Medya Hukuku Dersi 5. Ünite Özet

Medyada Cezai Sorumluluk

Cezai Sorumluluk Kavramı

Yasaları, hukuku ve hakkaniyeti çiğneyen, ihlal eden kişilere belirli otorite veya kurumlar tarafından verilen veya uygulanan yaptırımları ceza olarak tanımlayabiliriz. Hukuk düzenine aykırı hareket ederek, hukukun işlemesini engelleyen, kişi hak ve özgürlüklerini çiğneyen, otoriteye başkaldıran kişilere ceza verilir.

Hukuk düzeni tarafından özel ya da genel ceza kanunlarında öngörülen eylemlerin gerçekleşmesi halinde suç kavramı karşımıza çıkar. Ceza yaptırımıyla korunan kuralların ihlal edilmesi ise suç işlemek olarak tanımlanmaktadır. Dolayısıyla suç, cezai yaptırıma bağlanmış olan eylemdir.

Suçun başlıca üç unsuru vardır:

a) Kanuni unsur, b) Maddi unsur, c) Manevi unsur.

Suçun kanuni unsuru demek eylemin ceza kanununda yazılı tanımına uygun olması demektir. Suçun kanuni unsuruna tipiklik de denilmektedir. Bu unsur, “kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesinin bir sonucudur. Suçun maddi unsuru ise kanundaki tanıma uygun olarak bir eylemin icra (yapmak) edilmesi ya da ihmal (gerekli özeni göstermemek, yapmamak) hareketinin yapılmış olması demektir. Suçun manevi unsuru ise eylemin kusurlu bir irade tarafından yapılmış olması olarak ifade edilir, bu da kusurluluk kavramına karşılık gelir. Kusurluluk ise kast ya da taksir biçiminde ortaya çıkar. Kast, yasanın suç saydığı bir fiili bilerek ve isteyerek işleme iradesidir. Taksir ise, yasanın suç saydığı bir eylemi, onun sonuçlarını bilmeden ve istemeden işlemektir.

Ceza ehliyeti olan bir kişinin genel ya da özel ceza yasalarında belirtilen eylemlerden birisini, bilerek, isteyerek veya özensizlik sonucu hukuka aykırı olarak işlemesi durumunda cezai sorumluluğun varlığı kabul edilir. Belirtmek gerekir ki, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Yine idarenin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza konulamaması da önem arz etmektedir. Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.

Basın Yayın Faaliyetlerinde Cezai Sorumluluk

Genel anlamda suç, toplumsal düzenin devamı ve korunması açısından getirilen birtakım hukuki yükümlülüklere aykırı davranılması, bunlara iradi ya da ihmali olarak karşı gelinmesi olarak tanımlanabilir. Bu kapsamda basın suçu ise , suç niteliği olan bir eylemin basılmış eserler yoluyla işlenmesidir. Basın suçları sorumluluk ve takip açısından da özel bir sisteme bağlanmıştır. Fakat basın suçu sadece basılmış eserle ilgili meydana gelen suçlar olarak görülmemelidir. Basın suçları, bazı durumlarda basıl faaliyetini yürütürken de işlenmiş olabilir. Örneğin, basın iş hukukuna ilişkin hükümlere uyulmaması, bu basın suçunun basın faaliyetini yürütürken işlendiğini gösterir.

Dar anlamda basın suçları, Türk Ceza Kanunu’nda yer alan genel nitelikli suçların dışında sadece basılmış eserlerle işlenebilen suçlardır. Bu anlamda suçlar, sadece basılmış eser yoluyla işlenen suçlardır, başka araçlarla işlenmesi mümkün değildir. Fakat bu tür suçlar giderek azalmaktadır.

Basın yoluyla işlenen suçlar, dar anlamda basın suçlarının aksine bu suçlar başka yollarla da işlenebilir. Yani hem başka araçlarla hem de basını araç olarak kullanarak işlenebilen suçlardır. Bu suçların basın yoluyla işlendiğinin kabul edilebilmesi için ‘yayım’ kurucu unsurdur. Ceza Kanunu’nda, bazı suçların basın yoluyla işlenmesi ağırlaştırıcı sebep olarak düzenlenmiştir.

Basın düzenine karşı işlenen suçlar, basının idari düzenini sağlamak amacıyla, kanunlarla basım ve yayım faaliyetlerini yürütenlere birtakım yükümlülükler getirilmiştir. İşte bu yükümlüklere aykırılık oluşturan fiiller, basın düzenine karşı işlenen suçlardır. Bu tür suçları, genel anlamda basın suçlarından ayıran temel fark, yayıma bağlı işlenmemeleridir. Bunları iki başlıkta toplayabiliriz: Yayım öncesine ilişkin suçlar ve yayım sonrasına ilişkin suçlar. Basın suçlarını, diğer suçlardan ayıran, suçun genel unsurlarının dışında farklı unsurlarının olmasıdır.

Basın suçlarını diğer suçlardan ayıran bu unsurlar, basılmış eser unsuru , fikrî içerik unsuru ve yayım unsurudur.

Basılmış eser unsuru , basın suçunun oluşabilmesi için önemli bir kurucu unsurdur. Bir basılı eserden söz edebilmek için yazı, resim ve benzeri şeylerin bulunması ayrıca bunları basılması ve her türlü araçla çoğaltılması gerekir. Basılmış eserin içeriğine göre suç değişir. Bu bağlamda basılmış eser unsuru bu tür suçlar için ortak bir koşuldur. Basılmış eser süreli ya da süresiz olabilir. Basın suçunun oluşması açısından süreli ya da süresiz olmasının bir önemi yoktur.

Fikrî içerik unsuru, basın yoluyla işlenen suçların bir diğer unsurudur. Basın suçlarının özel bir sorumluluk gerektirmesinin en önemli nedenlerinden biri, basının kitlelere ulaşarak onların fikirlerini etkileyebilme gücüdür. Durum böyle olunca fikrî niteliği etkileyen içerik bu suçun oluşmasında kurucu unsurlardan biri olmaktadır. Bunun yanında, kapsama basın düzenine karşı işlenen suçlar girmiyor. Çünkü basın düzenine karşı işlenen suçlar onun fikrî içeriğiyle ilgili değil daha çok disiplini ile ilgilidir.

Yayım unsuru , diğer unsurları tamamlayıcı niteliktedir. Basılmış bir eserin varlığı ve fikrî içeriğinin olması yeterli değildir. Tüm bunların yanında tamamlayıcı olan yayım unsuru olmadığı takdirde, suç işlenmiş sayılmaz. Suç, yayım anında oluşur. Yayım ise herhangi bir yoldan eserin kamuya sunulmasıdır. Eğer basın yoluyla da işlenebilecek bir suç, yayım olmadan işlenmiş ise o bir basın suçu sayılmaz.

Basın Kanunu’na göre cezai sorumluluk Kanunu 11. Maddesi’nde düzenlenmiştir. Buna göre basılmış eserler yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur. Süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur.

Süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hâllerinde, sorumlu müdür ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlu olur. Ancak bu eserin sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen yayımlanması hâlinde, bundan doğan sorumluluk yayımcıya aittir.

Süresiz yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkûm olduğu cezaya etki etmemesi hâllerinde yayımcı; yayımcının belli olmaması veya basım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında olması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması hallerinde ise basımcı sorumlu olur.

Radyo ve Televizyon Yayınlarında Cezai Sorumluluk

Radyo ve televizyonla yayın yapan kuruluşlar, yayınlarını kamusal görev anlayışı içerisinde kamu düzenine uygun olarak gerçekleştirmek zorundadırlar. 6112 sayılı kanunun Yayın Hizmeti İlkeleri başlıklı 8. Maddesinde yayın hizmet ilkeleri belirlenmiştir. Buna göre medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerini kamusal sorumluluk anlayışıyla bu fıkrada yer alan ilkelere uygun olarak sunarlar. Bu anlamda yayın hizmetleri;

  • Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlık ve bağımsızlığına, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve inkılâplarına aykırı olamaz.
  • Irk, dil, din, cinsiyet, sınıf, bölge ve mezhep farkı gözeterek toplumu kin ve düşmanlığa tahrik edemez veya toplumda nefret duyguları oluşturamaz.
  • Hukukun üstünlüğü, adalet ve tarafsızlık esasına aykırı olamaz.
  • İnsan onuruna ve özel hayatın gizliliğine saygılı olma ilkesine aykırı olamaz, kişi ya da kuruluşları eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı veya iftira niteliğinde ifadeler içeremez.
  • Terörü övemez ve teşvik edemez, terör örgütlerini güçlü veya haklı gösteremez, terör örgütlerinin korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtıcı nitelikte olamaz. Terör eylemini, faillerini ve mağdurlarını terörün amaçlarına hizmet eder şekilde sunamaz.
  • Irk, renk, dil, din, tabiiyet, cinsiyet, engellilik, siyasî ve felsefî düşünce, mezhep ve benzeri nedenlerle ayrımcılık yapan ve bireyleri aşağılayan yayınları içeremez ve teşvik edemez.
  • Toplumun millî ve manevî değerlerine, genel ahlaka ve ailenin korunması ilkesine aykırı olamaz.
  • Suç işlemeyi, suçluyu ve suç örgütlerini övücü, suç tekniklerini öğretici nitelikte olamaz.
  • Çocuklara, güçsüzlere ve engellilere karşı istismar içeremez ve şiddeti teşvik edemez.
  • Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu gibi bağımlılık yapıcı madde kullanımı ile kumar oynamayı özendirici nitelikte olamaz.
  • Suçlu olduğu yargı kararı ile kesinleşmedikçe hiç kimse suçlu ilân edilemez veya suçluymuş gibi gösterilemez; yargıya intikal eden konularda yargılama süresince, haber niteliği dışında yargılama sürecini ve tarafsızlığını etkiler nitelikte olamaz.
  • Haksız çıkarlara hizmet eden ve haksız rekabete yol açan unsurlar içeremez.
  • Siyasî partiler ve demokratik gruplar ile ilgili tek yönlü veya taraf tutar nitelikte olamaz.
  • Genel sağlığa, çevrenin ve hayvanların korunmasına zarar verecek davranışları teşvik edemez.
  • Türkçenin, özellikleri ve kuralları bozulmadan doğru, güzel ve anlaşılır şekilde kullanılmasını sağlamak zorundadır; dilin düzeysiz, kaba ve argo kullanımına yer verilemez.
  • Müstehcen olamaz.
  • Kişi veya kuruluşların cevap ve düzeltme hakkına saygılı olmak zorundadır.
  • Bilgi iletişim araçları yoluyla yarışma veya lotarya içeremez, dinleyici ve seyircilere ikramiye verilemez veya ikramiye verilmesine aracılık edemez.
  • Medya hizmet sağlayıcı tarafından yapılan veya yaptırılan anket ve kamuoyu yoklamalarının, hazırlık aşamasından sonuçların ilânına kadar noter nezaretinde gerçekleştirilmesi zorunludur.
  • Kişileri fal veya batıl inançlar yoluyla istismar edemez.
  • Toplumsal cinsiyet eşitliğine ters düşen, kadınlara yönelik baskıları teşvik eden ve kadını istismar eden programlar içeremez.
  • Şiddeti özendirici veya kanıksatıcı olamaz.

Bununla birlikte radyo ve televizyon yayın hizmetlerinde, çocuk ve gençlerin fiziksel, zihinsel veya ahlaki gelişimine zarar verebilecek türde içerik taşıyan programlar bunların izleyebileceği zaman dilimlerinde ve koruyucu sembol kullanılmadan yayınlanamayacağı hükme bağlanmıştır.

6112 sayılı kanunda açıkça suçlar ve haksız fiillerden sorumluluğa ilişkin olarak açıkça bir düzenleme bulunmamakla birlikte Medya hizmet sağlayıcının bağımsızlığı ve sorumluluğu başlığını taşıyan kanunun 6. Maddesi yayın hizmetlerinin içeriğine ve yayınlanmasına önceden müdahale edilemeyeceği ve yayınların içeriği önceden denetlenemeyeceği hükme bağlanmıştır. Aynı maddeye göre medya hizmet sağlayıcılar, yayın hizmetlerinin kendileri, hisse sahipleri ve üçüncü derece dâhil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile bir başka gerçek ve tüzel kişinin haksız çıkarları doğrultusunda kullanılmamasını sağlamak zorundadır. Ayrıca medya hizmet sağlayıcılar, ticarî iletişim ile üçüncü şahıslar tarafından üretilenler de dâhil olmak üzere, yayınlanan tüm yayın hizmetlerinin içeriğinden ve sunumundan sorumludur.

Bununla birlikte kanunun 18. maddesine göre gerçek ve tüzel kişilerin kişilik haklarını ihlâl eden yayın hizmetlerinden doğan maddi ve manevi zarardan dolayı, medya hizmet sağlayıcı kuruluş ile birlikte programın yapımcısı müşterek ve müteselsilen olarak sorumludur.

Medya hizmet sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenen usul ve esaslar çerçevesinde künye, iletişim ve adres bilgileri ile kayıtlı elektronik posta adresini, izleyici temsilcisinin adını ve iletişim bilgilerini Üst Kurula bildirmek ve internet sitelerinde yayınlamak zorundadır.

Yayından doğan sorumluluk yayını yöneten veya programı yapanla birlikte sorumlu müdüre aittir. Bu durum yayın kuruluşunun bu Kanundan doğan sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Ancak, şirketi idare ve temsile yetkili kişiler, sorumlu müdürün incelemesinden geçmeden veya rızası hilafına bir yayına karar vermişlerse, bu durumda sorumluluk yayına karar veren söz konusu kişilere geçer.

6112 sayılı kanunun 25. maddesine göre özel medya hizmet sağlayıcılar, yaptıkları her yayının kaydını bir yıl süreyle muhafaza etmekle yükümlüdür. Gerçek ve tüzel kişiler yapacakları işlemlere esas olmak üzere bu süre içinde yazılı olarak Üst Kurula başvurmak ve Üst Kurulca belirlenecek ücreti ödemek suretiyle yayın kaydından bir kopya alabilir.

Özel medya hizmet sağlayıcılar, Üst Kurulun talep etmesi hâlinde, istenen yayın kaydının bir kopyasını, buna ilişkin yazının kendilerine tebliğ edilmesinden itibaren on gün içinde Üst Kurula ulaştırmakla yükümlüdür. Yayının herhangi bir şekilde soruşturma veya kovuşturma konusu yapılması hâlinde, bu işlemlerin sonuçlandığının yetkili mercilerce ilgili medya hizmet sağlayıcı kuruluşa yazılı olarak bildirilmesine kadar soruşturma veya kovuşturma konusu yayın kaydının saklanması zorunludur.

İnternet Ortamındaki Yayınlar Nedeniyle Cezai Sorumluluk

İnternet , iki ya da daha fazla bilgisayarın birbirleriyle bağlantısı anlamına gelen bilgisayar ağlarının aralarında bağlantı kurmalarıyla oluşan ve bu şekilde gelişen ve genişleyen bilgisayar ağlarına dayalı iletişim sistemidir.

İnternet günümüzde bilgiye ulaşmak için en kısa ve hızlı yol hâline gelmiştir. Ayrıca haberleşme anlamında da internet geniş imkânlar sağlamaktadır. Fakat internet bir kitle iletişim aracı olarak birçok sorunu da beraberinde getirir. İnternet kullanıcılarının sorumlulukların bilincinde olunmaması bilgisayar etiğine aykırılığın yanında birtakım hukuki konulara da aykırılık oluşturur. Hakaret, telif haklarına aykırılık, pornografi, şiddete yönelik içerik vb. hukuki ihlaller meydana gelmektedir. Soru, bu ihlallerin sonucunda kimlerin sorumlu tutulacağı konusundadır.

2007 yılında yürürlüğe giren 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre internet ortamında yer alan süjelerin tanımları yapılmıştır. Buna göre içerik sağlayıcı , internet ortamı üzerinden kullanıcılara sunulan her türlü bilgi veya veriyi üreten, değiştiren ve sağlayan gerçek veya tüzel kişileri ifade etmektedir. Erişim sağlayıcı, kullanıcılarına İnternet ortamına erişim olanağı sağlayan her türlü gerçek veya tüzel kişileri ifade etmektedir. Yer sağlayıcı ise hizmet ve içerikleri barındıran sistemleri sağlayan veya işleten gerçek veya tüzel kişileri ifade etmektedir.

5651 sayılı Kanun 2007 yılından yürürlüğe girdikten sonra bazı değişikliklere uğramıştır. 2007 yılında kanunla birlikte kurulan Telekomünikasyon Kurumu ve Kurum bünyesinde bulunan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı ihdas edilmiş olup 17 Ağustos 2016 tarih ve 29804 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 671 sayılı KHK’nın 20. maddesi ile yapılan değişiklik ile Kurumun yeni ismi Bilgi ve İletişim Teknolojileri Kurumu ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı olarak değişikliğe gidilmiştir. Bu konu kapsamında yer verilen Başkan ibareleri Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı’nı ifade etmek üzere kullanılmıştır.

5651 sayılı kanunun 3. maddesi içerik, yer ve erişim sağlayıcılar için bilgilendirme yükümlüğü öngörmüştür.

İçerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur. İçerik sağlayıcı, bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu değildir. Ancak, sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumludur.

Yer sağlayıcı , yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. Yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içerikten, ceza sorumluluğu ile ilgili hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu 5651 Sayılı Kanunun 8. ve 9. maddelerine göre haberdar edilmesi hâlinde ve teknik olarak imkân bulunduğu ölçüde hukuka aykırı içeriği yayından kaldırmakla yükümlüdür.

Erişim sağlayıcı ;

  • Herhangi bir kullanıcısının yayımladığı hukuka aykırı içerikten, bu Kanun hükümlerine uygun  olarak haberdar edilmesi hâlinde ve teknik olarak engelleme imkânı bulunduğu ölçüde erişimi engellemekle,
  • Sağladığı hizmetlere ilişkin, yönetmelikte belirtilen trafik bilgilerini altı aydan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. Bu yükümlülük yerine getirilmezse başkanlık tarafından on bin yeni Türk lirasından elli bin yeni Türk lirasına kadar idari para cezası verilir.
  • Faaliyetine son vereceği tarihten en az üç ay önce durumu kuruma, içerik sağlayıcılarına ve müşterilerine bildirmek ve trafik bilgilerine ilişkin kayıtları yönetmelikte belirtilen esas ve usullere uygun olarak kuruma teslim etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülük yerine getirilmezse başkanlık tarafından on bin yeni Türk lirasından elli bin yeni Türk lirasına kadar idari para cezası verilir.
  • Erişimi engelleme kararı verilen yayınlarla ilgili olarak alternatif erişim yollarını engelleyici tedbirleri alır.

Erişim sağlayıcı, kendisi aracılığıyla erişilen bilgilerin içeriklerinin hukuka aykırı olup olmadıklarını ve sorumluluğu gerektirip gerektirmediğini kontrol etmekle yükümlü değildir.

İnternet ortamında yapılan yayınların içeriği 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan;

  • İntihara yönlendirme (madde 84),
  • Çocukların cinsel istismarı (madde 103, birinci fıkra),
  • Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190),
  • Sağlık için tehlikeli madde temini (madde 194),
  • Müstehcenlik (madde 226),
  • Fuhuş (madde 227),
  • Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama suçları,
  • 5816 Sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun’da yer alan suçları oluşturduğu konusunda yeterli şüphe olması hâlinde bu yayınlar hakkında erişimin engellenmesi kararı verilebilecektir.

Erişimin engellenmesi kararı, soruşturma evresinde hâkim, kovuşturma evresinde ise mahkeme tarafından verilir. Soruşturma evresinde, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet Savcısı tarafından da erişimin engellenmesine karar verilebilir.

Soruşturma: Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evredir.

Kovuşturma: İddianamenin kabulüyle başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evredir.

İnternet ortamında yer alan içerik nedeniyle hakları ihlal edildiğini iddia eden kişi; içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır. Talebin reddedilmiş sayılması hâlinde kişi on beş gün içinde yerleşim yeri Sulh Ceza Mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına karar verilmesini isteyebilir.


Güz Dönemi Ara Sınavı
7 Aralık 2024 Cumartesi
v