Ekonomik Coğrafya Dersi 5. Ünite Özet

Doğal Kaynaklar, Çevre Ve Tedarik Zinciri

Doğal Kaynaklar

Doğal kaynaklar, doğada kendiliğinden oluşmuş, bu oluşum sürecinde insanoğlunun herhangi bir katkısının olmadığı yeraltı ve yer üstü zenginlikleridir. Bu zenginliklerin oluşumunda insanoğlunun katkısı olmamasına karşılık söz konusu materyaller (zenginlikler) insanoğlu tarafından kullanılmakta veya kullanıma hazır olarak doğada bulunmaktadır. İnsanoğlu hayatta kalmak için oksijeni, gıdayı, barınmayı, ulaşımı vb. birçok faaliyeti doğal kaynak zenginliklerinden karşılamaktadır. Gıda ihtiyacı için gereken tarımsal faaliyet ancak tarıma uygun topraklarda yapılabilmekte, insanoğlunun su ihtiyacı içilebilir su kaynaklarından sağlanmakta, bugün uzak mesafeleri yakınlaştıran araçlar birincil ve ikincil enerji kaynakları ile çalışmaktadır.

Doğal Kaynakların Sınıflandırılması

Doğal kaynaklar öncelikle yenilenebilir ve yenilenemeyen kaynaklar olarak ikiye ayrılır. Yenilenebilir kaynaklar kendi içinde enerji akım kaynakları (daimi yenilenebilir kaynaklar) ve tükenir akım kaynakları (belli şartlar altında yenilenebilir kaynaklar) olarak ikiye ayrılır. Yenilenebilir kaynaklar içinde güneş enerjisi, hava, rüzgâr, su, gelgitler, akıntı yer alırken; yenilenemeyen kaynaklar içinde fosil yakıtlar, petrol, kömür, doğal gaz bir grupta, metalik olmayan mineraller, tuz ve fosfat bir başka grupta, son olarak metalik mineraller, çelik, bakır ve alüminyum diğer grupta yer almaktadır. Petrol, doğal gaz, kömür, çelik, bakır, alüminyum gibi madenler yenilenemeyen (tükenebilen) doğal kaynaklar arasında yer alır. Rüzgâr, dalga, su ve güneş enerjisi daimi yenilenebilir kaynaklar, orman, jeotermal enerji, toprak ve hava ise belirli şartlar altında kendini yenileyebilen kaynaklar arasında sayılır.

Doğal Kaynaklar ve Ekonomi

Ülkeler kalkınma hamlelerini sahip oldukları kaynaklara göre şekillendirmekte ve sahip oldukları kaynağın önem derecesine göre dış finansman olanaklarına kolayca ulaşmaktadırlar. Sadece doğal kaynak zenginliklerine göre tasarlanan bir ekonomi, ekonomik kalkınmayı başarısızlığa uğratacak ciddi sorunlara yol açabilmektedir; İlk aşamada doğal kaynak yatırımları ve ihracatı nedeniyle ülkeye giren döviz, ülke parasının aşırı değerlenmesine yol açarak ithalatı teşvik edip ihracatı zorlaştırmaktadır. Diğer taraftan en önemli sorun ülkedeki bütün yatırımların söz konusu doğal kaynakların olduğu sektöre yönelmesidir. Ayrıca tarım ve sanayi ile ilgili sektörler düşük kârlar nedeniyle ilgiyi kaybederek ülke ekonomisi için (tedbir alınmazsa) “çöküş” olarak nitelendirilecek süreç başlayabilmektedir. Sonuçta tarım ve sanayinin öneminin azalmakta sadece doğal kaynağa bağlı bir ekonomi ortaya çıkmaktadır. Bu yapı literatürde “Hollanda Hastalığı (Dutch Disease) olarak bilinmektedir.

Söz konusu doğal kaynakların çıkarımı, işlenmesi, dağıtımı ve pazarlanması gibi üretim süreçlerinde büyük sermaye yatırımları ve ciddi bir teknolojik altyapı gerekmektedir. Diğer tarafa ise çoğu gelişmiş ülkede mevcut doğal kaynaklar talebi karşılayamamaktadır. Neticede doğal kaynaklarda üretim (arz) fazlası olan ülkeler, tüketim (talep) açığı bulunan ülkelere ihracat yapmaktadır. Dolayısıyla ciddi miktarda doğal kaynak ticareti ortaya çıkmaktadır.

Ormanlar

Ormanlar çeşitli mal ve hizmetlerin tüketimi esnasında insanoğluna ekonomik ve sosyal faydalar sağlamaktadır. Ormanlar; gıda, barınak ve enerji açısından önemli bir doğal kaynaktır. Ormanların sosyo-ekonomik faydaları iki açıdan (üretim ve tüketim) ele alınabilir.

Üretim açısından gelir getirici faaliyetler;

  • Orman ürünleri üretiminin gayri safi yurtiçi hasılaya (GSYH’ya) sağlamış olduğu katkı,

  • Orman ürünlerinin enformel (kayıt dışı) olarak barınma ve yakıtta kullanımı,

  • Şifalı bitkiler için kullanımı,

  • Ağaç dışındaki bitkilerin (şifalı bitkiler hariç) kullanımı,

  • Ormanlardaki hayvanlar (avcılık ve diğer alanlarda)

  • Çevresel hizmetler için ödemeler olarak sıralanabilir.

Faaliyetlerin büyük bir kısmı kayıt altında olmasa da ekonomiye (GSYH’ya) önemli katkılar sağlamaktadır. Bu katkılar yaratılan istihdam ve elde edilen gelir olarak özetlenebilir. Ormancılık tüketim yoluyla bireylere ve ekonomiye katkı sağlamaktadır. Bu katkıları;

  • Ormanlardaki bitki ve hayvanların gıda olarak kullanımı

  • Evde yemek pişirmede,

  • Orman ürünlerinin doğrudan ve işlemden geçirilerek enerji arzında kullanımı,

  • Orman ürünlerinin barınma ve barınma ile ilgili pek çok alanda kullanımı.

Dünya orman varlığı bakımından en zengin ülke, Rusya Federasyonu’dur. Rusya’yı, sırasıyla, Brezilya, Kanada, Çin, Demokratik Kongo Cumhuriyeti takip etmektedir. Dünya orman varlığının önemli bir kısmı da Kuzey Amerika’da bulunmaktadır. Buradaki ormanlarda hem yumuşak lifi (sarı çam, kızıl çam, sedir) hem de sert lifi (meşe, sarı kavak, akçaağaç, kayın, ceviz) ağaçlar mevcuttur. Bu bölgede Kanada ve ABD orman alanları bakımından zengin ülkelerdir. Avrupa’da ormanlar bakımından en zengin bölge İskandinavya bölgesidir. Orman zenginliği bakımından en önemli ülke ise Rusya Federasyonu’dur.

Madenler

Madenler yer kabuğunun altında milyonlarca yıllık süreçte oluşmaktadır. Madenler; Taş, Bakır, Tunç ve Demir Çağlarında insanlığın ortak kültürünün oluşmasına önemli katkı sağlamıştır. İlk zamanlarda maden elde etmek için yapılan madencilik faaliyetleri, madenlerden “enerji” elde edilme yöntemlerinin bulunmasının ardından madenciliği daha da önemli hale getirmiştir.

Maden Çıkarılma Sürecini Etkileyen Faktörler

Madenlerin işletilmesini etkileyen faktörlerin başında maden yatağının yeri (lokasyonu) gelmektedir. Tüketim bölgelerine yakınlık üretilen (çıkartılan) madenin işleneceği alanlara taşınma maliyetlerini etkilemektedir (düşürmektedir). İkinci olarak bulunan rezervin miktarının işletme maliyetlerini karşılayacak düzeyde olması gerekir. Yapılan yatırımları karşılayamayacak bir rezerv yatağının işletilmesi ekonomik olmayacaktır. Üçüncü önemli faktör cevherin maden miktarıdır. Maden bölgesinde bulunan rezervin zengin ve kalitesinin yüksek olması gerekir. Dördüncü olarak madeni çıkarıp ve işleyebilecek teknolojik altyapının bulunmasıdır. Beşinci faktör ise bulunan rezervin işletilme isteğidir. Son önemli faktör ise madenin taşınmasıdır. Maden yataklarında çıkarılan cevherin işleneceği bölgelere iletilmesinde özel araçlar, demir yolu ve boru hatları kullanılmaktadır.

Madenlerin Sınıflandırılması

Madenler metal ve metalik olmayanlar olarak ikiye ayrılır. Metalik madenler kendi içinde dört gruba ayrılırlar. Demirliler (hematit, magnetit ve pirit), demir alaşımlılar (manganez, krom, nikel, titanyum, kobalt vb.), demirsiz alaşımlılar (alüminyum, bakır, kurşun, kalay, toryum, uranyum, çinko vb.) ve değerli madenler (altın, gümüş ve platin grubu). Metalik olmayan madenler ise üçe ayrılabilir. Bunlar; madensel yakıtlar (kömür, petrol, doğalgaz), madensel gübreler (nitrat, fosfat, potas vb.) ve süs taşları (zümrüt vb).

Kömür: Tortul çökellerin arasında bulunan katı, koyu renkli yanabilen sedimanter organik bir kayadır. Yanıcı gazlar bakımından zengin olan kömürde karbon oranı yüksekse (hidrojen ve oksijen oranı düşükse), kalori değeri yüksektir. Düşük kalorili kömürlerde karbon oranı düşük, oksijen ve hidrojen ise yüksektir. Organik olgunluklarına göre kömürün turba, linyit, alt bitümlü kömür, bitümlü kömür ve antrasit olmak üzere beş çeşidi bulunmaktadır.

İlk başta kömürün hacimli bir madde olması, o zamanın teknolojisiyle taşınmasının güç ve pahalı olması nedeniyle sanayi tesisleri kömür havzalarına yakın yerlere kurulmuştur. Kömür üretiminde artan maliyetler neticesinde 1940’lardan sonra bazı alanlarda kömürün yerine petrol ve doğalgaz tercih edilmeye başlanmıştır. Günümüzde kömür başta enerji (ısı ve güç) olmak üzere ilaç ve kimya sanayiinde ara madde olarak kullanılmaktadır. Kömür rezervlerinin yaklaşık %95’i Avrupa ve Avrasya, Asya-Pasifik ve Kuzey Amerika’da toplanmıştır.

Kömürün üretim ve tüketiminde Çin’in etkisiyle Asya-Pasifik bölgesinin ciddi ağırlığı söz konusudur. Çin’i izleyen bölge ülkeleri Japonya ve G. Kore’dir. Üretimde ikinci sırayı Kuzey Amerika almıştır. Bu üretimin büyük bir kısmı ABD’ye aittir. Avrupa ve Avrasya’da üretim de Rusya’nın ağırlığı mevcuttur. Onu Polonya, Kazakistan ve Almanya izlemektedir. Afrika’da Güney Afrika önemli bir kömür üretici ve tüketicisidir.

En çok kömür ihraç eden ülkeler Endonezya, Avustralya, Rusya, ABD, Kolombiya, G. Afrika ve Hollanda şeklinde sıralanabilir. İthalatçı ülkeler ise Çin, Hindistan, Japonya, Tayvan, Almanya, Hollanda ve İngiltere’dir.

Petrol: 19.yy’ın ortalarında petrol ilk önce gaz yağı elde etmede kullanılmıştır. Petrole olan ihtiyaç benzinle çalışan motorların kullanımının yaygınlaşması ile hızla artmıştır. 2014 sonu itibariyle petrol rezervleri dağılımına bakıldığında, dünyada rezervin yaklaşık yarısı Ortadoğu’da (Suudi Arabistan, İran, Irak, Kuveyt) bulunmaktadır. Dünyanın en büyük kanıtlanmış petrol rezervine sahip ülkesi (%17,7) ile Venezüella’dır. Diğer önemli ülkeler ise Kanada, ve Rusya Federasyonu’dur.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC): 1960 yılında beş ülke (Irak, İran, Kuveyt, S. Arabistan ve Venezüella) tarafından kurulmuştur. Merkezi, Viyana’da (Avusturya) bulunan örgütün amaçları petrol fiyatlarını yükselterek dalgalanmaları ortadan kaldırmak, pazarları ve dağıtım ağlarını kontrol altında tutmak ve petrol arzını sınırlama getirmek şeklinde sıralanabilir. Dünya petrol ticaretinde önemli güce sahip OPEC günlük petrol üretimin yaklaşık %41’ini gerçekleştirmektedir.

Doğal gaz: Fosil kaynaklı bir yakıt olan doğalgaz, metan, etan, propan gibi hafif moleküler ağırlıklı hidrokarbonlardan meydana gelir. Doğalgazı oluşturan söz konusu moleküler yapı petrolde de bulunduğu için bu gaz petrolün bir türevi olarak nitelendirilmektdir. Doğalgaz rezervinde en büyük pay, Ortadoğu’dadır. Rusya doğalgaz üretiminde ABD’nin ardından ikinci sırada yer alsa da doğal gaz ihracatında ilk sırada yer almaktadır. Asya-Pasifik, Güney ve Orta Amerika, Batı ve Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yer alan ülkeler doğalgaz ihracatlarının büyük bir kısmını LNG şeklinde tankerlerle gerçekleştirmektedir.

Madenlerin Taşınması

Enerji sağlayan madenler (petrol ve doğalgaz) günümüzde yaygın olarak boru hatları ve tankerlerle (denizyoluyla) taşınmaktadır. Bunun dışında demir yolu ve kara yolları madenlerin taşınmasında kullanılmaktadır. Enerji kaynaklarının naklinde boru hatlarının ön plana çıkmasını sağlayan avantajları; yüksek taşıma kapasitesi, ekonomik oluşu, sürekliliği, iklim şartlarından etkilenmemesi, işletme maliyetinin düşük olması ve kapalı bir ortamda nakil sayesinde buharlaşma, kirlenme gibi çevresel etkilerden uzak olması şeklinde sıralanabilir. Bu üstünlüklere karşılık boru hatlarının ilk yatırım maliyetinin yüksek olması, bütün güzergâh ve rezervlerde kullanılamaması, esnekliğinin düşük olması nedeniyle hemen sökülüp başka bir güzergâha taşınmasının zor hatta imkânsız olması, inşaat ve işletme faaliyetlerinin uzmanlık gerektirmesi, düzenli bakım ve denetim gerektirmesi gibi dezavantajları vardır.

Birden fazla ülkeden geçen boru hatlarına Bakü-Tifis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, Mavi Akım Doğalgaz Boru Hattı, Druzhba Petrol Boru Hattı, Urengoy-Pomari-Ujgorod Doğalgaz Boru Hattı (Trans-Sibirya Boru Hattı), Langeled Boru Hattı ve Kerkük-Yumurtalık Petrol Boru Hattı’nı örnek verebiliriz. Batman-Dörtyol Petrol Boru Hattı, Trans Alaska Petrol Boru Hattı ve Minnesota Petrol Boru Hattı gibi hatlar sadece bir ülkenin sınırları içinde yer almaktadır.

Doğal Kaynaklar ve Çevre

Doğal kaynaklar üzerindeki baskı orman, içilebilir su, petrol, kömür ve doğalgaz gibi yenilenemeyen kaynakların azalmasına, çevre sorunlarının artmasına yol açmaktadır. Doğal kaynaklarla ilgili faaliyetler nedeniyle ortaya çıkan çevre sorunları; iklim değişiklikleri, hava kirliliği, ozon tabakasının delinmesi, oksijen oranının azalması, asit yağmurları, çevrenin kirlenmesi, üretim ve dağıtımdaki kazalar nedeniyle denize ve toprağa saçılan petrollerin canlı yaşamını yok etmesi, görüntü ve gürültü kirliliği şeklinde sıralanabilir.

Orman Alanlarının Daralması ve Çevre Bilinci

Ormanlar ilk başta ısınma, yeni tarım ve yerleşim alanları için tahrip edilirken, günümüzde sanayi ham maddesi için kereste, kağıt ve yapı malzemeleri ve rantlar için ortadan kaldırılmaktadır. 20 yıllık, 1990-2010 yılları arasındaki dönemde farklı bölgelerde orman alanlarındaki değişime bakıldığında az gelişmiş bölgelerde orman alanlarının daha hızlı daraldığı buna karşılık gelişmiş ülkelerde (bölgelerde) orman alanları arttığı görülmektedir. Dünyada orman üzerinde baskının en yoğun olduğu bölgeler Afrika ile Latin Amerika ve Karayipler’dir.

Fosil Yakıtların Tüketimi ve Karbon Salınımı

Çevre üzerinde en büyük olumsuz etkiyi yaratan karbondioksittir (CO2). Bu gazın temel kaynağı, petrol, kömür ve doğalgaz gibi yenilenemeyen kaynaklar arasında yer alan enerji kaynaklarıdır. Karbondioksit ve diğer gazların (halokarbonlar) salınımı küresel ısınmaya neden olmaktadır. Çin’de hızla artan üretim faaliyet karbondioksit salınımında bu ülkeyi ön plana çıkarmıştır.

İnsanoğlunun Çevreye Doğrudan ve Dolaylı Etkilerini Ölçme: Karbon Ayak İzi: Çevre üzerinde baskıyı ölçmede kullanılan karbon ayak izinde insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zarar hesaplanmaktadır. Bir kişinin çeşitli faaliyetleri (tatil, eğlence, kamu hizmetleri, evsel atıklar, finansal hizmetler, araba imalatı, giyecek, içecek, toplu taşıma, özel araç, havayolu ulaşımı) arasında çevreye en fazla zarar veren unsur; %15 ile petrol, doğalgaz ve kömür oluşan fosil yakıtlardır. Fosil yakıtlar sera gazı etkisi yaratarak ve küresel ısınmayı artırarak iklim değişikliğine neden olan temel faktörlerin başında gelmektedir.

Tedarik Zinciri

Tedarik Zinciri, müşteri talebini karşılamak için, bir ürünün hammadde/yarı mamulden başlayarak, son kullanıcıya (tüketiciye) ulaşması ve geri dönüşümüm işlemlerini de kapsayan sürecin tamamında yer alan tedarikçi, üretici, distribütör, perakendeci ve lojistik hizmeti sağlayan elemanlardan oluşan bir bütündür. Tedarik zinciri mal ve hizmetlerin temin edilmesinden, üretimine ve müşteriye ulaştırılmasına kadar tüm halkaları kapsar. Malzemeler, bu ağın başlangıç noktasından (ham maddenin yeryüzüne çıkarılması), nihai müşterilere akarken tedarik zincirinde farklı aşamalardan geçmektedir ve bu süreçte malzemeye değer katılmaktadır. Tedarik zincirinde amaç, bu değerin en büyük kılınmasıdır. Tedarik zinciri birbiri ile bağlantılı pek çok elemanın bulunduğu bir küme durumundadır. Bu küme içerisinde yer alabilecek elemanlar;

  • Tedarikçiler

  • Üreticiler

  • Distribütörler

  • Perakendeciler

  • Müşteriler

Tedarik zinciri tedarikçiler ve müşteriler arasında malzeme ve bilgi akışını en yüksek hızda ve en düşük maliyetle geliştirmek için iş birliğinde bulunan organizasyonların bir ağıdır.

Tedarik zincirleri temel ve genişletilmiş tedarik zincirleri olmak üzere iki yapıda ele alınmaktadır. Temel bir tedarik zincirinde işletme (odak işletme) ve bu işletmenin tedarikçileri ile müşterileri yer almaktadır. Genişletilmiş bir tedarik zincirinde bu temel yapıya tedarikçilerin tedarikçileri, müşterilerin müşterileri ile servis sağlayan işletmelerle birlikte üç eleman daha eklenmektedir. Herhangi bir tedarik zincirinde ise farklı fonksiyonları yerine getiren işletmelerin bir araya gelmesinden oluşan gruplar söz konusudur.

Bir tedarik zinciri yapısını oluşturan işletmeler; Üreticiler, Distribütörler/Toptancılar, Perakendeciler, Müşteriler, Hizmet sağlayan işletmelerden oluşur. Hizmet sağlayan işletmeler lojistik, finans, pazarlama araştırması, ürün tasarım ve bilgi teknolojisi gibi alanlarda hizmet sunmaktadırlar. Genişletilmiş tedarik zincirinde, tedarik zincirinde işletmeye en yakın tedarikçiye birinci seviye tedarikçi daha sonraki seviyedeki tedarikçiler ya da başka bir deyişle 1. seviye tedarikçilerin tedarikçileri ikinci seviye tedarikçi olarak adlandırılmaktadır. Zincirde 2. seviye tedarikçilerin tedarikçileri de söz konusu ise bu tedarikçiler üçüncü seviye tedarikçi olarak görülmektedir. Üçüncü seviye tedarikçi ikinci seviye tedarikçinin, ikinci seviye tedarikçi birinci seviye tedarikçinin müşterisi konumundadır.

Tedarik Zinciri Yönetimi

Tedarik zinciri yönetimi, son müşteriye en iyi hizmeti sunabilmek için hizmet ve ürün akışının koordinasyonunu sağlamak için gerekli faaliyetlerin sistem yaklaşımıyla yönetilmesidir. Tedarik zinciri yönetimini zorlaştıran iki durum söz konusudur. Bu durumlardan ilki; tedarik zinciri sisteminin tasarlanması ve yönetilmesidir. Müşteri hizmet düzeyi korunurken maliyetlerinin minimize edildiği bir tedarik zincirinin tasarlanması ve yönetilmesi zordur. İkincisi ise tedarik zincirinin doğasında olan belirsizliktir. Tedarik zincirinde en aza indirilmek istenen maliyet unsurları;

  • Hammadde maliyetleri

  • Satın alınan malın taşıma maliyetleri

  • Fabrika yatırım maliyetleri

  • Direkt ve dolaylı üretim maliyetleri

  • Direkt ve dolaylı dağıtım merkezi maliyetleri

  • Stok bulundurma maliyetleri

  • Fabrika içi taşıma maliyetleri

  • Nihai ürünlerin müşteriye taşıma maliyetleridir.

Tedarik zinciri yönetiminin temel amaçları su şekilde ifade edilebilir;

  • Müşteri hizmet düzeyini arttırmak,

  • Sipariş çevrim süresini azaltmak,

  • Stok seviyesini ve stokla ilgili maliyetlerin azaltılmasını sağlamak,

  • Ürün hatalarını azaltmak,

  • ?akliye işlemlerinin optimizasyonunu sağlamak,

  • Birim zamanda yapılan iş miktarında artış sağlamak,

  • Sipariş karşılama oranını artırmak,

  • Tedarik zinciri ile ilgili olası sorunlar hakkında bilgi sahibi olmaktır.

Küresel Tedarik Zincirleri

Yirminci yüzyılın son on yılı, tedarik zincirlerinde uluslararası coğrafi alanlarda önemli bir genişlemeye tanıklık edildiği dönemdir. Bu dönemde özellikle otomobil, bilişim ve hazır giyim gibi sektörlerde tedarik zincirlerinin uluslararası coğrafi alanlara genişlediği görülmüştür. İşletmeleri ülke dışında üretim yatırımına iten nedenler; tarife ve ticaret imtiyazları, düşük maliyetli işçilik, sermaye sübvansiyonları, dış pazarlarda düşük lojistik maliyeti olarak sıralanabilir.

Küresel tedarik zincirleri; küresel tedarik (tedarikçi ilişkilerinin küresel boyutta yönetimi), küresel üretim (dünyaya yayılmış üretim faaliyetlerinin yönetilmesi) ve küresel dağıtım (satış ve dağıtım kanallarının küresel yönetimi) olmak üzere üç temel operasyonel sürecin kombinasyonu olarak tanımlanmaktadır. Bu üç süreçte birbiri ile ilişkilidir.

Tedarik zincirlerinin küreselleşme boyutuna göre uluslararası tedarik zincirleri dört grupta toplanmaktadır:

  1. Uluslararası dağıtım sistemleri: Bu sistemlerde üretim ulusal alanda yürütülmekte iken dağıtım ve pazarlamanın bir bölümü ülke dışında yürütülmektedir.

  2. Uluslararası tedarikçiler: Bu sistemde ham madde ve parçalar (yarı mamul) ülke dışından yabancı tedarikçiler tarafından sağlanmaktadır.

  3. Uluslararası üretim: Bu sistemde ürün yabancı bir ülkede üretilmektedir. Ülke içinde dağıtımı ve satışı gerçekleştirilmektedir.

  4. Küresel tedarik zincirleri: Bu sistemde ürünlerin üretimi, üretime yönelik tedarik ve üretim sonrası dağıtım işlemleri dünyaya yayılmış tesislerde geçekleştirilmektedir. Küresel tedarik zincirlerinde bu anlamda ülke sınırlarından bağımsız tedarik zincirleri söz konusudur.

İşletmeler artan rekabet karşısında, malzeme ve parça tedariği, üretim ve satış süreçlerinde daha iyi sonuçlara ulaşmak amacıyla operasyonlarını ülke dışına genişletmeye yönelmektedir. Maliyetler işletmeleri küresel konum kararları almaya iten faktörlerin başında gelmektedir. Dünyanın farklı coğrafi bölgelerinde çeşitli parça üretiminde ve teknolojilerin geliştirilmesinde bazı ülkelerin öne çıktığı görülmektedir. Çin ve Tayvan buna örnek olarak verilebilir.

Küresel Tedarik Zincirlerinin Coğrafyası

Uluslararası faaliyet gösteren büyük işletmelerden tedarikçilerine doğru işlerin dağıtılması, bölünmesi söz konusudur. Bu paylaşım yalnız üretim alanı ile değil, üretim alanıyla birlikte ürün tasarımı, süreç inovasyonu gibi alanlarda da yaşanmaktadır. İşletmeler açısından, küresel tedarik zincirlerinden ucuz iş gücü ve hammaddeye erişim tedarik tarafında, gelişen pazarlarda müşterilere hizmet ulaştırma isteği dağıtım tarafında fayda sağlarken tedarik zincirlerinin küreselleşmesine katkı sağlamıştır. Küresel tedarik zincirleri üretim, dağıtım ve tüketim boyutlarını içeren ayrı coğrafyaya sahiptir.

Üretim coğrafyası; küresel üretimin coğrafyası işçilik ücretleri, enerji ve ulaştırma maliyetlerinde inişli çıkışlı seyir nedeniyle değişimine devam etme eğilimindedir. Pek çok vasıfsız emek-yoğun üretim işlemleri özellikle son montaj işlemi gelişmiş ülke işletmelerinden gelişmekte olan ülkelere kaydığı görülmüştür. Üretim alanında yaşanan bu değişim geniş coğrafyalara dağılmış kuruluşların koordinasyonunu sağlayan bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişmesi ile başlamıştır. Kıtalara yayılan küresel tedarik zincirleri ülkeler arasında gelir dağılımı üzerinde de etkili olmuştur.

Dağıtım/Ulaştırma coğrafyası; üretim coğrafyasının oluşması yanında küresel ulaştırma ve dağıtım ağlarının yapılanmasını getirmiştir. Liman ve iç terminallerin günümüzde tedarik zincirlerinde daha aktif rol aldığı gözlenmektedir.

Tüketim coğrafyası; pek çok tedarik zincirinin hizmet verdiği yapıyı yönlendirdiğinden çok önemlidir. Bu coğrafya temel ve özel tüketim kalıplarının karmaşık bir ağıdır. Bu ağ şehirler nihai tüketim noktaları olduğundan ürün tüketim yoğunluğunun kentsel yansıması olarak temsil edilebilir. Küresel tedarik zincirlerinin ülke gelirleri üzerinde de etkili olduğu görülmektedir.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi