İslam Mezhepleri Tarihi Dersi 2. Ünite Sorularla Öğrenelim
Mezheplerin Ortaya Çıkış Nedenleri
Hz. Muhammed’in vefatıyla ortaya çıkan problemler ve Müslümanların bu problemlere yaklaşımı nasıldır?
Hz. Muhammed’in vefatıyla birlikte durum değişti; Müslümanlar siyasi, sosyal, ekonomik temelli pek çok problemle yüz yüze geldi. Her ne kadar din tamamlanmış olsa da, bu problemlerin çözümü noktasında farklı yaklaşımlar ve tutumlar ortaya çıktı.
Şiilik mezhebinin ilk halifeye olan yaklaşımı nasıldır?
Şiîlik, Hz. Ali’nin Hz. Peygamber’in sağlığında iken nass ve tayin yoluyla halîfe olarak atandığını, Hz. Ebû Bekir’in ise ona ait olan halîfelik hakkını gasbettiğini ileri sürmüştür. Şiîler’e göre Hz. Peygamber’in halefi olması gereken kişi, Ehl-i Beyt’ten olan Hz. Ali’ydi. Nitekim Hz. Muhammed, Ğadîr-i Hum denilen yerde ashâbını toplayarak, Hz. Ali’nin kendisinin vasîsi olduğunu dile getirmiş ve Hz. Ali’nin halîfeliğine işaret etmişti. Ancak Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer bir oldubittiye getirerek onun hakkını gasbetmişlerdi. Onların bu tavrı yalnızca Hz. Ebû Bekir ile sınırlı kalmadı; Hz. Ömer ve Hz. Osman’ı da gâsıb olarak değerlendirdiler.
Bir yaklaşım tarzının doğruluğunun belirlenmesinde Haricilik ve Şiilik’te yansımaları nasıldır?
Hariciler Hz. Ali’yi kötülemek için ayetlerden deliller getirmeye çalışırken, Şiiler de yine onu ve diğer imamların üstünlüğünü ortaya koymak için Kur’an ayetlerine müracaat etmişlerdir. Klasik İslâm mezheplerinin yanı sıra son dönemde ortaya çıkan, Ahmedîlik, Bâbîlik, Bahâilik gibi yeni mezhep ve dinlerin bile yaklaşımlarını Kur’an’a atıfta bulunarak doğrulamaya çalışmaları, nassların mezheplerin ortaya çıkışındaki rolünü ortaya koyması bakımından önemlidir.
Yabancı kültürlerden yapılan tercüme faaliyetleri kapsamında ne tür eserlerin çevirisi yapıldı? Tercüme faaliyetlerine yön veren temel faktörler nelerdi?
Tercüme faaliyetleri ilk olarak Emevî halîfesi Halid b. Yezid döneminde başladı. Ancak bu dönemde gerçekleştirilen tercümeler, genellikle tıp, kimya, astronomi ve astroloji gibi konuları içermekteydi. Örneğin Calinus’un tıpla ilgili eserleri Yunanca’dan Arapça’ya tercüme edilmişti. Ancak felsefeyle ilgili olan ve İslâm düşüncesinin şekillenmesine doğrudan tesir eden eserlerin sistemli olarak tercümesi Abbasîler zamanında, özellikle de Halîfe Memun döneminde gerçekleştirildi. Bu kapsamda felsefe ve mantığa ilişkin tercümeler yapılarak Yunan felsefesi İslâm düşüncesine taşınmış oldu. Bu işi yürütmesi için Dârü’l-Hikme adıyla bir kurum tesis edildi.
İslam dininin Hz. Peygamber döneminde toplumsal yaşam üzerine etkisi nasıldır ?
İslâm, özünde şehir yaşamını merkeze alan bir dindir. Medine döneminde inen ayetlerin içeriklerine bakıldığında yeni dinin mesajının toplumsal alan üzerinde şekillendiği dikkatlerden kaçmamaktadır. Hz. Peygamber döneminden itibaren Mekke ve Medine, yeni dinin merkezi olmaları dolayısıyla bir cazibe merkezine dönüştü ve çok fazla göç almaya başladı. Bu durum, söz konusu şehirlerin nüfusunun kısa sürede artmasına ve demografik yapılarının yeniden şekillenmesine yol açtı.
Farklı mezheplerin ortaya çıkışında önemli olan Müteşabihat kavramı nasıl tanımlanmaktadır?
Müteşabihât olarak adlandırılan ve ne anlama geldiği hususunda doğrudan değerlendirmede bulunmanın mümkün olmadığı ayetler pek çok farklı yorumun ortaya çıkmasına sebep olmuştur. “Allah’ın eli”, “Allah’ın yüzü”, “Allah’ın arşa istiva etmesi” gibi anlamı kapalı ifadeler farklı değerlendirmelere konu olmuş ve bu çerçevede farklı mezhebi tutumların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Örneğin Mücessime ve Müşebbihe olarak adlandırılan mezhepler, bu ayetleri zahiri anlamları doğrultusunda yorumlamış ve Allah’a insanlardakine benzer tarzda uzuvlar nispet etmişlerdir.
Mezheplerin oluşumunda hangi unsurlar etkili olmuştur?
Mezheplerin oluşumunda psiko-sosyal, politik ve ekonomik pek çok unsurun etkili olduğu anlamına gelmektedir. Bu unsurlar, belirli şahıslar veya fikirler etrafında odaklaşmalara yol açmış, böylece de din anlayışı konusunda yer yer farklılaşmalar meydana gelmiştir. Farklılaşmaların zamanla sistematik özellik kazanarak, düşünce ve davranışları etkileyen, geleneksel bir hüviyete bürünmesi, kurumlaşarak ve sosyal hayatta derin izler bırakarak varlığını sürdürmesi, karşımıza mezhep olgusunu çıkarmaktadır. Bu husus, mezheplerin birer beşeri oluşum olarak değerlendirilmesini gerekli kılar. Mezhepler, dinin farklı anlaşılma biçimleri olup, dinle özdeşleştirilmeleri doğru değildir.
Mezheplerdeki bir yaklaşım tarzının doğru olup olmadığı nasıl anlaşılmaktadır?
Nassların kendisinden kaynaklanmayan kimi görüş ayrılıkları da zaman zaman yine nasslardan delil getirilerek doğrulanmaya çalışılmıştır. Bir yaklaşım tarzının doğru olup olmadığının en temel göstergesi, bu yaklaşımın bu iki kaynakta herhangi bir dayanağının bulunup bulunmadığıdır. Bu yüzden Müslümanlar, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde sahip oldukları bakış açılarının doğruluğunu Kuran veya hadislerden buldukları delillerle desteklemeye ve meşru göstermeye çalışmışlardır.
Mezhepler oluşum ve gelişim süreçlerinde insan kavramı nasıl değerlendirilmektedir?
İnsan tek başına bir varlık değildir; aksine toplumla ilişkisi çerçevesinde kendisini inşa eden sosyal bir varlıktır. Bu durum onun algılama biçimine de doğrudan yansır. İçinde bulunduğu toplumsal gerçeklik, hakikat algısının şekillenmesinde birincil derecede işlev görür. Mezhepler açısından bakıldığında bu durum son derece anlamlıdır. Zira mezhepler, her ne kadar belirli bir insanın ve kurucunun görüşleri etrafında şekillense de, bir topluluk tarafından sahiplenildiği ölçüde var olabilmektedirler. Mezhepler bu sayede hayat bulur ve tarihsel gerçekliğe kavuşur. Taraftarı olmadığı takdirde ise tarih sahnesinden silinir. Dolayısıyla mezheplerin oluşum ve gelişim süreçlerinde insan hem bireysel hem de toplumsal olarak aktif rol üstlenmektedir.
İslam mezheplerinin oluşumunda etkili olan unsurların başında ne gelmektedir?
İslâm mezheplerinin oluşumunda etkili olan unsurların başında insanın tabiatından kaynaklanan farklılıklar gelmektedir. Her insan, düşünme ve yaşama biçimi olarak bir diğerinden farklıdır.
Kur’an ayetlerinde insan aklı ve düşünme ile ilgili etkisi nasıldır?
Kur’an’ın insan aklına tanıdığı geniş hareket alanının, bunda etkili olduğu kuşkusuzdur. Pek çok ayette insan düşünmeye ve aklını kullanmaya davet edilmekte, körü körüne bir inanma şekli şiddetle eleştirilmektedir. Kendisine yaklaşılması için Kuran’ın hiçbir ön şart getirmemiş olması, her insan veya topluluğun psiko-sosyal eğilimleri doğrultusunda Kuran’a yaklaşmalarını beraberinde getirmiştir. Aslında bu farklılaşmaya bizzat Kuran’ın kendisi imkân tanımaktadır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de bütün insanlar tarafından aynı şekilde anlaşılabilecek muhkem ayetlerin yanı sıra farklı şekillerde anlaşılabilecek ayetler de bulunmaktadır.
İslam dini, kaç yıllık bir süre zarfında tamamlanmış ve nasıl şekillenmiş bir dindir?
İslâm dini, yirmi üç yıllık bir zaman diliminde Hz. Muhammed’e gelen vahiyle şekillenmiş ve tamamlanmış bir dindir.
Hz. Ebû Bekir döneminde ortaya çıkan yalancı peygamberler kimlerdi?
Hz. Ebû Bekir döneminde ortaya çıkan ve Hz. Muhammed’in ölümü sonrasındaki kısa süreli kaostan istifade ederek görüşlerini yayma fırsatı bulan yalancı peygamberler, Esvedü’l-Ansî, Tuleyhâ b. Huveylid, Secâh ve Müseylimetü’l-Kezzâb idi. Bu şahısların peygamberlik iddiasıyla ortaya çıkmalarının arkasında siyasi ve iktisadi güç elde etme amacı yatmaktaydı. İslâm devletinin siyasi otoritesini sarsmayı hedefleyen bu girişimler, Hz. Ebû Bekir’in idaresi sırasında ortadan kaldırıldı.
İslam dininin içinde bulunduğu coğrafyanın kültürel ve ticari özellikleri nelerdir?
Arap Yarımadası’nın Uzak Doğu, Afrika ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ticaret yolu üzerinde köprü görevi görmesi, bölgeyi çok sayıda kültür ve medeniyetin etkisine açık hale getirmiştir. İslâm’ın doğuşu sırasında bölge, kültür ve medeniyet bakımından güçlü devletlerle çevrelenmişti. Kuzeyinde Bizans İmparatorluğu, Doğuda Sasani Devleti, Güney’de Yemen ve Habeşistan Krallıkları bulunmaktaydı. Kâbe önemli bir dinî figür olmasının yanı sıra aynı zamanda Mekke’yi bir ticaret ve kültür değişim merkezi haline getiren bir buluşma noktasıydı.
Mezheplerin oluşumunda etkili bir faktör olan psikososyal faktörleri kısaca açıklayınız?
Psiko-sosyal faktörler temelde insanla ve insanın algılama biçimiyle ilişkili olan hususlardır. Mezhepler söz konusu olduğunda bu husus fazlasıyla önem taşımaktadır. Zira mezhepler, dinin insanlar tarafından anlaşılma biçimleri olup vahiy ve sünnetin yorumlanması ile gelişmişlerdir. İnsan faktörü devre dışı bırakıldığında mezheplerle ilgili sağlıklı bir değerlendirme yapabilmek son derece güçtür.
İslam dininin doğduğu coğrafyanın özellikleri nelerdir?
İslâm dini, Arap Yarımadası’nda doğdu. Arap Yarımadası, Asya, Afrika ve Avrupanın kesiştiği önemli bir kavşak noktasıdır. Doğu’da Basra ve Umman körfezlerine, güneyde Hint Okyanusu’na ve batıda Kızıldeniz’e kıyısı olup, üç tarafı denizlerle çevrilidir. İklim koşullarının elverişsiz olması bölgede tek ve hâkim bir uygarlığın oluşmasına engel teşkil etmiştir.
İslam tarihinde mezheplerin nasıl ortaya çıktığını kısaca açıklayınız?
İslâm toplumunun sınırları genişledikçe Müslümanlar yeni muhataplarla karşılaştı. Bu durum, Müslümanların karşılaştıkları problemlerin hem artmasına hem de içerik itibariyle farklılaşmasına yol açtı. Bu problemlere karşı gösterilen tepkiler farklı şekillerde gelişti; dinle ilgili konuların anlaşılmasında ve yorumlanmasında farklı yaklaşım tarzlarının ve tutumların doğmasına yol açtı. İşte bu yaklaşım tarzlarının belirli bir insan topluluğu tarafından benimsenmesi ve zamanla kurumsallaşması sonucunda mezhepler ortaya çıktı.
Hz. Ebû Bekir’in halîfe olduktan sonra üstesinden gelmesi gereken ilk işi nedir?
Hz. Ebû Bekir’in halîfe olduktan sonra üstesinden gelmesi gereken ilk işi, yalancı peygamberle ve Hz. Muhammed’in ölümü sonrasında zekât vermeyi kabul etmeyerek dinden dönen kabilelerle mücadele oldu. Özellikle ikinci grubun tutumu, yeni iktidarın siyasi meşruiyetinin sorgulanması olarak algılandı ve devletin otoritesinin tesisi amacıyla üzerlerine silahlı güçler sevkedilerek üstesinden gelindi. Bu bakımdan Hz. Ebû Bekir’in hem yalancı peygamberler hem de dinden dönenlere ilişkin yürüttüğü mücadele, özünde dini-politik bir zeminde gerçekleşti. Sonuçta istikrar sağlandı ve otorite boşluğu ortadan kaldırıldı. İslâm toplumunun Hz. Muhammed döneminde atılan temelleri sağlamlaştırılarak daha ileri taşındı.
İslam mezhepleri ve insanın içinde bulunduğu kültür ve sosyal ortam arasında nasıl bir ilişki söz konusudur?
İnsanın inanç ve tutumlarının oluşumunda o insanın doğuştan sahip olduğu bireysel özelliklerin yanı sıra içinde yetiştiği kültürün ve sosyal ortamın da rolü büyüktür. Zira insan, toplumsal bir varlıktır ve içinde bulunduğu ortam sayesinde kendi kişilik algısını oluşturur. İnsanın yetişme tarzına eşlik eden unsurlar, onun dini anlama sürecini de doğrudan etkilemektedir. İnsanın yetiştiği ortam, yaşadığı zaman dilimi, karşılaştığı psiko-sosyal problemler, muhatap olduğu insanlar din anlayışının şekillenmesinde kilit rolü üstlenmektedir. Bu durum, tek bir konuda bile birbirinden farklı çok sayıda görüş ayrılıklarının, farklı yorum biçimleri ve tutumlarının oluşmasına yol açabilmektedir. Bu farklılaşmalar mezheplerin oluşumuna ve gelişimine yön veren en temel hususlar arasında yer almaktadır.
Hz. Peygamberin vefatından sonra tartışmaların temelini ne oluşturmuştur?
Hz. Muhammed’in 10/632 yılındaki ölümüyle birlikte, müslümanlar ilk sınavlarını verdiler. Hz. Muhammed’in kendisinden sonra kimin devlet başkanı olacağını tayin etmemiş olması, yaşanan tartışmaların temelini oluşturdu. Aslında Kur’an’ın ve Hz. Muhammed’in devlet başkanının kim olacağına ilişkin herhangi bir değerlendirmede bulunmamasının sebebi, bu işin Müslümanlara ve olayların akışına bırakılmış olmasıdır. Bu belirsizlik, sosyal ve siyasi içerikli kimi anlaşmazlıkların yaşanmasına yol açtı, siyaset eksenli gelgitler dört halîfe idaresinin belirli dönemlerinde iyiden iyiye kendisini gösterdi.
İslam dinini şehir merkezli yaşamın toplumlar üzerine etkisi nasıl olmuştur?
Ancak yeni durum, yeni problemlere de kapı araladı: Kabile kültü içerisinde yaşamaya alışık pek çok bedevi için şehir yaşamı ekonomik, siyasi ve kültürel açılardan sorunlarla doluydu. Hayatın kesin ve katı çizgilerle belirlendiği bir yaşama biçimine ve kültürüne sahip olan yeni sakinler için bu durum zaman zaman oldukça bunaltıcı olabiliyordu. Bu bir anlamda hızlı ve baş döndürücü bir kültür değişimiydi ve yeni duruma intibak sorununu beraberinde taşıyordu. İslâm düşüncesinde ortaya çıkan siyasi ve itikadi ilk mezhep olan Hariciler, yeni duruma intibak edememenin en somut örneğini oluşturdular.
Hz. Peygamberin vefatı sonrasında mezheplerin doğuşu ile ilgili sosyo politik faktörleri açıklayınız?
Mezheplerin doğuşu ile ilgili sosyo-politik faktörler, Hz. Muhammed’in vefatı sonrasında, özellikle de dört halîfe döneminde ortaya çıkan anlaşmazlıkları ifade etmektedir. Dört Halîfe döneminde yaşanan bu çeşit anlaşmazlık ve gerilimler, daha sonraki süreçte siyasi ve itikadi mezheplerin doğuşuna ve gelişim süreçlerine doğrudan tesir etti. İlk ortaya çıkan farklılaşmaların genelde siyasi temelli olması, sosyo-politik gelişmelerin mezheplerin doğuşundaki rolünü teyit etmektedir. Örneğin imameti nass ve tayinle temellendiren Şiîler, Hz. Ali dışındaki tüm halîfelerin hilafetini geçersiz saydılar. Yine Haricîler, Hz. Osman’ın hilafetinin son altı yılıyla Hz. Ali’nin tüm halîfelik dönemini, meşruiyet açısından geçersiz kabul ettiler.
Hariciler’in sert mizaçları din anlayışlarına ne şekilde yansımıştır? Hariciler’in hangi itikadi görüşlerinde bu mizaçlarının etkisi görülmektedir?
Haricîlerin sert mizaçları, dini keskin ve katı kalıplar içerisinde anlamalarına ve yorumlamalarına yol açmıştır. Günah ve küfür kavramlarını çoğu kez özdeşleştirmişler ve kendileri gibi düşünmeyenleri küfürle itham etmişlerdir. Zira çöl ortamındaki kapalı toplum yapıları, mensubu bulundukları kabileyi tek gerçeklik olarak algılamalarına yol açmış, bunun dışındaki farklı düşünme biçimlerine tahammülsüz davranmışlardır.
İslam dininin en temel iki temel kaynağı nedir?
Kur’an ve Sünnet İslâm dininin en temel iki kaynağıdır.
Müslümanlarn semavi dinin diğer temsilcileri olan Yahudiler ve Hristiyanlar ile olan etkileşimi nasıldır?
Müslümanların semavi dinin diğer temsilcileri olan Yahudiler ve Hristiyanlar’la etkileşimi genelde İslâm düşüncesine özelde de İslâm mezheplerinin ortaya çıkışına belirli ölçüde tesir etti. Her şeyden önce İslâm dininin, son din olması dolayısıyla diğerlerine karşı üstün olduğu Müslümanlarca temellendirilmeye çalışıldı. Özellikle Allah’ın sıfatları, kader, husun-kubuh gibi konularda Yahudi veya Hıristiyan din adamlarıyla tartışmalara girdiler. Bu çaba hem Kelam ilminin gelişimine hem de Mutezile’nin ortaya çıkışına doğrudan etkide bulundu.
Nasslardan kast edilen kavramlar nelerdir?
Nasslardan kast edilen Kur’an ayetleri ve hadislerdir. Nassların mezheplerin ortaya çıkışı ve gelişim süreçleri açısından çok yönlü etkileri olmuştur.
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 1 Gün önce comment 11 visibility 16723
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Kayıt Yenileme Duyurusu
date_range 7 Ekim 2024 Pazartesi comment 1 visibility 1059
-
2024-2025 YKS Ek Yerleştirme İle Yerleşen Adayların Çevrimiçi (Online) Başvuru ve Kayıt Duyurusu
date_range 24 Eylül 2024 Salı comment 1 visibility 552
-
Çıkmış Soruları Gönder Para Kazan!
date_range 10 Eylül 2024 Salı comment 5 visibility 2619
-
2023-2024 Öğretim Yılı Yaz Okulu Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 27 Ağustos 2024 Salı comment 0 visibility 826
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25489
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14446
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12481
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12440
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10365