Uluslararası Hukuk 2 Dersi 2. Ünite Özet

Uluslararası Deniz Hukuku

Uluslararası Hukukta Deniz Alanları

Uluslararası hukuk açısından deniz, her biri farklı hukuki rejime tabi olan, ‘devletin egemenliğine tabi deniz kesimi, ve açık deniz kesimi’ olmak üzere iki kısma ayrılır.

Devletin egemenliğine tabi deniz kesimi için de iki ayrı hukuki rejim vardır;

  • İç sular
  • Karasuları

Açık denizin kıyıya yakın olan kesimlerinde de kıyı devleti lehine bazı özel rejimler öngörülmüştür. Bu rejimler bitişik bölge, kıta sahanlığı, münhasır ekonomik bölgedir.

İç Sular ve Karasuları

İç sularda devlet, kara ülkesinde kullandığı bütün yetkileri aynen kullanırken, karasularında ise devletin yetkileri bazı bakımlardan sınırlanmıştır. Rejimler farklı bir şekilde tespit edildiğine göre bu rejimlerin sınırlarının ve genişliklerinin tespiti gerekir. Bu bağlamda iç sular rejimi, karasularının iç sınırının başladığı yerde biter. Yani, karasularının iç sınırı ile kara ülkesi arasında kalan deniz kesimi iç sulardır.

Karasularının İç Sınırının Saptanmasında Bazı Özel Kurallar

Kıyıdaki bir koy ya da körfezin ağız genişliği 24 deniz milini aşmıyor ise her iki uç birleştirilir ve düz bir hat çizilir. Bunun berisinde kalan sular iç sulardır. Eğer genişlik 24 milden fazla ise ağız genişliği şartının yanında derinlik şartı aranır. En çok suyu içeride bırakacak şekilde 24 mil genişlikte olan kesimin iki ucu düz bir hatla birleştirilir. Ayrıca düz hattın berisinde kalan suların, alanın çapı körfez ağzına çekilen düz hat kadar olan yarım daire alanı kadar veya bundan daha geniş olması gerekir. Körfezin ağzında adalar varsa bu adalar alanı düz hattın genişliğinde dikkate alınmaz. Tarihî körfezler bu düzenin dışında tutulmuştur.

Kıyıda denize dökülen bir nehir varsa nehrin her iki yakasında suların en çok çekildiği noktalardan çizilecek düz hat karasularının iç sınırını oluşturur. Bu sınır limanın ayrılmaz bir parçasını teşkil eder ve en dış daimi liman tesisinin dışından geçen çizgidir. Demirleme yerleri, karasularının dışında bulunsa da karasularına dâhil edilir. Kıyının ötesindeki tesisler ve suni adalar, liman tesisleri deyiminin kapsamına girmez. Adalar, sular yükseldiği zaman da suyun üzerinde kalan doğal kara parçalarıdır. Cezir yükseklikleri, yalnız sular çekilince su üstüne çıkarlar; doğal olmaları nedeniyle de suni oluşumlardan ayrılırlar. Cezir yükseklikleri, karasuları içinde ise adalarda olduğu gibi, karasularının genişlemesine yol açar. Esas hattan hesaplanmak üzere karasuları dışında ise kendilerine mahsus karasuları yoktur; karasularının genişlemesine yol açmazlar. Cezir yükseklikleri üzerinde inşa edilseler bile suni tesislerin, kendilerine mahsus karasuları yoktur.

Takımadalar, iki veya daha fazla adadan meydana gelen ve coğrafi bakımdan bir bütün olan doğal yapıdır. Bu yapılar coğrafî açıdan çeşitlilik gösterir. Ada devleti, bütün ülkesi adalardan meydana gelen devlettir. Ada devletine örnek olarak Fiji, Filipinleri verebiliriz. Bir de esas kıta ülkesi yanında ada ülkesine de sahip olan ada da olabilir (Yugoslavya, Norveç kıyıları). Bu çeşitlilik, tek düze bir rejiminin kabulünü güçleştirir. 1958 Sözleşmesi ile takımadalarla ilgili özel bir hüküm kabul edilmesi mümkün olmamıştır. Dolayısıyla düz hatlar usulü takımadalarda da uygulanır.

İç Suların Hukuki Rejimi

Kıyı devletinin bu sularda yetkisi tamdır. İç sularına yabancı gemilerin girişini ve bu sulardan geçişini yasaklayabilir. Devlet uygulaması incelendiğinde gözlenen gemi türleri arasında farklı bir düzenlemenin olduğudur. Savaş gemileri bakımından genellikle sayı sınırlamaları getirilebilmekte ve ön bildirimde bulunma koşulu aranabilmektedir. Ayrıca devletlerin, yabancı savaş gemilerinin limanlara girmesini yasaklama hakkı olduğu kabul edilir. Ceza hukuku açısından mürettebat arasında işlenen suçlar ve geminin iç düzeniyle ilgili suçlarda, kıyı devleti genelde yetki kullanmaz.

Aksini öngören bir antlaşma olmadığı sürece yabancı ticaret gemilerine sığınma olmaz. Savaş gemileri genelde siyasal suçluların sığındığı görülür. Devletler arasındaki uygulamalarda adi suçlular bakımından böyle bir hak kabul edilmez. Yabancı bir savaş gemisine uluslararası hukuka aykırı olarak bir sığınma olursa kıyı devletinin gemiye girerek sığınmacıyı alma hakkı yoktur. Çünkü savaş gemisinin dokunulmazlığı vardır. Ancak Türk iç sularında ya da limanında bulunan yabancı bir ticaret gemisinin, Türk yargı organlarınca yargılanması kural olarak kabul edilmiştir.

Karasularının Dış Sınırı

1958 tarihli Sözleşme’nin 6. maddesi ve 1982 BMDHS’nin 4. maddesinde konuyla ilgili hükümler vardır. Karasularının dış sınırı, her noktası esas hattın en yakın noktasına karasularının genişliğine eşit uzaklıkta bulunan hattır. İki şekilde uygulanmaktadır. Daire kavisleri usulü, karasularının genişliğine eşit çapta çizilen daire kavisleri olduğu gibi bırakılır. Daire kavislerine teğetler çizilir ve dış sınırın bu düz hatlar olduğu kabul edilir. Kıyıları yan yana olan devletler arasında dış sınırın tespiti açısından çeşitli usuller mevcuttur:

  1. Kara sınırını denize doğru karasularının dış sınırına kadar uzatmak : Bu usul kara sınırı ile kıyı bir dik açı meydana getiriyorsa kullanılabilir.
  2. Kara sınırı ile kıyının birleştiği noktada, kıyıya bir dikey çizmek : Kıyı kavisli ise bu dikey çizgi bir başka noktada kıyı ile kesişebilir.
  3. Yan yana devletler arasında eşit uzaklık ilkesi: Her noktası esas hattın en yakın noktasına karasularının genişliğine eşit uzaklıkta bulunan orta hattır.

Bunlardan en sakıncalı olanı, eşit uzaklık ilkesidir. Bu sakıncalar, özel durumlar ve aksine anlaşma istisnaları kabul edilerek giderilmeye çalışılır. BM Sözleşmesi, karasularının sınırlandırılması konusunda Cenevre Sözleşmesi’nin düzenini aynen tekrarlamıştır.

Karasularının Genişliği

Karasularının genişliği meselesinde ilk tespitler, devletin kıyıdan denize doğru egemen olabileceği genişliğe göre tespit edilmiştir. 18. yüzyılda bu mesafe, yani kıyıdan denize doğru egemen olabileceğiniz mesafe top atışı menzili denilen üç deniz milidir . Uzun yıllar bu böyle devam etmiş ama denizlerdeki ekonomik zenginlikler ve bunlardan yararlanma imkânı geliştiği için bu kural genel bir kural haline gelememiştir ve 1950’li yıllarda karasularının genişliğinin 6 ile 12 mil arasında tespit edilmesi yolunda eğilimin arttığı görülmüştür. III. Deniz Hukuku Konferansı’na gelindiği vakit, devletler arasında karasularının genişliğini 12 mil olarak saptama eğilimi ortaya çıkmıştır ve Sözleşme’de devletlerin karasularının genişliğini, azami 12 deniz mili olarak tespit edebileceği belirtilmiştir. Yani, karasularını 12 deniz milini geçmeyecek bir sınıra kadar saptama hakkına sahiptirler.

Karasularının Hukuki Rejimi

Kıyı devletinin deniz ülkesi, devletin egemenliği altındadır. Dolayısıyla uygulanan uluslararası hukuk, karasularının üstünde bulunan hava sahası, altında bulunan deniz yatağı ve toprak altını o devletin egemenliğine tabi kılar. Bu su alanları hem karasularının egemenliği altındadır hem de bu egemenlik, uluslararası deniz ulaşımını serbest olması lehine sınırlamalara tâbi tutulmuştur. Hem kıyı devletinin güvenliği hem yabancı devletlerin buradaki deniz ulaştırmasından faydalanması serbestisi dikkate alınacaktır. Kıyı devletinin karasularındaki egemenliğinin iki açıdan kısıtlaması söz konusudur:

  1. Yabancı devlete ait gemilerin karasularında zararsız geçiş hakkını haiz olması.
  2. Karasularında yargı yetkisine getirilen birtakım kısıtlamalar.

Zararsız Geçiş Hakkı

İki unsura ayırarak incelenebilir:

  • Geçiş ve
  • Geçişin zararsız olması.

Karasularından geçiş, üç amaçla olabilir:

  1. Açık denizden bir devletin iç sularına veya limanlarına ulaşmak için karasularından geçilebilir.
  2. İç sulardan veya limanlardan açık denize ulaşmak için karasularından geçilebilir.
  3. İç sulara girmeksizin karasularında seyredilebilir.

Geçiş, sürekli, çabuk ve zararsız yapılmalıdır. Karasularında durma veya demirleme, ulaştırmanın olağan bir gereğiyse veya mücbir bir sebep dolayısıyla durulmuşsa zaruret halinde bulunan bir gemiye, uçağa veya kişilere yardım amacıyla durulmuşsa, bunlar geçiş halinin bozulduğu manasına gelmemektedir.

Geçişin zararsızlığını kıyı devleti değerlendirecektir. Ancak verilecek bu kararın sonuçları başka devletlerin haklarına tesir edeceği için kıyı devletinin verdiği bu kararla diğer devletler bağlanmaz ve onlar tarafından tartışılabilir. Eğer bu kararı kabul edilmezse bir uyuşmazlık çıkmış olur. Bu durumda genel kural olarak barışçı l yollardan halletmeye çalışılır.

Geçişin zararsızlığı, zararsız geçiş hakkının bir hak olarak ortaya çıkması için bulunması zorunlu olan bir unsurdur. Geçişin zararsız olması gerekir ki uluslararası hukuktan doğan bir hakkın olduğu ileri sürülebilsin. Geçişin zararsızlığı açısından Sözleşmelerde kullanılan, barış, düzen ve güvenlik ifadeleri, niyetleri itibariyle muğlak ve soyut oldukları için belli bir derecedeki takdir hakkını kıyı devletine bahşederler. Ancak kıyı devleti, bu noktadaki değerlendirmeyi yaparken makul olmalıdır. Makuliyet hukukta kabul edilen, özellikle boğazlardan ve karasularından geçişte kıyı devletinin ölçü kabul edebileceği bir kıstastır.

Savaş gemileri ve ticaret gemileri açısından zararsız geçiş hakkı aynı mıdır? Durum ticaret gemileri açısından bir itiraz yaratmaz. Ama savaş gemileri bakımından kamu yetkileri kullanan devlet gemileri bakımından kesin bir çözüm elde edilememiştir.

Türkiye’nin düzenlemelerine bakılırsa kıyılarımızı çevreleyen denizlerde, yeni bir durum, gelişme ortaya çıkması karşısında bir hareket serbestisi kazanmak için 1983 tarihli bir yönetmelik iç sular için bir düzenleme getirmekle beraber, yabancı savaş gemilerinin Türk karasularındaki durumuna ilişkin herhangi bir düzenleme getirmemiştir. Dolayısıyla hâlihazırda yabancı savaş gemilerinin Türk karasularından geçişine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır.

Kıyı Devletinin Karasularında Yetkileri ve Yükümleri

Kıyı devleti, yabancı devletlerin gemilerinin zararsız geçiş hakkını kısıtlamamalı ve reddetmemeli, ulaşımla ilgili tehlikeleri duyurmalı, geçiş için herhangi bir ücret almamalı ve gemiler arasında hukuken ve fiilen bir ayırım yapmamalıdır. Kıyı devleti, zararsız olmayan geçişi önlemek için gerekli önlemleri alma yetkisi ve karasularında geçerli olan hukuki düzenini uygulamak yetkisini haizdir.

Kıyı devletinin karasularında kullanabileceği yetkilerden bir tanesi de zararsız geçişin ertelenmesi yetkisidir. Bu erteleme yetkisi, birtakım şartlara tabi olarak kullanılabilir. Güvenliğinin korunması için elzem ise ertelenebilir. Bu koşullara bağlanarak kabul edilmiş olan erteleme yetkisi, bazı özellikleri olan boğazlarda kullanılmaz. Bu tür boğazlardan zararsız geçiş hakkı ertelenemez ama karasularından zararsız geçiş hakkı ertelenebilir.

Kıyı Devletinin Yargı Yetkisi

Yargı yetkisinin incelenmesinde savaş ve ticaret gemileri arasında farklılıklar vardır. Ticaret gemileri üzerinde yargı yetkisinin kullanılmasında ceza ve hukuk davaları ayrımı vardır. Ceza davalarına ilişkin olarak, suçun sonuçları kıyı devletine sirayet ettiğinde, suç kıyı devletinin barış ve düzenini bozduğunda, bayrak devletinin diplomatik temsilcisi veya gemi kaptanının talebi, uyuşturucu kaçakçılığı varsa kıyı devletinin yargı yetkisi söz konusu olur. Hukuk davalarında ise kıyı devleti yargı yetkisini kullanmak üzere gemiyi durduramaz, yolundan çeviremez.

Savaş gemilerinde ise bu kurallar uygulanmaz, kıyı devletinin yargı yetkisi kullanılamaz. Ancak kıyı devleti bu (ve ticari amaçla kullanılmayan devlet) gemilerin neden olduğu zararların karşılanmasını geminin bayrak devletinden isteyebilir.

Boğazlar

Boğazlar ulusal boğazlar olabilir, uluslararası boğazlar olabilir. Tek bir devletin kıyıdaşı olan veya kapalı bir denize bağlanan dar suyolları, ulusal boğazlar olarak nitelendirilmektedir. Karadeniz’i Azak Denizi’ne bağlayan Kerç Boğazı, Sovyetler Birliği döneminde millî bir boğazdır.

Uluslararası Boğazlar

Kıyı devletinin ulusal egemenliğindeki suyolu genişliği, karasuları genişliğinin iki katı ise ve tarihsel haklar yoksa bu suyolunun orta yerinde açık deniz alanı uluslararası hukuka tabi olacaktır. Dolayısıyla böyle bir boğaz ulusal bir boğaz olmaz.

Transit Geçiş Rejimi

Geçişe ilişkin bir rejimdir ve uluslararası boğazlara ilişkin kurallar bir antlaşmayla belirlenmişse bunu değiştirmemektedir. Bu kavram, hem denizden hem de boğazlar üzerindeki hava sahasından geçiş hakkını kapsamına alır. Zararsız geçiş ise sadece denizden geçişi kapsamaktadır.

Türk Boğazları ve Montrö Sözleşmesi

Türk Boğazları, İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı ile Türkiye’nin bir iç denizi olan Marmara Denizi’nden oluşmakta ve ilgili uluslararası sözleşmelerde deniz ulaştırması maksadıyla kullanılan tek bir suyolu olarak kabul edilmektedir. Montrö öncesi düzen olan 1923 tarihli Lozan Boğazların Rejimine Dair Sözleşme ile uluslararası nitelikli kurallara tabi kılınmıştır. Ticaret gemileri, Boğazlardan serbest geçiş ve ulaşım serbestisinden istifade edecektir. Savaş gemileri, barış zamanında, gündüz ve gece Boğazlardan geçebilirler. Tonaj kısıtlaması getirilmiştir. Boğazlar bölgesi silahsızlandırılmıştır. Boğazlar Komisyonu oluşturulmuştur.

Bitişik Bölge

1958 Cenevre Sözleşmesi’nde ortaya çıkmıştır. Karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 24 mile kadar olan alan bitişik bölgedir. Bitişik bölgede 12 millik alan içinde, doğrudan doğruya daha fazla haklar bahşeden karasuları hakları uygulanır.

Kıta Sahanlığı

Kısaca kıyı devletinin kara ülkesinin deniz altında süren doğal uzantısıdır. Kıta Sahanlığı ilk defa 1945 yılında Truman’ın bildirisiyle ortaya çıkmış ve çok kısa bir zamanda benimsenmiştir. Hatta bir örf ve âdet kuralı olduğu kabul edilmiştir. Kıyı devleti buradaki hakları, ilana gerek olmaksızın fiilen ve başlangıçtan itibaren kullanır.

Kıta Sahanlığının Sınırlandırılması

İster yan yana, ister karşılıklı devletler olsun, kıta sahanlığının sınırı tarafların anlaşmasıyla saptanır.

Bu konuda bir anlaşma yoksa ve özel durumlar farklı bir sınırın saptanmasını haklı kılmıyorsa ülkeleri karşı karşıya olan devletler açısından her noktası karasularının esas hattına en yakın noktaya eşit uzaklıkta bulunan hat yani orta hat esas alınarak çizilir.

Kıyı Devletinin Kıta Sahanlığında Yetkileri

Kıyı devletinin, kara ülkesinin deniz altındaki doğal bir uzantısı olan kıta sahanlığındaki yetkilerinin varlık nedeni, kara ülkesindeki egemenlik hakkıdır. Bu yetkileri kazanması için herhangi bir başka işlem yapmasına gerek yoktur yani talep etmesi, kullanması, işgal etmesi gerekmemektedir.

Her ne amaçla olursa olsun, kıta sahanlığında kuyu açmak kıyı devletinin izne bağlıdır.

Kıta sahanlığının araştırılması ve işletilmesi için tesis ve cihazlar kurulması, çalıştırılması, bunların bakımının yapılması için ayrıca yetkilerden söz açılır ve kıyı devleti bu amaçla birtakım tesisler ve cihazlar kurmuşsa bunların etrafında 500 metreyi aşmayan genişlikte güvenlik bölgeleri oluşturabilir ve bu bölgeler ada sayılmaz.

Kıyı devleti, denizin canlı kaynaklarını korunması için uygun olan bütün önlemleri almak zorundadır.

Münhasır Ekonomik Bölge

III. Deniz Hukuku Konferansı’yla uluslararası hukukun gündemine girmiştir. Kıyı devleti karasularının ölçülmeye başlandığı hattan itibaren 200 deniz mili içindeki deniz alanlarında, deniz yatağında, toprak altında ayrıca üzerindeki sularda canlı ve canlı olmayan doğal kaynaklar üzerinde bazı ekonomik haklar kullanır.

Balıkçılık bölgesi ve açık denizde, balıkçılık konusunda devletlerin öncelikli hakları, “Münhasır Ekonomik Bölge” adı altında ve daha geniş bir çerçeve içinde dikkate alınmıştır.

Romanya ve Bulgaristan da, münhasır ekonomik bölgeye sahiptir. Günümüzde 59 ülkenin münhasır ekonomik bölgesi mevcuttur.

Kıyı Devletinin Hakları

Kıyı devleti münhasır ekonomik bölgede canlı/canlı olmayan doğal kaynaklarının araştırılması, işletimi, korunması, idaresi, sudan enerji üretimi gibi konularda egemen haklarını kullanırken, yapay adaların ekonomik amaç için kullanımındaki tesis ve yapıların yapılmasına izin verme, bunları düzenleme, işleme, kullanma hakkına da sahiptir.

Üçüncü Devletlerin Hakları

Üçüncü devletler ulaşım, uçma, kablo ve boru döşeme ve diğer hukuka uygun kullanım biçimleri ve hakların kullanımında kıyı devletinin uluslararası hukuka uygun yapacağı düzenlemelere uyacaktır.

Açık Denizler ve Uluslararası Deniz Yatağı

Açık denizlerin serbestliği ilkesi söz konusudur. Bu ilkeye göre ulaştırma, avlanma, deniz altına kablo ve boru döşeme ve uçma serbestileri vardır. Açık denizlerde düzen ve bu düzenin sağlanmasına yönelik yetkiler içerisinde deniz haydutluğunu önleme, çık denizdeki gemiyi durdurma ve ziyaret, kesintisiz takip, izinsiz radyo yayınlarının önlenmesi vardır.

1982 BMDHS’nde kısaca Bölge olarak belirtilen alan, insanlığın ortak mirası olan bir deniz alanıdır. Bu deniz alanının işletilmesi, Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi’nce düzenlenecektir. Bu alandan barışçıl amaçlarla yararlanabilir. Buradan elde edilen gelir, üye devletler arasında paylaştırılacaktır.

Açık Denizlerde Düzen ve Bu Düzenin Sağlanmasında Yetki

Açık denizde bayrak devletinin yetkisi söz konusu olup, her devlet kendi bayrağını taşıyan gemi üzerinde yetkisini kullanabilir. Bu durumun istisnaları deniz haydutluğunda, açık denizde gemi durdurma- takip yetkisinde, izinsiz radyo yayınlarında ve kesintisiz takip yetkisinde mevcuttur. Bu istisnalar sadece ticari gemiler üzerinde kullanılır.

Deniz Haydutluğunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasıyla İlgili Yetkiler

Şahsi çıkar sağlamak amacıyla işlenen deniz haydutluğunda her devlet fiili işleyen gemiyi durdurup, zapt edebilir, içindekileri tutuklayabilir ve mallara el koyabilir. Ceza yetkisi de zapt eden devletin mahkemelerine aittir.

İzinsiz Radyo Yayınlarının Önlenmesi İçin Tedbir Alma Yetkisi

İzinsiz yayını yapan kişiler veya bu yayının yapıldığı gemi ve tesisler üzerinde açık denizde arama, yayın yapanların tutuklanması, kendi devletleri önünde yargılama ve cezalandırma ve yayın araçlarına el konulması şeklinde istisnai yetkiler kullanılabilir.

Açık Denizde Gemiyi Durdurma ve Ziyaret Yetkisi

Deniz haydutluğu, esir ticareti veya yabancı devlet bayrağını taşıma veya bayrağını göstermekten kaçınmakla beraber gerçekte savaş gemisiyle aynı tabiyette olduğu yolunda şüphe uyandıracak makul sebeplerin bulunması halinde, bir ticaret gemisiyle karşılasan savaş gemisi bu gemiyi durdurup, onu gerekli incelemelerin yapılması için (sandalla subay göndererek) ziyaret etme hakkına sahiptir.

Kesintisiz Takip (İzleme) Yetkisi

Bu yetkinin kullanılması için şu şartlar aranır:

  1. Kıyı devletinin kanun ve düzenlemelerinin ihlal edildiğine ilişkin inancı sağlayan yeterli nedenler bulunmalı
  2. Takip edilecek gemi, takip başladığı sırada takip eden devletin iç sularında, kara sularında veya bitişik bölgesinde bulunmalı
  3. Takip savaş gemisi, askeri uçak veya bu amaçla görevlendirilmiş gemi ve uçaklarla yapılmalı
  4. Takibin başlaması için takip edilen gemiye belli uzaklıkta bir işaretle durma emrinin verilmeli
  5. Takip kesintisiz olmalı

Uluslararası Deniz Yatağı

1982 BMDHS’ne göre insanlığın ortak mirası olan bir deniz alanı olup, işletilmesi Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesince gerçekleştirilir. Elde edilen gelirler de üye devletler arasında paylaştırılır.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v