İktisadi Düşünceler Tarihi Dersi 3. Ünite Özet

Klasik Okul

Klasik İktisadi Düşüncenin Geliştiği Ortam

18. yüzyılın birinci dönemi klasik iktisadın oluşabilmesi için uygun şartları hazırlamıştı. Bu dönem (1688-1789) Aydınlanma çağı olarak adlandırılmakta olup kilisenin ve dinin dünyadan ve dünyalık işlerden uzaklaştırılması sürecini pekiştirdi.

Aydınlanma felsefesinin kaynağını, Rönesans felsefesinin ortaya koyduğu ilkeler ve reformlar oluşturmuştur. Rönesans hareketi ile birlikte; insana, topluma, bilime, sanata, dine, tarihe tüm siyasal ve sosyal olgulara bakışta büyük bir nitelik değişimi oluşmuştur. Hümanizm , kilisenin skolastik Orta Çağ düşünce anlayışı reddedilerek bilimde, felsefede, sanat ve edebiyatta özgür insan anlayışının savunulmasıdır. Liberalizmin fikir adamları da bu çağlarda ortaya çıktılar. John Locke, David Hume, Adam Smith, Immanuel Kant gibi liberaller düşüncelerini Rönesans’ın doğurduğu bu özgürlük ortamında açıkladılar.

Hümanizm: Genel olarak akıllı insan varlığını tek ve en yüksek değer kaynağı olarak gören, bireyin, yaratıcı ve ahlâki gelişimini, rasyonel ve anlamlı bir biçimde, doğaüstü alana hiç başvurmadan, doğal yoldan gerçekleştirilebileceğini belirten ve bu çerçeve içinde, insanın doğallığını, özgürlüğünü ve etkinliğini ön plana çıkaran felsefi akımdır.

Skolastik düşünce, bilimsel ve akılcı düşünceyi reddeden, her şeyi dine dayandırarak açıklayan, eleştiriyi kabul etmeyen Orta Çağ Avrupası’nın düşünce yapısıdır.

Coğrafi keşişlerin başlattığı sömürgecilik hareketleri ile Avrupa zenginleşti. Teknik gelişmelerin üretim alanına uygulanmasıyla da Sanayi Devrimi doğdu. İngiltere’de başlayıp oradan tüm Avrupa’ya yayılan sanayi devrimi; birinci sanayi devrimi ve ikinci sanayi devrimi olarak iki aşamada gerçekleşmiş bir olgudur. 18. yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve 19. yüzyılın ortalarına kadar devam eden endüstriyel gelişme birinci sanayi devrimi veya “makine devrimi”, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlayan ise ikinci Sanayi Devrimi veya “teknoloji devrimi” olarak adlandırılır.

Sanayi Devrimiyle birlikte burjuvazi güçlenmiş, özgürlüğün her alanda yayılmasını sağlamaya çalışmış ve kendi felsefesine uygun devlet anlayışını savunmuştur. Sanayi devrimi, kapitalistleşme, serbest girişim, özel mülkiyet alanlarındaki gelişmeler, liberalizmin ekonomik bir tabana oturmasına neden olmuştur.

Liberal İktisadi Düşüncenin Temel İlkeleri

Liberal iktisadi düşünce, 18. yüzyıl sonunda Fransa’da ve İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Liberal iktisadi düşünce bireycilik, özgürlük, piyasa ekonomisi ve rekabet, doğal düzen, rasyonel birey, emek ve iş bölümü, değer teorisi, sermaye teorisi, gelir teorisi, para-görünmeyen elekonomik özgürlükler, dış ticaret teorisi temel ilkelerini benimsemiştir. Bu ilkeler aşağıda kısaca açıklanmıştır.

Bireycilik

Liberal iktisadi düşünce, bireyi temel alan ve onu sınıf, toplum, halk, millet, devlet gibi kurumlardan üstün sayan anlayışı savunur. Birey, toplumların tüm yapılarından üstündür ve teorik olarak toplumdan önce var olmuştur ve dolayısıyla bireyin hakları da toplumdan önce vardır.

Özgürlük

Özgürlük, bireyin baskı ve zorlama olmaksızın istediğini yapması ve istediği gibi davranabilmesidir. Liberalizmin özgürlük anlayışı genellikle negatif özgürlük olarak adlandırılmaktadır. Negatif özgürlüğün esası, bireyin dışarıdan gelen keyfi bir zorlama altında kalmaksızın davranabilmesi, serbestçe hareket edebilmesidir. Klasik liberal anlayışa göre devlet, özgürlük için en büyük tehdittir.

Piyasa Ekonomisi ve Rekabet

Piyasa ekonomisi; rekabete dayalı, kâr amacını temel alan, özel mülkiyet, miras, girişim ve tercih yapma özgürlüğünün güvence altına alınmış olduğu ve devletin, fiyat oluşumuna minimum seviyede müdahale ettiği bir ekonomik sistem modelidir. Liberalizmin devlet anlayışı, “ sınırlı ve sorumlu devlet yaklaşımı ”dır. Piyasa ekonomisinin işleyişinde rekabetin çok fonksiyonel bir yeri vardır. Rekabet, daha yararlı üretim metotlarını daha az yararlı olanların yerine yerleştirir, yüksek verimle çalışanı az verimle çalışan rakibine karşı korur.

Doğal Düzen

Toplumun işleyişi doğal düzen içinde gerçekleşmektedir. Bu nedenle de devlet, bu işleyişi bozmamak için toplumsal ve ekonomik alanlara müdahale etmemeli, sadece bu düzeninin işleyişinin devamı için gerekli düzenlemeleri yapmalıdır.

Rasyonel Birey

Rasyonel birey (Homo economicus) varsayımı, bireylerin kendi çıkarlarına göre hareket ederken uzun dönemde de toplumun refahını artıracak şekilde hareket ettiklerini öngörür. Rasyonel birey; mallar, piyasalar ve diğer ekonomik konularda tam bilgiye sahip, karşılaştığı seçenekler arasında mutlaka değerlendirme yapan, çoğu aza tercih eden, yaptığı tercihler birbiriyle çelişmeyen kişidir.

Adam Smith

Emek ve iş Bölümü

Emek olmaksızın doğal kaynaklar, faydasız kalacaktır. A. Smith’e göre, ulusal geliri belirleyen iki faktör vardır. Bunlar, emeğin verimliliği ve üretken emeğin, üretken olmayan emeğe oranıdır. Üretken emek, üzerinde harcandığı nesnenin değerine katkı yapan emektir. Smith zenginliğin temel kriterlerinden birisi olarak gördüğü emeğin verimliliğini iş bölümüne dayandırmıştır iş bölümünün gerçekleştiği her alanda emekten yararlanabilme olanağı fazladır ve iş bölümü sayesinde zenginlik toplumun en alt kesimlerine kadar ulaşacaktır. Smith’e göre iş bölümü, emeğin verimliliğini artırır, değer fazlaları yaratır. Bu değer fazlaları sayesinde de toplumlar zenginleşir, yararlı malların üretimi çoğalır.

Üretken emek, üzerinde harcandığı nesnenin değerine katkı yapan emektir.

Değer Teorisi

Adam Smith kullanım ve değişim değeri olmak üzere iki değerden söz etmiştir. Kullanım değerinin ölçüsü fayda, değişim değerinin ölçüsü ise emektir.

Sermaye Teorisi

Adam Smith sermayeyi, emeğin daha verimli çalışmasını sağlayan bir etken olarak tanımlar. Sabit Sermaye, insanlar tarafından üretilmiş üretim faktörü olarak tanımlanır. Bu gruba, binalar, makineler, aletler girer. Sabit sermaye iktisadi faaliyetler içinde dolaşıma katılmaz, sahibine bir kâr sağlar. Değişir sermaye ise, sahibine el değiştirmek suretiyle kâr getiren maddelerdir (hammadde, satılacak mallar). Bu mallar el değiştirmediği sürece herhangi bir kâr sağlamaz.

Gelir Teorisi

Adam Smith ekonomik faaliyetler sonucunda üç tür gelir elde edildiğini savunur. Bu gelirler ücret, rant ve kârdır. Ücret , işverene bağlı olarak, üretimin sonucuna bakılmaksızın önceden belirlenen emeğin bedelidir. Ücretten yani işçinin yaptığı üretimden tarım rant adı altında sanayi ise kâr adı altında bir pay alacaktır. Smith’e göre kâr ise girişimcinin değil üretime katılan sermayenin payıdır.

Para-Görünmeyen El-Ekonomik Özgürlükler

Smith’e göre para basit bir mübadele aracıdır. Görünmeyen el ise rekabetçi koşullarda işleyen piyasa mekanizmasıdır. Bu düşünceye göre devlet ekonomik yaşantıya karışmaktan kaçınmalıdır. Adam Smith, özgürlüğün tek sınırlayıcısının doğal yasalar olması gerektiğine inanmaktadır.

Dış Ticaret Teorisi

A.Smith uluslararası iş bölümü ve serbest ticaret sayesinde ticarete girişen iki ülkenin bundan fayda sağlayacağını ve kaynakların böylece optimal bir şekilde dağılacağını “ Mutlak Üstünlük Teorisi ” ile açıklamıştır. Ona göre, her ülke diğerlerinden daha düşük maliyetle ürettiği mutlak üretim üstünlüğüne sahip olduğu malları üretmeli bir başka deyişle bu malların üretiminde uzmanlaşmalı ve bunları ihraç ederek, daha pahalıya üretebildiklerini dışarıdan ithal etmelidir.

Robert Malthus

Nüfus Teorisi

Malthus’a göre halkın sefaletinin sebebi ekonomik gelişmenin doğal bir sonucudur. Nüfusun artış hızı ile beslenme olanakları arasındaki orantısızlık sefaleti de beraberinde getirmekteydi. Malthus’a göre insanlar çoğalma eğilimindedirler. Ancak tarımda geçerli olan azalan verimler kanununa göre, nüfus artışını mevcut toprakların beslemesi olanağı kısıtlıdır.

Malthus’a göre önemli olan nüfus miktarı ile beslenme olanakları arasındaki dengenin bozulmamasıdır. Nüfus artışını kısıtlayan faktörler iki türlüdür. Birincisi tabii engeller : Açlıklar, büyük salgın hastalıklar, fırtınalar, ölümler, kazalar vb. faktörler fazla nüfusu azaltabilir. İkincisi doğumların kontrolü ve evlenme çağının geciktirilmesi.

Nüfus Politikası Önlemleri

Devlet fakirlere yardım etmemelidir. Tabiat fakirleri yok olmaya mahkum etmiştir. Fakirlere yardım etmenin amacı onların sefaletlerini artırmaktır. Hayat kavgasında güçlü olanlar yaşamak hakkını kazanırlar. Bu görüşleri ile Malthus sosyal politikanın karşısındadır.

Malthus’un Diğer Ekonomik Konular Hakkındaki Düşünceleri

Malthus’a göre, ekonomik hayatta temel olan tüketimdir. Üretim tüketime tabidir. Malthus ekonomide ortaya çıkan krizlerin sebebinin üretim ve tüketim arasındaki dengesizliklerden kaynaklandığını açıklamıştır. Malthus, üretimi harekete geçirmek, ekonomik yaşamda dengeyi sağlamak için tasarruftan ziyade, harcamalara ve talep artışlarına önem verilmesi görüşünü benimser. Bu görüşleri ile A.Smith ve diğer klasik iktisatçılardan ayrılır.

Gerçek talep, satın alma gücü ile desteklenen taleptir.

David Ricardo

Değer Teorisi

Ricardo, değer üzerindeki tahlillerine Adam Smith’in izinden yürüyerek başlamıştır. Mübadele değeri için kullanım değerinin şart olduğunu belirtir. Ricardo malların mübadele değerlerinin (Kullanım değerlerine sahip olmaları şartından başka) iki kaynağa dayanabileceğini söyler. Bunlar ise;

  1. Kıtlık,
  2. Malın üretimi için gerekli emek miktarıdır.

Ricardo malları nitelikleri bakımından iki gruba ayırır. Birinci grup mallar , yeniden üretilmesi mümkün olmayan mallardır. Bu tür malların dışında kalan mallar ise ikinci grub a girmektedir.

Ricardo’ya göre malların üretimi için gerekli emek iki ayrı cins emekten oluşur. Bunlardan birincisi “ eski emek ” veya “ dolaylı emek ” olup, üretimde kullanılan makine ve teçhizatın üretimini gerçekleştiren emeği gösterir. İkincisi de “bugünkü emek” veya “doğrudan emek” olup üretimde makine ve teçhizatla, bir başka deyişle sermaye ile kullanılan emektir.

Rant Teorisi

Ricardo’ya göre rant “elde edilen son üründen toprağın kullanılması veya tahribine karşılık olarak arazi sahibine ödenen bir bedeldir”. Ricardo’nun rant teorisinin temel dayanağı mutlak rantın mevcut olmadığıdır. Ona göre rant, sınırlı, verimli toprakların azlığıdır. Rant, nüfus artışı sonunda daha az verimli veya yeri itibarıyla daha az avantajlı toprakların ekilip biçilmesi zorunluluğundan doğar. Bu rant diferansiyel ranttır.

Diferansiyel rant, işlenebilir ve kullanılabilir toprakların kimyasal ve tarımsal özellikleri, coğrafi konumları, hammadde temini ve toprak verimliliğindeki farklılıklar nedeniyle ortaya çıkan ranttır.

Ücret Teorisi

Ricardo’ya göre emeğin fiyatını oluşturan iki çeşit ücret vardır. Bunlar, doğal ücret ve piyasa ücretidir. Doğal ücret, işçinin yaşamasını ve neslinin artmaksızın devamını sağlayan ücrettir. Piyasa ücreti, piyasada emeğin arz ve talebine göre belirlenen ücrettir.

Doğal ücret, işçinin kendisinin ve ailesinin ancak yaşamını devam ettirebilecek ücret düzeyidir.

Gelir Dağılımı Teorisi

Ricardo, “fonksiyonel gelir dağılımı” olarak tanımlanan ve gelirin; emek, sermaye ve doğal kaynaklar arasında dağılımını belirleyen ilkeler üzerinde durmuştur. Ricardo’nun gelir dağılımı teorisine göre, ücret, kâr ve rant geliri elde edenlerin çıkarları birbirleri ile çatışma hâlindedir. Kâr ancak ücret düştüğü zaman yükselebilir. Ücret artınca kâr azalmaya başlar.

Dış Ticaret Teorisi

Ricardo ticaretin kazançlı olacağını “ karşılaştırmalı üstünlükler teorisi ” ile açıklamıştır.

Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi , ülkeler en iyi ve en elverişli şartlarda ürettikleri malların üretiminde uzmanlaşmalı ve bütün imkânlarını bu malların üretimine harcamalıdırlar. Buna karşılık en pahalı ve en zor şartlarda ürettikleri malların üretiminden vazgeçmelidirler.

Jean Baptiste Say

Mahreçler Yasası

Mahreçler (piyasalar) Yasası’na “Say Yasası” adı da verilmektedir. Bu yasaya göre; esas olan mallarla malların mübadele edilmesidir. Para sadece malların mübadelesini sağlayan bir araçtır. Bu yasanın özü, “ her arz kendi talebini yaratır ” dır.

Jean B. Say’in Diğer Görüşleri

Değer Teorisi: Say değer teorisinde, bir malın değerini, üretimi için gerekli emek miktarı ile belirleyen görüşe karşı çıkmıştır. Ona göre, üretim sürecine giren emek, sermaye ve toprak hep birlikte malın değerinin belirlenmesinde rol oynar.

Girişimci Teorisi : Üretimde ve servetin dağılımında düzenleyici bir rol oynar. İşçiden emeğini, tasarruf sahiplerinden sermayesini, toprak sahiplerinden arazisini kiralar. Üretim için bu faktörleri birleştirir; organize eder, üretimin riskine katlanır.

Sanayileşme: Say, İngiltere’de sanayi devriminin gerçekleştirdiği büyük değişikliği görmüş ve makineli üretimin yararlarını açıklamaya çalışmıştır. Ona göre makinenin işçilerin yerini alması geçicidir.

John Stuart Mill

J.St. Mill’in iktisadi düşünceler tarihindeki önemi, kendinden önceki klasik ekonomistlerin ve daha önce yaşayan yazarların düşüncelerini esaslı bir biçimde gözden geçirerek, bu düşüncelerin iyi bir sentezini yapmış olmasından ileri gelmektedir. J. St. Mill, ekonomik düşünceleri ile klasik teorinin gelişmesine yardım eden, fakat bazı bakımlardan klasik teorinin sarsılmasına yol açan bir ekonomisttir.

Değer Teorisi

Smith ve Ricardo’ya göre Mill değer konusunda daha kapsamlı bir görüşe sahiptir. Değişim değeri ile fiyatın birbirinden ayrılması gerektiğini söyleyen Mill’e göre, fiyat herhangi bir şeyin para ile ifade edilen değerini, yani değiştirildiği paranın miktarını ifade eder. Değeri yaratan faktörleri iki gruba ayırmaktadır. Bunlar; “Malın faydası” ve “Malların elde edilme güçlüğü”dür. Mill, malları elde edilme güçlüklerine göre üç gruba ayırmıştır: Arzı sınırlı olan mallar (Yeniden üretilmesi mümkün olmayan mallar), Arzı, sabit maliyetlere bağlı olarak sonsuz şekilde artırılan mallar (Yeniden üretilmesi mümkün olan mallar) ve Arzı, ancak artan maliyetlerle artan mallar (Yeniden üretilmesi artan maliyetlerle mümkün olan mallar) dır.

Ücret Fonu Teorisi

Ücret fonu, işverenlerin emek faktörüne ödemeye hazır oldukları ya da ödemeyi planladıkları ücretlerin toplamının oluşturduğu fondur. Bu fonun miktarı toplam işçi sayısına bölünürse ortalama ücret seviyesi belirlenir.

Ortalama Ücret = Ücret Fonu/işçi sayısı

Rant Teorisi

Mill, Ricardo’nun rant teorisini kabul etmekle beraber, sanayi sektöründe de rant oluşabileceğini ileri sürmek suretiyle bu teoriyi tamamlamıştır. Ona göre, piyasada aynı fiyata satılan malların çeşitli maliyetlerle elde edilmesi, düşük maliyetli ürünler için bir ranta, yani fazlalığa yol açar.

Fiyat Teorisi

Mill, kendisinden önceki fiyat teorisini bazı bakımlardan tamamlayan düşünceler ileri sürmüştür. Ona göre, piyasada fiyat arz ve talebe göre oluşur; öte yandan, piyasa fiyatı arz ve talebi etkileyen en önemli ögelerden birisidir. Piyasa fiyatı arz ve talebin eşit olduğu seviyedeki fiyattır.

Uluslararası Mübadele Teorisi

J.S.Mill karşılıklı talep ilkesi ile Ricardo’nun mukayeseli üstünlükler teorisi’ni tamamlamıştır.

Para Teorisi

Paranın bir mübadele aracı ve ortak değer ölçüsü olduğunu söyleyen Mill, paranın değerinin de bir yandan dolanım hızı ile birlikte miktarına, diğer yandan da üretim maliyetine bağlı olduğunu ifade eder.

Sosyal Reformlar

Mill’in bireyi esas alması, kişi özgürlüğüne önem vermesi, rekabet serbestisini iyi görmesi v.b. düşünceleri klasik iktisadi düşüncenin bir devamıdır. Fakat gelir bölüşümündeki eşitsizliklere değinerek önerdiği sosyal yenilik programı daha çok sosyalist düşüncelere özgü bir nitelik taşımaktadır,

Klasik İktisada Tepkiler

Klasik iktisada bir tepki veya alternatif düşünce oluşturan iktisadi düşünceleri ana özellikleri bakımından 3 grupta toplamak mümkündür; birincisi, dönemin sosyalekonomik sonuçlarına tepki gösteren ‘’Marksist Sosyalist düşünce’’dir. İkincisi, dönemin iktisadi sonuçlarına karşı çıkan (özellikle İngiltere’ye karşı) ‘’Milli iktisat Doktrini’’dir. Üçüncüsü ise klasik iktisadın metoduna eleştiri getiren ‘’Alman Tarihçi Okulu’’dur.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi