Hadis Tarihi ve Usulü Dersi 4. Ünite Sorularla Öğrenelim
Temel Hadis Kaynakları Üzerine Yapılan Çalışmalar
Müstedrek türü eserlerin telif edilme sebebi nedir?
Sadece sahih hadisleri bir eserde toplama faaliyeti ilk defa üçüncü asırda Buhârî ve Müslim tarafından başlatılmıştı. Buhârî eserinin ismindeki “elmuhtasar” ifadesiyle sahih hadislerin tamamını bir araya getirmediğini belirtmekteydi. Müslim de bu hususu eserinde açıkça ifade etmekteydi. Dolayısıyla Buhârî ve Müslim’in el-Câmiu’s-sahîh’leri sahih hadislerin tamamını ihtiva etmemekteydi. Bu durum onların eserlerinde bulunmadığı halde sahih olan hadisleri bir araya getirme ihtiyacını doğurmaktaydı. Söz konusu eserleri esas alan müstedrek türü eserler bu ihtiyacı karşılamak amacıyla telif edildi.
Müstahrec türü eserlerin hazırlanma sebebi nedir?
En az râvi zinciriyle (âlî isnad) hadis elde etme anlayışı temel hadis kaynaklarının telifinden sonra da devam etmekteydi. Ayrıca ilk dönemde telif edilen eserlerde bulunan hadisleri farklı isnadlarla güçlendirmek de önemli bir hizmet olarak görülmekteydi. Müstahrec türü eserler temel hadis kaynaklarındaki hadisleri âlî isnadla elde etmek ve onları daha güçlü kılmak amacınını gerçekleştirmek için hazırlandılar.
Zevâid türü çalışmaların ortaya çıkmasının sebebi nedir?
Yaklaşık beşinci yüzyıldan itibaren Kütüb-i sitte denilen altı kitap, hadis çalışmalarının merkezini oluşturmaya başladı. Kütübi sitte dışındaki eserlerden daha kolaylıkla istifade etme ve bu eserlerde olup, kütüb-i sitte’de olmayan hadislerin bir araya toplanması ihtiyacı Zevâid türü çalışmaların ortaya çıkmasına yol açtı.
Temel hadis kaynakları üzerine yapılan şerh çalışmalarının amacı ne idi?
Temel hadis kaynakları sadece hadisleri toplayan eserler değildi. Bu kitapların müellifleri eserlerini yazarken dönemlerinin temel meselelerine çare aramaya da çalışmaktaydı. Onlar eserlerine koydukları bölüm ve bab (alt) başlıklarında aynı zamanda çözüm önerilerini sunmaktaydı. Zamanla bir taraftan Hz. Peygamber, diğer taraftan onun hadislerini kitaplarda toplayan müelliflerin ortamından uzaklaşılması sonucu, hadislerin ve hadis kitabı yazarlarının açıklamalarını anlama güçlüğü artmaktaydı. Temel hadis kaynakları üzerine yapılan şerh çalışmaları bu güçlüğü ortadan kaldırmayı amaçlamaktaydı.
Etraf türü eserlerin telif edilme sebepleri nedir?
İlk dönemlerde başta hadis kitapları olmak üzere dini metinleri ezberlemek ilmî bir gelenekti. Dolayısıyla İslâm âlimleri istedikleri bilgiye kısa zamanda ulaşabiliyorlardı. Bu geleneğin zayıflaması ve hadislerin kitaplardan aranması uygulamasının yaygınlaşması üzerine kaynaklardaki hadislere ulaşmak zorlaşmıştı. Etraf türü eserler bu güçlüğü ortadan kaldırmak hadislere daha kolay ulaşmak amacıyla telif edilmişlerdi.
Tahric türü eserler hangi amaçla telif edilmiştir?
Hadisin dindeki konum ve önemi başta akaid ve fıkıh olmak üzere birçok ilim tarafından delil olarak kullanılmasını gerekli kılmıştı. Ancak rivâyet döneminden uzaklaştıkça söz konusu ilimlerde isnad kullanımı azalmış hadislerin kaynaklarına işaret etme geleneği terk edilmişti. Bu durum farklı konularda yazılan eserlerde bulunan hadislerin kaynağını gösterme ihtiyacını ortaya çıkardı. Tahric türü eserler bu amaçla telif edildi.
Riyâzü’s-salihîn ve benzeri eserlerin kaleme alınma amacı nedir?
Sahih hadislerin tamamını bir araya getiren kitap telif edilmemişti. Üstelik Buhârî ve Müslim’in el-Câmiu’ssahîh’lerinden ancak uzmanları istifade edebilmekteydi. Dolayısıyla Müslümanların hadis bilgisi sadece sahih hadislere dayanmamaktaydı. Onlar sahih, zayıf hatta uydurma haberleri birbirinden ayıramamaktaydı. Bu durum Müslümanların genelini dikkate alan ve sahih hadisleri ihtiva eden kitaplara olan ihtiyacı artırmaktaydı. Riyâzü’s-salihîn ve benzeri eserler bu amaçla kaleme alındı. Ayrıca halk arasında hadis diye yayılmış sözlerin sahih olup olmadıklarını ortaya koyan eserler de aynı amacı taşımaktaydı.
Temel hadis kaynakları hangileridir?
Sözü edilen temel hadis kaynaklarından Buhârî ve Müslim’in el-Câmiu’ssahîh’leri Sahîhayn ismiyle anılmaktaydı. Söz konusu eserlerden bir kısmı ise zamanla kütüb-i erbaa, kütüb-i hamse ve kütüb-i sitte gibi kavramlarla anılmaya başlamıştı. Nitekim Ebû Dâvûd, Tirmizî, İbn Mâce ve Nesâî’nin Sünen’leri Kütüb-i erbaa (dört temel kaynak); Buhârî ve Müslim’in elCâmiu’s-sahîh’leri ile, Ebû Dâvûd, Tirmizî, ve Nesâî’nin Sünen’leri Kütüb-i hamse veya Usûl-i hamse (beş temel kaynak); Bu beş esere İbn Mâce’nin Sünen’inin eklenmesiyle meydana gelen altı kitap ise Kütüb-i sitte kavramlarıyla anılmaktaydı.
Tamamlayıcı eser nedir?
Bu tür eserler temel hadis kaynaklarını esas alarak onlarda bulunmayan hadisleri toplamaktadır. Bunlar müstedrek ve müstahrec olarak isimlendirilmektedir. Bunlar temel hadis kaynaklarını tamamlayıcı mahiyette yazılan eserlerdir.
Müstedrek türü eser nedir?
Müstedrek; Arapça’da ek, ilave, tamamlama, düzeltme gibi anlamlara gelir. Müstedrek türü eserler, önceki dönemdeki bir müellifin şartlarına uyduğu halde kitabına almadığı hadisleri toplamak suretiyle onun eksikliklerini tamamlayan kitaplardır. Müstedrekler esas aldıkları eserin sistemine göre telif edilirler. Dolayısıyla müstedrekler konu esaslı kitaplardır. Ancak eserleri esas alınan ilk dönem âlimleri genellikle hadisleri hangi şartlara göre topladıklarını ifade etmemişlerdir. Esas alınan eserin şartlarını tespit, müstedrek müellifi tarafından yapılmaktadır. Bu hususta müstedrek müellifinin isabet etme ve yanılma ihtimali her zaman mevcuttur. Dolayısıyla müstedreklerin esas alınan eseri bütünüyle tamamladığı düşünülmemelidir.
Müstedrek ale’s-Sahîhayn hakkında ne söylenebilir?
Bu türün en tanınmış çalışması Hâkim en-Nîsâbûrî’nin (ö. 405/1014) elMüstedrek ale’s-Sahîhayn isimli eseridir. Hâkim en-Nîsâbûrî bu eserinde Sahîhayn’da yer almamakla birlikte ikisinin ya da ikisinden birinin şartlarına uyan hadisleri toplamaya çalışmıştır. Eser Sahîhayn’in müşterek planına göre tertip edilmiş, “Kitâbü’l-îmân” ile başlayıp “Kitâbü’l-ehvâl” ile sona eren elli iki kitaptan oluşmuştur. Eserde sahâbe ve tâbiîn görüşleriyle birlikte 8803 rivâyet mevcuttur. Hâkim en-Nîsâbûrî el-Müstedrek’te hadisleri üç grup halinde zikreder:
1. Buhârî ve Müslim’in ikisinin birlikte şartlarına uygun olan veya onlardan sadece birinin şartına uygun olup da kitaplarında zikretmedikleri hadisler.
2. Buhârî ve Müslim’in ikisinin veya yalnızca birinin şartına uygun olmasa da Hâkim en-Nîsâbûrî’ye göre sahih olan hadisler. O bu hadisleri isnadı sağlam ( ???? ?????? ) diye ifade eder. 3. Hâkim en-Nîsâbûrî’ye göre sahih olmayıp bu duruma işaret etmek amacıyla zikrettiği hadisler.
Hâkim en-Nîsâbûrî hadislerin sıhhatını tespitte titiz davranmayan bir âlim olarak kabul edilir. Dolayısıyla el-Müstedrek’te bulunan hadislerin tamamı sahih değildir. Zehebî (ö. 748/1347) Telhîsü’l-Müstedrek adını verdiği eserinde el-Müstedrek’teki hadislerin sağlamlık derecesini gözden geçrmiştir. Onun tespitine göre eserde bulunan hadislerin yarısı sahih, geri kalan ise zayıf, münker ve mevzû rivâyetlerdir. Dolayısıyla Zehebî’nin bu çalışması dikkate alınmadan el-Müstedrek’in tek başına kullanılmasının isabetli olmayacağı genel kabul görmüştür.
Dârekutnî’nin (ö. 385/995) el-İlzâmât ale’s-Sahîhayn isimli eseri de Sahîhayn’da yer almayan yetmiş hadisi bir araya getiren müstedrek türü bir çalışmadır.
Müstahrec türü eser nedir?
Müstahrec, daha önce telif edilen herhangi bir hadis kitabında bulunan hadisleri, teker teker ele alarak kitap sahibinin senedinden başka bir senedle rivâyet etmek suretiyle meydana getirilen hadis kitabıdır. Müstahrecler, esas aldıkları eserdeki rivâyetleri, başka isnadlarını tespit etmek suretiyle kuvvetlendiren çalışmalardır. Esas alınan müellifin rivâyet ettiği hadislerin lafızlarıyla müstahrec yazarının rivâyet ettiği hadislerin lafızlarında ve mânasında mutlak uygunluk şart değildir. Genellikle söz konusu iki eserdeki hadisler arasında lafız farklılıklarının olduğu görülür. Bu tür çalışmaların IV ve V. (X-XI.) yüzyıllarda yapıldığı görülmektedir. Ebû Avâne el-İsferâyînî’nin (ö. 316/929) el-Müsnedü’l-muhrec alâ kitâbi Müslim b. Haccâc’ı ile Ebû Nuaym el-İsfahânî’nin (ö. 430/1039) el-Müsnedü’lmüstahrec alâ Sahîhi’l-İmâm Müslim’i en tanınmış müstahreclerdir.
Müstahrec türü eserlerin hadisler açısından sağladığı önemli faydalar nelerdir?
Müstahrec türü eserlerin hadisler açısından sağladığı önemli faydalar bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1. Her hangi bir hadis kitabındaki hadislerin Müstahrec müellifi tarafından farklı isnadları tespit edildiğinden dolayı asıl kitap ve içindeki hadisler kuvvet kazanır ve rivâyete olan güven artar.
2. Müstahrec müellifi tarafından hadisler farklı lafızlarla da rivâyet edileceği için asıl müellifin rivâyetindeki eksiklikler ve hatalar ortaya çıkar.
3. Müstahrec müellifinin farklı rivâyetiyle esas alınan eserdeki hadisin metin veya senedine yapılan ilaveler (müdrec veya güvenilir râvinin ilave ettiği kısımlar) tespit edilir.
4. Esas alınan eserde kusurlu (illetli) rivâyet edilen herhangi bir hadis, müstahrec müellifinin farklı rivâyetiyle bu illetten kurtarılmış olur.
Temel hadis kaynaklarını bir araya getiren eserler hakkında ne söylenebilir?
Bu dönemde temel hadis kaynakları üzerine yapılan çalışmalardan bir başkası temel hadis kaynaklarını bir araya getiren eserlerdir. Bu çalışma türü, Buhârî ve Müslim’in Sahîh’lerini bir araya getirmekle başlamıştır. Daha sonra Kütüb-i sitte ve hatta bütün hadis kaynaklarındaki hadisleri bir araya getirmeye kadar uzanmıştır. Bu tür eserler genellikle “bir araya getirme” anlamına gelen cem’ veya câmi’ başlığını taşımaktadır.
Sahîhayn’ı bir araya getiren çalışmalar nelerdir?
Bu tür eserlerde Sahîhayn denilen Buhârî ve Müslim’in Câmi’lerindeki hadisler ya senedleri olmaksızın alfabetik şekilde veya sahâbî râvilerine göre müsned tertibinde bir araya getirilmiştir.
Sahîhayn’ı bir araya getiren 10 kadar eser bulunmaktadır. Bunlar arasında sadece Humeydî’nin el-Cem’ beyne’s-Sahîhayn’ı râvilere göre tertip edilmiştir. Humeydî eserin tertibinde sahâbîleri fazilet derecelerine göre sıralamış ve rivâyet ettikleri hadisleri zikretmiştir. Diğer eserler ise konu esaslı telif edilmiştir.
Buhârî ve Müslim’in el-Câmiu’s-sahîh’lerindeki hadisleri bir araya toplayan eserlerin ilk örneği Cevzakî’ye (ö. 388/998) aittir. Onun eseri el-Cem’ beyne’s-Sahîhayn başlığını taşımaktadır. Bu dönemde tertip edilen diğer iki cem’ eseri, Berkânî’nin (ö. 425/1034) el-Müsned’i ile Humeydî’nin (ö. 488/1095) el-Cem’ beyne’s-Sahîhayn’ıdır.
Rezîn b. Muaviye kimdir?
İbn Mâce’nin Sünen’i yerine İmam Mâlik’in el-Muvatta’ını koyarak Kütüb-i sitte’nin hadislerini ilk defa bir araya toplayan âlim Rezîn b. Muaviye (ö. 535/1140) olmuştur. O el-Cem’ beyne’l-usûli’s-sitte adlı çalışmasında söz konusu altı kitaptaki hadisleri bir araya getirmiştir.
Câmiu’l-usûl li ehâdîsi’r-Resûl hakkında ne söylenebilir?
Rezîn’in hadisleri yerli yerine koymadığını düşünen Mecdüddin İbnü’l-Esîr (ö. 606/1209) onu Câmiu’l-usûl li ehâdîsi’r-Resûl adıyla yeniden düzenlemiştir. Müellif, sahâbî râvi dışında senedleri tümüyle kaldırmıştır. Hadis metinlerinin başına Sahîhayn, Muvatta, Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Nesâî sırasıyla müelliflerin isim ve eserlerine en çok delâlet edecek harflerden seçtiği kısaltmalar konulmuştur. Müellif, hadislerin metinlerini daha çok Buhârî ve Müslim’den vermiştir. Ancak öteki kaynaklarda önemli farklılıklar varsa onu da ayrıca kaydetmiştir. Eserde çoğunlukla merfu’ ve mevkûf hadisler bulunmaktadır. Tâbiûn ve daha sonraki âlimlerin görüşleri ise nâdir olarak zikredilir. Genellikle hadisler ilgili oldukları konularda zikredilmiş ve tekrardan kaçınılmıştır. Câmiu’l-usûl li ehâdîsi’r-Resûl’de bölüm (kitab) isimleri alfabetik olarak sıralanmıştır. Müellif hadis metinlerinde geçen garîb kelimeleri açıklamıştır. Abdulkâdir el-Arnaût neşrine göre Câmiu’l-usûl’de 9523 hadis bulunmaktadır. Eser İbnü’d-Deyba’ (ö. 944/1537) tarafından Teysîru’l-vusûl ilâ Câmiu’l-usûl adıyla ihtisar edilmiştir.
Câmiu’l-usûl Kemal Sandıkçı, Teysîru’l-vusûl ise Hadis Ansiklopedisi: Kütüb-i sitte adıyla İbrahim Canan tarafından Türkçe’ye çevirilmiş ve şerh edilmiştir.
Mesâbîhu’s-sünne hakkında ne söylenebilir?
Tespit edilebildiği kadarıyla Kütüb-i sitte ve diğer temel hadis kaynaklarını esas alarak hadis kitabı derleyen ilk âlim Beğavî nisbesiyle tanınan Hüseyin b. Mes’ûd (ö. 516/1122) olmuştur. O, Mesâbîhu’s-sünne isimli eserini başta Kütüb-i sitte olmak üzere Dârimî’nin es-Sünen, Mâlik’in el-Muvatta’, Şâfiî’nin el-Müsned, Dârekutnî’nin es-Sünen, ve Beyhakî’nin Şuabü’l-îmân adlı eserlerinden derleyerek meydana getirmiştir. Eserde sadece sahâbî râvi veya nâdiren tâbiî zikredilmiş böylece hadis ilminde ilk defa hadislerin isnadları terkedilmiştir.
Begavî, Buhârî ve Müslim’in el-Câmiu’s-sahîh’lerinden birinde veya her ikisinde bulunan hadisleri sahih, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve diğer hadis kitaplarından aldığı hadisleri ise hasen olarak nitelemiştir. Az sayıdaki zayıf hadislerin durumuna da işaret edilmiştir. Ancak Begavî’nin bu ayırımı kabul görmemiştir. Sünen müelliflerinin eserlerinde hasen hadis dışında sahih ve zayıf hadislerin de bulunduğu gerekçesiyle tenkit edilmiştir. Eserde Sahîhayn’dan 2434, diğer hadis kitaplarından ise 2050 hadis bulunmaktadır.
Mesâbîhu’s-sünne İslâm dünyasında büyük şöhret kazanmış ve üzerine kırktan fazla şerh yazılmıştır. Bunlar arasında en tanınmışı Hatîb et-Tebrizî diye tanınan Muhammed b. Abdillah’ın (ö. 737/1336) Mişkâtü’lMesâbîh’idir. Hatîb et-Tebrizî bu eserinde Begavî’nin sahih ve hasen diye ikiye ayırdığı hadisleri yeniden düzenlemiştir. Onun hadisleri seçme şartlarını dikkate alarak esere üçüncü bir bölüm daha eklemiştir. Birinci bölüm Begavî’nin sıhah dediği hadisleri ihtiva etmektedir. Bunlar, Buhârî ve Müslim’in birlikte veya ayrı ayrı kitaplarında aldığı hadislerdir. İkinci bölüm Begavî’nin hısan dediği hasen hadislerden meydana gelmektedir. Üçüncü bölüm ise, konuyla ilgili olduğu halde Begavî tarafından Mesâbîh’e alınmayan Hatîb et-Tebrizî’nin yaptığı ilâvelerden meydana gelmektedir. Müellif Begavî’nin kapalı bıraktığı yerleri açıklamış ve hadislerin râvilerini zikretmiştir. Hatîb et-Tebrizî’nin eserin her üç bölümüne ilave ettiği hadislerin sayısı 1511’dir. Hatîb et-Tebrizî’nin eseri üzerinde de birçok çalışma yapılmıştır. Mişkâtü’l-Mesâbîh hakkındaki en önemli çalışma ise Ali el-Kârî’nin Mirkâtü’l-mefâtîh adlı eseridir. Ali el-Kârî mükerrer rivâyetleri çıkarmış, hadisleri senedleriyle birlikte kaydetmiştir. O, hadislerin merfû veya mevkûf olduklarını belirtmiş, muhtasar rivâyetlerin tamamını zikretmiştir. Hatîb et-Tebrizî’nin garîb yahut zayıf olarak nitelediği rivâyetleri yeniden değerlendirmiştir. Begavî’nin Mesâbîhu’s-sünne’si ve onun şerhleri olan Mişkâtü’l-Mesâbîh ve Mirkâtü’l-mefâtîh’in farklı baskıları bulunmaktadır.
Cem’u’l-cevâmi’ ve el-Câmiu’s-sağîr hakkında ne söylenebilir?
Süyûtî (ö. 911/1505) önce başta Kütüb-i sitte olmak üzere yetmiş bir hadis kitabındaki bütün hadisleri bir araya getirmek üzere Cem’u’l-cevâmi’ni daha sonra da el-Câmiu’s-sağîr isimli eserini telif etmiştir.
Cem’ul-cevâmi’ Süyûtî’nin bütün hadisleri toplamak üzere kaleme aldığı eserdir. Fakat bu eseri tamamlayamadan vefat etmiştir. Câmiu’l-Kebîr diye de anılır. İki bölüm halinde tertip edilen eserin birinci bölümünde kavlî hadisler alfabetik olarak sıralanmaktadır. İkinci bölümde ise filî veya kavlîfiilî hadisler bulunmaktadır. Bu kısım aşere-i mübeşşereden başlamak üzere diğer sahâbîlerin adına göre alfabetiktir. Her hadisten sonra onu rivâyet eden sahâbîlerin adları verilmektedir. Eserin kaynaklarının bir kısmı günümüze ulaşmamıştır. Bu sebeple Cem’ul-cevâmi’ aynı zamanda büyük bir kültür mirasını bütünüyle kaybolmaktan kurtarmıştır. Süyûtî’nin amacı ulaşabildiği bütün hadisleri toplamak olduğu için eserde birçok zayıf, hatta mevzû rivâyetler de bulunmaktadır. Mecmau’l-buhûsi’l-İslâmiyye (Ezher) tarafından kurulan üç kişilik bir komisyon tarafından neşrine başlanmış IV. Cildi 1992’de yayımlanmıştır.
el-Câmiu’s-sağîr min hadîsi’l-beşîri’n-nezîr Süyûtî’nin tamamlayamadığı Cem’ul-cevâmi’ adlı kitabından kısa hadisleri seçmek suretiyle meydana getirdiği bir çeşit muhtasardır. Câmiu’s-sağîr alfabetik olup hadisler genellikle kelimenin ilk harfine göre sıralanmıştır. Hadislerin isnadı zikredilmemiştir. Eser genellikle bir veya birkaç cümlelik kısa hadislerden meydana gelmektedir. Eserde ahkâm hadisleri yok denecek kadar azdır. Hadislerin kimler tarafından rivâyet edildiği ve hangi kaynaklarda yer aldığı, hadislerin sonuna konan rumuzlarla belirtilmiştir. Hadislerin sahih, hasen ve zayıf olduğuna da rumuzlarla işaret edilmiştir. el-Câmiu’s-sağîr’in ihtiva ettiği hadisler Süyûtî’ye göre genelde sahîh ve hasen olmakla birlikte zayıfları da vardır. Bazı âlimlere göre ise eserde mevzû rivâyetler de bulunmaktadır. Son yapılan araştırmalarda 6469 hadisin çok zayıf ve mevzû olduğu tespit edilmiştir. Eserdeki hadis sayısı hakkında farklı rakamlar verilmekle birlikte son yapılan araştırmalarda 10.010 hadis bulunduğu ortaya konulmuştur. Süyûtî daha sonra 4440 hadis ilâve ederek eserine Ziyâdetü’lCâmi’ adıyla bir zeyl yani ek yazmıştır.
Kenzü’l-ummâl hakkında ne söylenebilir?
Kenzü’l-ummâl Ali el-Müttakî el-Hindî’nin (ö. 975/1567) Süyûtî’ye ait söz konusu iki eseri ile Ziyâdetü’l-Câmi’ adlı zeylindeki rivâyetleri fıkıh konularına göre alfabetik olarak düzenlediği hadis kitabıdır. Eserin tam adı Kenzü’l-ummâl fî süneni’l-akvâl ve’l-ef’âl’dir. Herhangi bir konudaki hadislere topluca ulaşmak isteyenler için kolaylık sağlayan kitapta rumuzlarla hadislerin kaynağı belirtilmiştir. Eserde sened zikredilmemiş sadece sahâbî râvisine yer verilmiştir. Süyûtî’nin değerlendirmeleri ve sıhhat durumuyla ilgili bilgileri kaydedilmiştir. Eserde 46.624 hadis bulunmaktadır. Ali Muttakî el-Hindî daha sonra eserin kullanımında ortaya çıkan bazı güçlükleri gidermek, eseri tekrarlardan kurtarmak amacıyla Müntehabü Kenzi’l-ummâl fî süneni’l-akvâl ve’l-ef’âl’ini kaleme almıştır. Kenzü’l-ummâl ve Müntehabü Kenzi’l-ummâl’in farklı baskıları bulunmaktadır.
Cem’ul-fevâid hakkında ne söylenebilir?
Cem’ul-fevâid, Rûdânî diye tanınan Muhammed b. Muhammed elMağribî’nin (ö. 1094/1683) İbnü’l-Esîr’in Câmiu’l-usûl’ü ile Heysemî’nin Mecma’u’z-zevâid’ine İbn Mâce ve Dârimî’nin es-Sünen’lerini ilâve etmek suretiyle on dört temel hadis kitabındaki hadisleri bir araya getirdiği eserdir. Eserde hadislerin isnadları kaldırılmış, tekrarlar önemli ölçüde ayıklanmıştır. Eserin tam adı Cem’ul-fevâid min Câmi’i’l-usûl ve Mecma’i’z-zevâid’dir. Eserde 10.131 rivâyet bulunmaktadır. Mecma’i’z-zevâid’deki zayıf ve uydurma rivâyetler bu kitapta yer almamıştır. Eser Naim Erdoğan tarafından Büyük Hadis Külliyâtı adıyla Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
Zevâid Kitabı nedir?
Herhangi bir hadis kitabının bir başka hadis eseri veya eserleriyle karşılatırılıp birincisinin ikincisinden fazla olarak ihtiva ettiği hadisleri bir araya getiren eserlere zevâid kitapları denilmektedir. Zevâid türü eserlerde genellikle müsned ve mu’cemler gibi hadis aramanın zor olduğu kitapların zevâidleri tespit edilmektedir. Ancak bazı zevâid müellifleri bunların dışındaki eserlerin zevâidlerini de tespit etmişlerdir.
Zevaid kitapları hakkında ne söylenebilir?
Zevâidler konularına göre tasnif edilmiş eserlerdir. Zevâid müellifleri çalışmalarına esas aldıkları eserlerdeki rivâyetleri hiçbir ayırıma tâbi tutmazlar. Dolayısıyla bu eserlerde merfû, mevkuf ve maktû’ hadisler bulunduğu gibi sahih, hasen, zayıf ve mevzû rivâyetler de yer almaktadır. Zevâid kitaplarının esas aldıkları eserlerde, muteber hadis kaynaklarında pek rastlanmayan birçok garip ve ilgi çekici bilgiler mevcuttur. Ancak zevâid müellifleri genellikle eserlerinde zikrettikleri hadislerin sıhhat durumları ve râvileri hakkında bilgi verdikleri için, zayıf ve mevzû rivâyetler hakkında da bilgi vermektedirler. Zevâide esas olan eserlerin tamamı senedli hadisler ihtiva etmektedir. Zevâid müellifleri senedsiz eserlere rağbet etmemişlerdir.
Zevâdin tespitinde genellikle Kütüb-i sitte esas alınmıştır. Yani zevâidini yaptıkları kitapların Kütübi sitte’de olmayan hadislerini bir araya getirerek bir nevi Kütüb-i site’ye ek ve onları tamamlayıcı nitelikte eserler meydana getirmeyi amaçlamışlardır. Bu tür çalışma VIII. (XIV.) asrın ortalarından başlayarak IX. (XV.) yüzyılın sonuna kadar sürmüştür. Tespit edilebildiği kadarıyla ilk zevâid kitapları Moğoltay b. Kılıç (ö. 762/1361) ve İbnü’lMülakkın (ö. 804/1401) tarafından hicrî sekizinci asırda telif edilmiştir. Zevâid türü eserlerin en tanınmışları Heysemî, Bûsîrî ve İbn Hacer’in eserleridir.
Mecma’u’z- zevâid hakkında ne söylenebilir?
Bu türün en tanınmış eseri Heysemî nisbesiyle tanınan Ali b. Ebî Bekr’in (ö. 807/1404) Mecma’u’z- zevâid ve menba’u’l-fevâid adlı kitabıdır. Heysemî bu eserinde Ahmed b. Hanbel, Ebû Ya’lâ el-Mevsılî ve Bezzâr’ın Müsned’leri ile Taberânî’nin üç Mu’cem’inin Kütüb-i sitte’de bulunmayan hadislerini bir araya getirmiştir. Senedlerde sahâbîler dışındaki râviler zikredilmemiştir. Eser kırk dört kitab, 3642 bab ve 18.776 hadis ihtiva etmektedir. Eserde merfû, mevkuf ve maktû’ rivâyetler yer almaktadır. Heysemî, rivâyetleri sahih-zayıf ayırımı yapmadan kaynaklardan olduğu gibi almıştır. Dolayısıyla eserde sahih, hasen, zayıf hatta mevzû hadisler bulunmaktadır. Ancak Heysemî sahâbî dışındaki râviler hakkında cerh ve ta’dil açısından ayrıntılı bilgi vererek rivâyetlerin sağlamlık derecesini ortaya koymaya çalışmıştır. Rivâyetlerin hangi kaynaktan alındığına da işaret edilmiştir. Heysemî, bazen hadisin tamamını değil bir kısmını vermekte, bazen bir hadisi kitabın birkaç yerinde zikretmektedir. Mecma’u’z- zevâid beş kitabın Kütüb-i sitte’de yer almayan hadisleri bir arada görme kolaylığı sağlamaktadır.
Heysemî’nin bunun dışında, İbn Mâce’nin es-Sünen’i, Hâris b. Ebî Üsâme’nin (ö. 282/896) Müsned’i, Taberânî’nin iki Mu’cem’inde bulunup Kütüb-i sitte’de yer almayan hadisleri bir araya getirdiği üç zevâidi ile İbn Hibbân’ın Sahih’inde bulunup Sahîhayn’da yer almayan 2647 hadisi ihtiva eden Mevâridü’z-zam’ân ilâ zevâidi İbn Hibbân isimli eseri de bulunmaktadır.
İthâfü’l-hıyere hakkında ne söylenebilir?
Bûsîrî nisbesiyle tanınan Mısırlı muhaddis Ahmed b. Ebî Bekir’in (ö. 840/1436) İthâfü’s-sâdeti’l-mehere adıyla da tanınan İthâfü’l-hıyere bi zevâidi’l-mesânîdi’l-aşere isimli kitabında on müsnedin zevâidini yapmıştır. Bunlar, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Müsedded, Humeydî, İbn Ebî Ömer, İshak b. Râhûye, Ahmed b. Meni’, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Hâris b. Ebî Üsâme ve Ebû Ya’lâ el-Mevsılî’nin Müsned’lerinde olup Kütüb-i sitte’de bulunmayan hadisleri bir araya getiren bir eserdir.
Bûsîrî bundan başka, İbn Mâce’nin es-Sünen’inde bulunduğu halde Kütüb-i hamse’de yer almayan hadisleri Misbâhu’z-zücâce fî zevâidi İbn Mâce isimli eserinde bir araya getirmiştir. Fevâidü’l-müntekî li-zevâidi’lBeyhakî isimli eserinde ise Beyhakî’nin es-Sünenü’l-kübrâ’sında olup Kütübi sitte’de bulunmayan hadisleri bir araya getirmiştir.
el-Metâlibü’l-‘âliye hakkında ne söylenebilir?
İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö. 852/1449) el-Metâlibü’l-‘âliye bi- zevâid’ilmesânîdi’s-semâniye isimli eseri de günümüze ulaşan önemli zevâidlerdendir. İbn Hacer bu eserinde Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Müsedded, Humeydî, İbn Ebî Ömer, İshak b. Râhûye, Ahmed b. Meni’, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Hâris b. Ebî Üsâme ve Ebû Ya’lâ el-Mevsılî’nin Müsned’lerinde bulunduğu halde Kütüb-i sitte ile Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde yer almayan 4702 hadisi bir araya getirmiştir. Eser konulara göre tertip edilmiştir. İbn Hacer, hadislerin sıhhat durumu ve senedleri hakkında da bilgiler vermektedir. el-Metâlibü’l-‘âliye’nin esas aldığı eserlerin bir kısmı günümüze gelmemiştir. Bu durum eserin değerini artırmaktadır.
Zevâid türü eserlerin hadisler açısından sağladığı önemli faydalar nelerdir?
Zevâid türü eserlerin hadisler açısından sağladığı önemli faydalar bulunmaktadır. Bunlar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1. Kütüb-i sitte ve diğer muteber hadis kitaplarında bulunmayan ve günümüze ulaşmayan birçok hadisi ihtiva etmek.
2. Farklı kaynaklardaki hadisleri bir araya toplayarak tekrarlarını önlemek.
3. Müsned ve mu’cem türü eserlerdeki hadislerin konularına göre tasnifini yapmak suretiyle istifadelerini artırmak.
4. Müsned ve mu’cem türü eserlerdeki hadislerin sıhhat durumları hakkında bilgi vermek.
5. Ferd, ğarîb ve zayıf olarak bilinen birçok hadislerin kuvvet kazanmasını sağlamak.
6. Zevâidlerde birbirini açıklayıcı ve tamamlayıcı ayrıntılar muhafaza edilerek bazı hadislerdeki kapalılığın giderilmesini sağlamak.
Etraf olarak isimlendirilen eserler hakkında ne söylenebilir?
Hadislerin baş tarafından bir kısmı zikredilmek suretiyle sahâbe adına veya hadis metinlerine göre alfabetik olarak düzenlenen eserler etrâf (??????) diye isimlendirilmektedir. Etrâf türü eserler, hadisin baş tarafından tamamını hatırlatan bir kısmını verip, ardından hadisin bütün senedlerini veya belirli bazı kitaplara bağlı kalarak onlarda geçtiği yerlerini bildiren kitaplardır. Bu eserler genellikle bir çeşit müsned özelliği arzeder. Ancak müsned türü eserlerde bir hadisin tamamı verildiği halde etrâf kitaplarında hadisin sadece baş tarafı zikredilir. Etrâf kitaplarında bir sahâbînin esas alınan kitaplardaki bütün rivâyetleri ve bu rivâyetlerin bütün senedleri bir araya toplanarak eserlerin hangi bölümlerinde geçtiği belirtilir. Bu tür çalışmaların da Sahîhayn ve Kütüb-i sitte merkezli olduğu görülmektedir.
Etraf türü eserler hangileridir?
Bu türün ilk örnekleri olan Halef el-Vâsıtî (ö. 401/1010) ve Ebû Mes’ûd ed-Dımaşkî’nin (ö. 401/1010) Etrâfü’s-Sahîhayn isimli eserleri Buhârî ve Müslim’in Sahih’leriyle ilgilidir. İbnü’l-Kayserânî’nin (ö. 507/1113) Etrâfü’l-Kütübi’s-sitte isimli eseri ise isminden de anlaşıldığı gibi Kütüb-i sitte’ deki hadislerin farklı isnadlarını bir araya getirir.
Bu tür çalışmaların en tanınmışları ise Mizzî nisbesiyle tanınan Yusuf b. Abdurrahman (ö. 742/1341), Abdülganî en-Nablusî (ö. 1143/1730) ve Muhammed Şerif Tokadî’nin (ö. 1312/1897) eserleridir.
Mizzî’nin Tuhfetü’l-eşrâf bi ma’rifeti’l-etrâf isimli eseri Kütüb-i sitte ile Ebû Dâvûd’un el-Merâsîl’ini, Tirmizî’nin Şemâilü’n-nebî adlı eserini, Nesâî’nin ‘Amelü’l-yevm ve’l-leyle’sini ihtiva etmektedir. Sahâbe, tâbiîn ve tebeü’t-tâbiîn’e ait 1391 müsnedde mevcut 19.626 hadis bulunmaktadır.
Abdülğanî en-Nablusî’nin Zehâirü’l-mevârîs fi’d-delâleti ‘alâ mevâzı’i’lhadîs isimli eseri ise Kütüb-i sitte ile el-Muvatta’ı ihtiva etmektedir. Sahâbî adına göre yedi bölüm halinde düzenlenen eserde 12.302 hadis bulunmaktadır.
Buhârî ve Müslim’in eserlerindeki hadisleri kolayca bulabilmek amacıyla telif edilen Muhammed Şerif Tokadî’nin Miftâhu’s-Sahîhayn’ı da tanınmış etraf türü eserlerdendir. Eserde önce Buhârî’nin, sonra da Müslim’in elCâmiu’s-sahîh’lerindeki kavlî hadisler alfabetik olarak dizilmiştir. Buhârî’deki hadisler için İbn Hacer, Aynî ve Kastallânî şerhlerinin cild ve sayfa numaraları; Müslim hadisleri için de Nevevî şerhinin cild ve sayfa numaraları verilmiştir. Mizzî, Abdülganî en-Nablusî ve Tokadî’nin söz konusu eserleri yayımlanmıştır.
Sözü edilen etrâf kitapları genellikle ilk râvisi olan sahâbe adına göre alfabetik olarak düzenlenen eserlerdir. Senedleri alınmaksızın hadislerin baş tarafından birkaç kelimeyi almak, sonra da bu metinleri alfabetik sıraya koymak suretiyle yapılan çalışmalar da etrâf olarak kabul edilmektedir. Yukarıda zikredilen Süyûtî’nin Cem’u’l-cevâmi’ ve el-Câmiu’s-sagîr adlı eserleri, Kudâî’nin (ö. 454/1062) Müsnedü’ş-şihâb’ı ile halk dilinde yaygın olan hadislerin toplandığı Sehâvî’nin (ö. 902/1497) el-Makâsıdü’l-hasene’si hadislerin baş kısmını değil tamamını vermiş olmalarına rağmen hadis arama ve kaynağını tespit etmede kolaylık sağladıklarından bu türün örnekleri olarak kabul edilebilirler.
Etraf kitaplarının, hadisler açısından sağladığı faydalar nelerdir?
Bugün hadislerin kaynaklarını bulmayı kolaylaştıran mu’cem (concordance) ve hadis CD’lerinin henüz ortaya çıkmadığı dönemlerde bu hizmeti etrâf kitapları karşılamaktaydı. Etrâf kitaplarının hadisler açısından sağladığı faydalar sadece bundan ibaret değildir. Etrâf kitaplarının sağladığı faydalar aşağıdaki şekilde özetlenebilir:
1. Etrâf kitaplarında bir hadisin birçok eserdeki senedlerinin bir araya getirilmesi, hadisin sağlamlık derecesinin artırarak kuvvet kazanmasını sağlar.
2. Bazı senedlerde “Süfyân” gibi ayırıcı bir vasıf kullanılmadan yer alan râvilerin zikredilen diğer senedler sayesinde kim olduğu tespit edilir.
3. Etrâf kitapları hadislerin, hangi hadis kitaplarının neresinde olduğunun kolaylıkla tespit edilmesini sağlar.
Tahric çalışması nedir?
Tahric (???????) hadis ilminde iki farklı anlamda kullanılmıştır. Birincisi rivâyet dönemi olarak kabul edilen ilk dört asırda, “bir kimsenin bir hadisi, sözlü veya yazılı olarak ilk kaynaklarından alıp senediyle birlikte eserine alması” anlamına gelir. İkincisi ise sonraki dönemlerde, “bir hadisin veya bir kitaptaki hadislerin temel hadis kaynaklarındaki yerlerini tespit ederek değişik açılardan tenkidini ve değerlendirmesini yapmak” mânâsında kullanımıdır.
Tahric çalışmaları ile de genellikle hadis ilminin dışındaki diğer ilim dallarına ait kitaplarda mevcut hadislerin temel hadis kaynaklarındaki yerlerine işaret eden kitaplar kastedilmektedir. Bu tür çalışmalar çoğunlukla IX. (XV.) asırdan sonra yapılmıştır. Tahric çalışmalarıyla fıkıh, akaid, tasavvuf gibi İslâm ilimleriyle ilgili yazılan eserlerdeki hadislerin temel hadis kaynaklarındaki yerleri tespit edilmiş ve özellikle sıhhatleri açısından değerlendirmeleri yapılmıştır.
Tahric çalışmalarının örnekleri nelerdir?
Cemâleddin ez-Zeylaî (ö. 762/1360), Zeynüddin el-Irâkî (ö. 806/1404) ve İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö. 852/1449) tahric çalışmaları en tanınmış olanlardır:
Zeylaî’nin Nasbu’r-râye fî ehâdîsi’l-Hidâye adlı eseri, Hanefî mezhebinin en tanınmış metinlerinden biri olan Burhâneddin el-Merginânî’nin (ö. 593/1197) el-Hidâye’si üzerine yapılan bir tahric çalışmasıdır. Bazı âlimlerin el-Hidâye’de zayıf hadislerin delil olarak kullanıldığını iddia etmeleri üzerine eserdeki hadislerin tahrici için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Zeylaî’nin söz konusu eseri bunların en önemlisidir. Eserde, el-Hidâye’nin tertibi esas alınarak her konuyla ilgili hadislerin kaynakları zikredilmiş ve sıhhat durumları hakkında bilgiler verilmiştir. Kaynağı bulunamayan hadisler de ayrıca zikredilmiştir.
Bir diğer tanınmış tahric eseri İmam Gazzâlî’nin İhyâü ulûmi’d-dîn adlı eseri üzerine Zeynüddin el-Irâkî’nin çalışmasıdır. Irâkî bu çalışmasında Gazzâlî’nin söz konusu eserinde çok sayıda zayıf ve uydurma hadis bulunduğunu ileri sürmüştür. Bunun üzerine Zeynüddin el-Irâkî ilk defa İhyâü ulûmi’d-dîn’de bulunan hadislerin tahricini yapmaya başlamıştır. Irâkî İhyâ’daki hadislerin tahrici için büyük, orta ve küçük hacimde olmak üzere üç eser kaleme almıştır. Bunlardan en küçüğü el-Muğnî diye tanınmaktadır. Tam adı el-Muğnî an hamli’l-esfâr fi’l-esfâr fî tahrîci mâ fi’l-ihyâ’i mine’lahbâr olan bu eser günümüze ulaşmıştır. Irâkî, tahricini yaptığı hadisin baş tarafından bir bölümü onu rivâyet eden sahâbî râvisiyle zikretmekte, yer aldığı temel hadis kaynaklarını vermekte ve hadisin sıhhat durumunu ifade etmektedir. Irâkî İhyâ hadislerinden 271 rivâyetin isnadını bulamadığını dolayısıyla bunların mevzû olduğunu belirtmiştir.
İbn Hacer el-Askalânî de çok sayıda klasik eser üzerinde tahric çalışması yapmıştır. Nevevî’nin el-Ezkâr’ı ve Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı gibi alanlarıyla ilgili temel kitapların hadislerinin tahriciyle de tanınmaktadır. Onun en çok bilinen tahric çalışması ise Telhîsu’l-habîr fî tahrîci ehâdîsi’rRâfiiyyi’l-kebîr adlı eseridir. Bu çalışmada, İmâm Gazzâlî’nin el-Vecîz adlı fıkıh kitabına Abdülkerim b. Muhammed er-Râfiî tarafından yazılan eşŞerhu’l-kebîr isimli şerhindeki hadislerin tahrici yapılmaktadır.
Ahmet Yıldırm’ın Tasavvufun Temel Öğretilerinin Hadislerdeki Dayanakları (2000 Ankara) ile Muhittin Uysal’ın Tasavvuf Kültüürnde Hadis (2001 Konya) adlı çalışmaları da tasavvuf eserlerindeki hadislerin tahricini yapan Türkçe eserlerdir.
Son dönemde tahric yöntemlerini konu edinen müstakil çalışmalar da yapılmıştır. Arapça olarak, Mahmûd et-Tahhân’ın Usûlü’t-tahrîc ve dirâseti’l-esânîd’i (1403/1983 Riyad), Muhammed Mahmud Bekkâr’ın İlmu tahrîci’l-hadîs’i (1417/1996 Riyad) ve Abdulmevcûd Muhammed Abdullatif’in Keşfu’l-lisâm an esrâri tahrîci hadîsi seyyidi’l-enâm’ı (1984 Kahire) bunlardan bir kısmıdır.
Tahric yöntemi konusunda Türkçe bir çalışma, Salahattin Polat, Habil Nazlıgül ve Süleyman Doğanay tarafından müştereken hazırlanmış olan Hadis Araştırma ve Tenkit Klavuzu (İstanbul-2008) isimli kitaptır.
Belirli konularla ilgili çalışmalar hakkında ne söylenebilir?
İlk dönemlerde “kitâbü’l-îmân”, “kitâbü’l-ilm”, “kitâbü’z-zühd ve’r-rekâik” gibi belirli konularla ilgili müstakil hadis kitapları telif edildiğini önceki ünitelerde görmüştük. Bu ilmî gelenek İslâm tarihi boyunca devam etmiştir. V. ve VI. asırlardan sonra da özellikle ahlâk, fedâil, terğîb ve terhîb konuları, halk dilinde hadis diye dolaşan sözler ve uydurma hadislerle ilgili hacimli müstakil eserler telif edilmiştir. Bu eserler temel hadis kaynaklarını esas alan ve kendi dönemlerinin ihtiyaçlarını dikkate alarak yazılan kitaplardır. Bunlar arasında Münzirî’nin (ö. 656/1258) et-Terğîb ve’t-terhîb’i ile Nevevî’nin Riyâzü’s-sâlihîn’i özellikle ahlâkî eğitim amacıyla vaazlarda en çok istifade edilen eserlerdir.
et-Terğîb ve’t-terhîb hakkında ne söylenebilir?
Terğîb iyiliğe teşvik, terhîb ise kötülükten sakındırmak demektir. Münzirî et-Terğîb ve’t-terhîb isimli eserinde iyiliğe teşvik eden kötülüklerden sakındıran hadisleri bir araya getirmiştir. Müellif her konunun, terğîb ve terhîb (teşvik ve uyarı) yönlerini dile getiren hadisleri iki grupta toplamak suretiyle önce terğîb sonra terhîbi ilgilendiren hadisleri vermiştir. Eserde bulunan hadisler Muvatta, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i, Kütüb-i sitte, Taberânî’nin üç Mu’cem’i, Ebû Ya’lâ’nın Müsned’i, Bezzâr’ın Müsned’i, İbn Huzeyme’nin Sahîh’i, İbn Ebi’d-Dünya’nın kitapları, İbn Hibbân’ın Sahîh’i, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek’i, Beyhakî’nin Şuabu’l-imân’ı ve Kitâbü’z-zühd’ü ve Ebu’l-Kâsım el-Isbahânî’nin et-Terğîb ve’t-terhîb’inden derlenmiştir.
Eserde sahâbî râvisi verilen hadislerden sonra, onların temel hadis kaynaklarında bulunduğu yerler müellif ismi verilerek belirtilir. Müellif sahih, hasen ve güvenilebilecek zayıflıktaki rivâyetleri “an” harfiyle göstermekle yetinmiş, ayrıca hadisin sağlamlık derecesini belirtmemiştir. Sadece sahih hadisleri toplayan kaynaklardan alınan hadislerin de sıhhatıyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Bunların dışındaki kaynaklardan alınan hadislerin sıhhat durumlarına işaret edilmiştir. Hadisin “ruviye” lafzıyla rivâyet edilmesi ve sonunda herhangi bir açıklamanın yapılmamış olması hadisin mevzû, çok zayıf veya zayıf olduğuna işaret eder. Eser mükerrerleriyle birlikte 5472 hadis ihtiva etmektedir. Eser Ahmet Muhtar Büyükçınar, Ahmet Arpa, Durak Pusmaz ve Abdullah Yücel’den oluşan bir heyet tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir.
Riyâzü’s-sâlihîn hakkında ne söylenebilir?
Tam adı Riyâzü’s-sâlihîn min hadîsi seyyidi’l-mürselîn olan eserde 1900 civarında hadis bulunmaktadır. Nevevî, bu kitabıyla âyet ve hadisleri esas alarak fert, aile ve toplum planında uyulması gereken prensipleri ortya koymayı amaçlamıştır. Riyâzü’s-sâlihîn’deki hadislerin büyük çoğunluğu Kütüb-i sitte’den alınmıştır. Bunların dışındaki hadisler Mâlik’in Muvatta’ı, Humeydî’nin el-Cem’ beyne’s-Sahîhayn’ı, Ahmed b. Hanbel’in Müsned’i, Hâkim en-Nîsâbûrî’nin el-Müstedrek’i, Dârimî ile Dârekutnî’nin Sünen’lerinden alınmıştır. Kitapta hadis metinleri kaynaklarda geçtiği gibi nakledilmiştir. Her hadisin sonunda kaynağı verilmiştir. Eser yazıldığı günden itibaren İslâm dünyasında genel kabul görmüş, özellikle ilim adamlarının, talebelerin, vaiz ve hatiplerin el kitabı olmuştur. Eserin Türkçe’de faklı tercümeleri bulunmaktadır. Mehmet Yaşar Kandemir, İsmail Lütfi Çakan ve Raşit Küçük tarafından en son yapılan tercüme aynı zamanda şerhini de ihtiva etmektedir.
el-Makâsıdü’l-hasene hakkında ne söylenebilir?
Tam adı el-Makâsıdü’l-hasene fî beyâni kesîrin mine’l-ehâdîsi’l-müştehire ale’l-elsine’dir. Sahih, zayıf, hatta mevzû olmakla beraber halk arasında meşhur olan haberlerin bir araya getirilerek derlendiği en önemli kaynaklardan biridir. Eserde halk arasında hadis diye meşhur olan 1356 söz alfabetik olarak incelenmektedir. Eserde her rivâyet, baş taraftaki sıra rakamını takip eden “hadis” kelimesiyle başlamaktadır. Rivâyetin baş tarafından kısa bir bölüm alınmakta, metnin peşinden kaynakları zikredilmekte ve haberin durumu ile ilgili açıklamalar yapılmaktadır. Zikredilen sözlerin senedine veya aslına ulaşılmışsa geçtiği kaynaklara işaret edilmektedir. Sıhhat derecesi açıklanmakta, âlimlerin bu söz hakkındaki söyledikleri zikredilmektedir. Zikredilen sözün senedi hiçbir hadis kitabında da bulunmamışsa, bu duruma işaret etmek üzere “lâ asle leh (? ??? ??) : aslı yoktur” ifadesiyle işaret edilmektedir. Alfabetik olarak sıralanan yaygın rivayetler, herhangi bir açıklama yapılmadan eserin sonunda ayrıca konularına göre de sınıflandırılmıştır. el-Mekâsıd, Sehâvî’nin talebesi İbnü’dDeyba’ (ö. 944/1537) tarafından Temyîzü’t-tayyib mine’l-habîs fimâ yedûru alâ elsineti’n-nâs mine’l-hadîs adlı kitabında ihtisar edilmiştir.
Keşfu’l-hafâ hakkında ne söylenebilir?
Aclûnî’nin tam adı Keşfu’l-hafâ ve muzîlu’l-ilbâs amme’ş-tehere mine’lehâdîs alâ elsineti’n-nâs olan kitabı, halk arasında hadis diye dolaşan sözlerin hadis olup olmadığını ortaya koymak amacıyla yazılmış en hacimli eserdir. Sıra sayısını ifade eden rakamlardan sonra yaygın sözler, parantez içinde, alfabetik olarak, senedsiz bir şekilde, sadece sahâbî ve hadisi yer aldığı kitabın müellif isim zikredilerek sıralanmaktadır. Eserin son kısmında el-Mekâsıd’da olduğu gibi incelenen sözlerin konularına göre bir fihristi bulunmaktadır. Eser temelde el-Mekâsıdü’l-hasene’ye dayanmaktadır. Ancak ondaki uzun sened nakillerini kısaltılmış, hadisi kitabına alan müellif ve sahâbî râvisine işaret etmekle yetinmiştir. Ayrıca konuyla ilgili kendisinden önceki kaynaklardan da ilâveler de bulunmuş ve hangi eserlerden alındığını ifade etmiştir. Genel olarak zikredilen sözlerin sıhhatiyle ilgili âlimlerin görüşleri kaydedilmiş ve değerlendirmeler yapılmıştır. Eserde 3281 meşhur söz incelenmektedir. Müellif, sözün hadis olmadığını “leyse bi hadîs: Bu hadis değildir” ifadesiyle belirtir. “Sahâbî sözüdür”, “âlimlerden birinin sözüdür” veya “hikmetli sözdür” gibi ifadelerle sözün kaynağını tesbite çalışır. Aclûnî eserinde bazı âlimlerin mevzû kabul ettiği rivâyetleri savunduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir.
İlk dönem hadis kaynaklarında yer alan mevzû hadisleri müstakil eserlerde bir araya getiren çalışmalar da yapılmıştır. Bu çalışmalar mevzû yani uydurma hadisleri konu edinen onuncu ünitede incelenecektir.
Muvatta şerhleri hakkında ne söylenebilir?
Özgün şekliyle günümüze ulaşan ilk hadis kitaplarından olan Muvatta üzerine üçüncü asırdan itibaren şerh yapılmaya başlanmıştır. Bunlar arasında hicrî beşinci asırda İbn Abdilberr’in (ö. 463/1071) et-Temhîd limâ fi’lMuvatta mine’l-meânî ve’l-esânîd, et-Takassî li-hadîsi’l-Muvatta ve Şuyûhi’lİmâm Mâlik ve el-İstizkâr isimli üç eseri el-Muvatta hakkında günümüze ulaşan önemli şerhlerdendir. Ebu’l-Velîd el-Bâcî’nin el-Müntekâ’sı, Süyûtî’nin (ö. 911/1505) Tenvîrü’l-hevâlik’i ve Zürkânî’nin (ö. 1222/1710) Şerhu’l-Muvatta’ı ise Muvatta şerhleri arasında yaygın olarak kullanılanlardır.
Ebu’l-Velîd el-Bâcî önce kaleme aldığı el-İstifâ adındaki eserini ihtisar etmiş, fıkhî meselelerin Muvatta’daki delillerine işaret edecek şekle getirmiştir. Böyle bir seçim yapıldığı için de esere el-Müntekâ adını vermiştir. Eser Malikî mezhebine göre yazılmış, ahkâm yönü ağırlıklı bir şerhtir.
Süyûtî’nin Tenvîrü’l-hevâlik’i önceki Mâlikî âlimlerin görüşlerini zikretmek suretiyle hadisleri açıklayan bir şerhtir. Eserin sonunda Muvatta râvileri ile ilgili Süyûtî’nin kaleme aldığı İs’afu’l-mubatta’ bi ricâli’lMuvatta’ adlı eseri bulunmaktadır.
Zürkânî Şerhu’l-Muvatta’da hadislerin rivâyet faklarını göstermekte, mezheplerin hadisle ilgili görüşlerine işaret etmekte ve Mâlikî anlayışa göre tercihlerde bulunmaktadır.
Buhârî şerhleri hakkında ne söylenebilir?
Buhârî’nin el-Câmiu’s-sahîh’i üzerine hadis kitapları arasında en çok şerh yazılan eserdir. Hattâbî’nin A’lâmü’l-hadîs fî şerhi Sahîhi’l-Buhârî isimli kitabı Buhârî’nin el-Câmiu’s-sahîh’inin ilk şerhidir.
Buhârî şerhleri arasında İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö. 852/1449) Fethu’lBârî bi şerhi Sahîhi’l-Buhârî’si, Bedrüddin Aynî’nin (ö. 855/1451) Umdetü’l-kârî fî şerhi Sahîhi’l-Buhârî’si ve Kastallânî’nin (ö. 923/1517) İrşâdü’s-sârî li-şerhi Sahîhi’l-Buhârî’si en tanınmış olanlarıdır.
İbn Hacer Sahîh’in şerhine başlamadan önce Hedyü’s-sârî mukaddimetü Fethi’l-Bârî ismiyle müstakil olarak büyük bir cilt hacminde mukaddime yazmıştır. İbn Hacer söz konusu mukaddimede Buhârî’nin eserini yazma sebebi, hadisleri takti’ ve ihtisar etmesi, muallak hadis ve nakli, mühmel isimlerin ortaya çıkarılması, eleştirilen râvilerin incelenmesi, Buhârî’ye yöneltilen eleştirilere verilen cevaplar, hadislerin sayısı gibi el-Câmiu’ssahîh’le ilgili hemen hemen bütün tartışılan konuları ele almaktadır. Fethu’lbârî’ isimli şerhinde de, bâb başlığı ile hadis arasındaki münâsebeti, sened ve metinle ilgili hususları, müşkil lafızları, hadisten çıkarılacak fıkhî hükümleri, ahlakî öğütleri açıklamaktadır. Ayrıca hadis usûlü ile ilgili kaidelere işaret etmektedir. İbn Hacer, kendinden önceki kitaplardan yararlanmış, Buhârî’nin kaynakları hakkında önemli bilgiler vermiştir.
Umdetü’l-kârî isimli Buhârî şerhinin müellifi Aynî, eserini yazarken İbn Hacer’in talebesi Burhan b. Hıdır vasıtasıyla Fethu’l-bârî’den yararlanmıştır. Ondan nakillerde bulunmuş, yer yer de İbn Hacer’i eleştirmiştir. Eser, Hanefî mezhebi görüşlerine göre yazılmış bir şerhtir. Umdetü’l-kârî’de hadisler hemen bütün yönleriyle açıklanmaya çalışılmış, yararlanmayı kolaylaştırmak amacıyla ayrı alt başlıklar konulmuştur. Şerhte hadisle ilgili genellikle atılan alt başlıklar şunlardır: Hadisin bâb başlığıyla ilgisi, yer aldığı diğer kaynaklar, farklı rivâyetleri, râviler hakkında bilgi, senedle ilgili hususlar, sebeb-i vurûd hakkında bilgi, hadislerdeki gramer ve belâğatla ilgili açıklamalar, hadisle ilgili muhtemel sorular ve cevapları, hadisten çıkarılan hükümler. Bu özellikleriyle Umdetü’l-kârî şerhler arasında yorum bakımından en genişi, âlimlerin görüşlerine en çok yer vereni olarak kabul edilmektedir.
Kastallânî’nin İrşâdü’s-sârî isimli şerhinde başlangıçta İbn Hacer’in Hedyü’s-sârî isimli mukaddimesi özetlenmektedir. Daha sonra ehl-i hadisin fazileti, hadis tarihi, hadis usûlü ile ilgili giriş niteliğinde bilgiler verilmektedir. Şerhte önceki kaynaklardan istifade edilmiş, hadislerin rivâyet farklılıkları verilmiş, hadislerde geçen kelimelerin okunuşları tespit edilmiş, gerektiğinde açıklamalar farklı yerlerde tekrar edilmiştir. Kastallânî’nin İrşâdü’s-sârî’si Sahîh’in nüsha ve rivayet farklılıklarına ait bilgiler ihtiva etmesi açısından diğer şerhlerden üstündür. Çünkü Buhârî’nin Sahih’inin rivayet farklarını gösteren Yûnînî (ö. 701/1302) nüshasını esas almıştır.
Müslim şerhleri hakkında ne söylenebilir?
Bilindiği kadarıyla Müslim’in el-Câmiu’s-sahîh’iyle ilgili ilk şerh Mâzerî’nin (ö. 536/1141) el-Mu’lim bi fevâidi Müslim isimli eseridir. Kâdî İyâz’ın (ö. 544/1149) İkmâlü’l-Mu’lim bi fevâidi Müslim’i, Nevevî’nin el-Minhâc fî şerhi Sahîhi Müslim b. Haccâc’ı, Muhammed b. Hilfe b. Ömer el-Übbî’nin (ö. 827/1424) İkmâlü İkmâli’l-Mu’lim’i en tanınmış şerhlerdir.
Bunlar arasında Nevevî’nin el-Minhâc’ı en muteber kabul edilenidir. Kendisi Şafiî mezhebine mensup olan Nevevî şerhinde Mâlikî mezhebine mensup Kâdî İyâz’ın İkmâlü’l-Mu’lim’inden istifade etmiştir. Ancak mezhep görüşlerinin ayrıldığı konularda kendi mezhep görüşünü vermeyi ihmal etmemiştir. Şerhte râviler hakkında bilgi verilmiş, metinlerde bulunan garîb kelimeler açıklanmış, birbirine zıt gibi görünen hadisler hakkında gerekli açıklamalar yapılmıştır. Nevevî’nin şerhinin temel özelliklerinden biri de Müslim’in el-Câmiu’s-sahîh’ine bab başlıkları koymuş olmasıdır.
Ebû Dâvûd şerhleri hakkında ne söylenebilir?
Hattâbî’nin Ebû Dâvûd’un es-Sünen’i üzerine yaptığı Meâlimü’s-Sünen isimli kitabı ilk hadis şerhi olarak kabul edilir. Çok kısa bir şerhtir. Şerhte her hadis geniş bir şekilde ele alınmaz. Her alt başlıkta (bâb) ihtiyaç duyulan kelime veya ifadeler kısa kısa açıklanır. Yaptığı açıklamalarda belirli bir mezhebin görüşünün takip edilmemesi eserin temel özelliklerindendir. Kendisinden sonra yazılan şerhlerin en önemli kaynaklarından biridir.
Ebû Dâvûd’un es-Sünen’i hakkındaki en önemli şerhler son dönemde Hindistan’lı iki âlim tarafından yapılmıştır. Bunlardan biri Azimâbâdî’nin (ö. 1857/1911) Avnü’l-ma’bûd’u diğeri ise Sehârenfûrî’nin (ö. 1346/1927) Bezlü’l-mechûd fî halli Ebî Dâvûd adlı eseridir. Her iki şerhde es-Sünen’de yer alan hadisler isnad ve metin açısından ele alınmış, hadislerden çıkabilecek hükümler sıralanmıştır.
Tirmizi şerhleri hakkında ne söylenebilir?
Tirmizî’nin el-Câmiu’s-sahih’i hakkında yapılan şerhler arasında Ebû Bekir İbnü’l-Arabî’nin (ö.543/1148) Ârizatü’l-ahvezî’si ve Mübârekfûrî’nin (ö.1934) Tuhfetü’l-ahvezî bi-şerhi Câmi’i’t-Tirmizî’si en tanınmış olanlarıdır. Her iki şerhde de Tirmizî’nin el-Câmiu’s-sahih’indeki hadislerin râvileri hakkında bilgi verilmiş, sened ve metinle ilgili gerekli açıklamalar yapılmıştır.
Nesâî ve İbn Mâce şerhleri hakkında ne söylenebilir?
Nesâî’nin tespit edilen ilk şerhi Ali b. Abdillah b. Halef el-Ensârî’ye (ö. 567/1171) aittir. Nesâî’nin en tanınmış şerhi ise Süyûtî’nin Zehru’r-rubâ ale’l-Müctebâ isimli eseridir.
İbn Mâce’nin tespit edilen ilk şerhi hicrî sekizinci asır âlimlerinden Moğoltay b. Kılıç’a (ö. 762/1361) aittir. İbn Mâce’nin en tanınmış şerhi ise Süyûtî’nin Misbâhu’z-zücâce alâ Sünen’i İbn Mâce isimli eseridir.
Garîbü’lhadis türü kitap nedir?
Hadis metinlerinde yer alan ve az kullanılması dolayısıyle anlaşılması güç olan kelimeler ve bunları konu edinen garîbü’lhadis türü kitaplar da hadislerin anlaşılmasına yönelik olmaları sebebiyle şerh türü eserler arasında sayılabilir.
Râviler hakkında yazılmış eserlerle ilgili ne söylenebilir?
Kütüb-i sitte’nin yaklaşık hicrî beşinci asrın sonlarından itibaren otoritelerinin pekişmesinin bir diğer sonucu ise bu dönemden itibaren yazılan râvilerle ilgili kitapların önemli ölçüde Kütüb-i sitte merkezli olmasıdır. Kütüb-i sitte’de adı geçen râvilerin hemen hepsini ihtiva eden ilk çalışma Cemmâilî nisbesiyle tanınan Abdülganî b. Abdilvâhid el-Makdisî (ö. 600/1203) tarafından telif edilmiştir. O, el-Kemâl fî esmâi’r-ricâl isimli eserini bu amaçla telif etmiştir. el-Kemâl kendisinden sonraki Kütüb-i sitte râvileriyle ilgili eserlerin temeli olmuş, onu esas alan birçok çalışma yapılmıştır. Bunların en önemlilerinden biri Mizzî’nin (ö. 742/1341) Tehzîbü’l-Kemâl fî esmâi’r-ricâl isimli eseridir. Tehzîbü’l-Kemâl üzerine yapılan en geniş ve önemli çalışma ise İbn Hacer el-Askalânî’nin (ö. 852/1448) Tehzîbü’t-Tehzîb’i olarak kabul edilir. Bu dönemde zayıf râviler hakkında da eserler kaleme alınmıştır. Bunlar arasında Zehebî’nin Mîzânü’li’tidâl ve onun hem muhtasarı hem de tamamlayıcısı mahiyetindeki İbn Hacer’in Lisânü’l-Mîzân’ı en önemlileridir.
Kütüb-i sitte râvileri hakkında bunların dışında başka çalışmalar da yapılmıştır. Kütüb-i sitte râvileri hakkında yapılan söz konusu çalışmalar râvi ile ilgili ünitede detaylarıyla ele alınmaktadır.
-
2024-2025 Öğretim Yılı Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sonuçları Açıklandı!
date_range 7 Gün önce comment 0 visibility 157
-
2024-2025 Güz Dönemi Ara (Vize) Sınavı Sınav Bilgilendirmesi
date_range 6 Aralık 2024 Cuma comment 2 visibility 360
-
2024-2025 Güz Dönemi Dönem Sonu (Final) Sınavı İçin Sınav Merkezi Tercihi
date_range 2 Aralık 2024 Pazartesi comment 1 visibility 982
-
2024-2025 Güz Ara Sınavı Giriş Belgeleri Yayımlandı!
date_range 29 Kasım 2024 Cuma comment 0 visibility 1314
-
AÖF Sınavları İçin Ders Çalışma Taktikleri Nelerdir?
date_range 14 Kasım 2024 Perşembe comment 11 visibility 20191
-
Başarı notu nedir, nasıl hesaplanıyor? Görüntüleme : 25851
-
Bütünleme sınavı neden yapılmamaktadır? Görüntüleme : 14706
-
Harf notlarının anlamları nedir? Görüntüleme : 12652
-
Akademik durum neyi ifade ediyor? Görüntüleme : 12646
-
Akademik yetersizlik uyarısı ne anlama gelmektedir? Görüntüleme : 10587