Kültürlerarası İletişim Dersi 2. Ünite Özet

Toplumsal Yaşam, Kültür Ve İletişim

Toplum ve Kültür

Topluluk ve Toplum

Pek çok canlı türü gibi insanlarda topluluk halinde yaşayan canlılardandır. Fakat insanların oluşturduğu topluluğun hayvanların oluşturmuş olduğundan bazı farklılıkları vardır. Bu farkın en temeli, insanların oluşturduğu toplulukta, insanların oluşturduğu yaşam standartları ve davranış şekilleri zamanlar değişir ve evrimleşir. Topluluk ve toplum kavramları arasında sosyal bilim açısından farklılık vardır: Toplulukta, belirli amaç için bir araya gelen insanların arasında çok güçlü bir bağ yoktur ve yaşamlarını uzlaşma sonucu oluşturulmuş olan kurallar etrafında idame ettirirler. Onları oluşturan amaç yok olunca, toplulukta hemen dağılır. Toplumda ise bireylerin kendi aralarında uzlaşma sonucu oluşturdukları kurallarla karşılıklı ilişkiler ve kurumsal bağlantılar yürütülür. Toplumlarda kurumlar çok önemliyken, toplum u oluşturan aile kurumu gibi, topluluklarda kurumların bahsi geçmez. Aile kurumu gibi hukuk kurumu da yine toplum için son derece önemli kurumlardandır. Tüm toplumlar, onları meydana getiren insanlara ve aynı kurumlara ve bunları düzenleyen kurallara sahiptir. Fakat farklı kültürlerde her bir kurum farklı şekilde işleyebilir. Batıda aile kavramı küçük bir birleşimi ifade ederken, Doğuda anneanne, dedeyi de kapsayan geniş bir aile olarak algılanabilmektedir. Bu da o toplumun kültürü olarak adlandırılır.

Değerler ve Normlar

Toplumlar aynı kurumlara sahip olsalar da, çeşitli nedenlerden dolayı farklı toplumun yaşadığı coğrafya ve geçmiş yaşantısı toplumda farklı kurallar ortaya çıkarabilir. Coğrafi konumu nedeniyle hayvancılıkla geçinen bir toplumun eğitim yapısı, ekonomik yapısı ve sanat anlayışı, coğrafyası gereği sürekli topraklarını korumak zorunda olan bir toplumdan elbette farklı olacaktır. Bir toplum çalışma ve dinlenme zamanlarını tarım ve hayvancılıkla ilgili üretim dönemlerine ve mevsimlere göre düzenler fakat diğer toplum düşmanlarının saldırı olasılıklarını hesaba katarak düzenlemeler yapar. Bu durumda her iki toplumda farklı normlar ve değerler oluşmasına sebep olur. Değer, diğer var olanlara göre tercih ettiğimiz fikir, duygu, davranış ve duruma denmektedir. Eğer bir turizm firması, müşteri memnuniyeti, uzun vadeli müşteri kazanma ve kazanç arttırma gibi seçenekler arasından kendine uygun olanı seçer ve bu doğrultuda acentenin işleyişini düzenler. Bunun gibi toplumlarda bir değeri benimsedikten sonra toplumsal işleyişi düzenlemek adına çeşitli ilke ve kurallar benimsemektedir. Bu da norm olarak isimlendirilir. Normda bir kültürün tercih ettiği düşünce ya da davranış kurallarına göre belirlenen davranış modelleridir. Örnek verecek olursak, dürüstlüğün değer gördüğü bir toplumla zenginliğin değer gördüğü toplumun normların birbirinden farklı olacaktır.

İlkinde dürüstlük normaldir ve zengin olup dürüst olmayan insan değer görmez fakat ikincisinde zengin olup dürüst olmayan insan değer görür. Günlük hayatta yükselen değer kavramından bahsedilir ki bu güncel koşullar çerçevesinde tercih edilen durum, düşünce ve davranışlardır. Belirli dönemlerde o dönemin şartlarına göre bazı düşünce ve davranışların kabul görmesi yadırganmaz. Bazı değerlerin ise değişmesi çok zaman ister. Anadolu toplumu için vatan, bayrak ve namus kavramları, dönemin yükselen değerlerine göre önemini kolay kolay kaybetmez. Fakat toplum içindeki her birey bu değerlere ve normlara aynı ölçüde bağlı değildir. Toplumu oluşturan bireyler kültürü kendi psikolojik ve bilişsel dünyalarına göre içselleştirip benimsemektedir.

Normların Çeşitleri

Normlar toplumda ne kadar yaygın olduklarına göre, içerdikleri yaşam alanlarına, ömürlerine ve yaptırım güçlerine göre farklı adlar alırlar. Alışkanlık, moda, âdet, görenek, gelenek, örf ve yasa olarak en az yaptırım gücü olandan başlayıp en güçlü yaptırımı olan şeklinde sıralanabilir.

Alışkanlık en zayıf norm olup, kolayca yayılıp kolayca terkedilebilmektedir. Alışkanlık toplumda rahat etmeye ortam hazırladığı için benimsenip norm olarak evrimleşmesi daha olasıdır.

Moda ise toplumda yaşamın somut yönlerinde karşımıza çıkar. Giyim, sanat konuşma biçiminde ortaya çıkan moda sonrasında farklı alanları da kolayca etkileyebilir.

Adet genel olarak kabul edilen, davranışlara verilen addır. Toplumda bazı ilişkilerde kalıplaşmış ve benimsenmiş davranış biçimleri şeklinde hareket edilir. Sorgulanmazlar ve değişikliğe de pek açık olmazlar. Adetlerin dışında davrananlar ayıplanır. Adete uymak ise bir normdur.

Görene; alışkanlık, moda ve adetleri içerir. Genellikle bir toplumun kültürünü benimsemiş insanların göstermesi gereken davranış biçimleri olarak düşünülür. Göreneğe uygun davranmayanlar ayıplanıp, toplumdan dışlanabilirler.

Doğum, ölüm ve evlenme gibi yaşamın farklı evrelerini kapsayan dönemlerde uygulanan belirli törensel uygulamalarda uyulması gereken bütün normlar gelenek kapsar. Kız isteme, söz kesme, nişan, kına, nikâh ve düğün aşamalarının sırası genel kabul görmüştür. Bu evrede kız istemede çiçek ya da tatlı alınması, erkek kısmının isteyip kız tarafının da buna yanıt vermesi gibi belirli bir sıralama ve düzen mevcuttur. Aykırı davranışlar hoş karşılanmaz.

Örfler geleneklerden daha kapsamlı olup, yaşam alanlarında uyulması gerekli normları içerir. Genelde yasalara kaynaklık eder.

Yasalar toplumdaki en güçlü normlardır ve kuralları belli olup yazılı haldedir. Yasaların uygulanmasında kültürel ve bölgesel farklılıklar dikkate alınmaksızın kurumsallaşma söz konusudur.

Toplumsal Yaşam

Her toplumda bireyler yetiştikleri aile ve toplum içinde edindikleri bilgileri toplumun kuralları çerçevesinde kullanarak hayatlarını sürdürürler. Bireylerin toplumsal sistem içindeki yaşamını toplumsal yaşam olarak adlandırırız. Toplumsal yaşam ve bireysel yaşam arasında fark vardır. Toplumsal yaşamda bireylerin davranışları normlarla şekillendirilir. Toplumsal yaşamda normlara uygun davranan birey herhangi bir sıkıntı yaşamaz. Uymayanlarsa yaptırımlarla karşılanır ve sıkıntı yaşar. Toplum içinde yaşayan bireyin eğitim, devlet, ekonomi kurumu ve bireylerle aktif bir şekilde bağı olması gerekmektedir. Normlar dışında çeşitli senaryolarda hayatı düzenlemektedir. Bunlar belli durumlarda bireylerin ne konuşması ne söylemesi gerektiğini belirler. Bu senaryo aynı durumla karşılaştıkça tekrarlanan repliklere sahiptir. Bir kültürde hasta ziyaretinde, yolda karşılaşıldığında veya bir iş görüşmesinde neler söyleneceğini belirleyen aynı repliklerden oluşan senaryolar mevcuttur. Bireyler kendilerine düşen rolü oynar ve sorgulamazlar. Kimin rolünü nasıl oynayacağını ne söyleyeceğini bilmesi de kültürel yeterliliktir.

Toplumsal tabakalar, toplumsal sınıflar ve toplumsal statülerde toplumsal yaşamı belirleyen unsurlardandır.

Toplumsal tabakayı belirli bir ekonomik güce sahip benzer eğitim almış benzer yaşam biçimini benimsemiş insanlar oluşturur. Bireyler zamanla bir tabakadan diğerine geçebilir.

Toplumsal sınıflar ise, toplumun içinde yer alan, birbirine eğitim, gelir düzeyi, dünya görüşü ve yaşam biçimi olarak çok benzeyen ve diğerlerinden farklı olduklarını bilenler tarafından oluşturulur.

Toplumsal statü de bireyin toplumdaki hiyerarşisini belirler.

Biz ve Ötekiler

Dünya üzerindeki tüm toplulukların değerleri, normları, kültürleri, yaşam tarzları birbirinden farklıdır. Bunun sonucunda tolumdaki bireyler, paylaşımda bulundukları kültüre göre kendilerine bir alan belirleyerek bunun dışında kalanları dışlarlar. Örnek verecek olursak, köy halkını düşünelim kayda yaşayan tüm halk biz kavramı içinde yer alırken, köyün dışındaki herkeste ötekiler kavramını oluşturur. Toplum düzenine uygun bir yaşam sürebilmek için, ortak olan kültürü benimseyip buna uygun yaşamak gerekir. Birey kendi benimsediği kültürden başka bir kültüre girip, yaşamaya başladığında adapte olamayabilir.

Toplumsal tabaka, sınıf ve altkültürler, kendi dışlarında kalanları yabancı ve öteki olarak adlandırmaktadır. Bu nedenle biz ve ötekiler olarak isimlendirdiğimiz gruplar arasındaki kültürel farklılıklar, bu gruplar arasında yanlış anlaşılmalara sebep olabilir. Anlaşılamayan ve anlamayan insanları dışlamak ötekileştirmek en kolay yoldur.

Ötekileştirme de pek çok iletişim sorununun başında yer almaktadır.

Kalıp Düşünceler, Ön Yargılar

Ötekileştirme yaparken insanlar karşısındaki durumu ya da insanları anlamaya çabalamazlar. İnsanlık tarihi anlaşılamayan fikirlerle örülmüştür. İnsanlar gündelik hayat içinde bile anlayamadıkları pek çok durumla karşılaşır. Karşılaştıkları bu durumları anlamak için soru sorarlar. Fakat bir yabancıyla karşılaşıldığında, insanlar çevrelerine sorar, çevreleri de bildikleri bilgiyi aktarır doğru ya da yanlış sorgulaması yapılmaksızın. Edinilen bilgilerde etkileşim sürecinde ortaya konur ve sorgulama yapılmadan, kalıp düşünceleri oluşturmaya başlar. Kalıp düşüncelere sosyal bilimlerde stereotip denir. Bunlar basmakalıp fikirler olarak da bilinir. Alman halkbilimci Hermann Bausinger, stereotipleri “değişmelere göreceli olarak direnen, sınamalardan kaçan, eleştirisiz genellemeler” olarak tanımlar. Buna ek olarak stereotipler mantıklı bir formdadır tıpkı yargılar gibi. Bir de insanların ön yargıları vardır ki bunlar, bir kültür, grup ya da ulus hakkında oluşmuş olan düşüncelerdir fakat bunlar bireysel deneyimlere dayalıdır. Birey bir grup insanla kafasında zaten mevcut olan kalıp düşünceler ışığında etkileşimde girdiğinde ortaya çıkan duygusal tepki tutumlarını belirler ve karşı tarafla ilgili bir yargı oluşturmasına neden olur. Ön yargılar deneyimle oluşur ama kalıp düşüncelerin ön yargı oluşturmada etkisi oldukça büyüktür. Ön yargılar, kalıp düşüncelerden farklı olarak, bireyler, gruplar, ilişkiler ve nesnelerle ilgili değerlendirici yargılardır. Ön yargılar, insana özgü, bilinmeyene, yeniliğe karşı dikkatli, mesafeli ve güvensiz olma eğilimine dayanmaktadır. Yapılan araştırmalara göre, kültürler daha etkileşime girmeden bile birbirleriyle ilgili ön yargılara ve kalıp düşüncelere sahiptir. Bu düşüncelerden arınmak mümkün değildir fakat bu ön yargı ve kalıp düşüncelerin de iletişim süresince etkisi mevcuttur. Birey için bir yönelim oluşturur ve anlamayı kolaylaştırır. İlk kez karşılaşılan bir birey, kalıp düşüncelere göre sınıflandırılır ve bir yere yerleştirilir. Bu işleve bireysel işlev diyoruz. Kalıp düşünce ve ön yargılar ruh sağlığı işlevi de görerek, bireylerin yaşamla mücadelesinde yardımcı olur. Bireye değerlendirme ölçütleri sunarak, karmaşık durumlarla bireyin baş etmesini kolaylaştırır. Kalıp düşünceler toplumsal bir işlev de yerine getirerek toplumun kendisini korumasını sağlar. Fakat kalıp düşünceler ve ön yargılar iletişimi olumsuz da etkileyebilmektedir.

Etnomerkezcilik

Amerikalı sosyolog William Grahan Sumner tarafından ilk kez kullanılan etnomerkezcilik farklı kültürlere mensup insanların etkileşme girdiklerinde takındığı tutumları değerlendirmede kullanılır. Etnomerkezcilikte birey başka kültürleri kendi kültürel bakış açısıyla ele alır. Her insan etnomerkezcidir çünkü insanoplu yaladığı ve benimsediği kültüre göre dünyayı algılar. Bir birey eğer kendi kültüründen olmayan yabancıları daha aşağı bir değere koyuyorsa o zaman etnomerkezci olur. Etnomerkezcilikte ötekileştirmenin temel nedenlerindendir. Etnomerkezciliğin iki temel dayanağı bulunmaktadır; birincisi her insanın kendi kültürünü doğal olarak benimsemesi, ikincisi de etnomerkezciliğin diğer halkalar, kültürler ve uluslardan üstünlük bilinciyle bağlı olmasıdır. Bunların neticesinde insanlar yabancı olana karşı bazı tutumlar geliştirirler. Genellikle yabancı olan ile aralarına mesafe koyarlar ve bunu 3 farklı şekilde gerçekleştirirler. İlkinde yabancıyla ilgilenmediğini gösteren bir mesafe koyar araya birey buna ilgisizlik mesafesi deriz. İkincisinde iletişime geçmemek için sakınma mesafesi dediğimiz daha büyük bir iletişim mesafesi koyar birey. Sonuncusunda da aralarındaki düşmanlığı gösterecek aşağılama mesafesini koyar. Etnomerkezci tutumlar kültürlerarası iletişime olumsuz etkilerde bulunmaktadır.

Belirsizlik ve Kaygı

İnsanlar günümüzde yabancı ve farklı kültürlerden birileriyle karşılaşmaya alışık değillerdir. İletişimlerinde belirsizlik ve kaygı önemli bir rol oynar. Belirsizlik, yabancıyla iletişime nerden nasıl başlayacağını bilmemeyi ifade eder. Belirsizlik bilişsel iken diğer ortaya çıkan kaygı ise duygusal bir tepkidir ve karşıdaki kişiyle iletişim kurarken doğabilecek olumsuz duyguları kapsar.

Gündelik Yaşamda Kültürlerarasılık

Günümüz teknolojisiyle birlikte uzaklar yakın olmuş ve farklı kültürler yakın iletişim içinde bulunmaya başlamıştır. Gündelik yaşam, bireyin toplumsal yaşam içinde diğerleriyle paylaştığı yaşam kesitini ifade eder. Bu kişiler işlerine göre, yaşam şekillerinde göre farklı hayatlar sürebilirler. İnsanlar günlük yaşamın getirileri doğrultusunda farklı kültürden insanlarla iletişime geçer. Bu iletişim sadece yüz yüze olmaz çeşitli film, müzik, bilgisayar oyunları, kitap, dergi ve gazete gibi medya içerikleriyle de mümkün olabilir. Küreselleşmeyle birlikte insanlar kendi kültürlerine özgü gıda, giyecek ve daha pek çok çeşitli şeyi farklı kültürlerle paylaşabilmektedir. İletişim mutlaka istemli olmak zorunda da değildir. Dinlediğimiz yabancı dildeki şarkılar, çocukların izlediği yabancı isimli çizgi filmler hepsi o kültürden izler taşır, o kültürü anlatır bizlere.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v