Turizm Ekonomisi Dersi 8. Ünite Özet

Turizm Yatırımları

Yatırım ve Ekonomik Önemi

Ekonomi bilimi açısından inşa edilen fabrikalar, mağazalar, bürolar, oteller, alışveriş merkezleri, makine ve teçhizat alımı, konut inşaatları vb. alanlara yapılan harcamalar “yatırım” olarak nitelendirilebilir ve bütün bu harcamalar ileriki dönemde milli geliri, yani üretimi arttırıcı nitelikte fiziksel mallara yapılan harcamaları kapsamaktadır ya da yeni üretim araçları üretmek veya eskiyen araçları yenilemek için yapılan her tür harcama yatırımıdır. İşletme bilimi açısından yatırımdan, uzun süreli gelir sağlanacağı ümidiyle elde bulunan fonların, maddi ve maddi olmayan varlıklara harcanması anlaşılmaktadır. Finansman açısından yatırım ise, gelir getirmeyen nakdi varlıkların daha az likidite aktiflere çevrilerek gelir getirir hale dönüştürülmesidir.

Ülkenin tasarruf düzeyinin artması, yatırımlara gidecek olan payın yükselmesine ve yatırım miktarının ülke içi ya da dışında artması ise milli gelir ile kişi başına düşen gelirin artmasına yol açacaktır. Benzer şekilde, ülke içindeki kredi faiz oranlarının yükselmesi yatırımlara ayrılacak olan kaynağın azalmasına, bu da sonuç itibarı ile milli gelirin düşmesine neden olacaktır. Çünkü liberal kapitalist düzeni benimsemiş ekonomilerde, işletmelerin doğuşu ve gelişmeleri için, piyasadan sağlanan kredilere büyük gereksinim vardır.

Turizm Yatırımı Kavramı

Turizm yatırımı, “bir turizm işletmesinin amacı olan faaliyetlerin tatmin edici şartlar içinde yürütülmesi, geliştirilmesi, rekabet gücünün korunabilmesi vb. amaçlarla, bir yıldan uzun süre kullanılabilecek sermaye mallarının (sabit varlıklar) elde edilmesi ve faaliyetlerin aksamadan sürdürülebilmesi için gerekli işletme sermayesi varlıklarının satın alınması” olarak tanımlanmaktadır.

Turistik tesis bina ve müştemilatının inşası, turistik tesisin kapasitesini genişletmek için yapılan harcamalar, turistik arazi, arsa ve tesis binasının satın alınması, hizmet niteliğinin geliştirilmesi ya da değiştirilmesi amacıyla yapılan harcamalar, maliyetleri ve riskleri azaltmak amacıyla yapılan harcamalar, zaman aşımından dolayı eskimiş veya teknolojik olarak demode olmuş ve bu nedenle irrasyonelliğini kaybetmiş tesis ve donanımın değiştirilmesi ve yenilenmesi için yapılan harcamalar, endüstriyel ve mesleki donatım için yapılan harcamalar ve büyük onarımların hepsi, turizm yatırımı kapsamında değerlendirilen işlemler arasında yer almaktadır. Bu bağlamda turizm yatırımlarını; alt yapı, konaklama tesisleri ve diğer hizmet tesisleri yatırımları olmak üzere üç gruba ayırmak mümkündür. Alt yapı yatırımları genellikle merkezi veya bölgesel kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilen yol, liman, köprü, havaalanı gibi alt yapı tesisleri ve su, elektrik, kanalizasyon ve telekomünikasyon gibi temel hizmetlere dönük yatırımlardır.

Konaklama tesisleri yatırımları, turizm olayına katılarak sürekli yaşadığı yerlerin dışına çıkan kişilerin geçici olarak konaklama ve geceleme gereksinimlerini karşılamaya yönelik otel, motel, pansiyon, kamping, tatil köyü ve benzeri yataklı tesislere yapılan yatırımlardır.

Turizm yatırımı kavramı ile öncelikle alt yapı, konaklama ve yeni hizmet tesislerinin kurulması veya gerçekleştirilmesi ifade edilmektedir. Ancak, mevcut alt yapının ve turizm tesislerinin genişletilmesi, iyileştirilmesi ve yenilenmesi amacıyla yapılan yatırım harcamaları ve mevcut turizm ürünlerinin geliştirilmesi, üretim ve satışının kolaylaştırılması amacıyla yapılan harcamalarda turizm yatırım kapsamı içinde düşünülmelidir.

Turizm Yatırımının Özellikleri

Batı standartlarında bir turizm altyapısına yönelik tesislerin inşası için gerekli olan finansal kaynakların eksikliği, turizmin gelişiminde ve rekabet gücü kazanılmasında destinasyon için büyük bir engeldir. İstenilen yatırımı gerçekleştirebilecek güce sahip olan destinasyonlar için ise bu, rekabet gücü kazanımı açısından bir avantaj demektir. Bundan dolayı, yatırımlar ile rekabet gücü arasında doğru yönlü bir ilişki olduğu söylenebilir.

Turizm yatırımlarının da kendine has bazı özellikleri bulunmaktadır. Bu sektöre yatırım yapmak isteyen kişi ve kuruluşların turizm yatırımlarının öne çıkan özelliklerinin neler olduğunu bilmeleri gerekir. Böylece fayda-maliyet analizinin daha gerçekçi bir şekilde yapılması ile etkin ve de doğru bir yatırım kararı alınması sağlanmış olacaktır. Bu bilgilerin ışığında turizm yatırımlarının en belirgin ve öne çıkan özellikler aşağıda sıralanmaktadır:

  • Turizm yatırımları, özellikle de konaklama işletmesi yatırımları, kuruluş ve işletme aşamasında büyük ölçekte sabit sermaye yatırımına gereksinim duymaktadır. Ayrıca teknolojik gelişmeler ve değişen tüketici tercihlerinin karşılanmasına yönelik yatırımların ciddi boyutlarda olması maliyetleri arttırmaktadır.
  • Dünya genelindeki tüm ülkelerde ve turizmin de içinde yer aldığı bilinen birçok sektörde maliyetler çeşitli nedenlerle artmakta ancak elde edilen kârlar yatırımın değerine göre giderek tersi yönde azalmaktadır.
  • Turizm yatırımlarında birçok durumda katma değer yüzdesi üretim değerinin %70 ila %80’nine ulaşmakta ve turizm sektörünün çoğaltan/çarpan etkisinin yüksek olması da turizm yatırımlarının verimliliğini yükseltmektedir.
  • Turizm yatırımları içerisinde belki de en önemlisi altyapıya ilişkin olanlardır. Altyapı yatırımlarının yapılmadığı bir turizm bölgesinde, yapılacak olan diğer turizm yatırımlarının kârlı olmasını beklemek çok rasyonel bir düşünce ve davranış değildir.
  • Çevresel kalitenin bozulmadan turizm yatırımlarının gerçekleştirilmesi ve sürdürülebilir turizm anlayışı ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesi için turizm ya-tırım projelerinin, bölgenin turizm anlamındaki taşıma kapasitesi ve diğer çevresel etkileri değerlendirilerek planlanması gerekmektedir.
  • Turizm; başta terör ve savaş olayları ile doğal afetler olmak üzere siyasal, politik ve ekonomik istikrarsızlıklardan, hükümet bunalımlarından vb. olumsuz olaylardan çok çabuk etkilenen bir sektördür. Bu tür olaylar karşısında ekonomideki diğer mal ve hizmetlerin üretimi, tüketimi ya da ihracatı devam ederken, turizm ürünü bundan çok olumsuz etkilenebilmektedir.
  • Diğer sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler, malın satış fiyatına eklenen bazı vergi, resim, harç vb. ürün arzını olumsuz yönde etkileyen ve maliyetlerin artmasına neden olan faktörleri doğrudan tüketiciye yansıtırken, turizm sektöründeki otel, tatil köyü vb. işletmelerin bunu tüketiciye aktarabilmesi her zaman mümkün olmamaktadır. Bunlar da, yatırım maliyetini ya da geri dönüş süresini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
  • Turizm sektörünün özelliği gereği, ürün genellikle yılın belli dönemlerinde tüketiciye arz edilmektedir. Bu da, sektörde istihdam edilen personelin mevsimlik olmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla turistik işletmeler, ellerinde bulunan nitelikli personeli kaçırmamak için işletmenin faaliyette olmadığı aylarda da bu personele bir ücret ödemekte ve böylece maliyetler artmaktadır. Turizm yatırımlarının, geri dönüşü uzun yıllar alan yatırımlar olması nedeniyle bu durum işletmenin kârlılığını olumsuz etkileyebilmektedir.

Turizm Yatırımlarının Bağlantı Etkileri

Herhangi bir sektörde faaliyet gösteren firma, kuruluş aşamasındaki yatırım harcamalarıyla, işletme aşamasında da ürettiği mal ve hizmetler için kullandığı ara mallara yaptığı harcamalarla, ekonominin diğer sektörlerindeki üretim düzeyini de doğrudan ya da dolaylı olarak etkileme şansına sahiptir.

Ekonominin herhangi bir sektöründe meydana gelen ekonomik bir daralma, durgunluk ya da sorun veya bunun tam tersi olumlu bir gelişme canlılık, talep artısı vb. bir durum; girdi-çıktı ilişkisi nedeniyle sektörler arası bağlantıdan dolayı diğer sektörleri de etkileyerek onlar üzerinde olumsuz ya da olumlu yönde bir etkiye yol açabilecektir.

Turizm yatırımlarında ya da turist harcamalarındaki bir birimlik artış, sanayi, tarım, otomotiv, enerji, gıda, tekstil, kimya, inşaat vb. diğer sektörler üzerinde de dolaylı bir harcamanın ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Bu bağlamda, turizm yatırımlarındaki ya da turist harcamasındaki bu artış diğer sektörlerde bir talep artışını da beraberinde getirmektedir.

Girdi-çıktı modelleri çerçevesinde yapılan ekonomik analizlerde önemli bir rol oynayan bağlantılar kavramı iki ayrı formda kullanılmaktadır: Geriye doğru bağlantılar ve ileriye doğru bağlantılar. Kalkınma stratejileri literatüründe önemli bir yeri olan bağlantılar kavramı dolayısıyla iki ayrı anlamda kullanılmaktadır;

  • Girdi sağlama, türetilmiş talep veya geriye doğru bağlantı etkileri, her birincil olmayan ekonomik faaliyet kendi ihtiyacı olan girdileri yurtiçi üretimle sağlama girişimlerini uyaracaktır.
  • Dış yararlanma veya ileriye doğru bağlantı etkileri, yapısı gereği bütünüyle nihai talebe yönelmiş her ekonomik faaliyet bazı yeni faaliyetlerde çıktısının kullanılması için girişimleri uyaracaktır.

Turizm yatırımlarının bağlantı etkileri girdi-çıktı üretim modeller inin yardımıyla, piyasa fiyatları içinde kendisini gösteremeyen etkilerin gücünü ölçerek herhangi bir yatırım projesinin kamu yararlarının özel yararlardan ayrılmasına olanak sağlamaktadır. Turizmin girdi aldığı sektörleri uyarma etkisinin, girdi verdiği sektörleri uyarma etkisinden önemli derecede yüksek olduğu görülmektedir. Sonuç olarak turizm yatırımlarının bağlantı etkileri, turizm sektörünün genişlemesiyle birlikte birçok sektörün bundan olumlu yönde etkilenebileceğini göstermesi açısından önemlidir. Tersi durumda, yani turizm sektörünün durgunluğa sürüklenmesi ise diğer sektörleri de olumsuz şekilde etkileyerek bu sektörlerin üretim ve istihdam düzeylerinin düşmesine ve gelir yaratma kapasitelerinin azalmasına yol açabilecektir.

Turizm Yatırımlarının Üretim-Gelir Etkisi: Ekonomide milli gelir ve istihdam düzeyini belirleyen iki harcama kalemi bulunmaktadır. Bunlardan birisi tüketim harcamaları, diğeri de yatırım harcamalarıdır. Tüm ülkelerde yatırım harcamaları, tüketim harcamalarına göre milli gelirin oransal olarak daha küçük bir bölümünü meydana getirmesine karşın, makroekonomik çözümlemelerde daha fazla önem arz eden bir konudur. Bunun birinci nedeni, yatırım malları talebi toplam talebin önemli bir bölümünü oluşturmakta; üretim, gelir ve istihdamdaki değişiklikleri tüketim harcamasından ziyade yatırım harcamalarındaki devrevi dalgalanmalardan etkilenmektedir. İkinci olarak yatırım malları üretimindeki dalgalanmalar, tüketim mal ve hizmetlerinin üretimindeki dalgalanmalardan çok daha şiddetlidir. Üçüncü olarak da yatırım harcamaları, ekonominin yatırım kapasitesi üstündeki etkileri nedeniyle çok önemli bir yere sahiptir. Ancak ekonomik analizlerde sadece yatırımların iki yönlü etkisinden söz edilmektedir. Birincisi yatırımların nihai talep unsuru (yani harcama kalemi) olarak gelir yaratıcı etkisi ve diğeri de yatırımların sabit sermaye stokunu genişletmesinden dolayı meydana getirdiği kapasite yaratıcı etkisidir. Buradan hareketle, turizm sektörüne yapılan bir yatırım harcaması, öncelikle yatırım malları üreten diğer sektörler üzerinde bir nihai talep artışı meydana getirecektir. Yani turizmi geliştirmek ve büyütmek amacıyla yapılan bir yatırım harcaması ve bunun sonucundaki para transferi diğer sektörler için bir gelir ve uyarılmış talep etkisi yaratarak milli gelirin artmasına neden olacaktır. Başka bir ifadeyle, turizm yatırımlarındaki artış başlangıçta milli geliri arttıracak; gelirdeki bu artış tüketim harcamalarını arttıracak; tüketim harcamalarındaki bu artış ise tekrar gelirin artmasına ve birbirini izleyen gelir-tüketim harcamaları sonucunda gelirde, ilk başta yapılan yatırım harcaması tutarının üzerinde bir artış etkisi oluşturacaktır. Bu etkiye makro iktisatta çarpan ya da çoğaltan etkisi denilmektedir. Çarpan kısaca, “toplam talepteki otonom (gelirdenbağımsız) bir artışın, milli gelir düzeyinde kendi büyüklüğü oranında bir artışa yol açması” olarak tanımlanmaktadır.

Turizm Yatırımlarının Kapasite Arttırıcı Etkisi: Bir ülkede milli gelirin zamanla artış göstermesi, hiç kuskusuz milli gelirden yeni yatırımlara gidecek olan oransal payın da artmasına neden olacaktır. Nitekim ekonomi literatürüne bakıldığında, gelir düzeyindeki dönemsel değişme ile yatırım hacmi arasında “hızlandıran ilkesi” olarak bilinen bir ilişkinin söz konusu olduğu görülmektedir. Hızlandıran ilkesine göre yatırım talebi, gelir düzeyinin fonksiyonu olarak alınmak yerine, gelir düzeyindeki değişmelerin bir fonksiyonu olarak kabul edilmektedir.

Özetle, belli bir dönemde ekonominin sermaye stokundaki aşınma (aşınma payı) ve eskimeleri gidermeye yönelik harcamalar ve söz konusu stoka yapılan ilaveler makro ekonomik anlamda yatırımları ifade etmektedir. Geleceğe dönük beklentilerin iyimser olduğu bir turizm ülkesinde, turizm girişimcilerinin sermaye stokuna yapacakları ilaveler, yani yeni yatırımlar ülke ekonomisindeki kapasitenin artmasına yol açarak, hem ekonomik büyümeye, hem kalkınmaya ve hem de istihdama olumlu katkılar sağlayabilecektir. Unutulmamalıdır ki, turizm sektörü ile dolaylı ya da dolaysız ilişkisi olan 41 farklı sektörün, turizm sektörüne yapılacak olan herhangi bir yatırımın kapasite arttırıcı etkisiyle olumlu yönde etkilenebileceği düşünülecek olursa, bu sektörün ülke ekonomileri üzerindeki önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Turizm Yatırımlarının Kârlılığı ve Sermayenin Marjinal Etkinliği

Özel sektörün yapacağı yatırımlar, bu kesimin elde edeceği kârlılığa bağlıdır. Bu nedenledir ki, ekonomide hangi sektör olursa olsun yapılacak olan yatırımın kârlı olup olmayacağı konusunun çok iyi bir şekilde analiz edilmesi gerekmektedir. Piyasa ve fiyat mekanizmasının bir gereği olarak kâr elde etmek amacıyla faaliyette bulunan girişimciler, yatırım kararlarında bu amacı temel alacak ve hiç kuskusuz kâr getireceğini düşündükleri alanlara yatırım yapmak isteyeceklerdir. İleride elde edilmesi olası kârı tahmin edebilmek için ise, gelecekle ilgili olarak yatırım maliyetlerinin ve gelirlerin öngörülmesi gerekmektedir. Çünkü üretimde kullanılmak üzere sermaye mallarının satın alınması yani yatırım yapılması, bir yandan belli bir maliyeti beraberinde getirecek, diğer yandan ise belli bir döneme yayılmış olarak gelecekte elde edilebilecek bir gelir akımına yol açacaktır.

Makro iktisadın temellerini atan Keynes, yatırımların kârlılığının değerlendirilmesinde, piyasadaki cari faiz oranından bağımsız ancak onunla mukayese edilebilecek bir ölçüt geliştirmiştir. “Sermayenin marjinal etkinliği” olarak ifade edilen bu ölçüt, yatırımın talep fiyatını arz fiyatına eşitleyen bir iskonto oranıdır. Birçok kaynakta “r” ile gösterilen sermayenin marjnal etkinliği kavramı, sermaye malından ömrü boyunca beklenen yıllık hasılat miktarının bu günkü değerini, söz konusu sermaye malının arz fiyatına eşitleyen bir iskonto oranı olarak tanımlanmaktadır.

Turizm sektöründe de, girişimcilerin yeni bir yatırıma başlarken otel, tatil köyü ya da apart otel inşa etmek, aqua parklar veya golf sahaları yapmak gibi çok sayıda makine ve teçhizata gereksinimi vardır. Bu bağlamda, kendisine yararlı olacağını düşündüğü her makineyi satın alırken, satın aldığı makinenin kendisi için kârlı olup olmadığını araştırmak durumundadır.

Kıt kaynakların en verimli ve yararlı olacakları yatırım ve projelere aktarılması, söz konusu ülkelerin ekonomileri açısından büyük önem arz etmektedir. Kaldı ki, dünya genelindeki yer altı ve üstü kaynaklarının her geçen gün azaldığı göz önüne alınacak olursa, gelişmiş ülkelerde dâhil olmak üzere tüm dünya ülkelerinin bu konuya gereken özeni göstermeleri, ekonomik büyüme ve kalkınmanın sürdürülebilir bir şekilde kuşaklar boyu devamlılığı açısından da son derece önemlidir.

Turizmde Doğrudan Yabancı Sermaye (DYS) Kavramı

Az gelişmiş ülkeler ekonomik kalkınma çabalarında önemli bir sermaye kısıtlaması ile karsı karşıya iken, gelişmiş ülkelerde sermaye faktörü bol olarak bulunmaktadır. Ülkeler arasında sermaye donanımları açısından ortaya çıkan bu dengesizlik dünya ekonomisinde kaynak dağılımının etkin olmaması sonucunu doğurmaktadır. Dışa kapalı bir ekonomide ulusal tasarruflar sermaye birikiminin tek kaynağıdır. Ancak dışa açık bir ekonomide ulusal yatırımlar yabancı sermaye ile de finanse edilebilecektir. Az gelişmiş ülkeler finansal serbestleşme programları ile dışa açılarak uluslararası sermaye hareketlerinden faydalanmaya çalışmaktadırlar. Bu açıdan bakıldığında, yabancı sermaye ülkeye iki farklı şekilde girebilir: İlk olarak hisse senedi, tahvil gibi sermaye piyasası enstrümanlarına yönelik portföy yatırımı şeklinde, ya da daha uzun vadeli ülkenin sermaye stokunu ve üretimini arttıracak fabrika, araç-gereç, teknoloji yatırımı ile bina ve arsa satın alımı vb. yollarla ülkeye giriş yapmaktadır.

Bu bağlamda Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımı (DYSY); yabancı sermaye yatırımlarının özel bir türü olup bir firmanın başka bir ülkedeki bir firmayı satın alması, yeni bir firma kurması ya da o ülkedeki mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla ortaklık kurması veya mevcut firmalara lisans, know-how, teknoloji ve yönetim bilgisi gibi unsurları katması/getirmesi şeklinde yapılan yatırımları ifade etmektedir.

DYSY denildiği zaman genellikle bu kavramın Çok Uluslu Şirketlerle (ÇUS) ve onların üretim ve ticaret yapısıyla ilişkilendirildiği görülmektedir. OLI paradigması (OLI Paradigm) ya da Eklektik paradigması (Eclectic Paradigm) olarak bilinen teoriye göre, çok uluslu bir şirketin DYSY yapabilmesi için üç şartın bir arada gerçekleşmesi gerekmektedir. Birincisi, mülkiyet avantajları (ownership advantages) şartıdır. Bunlar genellikle fikri ve sınaî mülkiyet hakları gibi maddi olmayan, çok uluslu şirkete yerli firmalar karşısında rekabet üstünlüğü kurmasına olanak sağlayan bir takım avantajlardır. Konum avantajları (location advantages) ise DYSY’nin hangi ülkede yapılacağını belirleyen avantajlardır. Sonuncusu ise ÇUS’un elinde bulundurduğu varlıkları ev sahibi ülke şirketlerine kiralamak veya satmak yerine kendisinin kullanmasının daha kârlı olduğu durumları ifade eden içselleştirme avantajlarıdır.

Turizmdeki DYSY’nin Ekonomik Büyümeye Etkisi

Turizm faaliyetlerinin 1950’den sonra ulusal sınırları aşarak büyük gelişme göstermesi ve yaşanan küresel ekonomik gelişmeler otel işletmelerini, yeni destinasyonlara yatırım yapmaya ve ürün çeşitlendirmeye teşvik etmektedir. ÇUS’ler çok farklı şekillerde ve değişik ülkelerde bunu gerçekleştirme imkânına sahiptir. Lisans anlaşmaları, franchising, yönetim kontratları, stratejik işbirliği ve ortak girişimcilik bunların en yaygınları arasındadır. Ayrıca ulaşım ve iletişim sistemlerindeki yeni teknolojilerin ortaya çıkması, sürdürülebilirlik ve küreselleşme gibi dışsal faktörler kadar; daha esnek yönetim biçimleri, yeni turistik talepler gibi içsel faktörler de uluslararası turizm çevresinin daha da genişlemesine neden olmaktadır.

DYSY, 1990’lı yıllardaki hızlı artısının ardından, GOÜ’ye yönelik en istikrarlı ve önemli uluslararası sermaye akışı olmuştur. Bunun nedeni de hiç kuskusuz, DYSY’nin gidilen ülkedeki verimliliği pozitif yönde etkileyerek ekonomik büyümeye dolaylı ya da doğrudan yapmıs olduğu katkılardır. Söyle ki; DYSY ekonomik büyümeyi olumlu açıdan iki farklı şekilde etkileyebilmektedir. Birincisi, DYSY ekonomik büyümeyi doğrudan sermaye birikimine katkı sağlayarak ve yeni teknolojinin ev sahibi ülkeye aktarılmasına yol açarak etkilemektedir. İkinci olarak da, DYSY’nin emek eğitimi aracılığıyla ev sahibi ülkenin teknolojik bilgi stokunu transfer etmesi, işte beceri sağlama ve yen yönetim düzeninin oluşturulması ile dolaylı olarak büyümeyi etkilemektedir.

Turizm sektörünün yapısı gereği ekonominin diğer sektörlerinden farklı olarak, turizme gelen DYSY’sine ilişkin doğru ve gerçekçi verilere ulaşmak pek de mümkün değildir. Çünkü turizmin bir sektörler kesiti olduğu ve ileri geri, destek ya da tedarikçi 41 ayrı sektörle bağlantılı olduğu göz önüne alınırsa, DYSY’nin uluslararası düzeyde kabul gören ve standardize edilmiş istatistiklerinin derlenmesi oldukça zordur.

Turizm sektöründeki DYSY’yi etkileyen faktörler diğer sektörlerden pek de farklı değildir. Bu faktörleri, kültüreltarihi-coğrafi yakınlık, politik ya da ekonomik riskler, ekonomik gelişme düzeyi, sosyo-ekonomik çevre sektörün özelleştirilmesi, doğrudan yabancı sermaye idaresinin liberalleştirilmesi, vergi sistemi, yatırım teşvikleri, altyapının ulaşılabilirliği, kalitesi ve işbirliği stratejileri ile şirketlere özel faktörleri kapsamaktadır.

Yabancı Sermaye Yatırımlarının Turizm Sektörü Üzerindeki Olumlu Etkisi

Ülkelerin değişik sektörlerine gelen yabancı sermayenin ekonomik yönden hem olumlu hem de olumsuz bir takım etkileri söz konusudur. Bu bağlamda, yabancı sermaye yatırımlarının turizm sektörü üzerindeki olası etkisini incelemeye geçmeden önce, yabancı sermaye kavramının ne anlama geldiğine kısaca bir göz atmakta yarar bulunmaktadır. Yabancı özel sermaye ya da özel yabancı sermaye yatırımını, “AGÜ’ye gelişmiş ülkelerden gelen özel sermaye yatırımları ve teknolojik olarak yapılan ortaklık ya da işbirliği” olarak tanımlamak mümkündür. Bir başka tanıma göre de yabancı sermaye, “bir ülkenin, karşılığını değişik şekillerde ileride ödemek üzere, diğer ülkelerden temin ederek kısa sürede ekonomik gücüne ekleyebileceği malî ya da teknolojik kaynaklar” şeklinde tanımlanmaktadır. Böylece yabancı sermaye denildiği zaman, AGÜ ve GOÜ’nün iç tasarruflarının yetersiz olması ve sonuçta sermaye birikimi sağlayamamaları nedeniyle, bu boşluğu dış finansman kaynakları ile doldurmaları anlaşılmalıdır. Yabancı sermayenin genel anlamdaki ekonomik yararları aşağıdaki şekilde özetlenebilir.

  • Sermaye birikimine katkı sağlar.
  • Teknolojik gelişmeye katkı sağlar.
  • Reel ücretlerin artmasına olanak sağlar.
  • Ekonomik, siyasal, sosyal, toplumsal ve doğal olaylardan çok hızlı etkilenen bir sektör olarak, dış turizm talebinin belirtilen bu olumsuz koşullardan daha az etkilenmesine ve döviz gelirlerinin aşırı şekilde dalgalanmasına engel olacaktır.
  • Uygulanan teknoloji sonucunda, üretim ucuzlar, kalite yükselir ve piyasaya yeni malların girmesi sağlanarak modern anlamda turizm işletmecilik yöntem ve anlayışının da gelişmesi sağlanır.
  • Devletin almış olduğu vergi gelirlerinde bir artış sağlanır.
  • Rekabet yapısının ve sürecinin iyileşmesini ve piyasa ekonomisi bilincinin yaygınlaşmasını sağlayarak iç piyasaya bir dinamiklik getirir.
  • Yukarıda belirtilen tüm bu noktalara ek olarak turizm sektörüne giren yabancı sermaye ile birlikte yeni iş ve istihdam olanaklarına kavuşulur, uluslararası turizm piyasasında tanıtım sağlanmış olur...

Yabancı Sermaye Yatırımlarının Turizm Sektörü Üzerindeki Olumsuz Etkisi

Turizm sektörü açısından genel bir değerlendirme yapıldığında, yabancı sermaye yatırımlarının yararları olduğu kadar bir takım olumsuzluklara sahip olduğu da görülmektedir. Çünkü yabancı sermaye de nihaî olarak bir başka ülkeye kâr güdüsüyle gitmektedir. Bu ekonominin doğasında olan bir şeydir. Bu nedenle, insanlar en yüksek kâr beklentisi nerede ise o bölgeye giderler ve “homo economics” özelliğinden dolayı da kendi kârını maksimum yapmayı amaçlarlar. Bu yönüyle insanın, rasyonel bir varlık olduğu görülmektedir.

Teşvik Kavramı ve Amaçları

Bir hizmet sektörü olan turizmde, çok yönlü ve dinamik bir yapının olması nedeniyle geliştirilecek plan ve politikalarda devletin desteğine, ülkenin ekonomik açıdan gelişimi, kalkınması ve ülke insanın daha müreffeh bir ortamda yaşamını sürdürebilmesi için büyük gereksinim duyulmaktadır.

Teşvik kavramı, Arapça sevk kökünden türemiş olup arzusunu artırma, gayrete getirme, özendirme, cesaretlendirme, isteklendirme anlamına gelmektedir. Ekonomi biliminde, “belirli ekonomik faaliyetlerin diğerlerine oranla daha fazla ve hızlı gelişmesini sağlamak amacıyla, kamu tarafından çeşitli yöntemlerle verilen maddi ya da gayri maddi destek, yardım ve özendirmelere” teşvik denilmektedir.

Özel amortisman, vergi iadesi indirimli navlun tarifesi, düşük faizli kredi, fon ödemesi, vergi taksitlendirmesi gibi değişik adlar altında teşvik uygulamalarının olduğu bilinmektedir.

Turizm potansiyeline sahip olan bir ülkedeki turistik işletmelerin, düşük faizli uzun vadeli kredi kullanabilmeleri, sektörel teşviklerden yararlanabilmeleri, yabancı sermayeyi çekebilmeleri ve düşük katma değer vergisi (KDV) oranları ile faaliyetlerini sürdürebilmeleri, uluslararası turizm piyasasında rekabet üstünlüğünün elde edilmesinde önemli olacak faktörlerdendir.

Turizm Yatırımları Açısından Sektöre Sağlanan Teşviklerin Rolü

İklimi, kültürü ve jeolojik yapısı turizme çok elverişli bir ülkede, dışa açılış ve kalkınma hamlesi hizmet sektörü yardımı ile olabilir. Böylece, turizm sektörü açısından zengin kaynaklara ve potansiyele sahip bir ülkede, turizmin teşvik edilmesi ve devlet tarafından desteklenmesi, ekonominin doğal dengesi içinde kabul edilebilir bir durumdur.

Turizm ekonomisi açısından değerlendirildiğinde, teşvikler olmadan sürdürülebilirliğin, ekonomik gelişmenin ve çevre korumasının sağlanması mümkün değildir. Nitekim turizmden gelir elde etmek, hiç kuşkusuz AGÜ ve GOÜ’ler için çok önemlidir. Bu bağlamda, söz konusu ülkelerin ekonomik gelişiminde ve sürdürülebilir kaynaklı turizm faaliyetlerinde değişen koşullara, şartlara ve çevreye uyum çok önemlidir.

Türkiye’de Turizm Sektörüne Sağlanan Teşvikler

1980 yılında turizm işletme ve yatırım belgeli toplam 778 olan tesis; 42.011 olan oda ve 82.332 olan yatak sayısı, 2014 yılına gelindiğinde sırasıyla %446,0; %1161,8; %1256,5 artışla 4.248, 530.102 ve 1.116.872 olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar, turizm sektöründeki konaklama arzı açısından kapasitenin 1980 yılından sonra çok büyük bir gelişim gösterdiğinin de kanıtıdır. Bu büyük gelişimin en önemli nedeni, sektöre yapılan yatırım, teşvik ve DYSY uygulaması ile turizme verilen önemden kaynaklanmaktadır. Sektöre yurt içi ve dışından yapılan yatırım miktarlarının giderek artması, sektörün bugünkü noktaya gelmesinde önemli ve etkili bir faktör olmuştur. 2014 yılı Ocak-Aralık aylarını kapsayan 12 aylık dönemde, Türkiye’de 58 ayrı şehirde yeni yatırım yapılacak otel sayısı 316’ya, yatak sayısı ise 82.074’e yükselmiştir. Yatırım yapılacak il listesine 1 otel ile Afyonkarahisar ilk kez girmiştir. Otel sayısında 58 otel ile İstanbul ilk sırada yer alırken, ikinciliği 51 otel ile Antalya almıştır. Yatak sayısında ise açık ara ile Antalya birinciliği almıştır. 30.304 yatağa sahip Antalya’yı İstanbul 12.571 yatak ile takip etmektedir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v