Restorasyon ve Koruma İlkeleri Dersi 3. Ünite Özet

Koruma Kavramları Ve Koruma Süreci

Giriş

Zarar verici, yok edici tehditlere karşı önlem olarak tanımlanan koruma kavramı, sosyal, ekonomik, politik vb. toplumsal yaşamın hemen hemen bütün alanlarında kullanılan bir deyimdir. Risk altında bulunan şeyler yasal mevzuatlar ile güvence altına alınır.

Koruma Kavramı

Tarihte çeşitli sebeplerden dolayı insanların hayatında koruma olgusu çok önemli bir yere sahip olmuştur. Örneğin mevsimsel avlanma yasakları, bazı hayvan ve bitkilerin yenilmelerinin yasaklanarak tabu haline gelmesi, bazı günlük davranışların alışkanlık haline getirilmesi, mimaride bazı yapısal biçimlerin sürdürülmesi vb. durumlar erken, kendiliğinden oluşmuş koruma önlemleri olarak kabul edilebilir.

Önlemlerin arkasında çoğu kez bilinçli bir bakış açısı olmakla beraber bunun zamanla unutulduğu görülür. Nedeni çoğu kez hatırlanmayan bu tutumlar ısrarla sürdürülerek tipik davranış biçimi haline gelmiş, gelenekleri oluşturmuştur. Bu gelenekler yüzyıllarca insanların yaşamlarında yer almıştır. Günümüzde de bazı davranış biçimleri, alışkanlıklar neden yapıldığı bilinmeden sürdürülmektedir.

Tarihsel süreçte olgunlaşan bilinçli yaklaşım sonucu ortaya çıkan koruma, önceki uygarlıkların yarattığı kültürel değerleri yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak kaygısı taşımaktadır. Bu anlamdaki koruma, toplumsal yaşama ilişkin somut olmayan (soyut) ve somut kültürel mirasın sürdürülebilirliğini sağlamak için, çeşitli nedenlere bağlı gelişen iç ve dış tehditlere karşı güvence altına alınmasını amaçlamaktadır.

Tarihsel Süreçte Koruma Olgusu

MS 395 yılından itibaren, Batı Roma bir gerilemenin içine girmiştir. Bu durum, Roma medeniyetine ait kültürel mirası, artan bir tahribata maruz bırakmıştır. Değişen toplumsal yaşamın gereksinimleri Antik Roma mirasını tehdit etmeye başladığında, koruma yanlısı görüşler oluşmaya başlamıştır. Uzunca bir süre, devşirme malzeme ve kireç elde etmek için kaynak olarak görülen Roma mimari mirası bazen bireysel karşı çıkışlarla bazen de Vatikan papalarının buyrukları ile durdurulmaya çalışmıştır. Bununla birlikte, aynı dönemlerde, Antik Yunan ve Roma dünyasına duyulan ilgi koruma kültürünün temellerini oluşturmuştur.

İtalya merkezli ortaya çıkan gelişmeler Antik Yunan ve Roma mirasına duyulan merak ve hayranlık tüm Avrupa’ya yayılırken, İtalya’da, Fransa’da ve diğer Avrupa ülkelerinde bu kültürel mirası anlama çabaları başlamıştır. Bu ortamda, bir taraftan koleksiyonculuk, müzecilik, turizm, arkeoloji bilimi vb. koruma kültürüne dayanak oluşturan alanların temelleri atılmıştır. Diğer taraftan eski eserleri korumak için onların belgelenmesi, taklit edilmesi, restorasyonlar koruma pratiğine ilişkin eylemler ortaya çıkmıştır. Ortaçağ mimarisini ayrıntılı olarak inceleyen Eugène Emmanuel Viollet-le-Duc (1814- 1879), restorasyonu belirli kriterlerle yapma yolundaki en önemli bilimsel yaklaşımlardan biridir.

John Ruskin, Camillo Boito, Gustavo Giovannoni gibi koruma konusunda çalışmalar yapmış kişilerin görüşlerine yer verilmektedir. Violllet Le Duc “...teori olarak her yapının veya yapı kısmının kendi stilinde onarılması, tamamlanması gerekliliğini ...” savunmuştur. Onun bu yaklaşımı stilistik restorasyon ( stylistic restoration) olarak adlandırılmıştır. Restorasyon Tüzüğü, Venedik Tüzüğü adlı belgeler ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. 20. ve 21. yüzyıllarda uluslararası toplantılarda ortaya çıkan bazı öneri ve tavsiyeler, tüzükler kısaca tanımlanmaktadır.

Korunması Gerekli Kültürel Miras

Tarihte korunacak şeyin tespit edilmesi hususunda daima bir tartışma yaşanmıştır. Korunması gerekli olan bina, anıt olarak adlandırılmıştır. Kültür varlığı ve tabiat varlığı kavramları Türkiye’de Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda yer almıştır. Korunması gerekli olan kültürel miras ikiye ayrılır.

Somut olmayan kültürel miras (intangible cultural heritage); Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, “...toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar...” olarak tanımlanmıştır. Coğrafyaya göre değişiklik gösteren mevsimlik bayramlar (Nevruz, Hıdrellez, Betnem, Kızıl Yumurta vb.,) el sanatları, geleneksel halk müziği, eğlenme alışkanlıkları (Karagöz, meddah, kukla, ortaoyunu vb.) gibi toplumsal yaşama ilişkin özellikler somut olmayan kültürel miraslar örnek olarak verilebilir.

Somut kültürel miras (tangible cultural heritage): Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, “tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi ya da tarihi devirlerde sosyal yaşama konu olmuş bilimsel ve kültürel açıdan özgün değer taşıyan yer üstünde, yer altında veya su altındaki bütün taşınır ve taşınmaz varlıklardır.” olarak tanımlanmaktadır. Somut kültürel miras, taşınabilir kültürel miras ve taşınmaz kültürel miras olarak ikiye ayrılır.

Taşınabilir kültürel miras, resim, heykel, ikona, seramik, çini, cam, metal, deri eşyalar, dokuma mobilya, mücevher, sikke, el yazması vb. mimari ve kentsel elemanları, bilimsel ve arkeolojik eserleri, tarımsal ve endüstriyel eşyaları kapsayan taşınabilir nitelikteki tarihsel malzemelerden oluşur. Taşınmaz kültürel miras ise, anıt, tek yapı, yapı grubu, kentsel ve kırsal yerleşmeler, kültürel peyzajlar ve bunlara ait tüm yapısal bileşenleri kapsar. Taşınmaz kültürel miras genel olarak anıt, tek yapı ya da yapı grupları, külliyeler, sitler olarak sınıflandırılabilirler.

Anıt, çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde tanımlanmıştır. TDK tarafından ise, “Bir kişi ya da bir olayın anısı için dikilen yapı ya da heykel” olarak tanımlanmıştır. Anıt, Venedik Tüzüğü’nde ise “...Tarihi anıt kavramı sadece bir mimari eseri içine almaz, bunun yanında belli bir uygarlığın, önemli bir gelişmenin, tarihi bir olayın tanıklığını yapan kentsel ya da kırsal bir yerleşmeyi de kaplar. Bu kavram yalnız büyük sanat eserlerini değil, ayrıca zamanla kültürel anlam kazanmış daha basit eserleri de kapsar...” şeklinde tanımlanmıştır. Doğal anıt ise, “...jeolojik ve jeomorfolojik elemanlarıyla bitki ve su elemanlarını, ayrı ayrı ya da bir arada kullanarak, kendi eliyle oluşturduğu veya işleyip bezediği müstesna/harika orijinal...” yapıt şeklinde tanımlanır.

Tek yapı, yerleşmelerde, belli bir toplumsal yapının sosyal, ekonomik, kültürel özelliklerini yansıtan yapıların her biri için; yapı grupları, külliyeler ise bu yapıların birkaçının bir arada olduğu anlamlı birliktelikler için kullanılabilen bir tanımlamadır. Örneğin geleneksel çarşı içinde yer alan bir dükkân tek yapı olarak değerlendirilebilir. Külliye ise kuruluş aşamasında tasarlanmış bir yapı grubudur. Örneğin, Osmanlı Dönemi’nde, cami, medrese, hamam, han, kütüphane vb. yapıları içeren yapı grupları külliye olarak adlandırılmıştır.

Sit, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nda, “...Tarih öncesinden günümüze kadar gelen çeşitli medeniyetlerin ürünü olup, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik, mimari ve benzeri özelliklerini yansıtan kent ve kent kalıntıları, kültür varlıklarının yoğun olarak bulunduğu sosyal yaşama konu olmuş veya önemli tarihi hadiselerin cereyan ettiği yerler ve tespiti yapılmış tabiat özellikleri ile korunması gerekli...” alanlar olarak tanımlanmaktadır. Doğal sit ise, “...Jeolojik devirlerle, tarih öncesi ve tarihi devirlere ait olup, ender bulunmaları veya özellikleri ve güzellikleri bakımından korunması gerekli yer üstünde, yer altında veya su altında bulunan korunması gerekli alanlardır...” şeklinde tanımlanır. Tarihi sit ise, “...insanlık tarihi, milli tarihimiz veya askeri harp tarihi açısından çok önemli tarihi olayların cereyan ettiği ve bu sebeple korunması gerekli yerler...” şeklinde tanımlanır. Kentsel sit, Eski kente ilişkin sosyal, ekonomik, kültürel yapıyı yansıtan mekânsal organizasyonu, kent dokusu özelliklerini, mimari mirası içeren kentler ya da kent bölümleridir. Arkeolojik sit, “...insanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlar...” şeklinde tanımlanır. Kentsel arkeolojik sit, “...arkeolojik sit alanları ile birlikte korunması gerekli kentsel dokuları içeren ve bu özellikleri ile bütünlük arz eden korumaya yönelik özel planlama gerektiren alanlar...” şeklinde tanımlanır. Kırsal sit, tarımsal faaliyetlerin egemen olduğu alanlar için öngörülür. Farklı sit özellikleri barındıran alanlar karmaşık sit olarak adlandırılır.

Tarihi kentler, kentleri ve tarihi merkezleri saran doğal ve insan yapısı çevreyi ve tarihi belge olma özelliklerinin yanı sıra, geleneksel kent kültürüne ait değerleri de barındıran küçük ya da büyük alanlar şeklinde tanımlanır.

Koruma Ölçütleri

Mevcut olmayan toplumsal yapılara ait ürünlerin korunması, yaşatılması gelecek kuşaklara aktarılmasını amacıyla evrensel koruma yaklaşımı üç değeri önemsemektedir. Bunlar, belge değeri, zaman ölçütü ve estetik değer olarak sıralanabilir.

Tarihi belge değeri: Geçmişten günümüze ulaşmış taşınır ya da taşınmaz kültürel mirasın, üretildikleri dönemin sosyo-ekonomik, kültürel yapısı, üretim teknolojisi hakkında verdikleri bilgidir. Bir yerleşmenin ya da yapının ait olduğu dönem ya da dönemlerin kültürel, sosyal, ekonomik özelliklerini gösterebilen biçimlenmelerinde tarihi belge değeri vardır.

Zaman ölçütü: Kültürel mirasın eskiliğini ifade eden bir değerdir. Bir eserin ne kadar eski olduğu, o eseri daha önemli hale getirir.

Estetik değer: Kültürel mirasın, izleyen üzerinde yarattığı yargı gücü olarak tanımlanır. Estetik beğeni, toplumsal yaşamda edinilen, güzelle çirkini ayırt edebilme yeteneğidir. Kültürel mirasın estetik değeri kendini yaratan sürece objektif olarak bakabilme yeteneğidir.

Koruma Süreci

Koruma öncesi yapılacak işlemler

Yasal mevzuatın araştırılması: Yapı, tabi olduğu yasal mevzuat çerçevesinde tanımlanmalıdır. Korunması gerekli bir kültür mirası, ülkemizde, kanunlar, uluslararası sözleşmeler, tüzükler, bakanlar kurulu kararları, ilke kararları, yönetmelikler, tebliğler, yönergeler, genelgeler, müzecilik kılavuzu vb. çeşitli yasal mevzuat çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Envanter oluşturulması: Koruma müdahalesi öncesi taşınmaz iki biçimde ele alınır. Bir taraftan taşınmazın kendisinde, bulunduğu alanda, çevrede ayrıntılı inceleme yapılır, diğer taraftan çeşitli kaynaklardan yazılı, görsel bilgi ve belgeler elde edilir. Alan çalışmaları, bilgi ve belgeler birlikte değerlendirilerek taşınmaza ait envanter oluşturulur. Bir taşınmazın planlar, kesitler, görünüşler aracılığı ile mevcut niceliksel özelliklerinin yeniden çizilme işlemine rölöve denir. Taşınmaza ait mevcut niceliksel ve niteliksel özellikleri içeren rölöve analitik rölöve olarak adlandırılır.

Çevresel çalışmalar: Koruma yaklaşımının amacı doğrultusunda, taşınmazın çevresinde yapılan incelemelerdir. Çevresel çalışmalar, taşınmazın içinde bulunduğu sokak, yapı adası, mahalle ya da kentsel ölçeklerde olabilir. Analitik rölöve çalışmaları boyunca taşınmaz ve çevresinden sistemli olarak fotoğraf alınır. Fotoğrafla belgeleme, bir taraftan günümüz çalışmalarına yardımcı olurken diğer taraftan gelecek kuşaklara bilgi ve belge bırakan önemli bir işlemdir. Taşınmaz, çoğu kez yapıldığı tarihten itibaren çeşitli müdahalelere uğrayarak, az ya da çok değişerek günümüze ulaşmıştır. Analitik rölöve çalışmalarında bu müdahaleler de tespit edilerek, yazılı ve görsel belgeler bağlamında, taşınmazın özgün ve mevcut (bugünkü) durumuna ilişkin değişimler kapsamlı olarak tanımlanır. Böylelikle, taşınmazın değişikliğe uğramış, yıkılmış, yok olmuş bölümlerine ilişkin bir varsayım oluşturulabilir. Bu varsayım restitüsyon olarak adlandırılır.

Koruma Yöntemleri

Yapıların mevcut ve tarihsel özelliklerinden hareketle, en uygun koruma yöntemi belirlenir. Korunması gereken kültürel mirası taşınmaza en az müdahaleden en fazla müdahaleye çok geniş skalada çeşitli koruma yöntemler uygulanabilir.

Olduğu gibi koruma (Protection): Taşınmazın en az müdahale ile korunmasıdır. Bu yöntem ile öncelikle yapının yakın çevresindeki yeşil alanlar, kamu alanları, trafik, alt yapı ve üst yapı vb. kentsel işlevler, donanımlar yapıya zarar vermeyecek biçimde düzenlenir.

Restorasyon (Restoration): Restorasyon, taşınmazın tasarım, yapım teknolojisi ve malzemesi vb. yapıldığı dönem ya da dönemlere özgü niteliklerini korumak amacı ile yapılan kapsamlı koruma müdahalesidir. Restorasyon çeşitli yöntemleri içermektedir.

  • Sağlamlaştırma
  • Yapı zemininin sağlamlaştırılması
  • Taşıyıcı sistemin sağlamlaştırılması
  • Yapı malzemesinin sağlamlaştırılması
  • Ayıklama
  • Bütünleme
  • Yenileme
  • Yeniden yapma
  • Taşıma
  • Taklit

Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v