Vergi Teorisi Dersi 6. Ünite Sorularla Öğrenelim
Gelir Vergileri
Gelirin bir vergi konusu olarak değerlendirilmesinin
dünya genelinde tarihi gelişimi nasıl olmuştur?
Özü itibarıyla dinî bir karakter taşıyan ve tarımsal
üretimden alınan aflar (öşür) vergisi bir tarafa bırakılırsa
insanlık tarihi ve vergi kavramının tarihsel olarak doğuşu
düşünüldüğünde gelirin bir vergi konusu olarak
kullanılması oldukça yenidir. On dokuzuncu yüzyılın
başlarına kadar gelişmiş ülkelerde devletin ihtiyaç
duyduğu finansman, bazı lüks malların üzerine konulan
gümrük vergilerine dayanmaktaydı. Bu tür vergilerin
devletlerin ihtiyaç duyduğu yüksek finansman ihtiyacını
karşılama konusundaki yetersizliği, devletleri daha geniş
tabanlı bir vergi konusu bulmaya yöneltmiştir. Tarihsel
olarak parasal ekonominin, belge düzeni ve kayıt
sisteminin geliştiği ülkelerde bireyler tarafından elde
edilen gelirin vergilendirilmesi mümkün hâle gelmiş ve
tercih edilmiştir. Bu çerçevede İngiltere’de 1779 yılında
geçici olarak uygulamaya alınan ve daha sonraki
dönemlerde ihtiyaç duyuldukça kısa süreli olarak
kullanılan gelir vergisi, 1860 yılından itibaren sürekli
olarak uygulanmaya başlanmıştır. Benzer şekilde Amerika
Birleşik Devletleri’nde 1913, Fransa’da 1849 ve
Almanya’da 1891 yılında gelirin vergilendirilmesine
dönük uygulamalar başlatılmıştır. Türkiye’de ise gelirin
vergilendirilmesine yönelik ilk uygulama, 1926 yılında
yürürlüğe konulan Kazanç Vergisi’dir. Bu vergi 1950
yılında uygulanmaya başlanılan Gelir Vergisi ile
yürürlükten kaldırılmıştır.
Ekonomik açıdan gelir ne demektir?
İktisadi açıdan gelir, üretim sürecinde rol alan
faktör sahiplerinin üretimden aldıkları payı ifade eder. Bir
malın üretilmesinde; emek, arazi, sermaye ve girişim
olmak üzere dört faktör bulunmaktadır. Üretim sürecinde
yaratılan katma değerden emek ücret, arazi kira, sermaye
faiz ve girişim kâr olarak gelir elde etmektedirler. Bir
ekonominin bir yıl içerisinde ürettiği hâsıla; ücret, kira,
faiz ve kâr gelirlerinin toplamından oluşmaktadır.
Günümüzde bireyi gelirine göre hangi ekonomik sınıfa
yerleşmektedir?
Bireyin toplam gelirinin içerisinde ücret gelirinin
oranı daha yüksek olsa da eğer kira ve faiz geliri, hisse
senedi kâr payı ya da sahip olduğu servetin değerindeki
artışı gibi sermaye geliri niteliğinde gelirleri de varsa bu
bireyin hem emek sınıfı hem de sermaye sınıfı içerisinde
yer aldığı söylenebilir. Diğer taraftan günümüzde çok
yüksek ücretlerle çalışan bazı üst düzey yöneticilerin
yüksek ücret gelirleri düşünüldüğünde, onların toplumsal
olarak gelir dağılımı içerisinde alt-orta gelir grubunda yer
alan ücretli-emek sınıfı içerisinde olduğunun düşünülmesi
çok kolay olmayacaktır.
Ekonomide milli gelir ve milli, hâsıla tutarları nasıl
eşitlenebilmektedir?
Ekonominin geneli açısından düşünüldüğünde
de; bir ekonomide üretilen tüm mal ve hizmetlerin
üretiminde rol alan faktör sahiplerinin üretimden aldıkları
ücret, kira, faiz ve kâr gelirlerinin toplamını oluşturan
Millî Gelir, nihai olarak o ekonomide üretilen tüm mal ve
hizmetlerin değerlerinin toplamını temsil eden Millî
Hasıla’ya eşit olacaktır. Dolayısıyla eğer bir ekonomideki
faktör gelirlerinin hiçbir istisna olmaksızın hepsinin
vergilendirilmesi durumunda, o ekonomide üretilen tüm
hasılanın ya da katma değerin, diğer bir bakış açısı ile mal
ve hizmetlerin vergilendirilmiş olacağı söylenebilir.
Kapsamlı gelir vergisi ne demektir?
Kişisel gelir vergisi açısından vergileme birimi
bireylerdir. Dolayısıyla gelir kazanan tüm bireyler, yaşı ve
kazandığı gelirin büyüklüğü dikkate alınmaksızın elde
ettikleri gelirler üzerinden vergiye tabi olacaktır. Bu tür bir
uygulama içerisinde işletmelerin kazançları için ayrı bir
vergiye ihtiyaç yoktur. Çünkü işletmelerin elde ettiği
kazançlar da öyle ya da böyle kâr, kâr payı ya da
dağıtılmamış kazançlar olarak firma sahiplerinin payına
düşecektir. Fakat bu mantığın işlemesi ve ekonomide
yaratılan tüm gelirin vergilendirilerek kapsamlı gelir
tanımının uygulanabilmesi açısından, tüm kurum
kazançlarının ortakların payı oranında ortaklara tahsis
edilmesi gerekir. Ancak bu şartlar altında, kurum
kazançlarının vergilendirilmesi için ayrı bir vergiye
ihtiyaç olmadığı düşünülebilir.
Bireylerin gelirleri tanımlanırken neden yıl üzerinden
tanımlama yapılmaktadır?
Gelir bir zaman dilimi ya da dönemi ile
ilişkilendirilerek tanımlanır. Bir bireyin gelirinin 10.000
lira olduğunun tespiti hiç bir anlam ifade etmez. Bu rakam
bir saatte, bir günde, bir ayda, bir yılda ya da ömür boyu
elde edilen gelir olabilir. Belirli bir dönemi olmayan gelir
üzerinden alınacak bir vergi hem uygulanabilirliği hem de
adalet sonuçları açısından önemli problemlere neden
olacaktır. Bu nedenle vergisel amaçlar açısından bir
bireyin geliri genellikle dünyanın bütün ülkelerinde yıl
esasına göre tanımlanır ya da belirlenir. Yıl esasına dayalı
ve dönemler arası değişmeyen bir gelir vergisi sistemi
uygulamada karşılaşılabilecek problemlerin azalmasına
yardımcı olacaktır.
Net servet kavramı ne demektir?
Bireyin alım gücü ile ilgili yapmış olduğu
tercihlerin, bireyin bu günkü tüketimi ve net serveti
üzerinde etkisi vardır. Net servet, bir bireyin belli bir
andaki varlıkları ile borçları arasındaki farkın değerini
temsil etmektedir. Gerçek hayatta birey bugün daha çok
tüketmek ya da daha az tüketmek şeklinde karar verirken,
eş anlı olarak başka konularda da karar vermektedir. Net
serveti pozitif olan bir birey bir yılda elde ettiği alım gücü
ya da gelirden daha azını tüketmeye karar verirse, eş anlı
olarak tasarruf kararı ya da net servetini arttırma kararı da
almış olacaktır. Bireyin yıllar itibariyle vermiş olduğu
tüketim ve tasarruf kararlarının bir sonucu olarak net
servetinin belirli bir andaki değeri pozitif ya da negatif
olabilir.
Bireyin net servetindeki pozitif ya da negatif
değişimler nasıl gerçekleşmektedirler?
Eğer birey o yıl elde ettiği gelirden daha azını
tüketirse, bireyin net servetindeki değişim pozitif olacak
yani net serveti artacaktır. Tam tersi durumda, yani birey
elde ettiği gelirden daha fazlasını tüketirse bu durumda da
net servetindeki değişim negatif olacak yani net serveti
azalacaktır.
Bireyin kullandığı ancak net servetinde değişime yol
açmayan kullanımları nelerdir?
Gerçek hayatta kimi durumlarda bireyin gelirini
kullandığı, ancak net servetinde değişme yaratmayan ya
da tüketim anlamına gelmeyen bazı kullanımların olduğu
da unutulmamalıdır. Bireylerin diğer bireylere ya da
kurumlara yapmış oldukları bağışlar, verdikleri hediyeler
ya da ödedikleri vergiler bu kapsamda düşünülebilir.
Gelirin bu tür kullanımı iktisadi anlamda bir tüketim
sayılamaz.
Kapsamlı geliri belirlemede yararlanılan kaynaklar
nelerdir?
Kapsamlı gelir, gelirin kaynağı dikkate alınarak
da tanımlanabilir. Kaynakları açısından kapsamlı gelir;
veri bir yılda bireyin alım gücünü artıran kazançlar ile net
servetinin değerinde ortaya çıkan artışların toplamıdır. Bu
anlamda bireylerin gelirlerinin; üretim faktörlerinin
satışından elde edilen kazançlar, kişi ve kurumlardan
alınan transferler ve sahip olunan servetin değerinde
ortaya çıkan artışlar ya da sermaye değer artış kazançları
olmak üzere üç kaynağı bulunmaktadır.
Gelirin hesaplanmasında giderler hangi işleme tabi
tutulmaktadır?
Gelirin kullanımına ya da kaynağına göre
yapılacak bir gelir hesaplamasında gelirin elde edilmesi ile
ilgili kabul edilebilecek giderlerin (komisyon ödemeleri,
seyahat giderleri, vb.) kapsamlı gelirden düşülmesi
gerekir.
Kullanıma göre kapsamlı gelir nasıl formüle
edilmektedir?
[(Tüketim + Vergiler ve Hediyeler + Tasarruflar)
- Gelir Elde Edilirken Katlan›lan Maliyetler].
Kaynaklarına göre kapsamlı gelir nasıl
hesaplanmaktadır?
Cevap: [(Kazançlar + Transferler + Net Sermaye Değer
Artışı) - Gelir Elde Edilirken Katlanılan Maliyetler].
Akım gelir nelerden oluşmaktadır ve vergilemede yeri
nedir?
Bir malın üretilmesinde üretim faktörleri ve bu
üretim faktörlerinin üretim sürecinde yaratılan katma
değer nedeniyle elde ettikleri kazanç ve iratları vardır.
Dolayısıyla akım gelir, tanımsal olarak sadece bu faktör
gelirlerinin toplamından oluşmaktadır. Akım gelir sadece
bireylerin sahip olduğu üretim faktörlerinin kullanılması
sayesinde elde edilen sürekli nitelikteki gelirlerden
oluşmaktadır. Bu gelir tanımı, kapsamlı (geniş anlamda)
gelir tanımı içinde yer alan; bireylerin hediye ya da
sermaye değer artışı kazançları gibi başka adlar altında,
(geçici) nitelikte elde ettiği gelirleri içermediği için
vergilenebilecek gelirin daha dar şekilde tespit edilmesine
yol açmaktadır.
Bireylerin tüketimlerinin değerlendirilmesinde
karşılaşılan en büyük problem nedir?
Bireylerin tüketimlerinin değerinin tespit
edilmesi sırasında karşılaşılan en önemli problem;
bireylerin öz tüketim ya da ayni gelirlerinin bulunmasıdır.
Bu tür ayni gelir veya tüketim konusu olan mal ve
hizmetlerin varlığı gelir vergisinin uygulanmasında önemli
bir problem oluşturmaktadır. Piyasa dış işlemlerin
varlığının bir sonucu olarak ortaya çıkan bu tür ayni
gelirler, bireyin parasal geliri olmaksızın tüketimini/satın
alma gücünü artırıcı bir etki yaratmaktadır. Bu tür ayni
gelirlerin tespitindeki güçlükler nedeniyle birçok gelir
vergisi sisteminde bu tür gelirlerden vergi
alınamamaktadır.
Bireylerin ayni gelirlerinin kaynakları neler olabilir?
Bireylerin piyasa dış işlemlerin sonucu olarak
elde ettiği ayni gelirlerin kaynağı çok çeşitli olabilir. Bu
tür aynı gelirlerin ortak niteliği; bu aynı nitelikteki tüketim
olmasaydı ihtiyacın ancak dışarıdan para harcayarak
giderilebilecek olmasıdır. Evde sebze yetiştirmek,
yiyeceklerin evde yapılması, kadının kendi çocuğuna
bakması gibi öz tüketim durumu ile bu tür mal ve
hizmetlerin parayla satın alınması durumu arasında fark
bulunmaktadır.
İşverenlerin çalışanlarına gösterdikleri ayni
menfaatler nelerdir ve bunların kapsamlı gelirle ilişkilerin
nasıldır?
İşverenler tarafından çalışanlara verilen kıyafet,
yemek, servis/araç, lojman, sağlık sigortası ve hizmet içi
eğitim ayni menfaatlere örnek gösterilebilir. İşverenler
tarafından bu ayni menfaatler yerine parasal karşılıkları
ödenmiş olsaydı, kişinin geliri içinde bu ödemeler de
gözükecektir. Dolayısıyla kapsamlı gelir tanımı açısından
bu tür menfaatlerin de parasal değerinin gelir içerisine
dahil edilmesi gerekmektedir.
Gelir Vergisi hesaplamalarında kapsamlı gelir yerine
akım gelir tanımının kullanılmasının sebebi nedir?
Kapsamlı gelirin hesaplanmasında karşılaşılan
problemler ve daha basit olması nedeniyle gelir vergisi
uygulamalarında kapsamlı gelir tanımı yerine akım gelir
tanımı tercih edilmektedir. Ayrıca kapsamlı gelir tanımına
bağlı olarak gerçekleştirilecek vergilendirmenin daha önce
bahsedilen çifte vergilendirmeye yol açması ve sermaye
birikimi üzerindeki olumsuz etkileri akım gelir tanımının
tercih edilmesindeki diğer gerekçelerdir. Bu tür nedenlerle
gelir vergisi uygulamasında genel olarak akım gelir
tanımının benimsendiği, bireylerin gelir transferleri
yoluyla elde ettiği gelirler ve sermaye değer artış
kazançlarının diğer vergi uygulamaları ile vergilendirilmesinin veya kısmen ya da tamamen
vergilendirilmemesinin tercih edildiği görülmektedir.
Vergilendirmede brüt gelirlerin kullanılması ne gibi
sorunlara yol açabilmektedir?
Gelirin vergilendirmesi açısından önemli
konulardan bir tanesi; daha önce gelir kavramının tanımı
ile ilgili açıklamalardan da hatırlanacağı gibi; gelirin elde
edilmesinde katlanılan maliyetlerin elde edilen brüt
gelirden düşülmesi gerekliliğidir. Bireylerin iktisadi
faaliyetlerinin taşımış olduğu özellikler ve işin yapılması
sırasında katlanılan maliyetler birbirinden farklı olduğu
için, bireylerin gerçek refahının göstergesi olan net gelirin
tespitinde işin yürütülmesi ile ilgili giderlerin brüt gelirden
indirilmesi bir zorunluluktur. Örneğin brüt gelirleri 90.000
lira olan, ancak net gelirleri sırasıyla 40.000 ve 10.000 lira
olan iki bireyin brüt gelir esas alınarak eşit miktarda vergi
ödemesi adil olmayacaktır.
Gelir vergisinin hesaplanmasında giderlerin
tanımlanması neden zordur?
Gelir vergisinin konusunu oluşturan gelir türleri
ve mükelleflerin faaliyet gösterdikleri sektörler dikkate
alındığında, indirilebilecek giderlerin kapsamının
tanımlanması, ulaşılmak istenen vergilemede adalet hedefi
açısından oldukça zorlaşmaktadır. Üstelik kendi
alanlarında mükelleflerin sahip olduğu mesleki ve sektörel
bilgi seviyesi, vergi denetim elemanlarının sahip oldukları
bilgi düzeyinden daha yüksektir. Bu nedenle söz konusu
bu indirim düzenlemelerinin, vergi kaçırmak için
kullanılması ihtimali doğmaktadır.
Vergi tarifeleri kaç grupta toplanabilir?
Vergi tarifeleri oran yapısı bakımından artan,
azalan ve düz oranlı vergi tarifeleri olmak üzere üç grupta
toplanabilir. Bir verginin tarife yapısının hangi grupta yer
aldığını tespit etmek için, matrah ile ortalama vergi oran›
arasındaki ilişkiye bakmak gerekir. Eğer ortalama vergi
oranı matrahtaki artışa paralel olarak artıyorsa artan oranlı
vergi tarifesi, ters olarak azalıyorsa azalan oranlı vergi
tarifesi ve değişmiyorsa düz (sabit) oranlı vergi tarifesi söz
konusudur.
Vergi tarifelerinin değerlendirilmesinde ortalama
vergi oranı yerine marjinal vergi oranına bakılmasının ne
gibi sakıncaları olmaktadır?
Vergi tarifelerinin değerlendirilmesinde bazen
yanılgıya düşülmesine yol açan bir hata; tarife yapısının
tespit edilmesinde ortalama vergi oran› yerine marjinal
vergi oranına bakılmasıdır. Ortalama vergi oranı;
hesaplanan verginin matraha oranıdır. Oysa marjinal vergi
oranı; matrahın son birimine uygulanan vergi oranını ifade
eder. Tarife yapısının değerlendirilmesinde ortalama vergi
oranı yerine marjinal vergi oranının kullanılması yanlış
sonuçlara ulaşılmasına yol açabilir. Bu durum marjinal
tarife yapısı dikkate alındığında sabit oranlı gibi gözüken
ve bireylerin asgari yaşam standartlarını esas alan bir gelir
indirimine izin veren bir tarife yapısı örnek alınarak
incelenebilir.
Negatif gelir Vergisi ne demektir?
Negatif gelir vergisi, düşük gelirli mükelleflerin
gelir vergisi ödemeleri yerine devlet tarafından kendilerine
ödeme yapılması suretiyle fakirliğin olumsuz etkilerini
azaltmak ve artan oranlılık derecesini artırmak için
oluşturulmuş bir vergi politikası aracıdır.
Toplu gelir Vergisi ne demektir ve neden uygulanır?
Baz alınan dönem içerisinde elde edilen gelirlerin
hepsinin toplanarak standart bir usulde vergilendirilmesine
toplu gelir vergisi denir. Bu tip bir uygulama gelir türleri
itibariyle farklı uygulamaya yer vermez ve standart bir
vergileme usulünün uygulanması sonucunu yaratır. Toplu
gelir vergisi uygulamasının en önemli nedeni; belirli bir
dönem içerisinde elde edilen tüm gelirlere artan oranlı bir
tarifenin uygulanmasına imkân sağlayarak eşitlikçi bir
adalet anlayışına uygun sonuçlara ulaşılmasına hizmet
etmesidir. Vergileme biriminin ne olması gerektiği bakış
açısına bağlı olarak toplu gelir vergisi uygulamasında
kimlerin, hangi gelirlerinin toplanacağı esası da
değişmektedir. Vergileme biriminin aile olduğunun kabul
edildiği sistemlerde, aile içerisindeki eşlerin ve çocukların
gelirlerinin birleştirilerek vergilendirilmesi söz konusu
iken vergileme biriminin birey olarak belirlendiği
sistemlerde, her bireyin vergileme dönemi içerisinde elde
ettiği gelirlerin toplamı üzerinden vergi yükümlülüğü
hesaplanmaktadır.
Ayrı sınıflı gelir Vergisi ne demektir?
Elde edilen farklı gelir türleri arasında farklı
vergi tarifelerinin ve usullerinin uygulanmasına ayrı sınıflı
gelir vergisi denir. Bu yöntem gelirlerin toplanmasını
gerektirmez. Bu anlamda farklı gelir türlerinin
vergilendirilmesi açısından standart bir usulden söz etmek
mümkün değildir. Uygulamada ticari kazanç, kâr payları,
ücretler gibi farklı gelir türlerine göre belirlenmiş sınıflar
için farklı vergileme rejimlerinin belirlenmesi söz konusu
olmaktadır. Dolayısıyla bu tür bir gelir vergisi sistemi
içerisinde artan oranlı tarifenin uygulanmasının ya da bu
tür bir tarifenin uygulanmasından beklenen sonuçların
elde edilmesi mümkün değildir.
Gelir vergisinin tasarruflar üzerine etkileri nelerdir?
Gelir vergisinin konusunu oluşturan bir diğer
iktisadi değişken tasarruflardır. İktisaden bireyler sahip
olduklarını ya tüketirler ya da tasarruf ederler. Bu karar
üzerinde diğer değişkenlerin yanında tasarruf edilen
gelirin sağladığı getiri ya da kazanç da önemli bir
değişkendir. Dolayısıyla tasarrufların getirisi (faiz) üzerine
konulan bir verginin tasarruf kararlar› üzerinde olumsuz
etki yaratması ve bireylerin tasarruf etmek yerine
tüketmeyi tercih etmesi beklenebilir
Gelir vergisinin yatırımcılar üzerindeki etkileri
nelerdir?
Teşebbüs (kâr) gelirlerini vergi konusu yapan bir
gelir vergisinin yatırım kararları üzerinde de saptırıcı
etkilere sahip olacağı söylenebilir. Kâr geliri elde
edenlerin vergi öncesi ve vergi sonrası kazançları arasındaki farklılık, yatırımcıların yatırım kararları
üzerinde negatif etkiye sahip olabilir. Ancak bu konudaki
sonuç, genel olarak ekonominin ve sermaye piyasasının
yapısına ilişkin varsayımlara bağlıdır. Yatırımcıların vergi
sonrasındaki kârlar›, ekonominin dışa açık ya da kapalı
ekonomi niteliklerinden birisine sahip olmasına bağlı
olarak belirlenecektir. Kapalı ekonomi varsayımı altında
yatırımların kârları üzerine getirilecek vergiler kısmen
yatırım kısmen tasarruf sahipleri tarafından yüklenileceği
için, yatırımlar üzerindeki olumsuz etkisi daha düşüktür.
Ancak dışa açık küçük bir ekonomide tasarruf arzı sonsuz
esnektir ve bu ekonomide kâr gelirleri üzerine getirilecek
bir vergi tamamen yurt içindeki yatırımcılar tarafından
yüklenilir.
Gelir Vergisi uygulamasında benimsenen tarife
dışında gelir dağılımı sonuçlarını etkileyebilecek diğer
unsurlar nelerdir?
Gelir vergisi uygulamasında benimsenen tarife
yapısı dışında gelir dağılımı sonuçlarını etkileyebilecek
başka unsurlar da vardır. Bunlar brüt gelirin tanımı,
indirimlerin kapsamı, muafiyet ve istisna uygulamalarının
kapsamı, gelir türleri itibarıyla farklı vergisel
uygulamaların belirlenmesi (ayırma kuramı uygulaması),
artan oranlı tarife uygulaması, en az geçim indirimi ve
negatif gelir vergisi uygulaması şeklinde sayılabilir.
En az geçim indirimi uygulaması ne demektir ve nasıl
vergilendirilmektedir?
En az geçim indirimi uygulaması ise; vergi
mükelleflerinin vergi ödeme gücünün kendisinin ve
ailesinin hayatını sürdürebilmesi için gerekli gelir
düzeyini aştığı andan itibaren doğacağına ilişkin
düşünceden kaynaklanır. Bu uygulama çerçevesinde
belirlenen en az geçim indirimi tutarındaki miktar
vergilendirilecek gelirden düşülür ve kalan tutar üzerinden
vergilendirme gerçekleştirilir. Bazen en az geçim indirimi
miktarı hesaplanan vergiden düşülür
Kurumlar Vergisi nasıl alınmaktadır?
Bir kurumun faaliyeti sonucunda bir kâr elde
edilmiş ise; bu kârdan kanunen kabul edilmiş indirim,
istisna ve muafiyetlerden sonra kalan tutara kurumlar
vergisi oran› uygulanarak kurumlar vergisi hesaplanır ve
ödenir. Kurumun vergi sonrası kârının ortaklara temettü
(kâr pay›) olarak dağıtımı söz konusu olduğunda ortaklar
kendi kişisel beyannamelerine söz konusu bu kâr paylarını
da dahil ederek ayrıca bir gelir vergisi ödemektedirler.
Dolayısıyla kurumlar tarafından elde edilen kazanç
kısmen kurumlar vergisine kısmen de gelir vergisine tabi
tutulmuş olmaktadır. Bu durum kurumlar vergisinin aynı
vergi konusu (gelir) üzerinden iki ayrı vergi alınması
suretiyle çifte vergilendirmeye sebep olduğu şeklinde
eleştirilmesine yol açmaktadır.
Kurumlar vergisinin kim ya da kimler tarafından
yükleneceği nasıl belirlenmektedir?
Kurumlar vergisi her ne kadar kurumlar
tarafından ödense de nihai olarak bu vergiyi kurum
bünyesinde rol alan; ortaklar, çalışanlar, diğer tedarikçiler
ya da tüketiciler yüklenir. Bazı ekonomistler kurumlar
vergisinin yüksek fiyatlar vasıtasıyla tüketicilere
yansıtıldığını ileri sürerken; bazıları vergi yükünün daha
çok ortaklarca yüklenildiğini düşünürler. Ayrıca kurumlar
vergisinin ücretleri düşürmek suretiyle çalışanlara
yüklenildiğini iddia eden iktisatçılar da mevcuttur.
Dolayısıyla bu konuda kesin bir yargıya ulaşmak oldukça
güçtür. Aslında kurumlar vergisinin kim ya da kimler
tarafından yüklenileceği tüketim vergilerinin
yansıtılmasında da etkili olan faktörler (arz ve talep
esnekliği, dönem uzunluğu, piyasanın rekabet yapısı gibi)
tarafından belirlenir.
Kurumlar vergisinin tüketicilere yansıtılması nasıl
gerçekleşmektedir?
Kurumlar vergisinin yansıtılmasında belirleyici
faktör kurumun sattığı malın arz ve talep esnekliğidir.
Kurum tarafından satılan malın arz esnekliği ne kadar
yüksekse ve/veya malın talep esnekliği ne kadar düşük ise
o kadar kolay şekilde tüketicilere doğru yansıtılabilir. Tam
tersi durumda ise kurumlar vergisinin tüketicilere
yansıtılması güçleşmektedir.
Kurumlar vergisinin iktisada etkinlik üzerine etkileri
nelerdir?
Kurumlar vergisinin iktisadi etkinlik üzerindeki
etkileri genel olarak gelir vergisinin etkilerine paraleldir.
Yani kurumlar vergisi risk alarak yatırım yapan
girişimcilerin olumsuz etkilenmesine ve yatırım hacminin
azalmasına ve dolayısıyla ekonomik aktivitenin olumsuz
etkilenmesine yol açar.
Tarihsel süreçte iktisadi olarak gelirin vergi konusu yapılması nasıl ortaya çıkmıştır?
19. yüzyılın başlarına kadar gelişmiş ülkelerde devletin ihtiyaç duyduğu finansman, bazı lüks malların üzerine konulan gümrük vergilerine dayanmaktaydı. Bu tür vergilerin devletlerin ihtiyaç duyduğu yüksek finansman ihtiyacını karşılama konusundaki yetersizliği, devletleri daha geniş tabanlı bir vergi konusu bulmaya yöneltmiştir. Tarihsel olarak parasal ekonominin, belge düzeni ve kayıt sisteminin geliştiği ülkelerde bireyler tarafından elde edilen gelirin vergilendirilmesi mümkün hale gelmiş ve tercih edilmiştir. Bu çerçevede İngiltere’de 1779 yılında geçici olarak uygulamaya alınan ve daha sonraki dönemlerde ihtiyaç duyuldukça kısa süreli olarak kullanılan gelir vergisi, 1860 yılından itibaren sürekli olarak uygulanmaya başlanmıştır. Benzer şekilde Amerika Birleşik Devletlerinde 1913, Fransa’da 1849 ve Almanya’da 1891 yılında gelirin vergilendirilmesine dönük uygulamalar başlatılmıştır. Türkiye’de ise gelirin vergilendirilmesine yönelik ilk uygulama, 1926 yılında yürürlüğe konulan Kazanç Vergisidir. Bu vergi 1950 yılında uygulanmaya başlanılan Gelir Vergisi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Bir ekonomide üretilen tüm hasılanın ya da katma değerin vergilendirilip vergilendirilmediği nasıl tespit edilir?
Ekonominin geneli açısından düşünüldüğünde; bir ekonomide üretilen tüm mal ve hizmetlerin üretiminde rol alan faktör sahiplerinin üretimden aldıkları ücret, kira, faiz ve kar gelirlerinin toplamını oluşturan Milli Gelir, nihai olarak o ekonomide üretilen tüm mal ve hizmetlerin değerlerinin toplamını temsil eden Milli Hasıla’ya eşit olacaktır. Dolayısıyla eğer bir ekonomideki gelirin hiç bir istisna olmaksızın hepsinin vergilendirilmesi durumunda, o ekonomide üretilen tüm hasılanın ya da katma değerin, diğer bir bakış açısı ile mal ve hizmetlerin vergilendirilmiş olacağı söylenebilir.
Kişisel gelir vergisi açısından vergileme birimi nedir?
Kişisel gelir vergisi açısından vergileme birimi bireylerdir. Dolayısıyla gelir kazanan tüm bireyler, yaşı ve kazandığı gelirin büyüklüğü dikkate alınmaksızın elde ettikleri gelirler üzerinden vergiye tabidir.
Belirli bir döneme göre gelir üzerinden vergi alınmasının faydası nedir?
Gelir bir zaman dilimi ya da dönemi ile ilişkilendirilerek tanımlanır. Belirli bir dönemi olmayan gelir üzerinden alınacak bir vergi hem uygulanabilirliği hem de adalet sonuçları açısından önemli problemlere neden olacaktır. Bu nedenle vergisel amaçlar açısından bir bireyin geliri genellikle dünyanın bütün ülkelerinde yıl esasına göre tanımlanır ya da belirlenir. Yıl esasına dayalı ve dönemler arası değişmeyen bir gelir vergisi sistemi uygulamada karşılaşılabilecek problemlerin azalmasına yardımcı olacaktır.
Net servet neyi ifade eder?
Net servet; bir bireyin belli bir andaki varlıkları ile borçları arasındaki farkın değerini temsil etmektedir. Bireyin yıllar itibariyle vermiş olduğu tüketim ve tasarruf kararlarının bir sonucu olarak net servetinin belirli bir andaki değeri pozitif ya da negatif olabilir.
Gelirin kullanım şekline kapsamlı gelir nedir?
Kapsamlı gelir, gelirin kullanım şekline ya da kaynaklarına göre farklı şekillerde tanımlanabilir. Kullanım şekline göre belirli bir yıl için kapsamlı gelir; bir bireyin o yıldaki tüketim harcamaları ve söz konusu yıldaki kişinin net servetinde ortaya çıkan değişimin toplamını ifade eder. R. Haig (1921) ve H. Simons (1938) tarafından geliştirilen ve günümüzde “Haig-Simons gelir tanımı” olarak bilinen kapsamlı gelir tanımı, en kapsayıcı gelir tanımı olarak kabul edilmektedir.
Kaynakları açısından kapsamlı gelir nedir?
Kaynakları açısından kapsamlı gelir; veri bir yılda bireyin alım gücünü artıran kazançlar ile net servetinin değerinde ortaya çıkan artışların toplamıdır. Bu anlamda bireylerin
gelirlerinin; üretim faktörlerinin satışından elde edilen kazançlar, kişi ve kurumlardan alınan transferler ve sahip olunan servetin değerinde ortaya çıkan artışlar ya da sermaye değer artış kazançları olmak üzere üç kaynağı bulunmaktadır.
Akım gelir nelerden oluşmaktadır?
Akım gelir sadece bireylerin sahip olduğu üretim faktörlerinin kullanılması sayesinde elde edilen sürekli nitelikteki gelirlerden oluşmaktadır. Bu gelir tanımı, kapsamlı (geniş anlamda) gelir tanımı içinde yer alan; bireylerin hediye ya da sermaye değer artış kazançları gibi başka adlar altında, arızi (geçici) nitelikte elde ettiği gelirleri içermediği için vergilenebilecek gelirin daha dar şekilde tespit edilmesine yol açmaktadır.
Uygulamada kapsamlı gelirin tespitinde karşılaşılan güçlükler nelerdir?
Teorik olarak ele alınan kapsamlı gelir tanımının oldukça basit olduğu ve bu nedenle de basitçe uygulanabileceği düşünülebilir. Ancak konu üzerinde biraz daha derinlemesine düşünüldüğünde, uygulamada kapsamlı gelirin tespitinde önemli bazı güçlüklerin olduğu fark edilecektir. Bu güçlüklerin bir kısmı bireylerin tüketim büyüklüğünün tespit edilmesi ile ilgili iken bir kısmı da net servetin değerinde ortaya çıkan değişikliğin ve gelirin temini ile ilgili yapılan harcamaların belirlenmesi ile alakalıdır.
Bireylerin tüketimlerinin değerinin tespit edilmesi sırasında karşılaşılan en önemli problem nedir?
Bireylerin tüketimlerinin değerinin tespit edilmesi sırasında karşılaşılan en önemli problem; bireylerin öz tüketim ya da ayni gelirlerinin bulunmasıdır. Bu tür ayni gelir veya tüketim konusu olan mal ve hizmetlerin varlığı gelir vergisinin uygulanmasında önemli bir problem oluşturmaktadır. Piyasa dışı işlemlerin varlığının bir sonucu olarak ortaya çıkan bu tür ayni gelirler, bireyin parasal geliri olmaksızın tüketimini/satın alma gücünü artırıcı bir etki yaratmaktadır. Bu tür ayni gelirlerin tespitindeki güçlükler nedeniyle birçok gelir vergisi sisteminde bu tür gelirlerden vergi alınamamaktadır.
Gelir vergisi uygulamalarında kapsamlı gelir tanımı yerine akım gelir tanımı tercih edilmesinin nedenleri nelerdir?
Kapsamlı gelirin hesaplanmasında karşılaşılan problemler ve daha basit olması nedeniyle gelir vergisi uygulamalarında kapsamlı gelir tanımı yerine akım gelir tanımı tercih edilmektedir. Ayrıca kapsamlı gelir tanımına bağlı olarak gerçekleştirilecek vergilendirmenin çifte vergilendirmeye yol açması ve sermaye birikimi üzerindeki olumsuz etkileri akım gelir tanımının tercih edilmesindeki diğer gerekçelerdir. Bu tür nedenlerle gelir vergisi uygulamasında genel olarak akım gelir tanımının benimsendiği, bireylerin gelir transferleri yoluyla elde ettiği gelirler ve sermaye değer artış kazançlarının diğer vergi uygulamaları ile vergilendirilmesinin veya kısmen ya da tamamen vergilendirilmemesinin tercih edildiği görülmektedir.
Gelirin vergilendirmesi açısından indirilebilecek giderlerin dikkate alınması gerekir mi? Neden?
Vergilemeye temel olması gereken gelir, işin yapılması için gerekli giderler düşüldükten sonra kalan net gelir olmalıdır. Bireylerin iktisadi faaliyetlerinin taşımış olduğu özellikler ve işin yapılması sırasında katlanılan maliyetler birbirinden farklı olduğu için, bireylerin gerçek refahının göstergesi olan net gelirin tespitinde işin yürütülmesi ile ilgili giderlerin brüt
gelirden indirilmesi gerekir. Bu nedenle gelirin elde edilmesinde katlanılan maliyetlerin elde edilen brüt gelirden düşülmesi gerekir. Aksi takdirde brüt gelirleri aynı, ancak net gelirleri faklı olan iki bireyin brüt gelir esas alınarak eşit miktarda vergi ödemesi adil olmayacaktır.
İstisna ve muafiyetler gelir vergisinin sonuçları üzerinde etkiye sahip midir?
Vergi uygulamalarında bazen iktisadi bazen de sosyal nedenlerle istisna ve muafiyetlere yer verildiği görülmektedir. İstisna vergi konusu açısından, muafiyet ise mükellef itibariyle getirilen vergi bağışıklığını ifade etmektedir. İstisnada verginin konusu kısmen veya tamamen vergi dışı bırakılırken; muafiyette verginin mükellefi kısmen veya tamamen vergi dışı bırakılmaktadır. Bu tür istisna ve muafiyetlerin kapsamı da gelir vergisinin sonuçları üzerinde etkiye sahiptir.
Ortalama vergi oranı ile marjinal vergi oranı arasındaki farklılık nedir?
Ortalama vergi oranı; hesaplanan verginin matraha oranıdır. Marjinal vergi oranı ise; matrahın son birimine uygulanan vergi oranını ifade eder. Tarife yapısının değerlendirilmesinde ortalama vergi oranı yerine marjinal vergi oranının kullanılması yanlış sonuçlara ulaşılmasına yol açabilir.
Negatif gelir vergisi nedir?
Negatif gelir vergisi, düşük gelirli mükelleflerin gelir vergisi ödemeleri yerine devlet tarafından kendilerine ödeme yapılması suretiyle fakirliğin olumsuz etkilerini azaltmak ve artan oranlılık derecesini artırmak için oluşturulmuş bir vergi politikası aracıdır.
Gelir vergisinde belirli bir geçim indirimine sahip düz oranlı tarifeyi savunanların iddiaları nelerdir?
Gelir vergisinde belirli bir geçim indirimine sahip düz oranlı tarifeyi savunanların iddiaları şunlardır:
• Düz oranlı vergilendirme artan oranlı bir gelir vergisi uygulamasından beklenen gelir dağılımını düzeltici fonksiyonları taşımaktadır;
• Düz oranlı vergilendirme daha düşük etkinlik maliyetine yol açmaktadır;
• Artan oranlı bir tarife vergi uyum ve yönetim maliyetlerini yükseltmektedir;
• Düz oranlı vergileme vergi kaçırma ve vergiden kaçınma davranışlarının azalmasına neden olmaktadır.
Kişisel gelir vergisinin emek arzı üzerinde bir etkisinin olması mümkün müdür?
Gelir vergisi uygulamasında sahip olduğu iş gücünü (zamanı) çalışarak değerlendiren ve bunun karşılığında gelir elde edenlerin bu elde ettikleri gelir üzerinden vergi ödemeleri söz konusu olmaktadır. Aslında birey çalışma kararı aldığında bu kararı üzerinde iktisadi olarak etkili olan en temel değişken ücret haddidir. Gelir vergisi uygulaması ile çalışan kişinin eline geçen vergi sonrası ücret düşmektedir. Dolayısıyla bireylerin bir kısmı için iş gücüne katılma kararının olumsuz etkileneceğini ya da arz ettikleri çalışma saatlerinin azalacağını söylemek mümkündür.
Kurumlar vergisi ile gelir vergisi nasıl bir arada uygulanmaktadır?
Ülkeden ülkeye bazı farklılıklar olmakla birlikte kurumlar vergisi ile gelir vergisinin bir arada uygulanması şu şekilde gerçekleşmektedir. Bir kurumun faaliyeti sonucunda bir kar elde edilmiş ise; bu kardan kanunen kabul edilmiş indirim, istisna ve muafiyetlerden sonra kalan tutara kurumlar vergisi oranı uygulanarak kurumlar vergisi hesaplanır ve ödenir.
Kurumun vergi sonrası karının ortaklara temettü (kar payı) olarak dağıtımı söz konusu olduğunda ortaklar kendi kişisel beyannamelerine söz konusu bu kar paylarını da dahil ederek ayrıca bir gelir vergisi ödemektedirler. Dolayısıyla kurumlar tarafından elde edilen kazanç kısmen kurumlar vergisine kısmen de gelir vergisine tabi tutulmuş olmaktadır.
Kurumlar vergisinin yansıması mümkün müdür?
Kurumlar vergisi her ne kadar kurumlar tarafından ödense de nihai olarak bu vergiyi kurum bünyesinde rol alan; ortaklar, çalışanlar, diğer tedarikçiler ya da tüketiciler yüklenir. Bazı ekonomistler kurumlar vergisinin yüksek fiyatlar vasıtasıyla tüketicilere yansıtıldığını ileri sürerken; bazıları vergi yükünün daha çok ortaklarca yüklenildiğini düşünürler. Ayrıca kurumlar vergisinin ücretleri düşürmek suretiyle çalışanlara yüklenildiğini iddia eden iktisatçılar da mevcuttur. Dolayısıyla bu konuda kesin bir yargıya ulaşmak oldukça güçtür. Aslında kurumlar vergisinin kim ya da kimler tarafından yüklenileceği tüketim vergilerinin yansıtılmasında da etkili olan faktörler (arz ve talep esnekliği, dönem uzunluğu, piyasanın rekabet yapısı gibi) tarafından belirlenir.
Kurumlar vergisinin kurumsallaşma üzerinde nasıl bir etkisi vardır?
Kurumlar vergisi kurumsal işletmeler ile kurumsal olmayan işletmeler arasında vergisel açıdan bir fark oluşmasına yol açar. Kurumlar üzerindeki farklı vergisel uygulama getirilen vergisel yük ve avantajların niteliğine bağlı olarak işletmeler için kurumsallaşmayı teşvik eden ya da engelleyen bir işleve sahip olabilir. Eğer kurumlar vergisi kurumsal işletmeler üzerinde ek vergisel yükler oluşturuyorsa, işletmeler açısından kurumsal işletme olmak ve/veya kurumlar vergisi mükellefi olmak rasyonel olmayacaktır. Ancak bazen ülkeler tarafından tasarımı yapılan kurumlar vergileri içinde, işletmeler açısından çok cazip vergi avantajları ya da teşvik uygulamalarına yer verilebilmektedir. Bu tür düzenlemeler de kurumsallaşmayı teşvik edici yöndedir.
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 2 Gün önce comment 0 visibility 57
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 328
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 0 visibility 914
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1289
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20161
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25842
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14700
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12646
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12642
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10582