikleri oluşturma süreci olarak tanımlanmaktadır. Psikoloji ise insan davranışları üzerinde odaklanan bir bilim dalıdır. Bireyde “istendik davranışlar oluşturabilme” amacını taşıyan eğitim, bu amacını gerçekleştirebilmek için en etkili öğretim stratejisi ve yöntemlerinin neler olduğunun belirlenerek uygulanması üzerinde durur. İşte bu noktada psikoloji biliminin bulguları, eğitim için vazgeçilmez bir öneme ve değere sahiptir. Çünkü davranışların nedenlerinin ve nasıl oluştuklarının sırları, psikoloji biliminin bulgularında gizlidir. “Acaba bir davranış değiştirme süreci olan öğrenme nasıl gerçekleşmektedir? Birey hangi koşullarda daha etkili öğrenebilmektedir? Bireyin öğrenmesini olumsuz yönde etkileyen ya da kolaylaştıran etmenler nelerdir?” Bu ve benzeri daha pek çok soru, psikolojinin öğrenme psikolojisi olarak adlandırılan bir dalının yanıt aradığı sorulardır. Bu sorulara verilebilecek yanıtlar ise “yaşantılar yolu ile bireyde istendik davranış değişikliği oluşturma süreci” olarak tanımlanan eğitimin psikolojik temellerini oluşturmaktadır.
Eğitim nedir?
Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı bir biçimde istendik değişiklikler meydana getirme süreci olarak tanımlanmaktadır. Bireyde eğitim yoluyla gerçekleştirilecek olan tüm değişikliklerin; bireyin içinde yaşadığı toplumun değerlerine uygun düşmesi, toplum tarafından istenen ve beğenilen davranışlar olması gerekmektedir. Bu nedenle eğitim, belli amaçlar doğrultusunda bireyin davranışlarını planlı bir biçimde değiştirmeye yönelik yasaları, ilkeleri ve teknikleri bulmaya çalışan bir bilim dalı olarak gelişimini sürdürmek zorundadır. Her bilim dalı için olduğu gibi eğitimin de işlevlerini etkili bir biçimde gerçekleştirebilmesi, başka bir deyişle bireylerin davranışlarında istendik davranışları yeterli düzeyde gerçekleştirilebilmesi, eğitim alanındaki bilimsel araştırmalara ve geliştirme çabalarına bağlı bulunmaktadır.
Eğitimin bir bilim olarak gelişmesinde katkısı bulunan önemli bilim adamları kimlerdir?
Eğitimin geçmişi, insanlık tarihi kadar eski olmakla birlikte eğitimin bir bilim olarak gelişiminin yeni olduğu söylenebilir. Geçmişten günümüze eğitimin bir bilim olarak gelişmesinde pek çok bilim adamının önemli çabaları ve katkıları olduğu bilinmektedir. Örneğin eski Yunan’da Sokrates’in soru sorma yoluyla insanın kendi kendine bilgiye ulaşabileceğine ilişkin görüşleri ile Platon ve Aristo’nun zihin, duygu ve bedenin birlikte uyumlu bir biçimde geliştirilmesi gerektiğini öne süren görüşlerinin günümüz eğitim anlayışına uygun düştüğü bilinmektedir. Psikoloji biliminin ayrı bir bilim dalı olarak felsefeden bağımsızlığını ilan etmediği dönemlerde bile felsefeyle ilgilenen bilim adamlarının, eğitim ile psikoloji arasında ilişki kurmaya başladıkları görülmektedir. Bugünün çağdaş eğitim anlayışında olduğu gibi geçmişte de birçok düşünürün, eğitimin bireyi duyuşsal, sosyal, bedensel ve zihinsel bakımlardan bir bütün olarak geliştirmesi gerektiğine işaret ettiği bilinmektedir.
Eğitimin bir bilim olarak gelişiminde Türk düşünürlerin nasıl katkıları olmuştur?
Eğitimin bir bilim olarak gelişiminde Türk düşünürlerinin de önemli katkıları olmuştur. Bunlar arasında Farabi, eğitimin sözel olmaktan öte ahlaki davranışlar kazandırması gerektiği üzerinde durarak eğitimin kişilik gelişimi ile olan ilgisine dikkat çekmiştir. İbn-i Sina ise eğitimin sınıf ve statü farkı gözetmeksizin her çocuğa verilmesini ve meslek eğitimi kazandırmaya yönelik olmasını, çocukların okullarda kendi yaşıtları ile birlikte eğitilmesini, öğretmenlerin çocukların yeteneklerini, ilgi ve isteklerini tanıyarak buna göre eğitim vermesini; öğretim etkinliklerinde deneye, gözleme ve araştırmaya yer verilmesini; öğretimde araç-gereçlerden yararlanılmasını ve baskıya dayalı olmayan bir eğitim gerçekleştirilmesini savunmuştur.
Avrupa'da Rönesans sonrası bilimsel gelişmeler eğitimi nasıl etkilemiştir?
Avrupa’da Rönesans sonrasındaki bilimsel gelişmeler, doğal olarak eğitimi de etkilemiş ve bu dönemde eğitimle ilgili daha çağdaş görüşler ileri sürülmeye başlanmıştır. Bu bağlamda 16.yüzyılda Erasmus, eğitimde cezaya karşı çıkan görüşleri; 17. yüzyılda ise Alman eğitimci Ratke, modern öğretim yöntemlerine ilişkin görüşleri ile dikkat çekmiştir. Yine 17. yüzyılda Çekoslovak eğitimci Comenius, eğitimde gözlem ve deneyim ile öğretimde bireysel farklılıkların önemine değinmiş ve günümüzün çağdaş eğitim psikologları tarafından da vurgulanan, öğretim programlarının çocukların gelişim özelliklerine göre düzenlenmesi gerektiğini belirtmiştir. 17. yüzyıl düşünürleri arasında Locke, çocuğun zihnini boş bir levhaya benzeterek çocuğun dıştan gelen her çeşit uyarana açık olduğunu ileri sürmüş, eğitimde ezberciliğe karşı çıkarak çeşitli türden yaşantılar yolu ile çocuklara yaşamlarında yararlı olabilecek bilgilerin kazandırılması gereği üzerinde durmuştur.
Eğitim psikolojisi nasıl ortaya çıkmıştır?
Felsefe ve eğitim alanındaki düşünceleri ile dikkatleri çeken bilim adamlarının öğretme-öğrenme sürecinin niteliğini artırmaya yönelik çabaları bir yana, psikolojinin felsefeden ayrılarak bağımsız bir davranış bilimi olmaya yönelmesi ile birlikte eğitim ile psikoloji arasında daha sıkı bir işbirliği gündeme gelmiştir. Bir davranış değiştirme süreci olarak eğitim, daha etkili bir işleve kavuşabilmede psikoloji, sosyoloji, sosyal psikoloji gibi davranış bilimlerinden yararlanmaya başlamıştır. Bunlar arasında eğitimi en çok etkileyen bilim dalı ise psikoloji olmuştur. Psikolojinin insan davranışlarının gelişimi ve insanın öğrenmesi ile ilgili bir bilim dalı olması, doğal olarak bir davranış değiştirme süreci olan eğitim ile psikolojiyi aynı noktada buluşturmuştur. Bu iki disiplinin etkileşimi ile de “eğitim psikolojisi” adı altında yeni bir disiplinin gelişmesi kaçınılmaz bir gereklilik olmuştur.
Psikolojinin bulgularını eğitime uygulayarak sınıftaki öğretme-öğrenme sürecinin niteliğini geliştirmeye yönelik arayışlar, günümüzde eğitimin psikolojik temelleri olarak da adlandırılabilecek olan eğitim psikolojisi alanına temel olmuştur. Başka bir deyişle eğitim ve psikoloji bilimlerinin etkileşimiyle eğitim psikolojisi adı altında yeni bir disiplin ortaya çıkmıştır. Başlangıçta psikolojinin bir uygulama alanı olarak sınırlandırılan eğitim psikolojisi, psikolojinin alt dalları olan “gelişim psikolojisi” ve “öğrenme psikolojisi” ile sıkı ilişkisini sürdürmekle birlikte giderek kendine özgü sorun alanları, araştırma yöntemleri, kuram ve ilkeleri olan ayrı bir bilim olma yönünde ilerlemektedir.
Öğretme-öğrenme süreci ne demektir?
Öğrenme öğretme süreci Bilişsel, duyuşsal, devinimsel özelliklerin kazanılması ve öğrenmeyi kolaylaştıracak etkinliklerin düzenlenmesi sürecidir.
Eğitim psikolojisinin bağımsız bir disiplin olarak gelişmesinde bilim adamlarının önemli katkıları neler olmuştur?
Yüzyılı aşkın bir geçmişe uzanan eğitim psikolojisinin bağımsız bir disiplin olarak gelişmesinde birçok bilim adamının önemli katkıları olmuştur. Bunlar arasında kendi laboratuvarında psikoloji bilimiyle ilgili ilk deneysel çalışmaları başlatan Alman psikoloğu Wilhem Wunt, psikolojinin bir bilim olarak gelişmesine öncülük ederken William James, eğitim araştırmalarının doğal ortamlarda gerçekleştirilmesi gereği üzerinde durarak psikolojinin bulgularının eğitime uygulanmasına yönelik çalışmaları ile dikkat çekmiştir. Galton’un 1882 yılında kurmuş olduğu ilk test merkezi ve Amerikalı psikolog Stanley Hall’in öğrencilerin zihinsel, duygusal, fiziksel ve sosyal yönlerinin de incelenmesi gerektiğine ilişkin görüşleri; psikoloji ve eğitimde bireysel farklılıkların ölçülerek eğitimle ilgili sorunların daha nesnel (objektif) yöntemlerle incelenebilmesine yönelik ilk çabalar arasında yer almıştır.
Eğitim biliminin bilim olarak gelişmesine önemli katkıları olan ve eğitim psikolojisinin kurucusu olarak kabul edilen Edward L. Thorndike, laboratuvar ortamlarında hayvanlar üzerinde yapmış olduğu araştırmalardan elde ettiği bulguların insanlar için de geçerli olduğunu savunmuştur. Tekrar ilkesi ve etki yasası gibi çalışmaları ile ünlenen ve kendisinden sonra gelen öğrenme kuramcılarının çalışmalarına öncülük eden Thorndike; zekâ, güdülenme (motivasyon), ilgi gibi eğitimle yakından ilişkili bulunan konular üzerindeki çalışmalarının yanı sıra özellikle öğrenme ürünlerinin ölçülmesine yönelik çalışmaları ile de eğitim psikolojisi alanında saygınlık kazanmıştır.
Tekrar ilkesi ve etki yasası nedir?
Tekrar ilkesi: Tekrarlanan bir davranışın güçleneceğini belirten ilkedir.
Etki yasası: Organizmanın yapmış olduğu bir davranışından dolayı hoşnut kalması nedeniyle bu davranışının ileride tekrarlanma olasılığının yüksek olacağını belirten ilkedir.
Eğitim psikolojisi nasıl tanımlanmaktadır?
Kimi psikologlara göre eğitim psikolojisi, psikolojinin alt dallarından biridir. Kimileri ise eğitim psikolojisinin ayrı bir disiplin olmadığı, ancak psikolojinin bulgularının sınıftaki öğretme-öğrenme etkinliklerine uygulanmasından ibaret olduğu görüşündedirler. Kimileri ise bu görüşe karşı çıkarak eğitim psikolojisinin kendine özgü kuramları, sorun alanları, araştırma yöntemleri ve teknikleri olan ayrı bir disiplin olduğunu ileri sürmektedirler. Bu bakış açısından eğitim psikolojisi, “İnsanların gelişim özelliklerini ve öğrenme ilkelerini inceleyerek, eğitim ortamlarını etkili bir biçimde düzenlemeyi ve öğretme yoluyla öğrenmeyi verimli bir biçimde düzenlemeyi ve öğretme yoluyla öğrenmeyi verimli bir biçimde gerçekleştirmeyi amaç edinen uygulamalı bir bilim dalı” olarak tanımlanmaktadır. Ancak “Eğitim Psikolojisi” başlığı altında yazılan kitaplar incelendiğinde genelde eğitim psikolojisinin, gelişim psikolojisi ile öğrenme psikolojisinin toplamı olarak ele alındığı görülmektedir.
Eğitim psikolojisinin ayrı bir disiplin olup olmadığı konusundaki görüşler nelerdir?
Eğitim psikolojisinin ayrı bir disiplin olup olmadığı konusunda ilgililer arasında henüz tam bir anlayış birliğinin oluşamaması bir yana, bugün bu disiplinin sınırlarının da tam anlamıyla belirlenebilmiş olduğu söylenemez. Bununla birlikte, daha önce de vurgulandığı gibi, eğitim psikolojisiyle ilgili batı ülkelerindeki son gelişmeler; eğitim psikolojisinin kendine özgü kuramları, ilkeleri, yöntemleri, teknikleri ve sorun alanları doğrultusunda gelişmekte olan bir disiplin olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakış açısından, eğitim psikolojisinin öğretme-öğrenme sürecinin anlaşılması ve bu sürecin niteliğini artırma yöntemlerinin geliştirilmesiyle ilgili kendine özgü bir disiplin olduğu söylenebilir. Bu amaçları gerçekleştirebilmek için eğitim psikologları, öteki bilim dallarından yararlanabildikleri gibi kendilerine özgü yeni bilgiler üretebilmekte, yeni ilkeler ve kuramlar geliştirebilmektedirler. Nitekim çağdaş eğitim psikologları, genel bilimsel yöntemlerden yararlanarak kendi yöntemlerini de geliştirmektedir. Bugün öğretme ve öğrenmeyle ilgili sorunlar, bir yandan laboratuvar ortamlarında test edilirken aynı zamanda anaokulundan üniversiteye değin eğitimin gerçekleştiği tüm ortamlar, öğretme-öğrenme sürecinin etkililiğini artırabilme amacıyla doğal bir laboratuvar gibi kullanılabilmektedir. Günümüzün eğitim psikoloğu, laboratuvar ya da doğal ortamlardaki çalışmalarıyla birlikte tüm çabalarında öğretme ve öğrenmede anlamlı bir fark yaratmak amacındadır. Laboratuvar ortamlarındaki denetimli araştırmalardan elde edilen bulguların gerçek ortamlardaki beklenmedik durumlarda da geçerli olup olmadığı sorusu, eğitim psikologlarının yanıtlaması gereken önemli bir sorun olarak gündemdedir. Bu amaçla, özellikle, öğrenme süreciyle ilgili olarak geçmişten bugüne laboratuvarda üretilen ne varsa bunların doğal ortamlarda da geçerli olup olmadığı test edilmelidir. Eğitim psikologları, insanların nasıl öğrendikleri ile çok yakından ilgili olmak durumundadır. Ancak bu ilgi, sorunun yalnızca bir bölümüne çare olabilir. Sorunun diğer yarısı, insanlara nasıl öğretileceği konusudur. Eğitim psikoloğu olarak adlandırılan uzmanlar ise her iki durumla yakından ilgilenmek zorundadır.
Eğitim psikolojisinin ilgi alanları nelerdir?
Öğretme-öğrenme sürecinin niteliğini artırmaya yönelik bir disiplin olarak eğitim psikolojisinin ilgi alanına giren konuların oldukça geniş bir yelpazeye yayıldığı söylenebilir. Eğitimin geniş anlamda bireyin tüm yönleriyle gelişimini hedefleyen bir disiplin olduğundan hareket edildiğinde bireylerin kişiliklerinin tüm boyutlarıyla en uygun bir düzeyde gelişebilmesini sağlayabilmeleri için, bireyin yetiştirilmesi sorumluluğunu üstlenenlerin gelişim psikolojisinden yararlanmaları kaçınılmaz bir gereklilik olmaktadır. Öğretmenlerin okulda daha etkili bir öğretme ve öğrenme gerçekleştirebilmeleri ise büyük ölçüde öğrenme psikolojisinden yararlanabilme yeteneklerine bağlı bulunmaktadır. Eğitim psikolojisi, yalnızca gelişim psikolojisi ile öğrenme psikolojisinin toplamından oluşmayıp kendine özgü bir disiplin olarak gelişmekte ise de bu yeni disiplinin içeriğinde gelişim psikolojisi ile öğrenme psikolojisinin özel bir yeri olduğunu da belirtmek gerekir. Bunlara ek olarak öğretme-öğrenme sürecinin etkililiğinde, öğretmenin sınıfta uygun bir öğrenme atmosferi oluşturabilmesinin önemli bir rolünün olması, eğitim psikolojisi kapsamında sınıf yönetimine ilişkin konuların da yer almasını gerektirmektedir.
Gelişim psikolojisi nedir?
Eğitim psikolojisine temel oluşturmada önemli bir yeri bulunan gelişim psikolojisi, bireyin doğum öncesinden ölümüne kadar geçirmiş olduğu nicel ve nitel değişmeleri ve gelişmeleri inceleyen bir disiplindir. Bireyin yaşamının hangi dönemlerinde hangi türden gelişimsel özelliklere sahip olduğu; hangi dönemlerde nasıl bir bilişsel, sosyal ve psikolojik gelişim düzeyinde bulunduğu gelişim psikolojisinin ilgi alanına girer. Örneğin gelişim psikolojisinde evre kuramcıları olarak adlandırılan bilim adamları; bireylerin belli görevlerini, olgunlaşma düzeylerine bağlı olarak belli dönemlerde gerçekleştirebileceklerini savunurlar
Soyut zekâ nedir?
Soyut zekâ: Düşünme ve yeni durumlara uyma konularında soyut kavramlar ve simgelerden başarılı bir biçimde yararlanabilme yeteneğidir.
Öğrencilerin gelişim özelliklerinin bilinmesi neden önemlidir?
Çocuğun soyut kavramların üstesinden gelebilmesi için soyut zekâ olgunluğuna erişmiş olması gerekir. Çevre ile etkileşerek belli bir zaman içerisinde kazanılabilecek olan bu tür zihinsel olgunluğa ulaşmadan çocuktan soyut konuları kavrayabilme yeteneğini gösterebilmesini beklemek doğru olmaz. Bu durum öğretim programlarının hazırlanmasında, öğrencilerin gelişim özelliklerine dikkat edilmesini zorunlu kılar. Öte yandan öğrencinin hangi gelişim düzeyinde olduğunu bilen bir öğretmen, öğretim etkinliklerinde öğrenciye gelişim düzeyinin üzerindeki davranışları kazandırma gibi gereksiz bir çabaya yönelmekten kendini alıkoyabilir; böylece daha etkili bir öğretim gerçekleştirebilir. Öğrencilerin gelişim özelliklerini bilmek, sınıfta ne türden eğitim yaşantıları düzenleyeceği ve hangi öğretim yöntem ve tekniklerinden yararlanacağı konusunda öğretmene yol gösterir.
Öğrencilerin gelişim özellikleri konusunda bilgili olması, daha etkili bir öğretimi gerçekleştirebilmenin yanı sıra öğrencilerin diğer kişilik boyutlarının geliştirilebilmesi konusunda da öğretmene yardımcı olur. Öğrencilerin kişiliklerinin sosyal, psikolojik, bedensel ve duyuşsal olan tüm yönleri ile sağlıklı bir gelişim gösterebilmelerine yardımcı olmanın yanısıra, etkili bir öğretim gerçekleştirebilme öğretmenleri yakından ilgilendiren bir başka konudur. Bu yönleriyle öğrencilerin kişilik gelişimlerini kolaylaştırabilmek ise, öncelikle, kişiliğin bu boyutlarının gelişimi konusunda yeterli düzeyde bir bilimsel anlayış geliştirebilmiş olmayı gerekli kılar. Öğretmenin böyle bir anlayış geliştirebilmesi, gelişim psikolojisinin sağladığı olanaklardan yararlanabilme derecesine bağlıdır.
Öğrenme psikolojisi öğretme-öğrenme süreçleri konusunda hangi yararları sağlamaktadır?
Okulda eğitimin ve öğretimin niteliğini geliştirebilmek için öğretmenlerin sahip olmaları gereken önemli bir gereklilik de öğretme-öğrenme süreçleri konusunda yeterli bir anlayış geliştirmeleridir. Öğretme-öğrenme süreçleri, öğrenme psikolojisi alanında geliştirilmiş bulunan öğrenme kuramları, modelleri, yöntem ve teknikleri ile ilişkili bir kavramdır. Öğrenme kuramlarının sunduğu olanaklarla öğrenme olayının nasıl gerçekleştiğini bilen bir öğretmen, farklı öğretme durumlarında farklı öğretim modellerini kolayca işe koşabilecektir. Böylece daha etkili bir öğretme-öğrenme süreci oluşturabilmek için gerekli olabilecek öğrenme ilkeleriyle yöntem ve tekniklerden yararlanabilecektir. Derse girer girmez doğrudan konuyu anlatmaya başlayan bir öğretmen, öğretimin dersin amaçları doğrultusunda gerçekleşebilmesi için, öğrencilerin dikkatinin öğretilecek materyale çekilmesi gerektiğini bilmiyor demektir. Öğretmen böyle yapmak yerine Gagne’nin ortaya koymuş olduğu öğretim durumunu gerçekleştirerek, başka bir deyişle görsel ya da sözel uyarıcılarla öğrencilerin konuya dikkatlerini çekerek işe başlamış olsa öğrencilerini güdüleyerek daha etkili bir öğretim gerçekleştirebilecektir. Öğrenme ilkeleri ile kuramları ve bunlara dayalı olarak geliştirilmiş olan öğretim modelleri, yöntemleri ve teknikleri konusunda yeterli düzeyde donanımı olan bir öğretmen, beklenmedik durumlar da dahil olmak üzere, sınıftaki her türlü öğretme-öğrenme etkinliğinde bu gücünden yararlanarak daha etkili bir öğretme-öğrenme süreci gerçekleştirebilir.
Sınıf yönetiminin tanımı nedir?
Etkili bir öğretim gerçekleştirebilmenin koşullarından biri de sınıfta öğrenmeye uygun bir ortam oluşturmaktır. Öğretmenin sınıfında öğrenmeyi sağlayıcı bir ortam oluşturabilmesi ise etkili sınıf yönetimi becerilerine sahip olmasını gerektirir. Özellikle öğretmenliğin ilk yıllarında bu tür becerilere sahip olmayan öğretmenler, sınıf yönetimi konusunda önemli güçlüklerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Sınıf yönetimi; öğrenmeye uygun bir ortam oluşturabilmek, öğrenme için harcanacak zamanı etkili kullanabilmek ve öğretimi engelleyen etmenleri giderebilmek için öğretmenin sınıfında öğretim dışında gerçekleştirmiş olduğu akademik olmayan etkinlikleri olarak tanımlanabilir.
Sınıf yönetimi bilgisinin öğretmene sağladığı yararlar nelerdir?
Öğrencileri öğrenmeye güdülemede, sınıfta sağlıklı öğretmen-öğrenci ilişkileri oluşturabilmede, öğrencilerin sınıf içi iletişim becerilerini geliştirebilmede sınıf yönetimi bilgisinin öğretmene sayısız yararı bulunmaktadır. Sınıf yönetimi konusunda yetkin olan bir öğretmen zamanı daha etkili kullanabilecek, sınıftaki disiplin sorunuyla kolayca başa çıkabilecek ve sınıf ortamını daha iyi düzenleyerek sınıfında öğrenme için elverişli bir ortam oluşturabilecektir.
Öğretmenin sınıfı yönetmede başarılı olabilmesi için neler gerekmektedir?
Öğretmenin sınıfını yönetmede başarılı olabilmesi için öncelikle etkili bir lider olması, sınıfında öğrenmeye uygun bir sınıf atmosferi oluşturması ve sınıftaki davranış sorunlarını çözebilmede çağdaş bir disiplin anlayışı geliştirmiş olması gerekmektedir. Öğretmen, sınıf yönetiminin boyutlarını oluşturan etkili liderlik, sınıf atmosferi ve disiplin konularında ne ölçüde yeterli ise o ölçüde başarılı bir sınıf yöneticisi olabilir.
Sınıf yönetiminin boyutları nelerdir?
Sınıf yönetiminin boyutları:
- Etkili liderlik
- Sınıf atmosferi
- Disiplin
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 7 Gün önce comment 11 visibility 17746
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1146
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 606
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2736
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 899
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25564
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14500
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12506
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12494
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10421