Günümüz Fıkıh Problemleri Dersi 1. Ünite Sorularla Öğrenelim

Günümüz Fıkıh Problemlerinin Çözümünde İlke Ve Yöntemler

1. Soru

Güncel dinî meseleleri görüşüp çözümler ve kararlar üretmekle görevli daimî araştırma merkezleri, fetva kurulları ve akademileri arasında en fazla tanınanlar hangileridir?

Cevap

Güncel dinî meseleleri görüşüp çözümler ve kararlar üretmekle görevli daimî araştırma merkezleri, fetva kurulları ve akademileri arasında en fazla tanınanlar şu şekilde ifade edilebilir; ? İslâm Araştırmaları Akademisi, ? Dünya İslâm Birliği Fıkıh Akademisi, ? İslâm Konferansı Teşkilâtı Fıkıh Akademisi, ? Avrupa Fetva ve Araştırma Kurulu (ECFR), ? Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu.


2. Soru

Hükümlerin taabbudî ve ve ta`lilî şeklinde sınıflandırılmasının temel amaç ve önemi nedir?

Cevap

Hükümlerin taabbudî ve ve ta`lilî şeklinde sınıflandırılmasının temel amacı, Kurân ve Sünnet değerlerinin, sonradan ortaya çıkan ve bu iki kaynakta hükmü bulunmayan olay ve meselelerde de uygulanabilmesini sağlamaktır. Fıkıh usulünde bu işleme kıyas adı verilmektedir. Kıyasın en önemli rükünlerinden biri hükmün konmasına esas teşkil eden ve akılla kavranılabilen mana, yani illettir. Bu yüzden konuluş gerekçesi akılla tespit edilemeyen hükümler, kıyas yoluyla genişletilip değiştirilemez.


3. Soru

İslam dininde “kolaylaştırma” ilkesi nasıl açıklanabilir?

Cevap

Kolaylaştırma İslâmın temel amaçlarından biridir. İslâm insanlara rahmet olarak gelmiş ve daha başlangıçta önceki dinlerde mevcut olan ağır yükümlülüklerin birçoğunu kaldırmıştır. Dinde aşırılığı iyi karşılamamış, değişik vesilelerle güçlüğün kaldırıldığını, takat üstü sorumluluğun bulunmadığın, her şeyde zorluğun değil, kolaylığın esas olduğunu belirtmiştir. İslâmda birtakım ihtiyaç, sıkıntı ve özürler sebebiyle bazı yükümlülüklerin hafifletilmesi, ertelenmesi veya öne alınması hatta gerektiğinde değiştirilmesi de kolaylık prensibinin bir gereğidir. Güçlük ve sıkıntının kolaylaştırmayı getireceği ve bir işte darlık ve sıkıntı söz konusu olduğunda ruhsat ve genişlik gösterileceği fıkhın genel/küllî kâideleri arasında yer almıştır.


4. Soru

İslâm inancına göre dinin özünün asla değişmeyeceği ve icma nasıl değerlendirilmiştir?

Cevap

İslâm inancına göre dinin özü asla değişmez. Değişmeyerek insanlığın son dini, ilahî vahyin son halkası olarak kıyamete kadar görevini ifa edecektir. Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in sünneti bu dinin değişmeden kıyamete kadar bâkî kalmasını sağlayan iki temel metindir. Bu iki metnin bağlayıcılığı, Müslüman toplumların sağduyusu ve müçtehitlerin bu unsurlara bağlı kalarak ortaya koydukları çaba ve gayret, İslâm toplumlarında başlangıçtan bugüne kadar ortak bir kimlik, ortak bir gelenek, ortak bir dinî tecrübe ve ortak bir refleks oluşmasını sağlamıştır. Bunların bir kısmı dinî gelenekte icmâ olarak değerlendirilmiştir.


5. Soru

Fıkhın somut, soyut meselelere ve uygulamaya ilişkin yönü nasıl açıklanabilir?

Cevap

Fıkhın işi bir meseleyle ilgili soyut bir hüküm belirlemekten ibaret değildir. Bunların somut mesele ve olaylara uygulanması da fıkhî faaliyetin bir parçasını oluşturur. Fıkhın uygulamaya dönük bu yönü literatürde iftâ (fetva) ve kaza (yargılama) terimleriyle ifade edilmiştir.


6. Soru

İslam dininde “zaruret” ilkesi nasıl açıklanabilir?

Cevap

Zaruret ilkesi fıkıhta "dinin yasak ettiği bir şeyi yapmaya veya yemeye mecbur eden durum" anlamında kullanılan bir terimdir. Zaruret ilkesi aslında kolaylık ilkesinin bir gereği olup ana yolun tıkanması halinde açılan servis yolu gibi geçici ve istisnaî çözümler getiren bir fıkıh aracıdır.


7. Soru

Fıkhın genel anlamda vahiy kapsamında değerlendirilmesi nasıl açıklanabilir?

Cevap

Fıkıh, kaynak itibariyle ilahî bir sistemdir. Fıkhın birinci temel kaynağını oluşturan Kur’ân-ı Kerîm bütünüyle vahiy mahsulüdür. İkinci kaynak olan Sünnetin de vahye dayandığı, en azından vahyin kontrolüne tabi olduğu kesindir. Bu yüzden o da genel anlamda vahiy kapsamında değerlendirilir. Ayrıca, Fıkhın iki temel kaynağının vahiy oluşu, onun ve ondan çıkarılan hükümlerin de ilke olarak değişmez ve değiştirilemez oluşunu gerektirmektedir.


8. Soru

Zarûrîyat nasıl açıklanmaktadır?

Cevap

Zarûrîyat beş tümel değeri ifade etmektedir. Bunlar da dinin, canın, aklın, malın ve neslin korunmasıdır. Bu değerler hayatın olmazsa olmazları kabul edilir. Yitirildiği takdirde toplum düzeni bozulup hayat alt üst olur. İslâmda bütün şer`î hükümler bu beş değeri korumaya yöneliktir ve üretilen her türlü dinî bilgi ve düzenlemenin bu değerlere ters düşmemesi gerekir. Yine insanların bireysel ve toplumsal düzlemde her türlü tutum, inanç ve davranışları bu beş tümel gayeye aykırı ve onu zedeleyecek nitelikte olmamalıdır. Bu beş değerin kendi içinde de bir öncelik sonralık sıralaması vardır.


9. Soru

Makâsıd ve vesâil nasıl açıklanmaktadır?

Cevap

Makâsıd bizatihi amaçlanan iş ve işlemlerle ilgili hükümleri, vesâil ise bizatihi amaçlanmış olmayıp başka hükümlerin tam ve istenilen şekilde gerçekleştirilmesi için aracı olarak teşrî kılınmış hükümleri ifade eder.


10. Soru

Fıkhın değişmeye açık olduğunu gösteren özellikleri nelerdir?

Cevap

Fıkhın değişmeye açık olduğunu gösteren özellikleri şu şekildedir; ? İslâm dininin evrenselliği ? Hükümlerin esnekliği.


11. Soru

İslam’ın kemale ermiş olma özelliği nasıl açıklanabilmektedir?

Cevap

İslâm dininin tamamlanmış, bütünlüğe ulaşmış, kemâle ermiş olması da hükümlerin değişmesine engel olarak gözüken hususlardan biridir. Kur’an-ı Kerîm’de bu husus, “Bugün size dininizi kemâle erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslâm’ı seçtim ve ondan razı oldum” (el-Mâide 5/3) ayetiyle ifade edilmiştir. Bu ve benzeri ayetlere göre din tamamlanmış olup onun hükümlerine eklemeler yapmak veya mevcut hükümleri başkaları ile değiştirmek İslâm’ın bu özelliği ile bağdaşmamaktadır.


12. Soru

Nevâzil fıkhı edebiyatının ortaya çıkma ve gelişme nedeni nedir?

Cevap

İslâm tarihinin ilerleyen dönemlerinde İslam ülkesinin çok geniş coğrafyalara yayılması ve bu süreçte Müslümanların dünyanın birçok bölgesinde farklı kültür, gelenek ve uygarlıklarla temasa geçmesi sonucunda ilk dönem müçtehitlerince bilinmeyen, dolayısıyla hakkında mevcut fıkıh birikimi içinde herhangi bir hüküm bulunmayan yeni meseleler ortaya çıkmıştır. Bunların da nasların lafız ve gayeleri ile ilk dönem müçtehitlerinin ilke ve yöntemleri doğrultusunda fıkhî bir çözüme kavuşturulması gerekmiştir. Bu durum fıkıh tarihinde nevâzil fıkhı diyebileceğimiz yeni bir fıkıh edebiyatının doğmasına ve gelişmesine neden olmuştur.


13. Soru

Din nedir?

Cevap

Din, kelime esas olarak iki taraf arasında birinin emir ve hâkimiyeti, diğerinin teslimiyet ve boyun eğmesine dayalı karşılıklı ilişkiyi ifade eder. Din iki taraf arasındaki ortak ilişkiler bakımından da bu ilişkileri düzenleyen prensip, nizam ve yolun adıdır. Din niteliği gereği sadece Tanrı ve kul arasındaki bağ ve ilişkiyle sınırlı olmayıp, aynı zamanda insanın diğer insan ve varlıklarla ilişkilerini de içerir. Bu yüzden din genel anlamda insanın Tanrı, diğer insan ve varlıklarla ilişkilerini düzenleyen ve onlarla ilgili davranışlarının temelini oluşturan kurallar bütünüdür.


14. Soru

İctihâdın sosyolojik boyutu nasıl açıklanabilir?

Cevap

Gerek dinî meselelerle ilgili soyut hükmün çıkarılması, gerek bunların somut olay ve olgulara uygulanması yaşanılan hayata ve toplumsal gerçekliğe dair derin bir bilgi, kavrayış ve analiz gücünü gerekli kılar. Dolayısıyla bu durum ictihâdın unsurlarına, sosyolojik boyutu da eklemektedir.


15. Soru

Taabbudî hükmün tanım ve temel özellikleri nelerdir?

Cevap

Fıkıhta taabbudî hüküm kavramı, biri geniş diğeri dar olmak üzere iki anlamda kullanılmaktadır. Geniş anlamda taabbudî hüküm gerekçesi akılla kavransın veya kavranmasın içerisinde Allah hakkı bulunan her hükümdür. Dar anlamıyla ise fıkıh ve fıkıh usulü eserlerinde, gerekçesi akılla kavranılamayan, dolayısıyla kıyas ve ictihada konu olmayan hükümler için kullanılan bir terimdir. Taabbudî hükmün en temel özellikleri ise şu şekildedir; ? Kesin nassa dayanmış olması, ? Dinin aslına dâhil olması, ? Kıyasa konu olmaması ? Özü itibariyle değişime kapalı olmasıdır.


16. Soru

Fıkhül-ekalliyât ne demektir?

Cevap

Gayri müslim toplumlarda azınlık olarak yaşayan çok sayıda Müslüman topluluğunun varlığıdır. Özellikle batıda kalıcı bir şekilde yerleşmiş bulunan bu topluluklar, gayri müslim bir toplumda azınlık olarak yaşamanın getirdiği sosyal, siyasal ve kültürel bir dizi özel problemle karşı karşıya kalmaktadırlar. Günümüzde özellikle gayri müslim toplumlarda yaşayan Müslümanların karşılaştığı dinî meseleleri ele alan yeni bir fıkıh alanının gelişmekte olduğu görülmektedir. Fıkhın bu alanı fıkhül-ekalliyât, fıkhül-câliyât gibi isimlerle anılmaktadır.


17. Soru

Kurân-ı Kerîmde haram ve helal nasıl açıklanmaktadır?

Cevap

Haram, yapılması dinen kesin ve bağlayıcı bir ifade ve üslupla yasaklanan fiildir. Haramın karşıtı olan helal ise dinen izin verilmiş, hakkında şer`î bir yasaklama ve kısıtlama bulunmayan davranışı ve onun dinî hükmünü ifade eder. Kurân-ı Kerîmde bir şeyi helal veya haram kılma yetkisinin sadece Allaha ait olduğu bildirilir.


18. Soru

Nevazil fıkhı nasıl açıklanmaktadır?

Cevap

Nevâzil, Arapça nâzile kelimesinin çoğuludur. Sözlükte "sonradan meydana gelen, insanlar için zorluk veya sıkıntı doğuran durum" anlamına gelir. Bu kelime, bir fıkıh terimi olarak klasik fıkıhta ve günümüzde sözlük anlamıyla bağlantılı bir şekilde birbirine yakın fakat içerik ve kapsam olarak birbirinden kısmen farklı anlamlarda kullanılmıştır.


19. Soru

Fıkıh tarihsel süreç içerisinde nasıl değerlendirilmektedir?

Cevap

Hicrî ilk asırlarda İslâm’ın inanç ve ahlak boyutunu da kuşatacak şekilde zihnî çaba ile elde edilen dini bilgilerin tamamı için ilim kelimesi ile birlikte fıkıh terimi kullanılmıştır. İlerleyen dönemlerde İslâmî ilimlerde tefsir, hadis, akâid ve kelam, tasavvuf gibi ayrı disiplinlerin oluşmasına paralel olarak fıkhın kapsamı daralarak sadece ibâdât, muâmelât ve ukûbât alanlarıyla sınırlı hale gelmiştir.


20. Soru

Günümüz fıkıh problemlerinin çözümüne yönelik akademik yaklaşımlar nasıl açıklanmaktadır?

Cevap

Akdemik yaklaşımlar klasik fıkıh geleneğindeki yöntem ve görüşlere büyük değer verirler ve günümüz fıkıh problemlerinin çözümünde öncelikle bunlara başvururlar. Ancak kendilerini tek bir mezhebin metot ve görüşleriyle bağımlı saymayıp meseleleri gerektiğinde mezhepler üstü ve delil odaklı bir bakışla mukayeseli olarak ele alırlar. Bu yaklaşımları benimseyenler arasında nasların lafızlarını esas almakla birlikte istihsân, maslahat, makâsıd (dinin ana gayeleri) gibi kavram ve prensiplere çok fazla gönderme yapanlar bulunduğu gibi güncel problemler karşısında aşırı kolaylaştırıcı bir tavır sergileyenler de bulunmaktadır.


21. Soru

Günümüz fıkıh problemlerinin çözümüne yönelik temel yaklaşımlar nelerdir?

Cevap

Günümüz fıkıh problemlerinin çözümüne yönelik temel yaklaşımlar şu şekilde ifade edilebilir; ? Modernist/tarihselci yaklaşımlar, ? Yeni selefîci yaklaşımlar, ? Gelenekselci/taklitçi yaklaşımlar, ? Akademik yaklaşımlar.


22. Soru

İslam bilginlerine göre tanımlanan ilahi dinin önemli unsur ve özellikleri nelerdir?

Cevap

İlahî dinin üç önemli unsur ve özelliği şu şekilde vurgulanmaktadır: ? Gerçek din özü itibariyle ilahî kaynaklı olup insanın kendi çabası ile ulaştığı beşeri bir olgu değildir. ? Dinin muhatabı akıl ve irade sahibi insanlardır. Bu aynı zamanda dinin kişisel irade ve sorumluluğa dayalı bir tercih konusu olduğunu anlatır. ? Dinin aşkın ilahî gerçekliklere olan içsel ve bireysel inanç boyutunun yanında insan hayatını bütünüyle kuşatan bir davranış ve aksiyon boyutu da vardır. Tanımda yer alan “hayırlı olana götürme” özelliği dinin bu işlev ve alanına işaret eder.


23. Soru

Mukadderât nedir? Nasıl örneklendirilebilir?

Cevap

İslam dininde bazı hükümler belirli miktarlar ifade etmekte ve bunların bizzat Şâri` (Allah ve Resulü) tarafından belirlendiği kabul edilmektedir. Fıkıh terminolojisinde bunlara mukadderât adı verilmektedir. Miras payları, kadınların iddet günleri, hadler (ceza miktarları), kefaretler, hayvanların boğazlanma şekli, zekâ, nisap ve oranları bu hükümlerin başlıca örneklerini oluşturur.


24. Soru

İslam dininin evrenselliği ve önemli sonuçları nasıl açıklanabilir?

Cevap

İslâm, herhangi bir coğrafî bölge, zaman veya ırk ayırımı olmaksızın bütün insanlığa hitap eden bir dindir. Kur’ân-ı Kerîmde İslâm’ın bu özelliğini anlatan birçok ayet vardır. İslâm’ın evrensel oluşunun önemli sonuçlarından biri getirdiği hükümlerin dünyanın her yerinde herhangi bir zorluk ve sıkıntı olmadan eşit bir şekilde uygulanmaya elverişli bir özelliğe sahip olmasıdır. Bu hükümlerin büyük bir kısmı farklı ırk, kültür ve adetlere göre değişmeyen genel illet ve prensiplere bağlanmıştır.


25. Soru

Fıkıhta dini hükümlerin değişmesi ne ifade etmektedir?

Cevap

Fıkıhta dinî hükümlerin değişmesinden maksat, hakkında nas bulunsun bulunmasın herhangi bir konu ile ilgili soyut hüküm ya da uygulamada zaman içinde gözlenen değişiklikler ve farklılıklardır. Bu değişim hükmün neshi veya iptali anlamında olmayıp belirli şartlarda uygulanması istenen hükmün o şartlar oluşmadığı için uygulanmaması demektir. Şartlar eski haline döndüğünde önceki hüküm tekrar yürürlüğe girebilir.


26. Soru

Fıkıh genel olarak nasıl tanımlanabilir?

Cevap

Bir veya birden fazla nassı gerektiğinde metin dışı unsurları da dikkate alarak kendi iç bütünlüğü ve birbirleriyle ilişkisi bağlamında anlama ve yorumlama faaliyetinin genel adıdır. Hicrî ilk asırlarda İslâm’ın inanç ve ahlak boyutunu da kuşatacak şekilde zihnî çaba ile elde edilen dini bilgilerin tamamı için ilim kelimesi ile birlikte fıkıh terimi kullanılmıştır. Fıkıh ilmi bir bakıma mükellefin eyleme dönük bütün davranışlarıyla, hayatın bütün pratikleriyle ilgili hüküm üretme faaliyetidir.


27. Soru

Klasik fıkıhta “ahkâmın tağayyürü”en öz manası ile nasıl ifade edilebilir?

Cevap

İslâm’ın bir taraftan özünü ve safiyetini koruyup diğer taraftan durmadan değişen hayat realitesine uyum sağlama zorunluluğu ve yeteneği onun bazı hükümlerinde zamana, çevreye ve şartlara göre nisbî bir değişme olup olmayacağı meselesini gündeme getirmiştir. Bu konu klasik fıkıhta “ahkâmın tağayyürü (hükümlerin değişmesi)” olarak ifade edilebilmektedir.


28. Soru

Fıkhın beşerî aklın etkin rolü ve katkılarıyla ilahî hitap ile bireysel-toplumsal hayat arasında anlamlı ve tutarlı bir bağ kurma özelliği nasıl açıklanmaktadır?

Cevap

Fıkıh bir yönüyle ilahî tebliğle yani Kur’ân ve Sünnet’te yer alan bilgi ve açıklamalarla doğrudan ilişki içindedir. Bir yönüyle de fakihlerin zihnî üretimleri, gözlem ve tecrübe birikimleri, farklı zaman ve mekânlarda yaşayan toplumların hayatları, kültürleri ve gelenekleriyle de yakından bağlantılıdır. Bu özelliğiyle fıkıh beşerî aklın etkin rolü ve katkılarıyla ilahî hitap ile bireysel ve toplumsal hayat arasında anlamlı ve tutarlı bir bağ kurma özelliğini açıklar niteliktedir.


29. Soru

Fıkhın değişme ile bağdaşmaz gözüken özellikleri nelerdir?

Cevap

Fıkhın değişme ile bağdaşmaz gözüken özellikleri şu şekildedir; ? Dinî hükümlerin ilahî nitelikli oluşu, ? İslâm’ın kemâle ermiş olması.


30. Soru

Şer`î hükümler nasıl açıklanabilir?

Cevap

Dinî hitap, bu hitaba muhatap olan mükellef kişi bakımından farz, vacip, mendup, mekruh, haram, batıl, fasit gibi onun davranışlarını yönlendiren ve bunların dinî açıdan değerini ortaya koyan şer`î hükümler bütünü olarak anlaşılır ve yerine getirilir. Bunların tamamına şer`î hükümler veya ilâhî hükümler ya da dinî hükümler adı verilir.


31. Soru

İctihât ne demektir?

Cevap

İctihât “fakihin şer`î-amelî bir meselenin hükmünü ilgili delillerden çıkarabilmek için olanca gayretini sarfetmesi” şeklinde tanımlanmaktadır.


32. Soru

İctihat hangi ana unsurlara dayanmaktadır?

Cevap

İctihât iki ana unsura dayanır. İlahî iradenin tecelli ettiği naslar birinci unsuru, bunları anlama çabasının dayanağı olan aklî çıkarım ise ikinci unsuru oluşturur.


33. Soru

Dinî değer ve hükümlerin, dinin ana gayelerinin göz önünde tutulması amacına göre önem ve öncelik sırasına göre kaç gruba ayrılmaktadır? Bunlar nelerdir?

Cevap

Dinî değer ve hükümler bu genel amacı gerçekleştirmedeki önem ve öncelik sırasına göre üç gruba ayrılmaktadır. Bunlar şu şekildedir; ? Zarûrîyat, ? Hâciyât, ? Tahsîniyyâ.


34. Soru

İslâm dini hükümlerde esnekliği temin eden unsur ve araçlar nasıl açıklanabilir?

Cevap

İslâm dini hükümlerde esnekliği temin eden pek çok unsur ve araçlara sahiptir. Bunların başında hüküm kaynaklarının özelliği gelmektedir. İslâmda hükümlerin aslî kaynağını oluşturan Kurân ve Sünnet nasları yanında fakihlerin hüküm çıkarırken başvurabileceği icmâ`, kıyas, istislâh, istishâb, istihsân, sahabi kavli, sedd-i zerâi, umûmül-belva, örf ve adet gibi sayı ve çeşit olarak oldukça zengin kaynak ve metotlar vardır. Bunların büyük bir çoğunluğu niteliği gereği yeni olay ve gelişmeleri karşılayabilecek yetenek ve esnekliğe sahiptir.


35. Soru

Kurân ve Sünnet naslarının, öngördüğü çerçeve hükümler ve genel/küllî prensipler öngörmekle nasıl örneklendirilebilir?

Cevap

Kurân ve Sünnet nasları, belirli konular dışında her meseleyle ilgili bağlayıcı nitelikte detay hükümler koymak yerine daha çok çerçeve hükümler ve genel/küllî prensipler öngörmekle yetinmiştir. Bunlara örnek olarak; adaletin ve kamu yararının sağlanması, ? Şura prensibinin işletilmesi, ? Cezanın suça denk olması, ? Haksız kazancın önlenmesi, ? Hayırda yardımlaşma, ? Güçlüğün kaldırılması, ? Zaruretlerin yasak şeyleri mübah hale getirmesi, zararın giderilmesi gibi ilke ve prensipler gösterilebilir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v