Görüşme Teknikleri Dersi 7. Ünite Özet

Özel Durumlarda Görüşme

Giriş

Görüşme becerileri ve süreci ile ilgili bu üniteye kadar ele alınanlar çoğunlukla standart görüşmelerden elde edilen bilgilere dayanmaktaydı. İdeal olarak 45-60 dakika süren, oturumlar arasında yaklaşık bir hafta olan, uygun bir görüşme odasında sürdürülen, 8-12 oturumluk süreyi kapsayan, yetişkinlerle yapılan görüşmeler “standart görüşme” olarak adlandırılabilir. Bunun dışında kalan ve “özel durum” olarak adlandırılan görüşme biçimleri de vardır ve bunlar; çocuklar ve ergenlerle görüşme, yaşlı bireylerle görüşme, iletişimsel azınlıklarla görüşme, ruhsal sorunu olan bireylerle görüşme, isteksiz/gönülsüz başvuranlarla görüşme olarak gruplanabilir.

Çocuklar ve Ergenlerle Görüşme

Gelişim sürecinde 0-2 yaş arası “bebek” olarak adlandırılırken; 2-12 yaş arası “çocuk”, 13-18 yaş arası “ergen” olarak adlandırılabilir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Konvansiyonu’na göre 18 yaşındaki bireyler de çocuk olarak sayılır.

Çocuklarla Görüşme Nedenleri: Çocuklarla görüşme nedenleri çeşitlilik gösterebilir. Genetik, ekonomik, kültürel, sosyal, ailesel, eğitimsel, sağlık ve bakımla ilgili birçok etmen ayrı ayrı ya da bir arada görüşme nedeni oluşturabilir.

Çocuklarla Görüşmede Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar: Çocuklarla görüşmede dikkat edilmesi gereken en önemli hususlardan biri çocuklarla görüşmenin yasal bir dayanağı olduğu ve her çocuğun kendini ifade etme hakkına sahip olduğudur. Bir diğer nokta da; çocuklarla görüşmenin çoğunlukla ailelerle görüşmeyi de kapsamasıdır. Bunun nedenlerinin de ortak noktası; genel olarak aileyi bilinçlendirmek olarak özetlenebilir. Çocuklarla kurulan iletişimin çocuğun düzeyine uygun olması gerekliliği, dikkat edilmesi gereken hususlardan üçüncüsü olarak sayılabilir. Bir diğer önemli nokta; çocukların duygu ve düşüncelerini aktarırken yetişkinlerden farklılık gösterdiğinin farkında olmaktır. Çocuklarla görüşmede dikkat edilmesi gereken noktalardan sonuncusu da; çocuklarla gerçekleştirilen görüşmelerde sürenin doğru kullanılması gerekliliğidir.

Birleşmiş Milletler kararlarına göre 18 yaşın altındaki her birey çocuk olarak adlandırılsa da; gelişimsel olarak farklılık gösterdikleri için 13-18 yaş arasındaki bireyler “ergen” olarak adlandırılmıştır.

Ergenlerle Görüşme Nedenleri: Ergenlerle görüşme gereğinin pek çok önemli nedeni olabilmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Konvansiyonu kararları doğrultusunda ergenlerle görüşmenin nedenlerinden biri yasal dayanaktır. Bunun dışında, eğitimsel, duygusal, davranışsal, ruhsal, sağlık ve toplumsal nedenlerle ergenlerle görüşme yapılabilir.

Ergenlerle Görüşmede Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar: Gelişim sürecinde bir geçiş dönemi olduğundan tam olarak ne yetişkin ne de çocuk olarak ele alınabilen ergenler, bireyselleşme çabası içerisinde uyumsuzluk ve asilik gösterebilirler. Bu nedenle; görüşmecinin bu alanda yeterli farkındalığa sahip olması çok önemlidir. Ergeni çocuktan ayırarak ona yetişkin gibi davranmak, onun birey olduğunun farkında olunduğunu hissettirmek ve görüşme esnasında güven duygusu vermek ergenlerle görüşmede dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan bazılarıdır.

Yaşlı Bireylerle Görüşme

Tıptaki gelişmelerle hastalıkların tedavisinin daha başarılı olması ve bunun yol açtığı ortalama yaşam süresinin uzaması, çocuk doğum oranlarındaki azalma ve kendine bakma bilincinin artması yaşlı nüfusunun artmasının nedenleri olarak sıralanabilir. Doğrudan yaşlıları konu alan bilimsel disiplin, yaşlılık bilimi anlamına gelen “gerontoloji”; yaşlılık tıbbı ya da yaşlılık hekimliği ise “geriatri” olarak bilinmektedir. Gerontolojideki tarihsel algının değişimine kısaca baktığımızda; 1980’lere kadar yaşlılığın bir gerileme ve kayıp dönemi olarak algılandığını görmekteyiz. Buna paralel olarak da yaşlanmayı durdurma ya da yaşlanmamaya (anti-aging) yönelik bir anlayış gelişmiştir. Ancak 1980’lerden sonra yaşlılık bir gerileme ya da kayıp değil; üretkenliğin ve sağlığın devam ettiği bir gelişimsel aşama olarak ele alınmaya başlamış, bunun sonucunda ise; önce sağlıklıyaşlanma (healthy-aging) ve son olarak başarılı-yaşlanma (successful-aging) anlayışı oluşmuştur. Denilebilir ki; son 30 yılda yaşlılara ilişkin anlayış köklü bir değişim göstermiştir. Bu değişimin dayanak noktası insanların yaşlanmaması değil; sağlıklı ve başarılı bir yaşlılık geçirmesi anlayışıdır. İnsanlarda sağlıklı ya da başarılı yaşlanmayı sağlamak için pek çok destek sağlanmaktadır. Bunlardan biri de yaşlıya götürülen sosyal hizmettir.

Yaşlı Bireylerle Görüşmede Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar: Yaşlılarla görüşmede görüşmeci; gönüllü, titiz ve dikkatli olmalıdır. Bu görüşmelerde dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri; yaşlı bireylerin sıklıkla hissettiği psikolojik sorunlardır. Yalnızlık, yaşlı bireylerin sıklıkla hissettiği bir duygu olduğu için görüşme seyrini etkileyebilecek davranışlar sergilemelerine neden olabilir. Psikolojik sorunların yanı sıra; sağlık sorunları da yaşlılarda sık rastlanan durumlardan biridir. Görüşmecinin bu konuda bilinçli olması gereklidir. Görüşme sürecini etkileyen önemli noktalardan biri de; yaşlı bireylerde sıklıkla görülen unutkanlıktır. Bu nedenle görüşmecinin görüşmeyi yaşlının unutma ritmine göre şekillendirmesi gerekir. Yaşlı bireylerin kendilerinden genç olanlara “evladım” gibi hitaplarla seslenmesi profesyonellikten uzak olarak değerlendirilmemelidir. Yaşlı bireylerle yapılan görüşmelerde uzmanlık gerektirecek durumlarla karşılaşılmasından dolayı; görüşmecinin diğer uzmanlarla iletişim halinde olması yaşlı bireylerle görüşmede dikkat edilmesi gereken noktalardan bir diğeridir.

İletişimsel Azınlıklarla Görüşme

İletişimsel azınlık terimi “özel iletişim gereksinimli bireyler” anlamında kullanılmaktadır. Bu da iletişim kurulabilmesi için herhangi bir nedenle olağan iletişim modunun dışında becerilerin kullanılmasının gerekli olduğu birey ya da gruplar olarak açıklanabilir. Bu kategoride yer alan gruplar farklı bir kültürün bireyleri, farklı bir dil kullananlar, bazı engelli bireyler ve nörolojik bozukluğa bağlı iletişim sorunu olanlar olarak değerlendirilebilir.

Farklı Dil Kullanan Bireylerle Görüşme: Bir ülkeye yeni taşınmış olanlar, uzun süredir bir yerde yaşayıp oranın dilini öğrenememiş olanlar, uzun süredir bir yerde yaşayıp farklı bir dil kullananlar, bazı işitme kayıplılar ve öğrenmede güçlük yaşayanlar yaygın olarak kullanılanın dışında bir dil ya da iletişim modu kullanıyor olabilecek olarak değerlendirilen gruplardandır. Bu gruplarla iletişim kurabilmek için; yaygın olanın dışına çıkmak önemli bir noktadır. Bu noktada görüşmeci, yaygın olanın dışında kalanlara, farklılıklara karşı saygılı ve duyarlı olmalıdır. Başvuranla iletişim kurabilmek ve hedeflenen değişimi sağlayabilmek için; olası tüm yollara başvurmaktan kaçınmamalıdır. Gerektiğinde ilgili diğer uzmanlardan, çevirmenlerden destek almayı düşünmelidir. Bu kişilerle yardım ilişkisi kurabilmenin onları anlamaktan ve bunu onlara aktarmaktan geçtiğini düşünerek başvuranın kültürü ve özellikleriyle ilgili bilgi edinmeye çalışmalıdır.

Engelli Bireylerle Görüşme: Sosyal çalışmacılar bir başka azınlık grubu olarak değerlendirilen engelli bireylerle eskiye oranla daha çok çalışmaktadır. Engellilik kavramı her ne kadar tam olarak netlik kazanmış olmasa da; bozukluk, yetersizlik ve engel farklı kavramlar olarak değerlendirilmelidir. Engellilikle ilgili iki modelden biri olan medikal model; bu duruma tıbbi açıdan bakar ve engelli olma durumunu yapısal veya işlevsel bozukluk olarak ele alır. Öte yandan sosyal çalışmacının temel alması gereken diğer model olan sosyal model; çevrenin kişi için yarattığı engellere vurgu yapmaktadır. Engelli birey gruplarıyla yapılan görüşmeler ve görüşmelerde dikkat edilmesi gereken noktalar aşağıda kısaca verilmiştir.

İşitme Engelliler: Uzmanın işitme engelli bireyle yapacağı görüşmede kullanacağı dil, işitme engelli bireyin kullandığı iletişim moduna göre ciddi farklılık gösterir. Önce sözlü dil kullanan işitme engelli bireylerle görüşmede nelere dikkat edilmesi gerektiği üzerinde duralım:

  • Kişinin işitme cihazını takıp takmadığı; taktıysa cihazın doğru çalışıp çalışmadığından emin olunmalıdır.
  • Taraflar birbirlerini anlamıyorlar ise; işitme engellilerle sözlü iletişim kurmada uzman birilerinden (örn. işitme engelliler öğretmenlerinden) yardım istenmelidir.
  • Kısa ve net cümleler kurulmalıdır.
  • Mecaz, atasözü ve deyim gibi soyut ifadelerden kaçınılmalıdır.
  • Görüşmeci kendi dudaklarını sürekli görünür kılmalıdır.
  • Beden dili (özellikle jest ve mimikler) kullanılmalıdır.
  • Sesi yükseltmek amacıyla bağırarak konuşulmamalıdır.
  • İşitme cihazı ile koordineli çalışan yardımcı cihazların kullanılıp kullanılmayacağı konusunda bir uzmana danışılmalıdır.
  • Resim, yazı, kitap, bilgisayar, harita ve nesne gibi iletişime yardımcı araçlar kullanılabilir.

Dil ve Konuşma Bozukluğu Olanlar: Gecikmiş dil ve konuşma bozukluğu; çocuğun dil ve konuşma becerilerinin yaşıtlarından geri olmasıdır. Sesletimsesbilgisi bozukluğunda, çocuk ve ergenlerin sözcük dağarcıklarında ve bunun kullanımında sorun yoktur. Ancak, bazı konuşma seslerinin sesletiminde sorun yaşayabilirler. Kekemelik ise; konuşma akıcılığının bozulmasıyla kendini gösteren bir bozukluktur.

İleri düzey dil ve konuşma bozukluğu olan bireylerle görüşme yaparken uzmana şunlar önerilebilir:

  • Kısa, net ve karmaşık olmayan cümleler kullanmak önemlidir.
  • Bu kişilerin çoğu okuma yazma bildiklerinden; iletişimde yazılı unsurlardan yararlanılabilir.
  • Bir dil ve konuşma bozuklukları uzmanı ile eşgüdüm halinde çalışmak gerekebilir.
  • Konuşulanların doğru anlaşılıp anlaşılmadığı sık sık denetlenmelidir.
  • Özellikle kekemeliği olan bireylerde konuşma bazen uzayabilir, görüşmeci bu gerçeğin farkındalığı ile sabırlı olmalıdır.

Görme Engelliler: Kişinin hangi ortamda daha iyi gördüğü belirlenip, görüşme ortamı olanaklar ölçüsünde ona göre düzenlenmelidir. Görme engelli bireylerle sözlü iletişimde genellikle bir sorun çıkmasa da; bazı noktalara dikkat etmek görüşmenin niteliğini artıracaktır:

  • Görüşmede yazılı unsurlar kullanılacaksa; görme kaybının durumuna göre yazıyı biraz büyük punto ile yazmak gerekebilir.
  • Eğer görme yoluyla okuma gerçekleşemiyorsa; görme engelliler için özel bir yazı biçimi olan “Braille Alfabesi” kullanılabilir. Görüşmeci, kurumuyla görüşüp bu tür yazıcılardan edinmeleri yönünde teşvik edici olabilir.
  • Görme engelli kişiler için görüşmecinin ses özellikleri, tanıma ve hatırlama açısından önemlidir. Dolayısıyla ilk karşılaşmada “merhaba” nın ötesinde cümleler kurmak ve kişinin bizi sesimizden tanımasına yardımcı olmak gerekir.
  • Eğer kişi rehber köpek kullanıyorsa; köpeğe nasıl davranılması gerektiği öğrenilmelidir.
  • Görme engelliler, görüşme mekânına ulaşmakta gören insanlara oranla daha fazla zaman harcıyor olabilirler. Görüşme randevuları planlanırken bu özellik göz önünde bulundurulmalıdır.

Öğrenmede Sorun Yaşayanlar: Başvuran zor da olsa iletişim kurulabilecek halde ise; bazı noktaları dikkate almak daha etkili bir görüşme ile sonuçlanabilir. Kullanılan dilin olabildiğince yalın, açık, net ve kısa olması gerekir. Görüşmede başvuranı ve başvuranın güçlüğünü anlamak için; daha fazla görüşme zamanı ve enerji kullanmak gerekli olabilir. Öğrenme güçlüğü görüşmelerinde mümkün olduğunca görsel malzeme kullanmak yararlı olabilir. Ayrıca bu tür başvuranlarla görüşme sürecinde ilgili diğer uzmanlarla sürekli eşgüdüm halinde çalışmak gerekebilir.

Nörolojik Bozukluğa Bağlı İletişim Sorunu Olan Bireylerle Görüşme: Afazi, Demans, Alzheimer, Parkinson gibi bazı nörolojik bozukluklar sözlü iletişimde geçici ya da kalıcı sorunlara yol açabilir. Farklı bir kültüre sahip olmasalar da; nörolojik bir sorun nedeniyle iletişim kurmakta zorlanan başvuranların da iletişimsel yönden azınlık sayılabileceği unutulmamalıdır.

Ruhsal Sorunu Olan Bireyler ile Görüşme

Sosyal çalışmacıların karşılaştığı başvuran grupları arasında birçok toplumda yaygın olarak görülen ruhsal sorunlu bireyler de yer almaktadır. Ruhsal sorunu olan bireylerle yapılan sosyal hizmet görüşmeleri genellikle psikiyatri servislerinde gerçekleştirilir. Sık rastlanan ruhsal bozukluklar şunlardır:

  • Psikotik bozukluklar: Psikoz, diğer adıyla psikotik bozukluklar; kişinin gerçeklikle bağının kopmasıyla karakterize ileri derecede ruhsal bozukluk kümesidir. En yaygın karşılaşılan biçimi ise şizofrenidir. Şizofreni; gerçek olan ile gerçek olmayan arasındaki ayrımın yapılamadığı, uygunsuz düşünce, duygu, iletişim biçimi ve davranışların gözlendiği ruhsal bozukluk olarak betimlenebilir.
  • Duygudurum Bozuklukları: Bu gruptaki ruhsal bozukluklar içinde depresyon, mani ve iki uçlu duygudurum bozuklukları yer almaktadır. Bunlardan en yaygın görüleni depresyondur. Depresyon bilişsel, duygusal, davranışsal ve bedensel belirtilerle karakterize bir duygudurum bozukluğudur.
  • Kaygı Bozuklukları: Bir kaygı bozukluğundan bahsedebilmek için; belirtilerin kişinin yaşamını önemli ölçüde olumsuz etkilemesi gerekir.
  • Travmaya Bağlı Ruhsal Bozukluklardır: Sosyal hizmet görüşmesi yapan uzmanların sık karşılaşması muhtemel bir grup da psikolojik travma mağdurlarıdır. Genel tıpta travma herhangi bir fiziksel etkene bağlı olarak oluşan yaralanma, zedelenme ve örselenmedir. Psikolojik travma ise; istenmeyen ve olumsuz yaşam olaylarının bireyin duygulanımında ve bilişsel süreçlerinde oluşturduğu ani ve ciddi sarsıntılardır.

Bu alan oldukça ciddi bir uzmanlık ve ekip çalışması gerektirir. Ruhsal sorunu olan bireylerle görüşmede görüşmeci ruhsal sorunlar hakkında bilgi sahibi olmalı,görüşme zamanını doğru kullanmalı, başvuranın seyrini iyi takip edebilmeli ve ekibin tüm diğer üyeleriyle her aşamada iletişim halinde kalmalıdır.

Ruhsal Sorunu Olan Bireylerle Görüşmede Dikkat Edilmesi Gerekenler: Psikiyatrik sosyal hizmet oldukça hassas ve ileri derecede uzmanlık gerektiren bir uygulama alanıdır. Bu alanda çalışacak uzmanların ciddi bir eğitimden geçtikten sonra; yeterli deneyimi edinmesi gerekmektedir. Ruhsal sorunu olan bireylerle yapılan sosyal hizmet görüşmesinde temel amaçlar; başvuranın sorunla baş etme becerilerini geliştirmek, bir tür sosyal destek sunmak, bireyin sosyal doğasını desteklemek yoluyla hedeflenen değişimin sağlanmasına katkıda bulunmaktır. Dolayısıyla görüşmeci yetki ve sınırlılıklarının farkında olmalıdır. Ekip içinde kendine ayrılan rol ne ise; çalışmalarını o çerçevede sürdürmelidir. Ekip ile işbirliği esastır. Bir diğer ilkesel sorumluluk, etik ilkelere uymaktır.

İlkesel gerekliliklerin dışında; görüşme tekniğinin uygulanmasında göz önünde bulundurulması gerekenler ise aşağıda maddeler halinde verilmiştir:

  • Profesyonel yardım ilişkisi kurabilme açısından ilk görüşmede karşılama, selamlama ve kendini tanıtma gibi görüşmeye giriş davranışları kullanılmalıdır. İlk görüşmenin süresi başvuranın durumuna göre ayarlanmalıdır.
  • Görüşme sürecinin tümünde görüşmecinin kullandığı dilde tıbbi ya da mesleki terimlerin yer almaması, başvuranın düzeyine göre iletişim kurulması gerekir.
  • Psikotik bozuklukta ve ağır depresyonun aktif evrelerinde başvuranlarla görüşme gerçekleştirmek neredeyse olanaksızdır. Dolayısıyla görüşmelerin “remisyon” evrelerinde yapılması hem önerilen hem de kaçınılmaz bir uygulamadır.
  • Travmaya bağlı ruhsal sorunlarla çalışılırken başvuran çocuk ise; “Çocuklarla Görüşmede Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar” başlığında yer alan uyarılara dikkat edilmelidir. Ek olarak; çocuğun kendini güvende hissetmesi için gerekli tüm önlemler alınmalıdır.
  • Ruhsal sorunu olan bireylerle çalışırken yalnızca ilk görüşmenin değil; tüm görüşme oturumlarının süresinin titizlikle ayarlanması gerekir.
  • Başvuranlarla görüşmede, yetişkin bile olsalar, uzun karmaşık cümleler kurulmamalı; mesajın anlaşıldığından emin olunmaya çalışılmalıdır. Kısa, net, açık ve anlaşılır cümleleri tercih etmekte yarar vardır.
  • Ruhsal sorunu olan bireylerde intihar olasılığı, sağlıklı topluma oranla daha yüksektir. İntihar olasılığı olan kişilerle bu konu konuşulmalı, kişiyi bu düşünceye iten nedenler öğrenilmeli, gerekirse psikiyatrik tedavi alması sağlanmalı ve kişiyle sürekli etkileşim halinde olunmalıdır. Bu kişilerle görüşmede sürekli olarak psikiyatrist ile birlikte hareket edilmelidir.
  • Tüm ruhsal sorunlarda gerekirse hasta yakınlarıyla da görüşmeler yapılmalıdır.
  • Kişi hakkında bilgi alışverişi yapmak; özellikle değerlendirme ve tedavi sonrası çevresel düzenlemelerin yapılabilmesi açısından önemlidir.
  • Son olarak ruhsal sorunu olan bireylerle çalışırken görüşme odasının özellikleri önem kazanabilir. Odada fazla uyaran bulunmamalıdır. Ayrıca; görüşmeci olası tehlikeli durumlarda kendini savunabileceği bir düzenek hazırlamalıdır.

Sosyal çalışmacı, psikiyatrik sosyal hizmetlerin odağındaki uzmandır. Neredeyse, diğer ekip üyelerinin görev tanımlarına girmeyen tüm işler sosyal çalışmacı tarafından yürütülmektedir. Bunların dışında; toplumu bilinçlendirme çalışmaları da yürütür. Psikiyatrik ortamlardaki sosyal çalışmacıların görüşme dışında çok önemli rolleri vardır. Buna göre sosyal çalışmacı;

  • Sosyal biyografi uzmanıdır,
  • Köprü konumundadır,
  • Koordinatördür,
  • Eğitimcidir,
  • Planlamacıdır,
  • Denetleyici ve savunucudur.

İsteksiz/Gönülsüz Başvuranlarla Görüşme

Görüşme için esas olan başvuranın gönüllülüğü olsa da; çeşitli pek çok nedenle gönüllü olmayan başvuranlar da görüşmeye alınabilir. Görüşmeye gönülsüz katılımın nedenleri dört grupta toplanabilir:

  1. Kişinin adli makamlarca görüşmeye gönderilmesi: Bu durumda kişi istese de istemese de görüşmeye katılmakla yükümlüdür.
  2. Kişinin yöneticileri tarafından görüşmeye yönlendirilmesi: Bazen de başvuranlar yasal yaptırım gücü olmayan yetkililer tarafından görüşmeye yönlendirilirler.
  3. Kişinin yakınları tarafından görüşmeye yönlendirilmesi: Bu durumda kişi yeterince istemese de; ailesi, arkadaşları veya romantik ilişkide olduğu insanlar tarafından görüşmeye yönlendirilebilir. Bu başvuranlar çoğunlukla toplumsal yaşamdaki ilişkilerini koruyabilmek ve yakınlarını üzmemek için görüşmeye katılmaya razı olurlar.
  4. Kişinin bireysel bir tercih olarak görüşmeye katılmaması: İnsanlar görüşme hizmeti almayı istemek kadar istememek hakkına da sahiptirler. Bazı insanlar görüşmenin değişim sağlamada etkili bir yol olmadığına inanıyor olabilirler.

Genel kanı gönüllü katılım olmadığında, görüşmede başarı sağlanamayacağı yönünde olsa da; araştırmalar tersini göstermiştir. Görüşmecinin güvenli ve samimi olması, önyargısız yaklaşımı, alanında uzman olarak görüşme ile görüşüleni ustaca yönlendirmesi ve adli yönlendirmelerde yasal yükümlülükler hakkında bilgi sahibi olması gönülsüz başvuranlarla görüşmede başarı sağlanmasına yol açan noktalardan bazılarıdır.

Gönülsüz katılımcılarla görüşme yaparken olağan görüşmenin dışında; uygulanabilecek özel teknikler bulunmamaktadır. Buna karşın; gönülsüzlük gibi farklı bir özelliğe sahip olduklarından, bu kişilerle görüşürken bazı noktalara normalden biraz daha fazla dikkat edilebilir:

  • Bu kişilerin görüşmeye katılmak istememesinin nedenlerinden biri de; görüşme sürecini yeterince profesyonel, güvenli ve samimi bulmamalarıdır. Bunun farkında olan görüşmeci, yardım ilişkisi kurabilmek için; olabildiğince içten bir yaklaşım sergilemelidir.
  • Görüşmeci, gönülsüz başvuranlara ilişkin bireysel tutumunun farkında olmalıdır. Bu kişilere karşı bir önyargısı varsa, yapacağı iş profesyonel çerçevenin dışına taşacaktır.
  • Gönülsüz başvuranlar, genellikle dışsal yükleme yapma eğilimindedirler. Diğer bir deyişle, olup biten bütün olumsuzlukların nedenini kendilerinde değil; dış faktörlerde arama eğilimi gösterebilirler. Örneğin; çocuğuna fiziksel istismarda bulunmak suçuyla görüşmeye yönlendirilen birisi, “içkiliydim.” veya “kimse bunun suç olduğunu bana söylemedi.” gibi savunmalarda bulunabilir. Tüm bunlar görüşmenin önemli amaçlarından birinin, başvurana içsel yükleme becerisi kazandırmak olduğunu göstermektedir. Bunun için; görüşmeci ustaca sorularla kişinin kendini görmesine yardımcı olmalıdır.
  • Adli yönlendirmelerde görüşmecinin ve başvuranın yasal yükümlülüklerinin neler olduğu iyi bilinmelidir.

Şu ana kadar ki özet bilgilere göre; deneyimsiz görüşmecilerin en önemli sorunlarından biri, zor başvuranlarla çalıştıktan sonra yeterli düzeyde değişim sağlayamadıklarını düşünüp bir tür çaresizlik duygusu yaşamalarıdır. Kuşkusuz önerilenler yerine getirilmelidir. Ancak unutmamak gerekir ki; bazı başvuranlarla dünyanın en deneyimli uzmanları bile görüşmenin amacına ulaşmasında güçlük yaşarlar.


Güz Dönemi Dönem Sonu Sınavı
18 Ocak 2025 Cumartesi
v