Ceza Hukukuna Giriş Dersi 2. Ünite Özet

Suçun Yapısal Unsurları

Giriş

Suçun yapısal unsurları, haksızlık ve kusur ayrımı çerçevesinde ele alınmalıdır. Haksızlığın unsurları ise maddi unsur, manevi unsur ve hukuka aykırılık unsurundan ibarettir.

İşlenen fiille bir suç tipinin maddi ve manevi unsurları gerçekleştirilmişse, kanuni tarife uygun bir haksızlıktan ( tipik haksızlık ) söz edilir. Haksızlığın unsurlarının gerçekleşmesi, failin cezalandırılması için gerekli, fakat yeterli değildir. Fail, işlemiş olduğu bu haksızlıktan dolayı kusurlu sayılması hâlinde cezalandırılabilir ( kusursuz ceza olmaz/kusur ilkesi ). Kusurluluk, haksızlığın yapısal bir unsuru olmayıp, haksızlığın varlığının tespitinden sonraki aşamada, failin cezalandırılabilmesi için fail hakkında bulunulan bir yargıdan ibarettir ( kusur yargısı ).

Haksızlığın yapısal unsurlarının gerçekleşmesi ve failin gerçekleştirmiş olduğu haksızlık dolayısıyla kusurlu addedilebilmesi, ceza hukuku sorumluluğunun doğması için yeterlidir. Ancak bazı suçlarda, failin cezalandırılabilmesi için, bunların dışında kalan birtakım şartların gerçekleşmesi de aranabilmektedir ( cezalandırılabilirliğin diğer şartları ).

Failin işlemiş olduğu haksızlıktan dolayı cezalandırılabilmesi için gerçekleşmesi gereken, varlığı aranacak olan olgulara objektif cezalandırılabilme şartları denilmektedir. Ceza siyaseti gerekçeleriyle bazı suçlarda failin cezalandırılabilmesi için haksızlığın ve kusurluluğun yeterli görülmediği durumlarda, bunlara ilave olarak bazı şartların gerçekleşmesi aranmıştır. Objektif nitelikli olan bu şartlar gerçekleşmedikçe failin cezalandırılması mümkün değildir.

Suçun Maddi Unsurları

Suçun maddi unsurları şu şekilde sıralanabilir:

  • Fiil
  • Netice
  • Nedensellik bağı
  • Fail
  • Suçun konusu
  • Mağdur
  • Nitelikli haller

Fiil

Fiil, yönlendirici iradenin ürünü olan, belli bir amaca yönelen ve dış dünyada tezahür eden insan davranışıdır. Fiil, her suçta bulunması gereken zorunlu bir unsurdur. Fiil olmaksızın suç olmaz.

Fiil niteliğini taşıyan insan davranışının bir özelliği, bunun irade ürünü olmasıdır. İradenin mutlak şekilde devre dışı kaldığı durumlarda, fiilden söz edilemez.

Fiilden söz edilebilmesi için, davranışı gerçekleştiren kişinin kusur yeteneğine sahip olması gerekmez . Kusur yeteneğine sahip olmayan yaş küçükleri ve akıl hastalarının davranışları da fiil özelliği taşır.

Fiil, mutlaka dış dünyada görünümü olan bir insan davranışıdır. Bu nedenle, salt düşünce cezalandırılmaz. Bununla birlikte, düşüncenin sözle ya da herhangi bir şekilde dış dünyada ifade edilmesi fiildir.

Fiil niteliğini taşıyan insan davranışının diğer bir özelliği de belirli bir amaca yönelik olmasıdır. Gerek kasten gerek taksirle işlenen suçlarda failin davranışı daima bir amaca yöneliktir. Kasten işlenen suçlarda; failin iradesi ve amacı suç teşkil eden bir haksızlığı gerçekleştirmektedir. Taksirle işlenen suçlarda ise, fail kural olarak hukuken önem taşımayan bir amaca yönelik olarak fiilini icra etmektedir. Ancak fail bu fiilin icrasıyla bağlantılı olarak dikkat ve özen yükümlülüğü altındadır.

Fiilin Kanuni Tanımda Düzenleniş Biçimine Göre Suçlar

Tek Hareketli Suçlar

Oluşumu için tek hareketin icrasının yeterli görüldüğü suçlara “tek hareketli suç” denir. Örneğin, kasten öldürme ve hırsızlık suçu, tek hareketli suçtur.

Çok Hareketli Suçlar

Suçun oluşumu için birden fazla hareketin icrası gerekli ise “çok hareketli suç” vardır. Örneğin, özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için, failin hem sahte bir özel belge düzenlemesi hem de bu belgeyi kullanması gerekir.

Serbest Hareketli Suçlar

Kanuni tarifinde, hangi hareketlerle işlenebileceği konusunda herhangi bir özelleştirme yapılmayan suçlara “serbest hareketli suçlar” adı verilir. Örneğin, kasten öldürme suçunda, ölüm neticesini meydana getirecek hareketin ne olduğu belirtilmemiştir. Bu suç, bıçaklamak ya da ateş etmek gibi her türlü hareketle işlenebilir.

Bağlı Hareketli Suçlar

Bir suçun hangi hareketlerle işlenebileceğinin bizzat gösterildiği ve somutlaştırıldığı hâllerde “bağlı hareketli suç”tan söz edilir. Örneğin, yağma suçu bağlı hareketli bir suçtur. Çünkü yağma suçunun kanuni tarifinde, cebir veya tehditle bir malın alınmasından söz edilmektedir. Cebir veya tehdit dışındaki bir hareketle (örneğin hile ile) malın alınması hâlinde, yağma suçu oluşmaz.

Seçimlik Hareketli Suç

Birbirinin alternatifi olarak gösterilen hareketlerden herhangi biri ile işlenebilen suçlara “seçimlik hareketli suç” adı verilir. Kanuni tanımda gösterilen hareketlerin hepsinin gerçekleşmesine gerek olmadan seçimlik hareketlerden birinin icrasıyla suç oluşur.

Kesintisiz Suç

Fiilin icrasının süreklilik arz ettiği suçlara “kesintisiz suç” adı verilir. Örneğin, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma kesintisiz bir suçtur. Mağdurun özgür olarak hareket etmesi engellendiği sürece fiilin icrası devam eder. Bu örnekte, mağdurun hareket hürriyetinin kısıtlandığı anda suç tamamlanır, mağdurun hareket serbestîsini yeniden kazandığı anda ise sonlanır.

İhmali Suçlar

Hukuk normları ya yasaklayıcı ya da emredici normlar şeklinde ortaya çıkar. Yasaklayıcı norm, belirli bir hareketin icrasını yasaklar. Emredici norm ise, belirli bir yönde davranma yükümlülüğünü yükler. Emredici normun ihlali, normun yüklediği icrai davranışın ihmali, yani yapılmaması ile gerçekleşir.

Kişilere yüklenmiş olan icrai davranışta bulunma yükümlülüğünün soyut olarak yerine getirilememesi haksızlık teşkil eder ve bunların bir kısmı, TCK’de suç olarak tanımlanmıştır. Bu tür suçlara “ gerçek ihmali suç ” adı verilir. Gerçek ihmali suçun oluşumu için herhangi bir neticenin geçekleşmesi gerekli değildir.

Kanunda serbest hareketli olarak tanımlanmış suçların, icrai davranışla işlenebileceği gibi ihmali davranışla da işlenebildiği durumlarda “ görünüşte ihmali suç ”tan söz edilir. Görünüşte ihmali suçun oluşumu için, failin neticenin meydana gelmesini önleme hususunda bir yükümlülüğünün bulunması gerekir. Görünüşte ihmali suçlarda, kimlerin neticeyi önleme yükümlülüğü altında olduğu, “koruma yükümlülüğü” veya “gözetim yükümlülüğü” kavramlarıyla açıklanır. Koruma yükümlülüğünün kaynağı, öncelikle kanun ve sözleşme lere dayanır.

TCK’de kasten öldürme ve kasten yaralama suçlarının ihmali davranışla işlenebileceği belirtilmiş, bu kapsamda kişinin bu suçları işlemekten dolayı sorumlu tutulabilmesi için ihmali davranışın icrai davranışa eşdeğer olması aranmıştır. Bu eş değerliliğin kanundan, sözleşmeden veya öngelen tehlikeli davranıştan kaynaklanan belli bir yönde hareket etme yükümlülüğün ihlali hâlinde bulunduğu kabul edilmiştir.

Netice

Netice, fiilin dış dünyada meydana getirdiği değişikliktir. Kanuni tanımında neticeye unsur olarak yer veren suçlar a “neticeli suçlar” adı verilir. Neticeli suçlar, ancak kanuni tanımda yer alan neticenin gerçekleşmesi ile tamamlanır. Buna karşılık, kanuni tanımında neticeye unsur olarak yer verilmeyen suçlara “sırf hareket suçları” adı verilir. Sırf hareket suçları, fiilin icrası ile tamamlanır.

Nedensellik Bağı ve Objektif İsnadiyet

Bir neticeden dolayı sorumlu tutulabilmenin temelini, fiil ile netice arasındaki sebep-sonuç ilişkisini ifade eden nedensellik bağı oluşturur. Şayet fiil ile netice arasında nedensellik bağı yoksa o netice faile yüklenemez. Bununla birlikte, fiil ile netice arasında nedensellik bağının kurulması, failin bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için tek başına yeterli değildir. Neticenin, faile objektif olarak yüklenebilmesi gerekir (objektif isnadiyet) . Objektif isnadiyet için ölçü, somut olayda ortaya çıkan neticenin, doğrudan doğruya failin fiilinin eseri olarak görülebilmesidir.

Fail

Fail, suçun kanuni tarifindeki fiili gerçekleştiren kişidir. Suçun faili ancak gerçek kişiler olabilir, hareket yeteneği bulunmayan tüzel kişilerin bir suçun faili olması mümkün değildir.

Özel bir yükümlülük altında bulunan ve belli bir özelliğe sahip olan kişiler tarafından işlenen suçlara “ özgü suçlar ” adı verilir. Özgü suçları da kendi içerisinde “gerçek özgü suçlar” ve “görünüşte özgü suçlar” şeklinde ayırmak mümkündür.

Sadece belirli özelliklere sahip kişiler tarafından işlenebilen suçlara “ gerçek özgü suçlar ” denir. Örneğin, irtikap ve görevi kötüye kullanma suçları sadece kamu görevlilerince işlenebilecek gerçek özgü suçlardandır. Temel şekli herkes tarafından işlenebilen suçlara ise, “ görünüşte özgü suçlar ” denir.

Suçun Konusu

Suçun konusu, üzerinde fiilin icra edildiği eşya veya şahsın fiziki, maddi yapısıdır. Haksızlık teşkil eden fiilin işlenmesi ile suçun konusu ya zarara uğratılır ya da tehlikeye maruz bırakılır. İşte fiilin, suç konusu üzerinde meydana getirdiği etkiye göre suçlar; “ zarar suçu ” ve “ tehlike suçu ” şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

Zarar suçlarında , fiilin işlenmesi ile suçun konusu zarara uğratılmaktadır. Tehlike suçlarında ise, icra edilen fiilin suç konusu üzerinde bir zarar meydana getirme tehlikesi söz konusudur. Tehlike suçları kendi içinde “ soyut tehlike suçları ” ve “ somut tehlike suçları ” şeklinde ikiye ayrılmaktadır.

Soyut tehlike suçlarında, suçun kanuni tanımında yer alan fiilin icra edilmesi yeterli olup, suçun konusu üzerinde gerçekten bir tehlikenin meydana gelip gelmediğinin araştırılmasına ve tespite gerek yoktur. Somut tehlike suçlarında ise, suçun kanuni tarifinde belirlenen fiilin icra edilmesinin yanı sıra, bu fiilin suç konusu bakımından somut bir tehlikeye sebebiyet verip vermediğinin hâkim tarafından araştırılıp tespit edilmesi gerekir.

Mağdur

Her suçun bir faili olduğu gibi, bir de mağduru vardır. Suçun mağduru, suçun konusunun ait olduğu kişidir. Örneğin, öldürme veya yaralama suçlarında suçun mağduru, saldırıya uğrayan kişidir. Bazı suçlarda ise toplumu oluşturan herkes mağdurdur. Rüşvet ve kamu görevinin terki veya yapılmaması suçları, bu duruma örnek olarak verilebilir.

Mağdur, aynı zamanda suçun işlenmesiyle zarar gören kişidir. Fakat suçtan zarar gören kişi, her zaman bu suçun işlenmesiyle mağdur edilen kişi değildir. Fail gibi mağdur da ancak gerçek kişi olabilir. Tüzel kişiler ise, suçtan zarar gören olabilir.

Suçun Nitelikli Unsurları

Suçun temel şekline ilave edilen ve suçun temel şekline nazaran cezanın arttırılmasını veya indirilmesini gerektiren unsurlara, “ suçun nitelikli unsurları ” adı verilir. Suçu nitelikli hâle getiren unsurlar, niteliklerine göre şu şekilde sınıflandırılabilir:

Fiilin işleniş tarzı itibarıyla nitelikli unsurlar: Örneğin, kasten öldürme suçunun canavarca hisle veya eziyet çektirerek işlenmesi.

Fiilin işlendiği yer veya zaman itibarıyla nitelikli unsurlar: Örneğin, hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi.

Failin vasfı itibarıyla nitelikli unsurlar: Örneğin, resmi belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi halinde, failin suçun temel şekline nazaran daha ağır bir ceza ile cezalandırılması.

Mağdurun vasfı itibarıyla nitelikli unsurlar: Örneğin, kasten öldürme suçunun eş veya kardeşe karşı işlenmesi.

Suçun konusu itibarıyla nitelikli unsurlar: Örneğin, hırsızlık suçunun kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi.

Fiilin işlenişiyle güdülen amaç veya saik itibarıyla nitelikli unsurlar: Örneğin, kasten öldürme suçunun bir suçu gizlemek, delilleri ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla işlenmesi.

Suçun Manevi Unsuru

Manevi unsur, işlenen fiil ile kişi arasındaki manevi bağı ifade eder. Bu bağ kurulmadan, suçun oluştuğundan söz edilemez. Manevi unsur ile kusurluluk birbirinden farklı kavramlardır. Kusurluluk, haksızlığın unsurlarının oluştuğunun tespitinden sonraki safhada işlediği fiil ile bağlantılı olarak fail hakkında bulunulan değer yargısıdır (kusur yargısı). Suçun manevi unsuru denildiği zaman, fiilin kasten veya taksirle işlenmiş olması anlaşılır. Kast ve taksir, haksızlık teşkil eden fiilin işleniş şeklidir.

Kast ve Taksir

Kast, TCK’nin 21. maddesinin birinci fıkrasında “suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir ” şeklinde tanımlanmıştır.

Taksir ise, TCK’nin 22. maddesinin ikinci fıkrasında, “ Taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir ” şeklinde tanımlanmıştır.

Kast

Fail, fiili işlerken suçun kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşmekte olduğunu biliyorsa, kasten hareket etmiştir. Suçun kanuni tarifinde yer alan bütün maddi unsurlar ve suçun nitelikli unsurları, kast kapsamına dâhildir. Dolayısıyla suçun nitelikli şeklinin oluştuğundan bahsedilebilmesi için, somut olayda failin nitelikli unsurların gerçekleştiği bilinci ile hareket etmesi gerekir.

Kastın Türleri

Kast, failin işlediği suçun maddi unsurları hakkındaki bilginin derecesine göre; doğrudan kast ve olası kast şeklinde ikiye ayrılmaktadır:

Doğrudan kast: Suçun kanuni tarifindeki maddi unsurların bilerek gerçekleştirildiği hallerde doğrudan kast vardır. Fail, işlediği suçun maddi unsurlarını tümüyle düşünmüş, öngörmüş ve dolayısıyla bütün bunlar hakkında bilgiye sahip olmuştur.

Olası kast: Doğrudan kasttan farklı olarak, olası kast hâlinde suçun maddi unsurlarının gerçekleşmesi, fail tarafından muhakkak değil; muhtemel (olası) addedilir. Olası kastta, tipik neticenin gerçekleşmesi olayın seyrine bırakılmakta; neticenin gerçekleşmemesi için özel bir çaba sarf edilmemekte; “olursa olsun” düşüncesi ile hareket edilmektedir.

Taksir

Bir Haksızlık Şekli Olarak Taksir

Taksirin cezalandırılmasının nedeni, dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlal edilmesidir. Dikkat ve özen yükümlülüğünün kaynağı ise ya “hukuk kuralları” ya da “müşterek tecrübedir”. Örneğin, hız konusundaki trafik kurallarına uymadığı için kırmızı ışıkta duramayan ve yoldan geçmekte olan yayaya çarparak yaralanmasına sebebiyet veren sürücü, hukuk normlarından kaynaklanan dikkat ve özen yükümlüğüne aykırı davranmış ve taksirle hareket etmiştir.

Taksirin Türleri

TCK’nin öngördüğü sistemde, taksir “ bilinçsiz taksir ” ve “ bilinçli taksir ” şeklinde ikiye ayrılmıştır. Bilinçsiz taksir, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir.

Bilinçli taksir ise “ kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi ”ni ifade eder. Bilinçli taksiri bilinçsiz taksirden ayıran temel ölçüt, bilinçli taksirde istenmeyen netice fail tarafından öngörülürken bilinçsiz taksirde öngörülmemektedir.

Taksirli Hareketlerin Birleşmesi ve Sorumluluk

Suça iştirake ilişkin hükümler, ancak kasten işlenen suçlar bakımından uygulanabilir. Taksirle işlenen suçlarda, iştirak hükümleri uygulanmaz. Birden fazla kişinin taksirli hareketiyle bir suçun işlendiği hâllerde, sorumluluğun ne şekilde belirleneceği sorunu ortaya çıkar. TCK’de bu sorunun çözümüne yönelik bir hüküm sevk edilmiştir. Buna göre, birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusuruna göre cezalandırılır.

Taksirle İşlenen Suç Dolayısıyla Failin Yakınlarının Mağdur Olması ya da Kendisinin Zarar Görmesi

TCK’nin 22. maddesine göre, taksirli hareket sonucu neden olunan netice, özellikle failin kişisel ve ailevi durumu bakımından, artık bir cezanın hükmedilmesini gereksiz kılacak derecede mağdur olmasına yol açmış ise faile ceza verilmez. Bilinçli taksirle neticeye neden olunmuşsa verilecek ceza, yarıdan altıda bire kadar indirilebilir.

Bu hükmün uygulanabilmesi için bazı şartların gerçekleşmesi gerekmektedir. Birincisi , failin taksirli hareketiyle neden olduğu netice, kendisine acı ve ızdırap vermelidir. İkincisi ise, failin bu taksirli suçtan dolayı cezalandırılması, kendisi ve ailesi bakımından artık bir cezanın verilmesini gereksiz kılacak derecede mağduriyete yol açmalıdır.

Netice Sebebiyle Ağırlaşmış Suç

Bir fiilin kastedilenden daha ağır veya başka bir neticenin oluşumuna sebebiyet verdiği hâllerde, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçtan söz edilir. Neticesi sebebiyle ağırlaşmış suçlarda, failin belli bir suç tipini gerçekleştirmek maksadıyla icra ettiği fiil, kastettiğinden daha ağır bir neticenin ya da başka bir neticenin ortaya çıkmasına sebebiyet vermektedir.

Neticesi sebebiyle ağırlaşmış bir hâlden dolayı failin sorumlu tutulabilmesi için, ortaya çıkan daha ağır veya başka netice bakımından en azından taksirle hareket ettiğinin (kast-taksir kombinasyonu) tespit edilmesi gerekir. İşlenen fiilin kastedilenden daha ağır veya başkaca bir neticenin oluşumuna sebebiyet verebileceğinin objektif olarak öngörülebilir olduğu ve fakat somut olayda bu neticelerin gerçekleşebileceğinin öngörülemediği hâllerde taksir vardır.

Amaç veya Saik

Suçun manevi unsurları arasında yer alan amaç veya saik, kasttan önce gelen, kastı hazırlayan düşüncedir. Amaç veya saik, bazı suçlar açısından suçun temel şekline ilişkin bir unsurdur. Örneğin, kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kurmak veya yönetmek.

Bazı suçlar bakımından ise, suçun nitelikli unsurunu oluşturur. Örneğin; kasten öldürme suçunun bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak amacıyla, töre saikiyle işlenmesi gibi.


Bahar Dönemi Dönem Sonu Sınavı
25 Mayıs 2024 Cumartesi