Stratejik Yönetim 2 Dersi 7. Ünite Sorularla Öğrenelim
Stratejik Yönetim Ve Kurumsal Yönetişim
Kurumsal yönetişim daha çok hangi şirketler tarafından incelenir?
Kurumsal yönetişim her işletme için önemi giderek artan bir kavram olsa da daha çok halka açık şirketler açısından incelenen bir konudur.
İşletmelerde stratejik yönetim temel olarak nasıl adlandırılmaktadır? Stratejik yönetim seviyelerini şekil olarak gösteriniz.
İşletmelerde stratejik yönetim temel olarak kurumsal seviye, işletme seviyesi ve işlevsel seviye olarak adlandırılmaktadır.
İşlevsel seviye stratejileri işletme içerisindeki hangi bölümler karar alır? Bu kararlar nasıl kararlardır?
İşlevsel seviye stratejileri işletme içerisindeki pazarlama, insan kaynakları, finans, muhasebe, üretim vb. çeşitli fonksiyonel bölümler tarafından alınan kararlardan oluşmaktadır. Bu seviyede alınan kararlar genelde verimliliği artırma odaklı taktiksel kararlardır.
İşletme seviye stratejileri neyi belirler ve hangi konular üzerinde durulur?
Bu seviyedeki stratejiler ise işletmenin örgüt yapısına bağlı olarak, belli bir sektör/ürün/bölge bazında nasıl rekabet edileceğini belirlemektedir. Kaynak dağılımı, karşılıklı üstünlükler ve sinerji bu seviyede özellikle üzerinde durulan konulardır.
Üst yönetim stratejileri ne ile ilgilidir ve işletmede hangi bölümleri kapsamaktadır?
Üst yönetim stratejiler farklı işletme birimlerine sahip işletmelerin stratejik yönetimi ile ilgilidir. Ülkemizdeki holdingler bu tür bir stratejik yönetim seviyesinde faaliyet göstermektedirler. Üst yönetim stratejiler işletmenin tümünü kapsamakta ve etkilemektedir.
Kurumsal yönetişim ne ile ilgili bir kavramdır?
Kurumsal yönetişim daha çok işletmelerde kurumsal seviyedeki faaliyetler ve kararlarla ilgili bir kavramdır. Bir başka ifadeyle kurumsal yönetişim işletmelerin üst düzey yönetiminin stratejik yönetimi ile ilgili bir konudur.
İşletmelerin ekonomi içindeki yeri ve ilişkileri nasıldır?
İşletmeler ile toplum arasında ürün (mal ve hizmet) piyasası ve üretim faktörleri piyasaları aracılığıyla karşılıklı bir etkileşimin olduğu oldukça açıktır. Bu etkileşimde toplum hem emeği hem de tasarruflarıyla işletme faaliyetlerini desteklemektedir. Bu nedenle işletmeleri sadece kendi başlarına değil, faaliyet gösterdikleri toplumla bütünleşik olarak var olan kurumlar olarak nitelemek oldukça yerinde olacaktır. İşletmelerin kârlılığının toplum üzerinde oldukça önemli etkileri olduğu unutulmamalıdır. İşte bu nedenle işletmelerin toplumun sermayesini kullanan birimler olarak algılanması gereği ortaya çıkmıştır. Bu gereklilik de kurumsal yönetişim kavramına yüklenen önemin artmasına neden olmuştur. İşletmelerin toplumun bu denli etkili bir bileşeni olması işletmelerin yönetimini ve denetimini toplumsal düzeyde önemli hâle getirmiştir.
Kurumsal yönetişim hangi ihtiyaçtan doğmuştur?
Kurumsal yönetişim işletmenin söz sahipleri ile hak sahipleri arasındaki ilişkileri düzenleme ve çatışmaları önleme ihtiyacından doğmuş ve gelişmiştir.
Kurumsal yönetişim nedir?
Kurumsal yönetişim, işletmenin stratejik yönetimi ve yönlendirmesi ile sorumlu üst yönetimin (söz sahiplerivekiller), bu görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirirken, işletme üzerinde kendilerini belirli nedenlere hak sahibi (asiller) olarak gören; pay sahipleri (hissedarlar), çalışanlar, tedarikçiler, müşteriler ve diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkileri kapsayan bir kavramdır.
Kurumsal yönetişimin temel konusu nedir?
İşletmelerin büyümesi asil-vekil ilişkilerinin belli çerçeve içinde ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. İşletmeler büyüdükçe şeffaflaşmak, faaliyet gösterdikleri topluma karşı hesap verebilir olmak ve topluma karşı dürüst davranmak durumundadırlar. İşte kurumsal yönetişimin temel konusu bu çerçevenin oluşturulması ve etkili bir şekilde çalıştırılmasıdır.
Kurumsal yönetim yerine neden kurumsal yönetişim kavramı tercih edilmektedir?
Bu tercih iki temel nedene dayandırılarak yapılmıştır. Birinci neden; kurumsal yönetişim kavramında ki kurumsal sıfatının, ünitenin giriş bölümde de vurgulandığı gibi, üst yönetime ilişkin yaptığı çağrışımdır. Kurumsal yönetişim kavramındaki kurumsal ifadesi stratejik yönetim ve kurumsal seviye stratejileriyle ilişki kurulmasını kolaylaştırmaktadır.
Neden yönetim değil de yönetişim kavramı tercih edilmektedir?
Yönetişim kavramı paydaş ilişkileri ve iletişime verilmesi gereken öneme vurgu yapmaktadır. Öncelikle yönetişim yönetime göre daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Yönetim ile yönetişim arasındaki ikinci fark ise otorite uygulayış ve kontrol mekanizmalarının farklı olmasıdır. Yönetişim bireyler ve kurumlar arasındaki yüksek etkileşimli karar verme ve sonuç alma sürecidir. Yönetişimde yönetimde olduğu gibi bir tarafın diğer tarafı etkileme durumu değil de karşılıklı bir etkileşim vardır.
Shleifer ve Vishny’e kurumsal yönetişim tanımı nasıldır?
Bir şirkete fon sağlayan yatırımcıların yatırımlardan bir getiri elde etme konusunda kendilerini güvende hissetmelerine yarayan yöntemler şeklinde tanımlamaktadırlar.
Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSIAD) kurumsal yönetişimi nasıl tanımlar?
Kurumsal yönetişimi bir kurumun beşerî ve finansal sermayeyi çekmesine, etkili çalışmasına ve böylece ait olduğu toplumun değerlerine saygı göstererek uzun dönemde ortaklara ekonomik değer yaratmasına olanak tanıyan her türlü kanun, yönetmelik, kod ve uygulamalar şeklinde tanımlamaktadır
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) kurumsal yönetişimi nasıl tanımlar?
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) ise kurumsal yönetişimi; bir şirketin yönetiminde yer alan yönetim kurulu, pay sahipleri ve diğer menfaat sahipleri arasındaki ilişkileri içeren bir kavram olarak değerlendirmektedir
Yönetim ve yönetişimi karşılaştırınız?
Yönetim önceden belirlenmiş amaçlara ulaşmak için işletme faaliyetlerinin planlanması, örgütlenmesi, yöneltilmesi, koordinasyonu ve denetimi işi olarak düşünülürse, kurumsal yönetişim yönetsel faaliyetlerin yerine getirilmesinde işletmenin çeşitli paydaşlarının çıkarlarının ve işletme amaçlarının nasıl uyumlu kılınacağı ile ilgili bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kurumsal yönetişim kavramında nelere vurgu yapılmaktadır?
Kurumsal yönetişim kavramına ilişkin tanımlar bütüncül bir şekilde değerlendirildiğinde tanımlarda daha çok; ? İşletme içi kontrol mekanizmalarına, ? İşletmelerin yöneticileri, hissedarları (pay sahipleri) ve paydaşları arasındaki ilişkilere, ? İşletmelerin pay sahibi veya paydaşlarının çıkarları doğrultusunda yönetilmesine, ? İşletmelerin bilgi paylaşımı konusunda şeffaf ve faaliyetlerine ilişkin hesap verebilir olmalarına vurgu yapıldığı görülmektedir.
Dar anlamda ve geniş anlamda kurumsal yönetişim nasıl tanımlanır?
Dar anlamda kurumsal yönetişim işletme yönetimi ile hissedarlar ve paydaşlar arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünü olarak değerlendirilmektedir. Geniş anlamda kurumsal yönetişim ise iyi işletme yönetimi için gerekli olan hem biçimsel hem de biçimsel olmayan kurallar bütünü olarak nitelendirilmektedir. Geniş anlamda kurumsal yönetişimin en önemli dayanak noktası kurumsal yönetişim ilkeleri bağlamında şekillenmiş örgüt kültürünün varlığıdır. Bu bakış açısı kurumsal yönetişim kavramını salt biçimsel kurallar bütünü olmanın ötesinde geniş kapsamlı bir yönetim felsefesi şekline dönüştürmektedir.
Geleneksel yönetim felsefesi ile kurumsal yönetişim felsefesini karşılaştırınız?
Kurumsal yönetişim kavramı işletmelerdeki yönetsel uygulamaların profesyonelleşmesini sağlayabilir. Fakat kurumsal yönetişim kapsamındaki profesyonelleşmenin, kurumsal teori bağlamındaki kurumsallaşma konusu ile karıştırılmaması gerekmektedir.
1990’lı yıllarda kurumsal yönetişimin kabul görmesinin nedenleri nelerdir?
1990’lı yıllarda kurumsal yönetişimin bu denli kabul görmesi dört temel nedene bağlanmaktadır. Bunlar yaşanan şirket skandalları, finansal krizler, küreselleşme ve özelleştirme şeklinde sıralanmaktadır.
Şirket skandalları arasında en çok bilinen Enron iflasının temeline ne vardır?
Şirket skandalları arasında belki de en çok bilineni Enron’dur. ABD’de merkezli, halka açık bir enerji şirketi olan Enron iflasından önce yeni ekonominin örnek şirketi, yenilikçi, tabuları yıkan ve değiştiren bir şirket olarak bilinmektedir. Birçok kişi Enron’u iflas etmek için çok büyük, çok önemli veya çok değerli olarak değerlendirmektedir. Enron 2001 yılında iflasını açıklamadan önceki dönemde, Fortune Dergisi’nince yayınlanan En Büyük 500 Şirket listesinde yedinci sırada yer almaktadır. Enron 1990’ların ortalarından itibaren altı yıl aralıksız Amerika’nın En Yenilikçi Şirketi seçilmiştir. Bu dönemde Enron’un satış hacminde yaklaşık sekiz katlık bir büyüme yakaladığı belirtilmektedir. Enron’un 2000 yılındaki net kârı tüm zamanların rekorunu kırarak, 1,3 milyar ABD doları olarak kaydedilmiştir. 2001 yılında Enron’un yönetim kurulu ABD’de yayınlanan Chief Executive dergisince ülkenin en iyi üçüncü yönetim kurulu olarak gösterilmiştir. Fakat 2001 yılının 3 Aralık’ında olmaz denilen olmuş ve Enron, iflasını talep etmiştir. Enron, o güne kadar ABD’de iflasını isteyen en büyük şirket olarak kayıtlara geçmiştir. Bu skandalın temelinde muhasebe hileleri, içeriden öğrenenlerin ticareti ve sermaye piyasası hukuku ihlalleriyle örülü kirli bir geçmiş yatmaktadır.
Küreselleşme nedir?
Küreselleşme ülkeler arasındaki karşılıklı bağımlılıkların gelişimi ve derinleşmesi olarak düşünülebilir.
Küreselleşmenin boyutları nelerdir ve ne sağlar?
Küreselleşmenin iki temel boyutu bulunduğu belirtilmektedir. Bunlar piyasaların küreselleşmesi ve üretimin küreselleşmesidir. Piyasaların küreselleşmesi tarihsel olarak birbirinden bağımsız bir şekilde faaliyet gösteren yerel piyasaların bütünleşmesini ve bu sayede tek bir küresel piyasanın meydana gelmesi şeklinde açıklanmaktadır. Küreselleşme uluslararası sermaye hareketlerini yoğunlaştırmış ve hızlandırmıştır. Sermaye hareketliliğinin arttığı ortamlarda yatırımcıların yatırım yaptıkları ülkelere ve işletmelere güven duymaları temel bir gerekliliktir. Hisse senedi yatırımcıları sadece kendi ülkelerindeki değil, yabancı ülkelerdeki işletmelere de yatırım yapma eğilimindedirler. Bu durum gelişen piyasalarda verimliliğin, yatırımların ve ihracatın artmasını sağlamaktadır. Fakat uluslararası sermaye hareketleri gelişen ülke piyasalarını aynı zamanda krizlere karşı daha korumasız bir pozisyona sokmaktadır.
Özelleştirme nedir?
Özelleştirme geçmiş dönemlerde devlet tarafından sahip olunan kurum ve kuruluşların yerli veya yabancı özel kuruluşlara satılması olarak tanımlanmaktadır.
Özelleştirmenin kurumsal yönetişime etkisi nasıldır?
Özelleştirilmiş işletmeler piyasa ekonomisi içinde faaliyet göstermeye başlamaktadır. Bu işletmeler doğal olarak sermaye, iş gücü ve diğer girdiler konusunda diğer işletmelerle rekabet edeceklerdir. Geçmişte kamuya ait olan kurumların özelleştirilmesi bu kurumlarında sermaye piyasalarından fon talep eden bir aktör olarak yerlerini almaları, kurumsal yönetişimin gelişimini tetikleyen bir başka etken olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kurumsal yönetişimin temel amaçları nelerdir?
Kurumsal yönetişimin temel amaçları; ? Üst yönetimin sahip olduğu güç ve yetkinin keyfi, kötü niyetli ve kişisel çıkarlar elde etme amacıyla kullanımının önlenmesi, ? Yatırımcı haklarının korunması, ? Hissedarlara adil ve eşit bir şekilde davranılmasının sağlanması, ? İşletmenin tüm paydaşlarının haklarının korunması ve güvence altına alınması, ? İşletme faaliyetleri ve finansal durumu ile ilgili olarak kamuoyunun aydınlatılması ve şeffaflığın sağlanması, ? Yönetim kurulunun sorumluluklarının açık bir şekilde belirlenmesi, ? Üst yönetiminin karar ve eylemlerinde paydaşlara karşı hesap verme sorumluluğunun tesis edilmesi, ? Vekâlet maliyetlerinin düşürülmesi, ? İşletme kazancının tüm hissedarlara ve paydaşlara adil bir şekilde geri dönüşünün sağlanması, ? Büyük hissedarların azınlık hisselerine el koyma tehlikesinin önüne geçilmesi, ? Uzun vadeli yatırım yapan kurumsal yatırımcılar açısından güven ortamının yaratılması, sermaye maliyetlerinin düşürülmesi, işletmelerinin hisse senedi ihracı yoluyla finansman kaynaklarına erişiminin kolaylaşması, ? Yatırım yaparak risk alan sermayedar ile karar veren profesyonel yöneticilerin çıkar çelişkisinin belli kurallar aracılığıyla denetim altında tutulması şeklinde belirtilmektedir.
Kurumsal yönetişimin işletmelere sağladığı faydalar nelerdir?
İyi kurumsal yönetişim sonucunda işletmelerin uzun dönemli olarak birçok fayda elde etmesi beklenmektedir. Kurumsal yönetişimin işletmelere sağlaması muhtemel faydalar aşağıda sıralanmaktadır. ? İşletmenin piyasa değeri artar. ? İşletmenin kredi notu yükselir, kredi riski düşer. ? İşletmenin rekabet gücü gelişir. ? İşletme yeni yatırımcıların ilgisini çeker. ? İşletmenin itibarı güçlenir. ? İşletme daha esnek borçlanma olanaklarına sahip olur. ? İşletmenin sermaye maliyetleri düşer. ? Yeni yatırım fırsatları doğar. ? Daha kalifiye çalışanlar işletmeyi tercih eder. ? Yeni pazarlara erişim kolaylaşır
Kurumsal yönetişim için üst düzey yöneticileri hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Üst düzey yöneticiler ve özellikle de CEO’ların işletmedeki diğer yöneticilere ve yönetici olmayan çalışanlara göre bazı üstün özelliklere sahip olmaları gerektiği oldukça açıktır. Bu kişilerin diğer yöneticilere göre daha yoğun bir şekilde kavramsal yetenekle donanmış olmaları gerekmektedir. Kavramsal yetenek bilindiği gibi tüm işletmeyi bir bütün olarak görebilmek ve değerlendirmeler yapabilmek için oldukça önemlidir. Kavramsal yeteneğe ek olarak, üst düzey yöneticiler iş yaptıkları sektörü oldukça iyi bir şekilde bilmeli, iş birimleri arasındaki çatışmaları yönetebilmeli, sorunları saptayıp bunlara uygun çözümler üretebilmeli, stratejilerle uyumlu bir şekilde çalışabilmeli, girişken olmalı ve zorluklarla baş edebilmelidirler. Gelecekte başarılı üst düzey yöneticilerin aşağıda sıralanan yeteneklere sahip olmaları gerektiği belirtilmektedir. ? Dinamik, belirsiz ve değişken iş ortamlarında faaliyet gösterebilmek ve bu tür ortamlarda başarılı olmak. ? Risk almak, hatalarından ders çıkartmak ve yeni sorunlara öz güvenli bir şekilde yaklaşmak. ? Vizyon, strateji, uygulama ve değerlendirme gibi stratejik yönetim sürecinin çeşitli aşamaları arasında düşünsel açıdan hızlı geçişler yapabilmek. ? Örgütsel yaşamı ve içinde var olan politik ortamı iyi kavrayabilmek. ? Sürekli öğrenme eğiliminde olmak.
Kurumsal yönetişimin teorik altyapısı nasıldır?
Kurumsal yönetişimin teorik altyapısına ilişkin olarak iki teoriden söz edilecektir. Bu teoriler vekâlet teorisi (ing. agency theory) ve paydaş teorisi (ing. Stakeholder theory) dir. Vekâlet teorisi kurumsal yönetişimin ortaya çıkışını açıklama konusunda, paydaş teorisi ise günümüzdeki duruma ilişkin açıklamalar getirmek konusunda oldukça elverişlidir.
Vekâlet teorisi nedir ve avantaj ve dezavantajları nelerdir?
Vekâlet teorisi (agency theory), vekillerin (işletme yöneticileri) asillerin (işletme sahipleri) amaç ve çıkarları doğrultusunda hareket etmelerinin sağlanabilmesi sorununa ilişkin olarak ortaya atılmış bir teoridir. Bu teoriye göre işletmelerin sermayedarları, asiller, yöneticilere vekâlet vermekte ve onları işletmeyi kendi çıkarları doğrultusunda idare etmeleri için görevlendirmektedir. Vekillerin asillerin çıkarları doğrultusunda faaliyet gösterip göstermedikleri ise hedeflerin ve standartların açık olarak ortaya konulduğu sözleşmeler aracılığıyla izlenmekte ve ödüllendirme sistemleri bununla ilişkilendirilmektedir. Fakat bu teorinin savunucularına göre asiller ve vekiller arasında vekiller lehine bir bilgi asimetrisi vardır. Asiller işletmenin güncel durumuna ilişkin bilgi açısından vekillere göre daha olumsuz bir durumdadırlar. Yöneticilerin ise bilgiye erişimi daha kolaydır. Erişilen bu bilgilerin manipüle edilebilme olasılığı ise her zaman mevcuttur. İşte bu bilgi asimetrisi kaynaklı dengesiz durum, vekâlet sorunu olarak bilinmektedir. Vekillerin asillerin amaçları doğrultusunda iş yaptıklarının denetimi oldukça maliyetlidir. Yönetim ve sahiplik arasındaki ayrışım farklı çıkarların ortaya çıkmasına ve bu çıkar çatışması da yöneticileri fırsatçı davranmaya sürükleyebilmektedir. Yönetsel fırsatçılık yöneticilerin açgözlü bir şekilde kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri olarak tanımlanmaktadır. Fırsatçılık hem belli davranışları hem de tavırları içermektedir. Asillerin hangi vekillerin fırsatçı bir şekilde davranacaklarını önceden kestirmeleri oldukça zordur. Bu noktada üst yöneticilerin itibarları oldukça zayıf bir gösterge olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle fırsatçı davranışlar meydana gelene kadar farkına varılmayabilmektedir. Bu nedenle asiller çeşitli kurumsal yönetişim mekanizmaları geliştirme ve uygulama eğilimine girmektedirler. Bu tür mekanizmaların varlığı üst yönetimi daha yoğun bir şekilde danışarak davranmaya zorlamakta ve daha iyi stratejik kararlar verilmesini sağlamaktadır. Fakat asillerin vekillere karar verme gücünü delege ettikleri her durumda çatışma çıkabileceği unutulmamalıdır
Yönetsel fırsatçılık nedir?
Yönetsel fırsatçılık yöneticilerin açgözlü bir şekilde kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmeleri olarak tanımlanmaktadır
Vekâlet maliyetleri nedir?
Kurumsal yönetişim mekanizmalarının tam olarak asillerle vekiller arasındaki çıkar uyumunu sağlayamamasından dolayı asillerin katlanmak zorunda kaldıkları maliyetler vekâlet maliyetleri olarak adlandırılmaktadır. Vekâlet maliyetleri kurumsal yönetişim mekanizmalarının tam olarak asil vekil uyumunu sağlamamasından dolayı asillerin katlanmak zorunda kaldıkları teşvik, gözetim, motivasyon maliyetleri ile diğer bireysel kayıplardır. Çeşitlenmiş bir işletmede gözetim işlevi daha zor olduğu için yönetişim maliyetlerinin artması doğaldır.
Paydaş teorisi nedir?
Paydaş teorisi ise hissedar merkezli asil-vekil ilişkisine alternatif bir model olarak önerilmektedir. Paydaş teorisine göre işletmeler işletme ile herhangi bir etkileşimi olan tüm paydaşların yararını gözetecek şekilde faaliyet göstermelidir. Bu paydaşlar arasında; çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve yerel halk yer almaktadır. Bu teoride paydaş; işletmenin faaliyetlerinin devamı ve başarısı için gerekli olan her türlü kişi ve kurum olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle işletmenin amaçlarına ulaşmasında işletmenin faaliyetlerinden etkilenen veya bu faaliyetleri etkileyebilen tüm birey veya bireyler paydaş olarak adlandırılmaktadır. Paydaş teorisi işletmelerin paydaşlarıyla sürekli etkileşim içinde olduklarına dikkat çekmekte ve işletmenin başarısının bu paydaşlarla olan etkileşiminin etkililiğiyle ilişkili olduğunu belirtmektedir. Paydaş teorisi hissedarların işletme faaliyetleri için önemini yadsımamakta fakat hissedarlarla birlikte diğer paydaşların da üzerinde durulması gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Birincil paydaşlar nelerdir?
Pay sahipleri, çalışanlar, tedarikçiler, tüketiciler ve müşteriler işletmelerin birincil paydaşlarıdır.
İkincil grup paydaşlar kimlerdir?
Rakipler, düzenleyici ve denetleyici resmî kuruluşlar ve toplum ikincil grup paydaşlar arasında yer almaktadır.
Paydaş teorisi neden eleştirilmektedir?
Paydaş teorisi yöneticilere yüklediği sorumluluk nedeniyle eleştirilmektedir. Klasik hissedar görüşüne göre yöneticilerin amacı işletmenin değerinin en üst seviyeye çıkartılmasıdır. Bu oldukça yalın ve kolay anlaşılır bir amaçtır. Paydaş teorisi ise yöneticinin tüm paydaşları tatmin etmesini gerekli kılmaktadır. Hangi paydaşların önemli, hangi paydaşların ise daha az önemli olduğunun belirlenmesi kolay değildir. Bu noktada önerilen; işletmenin tüm önemli paydaşlarının taleplerini dikkate alması ve hedefinin uzun dönemde işletmenin değerinin en üst düzeye çıkartılması olmasıdır.
Kurumsal yönetişim mekanizması nedir ve kaça ayrılır?
İşletmelerde kurumsal yönetişim işlevi kurumsal yönetişim mekanizmaları aracılığıyla yürütülmektedir. Bu mekanizmaların temel amacı işletmelerdeki asiller ve vekiller arasındaki egemenlik ilişkilerinin düzenlenmesi, disipline edilmesi ve çıkar çatışmalarının dengelenmesidir. İşletme sahipleri tarafından atanan/seçilen üst düzey yöneticilerin denetimi kurumsal yönetişim mekanizmaları aracılığıyla sağlanmaktadır. Kurumsal yönetişim mekanizmaları üzerinde temellendikleri kaynaklar açısından içsel ve dışsal kurumsal yönetişim mekanizmaları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
İçsel kurumsal yönetişim mekanizmaları nelerdir?
Yönetim kurulu, ortaklık yapısı, yöneticilerin ücreti, yatırımcı İlişkileri, en iyi uygulama kodlarıdır.
Dışsal kurumsal yönetişim mekanizmaları nelerdir?
Satın alma tehditleri, yönetici piyasası, ürün piyasası, aktif hissedarlık, yasal sistemdir.
İçsel kurumsal yönetişim mekanizmaları neye dayanır?
İçsel kurumsal yönetişim mekanizmaları dışsal kurumsal yönetişim mekanizmalarının aksine, işletme içindeki güçlerin birbirlerini dengelemesi esasına dayanmaktadır.
Yönetim kurulunun görev ve sorumlulukları nelerdir?
Yönetim kurulları giderek artan bir oranda stratejik karar verme süreçlerinde söz sahibi olmaktadırlar. Bu nedenle yönetim kurulunun iş birlikçi ve eş güdümlü bir şekilde çalışması oldukça önemlidir. Yönetim kurulu bir grup seçilmiş üyeden oluşan ve asıl görevi işletme sahibinin çıkarları doğrultusunda üst yönetimi denetim ve gözetim altında tutmak olan bir kuruldur. Yönetim kurulunun işletmenin dış ilişkilerini idare etme, yöneticileri ödüllendirme veya cezalandırma ve hissedarların çıkarlarını koruma şeklinde belirtilen sorumlulukları vardır. Bir başka ifadeyle uygun bir şekilde yapılandırılmış yönetim kurulları işletme sahibini yönetsel fırsatçılıktan korumakla görevlidir. Yönetim kurulu üyeleri işletme varlıklarının korunması ile yükümlüdürler.
Yönetim kurulları kimlerden oluşur?
Genelde yönetim kurulları üç farklı üyeden meydana gelmektedir. Bu grupların ilki içeriden üyeler olarak adlandırılan gruptur. Bu grup işletme içinde üst yönetimde görev yapan, faal yöneticilerdir. Bu kişiler işletmenin günlük işleri ve güncel durumuyla ilgili bilgi sağlamaları açısından oldukça önemlidir. İkinci grup üye ise işletme ile ilişkili olan dışarıdan kişilerdir. Bu üyelerin işletmeyle olan ilişkileri sözleşmeye dayalı olabilir veya olmayabilir. Bu tür kurul üyeleri işletmenin günlük faaliyetlerinde görev almazlar. Üçüncü grup ise dışarıdan kişilerden oluşmaktadır. Bu kişiler bağımsız bir şekilde kurmay görev yürütmektedirler. Bağımsız üyeler bir başka işletmede üst yönetimde görev yapıyor olabilecekleri gibi, işletmenin daha önceki üst yönetimi tarafından da seçilmiş ve görevlerini sürdürüyor olabilirler. Yönetim kurullarının genellikle işletme içinden gelen üyeler tarafından domine edildiği belirtilmektedir. Bu bakımdan içeriden gelen üst düzey yöneticilerin ağırlıkta olduğu yönetim kurullarının daha zayıf bir kurumsal yönetişim işlevi yürütebileceği düşünülmektedir.
Yönetim kurullarının etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmesi için neler gereklidir?
Yönetim kurullarının etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmeleri için; ? Yönetim kurulu üyelerinin iş deneyimi ve sosyal anlamda çeşitliliklerinin arttırılması, ? İçsel yönetim ve muhasebe denetim sistemlerinin güçlendirilmesi, ? Yönetim kurulunun performansının değerlendirilmesi için belli biçimsel süreçlerin belirlenmesi ve tutarlı bir şekilde kullanılması, ? Yönetim kurulunun gündeminin belirlenmesi ve yönetici olmayan kurul üyelerinin faaliyetlerinin gözetimi amacıyla önder üye rolünün geliştirilmesi, ? Yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemelerin ve ödeme sistemlerinin yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır.
Yatırımcı ilişkilerinde temel önemli nokta nedir?
Yatırımcı ilişkileri işletmenin yatırımcıları ve/veya potansiyel yatırımcılar arasındaki iletişim yönetimini içeren bir süreçtir. Yatırımcı ilişkilerinde temel önemli nokta, paylaşılan bilgilerin tüm taraflarla aynı anda paylaşılması ve bu konuda belli taraflara haksız üstünlük sağlanmamasıdır. Yatırımcı ilişkilerinin gelişimi ile işletmelerin şeffaflık konusunda daha duyarlı bir yaklaşım geliştirecekleri beklenmektedir.
En iyi uygulama kodları nelerdir?
En iyi uygulama kodları ulusal veya uluslararası düzeyde yayınlanmış, kurumsal yönetişimin yasal çerçevesini tamamlayan uygulamalardır. Bu tür uygulamalar mevcut yasal çerçeveyi tamamlamaktadır. İşletmelerin kendilerini ilgilendiren kurumsal yönetişim ilkelerine uyumu kurumsal yönetişim bağlamında işletmeleri disipline eden önemli bir etkendir.
Satın alma tehdidi nasıl oluşur?
İşletme yönetiminin yetersiz kaldığı durumlarda, işletme başarı düzeyi düşmekte ve bu durumla bağlantılı olarak işletmenin piyasa değeri azalmaktadır. Piyasa değeri düşen işletmeyi ucuza kapatmak amacıyla birçok potansiyel tehdit ortaya çıkacak, bu tehditler bazen realize edilecek ve işletme el değiştirecektir. İşletmenin el değiştirmesi durumunda üst yönetimin de değiştirilmesi oldukça doğal karşılanmalıdır. Hem satın alma tehdidi hem de satın alma olayı yöneticileri işletme değerini yükseltmek ve başarılı olmak adına güdüleyen işletme dışı kaynaklı disiplin mekanizmalarıdır.
Aktif hissedarlık nedir ve işletme üzerinde ne gibi etkisi vardır?
İşletmelerin hisse senetlerine yatırım yapan hissedarlar 1980’li yılların ortalarından itibaren portföylerindeki düşük performans gösteren işletmelere odaklanarak, onlara performans düzeyinin gelişmesi adına baskı yapmaktadırlar. Bu durum hissedar aktivizmi ya da aktif hissedarlık olarak adlandırılmaktadır. Özellikle büyük hissedarlar proaktif bir yaklaşımla yönetim tarafından talep edilmeden işletme yönetimine ve yönetim kuruluna tavsiyeler sunmakta ve bu şekilde işletme üst yönetimine gözetim altında oldukları mesajını vermektedirler. Bu durum işletmeler açısından bir tür dışsal kurumsal yönetişim mekanizması oluşturmaktadırlar.
Tekil kurumsal yönetişim modelinde işletmecilik faaliyetleri nasıldır ve hangi ülkelerde geçerlidir?
Bu modele göre işletmelerin temel amacı pay sahiplerinin çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermektir. Bu modelde temel kontrol mekanizması piyasa aracılığıyla yürütülmektedir. Model işletme üst yönetimi ve pay sahipleri arasındaki ilişkileri kapsar. Yöneticiler yönetim kuruluna karşı, yönetim kurulu da pay sahiplerine karşı sorumludur. Yönetim kurulunda dış üyelerin varlığı, şeffaflık ve yönetici emek pazarı model kapsamında değerlendirilen kurumsal yönetişim mekanizmaları olarak öne çıkmaktadır. Bu model daha çok ABD ve İngiltere gibi ülkelerde geçerlidir.
İkili kurumsal yönetişim modeli nasıldır ve daha çok hangi ülkelerde uygulanır?
İkili kurumsal yönetişim modeli ise daha çok Fransa, Hollanda ve Almanya gibi kıta Avrupası ülkelerinde geçerlidir. Bu modelde hem işletmelerin en önemli paydaşı olarak çalışanlara hem de pay sahiplerine önem verilmektedir. Pay sahiplerinin çıkarları tatmin edilirken, çalışanların çıkarlarından ödün verilmemektedir. Modelin bu yapısı iki kademeli yönetim kurulu yapısının varlığıyla kendisini göstermektedir. Tüm strateji ve yönetim işlevi yönetim kurulunca yerine getirilmekte fakat yönetim kurulunu göreve denetim kurulu getirmektedir. Çalışanlar, sendikalar ve hissedarlar denetim kuruluna üye atayabilmektedirler. Alman sisteminin savunucuları sistemin kurumsal hataları önlediğini ve CEO’ları hızlı kararlar almaktan alıkoyduğunu belirtmektedirler. Fakat sistem karar alma sürecini oldukça yavaşlattığı nedeniyle eleştirilmektedir. Alman kurumsal yönetişim sistemi işletmelerin yeniden yapılandırılmalarını zorlaştırmaktadır.
Çoğulcu kurumsal yönetişim modeli nasıldır ve hangi ülkelerde geçerlidir?
Çoğulcu kurumsal yönetişim modeli ise işletmeleri belli bir paydaş grubunun çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermeye yöneltmektedir. Bu model daha çok Japonya gibi ülkelerde geçerlidir. Bu modelde en önemli paydaş çalışanlardır. Daha sonra işletmeye kredi verenler ve kriz dönemlerinde işletmeye destek olan finansal kuruluşlar ve işletmeyle iş yapan diğer işletmeler gelmektedir. Bu modelde önemli olan işletmecilik amacı işletmenin güçlenmesidir. Güçlü işletmelerin faaliyetleri uzun dönemli olabilecektir. Kârlılık bu noktada temel hedef değildir. Japonya’da kurumsal yönetişim sistemi yükümlülük, aile ve mutabakat kavramlarından etkilenerek şekillenmiştir. Japonya’da bireyler kendilerini ailelerine, işletmelerine, kamu kurumlarına ve topluma karşı hizmet etmekle yükümlü hissetmektedirler. Keiretsu’da bir ailedir. Mutabakat ise Japon kurumsal yönetişim yapısı için oldukça önemli bir olgudur. Bu olgu yöneticilerin bireylerin ikna edilmesi için oldukça önemli miktarda enerji harcanmasını zorunlu kılmaktadır. Japonya’da karar verme sürecini yavaşlatsa da mutabakat vazgeçilmez bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kurumsal yönetişim ilkeleri nelerdir?
Bu ilkeler; adil davranma (ing. fairness), şeffaflık (ing. transparency), hesap verebilirlik (ing. accountability) ve sorumluluk (ing. responsibility) şeklinde sıralanmaktadır.
Şeffaflık işletmeye ne sağlar?
Şeffaflık paydaşlar arası bilgi asimetrisi oluşmasını önler. Bu noktada üzerinde durulması gereken bir başka konu açıklanan bilgilere kolay ve düşük maliyetle erişim imkânının sağlanmasıdır. İşletmeleri şeffaflık ilkesini etkili bir şekilde uygulamaktan alıkoyan etkenin ise paydaşlar arası güven eksikliği olabileceği unutulmamalıdır.
İktisadi ve İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (The Organisation for Economic Cooperetion and DevelopmentOECD) kurumsal yönetim ilkeleri nelerdir?
OECD Kurumsal Yönetim İlkeleri, 27-28 Nisan 1998 tarihlerinde gerçekleştirilen Bakanlar düzeyindeki OECD Konseyi Toplantısı’nda, hükûmetler, ilgili diğer uluslararası kuruluş ve özel sektör temsilcileri ile birlikte, kurumsal yönetişim ile ilgili bir dizi standart ve yol gösterici ilkenin geliştirilmesi çağrısının yapılması üzerine ortaya çıkmıştır.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Kurumsal Yönetim İlkeleri nelerdir?
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Kurumsal Yönetim ilkeleri ilk olarak 2003 yılında SPK tarafından kamuoyuna duyurulmuştur. İlkeler 2005 yılında yeniden gözden geçirilmiş ve revize edilerek kamuoyuyla yeniden paylaşılmıştır. İlkeler temel olarak halka açık şirketler için hazırlanmış olsa da kamu ve özel sektörde faaliyet gösteren diğer anonim şirket ve kuruluşlar tarafından da benimsenmesi önerilmektedir. SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri’nde temel yaklaşım uygula, uygulamıyorsan açıkla şeklindedir. Tabloda SPK Kurumsal Yönetim İlkeleri’nin oluşturan dört ana başlık ve bu başlıklarla ilişkili alt başlıklar görülmektedir.
Etik nedir ve işletmelerden beklenen davranışlar nelerdir?
Latince ahlak bilimi anlamına gelen etik; temelde neyin iyi veya doğru olduğuna ilişkin bir sorgulamadır. İyi insan olmak ve toplumsal normlara uygun davranışlara ilişkin kurallar etik konusunun ana temasıdır. Doğal olarak iş etiği de ahlak norm ve kurallarının iş hayatında uygulanması ile ilgilidir. Çağdaş iş yaşamında işletmelerden beklenen paydaşlarına faydalı olmaları, faaliyetleri sonucunda onlara zarar vermemeleridir. İşletmelerin ve dolayısıyla yöneticilerin yalnız finansal göstergeler ışığında değerlendirildikleri devir sona ermiştir. Finansal göstergeler elbette önemlidir fakat işletmelerin sosyal sorumluluklarının ve etik sermayelerinin de en az finansal göstergeler kadar önemli olduğu asla unutulmamalıdır. İşletme faaliyetleri tüm paydaşları belli bir seviyede tatmin edecek şekilde yürütülmelidir. Aksi durumda tatmin olmamış paydaşların, işletmeye olan desteklerini çekecekleri ve bunu başka bir işletmeye sunacakları unutulmamalıdır. Her ne kadar tartışmalı olsa da etik işletmelerin kurumsal yönetişim mekanizmalarını tüm paydaşları tatmin edecek şekilde tasarlayan ve yönetenler oldukları belirtilmektedir. Etik olmayan davranışların sadece bu davranışların yapıldığı işletmeleri değil, tüm işletmeleri ve toplumu etkisi altına alabildiği Enron gibi şirket skandallarıyla çarpıcı bir şekilde görülmüştür. Bu durum tüm dünyada kurumsal yönetişime verilen önemin artması sonucunu doğurmaktadır. Yönetim kurulları işletmenin etik değerleri konusundaki sınırların çizilmesine etkin bir katılım göstermelidir. Belirlenen etik değerler tüm paydaşlarla açık bir şekilde paylaşılmalıdır. Ayrıca yöneticiler etik dışı davranışların olağan karşılandığı bir örgüt kültürünün sorumlusunun kendileri olacağının bilincinde olmalıdırlar.
İşletmelerde stratejik yönetim temel olarak hangi seviyelerde ele alınan bir konudur?
İşletmelerde stratejik yönetim temel olarak üç seviyede ele alınan bir konudur. Bu seviyeler, kurumsal seviye, işletme seviyesi ve işlevsel seviye olarak adlandırılmaktadır. İşlevsel seviye stratejileri işletme içerisindeki pazarlama, insan kaynakları, finans, muhasebe, üretim vb. çeşitli fonksiyonel departmanlar (bölümler) tarafından alınan kararlardan oluşmaktadır.
Kurumsal yönetişimi açıklayınız.
Genel olarak kurumsal yönetişim, işletmenin stratejik yönetimi ve yönlendirmesi ile sorumlu üst yönetimin (söz sahipleri-vekiller), bu görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirirken, işletme üzerinde kendilerini belirli nedenlere “hak sahibi (asiller)” olarak gören; pay sahipleri (hissedarlar), çalışanlar, tedarikçiler, müşteriler ve diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkileri kapsayan bir kavramdır.
Yönetim ve kurumsal yönetişim kavramlarının arasındaki farklar nelerdir?
Yönetim ve kurumsal yönetişim kavramlarına ilişkin tanımların karşılaştırılması kurumsal yönetişim kavramının tam olarak anlaşılabilmesi için oldukça önemlidir. Yönetim önceden belirlenmiş amaçlara ulaşmak için işletme faaliyetlerinin planlanması, örgütlenmesi, yöneltilmesi, koordinasyonu ve denetimi işi olarak düşünülürse, kurumsal yönetişim yönetsel faaliyetlerin yerine getirilmesinde işletmenin çeşitli paydaşlarının çıkarlarının ve işletme amaçlarının nasıl uyumlu kılınacağı ile ilgili bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır
Kurumsal yönetişim kavramına ilişkin tanımların ortak vurguları nelerdir?
Kurumsal yönetişim kavramına ilişkin tanımlar bütüncül bir şekilde değerlendirildiğinde tanımlarda daha çok;
- İşletme içi kontrol mekanizmalarına,
- İşletmelerin yöneticileri, hissedarları (pay sahipleri) ve paydaşları arasındaki ilişkilere,
- İşletmelerin pay sahibi veya paydaşlarının çıkarları doğrultusunda yönetilmesine,
- İşletmelerin bilgi paylaşımı konusunda şeffaf ve faaliyetlerine ilişkin hesap verebilir olmalarına vurgu yapıldığı görülmektedir
1990’lı yıllarda kurumsal yönetişimin önemli ölçüde kabul görmesinin temel nedenleri nelerdir?
1990’lı yıllarda kurumsal yönetişimin bu denli kabul görmesi dört temel nedene bağlanmaktadır. Bunlar yaşanan şirket skandalları, finansal krizler, küreselleşme ve özelleştirme şeklinde sıralanmaktadır.
Finansal krizlerin kurumsal yönetişimin öne çıkmasına etkileri nelerdir?
Günümüzde finansal piyasalar iç içe geçmiş bir bütünün parçaları olarak betimlenmektedir. Bu bütünün herhangi bir bileşeninde ortaya çıkan finansal krizlerin, tıpkı salgın bir hastalık gibi, birçok ülkeyi ve işletmeyi etkilemesi oldukça doğaldır. Örneğin Tayland’da 1997 yılının sonlarında başlayan Asya krizi, Rusya’da 1998 yılında ortaya çıkan finansal kriz, kısa bir süre içerisinde ekonomisi güçlü olan bile birçok ülkeyi etkisi altına alabilmiştir. İşletmelerin hissedar yapılarının tabana yayılması ya da kredi veren kuruluşların çoğalması, finansal piyasaların krizlerden korunmasını zorunlu kılmaktadır. Kurumsal yönetişim mekanizmaları işletmeleri krizlere karşı daha dayanıklı kılmaktadır.
Kurumsal yönetişimin temel amaçları nelerdir?
Kurumsal yönetişimin temel amaçları;
- Üst yönetimin sahip olduğu güç ve yetkinin keyfi, kötü niyetli ve kişisel çıkarlar elde etme amacıyla kullanımının önlenmesi,
- Yatırımcı haklarının korunması,
- Hissedarlara adil ve eşit bir şekilde davranılmasının sağlanması,
- İşletmenin tüm paydaşlarının haklarının korunması ve güvence altına alınması,
- İşletme faaliyetleri ve finansal durumu ile ilgili olarak kamuoyunun aydınlatılması ve şeffaflığın sağlanması,
- Yönetim kurulunun sorumluluklarının açık bir şekilde belirlenmesi,
- Üst yönetiminin karar ve eylemlerinde paydaşlara karşı hesap verme sorumluluğunun tesis edilmesi,
- Vekâlet maliyetlerinin düşürülmesi,
- İşletme kazancının tüm hissedarlara ve paydaşlara adil bir şekilde geri dönüşünün sağlanması,
- Büyük hissedarların azınlık hisselerine el koyma tehlikesinin önüne geçilmesi,
- Uzun vadeli yatırım yapan kurumsal yatırımcılar açısından güven ortamının yaratılması, sermaye maliyetlerinin düşürülmesi, işletmelerinin hisse senedi ihracı yoluyla finansman kaynaklarına erişiminin kolaylaşması,
- Yatırım yaparak risk alan sermayedar ile karar veren profesyonel yöneticilerin çıkar çelişkisinin belli kurallar aracılığıyla denetim altında tutulması şeklinde belirtilmektedir.
Kurumsal yönetişimin işletmelere sağlaması muhtemel faydalar nelerdir?
İyi kurumsal yönetişim sonucunda işletmelerin uzun dönemli olarak birçok fayda elde etmesi beklenmektedir. Kurumsal yönetişimin işletmelere sağlaması muhtemel faydalar aşağıda sıralanmaktadır:
- İşletmenin piyasa değeri artar.
- İşletmenin kredi notu yükselir, kredi riski düşer.
- İşletmenin rekabet gücü gelişir.
- İşletme yeni yatırımcıların ilgisini çeker.
- İşletmenin itibarı güçlenir.
- İşletme daha esnek borçlanma olanaklarına sahip olur.
- İşletmenin sermaye maliyetleri düşer.
- Yeni yatırım fırsatları doğar.
- Daha kalifiye çalışanlar işletmeyi tercih eder.
- Yeni pazarlara erişim kolaylaşır.
Gelecekte başarılı üst düzey yöneticilerin hangi yeteneklere sahip olmaları gerektiği belirtilmektedir?
Gelecekte başarılı üst düzey yöneticilerin aşağıda sıralanan yeteneklere sahip olmaları gerektiği belirtilmektedir:
- Dinamik, belirsiz ve değişken iş ortamlarında faaliyet gösterebilmek ve bu tür ortamlarda başarılı olmak.
- Risk almak, hatalarından ders çıkartmak ve yeni sorunlara öz güvenli bir şekilde yaklaşmak.
- Vizyon, strateji, uygulama ve değerlendirme gibi stratejik yönetim sürecinin çeşitli aşamaları arasında düşünsel açıdan hızlı geçişler yapabilmek.
- Örgütsel yaşamı ve içinde var olan politik ortamı iyi kavrayabilmek.
- Sürekli öğrenme eğiliminde olmak.
Vekalet teorisini açıklayınız.
Vekâlet teorisi (agency theory), vekillerin (işletme yöneticileri) asillerin (işletme sahipleri) amaç ve çıkarları doğrultusunda hareket etmelerinin sağlanabilmesi sorununa ilişkin olarak ortaya atılmış bir teoridir.
Vekalet ilişkisini tanımlayınız.
Vekâlet ilişkisi vekâlet verenin bir sözleşme yoluyla bazı hizmetleri kendi adına yerine getirmesi için bir vekili görevlendirmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu ilişki karar verme yetkisinin bir kısmının asil tarafından vekile aktarılmasını gerektirmektedir. Özellikle halka açık şirketlerde bu ilişki sayesinde vekillerin giderek güç kazandıkları ve hareket serbestisi elde ettikleri belirtilmektedir.
Paydaş teorisini açıklayınız.
Paydaş teorisi ise hissedar merkezli asil-vekil ilişkisine alternatif bir model olarak önerilmektedir. Paydaş teorisine göre işletmeler işletme ile herhangi bir etkileşimi olan tüm paydaşların yararını gözetecek şekilde faaliyet göstermelidir.
Paydaş teorisine göre işletmelerin paydaşları kimlerdir?
Bu paydaşlar arasında; çalışanlar, müşteriler, tedarikçiler ve yerel halk yer almaktadır. Bu teoride paydaş; işletmenin faaliyetlerinin devamı ve başarısı için gerekli olan her türlü kişi ve kurum olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle işletmenin amaçlarına ulaşmasında işletmenin faaliyetlerinden etkilenen veya bu faaliyetleri etkileyebilen tüm birey veya bireyler paydaş olarak adlandırılmaktadır.
Kurumsal yönetişim mekanizmalarının temel amacı nedir?
Bu mekanizmaların temel amacı işletmelerdeki asiller ve vekiller arasındaki egemenlik ilişkilerinin düzenlenmesi, disipline edilmesi ve çıkar çatışmalarının dengelenmesidir. İşletme sahipleri tarafından atanan/seçilen üst düzey yöneticilerin denetimi kurumsal yönetişim mekanizmaları aracılığıyla sağlanmaktadır.
İçsel kurumsal yönetişim mekanizmalarından yönetim kurulu kime karşı sorumludur?
Yönetim kurulunun bağlılığı ve sorumluluğu işletme sahibine (hissedarlarına) karşıdır. Yönetim kurulu işletme yönetimine karşı herhangi bir sorumluluk taşımamaktadır. CEO’nun yönetim kurulu başkanı olduğu durumların bu noktada sorunlar yaratabileceği unutulmamalıdır.
Yönetişim kurullarının etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmesi için hangi şartlar gerekmektedir?
Yönetim kurullarının etkili bir şekilde faaliyet gösterebilmeleri için;
- Yönetim kurulu üyelerinin iş deneyimi ve sosyal anlamda çeşitliliklerinin arttırılması,
- İçsel yönetim ve muhasebe denetim sistemlerinin güçlendirilmesi,
- Yönetim kurulunun performansının değerlendirilmesi için belli biçimsel süreçlerin belirlenmesi ve tutarlı bir şekilde kullanılması,
- Yönetim kurulunun gündeminin belirlenmesi ve yönetici olmayan kurul üyelerinin faaliyetlerinin gözetimi amacıyla önder üye rolünün geliştirilmesi,
- Yönetim kurulu üyelerine yapılan ödemelerin ve ödeme sistemlerinin yeniden gözden geçirilmesinin gerekliliği üzerinde durulmaktadır.
Tekil kurumsal yönetişim modelini açıklayınız.
Bu model daha çok ABD ve İngiltere gibi ülkelerde geçerlidir. Modelin Anglo- Saxon kurumsal yönetişim modeli olarak da adlandırldığı belirtilmektedir. Bu modele göre işletmelerin temel amacı pay sahiplerinin çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermektir. Bu modelde temel kontrol mekanizması piyasa aracılığıyla yürütülmektedir. Model işletme üst yönetimi ve pay sahipleri arasındaki ilişkileri kapsar. Yöneticiler yönetim kuruluna karşı, yönetim kurulu da pay sahiplerine karşı sorumludur. Yönetim kurulunda dış üyelerin varlığı, şeffaflık ve yönetici emek pazarı model kapsamında değerlendirilen kurumsal yönetişim mekanizmaları olarak öne çıkmaktadır.
Çoğulcu kurumsal yönetişim modelini açıklayınız.
Çoğulcu kurumsal yönetişim modeli ise işletmeleri belli bir paydaş grubunun çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermeye yöneltmektedir. Bu model daha çok Japonya gibi ülkelerde geçerlidir. Bu modelde en önemli paydaş çalışanlardır. Daha sonra işletmeye kredi verenler ve kriz dönemlerinde işletmeye destek olan finansal kuruluşlar ve işletmeyle iş yapan diğer işletmeler gelmektedir. Bu modelde önemli olan işletmecilik amacı işletmenin güçlenmesidir. Güçlü işletmelerin faaliyetleri uzun dönemli olabilecektir. Kârlılık bu noktada temel hedef değildir.
Kurumsal yönetişim ilkeleri nelerdir?
Bu ilkeler; adil davranma (ing. fairness), şeffaflık (ing. transparency), hesap verebilirlik (ing. accountability) ve sorumluluk (ing. responsibility) şeklinde sıralanmaktadır.
İş etiği konusunda kurumsal yönetişimin yönetim kuruluna yüklediği görevler nelerdir?
Yönetim kurulları işletmenin etik değerleri konusundaki sınırların çizilmesine etkin bir katılım göstermelidir. Belirlenen etik değerler tüm paydaşlarla açık bir şekilde paylaşılmalıdır. Ayrıca yöneticiler etik dışı davranışların olağan karşılandığı bir örgüt kültürünün sorumlusunun kendileri olacağının bilincinde olmalıdırlar.
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 2 Gün önce comment 0 visibility 53
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 325
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 0 visibility 913
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1286
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20159
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25842
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14700
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12646
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12642
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10582