Medya Siyaset Kültür Dersi 4. Ünite Özet

Alternatif Medya

Giriş

Liberal demokrasi anlayışına göre, geleneksel medya; Yasama, Yargı ve Yürütme’den sonra 4. Güç olarak kabul edilmektedir. Ancak, uygulama kısmındaki bazı aksaklıklardan dolayı bu durum beklenildiği gibi gerçekleşmemektedir. Bu anlamda, egemen medya örgütlenmesinin karşısında olan bir medya anlayışına ihtiyaç vardır. Geleneksel medya örgütlenmesinin karşısında olan bu medya anlayışı, alternatif medya olarak isimlendirilir. Bu anlayış; muhalif medya, yeni medya, başka medya, bağımsız medya ve karşı medya olarak da isimlendirilebilir.

Alternatif Medya

Alternatif medya, bireylerin varoluş ve kendi kimliklerini sürdürebilme çabası içerisinde doğmuştur. Küreselleşmenin de etkisiyle, bireyler dünya genelinde olan olayları, kitle iletişim araçları aracılığıyla takip etmeye başlamıştır. Ancak, geleneksel habercilik anlayışının haber değerleri egemen sistemden yanadır ve haber kaynakları egemen sistem içerisinden çıkmaktadır. Bu anlamda, farklı olan, kendi kimliğini sürdürmek isteyen bireyler egemen medya içerisinde yer bulamamaktadır. Dolayısıyla, alternatif medya; geleneksel habercilik anlayışının eksiklik ve yetersizliklerine karşı olarak ortaya çıkmıştır. Bu habercilik anlayışı, haberleri sosyal bir olgu olarak görür. Olayların nedenlerini halka sunar ve halkın yararına yayın yapar. Geleneksel habercilik anlayışının haber değerleri egemen kesimlerden yanadır ve haber kaynakları egemen kesimde yer alan insanlardan oluşturulmaktadır. Sıradan insanlar haber olamamakta, olsa bile ancak şiddet haberlerinde gözükmektedir. Dolayısıyla, geleneksel habercilik anlayışının eksiklikleri ve yetersizliklerine karşı bir tepki olarak alternatif medyalar ortaya çıkmaya başlamıştır. Alternatif medya, başka kavramlarla da tanımlabilmektedir. Bunlar arasında, “muhalif medya”, “topluluk medyası”, “bağımsız medya” “karşı medya”, “yeni medya”, “yerel medya”, “başka medya”, “radikal medya” da bulunmaktadır. Bu kavramsallaştırmalar, varolan medya hegemonyası dışında ve bu hegemonya karşısında olana işaret etmektedir. Başka bir deyişle, alternatif medyanın geleneksel medya örgütlenmesinin karşısında olduğunu söylemek mümkündür.

Alternatif medya konusunda dörtlü bir sınıflandırma yapılmaktadır:

  • Bunlardan birincisi, topluluğa hizmet olarak görülen alternatif medyadır.
  • İkincisi, geleneksel medyaya alternatif olarak sunulan alternatif medyadır.
  • Üçüncüsü, alternatif medyayı sivil toplumun bir parçası olarak görür.
  • Dördüncü ve son yaklaşım ise, alternatif medyayı; belli bir grup insana söz tanıyan bir alan olarak görür.

Alternatif medya, tekelleşmiş haber ve eğlence içerikleri karşısında, farklı bir habercilik anlayışını ortaya atmaktadır. Alternatif medyanın yapısal özellikleri şu şekildedir:

  1. Küçük ölçekli ve farklılıklarına saygı gösterdiği, toplum içerisindeki özgün topluluklara yönelmek.
  2. Devlet ve pazardan bağımsız olmak.
  3. Yatay şekilde yapılanmış. İzleyicinin erişim ve katılımına izin veren.
  4. Egemen olmayan söylem ve temsilleri sunmak.

Alternatif medya; ana akım medya içerisinde yer verilmeyen konulara yer vermeyi amaçlamaktadır. Ticari amaç gütmez, devlet yapısından bağımsızdır, iktidar yanlısı değildir, egemen medyaya karşı dayanışma sağlar, aktivist yönelimlere yer verir ve gönüllü çalışma esastır. Alternatif medya türleri olarak;

  • Yurttaş gazeteciliği,
  • Hak haberciliği,
  • Sivil toplum medyaları,
  • Edebi habercilik ve
  • Barış gazeteciliği gösterilebilir.

Yurttaş Gazeteciliği

Liberal çoğulcu demokrasi anlayışına göre medya Yasama, Yargı ve Yürütme’den sonra 4. Güç olarak kabul görmektedir. Ancak günümüz medyası, genellikle ekonomik, askeri ve politik seçkinler üzerinden haberlerini sunmaktadır. Sıradan yurttaşlar, şiddet içerikleri haberlere konu olurken; geleneksel medyada temsil bulamamaktadır. Bunların dışında tekelleşme, içeriğin türdeş hale gelmesi ve editöryel süreçler de sıradan bireylerin haber içeriklerinde yer almasını engellemektedir.

Yurttaş gazeteciliğinin özünde, bireylerin demokratik süreçlere aktif katılımını sağlamak ve onların pasif izleyici olmalarını engelleme çabası vardır. Yurttaş gazeteciliğine kamu gazeteciliği de denilmektedir. Yurttaş gazeteciliğinin bilinen anlamda ortaya çıkışı, 1980’lerin sonu ve 1990’ların başına denk gelmektedir. Bu gazetecilik anlayışının ortaya çıkmasındaki en önemli neden; hükümet ve vatandaş arasındaki mesafesinin açılmasıdır. Yurttaş gazeteciliği yeni bir gazetecilik anlayışı olmaktan öte, basının toplumsal rolünü yerine getirebilmesi için yapılması gerekenleri önermektedir. Yurttaş gazeteciliğinin temelinde yurttaşların demokratik sürece aktif katılımları bulunmaktadır. Bu nedenle, haber tanımını genişletir. Haber kaynakları, egemen kesimde yer alan akredite kaynaklar değildir.

Jan Schaffer’e göre, yurttaş gazeteciliğinden beklenilmesi gereken, bireylerin sorunlarına sahip çıkma duyarlılığı göstermesidir. Yurttaş olma bilinci, gazeteciler tarafından tetiklenmeli ve bireyler çevrelerine karşı daha duyarlı hale gelmelidir. Yurttaş gazeteciliği, haber tanımını geliştirirken; haber yapma çerçevesini yeniden tarif eder ve okuyucunun ilgisini arttırmakla ilgilenir. Haberde dengelilik her zaman için okuyucu lehine yeniden tanımlanır. Yeni bir okuyucu kitlesi oluşturulmaya çalışılır. Okuyucuların, gazeteleriyle etkileşim içine girebilecekleri kanallar oluşturularak, gazeteler ve yurttaşlar arasındaki mesafe ortadan kaldırılmaya çalışılır.

Yurttaş gazeteciliği konusundaki önemli unsurlardan birisi de, haber kaynaklarının tümüne ulaşmaktır. Haber, mutlaka birden fazla kaynaktan alınan bilgilerle yapılmalıdır. Yurttaş gazeteciliğinde haberin oluşum süreci de önemlidir. Ekip ruhu içerisinde, sabırla ve uzun vadede çalışmak önemlidir.

Yurttaş gazeteciliğine getirilen eleştiri ise, varolan egemen medya sistemini devre dışı bırakacak, sistemli, ayrıntılı ve derin bir gazetecilik anlayışı sunmamasıdır.

Hak Haberciliği

Hak haberciliği konusuna, UNESCO’nun 1978 yılında kabul ettiği, “Barışın Güçlendirilmesi ve Uluslararası Anlayış, İnsan Hakları Kabulü ve Irkçılık Karşıtı Tutum İçin Kitlesel Medya Katkısına İlişkin Temel İlkeler” adlı bildirgede değinilmiştir. Buna göre, hak haberciliğinde, haberler insan haklarına dayandırılarak verilmelidir. Bildirinin tümünde, insan haklarının sağlanması, korunması ve yaygınlaştırılması yönünde kitle iletişim araçlarına bazı görevler yüklenmiştir. Buna göre, haberler farklı ırk, toplum ve yaşam biçimlerine saygılı şekilde verilmeli ve hak ihlalleri yapılmamalıdır. Hak haberciliğinin üç anlamının olduğu ifade edilmektedir:

  1. Hak ihlâllerini görmezden gelmeyen.
  2. “Ötekileri” haber yapmak için mutlaka hak ihlâli konusu olmalarını beklemeyen.
  3. Herhangi bir haberi yaparken hak ihlâline yol açmayan bir habercilik.

Hak haberciliği, hak ihlâllerini haber yapıp izleyen bir haberciliktir. Haberleri, ötekiler lehine odaklı kılmayı amaçlamaktadır. Bireylerin hakları konusunda bilgilendirici olmalıdır. Haklardan yana taraftır. Muhabirler, özellikle dezavantajlı grupların sesini duyurmalıdır. Hak haberciliğinin kaynakları;

  • Haberin ilgili olduğu alanda çalışan hak örgütleri,
  • Sivil toplum örgütleri,
  • Sendikalar,
  • Bu alanda çalışan akademisyenler ve uzmanlar olabilmektedir.

Hak haberciliği, insan hakları kavramını ölçü almaktadır. Toplum içerisinde sesini duyurmakta zorlanan azınlıkların sesi olur. Özellikle, ayrımcılığa uğrayan grupların sözcüsü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu habercilik anlayışına göre, kitle iletişim araçları aracılığıyla sunulan haberler, insan haklarına dayalı olmalıdır. Hak haberciliğinde, teröre çağrı, savaşı övme, farklı gruplara karşı nefret yayma gibi unsurlar olmamalıdır. Eşdeyişle, hak haberciliği her türlü ayrımcılığa karşıdır.

Hak haberciliğinde kitle iletişim araçları, insan haklarına, insan yaşama hakkına, bireylerin kendisini geliştirme hakkına ve diğer tüm haklara saygılı olmakla yükümlüdür. Bu şekilde bir habercilik anlayışının sürdürülmesi, kitlelerin bilinçli hale gelmesini sağlayacaktır.

Bir haberin, hak haberi olarak değerlendirilebilmesi için şu unsurları taşıması gerekmektedir:

  1. Olay odaklı değil, sorun odaklı haber sunumu.
  2. Dezavantajlıların lehine anlatım.
  3. İnsan haklarına yer verme.
  4. Hak örgütlerine yer verme.
  5. Mücadeleye yöneltme/yol gösterme.
  6. Bilgilendirme.
  7. Eğitme.

Sivil Toplum ve Medya

Medya, kamu gündemini belirleyen en önemli unsurdur. Bu anlamda, kamuoyunun oluşumu ve biçimlenmesinde medya oldukça önemli bir işlev görür. Sivil topluma çeşitli örgütler temel oluşturmaktadır. Bu örgütler, medyada ortaya çıkma ve kendilerini anlatıp, ifade etme olanağı bulabilmektedirler. Çağdaş demokratik toplumlarda, medya ve sivil topluma temel oluşturan sivil toplum örgütlenmeleri arasında doğrudan bir ilişki kurulmaktadır.

Medya, sivil toplum örgütleri ve onların sorunlarını, hedeflerini, eylemlerini gündeme getirme ve gündemde tutma gücüne sahiptir. Böylelikle medya, sivil toplum örgütlerinin etkinliğinin artmasını sağlamaktadır.

Spurk, sivil topluma karşı medyanın rolünü üç farklı yaklaşım çerçevesinde incelemektedir:

  • İlk yaklaşım kapsamında, demokratik etkileşim içerisinde sivil toplum ve diğer kuruluşlara karşı kitle iletişim kuramının medyayı nasıl konumlandırdığı ele alınmaktadır.
  • İkinci yaklaşımda, demokrasinin konsolidasyonunda olduğu gibi, doğrudan sistem değişiminin desteklenmesi ya da desteklenmesinde medyanın nasıl bir performans gerçekleştirildiğine bakılmaktadır.
  • Üçüncü yaklaşımda ise, bazı ampirik çalışmalar, medyanın demokratik niteliğini saptamayı ve mikro düzeyde yurttaşlar üzerinde etkilerini gözlemlemeyi denemektedir.

Sivil toplum ve medya arasındaki ilişkide, alternatif medyanın önemi ön plana çıkmaktadır. Sivil toplumun bir parçası olarak alternatif medya , devlet ve özel ticari medya arasında “ üçüncü ” bir ses olarak tanımlanabilir. Bu yaklaşım, sivil toplumun bir parçası olarak alternatif medya, devlet ve piyasa arasındaki mücadelenin öne çıkarılmasına olanak sağlamaktadır. Sivil toplumun bir parçası olarak alternatif medya, demokrasinin yaşayabilirliği ve canlılığı açısından kritik bir toplumsal parça olarak kabul edilmektedir.

Edebi Gazeticilik

Röportaj, Kuzey Amerika’da edebi gazetecilik olarak bilinen gazetecilik türüne denk gelmektedir. Ancak, bu durum, Türkiye’de bilinmemektedir.

Edebi gazetecilik, edebiyat hakkında gazetecilik yapmak değil, edebi olarak gazetecilik yapmaktır. Edebi gazetecilik metinleri, özünde roman gibi okunabilen gazetecilik metinleridir. Edebi gazetecililer, roman ve kısa hikâyelerdeki yazım tekniklerini kullanabilmektedirler. Geleneksel ve edebi gazetecilik arasındaki en önemli fark , yazarın insanlarla ilişkileri ve betimlediği olayları değiştirmesinde yatmaktadır. Yazı, kişiselleştirilmiş ve öznel olmaktadır. İkinci temel fark ise; tarz, dil ve form farkıdır.

Edebi gazeteciliğin bazı işlevleri bulunmaktadır. Bunlar;

  • Derinlemesine araştırma ve görüşme ile
  • Dramatik hikâye anlatım tekniklerini kullanarak okuyucunun dünyasını genişletmek,
  • Okuyucuya aydınlanmış bir yönelim kazandırmak şeklinde sıralanabilir.

Edebi gazetecilikte her şey doğrulanabilir olmalıdır. Gerçeğin yaratılmış sunumu değil, gerçek bilgi kullanılmalıdır. Edebi gazeteci, gerçekler, düşünceler, gözlemler ve araştırma aracılığıyla elde edilmiş enformasyonu kullanmaktadır.

Röportaj, Türkçe literatür açısından çok yönlü bir gazetecilik yaklaşımının çok daha geniş boyutlu bir yazı türüdür. Yalnızca sorular ve yanıtlardan oluşan içerikten daha zengin bir içeriği vardır. Röportajın kaynağının görüşme olduğu söylenebilir, ancak her görüşme röportaj değildir.

Röportajın haber boyutu son derece önemlidir. Haber unsuru olmadan, röportajların gazetelerde yayınlanmaması gerekir. Röportaj, gerektiği zaman yazarına bir ozan, bir öykücü, bir yorumcu vb. gibi kalem kullanma olanağı tanımaktadır. Burada vurgulanması gereken nokta, edebi gazetecilikte olduğu gibi, röportajın da gerçeklere dayanması gerektiğidir.

Röportajın, haberle ilişkisinin kurulmasında aşağıdaki unsurlar önemlidir:

  1. Haberler olaylarla ilgilidir, yoksa bir takım sorunların durumuyla ilgili değildir: Röportaj da olaylar ver gerçekler hakkındadır. Ama, röportajın temelinde, haberde olduğu gibi tek bir olay yoktur.
  2. Haberin temel amacı bugündür, geçmiş ya da gelecek olaylar değildir.
  3. Haber bir olayın ortaya konmasıdır, bir olayla ilgili deneyimi yansıtmaz.

Bu anlamda, röportajın da bu unsurları taşıması gerekir. Röportaj, aynı olayın birden fazla, hatta her yönünü dikkate almak durumundadır. Röportaj için çok yönlü bir araştırma gerekmektedir, röportaj yazarı aynı zamanda iyi bir araştırmacı olmalıdır. Röportajda, haber metninde verilmeyen ya da önemsenmeyen en küçük ayrıntılar üzerinde durulmaktadır.

Röportajda olması gereken en önemli unsurlardan biri de yorumdur. Röportajlarda yorum olmalıdır ancak yorumlar nesnel şekilde sunulmalıdır. Röportajda olaylar gerçekçi bir gözle izlenmeli; yalın, duru ve gerektiği zaman fanstastik bir anlatım kullanılmalıdır. Röportajın en önemli yönlerinden biri de, sosyal içerikli olması gerektiğidir. Röportajın konusu bireyleri ilgilendirmeli ve onların yararına olmalıdır. Röportajcı eldeki verileri çok iyi şekilde kullanmalıdır. Verilerin yetersiz olduğu durumlarda, eksik bilgileri tamamlamak için gerekli soruşturmaları yapabilecek yetenekte olmalıdır.

Barış Gazeteciliği

Barış gazeteciliği alternatif bir medya türüdür. Kavram ilk kez 1970’lerde Johan Galtung tarafından kullanılmıştır. Lynch ve McGoldrick barış gazeteciliğini şu şekilde tanımlamaktadır: Barış gazeteciliği, editörlerin ve muhabirlerin çatışmaya ilişkin şiddet içermeyen tepkilere daha fazla değer verilmesi noktasında toplumu cesaretlendirecek-hangi haberlerin verileceği ve bunların nasıl sunulacağı konusunda tercihler yapmalarıdır. Barış gazeteciliğine göre, medya barışı özendirmede ve desteklemede pozitif bir rol oynamalıdır.

Barış gazeteciliğinin önünde bazı engeller bulunmaktadır:

  1. Barışı özendirme çabalarının nesnellik anlayışı ile çelişebileceğini savunan muhafazakâr itirazlar.
  2. Barışın hangi çeşitlenmesinin özendirileceği konusunda kuramsal ve pratik sorunlar.
  3. Medyanın yapısında varolan ekonomik ve politik sorunlar.

1998 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından hazırlanan metinde, barış gazeteciliği hakkında özetle şu ifadelerde bulunulmuştur: Gazeteciler, başta barış ve demokrasi olmak üzere insan haklarına saygılı olmalıdır. Ayrıca, evrensel değerleri ve çok sesliliği savunmalıdır. Bununla beraber; ırk, etnisite, cinsiyet, dil, sınıf ve felsefi düşünceye dayalı ayrımcılık yapılmamalıdır.

Süleyman İrvan, barış gazeteciliği konusundaki engelleri üç başlıkta incelemektedir. Bunlar;

  • Bireysel,
  • Kurumsal ve
  • İdeolojik engellerdir.

Alternatif medyanın, egemen medya karşısındaki durumu gözden geçirilmelidir. Alternatif gazetecilik türleri, özellikle yerel medyada uygulanabilir. Ancak, Türkiye’de yerel medyanın durumu da pek iç açıcı değildir. Türkiye’de alternatif gazeteciliğin uygulandığı alanlar oldukça kısıtlıdır.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi