Doğal Kaynaklar ve Çevre Ekonomisi Dersi 6. Ünite Özet

Sürdürülebilir Kalkınma

Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı

Ekonomik büyüme ve kalkınma kavramlarının dünya ülkelerinin gündemine oturması çok eski bir geçmişe sahip değildir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bağımsızlığını kazanan eski sömürge ülkeleri başta olmak üzere geri kalmış ülkelerin hemen hepsi çeşitli kalkınma stratejileri uygulayarak “modernizasyon” sürecini gerçekleştirmeye çalışmış ve başlıca kalkınma amaçları GSYH büyümesi olmuştur.

1980’li, 1990’lı ve 2000’li yılların kalkınma tartışmalarında ve uygulanacak politikalarda “sürdürülebilir kalkınma” konusu vazgeçilmez temel bir unsur hâline gelmiştir.

“Ekonomik açıklar birbirimizden aldığımız borçlardır, oysa ekolojik açıklar gelecek nesillerden çaldıklarımızdır” (Brown, 2003).

Sürdürülebilir kalkınmanın kavramsal çerçevesi çizilirken bu çerçeve içinde üç temel unsur mutlaka yer almaktadır (Çelik, 2011:159):

  • Çevre (çevrebilim, tabiat ve tabii kaynaklar)
  • Ekonomi
  • Toplum ve kültür

Dünya Bankası bu modele dördüncü alt unsur olarak “kurumlar”ı ilave etmektedir. Bu unsurlar bağımsız değildir, biri diğerinden etkilenmekte ve ortaklaşa etkileşim içinde bulunmaktadır.

Sürdürülebilir Kalkınmanın Tarihsel Gelişimi

Çevre politikalarının, çevresel hasarların ortaya çıkmaya başlamasından sonraki ilk dönemde ele alınması daha çok ekolojik ve sosyal temellerde gerçekleşmiş, ancak uygulama maliyetlerinin toplam kazanç anlamında topluma pozitif katkılar sağladığının anlaşılması ve ekonomik doğrulanmanın gerçekleşmesi fazla bir zaman almamıştır (OECD, 1980: 12)

Büyümenin Sınırları Raporu ve 1972 BM İnsani Çevre Konferansı

Modernizm, toplumsal mutluluğu sağlamaya çalışırken Keynesgil politikaların kısa vadeli yönelimleriyle birlikte hem felsefi hem de ekonomik birliktelik içerisinde çevresel bozulmanın temelleri atılmıştır.

Birleşmiş Milletler tarafından 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen İnsani Çevre Konferansı’nda bir araya gelmiş ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) kurulmuş, bir çevre bildirgesi yayımlanarak sürdürülebilir kalkınmanın “ilk ilkeleri” kaleme alınmıştır.

Malthusyen: Klasik iktisatçılar arasında yer alan Thomas Malthus (1766-1834) taraftarı anlamında kullanılır. Malthus gıda artışının nüfus artışına paralel artmayacağını ve bu nedenle dünyayı açlık tehlikesinin beklediğini savunduğu için “karamsar” iktisatçılar arasında gösterilir.

Roma Kulübü: 1968’de İtalya’nın başkenti Roma’da kurulmuş olan düşünce merkezi. Diplomat, bilim adamı, felsefeci ve akademisyenlerden oluşan yüz kişilik bir kurucu kadrosu vardır. Kâr amacı gütmeyen, uluslararası bağımsız sivil toplum kuruluşudur. Kulübün temel amacı, küresel sorun olarak kabul edilen konularda uzun dönemli bakış açısıyla çözümler ve öneriler getirmek ve bunların gerçekleşmemesi durumunda yaşanabilecek sorunlar hakkında senaryolar üretmektir.

Ortak Geleceğimiz (Brundtland) Raporu

Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun (WCED) 1983 yılında kurulmasının ardından ”bugünkü kuşaklar ile gelecek kuşaklar arasında eşitlik” arayışının 1987 yılında yayımlanan “Ortak Geleceğimiz” başlıklı Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu’nda (diğer adıyla Brundtland Raporu) hayata geçmiştir.

“İnsan mutluluğu ve iyiliği” gibi geniş kapsamlı bir nihai amaca ulaşmak için şu dört temel amaca ulaşılması gerektiğini düşünmektedirler (Çelik, 2011: 152):

  • Yapısal değişimi yaşayan sağlıklı ve gelişen bir ekonomi
  • Kazanımların geniş ölçüde ve adaletli bir şekilde dağıtılmasını sağlayan bir ekonomi
  • İnsan hakları ve özgürlüklerini garanti altına alan siyasi bir sistem ve etkili liderlik
  • Çevrenin korunmasını gözeten bir iktisat politikası.

“Sürdürülebilir kalkınmanın kilit koşulları” da denen bu unsurlar ve açıklamaları şöyledir (Ison ve Wall, 2007: 413):

  • Nesiller arası eşitlik
  • Nesiller içi eşitlik

Rio Zirvesi ve Gündem 21

Resmî adı “Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı” (UNCED) olan uluslararası toplantı, Haziran 1992’de Brezilya’nın başkenti Rio De Janeiro’da yapılmıştır.

Rio Konferansı sonunda beş temel belge oluşmuştur: Rio Deklarasyonu, Gündem 21, Orman Varlığının Korunmasına Dair Deklarasyon, Biyolojik Çeşitliliğin Korunması Sözleşmesi ve İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi.

Rio Deklarasyonu’nun ana temaları aşağıdaki maddelerden oluşmaktadır (Ison ve Wall, 2007: 412):

  1. Sürdürülebilir kalkınma için insanlar odak noktasıdır.
  2. Ülkeler diğer devletlerin çevrelerine zarar vermemelidir.
  3. Kalkınma şimdiki ve gelecekteki kuşakların kalkınma ve çevre ihtiyaçlarını eşit ölçüde karşılamalıdır.
  4. Çevrenin korunması kalkınma sürecinin bir parçasıdır.
  5. Yoksulluğun kaldırılması sürdürülebilir kalkınmanın ayrılmaz bir parçasıdır.
  6. En az gelişmiş ülkelerin özel durumu ve ihtiyaçlarına özel öncelik verilmelidir.
  7. Dünya ekosisteminin sağlık ve bütünlüğünün korunması ve restore edilmesi için devletlerin ortak ama farklı sorumlulukları mevcuttur.
  8. Devletler, sürdürülemez üretim ve tüketim kalıplarını azaltmalı ve ortadan kaldırmalıdır, uygun demografik politikalar takip etmelidir.
  9. Devletler, sürdürülebilir kalkınma için ülke içi kapasitelerini geliştirmek amacıyla işbirliğine gitmelidir.
  10. Çevre sorunları hakkındaki bilgiyi artırmak, halkın farkındalığını ve katılımını sağlamak için faaliyette bulunulmalıdır.

BM İnsan Yerleşimleri Konferansları (Habitat I ve Habitat II)

1976 yılında Vancouver’da Habitat-I Konferansı gerçekleştirildi ve ardından 1978 yılında Birleşmiş Milletler İnsan Yerleşimleri Merkezi (UNCHS) kuruldu.

1996’da İstanbul’da Habitat-II Konferansı düzenlenmiştir. Bu konferansta UN-HABITAT’ın temel belgelerinden olan “Habitat Agenda” ile “İstanbul Deklarasyonu” kabul edilmiştir.

Kyoto Protokolü

1997 yılında Birleşmiş Milletler Japonya’nın Kyoto kentinde bir toplantı düzenlemiş ve katılan devletler arasında “Kyoto Protokolü” imzalanmıştır.

Buna göre 37 gelişmiş ülke 2008-2012 yılları arasında sera gazı salınımlarını 1990 seviyesinden %5,2 aşağıya çekmekle sorumlu tutulmuşlardır.

Kyoto Protokolü’nü ABD ve Avustralya imzalamamış, Türkiye ise Şubat 2009’da şartlı imzalamıştır.

Johannesburg Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi (Rio+10)

Birleşmiş Milletler, 1992 Rio Zirvesi’nin ardından 2002 yılında Johannesburg’da yine bir sürdürülebilir kalkınma zirvesi düzenlenmiştir. Johannesburg’da alınan kararlar şöyle özetlenebilir (Yıkmaz, 2011: 20):

  1. Her ülke ulusal sürdürülebilir kalkınma stratejisini oluşturacak ve 2005 yılında uygulamaya başlayacaktır.
  2. Sürdürülebilir kalkınma konusunda uluslararası anlaşma hükümlerine uyulmalıdır.
  3. Yoksulluk için Dünya Dayanışma Fonu kurulmalı ve açlık sınırında yaşayanların sayısı yarı yarıya azaltılmalıdır.
  4. Fosil yakıtlara bağımlılık azaltılmalı ve enerjide kaynak çeşitliliğine ve ülkeler arasında adaletli, dengeli dağılıma gidilmelidir.
  5. Sürdürülebilir kalkınma konusunda genel anlamda sorumluluk ve duyarlılık artırılmalıdır.

Rio+20 Konferansı

20-22 Haziran 2012’de Rio de Janeiro’da “Rio+20” adında bir konferans düzenlenmiştir.

Bu konferansın hedefleri şunlardır (Kalkınma Bakanlığı, UNDP, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği, 2012a: 5):

  1. Sürdürülebilir kalkınma konusundaki siyasi kararlılığın yeniden vurgulanması,
  2. Sürdürülebilir kalkınma konusunda geçmişten beri düzenlenen zirvelerin çıktıları konusunda gelişmelerin ortaya konması ve eksikliklerin belirlenmesi,
  3. Yeni ve yükselen fırsatların ve tehditlerin tarif edilmesi.

Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri ve Endeksleri

Çevresel ana unsurun da ötesinde, sürdürülebilir kalkınma herkesin temel ihtiyaçlarını karşılama ve herkesin daha iyi bir yaşam beklentisini karşılama fırsatı sağlamalıdır. Bu nedenle değişimin saptanması, gözlenmesi ve ölçülmesi amacıyla kalkınmanın “göstergeleri” ön plana çıkmaktadır.

Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri

Ülkelerin göstergeleri geliştirmeleri ve kullanabilmelerine yardımcı olabilmek amacıyla 1993 yılında “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu” (UNCSD) kurulmuştur. 2005 yılına gelindiğinde 50 adeti temel nitelikte olan 98 adet gösterge kullanılmaya başlanmıştır (Yıkmaz, 2011: 44-46). Tablo 6.2’de (s:155) BM Sürdürülebilir Kalkınma Göstergeleri’nden örnekler bulunmaktadır.

Sürdürülebilir kalkınma oldukça geniş kapsamlı bir kavram olduğu için bu konuda gösterge geliştirmek oldukça zordur. Sürdürülebilir kalkınma konusunda geliştirilecek bir göstergede şu özellikler bulunmalıdır (Çelik, 2011: 159):

  • Kolay anlaşılabilir, açık ve net olmalıdır.
  • Politika geliştirmeye uygun olmalıdır.
  • Bilimsel ve teorik olarak sağlam temellere oturmalıdır.
  • Teknik olarak ölçülebilir olmalıdır.
  • Hem zamana hem de coğrafi farklılıklara uygun olmalıdır.
  • İlk bakışta verdiği anlamdan çok daha farklı bakış açılarını ve vizyonu yaratacak kadar anlamlı olmalıdır.

Sürdürülebilir Kalkınma Endeksleri

Endeksler doğru bir şekilde tasarlandıkları taktirde iyi birer ölçme ve değerlendirme aracı olabilirler. Ancak, her ülkenin kendine özgü koşulları ve endeks bileşenlerini oluşturan verilerin ülkelerin tümünde üretilememesi endeks oluşturma sürecini zorlaştırmakta ve sadece göstergelerle yetinilmesine neden olmaktadır.

Tablo 6.3’te (s:156) farklı başlıklar altında yer alan bu endeksler yer almaktadır.

Çevresel Performans Endeksi (ÇPE)

ÇPE, her biri farklı ağırlıklara sahip olan 25 adet göstergenin 3 seviyede toplulaştırılmasıyla elde edilmekte, bazı verilere sahip olmayan ülkeler için hesaplama yapılmamaktadır.

Çevresel Sürdürülebilirlik Endeksi (ÇSE)

ÇSE, çevresel sürdürülebilirliğin izlenmesine yönelik geliştirilen, geçmişteki ve mevcut durumdaki çevre kirliliği düzeyleri, çevre yönetim faaliyetleri, küresel değerlerin korunmasına yönelik katkılar ve toplumun çevre performansının artırılma kapasitesi gibi konuları kapsamaktadır.

ÇSE, şu konularda karşılaştırılmasını sağlamaktadır (Yıkmaz, 2011: 72-73):

  • Küresel çapta sorumluluk
  • Çevresel sistemler
  • Çevreye yönelik baskıların azaltılması
  • İnsanların çevreye yönelik baskılardan zarar görebilirliğinin azaltılması
  • Çevresel sorunlarla mücadelede toplumsal ve kurumsal kapasite

Gerçek İlerleme Göstergesi (GİG)

Gerçek İlerleme Göstergesi (GİG), GSYH’ye alternatif bir kavram olan “yeşil GSYH” kavramını gündeme getirmiştir ve üç farklı unsurun ölçümü üzerine dayanmaktadır:

  1. Refaha eş değer olan gelir
  2. Sürdürülebilir gelir
  3. Net sosyal fayda

Ekolojik Ayak İzi

Ekolojik ayak izi kavramı tabiatın taşıma kapasitesini ölçmek için geliştirilmiş olan bir yöntemdir ve sonuçları bir ülkenin sürdürülebilir kalkınma derecesinin bir göstergesi olarak kullanılmaktadır.

Ekolojik Ayak İzi şu şekilde hesaplanır: Önce kişi başına düşen, biyolojik olarak verimli ve sulak alan, yani “üretken biyolojik alan” (biyokapasite) hesaplanır. Daha sonra insanların tükettiği kişi başına düşen biyolojik açıdan üretken alan hesaplanır ki bu ekolojik ayak izini oluşturur. Bu iki büyüklük arasındaki fark ekolojik ayak izi lehine ne kadar büyükse o kadar olumsuz olarak değerlendirilir.

Pearce-Atkinson Ölçümü

Bu yaklaşımda sürdürülebilir kalkınma insan yapımı sermaye mallarına ve doğa sermayesine bağlı bir yaklaşımdır. Pearce-Atkinson (P-A) yaklaşımında bir ülke, insan yapımı ve doğa sermayesi malların, yıpranma paylarının toplam değeri kadar tasarruf ederse kalkınması sürdürülebilir düzeyde olacaktır.

Çevre ve Millî Gelir Hesabı

Millî gelir muhasebesi kavramlarından yola çıkarak sürdürülebilir kalkınma sürecini tanımlamaya ve ölçmeye çalışan ve genel olarak “doğal kaynak muhasebesi” adı verilen çeşitli yaklaşımlar vardır. Bunlardan biri de “Sürdürülebilir Ekonomik Refah Endeksi”dir (ISEW).

ISEW = GSMH-Fiziksel Sermayedeki Yıpranma - Çevresel Sermayedeki Yıpranma - Kirlenmenin Parasal Değeri - Savunmacı Harcamalar.

Teknik Değişme ve Sürdürülebilirlik Düzeyi

Şekil 6.5’te de (s:164) görüldüğü gibi, yeni teknolojiler tarım, sanayi ve hizmetlerde verimlilik artışları meydana getirmekte ve böylece eğitim ve beceri düzeyi yüksek, sağlıklı işgücü aracılığı ile ekonomik büyüme güçlenmektedir (Ison ve Wall, 2007. 417).

Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi ve Politikaları

Sürdürülebilir kalkınma ile ilgili stratejilerin ve doğal olarak politikaların gerçekleştirmeye çalıştığı temel amaçlar şunlardır (Han ve Kaya, 2006: 258-59):

  • Büyümenin yeniden canlandırılması,
  • Büyümenin niteliğinin değiştirilmesi,
  • Sürdürülebilir bir nüfus artışının sağlanması,
  • Teknolojinin yeniden yönlendirilmesi ve yönetimi,
  • Gıda, enerji, su ve sağlık alanlarında toplumun temel ihtiyaçlarının sağlanması,
  • Kaynak rezervinin korunması ve değerinin artırılması,
  • Karar verme süreçlerinde çevre ve ekonominin birleştirilmesi.

Sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmada izlenecek temel ilkeler ise şunlardır (Çelik, 2011: 158):

  • Küresel sorumluluk
  • Ortak bir yaklaşım
  • Ortaklık
  • Katılımcı yaklaşım
  • Yenilenen yönlendirme
  • Sürdürülebilir kentleşme politikası

Çevresel sorunları dört ana yoldan gidilerek çözümlenebileceği öngörülmektedir (Dulupçu, 2001’den hazırlayan Günsoy, 2006):

  1. Piyasa mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamak
  2. Yeni piyasaların oluşturulması
  3. Çevresel düzenlemeler
  4. Kamusal bilinç oluşturulması

Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v