Medya ve Etik Dersi 3. Ünite Özet

Medya Etiği Ve Özdenetim

Giriş

Ahlak yanlış¸ ve doğru, iyi ve kötü, erdem ve kusur ile yaptıklarımızı ve yaptıklarımızın sonuçlarını değerlendirme ile ilgilidir. Kullandığımız ahlak terimlerini ve ahlaki yargılarımızın statüsünü¨ analiz edinen etik, takındığımız ahlaki tutumlarımızın ardında yatan yargılarımızı ele alır.

Hiçbir sosyal faaliyet alanı yoktur ki kendine özgü¨ bir ahlak disiplinine ihtiyaç¸ göstermesin. Toplumsal ve örgütsel ilişkileri büyük ölçüde piyasa kuralları tarafından belirlenen basında, çalışanlar, bu yapının dışına çıkmadan, var olan kurallar içinde çalışırlar. Başka bir ifadeyle haberciler belirli bir düşüncenin ısrarlı savunucusu ya da yalnızca kamusal çıkarları gözeten emekçiler değil, para karşılığı isini yapan, ürününün ticari bir meta olduğunun farkında olan, kurumunun yayın politikasını anlamış¸, kendinden bekleneni yerine getiren profesyoneller olarak belirirler.

Haberci sözleşmeyle bağlı olduğu patrona karsı bir sorumluluk taşımaktadır. Çünkü¨ gazete piyasada para karşılığı satılır ve patron buradan kazandığı para ile çalışanının gazetecinin ücretini öder, ama şu ilkeyi hiçbir koşulda göz ardı edemez: Habercinin halka karşı kamusal sorumluluğu, basta işverenine veya kamu otoritelerine olmak üzere, diğer tüm sorumluluklarından önce gelir.

Özdenetim

Habercilik sektöründe “kendi kendini denetim” yöntemine “özdenetim” denmektedir. Sektörünün medya etiğine dönük olarak hataları en aza indirmek kurumsal saygınlık kazanmak, yasalara ters düsen üretimi engellemek adına kendi kendilerine uygulamaya koydukları özdenetim sistemleri, medyanın topluma verdikleri sözdür.

Özdenetim terimiyle anlatılmak istenen mesleki saygınlığı sağlamak, doğru, güvenilir haber vermek, yorumları inanılır kılmak, okurun güvenini sürdürmek için yapılması ve yapılmaması gerekenlerin bütün¨ olduğunu söylemektedir.

Haber kuruluşlarınca yapılan maddi hatalar dışındaki tüm hatalar, yanlı tutumlar etik tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Haber kuruluşlarının bu tartışmaları aşmak, olası etik sorunların farkına varmak ve önüne geçmek adına özdenetim mekanizmaları geliştirmiştir. Bunlar;

  • Ombudsmanlık
  • Okur Temsilciliği
  • Kamu Editörlüğü
  • Kurumsal Etik Kurallar.

Ombudsmanlık

Ombudsman, vatandaşın koruyucusu anlamına gelen İsveççe kökenli bir sözcüktür.

Bu uygulamada ombudsman okurların basınla ilgili şikâyetlerini ilettikleri kişidir. Resmi hiçbir kurumla bağı yoktur, maaşı İsveç yayıncılar derneğindeki gazeteciler tarafından ödenir. Bu uygulamanın diğer bir biçimi de basın organının kendi ombudsmanını belirlemesidir. Bu modelde ombudsman rolüne soyunan kişi ilişkide olduğu kurum içinde yazılı eleştiriler yayınlayarak, habercilere mesleki sorumluluklarını hatırlatır.

Bir kurum ile yurttaş ilişkisinin kurulabildiği her yerde ombudsmanlık kurumu kurulabilir. Bu küçük bir ticari kurum da olabilir, uluslararası bir kuruluş da olabilir.

Haber Ombudsmanlığı model olarak İsveç’te geliştirilmiştir. İsveç’te 1969’da kurulan basın ombudsmanlığı, medya kuruluşlarının haber verme işlevini yerine getirilmesi sırasında ortaya çıkan yanlışlıkların, yanlılıkların, eksikliklerin ve kusurların deneyimli ve tarafsız bir gazeteci tarafından izlenerek düzeltilmesini sağlar.

Basın kuruluşları ya da çalışanlarınca yapılan ihlaller ve bu ihlallere ilişkin şikâyetler de dahil olmak üzere her türlü şikâyet dilekçe yolu ile ombudsman bildirilir. Ombudsman gerekli incelemeleri yaptıktan sonra şikâyetin haklı olup olmadığı konusunda bir karar verir.

İsveç uygulamasında, okuyucuların basınla ilgili şikâyetlerini yönelttikleri ombudsmanın hükümetle doğrudan bir bağlantısı yoktur.

İngilizce adı Organization of News Ombudsmen olan ve kısaca ONO olarak anılan Haber Ombudsmanları Örgütü sistemin uluslararası düzeyde standartlarını belirleyen kuruluştur.

ONO’nun internet sayfasında örgütün amaçları şu şekilde sıralanmıştır:

  • Gazetecilik mesleğinin, habercilik alanında yüksek etik standartlar kazanmasına ve bu standartları sürdürmesine yardımcı olmak, bu sayede mesleğin hizmet ettiği insanların gözündeki güvenilirliğini arttırmak,
  • Haber ombudsmanları ya da okur temsilcileri için ilkeler belirlemek ve bunları geliştirmek,
  • Haber ombudsmanlığının yaygınlaşmasına destek olmak,
  • Üyeleri arasında deneyim, bilgi ve fikirlerin paylaşılması için bir platform sağlamak,
  • Yayıncılar, editörler, basın konseyleri ve diğer meslek kuruluşlarıyla bağlantılar kurmak, belirli çıkar grupları için sözcü sağlamak ve medya soruşturmalarına yanıt vermek.

Haber ombudsmanlarının gazeteci olması zorunlu değildir. Buna karşın bünyesinde bir ombudsman barındıran kurumların tercihlerini genellikle gazeteci kökenli bir ombudsmandan yana yaptıklarını söylemek yerinde olacaktır.

Ombudsmanın görevi en yalın haliyle izlerkitle ile haberci arasında bir iletişim köprüsü kurmak olarak tanımlanabilir.

Ombudsmanlar haber üretim sürecinin içinde aktif bir rol almaktan kaçınırlar. Bu durum üstlendikleri rolün gereğidir. Aksi takdirde genel yayın yönetmeniyle ve yazı işleri müdürleri ile bir yetki çatışması içine girmeleri söz konusu olabilecektir.

Okur Temsilcisi

Bir başka Ombudsmanlık modeli ya da yorumu ise görevin kurum içinden birine verilmesidir. Bu model ilk kez Japonya’da Asahi Shimbun gazetesinde 1922 yılında kurulmuştur. Sistem daha sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde geliştirilerek uygulanmıştır. Bu modelde basın kuruluşu Türkçede “okur temsilcisi” olarak karşılık bulan görevliyi kendisi belirler, okur temsilcisi parçası olduğu yayın kuruluşunun çalışanlarına mesleki sorumluluklarını hatırlatır. Sistem okur temsilcisinin bir kuruma bağlı olması ve maaşını çalıştığı o kurumdan alması nedeniyle eleştirilmektedir. Eleştiri okur temsilciliği sisteminin, ombudsmanlık mekanizmasını, bir halkla ilişkiler etkinliğine dönüştürmekle suçlamaktadır.

Basın kuruluşlularında;

  • Okur temsilcisinin kurum dışında okuyucularla,
  • Kurum içinde de haber üretim sürecinde çalışan gazetecilere yönelik olmak üzere iki işlevi vardır.

Okur temsilcisi yayında yer alan her türlü haberi fotoğrafı, videoyu ve grafikleri başka bir ifadeyle tüm içeriği doğru, dengeli ve adil olması kriterlerini temel alarak izler.

  1. Okur temsilcilerinin şu özelliklere sahip olması beklenir: Haber üretim süreçlerini iyi bilmelidir. Bunun içinde deneyimli bir editör ya da muhabir olmalıdır. Basın çalışanlarının işlerini nasıl yaptığı, haberi takip ederken ve yazarken neler düşündüğünü anlayabilmelidir.
  2. Basın kuruluşunun hizmet verdiği izlerkitlenin demografik, tarihi ve coğrafi özelliklerini kavrayabilmelidir.
  3. İnsanlarla gerçekten samimiyetle ilgilenebilmeli, savunma durumuna geçmeden onları dinleyebilmelidir.
  4. Başarılı bir okur temsilcisi güçlü bir karaktere sahip olmalıdır ve her okur temsilcisinin başına gelen “yalnızlıkla baş edebilmeli, psikolojik baskılara dayanıklı olmalıdır.

Haber medyasından, haberlerinde, yayın politikasında ve çizgisinde tutarlı bir yol izlemesi, özgür kalmak için çaba göstermesi beklenir. İlk bakışta okur temsilcilerinin bu amaca erişmek noktasında etkili bir kurum olduğu düşünülebilir. Ancak okur temsilciliği kurumu izlerkitleye sıcak geldiği ölçüde kurum çalışanlarınca da sıcak karşılanmaz.

Okur temsilciliğine çeşitli eleştiriler getirilse de okur temsilciliği yayın kuruluşuna, habercilere ve okura önemli katkılarda bulunmaktadır.

Okur temsilciliğinin okura sağladığı katkılar şöyle sıralanabilir:

  • Yayın kuruluşunun yaptığı hatalara ilişkin kendilerini dinleyecek ve şikâyetlerini ciddiye alacak birinin bulunması,
  • Yayın kuruluşunun daha nitelikli yayın yapmasına katkıda bulanabilmek,
  • İzlerkitlenin kendini yayının bir parçası olarak görmesini ve katkıda bulunabildiğini hissetmesi anlamına gelmektedir.

Okur temsilcisinin gazeteye katkısı ise şu biçimdedir:

  • İzlerkitlenin yayın hakkındaki detaylı görüşünü bilme fırsatını elde etmek,
  • Yapılan hatalarla ilgili olarak okurun deşarj olmasını sağlamak,
  • Hesap verebilir durumda olarak okur gözünde güven kazanmak,
  • Davalara ve belki mahkûmiyetlere yol açabilecek hukuki uzlaşmazlıkların önüne geçmek anlamına gelmektedir.

Kamu Editörü

Kamu editörlüğünün kurum içi yapılanması ombudsmanlık ve okur temsilciliğinden farklıdır. Kamu editörü genellikle editoryal sürecin bir parçasıdır. Ombudsmanlar tamamen kurumlardan bağımsız, okur temsilcileri editoryal sürecin dışında kalarak ama o kurumdan maaşına alarak görev yaparken, kamu editörleri haber üretim sürecinin mutfağında yer alarak aynı amaç için çalışmaktadır.

Kamu editörlüğü sisteminde bu görevi yerine getiren kişi yazı işleri müdürüne ve genel yayın müdürüne karşı sorumludur. Kamu editörü aynı zamanda okura haberi haberciliğin güçlüklerini anlatmakla da yükümlüdür.

Kamu editörün izlerkitleye seslenme çabası bu haliyle haberin arka planını anlatmaktır. Bu iş haberin haberini yapmak olarak da nitelendirilebilir. Bu nedenle kamu editörü yazdığı yazılarla habercilik sürecinin de parçasıdır.

Basında “ombudsman” uygulaması Türkçeye “okur temsilcisi” kavramı olarak yerleşmiştir. Her iki kavram da birbirinin yerine kullanılmaktadır ancak Türkiye’de tam anlamıyla bir ombudsmanlık mekanizması kurulmamıştır.

Okur Temsilciliği ülkemizde yaygın olarak görülmemesine rağmen Türk basınında ilk uygulama 1980’li yılların başında Hürriyet Haber Ajansı’nda Seyfettin Turhan ve Hürriyet Gazetesi’nde Emre Kongar tarafından yapılmıştır. Okur temsilciliğinin bir özdenetim mekanizması olarak gündeme gelmesi 22 Mart 1999’da Milliyet Gazetesinin “okur temsilciliği” adı altında uygulamayı başlatması ile olmuştur.

Haber kuruluşları yasaların ve gönüllü kuruluşların belirlediği ilkelerin dışında kendi ilkelerini belirleyerek bunları topluma duyurabilirler. Bu yolla kurumun güvenilirliğini ve saygınlığını artırmaya çalışırlar. Bu tür uygulamaları iki yönlü değerlendirmek olanaklıdır.

İyimser bir bakış açısıyla bu türden ilkeler belirleyen kuruluşlar etiğe önem veren, yaptığı işin ciddiyetinin farkında olan, koyduğu kurallar kedisini kısıtlasa bile ilkelerinden vazgeçmeyen yayın organları olarak nitelendirilebilir.

Eleştirel bir bakış açısıyla konuya yaklaşıldığında topluma verilen iyi mesajın sağladığı imajla denetim yapmak isteyen gönüllü kuruluşlara bizim kendi ilkelerimiz var sizin ilkelerinizi kabul etmiyoruz mesajı verilir.

Bu türden ilkelerin belirlenmesi konusunda Türkiye'de de çalışmalar yapılmıştır. Söz konusu girişimlerin en sonuncusu Doğan Yayın Holding (DYH) bünyesindeki kuruluşların topluma duyurdukları ilkelerdir.

DYH belirlediği ilkelerde yasaların belirlediği sınırlar bir kenara bırakılacak olursa, gönüllü kuruluşları belirlediği farklı etik kodları kendi kurumsal yapıları ve bünyelerinde yer alan yayın organlarının ilgi alanlarını temel alarak yeniden ele almıştır.

İlkeler daha başında günümüz habercilik sektörü içinde yer alan finans ve ekonomi haberciliğine atıfta bulunarak bu alanda çalışan habercilere piyasada yönlendirmeyi, mesleğin kendi çıkarları için kullanılmasını engelleyici kurallar koymuştur. Bir başka önemli nokta ise haberci ile kaynak arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine yönelik kısımdır. Burada haber kaynağından hediye ya da ayrıcalık kabul etmek, yönetimden izinsiz haber kaynağı ile seyahat etmesi ya da planlamasının önüne geçilmiştir.

BBC Birleşik Krallığa ve deniz aşırı alanlarına radyo ve televizyon hizmetleri sağlayan bir kurumdur. Dünya genelinde yayın yapan ve bunun bilincinde olarak kendini küresel bir yayın kuruluşu olarak konumlandıran BBC yayın ilkelerini ve etik kurallarını da bu çerçevede oluşturmuştur.

BBC’nin yayın ilkelerinin ilk sırasında doğruluk yer almaktadır. Doğruluk BBC’nin sahip olduğu ünün temel taşlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bunu desteklemek için habercilerin üzerindeki baskı unsurlarından biri olan zaman faktörüne dikkat çekerek BBC için doğruluk çabukluktan önce gelir demektedirler. Kılavuzda yapılması gerekenler şöyle ifade edilmiştir.

Tarafsızlık BBC’nin izlerkitlesine karşı temel yükümlüklerinden bir olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mahremiyet BBC kılavuzunda yer alan konulardan biridir. Bütün etik metinlerin değindiği bu konuda nelerin doğru olduğunun yanı sıra doğru davranış biçimleri ortaya konulmuş, BBC çalışanlarına sorunu tanımlamak kadar önemli olan sorunla karşılaşıldığında nelerin yapılacağı da anlatılmıştır.

Çocuk BBC yayın ilkeleri kılavuzunda yer alan önemli bölümlerden biridir. Kılavuz 15 yaşının altındaki herkesi çocuk olarak kabul etmektedir. BBC on beş yaşından küçük çocukların fiziksel ve duygusal gönencinin ve onurunun, programların yapımı ve yayını sırasında ve internet ortamında ebeveyn, veli ya da vasileri tarafından herhangi bir konuda rıza verilmiş¸ olmasına bakılmaksızın, korunmasını hedeflemektedir.


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v